Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1460 E. 2022/1469 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1460 Esas
KARAR NO: 2022/1469 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/125 Esas – 2020/262 Karar
TARİH: 09/07/2020
DAVA: Azil-Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili karşı davaya konu edilen karşı dava dilekçesinde, karşı davacı …’in ortaklık payının tespiti ile bugüne kadar hiç kar payı almadığından 10.000-TL kar payının davalı şirketten tahsilini,yine müvekkili … tarafından şirket adına ödenen 2018 yılı Ağustos ayı kirasının 4.000-TL miktarının davalı şirketten tahsil olunmasını, yine davalı …’ın özen yükümlülüğünü ihlal etmesi şirketin zarara girmesine yol açması karşısında 1.000-TL yoksun kaldığı kar payının davalı …’dan tahsilini talep ettiğini,yine davacı vekili davaya konu karşı dava dilekçesinde karşı davacı durumunda olan davacı … açısından açtığı davada 2015 yılından bugüne kadar şirketten alınamayan işletme bedelinin hesaplanarak 1.000-TL sini davalı şirketten tahsilini, yine meyhanenin kapatılmış olması nedeniyle …’in uğradığı-uğrayacağı kar kaybına karşılık 1.000-TL sinin davalı …’dan tahsil olunmasını, yine … tarafından meyhaneye demirbaş ve mefruşat satın alınması nedeniyle davalı şirketten tahsil olunmasını talep ettiğini,ayrıca müvekkilleri ve şirkete zarar verilmesi kastı ile meyhanenin kapatıldığı ve başıboş bırakıldığını, tedbiren davalı şirket müdürü …’ın temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılmasını ve tedbiren müvekkili …’in kayyım olarak atanmasını, sonuç olarak davalı şirket yetkilisinin azledilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, …’ın on yıl süre ile atandığını, …’in işlem yetkisinin kaldırıldığı tarihte şirket hesaplarının neredeyse boş olduğunu, müvekkilinin müdür olarak tüm sorumluluklarını yerine getirildiğini, gerekli tüm tedbirlerin alındığını, diğer ortak … ile yükümlülüklerin yerine getirildiğini, müvekkili şirketin gerçek kişilere işletme bedeli borcu bulunmadığını, bu talebin kötü niyetli olduğunu, …’in ödemelerini usulüne uygun yapmadığını, ayrıca şirket ana sözleşmesinde karın nasıl dağıtılacağının belli olduğunu, şirketin en küçük hissesine sahip olan ortağın kayyım atanma talebi ile ek yeni zararın oluşmasına yol açacağını, bu çerçevede davanın reddini,aksi halde ve gerekirse ortak …’ın kayyım atanmasını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/07/2020 tarih ve 2019/125 Esas – 2020/262 Karar sayılı kararında; “….Bu çerçevede mahkememizde görülmekte olan davanın davacılar … ve … tarafından,şirket ortağı ve aynı zamanda yetkili müdürü …’ın şirket müdürlüğünden azli ve tazminat davası olduğu tartışmasız olarak tespit edilmiştir.
TAZMİNAT TALEBİ YÖNÜNDEN; Davacıların diğer talebi ise şirket müdürü olan davalı …’ın yönetici olarak sorumluluğuna dayalı olarak kendilerine tazminat ödenmesine yöneliktir. Taraflar arasında tartışmalı olan husus,davacıların alacaklı ve pay sahibi olarak, davalının ise yönetici olması karşısında davacıların dayanmış olduğu vakıalar ve davacıların ihtiyari dava arkadaşı konumunda bulundukları dikkate alınarak her bir davacının tazminat talep edip edemeyeceği noktasındadır.A)Davacı …’in dava dışı şirkette pay sahibi olmadığı ve konumu gereği şirketten uğradığı zararı talep eden alacaklı konumunda bulunduğu takdir edilmiştir.Zaten adı geçen davacının pay sahibi olmadığı gözetildiğinde ve ileri sürdüğü vakıalar karşısında şirket alacaklısı olarak dahi bu tazminat talebinde bulunması mümkündür. Genel olarak 6102 sayılı TTK m.553 hükmü yöneticilerin