Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1438 E. 2022/1533 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1438
KARAR NO: 2022/1533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 19/12/2019
NUMARASI: 2019/388 Esas – 2019/608 Karar
DAVA: Yabancı Hakem Kararının Tenfizi
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin Avrupa’nın lider beyaz eşya sanayi şirketi olup Almanya’da mukim bir şirket olduğunu, davalılar tarafından 07.10.2013 tarihinde müvekkili ile Almanya’da mukim … Bank AG isimli bankaya karşı Milletlerararası Ticaret Odası nezdinde bir tahkim davası ikame edildiğini, davalılar ile müvekkili arasında herhangi bir tahkim sözleşmesi yer almamakla birlikte, müvekkilinin hakem heyetinin yetkisine itiraz etmediğini, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesine onay verdiğini, akabinde taraflar ve hakem heyetinin tahkim görev belgesini imzaladıklarını, yapılan yargılama sonucunda 06.02.2017 tarihli kararın verildiğini, davalıların süresi içerisinde hakem kararına karşı iptal davası açmadıklarını, kararın taraflar açısından bağlayacağı hale geldiğini, kararda davalıların, müvekkilinin tahkim davası yüzünden katlanmış olduğu toplam 544.230 USD ile 1.900.487,13 EURO tutarındaki masrafın hakem kararının verildiği tarihten itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile davalılar tarafından müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, eda hükmü içeren kararın davalıların Türkiye’de malvarlıklarının bulunması sebebiyle tenfizinin gerektiğini, kararda hükmedilen masraflardan 1.637.815 USD’sinin davalı …’den tahsil edildiğini, müvekkilinin davalılardan bakiye alacağının 926.940,44 EURO olduğunu beyanla Milletlerarası Ticaret Odası (MTO/ICC) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 06.02.2017 tarihli hakem kararının, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi ile 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Uusul Hukuk Hakkında Kanun uyarınca, müvekkilinin bakiye alacağı olan 926.940,44 EURO anapara alacağı ve 07.02.2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi yönünden tenfizine ve yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; huzurdaki davada tahkim masrafları ve yargılama ücretleri için tenfizi istenen … nolu 06.02.2017 tarihli yabancı hakem heyeti kararı İsviçre Hukuku’na tabi olduğundan, Türkiye’nin de taraf olduğu New York Sözleşmesinin (V) maddesi kapsamında tenfiz engelleri ile tenfiz kararı verilmesi halinde bunun kamu düzeni açısından doğuracağı sonuçların değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu hakem heyeti kararını veren hakemlerin emredici hukuk kurallarına bağlı kalmamaları ve bu şekilde kamu düzenine aykırılık yaratmış olmaları, yetki aşımı yapmış olmaları, hiç bir hukuk kuralına bağlı kalmadan, tamamen takdiren karar vermeleri, özellikle de takdiren karar verirken, karşı yan vekalet ücreti ve giderleri konusunda çok önemli olan makul karar verme kavramına dahi riayet etmemiş olmalarının iş bu heyet kararının tenfizine açıkça engel olduğunu, bu nedenle davanın özellikle New York Sözleşmesi’nin (V) maddesi kapsamında reddini talep ettiklerini, söz konusu kararının tenfizine karar verilmesi halinde sonuçlarının, hem İsviçre hem de Türk Hukuku açısından kamu düzenine aykırılık oluşturacağını, tenfiz kararının sonuçlarının kamu düzenine aykırılık yaratıp yaratmadığının tespiti için bilirkişi heyeti oluşturularak, dosyanın heyete tevdiini talep ettiklerini, bu inceleme neticesinde iddialarının doğruluğu ispatlanacağından tenfiz talepli işbu davanın reddini talep ettiklerini, ayrıca, yabancı hekem heyeti kararında belirlenen karşı yan tahkim masrafları ve yargılama giderleri konusunda tüm davalı müvekkillerinin müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları yönünde açık bir düzenleme olmamasına rağmen iş bu davanın tüm davalılara karşı ikame edilmiş olması ile dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihi açısından hukuka aykırı davranılmış olmasından dolayı da huzurdaki hukuka aykırı, tenfiz talepli