Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1450 E. 2022/1884 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1450 Esas
KARAR NO: 2022/1884 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1166 Esas – 2020/246 Karar
TARİHİ: 02/03/2020
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı tarafından … Tic.Ltd.Şti.nden ticari ilişkisinden doğan 44.688,84 TL alacağının tahsiline yönelik İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, icra takibinde borçlu …Tic.Ltd.Şti.’nin yanında davacının borçlu olarak gösterildiğini ve takibin kesinleştiğini, buna bağlı olarak davacıya ait ve konut olarak kullandığı İstanbul, Pendik, … Mah. … ada, … parsel sayılı taşınmaza haciz uygulandığını, davacının icra dosyasından kendisine kıymet taktiri ve 103 tebliğ gönderildiğinde bu takipten haberdar olduğunu, davacının … Tic.Ltd.Şti’nin ortağı olduğunu, davalının icra takibine konu edilen alacağına kefil olmadığı gibi borçla ilgisinin de bulunmadığını, tüzel kişilik sermaye şirketlerinde pay sahiplerinden bağımsız bir varlık olarak hukuki muamelelerin tarafı olabilmesi ve taraf olduğu muamelelerden sermaye ortaklarından bağımsız olarak sorumlu olduğunu, şirketin taraf olduğu sözleşmelerden ve işlemlerden sermaye ortaklarının değil şirketin tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu, şirketlerin üçüncü kişilere karşı malvarlığı ile sorumlu olduklarını, pay sahiplerinin ise şirketin tüzel kişiliğine karşı sermayeye katıldıkları oranda sorumlu olduklarını, bu durumun şirket pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğunu oluşturduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 573. maddesinin 2. fıkrasına göre; “ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.” dolayısıyla, ortakların sorumluluğunun taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlı olduğunu, ancak bu borcun yalnızca limited ortaklığa karşı olduğunu, söz konusu maddenin, Kanunun şirketin borç ve yükümlülüklerinden sadece malvarlığıyla sorumlu olduğunu düzenleyen “Ortakların Sorumluluğu” başlıklı 602. madde ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, buna göre, “şirket” borç ve yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olunca, alacaklıların ortakların malvarlığına başvuramayacaklarını, ortakları takip edemeyeceklerini, davacının şirketin borçlarından dolayı şahsen sorumluluğu bulunmadığını, bu şirkete ödenmemiş sermaye borcuda bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı şirketin davacıdan alacağı olduğunu ispatlaması gerektiğini, bu nedenlerle öncelikle davacıya ait ve konut olarak kullandığı taşınmazın satışının teminatsız olarak durdurulmasına, davacının davalıya borçlu olmadığının tespit edilmesi ile %20 kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ olunmuş, davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/03/2020 tarih 2018/1166 Esas – 2020/246 Karar sayılı kararında; “Dava menfi tespit davasıdır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası getirtilerek incelendiğinde, alacaklının … Tic.A.Ş., borçlunun … Ltd.Şti.olduğu, 30.000 TL asıl alacak olmak üzere toplam 44.688,84 TL üzerinden takip başlatıldığı, şirket yetkilisi …’ün 04/09/2013 tarihli haciz tutanağında 30.000 TL’ye kefil olduğunu beyan ettiği, 30.000 TL’yi ödemeyi kabul ve taahhhüt ettiği, kefalet harcı olarak 284,40 TL’nin vergi dairesine yatırılmak üzere alındığının tutanağa geçirildiği, tutanağın davacı tarafından imzalandığı, icra kefaletine istinaden davacıya 18/09/2013 tarihli ödeme emri gönderildiği anlaşılmıştır. Bilindiği üzere; İ.İ.K.nun 38. maddesi hükümleri icra kefaletlerinin müteselsil kefalet hükmünde olduğunu ve ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi bulunduğunu düzenlemektedir. Amacı, icra takibine konu edilen ve anında ödenemeyen bir borcun üçüncü kişi (icra kefili) tarafından ödenmesini sağlamaya yöneliktir.Davacının iddiaları, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı … San.ve Tic.Ltd.Şti.nin ortağı olduğundan bahisle İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borcun ortağı olduğu şirket ile … arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığını, şirketin borçları nedeniyle alacaklıların ortakların malvarlığına başvuramayacaklarından yapılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş isede, ilgili icra dosyası incelendiğinde, alacaklının … Tic.A.Ş, borçlunun … Tic.Ltd.Şti. olduğu, İstanbul …İcra Müdürlüğü tarafından gönderilen talimat doğrultusunda İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Tal.sayısı ile 04/09/2015 tarihinde borçlu şirket adresinde yapılan hacizde tutulan haciz tutanağında borçlu şirket yetkilisi …’ün borçlu adresinde hazır olduğu, haciz miktarı olan 30.000 TL’ye kefil olduğunu, bu miktarı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini beyan ettiği, kefalet harcı olarak kendisinden 284,40 TL alındığı, kefaletin hukuki ve cezai sorumluluklarının kendisine anlatıldığı, anladığını ve kabul ettiğini beyan ettiği, beyanını imzası ile tasdik ettiği, icra kefaletine istinaden davacıya 18/09/2013 tarihli ödeme emri gönderildiği anlaşılmakla sübut bulmayan davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, -Davacının davasının REDDİNE, -Davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olması nedeniyle İİK 72/4 mad.uyarınca davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, alacaklı /davalı … Tekst. Turizm. Nak. Petro. Ürün.İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından, … Tic. Ltd. Şti’ne, ticari ilişkisinden doğan 44.688.84 TL alacağının tahsiline yönelik, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibinin başlatıldığını, İcra takibinde borçlunun, … Tic. Ltd. Şti’nin yanında müvekkili …’ün borçlu olarak gösterildiğini ve takibin kesinleştiğini, Müvekkili …’ e ait olan ve konut olarak kullandığı İstanbul ili, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … parsel sayılı taşınmaza haciz uygulandığını, Müvekkili …’ün İstanbul (…) İcra Dairesi Dosya No:… Esas Sayılı dosyasından kendisine Kıymet takdiri ve 103 tebliğ gönderildiğinde bu takipten haberdar olduğunu, İcra takibine konu borcun, diğer borçlu … Tic.Ltd Şti ile alacaklı … Tekst. Turizm. Nak. Petro. Ürün. İth. İhr. sanve Tic. Ltd. Şti. arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığını, Müvekkili …’ün, … San ve Tic.Ltd Şti’nin ortağı olduğunu, Alacaklı … İnş. Tekst. Turizm. Nak. Petro. Ürün. İth. İhr.san ve Tic. Ltd. Şti’nin icra takibine konu edilen alacağına kefil olmadığı gibi, borçla ilgisinin de bulunmadığını, Tüzel kişiliğin, sermaye şirketlerinde pay sahiplerinden bağımsız bir varlık olarak hukuki muamelelerin tarafı olabilmesi ve taraf olduğu muamelelerden sermaye ortaklarından (pay sahipleri) bağımsız olarak sorumlu olduğunu, Şirketin taraf olduğu sözleşmelerden ve işlemlerden, sermaye ortaklarının değil, şirketin tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu; şirketlerin üçüncü şahıslara karşı malvarlığı ile sorumlu olduğunu, pay sahiplerinin ise şirketin tüzel kişiliğine karşı sermayeye katıldıkları oranda sorumlu olduklarını, bu durumun şirket pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğunu oluşturduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 573. maddesinin 2. fıkrasının; “ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.” şeklinde olduğunu, Dolayısıyla, ortakların sorumluluğunun taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlı olduğunu; ancak bu borcun yalnızca limited ortaklığa karşı olduğunu, Söz konusu maddenin, Kanunun şirketin borç ve yükümlülüklerinden sadece malvarlığıyla sorumlu olduğunu düzenleyen “Ortakların Sorumluluğu” başlıklı 602. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini; buna göre, “şirketin” borç ve yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olduğunu; alacaklıların, ortakların malvarlığına başvuramayacağını ve ortaklara karşı takip başlatamayacağını, Müvekkili …’ün … Tic.Ltd Şti’nin ortağı olduğunu; bu nedenle bu şirketin borçlarından dolayı şahsen sorumluluğunun bulunmadığını, Müvekkili …’ün bu şirkete ödenmemiş sermaye borcunun da bulunmadığını, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu olan alacağın asıl borçlusunun … Tic.Ltd Şti olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında, alacaklının … TİC. AŞ. olduğunu; borçlunun … Tic. Ltd. Şti. olduğunu; İstanbul …Icra Müdürlüğü tarafından gönderilen talimat doğrultusunda, İstanbul Anadolu …Icra Müdürlüğünün … Tali. sayısı ile 04/09/2013 tarihinde, borçlu şirketin adresinde yapılan hacizde tutulan haciz tutanağında, borçlu şirketin yetkilisi, …’ün borçlu adresinde hazır olduğunu, haciz miktarı olan 30.000 TL’ye kefil olduğunu, bu miktarı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, kefalet harcı olarak kendisinden 284,40 TL alındığını, kefaletin hukuki ve cezai sorumluluklarının kendisine anlatıldığını ve kabul ettiğini; beyanını imzası ile tasdik ettiğini, icra kefaletine istinaden davacıya 18/09/2013 tarihli ödeme emri gönderildiğinin anlaşılmakla davanın reddine karar verildiğinin belirtildiğini, T.C.Yargıtay’ın 8. hukuk dairesi esas no. 2013/14327karar no. 2013/12865karar tarihi. 23.9.2013 kararında; İİK’ nun 38. maddesinde, icra dairesindeki kefaletlerin ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğunun belirtildiğini, kefaletin şekli hakkında ise, özel bir düzenlemenin getirilmediğini, Bu nedenle genel yasa olan ve 27836 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki kefalete ilişkin, 581 ve takip eden madde hükümlerinin icra kefaletlerinde de uygulanması gerektiğini, Anılan Yasa’nın kefalet aktinin şekil şartlarını düzenleyen 583. maddesinde; Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunun, yine 584. maddesinde; eşlerden birinin diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceğini; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olmasının mecburi olduğunun belirtildiğini, Müvekkili …’ün İstanbul Anadolu …Icra Müdürlüğünün … Tali. sayısı ile 04/09/2013 tarihinde yapılan haciz sırasında icra tehdidi altında olduğunu ve zorunluluk nedeniyle icra kefili olmak zorunda kaldığını, ayrıca Kanunun 584. maddesinde belirtilen, evli eşin rızası alınması şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Müvekkili … ‘ün, …ne her hangi bir borcu bulunmamasına rağmen icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle; Müvekkili …’ e ait ve konut olarak kullandığı İstanbul ili, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … parsel sayılı taşınmaza haciz uygulandığını ve …’ün İstanbul (…) İcra Dairesi Dosya No:… Esas Sayılı dosyasından kendisine Kıymet takdiri ve 103 tebliğ gönderildiğini, taşınmazın satış aşamasında olduğunu, Bu nedenle öncelikle telafisi imkânsız zararların oluşmaması ve ihaleye girecek üçüncü şahısların zarara uğramalarının önlenmesi için Müvekkili …’ e ait ve konut olarak kullandığı İstanbul ili, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … parsel sayılı taşınmazın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından satışının durdurulmasına (teminatsız olarak )karar verilmesini talep ettiğini, Ayrıca davacı tarafından mahkeme kararında hükmedilen alacaklarının tahsiline yönelik icra takibi yapılma durumu oluştuğundan, istinaf süresi sonuna kadar Tehiri İcra kararı verilmesini talep ettiklerini,
İleri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi ve yapılacak yargılama sonucunda kararın iptaline ve davanın kabulüne karar verilmesine, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değil ise hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ihtiyati haciz aşamasında verilen icra kefaletine istinaden tanzim edilen icra emrinden ötürü davalıya borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Takip dosyası kapsamından; davalı tarafından davacının ortağı olduğu dava dışı şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığı, kararın infazı ile aynı gün kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığı, asıl takipte davacının takip borçlusu olmadığı, ihtiyati haczin fiilen icrası için borçlu şirket iş yerine gidildiğinde, 04/09/2013 tarihli ihtiyati haciz tutanağında; davacının söz alarak yetkilisi olduğu borçlu şirketin ihtiyati haciz miktarı olan 30.000,00-TL’lik borcuna şahsi kefil olduğunu, borcu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini beyan ettiğinin yazılı olduğu, tutanak altında davacının kefil ve taahhüt eden sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu, icra dairesi tarafından, İİK’nun 38 maddesi uyarınca icra kefaletine istinaden davacıya 30.000,00-TL için icra emri gönderildiği anlaşılmıştır. İİK.’nun 38. maddesine göre, icra kefaletleri ilam niteliğinde olup, icra kefiline icra emri gönderilir. Aynı hükme göre icra kefaleti müteselsil kefalet hükmündedir. Ancak, usulüne uygun olarak verilen icra kefaleti ilam hükmünde sayılabilir. Anılan hükümde kefaletin şekline ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Şu halde icra kefaletinin verildiği 04/09/2013 tarihi itibariyle geçerli olup olmadığı 6098 Sayılı TBK’nun 583 ve 584 maddelerine belirlenecektir(bkz Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 2017/376 esas, 2018/3254 karar sayılı, 06/06/2018 tarihli kararı, Yargıtay 12 Hukuk Dairesi’nin 2020/175 esas, 2020/1260 karar sayılı, 13/02/2020 tarihli kararı) Somut olayda; incelenen haciz tutanağından davacının, kefil sıfatıyla sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini, müteselsil kefil olarak bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kendi el yazısı ile yazarak imzalamadığı, tutanağın haciz memuru tarafından tanzim edildiği, bu nedenle dava konusu icra kefaletinin TBK’nun 583.maddesi gereğince geçersiz olduğu saptanmış olup, mahkemece bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına, davanın kabulüne; davacının İstanbul 19 İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibi kapsamında kendisine gönderilen icra emri nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2020 tarih 2018/1166 Esas, 2020/246 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 2-DAVANIN KABULÜ ile; Davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibi kapsamında verdiği icra kefaletinin geçersiz olduğunun, icra kefaletine dayalı olarak kendisine gönderilen icra emrinden ötürü davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, 3-Davacının yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Karar tarihine göre alınması gereken 2.049,30-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 763,18-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.286,12-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan 763,18-TL peşin nispi harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 306,20-TL posta ve tebligat gideri, 35,90-TL başvuru harcı toplamı 342,10-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. deki esaslara göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 11- İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 2.049,30-TL nispi istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.994,90-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 54,40-TL istinaf karar harcı ile 88,50-TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 291,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 14-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 15-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.