sorumluluğunun düzenlemektedir. Buna göre TTK m.553’de sorumluluğu doğuran sebep olarak “kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlâli” gösterilmiştir. Dayanak hükme göre sorumluluğun söz konusu olabilmesi için kusurun varlığı önem arz ettiği gibi meydana gelen zararın nevinin tespit olunması önem arz etmektedir. Zira maddede sözü edilen “…verdikleri zarardan…” ibaresinin “doğrudan zarar”ı ifade ettiğini, TTK m.553 anlamında doğrudan zararın, bir kurucunun, yönetim kurulu üyesinin, yöneticinin veya tasfiye memurunun kanundan ve/veya esas sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü ihlâl ederek, anonim ortaklığının veya pay sahibinin ya da bir alacaklının doğrudan malvarlığında bir değer eksilmesine yol açan yahut malvarlığında oluşması beklenen değer artışının meydana gelmemesi şeklindeki zarar olduğu doktrinde de kabul edilmektedir.. (”Ünal TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Vedat Kitapçılık, 4.Bası, İstanbul 2015, s.444”.) Böylece kanun koyucunun, alacaklının uğradıilmesine yol açan yahut malvarlığında oluşması beklenen değer artışının meydana gelmemesi şeklindeki zarar olduğu doktrinde de kabul edilmektedir.. (”Ünal TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Vedat Kitapçılık, 4.Bası, İstanbul 2015, s.444”.) Böylece kanun koyucunun, alacaklının uğradığı her türlü zararı bu madde çerçevesinde talep edemeyeceğini kabul ettiği düşünülmelidir.Öncelikle ortak olmayan ve alacaklı konumunda olan … yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Bu çerçevede davacıların dava dilekçesinde belirtmiş oldukları şekilde,şirket müdürüünün … olduğu dönemde şirket çalışır ve kar eder durumdayken sonradan davalının şirketi kötü idare etmesi,bu şekilde müşteri ve kar kaybına yol açmış olması,meyhanedeki yiyecek ve gıda malzemelerinin bozulacağını bile bile dükkanı kapatmış olması,basiretli bir tacir gibi hareket etmemiş olması,sonuç olarak şirketin faaliyetine son verilmesine yol açmış olması,bu nedenle ortak ve alacaklı durumundaki davacıların zararına yol açtığı iddiasına dair tüm vakıaların varlığı halinde davalının temsilcisi olduğu ortaklığın doğrudan zarar göreceği muhakkak ise de ortak olmayan davacı …’in doğrudan zarara uğrayacağı kabul edilemez. Bir başka deyişle, davacının bu noktadaki zararı aslında dolaylı zarardır. Yani bu zarar, davalının yöneticisi olduğu şirketin bizzat zarara uğraması nedeni ile ve buna bağlı olarak oluşan bir zarar olup, davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile davalının eylemi arasında doğrudan nedensellik bağı bulunmamaktadır. Ortaklığa verilen zarar dolayısıyla davacının menfaatinin zarar görmesi mümkün ise de bu tip ”dolayısıyla oluşan zararlar” nedeniyle pay sahibi durumunda olmayan ancak alacaklı konumuna erişebilecek konumundaki davacı …’in “alacaklı” kişi sıfatı ile ancak 6102 sayılı TTK m.556 hükmüne dayalı olarak yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna dayanması mümkün olabilir. 04.06.1958 Gün ve 15/6 sayılı İBK’da da belirlendiği gibi, HUMK’nın 74,75 ve 76. maddeleri gereğince hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re’sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlüdür. HUMK’nun bu hükümlerini karşılayan HMK’nın 24/1, 25, 26. madde hükümlerinde de aynı yönde düzenleme getirilmiştir. O halde mahkememiz, davacının dayanmış olduğu maddi vakıalar ile bağlı bulunmakla beraber bu vakıaların dayanmış olduğu ve uygulanması gereken kanun hükmü ile bağlı değildir. Bu noktada uyuşmazlık 6102 sayılı TTK m.553 hükmünden değil m.556 hükmünden kaynaklanmaktadır.”TTK’nın