davanın reddini talep ettiklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2019 tarih 2019/388 Esas – 2019/608 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi ile 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun uyarınca 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin Birleşmiş Milletler Konvansiyonu 60. Maddesine aranmış olduğu Yabancı Hakem Kararının Tenfizi için gerekli olan şartlardan tahkim şartını içeren sözleşmenin aslı hakem kararının kesinleşmiş ve onanmış örneğinin sunulduğu, yine bu kararların Türkçe diline tercümesinin yapılmış olduğu ve şekil şartlarının yerine getirildiği, mahkememizce hakem kararlarına müdahale imkanı bulunmamakta olup, sadece kamu düzenine ilişkin kısımlarda tenfiz ve tanımanın reddini gerektirecek aykırılıklar halinde müdahale imkanı bulunmakta olduğundan ve mahkememizin bu dosyasında dava konusunun tahkimle görülmeyecek işlerden olmaması, aile hukuku veya taşınmaz hukukundan doğmaması, davalıya kendini usulünce, yeteri kadar savunma imkanı tanınmış olması hususlar ile birlikte kamu düzenine aykırılık oluşturacak şartlarında bulunmadığı davalıların vekili aracılığı ile ileri sürdüğü hakem heyeti kararının verilen hakemlerin emredici hukuk kurallarına bağlı kalmamaları nedeniyle kamu düzenine aykırılık oluşturmaları yine yetki aşımı yapmış olmaları takdiren karar vermelerinin kamu düzenine aykırılık oluşturacağını ileri sürmüşler ise de Yargıtay içtihadı Büyük Genel Kurulunun 10/02/2010-1 Esas 2012/1 Karar sayılı İçtihadında belirtildiği gibi Kamu Düzeni Kavramının sınırları Yabancı bir ilamın tenfizi bakımından iç hukuktaki emreci kurallara aykırılık kavramına kıyasla çok daha dar yorumlanmaldır. Her emredici hükmün ihlalenin kamu düzenine aykırı bulunduğunun söylemek olanaklı değildir. Tenfiz hakimi sırf Türk Hukukundakinden gerekli maddi ve usul kuralları uygulanarak verildiği için Yabancı bir kararı kamu düzenine aykırı sayıp tenfizi reddedemez. Yabancı bir kararın Türk Kamu Düzenine açıkça aykırı sayılabilmesi için kararda yer alan hüküm fıkrasının Anayasanın veya Hukuk sistemi temel ilkelerine, Türk Toplumun Genel Örf Adet ve Ahlak Telakkilerine aykırı olması gerekir. Dolayısıyla davalıların ileri sürdüğü İsviçre Hukuku ve Türk Hukuku’nun uygulanmamasının Türk kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği, yetki aşımında bulunulduğuna ilişkin savunmaları inandırıcı bulunmamıştır. Söz konusu Hakem Heyeti Kararının ICC kurallarına uygun olduğu saptanmıştır. Hakem Kararlarının ayrıca maddi hukuk bakımından içeriği ve doğruluğu tenfiz mahkemesi tarafından incelenemeyeceğinden davalılar vekilinin bilirkişi incelemesi talepleri yerinde görülmemiş “gerekçesi ile davanın kabulüne Milletlerarası Ticaret Odası (” MTO” yada “ICC” ) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 06/02/2017 tarihli hakem kararının MÖHUK’nın 60. ve devamı maddeleri uyarınca ve yine Newyork sözleşmesi uyarınca tenfizine karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Somut olayda, Hakem heyeti kararının “tenfizi talebinin” konusunu 544.230 USD + 1.900.487,13 EURO karşı yan vekalet ücreti ve masraflarından müvekkillerinden …’den tahsil edilen 1.637.815 USD ile 544.230 USD farkı olan 1.093.585 USD’nin 13 mayıs 2019 tarihindeki karşılığı olan bakiye 973.546.69 EURO olduğunu, dava tarihi itibariyle harca esas değerin 5.940.575,89 TL olduğunu, yerel mahkemenin 2019/388 Esas sayılı dosyasında hiç bir inceleme yapmadan, dosyada mevcut 14.03.2019 tarihli uzman görüşünde yer alan tespitleri dahi hiç bir şekilde aydınlatmadan, eksik ve yetersiz incelemeyle, 19.12.2019 tarihinde, davacı tarafın “tenfiz talebinin kabulüne” şeklinde istinafa konu kararını verdiğini, mahkemenin kararının “kesinleşmeden icra edilemeyecek” kararlardan olduğunu, kesinleşmeden icra edilemeyecek kararlar Türk hukukunda açıkça düzenlenmiş olup, bu ilamlardan birinin de, yabancı hakem kararlarının tenfizi kararları olduğunu, ayrıca 5718 sayılı MÖHUK’un 61. maddesinin atfı ile hakem kararlarının tenfizinde aynı kanunun 55., 56., 57. maddelerin