yeni düzenlemesi bu nokta da eskisinden çok farklı ve karışıktır. TTK m.556/f.1 mehaz OR Art. 757, deki düzenlemeyi esas alarak şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklılarına tanımakta ancak bazı koşulların gerçekleşmesine bağlamaktadır. Buna göre ”zarara uğrayan şirketin iflası halinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkına şirket alacaklıları da haizdir; ancak pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür”… düzenlemesinde anlaşılacağı üzere alacaklılar ve ortaklar, dolaylı zarara istinaden ancak şirket iflas sürecine girmişse ve iflas idaresi davayı açmadığı takdirde tazminat şirkete verilmek üzere sorumluluk davası açabileceklerdir. (Doç. Dr. Nejla Akdağ Güney, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, İstanbul 2016 Sayfa 346)” Bu şartlarda davacı …’in alacaklı olduğu, iddia olunan zararın doğrudan alacaklı nezdinde doğmadığı, davalının yöneticisi olduğu şirketin bir an için doğrudan zarara uğradığı kabul edilse dahi bu zararın davacı alacaklı … yönünden dolaylı zarar teşkil ettiği, uygulanması gereken hükmün 6102 sayılı TTK m.556 hükmü ile düzenlendiği, şirketin iflası haline münhasıran bir durumun normatif olarak düzenlendiği, doktrin görüşlerinin bu çerçevede olduğu gibi hükmün sistematik yorumunun da aynı sonuca varılmasını gerektirdiği, ne var ki dava tarihi itibariyle davalının yöneticisi olduğu şirketin iflasına dair vakıa ve delil olmadığı gibi bu yönde beyan dahi bulunmadığı, daha da önemlisi bir an için iflas olsa dahi iflas idaresinin dava açtığına dair vakıa ve delil dahi bulunmadığı, bu durumda dolaylı zarara istinaden davacı …’in mevcut maddi hukuk hükümlerine göre hak ileri süremeyeceği,buna göre tazminat talebi yönünden sıfat yokluğunun söz konusu olduğu kabul edilmiştir.B)Diğer davacı … yönünden ise ayrıca değerlendirme yapılacaktır. Davacı … pay sahibi olarak ve şirketin uğramış olduğu zarar’ın tazmini 6102 sayılı m.555/f.1 hükmüne göre talep edebilir ise de adı geçen düzenlemeye göre “Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesi isteyebilirler.” Oysaki pay sahibi olduğu açık olan davacı …, davalının münferiden temsilcisi olduğu şirketin uğradığını iddia etmiş olduğu zararın şirkete ödenmesini değil bizatihi …’e ödenmesini talep etmiştir.Hal böyle olunca davacı …’in,davalı …’ın şirketi zarara uğratması nedeni ile açmış olduğu tazminat davasında,bu yöne ilişkin davada davacının sıfatının bulunmadığı gözetilerek davacının talebinin sıfat yokluğundan ret olunması gerektiği sonucuna varılmıştır. Yapılan açıklamalar karşısında,azil talebi yönünden davacı … ‘in açtığı azle dair davasının kabulüne,İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı … San.Tic.Ltd.Şti’nin müdürü olarak gözüken karşı davalı …’ın müdürlük görevinden, 6102 sayılı TTK.m.630 hükmü gereği azline,davacıların talepleri karşısında bu davanın şeklen kesinleşmesine kadar şirket müdürü …’ın adı geçen şirketteki temsil ve yönetim yetkilerinin, 09/07/2020 saat 14:09 itibari ile ve tedbiren kaldırılmasına,adı geçen şirkete SMMM …’ın, davanın şeklen kesinleşmesine kadar temsil ve yönetim kayyım olarak atanmasına,kayyım …’a aylık 2.000,00-TL ücret takdir olunmasına,kayyım ücretinin davalı …’ın müdürü olduğu …San.ve Tic.Ltd.Şti hesaplarından kayyıma ödenmesine,kararın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesine ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olunmasına,mahkememiz kararının tedbiren atanan kayyıma tebliğine olunmasına;davacı …’in açtığı azil davasının aktif sıfat yokluğundan reddine;tazminat talebi yönünden davacı …’in, davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastıyla hareketi nedeniyle şirketin kapatılması sonucu uğradığını ve uğrayacağını iddia ettiği zararlar için açtığı 1.000,00-TL bedelli tazminat talebinin sıfat yokluğundan reddine;davacı …’in davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastıyla hareketi nedeniyle şirketin kapatılması sonucunda uğradığını ve uğrayacağını iddia ettiği zararlar için açtığı 1.000,00-TL bedelli tazminat talebinin sıfat yokluğundan reddine dair karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, I-Azil Talebi Yönünden 1-Davacı …’in açtığı azle dair davasının kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı … San.Tic.Ltd.Şti’nin müdürü olarak gözüken karşı davalı …’ın müdürlük görevinden, 6102 sayılı TTK.m.630 hükmü gereği azline, Davacıların talepleri karşısında bu davanın şeklen kesinleşmesine kadar şirket müdürü …’ın adı geçen şirketteki temsil ve yönetim yetkilerinin, 09/07/2020 saat 14:09 itibari ile ve tedbiren kaldırılmasına, Adı geçen şirkete SMMM …’ın, davanın şeklen kesinleşmesine kadar temsil ve yönetim kayyım olarak atanmasına, II-Tazminat Talebi Yönünden 1-Davacı …’in, davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastıyla hareketi nedeniyle şirketin kapatılması sonucu uğradığını ve uğrayacağını iddia ettiği zararlar için açtığı 1.000,00-TL bedelli tazminat talebinin sıfat yokluğundan reddine, Davacı …’in davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastıyla hareketi nedeniyle şirketin kapatılması sonucunda uğradığını ve uğrayacağını iddia ettiği zararlar için açtığı 1.000,00-TL bedelli tazminat talebinin sıfat yokluğundan reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin TTK’nın 553.maddesinin uygulanamayacağına yönelik tespit ve yorumlarının usule ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemece bilirkişi raporuna yönelik yapılan itirazların dikkate alınmadığını, müvekkili …’in uğradığı zararlara yöneliklik inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, Davacı … açısından yerel mahkeme TTK md 555’e atıfla şirketin uğradığı zararın tazminini talep edebilir ise de bu durumda” tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilir ” diyerek … açısından da tazminat talebini reddettiğini, Yerel mahkemenin yorumu şirketin uğradığı zararlar açısından doğru olduğunu ancak …’in tazminat talepleri şirketin uğradığı zararlara ilişkin değil, davalı …’ın özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi ve şirketi kasten zarara uğratması nedeniyle uğradığı kişisel zararlara ilişkin olduğunu, bu nedenle yerel mahkemenin TTK md 555’e atıf yaparak …’in tazminat talebinin reddine ilişkin kararı usule ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek … ve …’in tazminat taleplerinin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstanbul 2 ATM. Nin 2018/887 Esas sayılı dosyasındaki asıl dava, davacı …LTD. ŞTİ. Tarafından davalı … aleyhine şirketin uğramış olduğu zararın tazmini talebiyle açılan alacak davasıdır. Birleşen İstanbul 7 ATM. Nin 2018/1055 Esas-2018/1181 Karar sayılı dosyası ile de;…LTD. ŞTİ. Tarafından davalı … aleyhine şirketin uğramış olduğu zararın tazmini talebiyle alacak davası açıldığı anlaşılmışdır. Bu davaların davalıları tarafından 13/12/2018 tarihinde verilen cevap dilekçesi ile harcı yatırılmak suretiyle ….Şirketi ve Şirket yetkilisi … aleyhinedavacı şirket yanında şirket müdürü … aleyhine;”temsil yetkisinin kaldırılması/azli, şirkete kayyım atanması, şirkete verdiği zarar nedeniyle karşı davacıların oluşan zararının tazmini” talepli karşı dava açılmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, davalı … aleyhine açılan karşı davanın bu dosyadan tefrikine, … aleyhine açılan karşı dava konusu itibariyle “müdürün şahsi sorumluluğu” iddiası nedeniyle hukuki dayanağı (TTK 644. madde atfıyla limited şirketlerde de uygulanan) TTK. 553 ila 555 maddeleri olup, bu taleple açılan davaların 5235 sayılı Kanunun 5. maddesi gereği heyetle görülmesi gereken işlerden olduğundan, tefrik edilen dosyanın heyete tevdiine kararı verilmiştir. Mahkemece , Azil Talebi Yönünden; 1-Davacı …’in açtığı azle dair davasının kabulüne,Tazminat Talebi Yönünden; davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece 20/06/2019 tarihli duruşmanın ara kararı gereğince, dava konusunu, alacak kalemini, hangi kalemi kimden talep ettiğini bilirkişi incelemesine elverişli olacak şekilde açıklamak üzere davacı vekiline iki haftalık süre verildiği, davacılar vekili ara karar uyarınca uyap sisteminden 16/08/2019 tarihinde gönderdiği beyan dilekçesi ile;…’in …’dan taleplerinin; Davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastı ile şirketin sahibi olduğun … Meyhanesini kapatması nedeniyle uğradığı ve uğrayacağı zararların (Şirketin kar ve değer kaybı, ayrıca aylarca kapalı kalması nedeniyle uğradığı gelir kaybı vb sebeblerle uğrayacağı zararların tazmin ) karşılığında ŞİMDİLİK 1000,00-TL talep ettiği, …’in …’dan taleplerinin; Davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastı ile şirketin sahibi olduğun … Meyhanesini kapatması nedeniyle uğradığı ve uğrayacağı zararların (Şirketin kar ve değer kaybı, ayrıca aylarca kapalı kalması nedeniyle uğradığı gelir kaybı vb sebeblerle uğrayacağı zararların tazmini)karşılığında ŞİMDİLİK 1000,00-TL talep ettiği belirtilip dilekçe ekinde Beşiktaş Vergi Dairesinden alınan 24.6.2019 tarih ve E.502692 sayılı yazıyı ibraz ettiği, ibraz edilen yazıda;” …. vergi kimlik numaralı 30/06/2018 tarihi itibariyle resen terk edilmiş mükellefleri ….Şirketinin 2018 dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesi vermediği, ” belirtilmiştir. Mahkemece 17/10/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca , tarafların ortakları bulunduğu dava dışı şirketin 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları incelenerek bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından alınan raporda; Tarafların inceleme sırasında 2013-2014-2015-2016-2017-2019 yılları ticari defter ve muhasebe belgelerini ibraz etmediği, ibraz edilen 2018 yılı ticari defterlerinin içinin boş olduğu, tarafların iddialarını kanıtlayacak ticari defter ve muhasebe belgelerini sunmadıklarından iddialarının isbata muhtaç olduğu, dosyadaki vergi beyannamelerine göre şirketin 2014 yılı dönem net zararının 65.721,62 TL., 2015 yılı dönem net zararının 68.185,55 TL., 2016 yılı dönem net karının 78.234,05 TL., 2017 yılı dönem net karının 71.671,87 TL. Olduğu, şirketin işletmesinin kapatılması ve zarara uğratılmasının, şirket defter ve belgelerinin düzgün tutulmamasının müdürün özen ve sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmadığı, sorumluluk talebi yönünden ödemenin şirkete yapılmasının talep edilebileceği belirtilmiştir.Davacılar vekilinin reddedilen tazminat davasına yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Diğer taraftan, HMK’nın 282.maddesi uyarınca bilirkişi raporu takdiri delil olup mahkemece, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirileceğinden ve mahkemenin vardığı sonuç gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan, davacılar vekilinin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Maddi tazminat davasının konusunu, limited şirket müdürü ve ortağı olan Davalı …’ın şirketi zarara sokmak kastı ile şirketin sahibi olduğun … Meyhanesini kapatması nedeniyle uğradıkları ve uğrayacakları zararların (Şirketin kar ve değer kaybı, ayrıca aylarca kapalı kalması nedeniyle uğradığı gelir kaybı vb sebeblerle uğrayacağı zararların tazmini) dolayı alacak istemi oluşturmaktadır. Davanın hukuki dayanağı, 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesinin yollamasıyla TTK’nın 553.maddesine dayanan sorumluluk davasıdır. TTK. 553/1 Maddesinde;” (1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./28.md.) kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmü düzenlenmiştir. TTK’nın 555/1.maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Şirketi zarara uğrattığından bahisle yöneticinin sorumluluğuna gidilebilmesi için yöneticinin kanun ve ana sözleşme ile kendisine yüklenilen görevlerini kusuru ile ihlal etmesi, bunun sonucu olarak bir zararın doğması gerekmekte olup, kusur ve zararı bunu iddia eden davacının ispatlaması gerekir. Davacı … dava dışı dışı şirketin ortağı olup davalı şahıs ise şirket ortağı ve müdürüdür. Zarar gören ortakların da müdür aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Dava hakkının kullanılması, ortaklığın dava açma hakkında olduğu gibi, ortaklar kurulu kararına bağlı değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortakların dolaylı zarar görmesine yol açar. Ancak ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada, hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesini talep edebilir. Doğrudan zarar halinde ise müdürlerin eylemleri sonucunda ortakların müstakil olarak zarara uğramaları gerekir. Doğrudan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Davacı …’in dava dışı şirketin ortağı olmadığı ve alacaklı olarak eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.Davacı tarafça, davalının yetkilisi olduğu dava dışı limited şirketten olan alacağını tahsil edilememesinden kaynaklanan zararın tazminini talep edebilecektir. Bu nedenle davacının, doğrudan doğruya oluşan bir zararının varlığını ispat etmesi gerekir. Davacı …’in, dava dışı şirketten alacaklı olduğu, alacağını dava dışı şirketten tahsil edilemediği iddiası da sabit değildir. Davacının alacağını borçlu şirketin mal varlığından tahsil edilip edilemeyeceği henüz belli olmadan, davacının zararının doğmuş olduğundan bahsedilemeyecektir. Davalı yöneticinin kusurlu davranışlarıyla zararın oluşması durumunda da oluşabilecek zarar, şirketin mal varlığında oluşan zarar olup, İddianın ileri sürülüş biçimine göre meydana geldiği iddia olunan davacıların istediği zarar kaleminin, doğrudan değil, dolaylı zarar mahiyetindedir. Eldeki davada hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istenebilir (Yargıtay 11.H.D 25/06/2019 T. 2017/5356 E.- 2019/4805 K.). Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/8415 Esas- 2022/3541 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 644. maddesinin atfıyla uygulanacak 553. madde uyarınca 3. kişi alacaklının şirket müdürüne karşı dolaylı zararını ancak şirketin iflası halinde isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu durum karşısında, dava dışı şirket hakkında verilmiş bir iflas kararı söz konusu olmadığından davacı …’in bu davayı 3. kişi (alacaklı) olarak açma olanağı da yoktur. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harcından, davacılar tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 54,40’ar.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30’ar.TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.