kıyas yoluyla uygulanacağını, bu minvalde huzurdaki istinaf başvurularına konu “hakem heyeti kararının tenfizi” kararının, kesinleşmeden icra edilemeyecek kararlardan olması ve MÖHUK md 61’in atfıyla md 57/2 kapsamında olağan kanun yoluna başvurmakla “yerine getirilmesi duracağından” ve bu davanın davacısı … tarafından Milletlerarası Ticaret Odası (MTO ya da ICC) nezdinde verilmiş olan … nolu 09.03.2018 tarihli hakem kararının da tenfizi talebinde bulunulduğu, tenfiz kararına ilişkin kararın kesinleşmesini beklemeden icra takibine başlamalarının kuvvetle muhtemel olması ve bu durumun müvekkillerinin mahfına sebebiyet verebilecek olması nedeniyle, bu hususta teminatsız şekilde tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, bunun yanında MÖHUK”un 57. maddesinde yer alan “tenfizine karar verilen yabancı ilâmlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunur. Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur” hükmü gereği, kararın icraya konulması için kesinleşmesinin gerekli olduğunu, tenfizine karar verilen yabancı hakem kararlarında tenfiz kararı temyiz edilirse, hakem kararının temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra edilemeyeceğini, yabancı hakem kararı icraya konulmuşsa, temyiz incelemesi sonuna kadar hakem kararının icrasının duracağını, bu nedenlerle mahkeme kararının, MÖHUK madde 57 ve “kesinleşmeden icra edilemeyecek kararlar” kapsamında değerlendirilerek, telafisi imkansız zararlar doğmaması için ivedi ve teminatsız şekilde, davalı tarafça müvekkilleri hakkında başlatılmış ve başlatılacak olan icra takiplerinin tedbiren durdurulmasını, aksi halde terditli bir şekilde, makul bir teminat karşılığında tedbiren icra takibinin durdurulmasını, aksi halde terdirtli bir şekilde, tehiri icra kararı verilmesini talep ettiklerini, Yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemece davacının tenfizi için başvurduğu yabancı hakem kararına ilişkin “tenfiz” kararı verirken, dava konusu yabancı hakem heyeti kararının tenfizinin sonuçlarının Türk kamu düzenine aykırılık teşkil edip etmediğinin incelenmesi gerektiğini, keza davacının tenifizi için başvurmuş olduğu yabancı hakem heyeti kararında hakemlerden …’ün de hukuka ve kamu düzenine aykırılığa ilişkin muhalefet şerhinin bulunduğunu, dilekçelerinde belirtmiş oldukları yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince kamu düzeni açısından değerlendirme yapılabilmesi için mali inceleme/ bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, aksi takdirde mükerrer tahsilata sebebiyet verileceğini, bu durumun da kamu düzenine aykırılık teşkil edeceğini, Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10.02.2012 tarih, 2010/1 esas ve 2012/1 karar sayılı içtihadının iş bu davada kamu düzeni kavramıyla ilgili iddialarının değerlendirilmesi açsından oldukça önemli olduğunu, yabancı hakem kararının Türkiye’de tenfiz edilmesinin sonuçlarının; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa da yer alan temel hak ve özgürlüklere, somut olayda özellikle Milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara uygun olup olmadığının mutlaka araştırılması gerektiğinin anılan içtihatta açıkça belirtildiğini, bunlara aykırı yabancı ilamların ve/veya hakem kararlarının tenfizinin mümkün olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinin 1. sayfasında davalılardan olan …den New York’da 1.637.815 USD tahsil ettiklerini belirttiğini ve bakiye 926.940,44 Euro alacakları kaldığını beyan ettiğini, bu beyanlarına ilişkin ise New York Mahkemelerine ait tenfiz kararıyla, ödeme dekontu olduğunu iddia ettiği iki belge sunduğunu, belgeler incelendiğinde ödeme dekontu olduğu söylenen belge üzerinde sadece ve sadece 1.637.815 USD ödeme yapıldığına dair ibarelerin yer aldığını, başkaca hiçbir açıklama bulunmadığının görüldüğünü, müvekkillerin beyanlarına göre davacının bahsettiği tahsilatın …nin New York’da bulunan gayrimenkulünün satışı sonrasında gerçekleştirildiğini, tahsilat miktarının iddia edilenin çok daha üzerinde olduğunu, davacı tarafın söz konusu tahsilat bedelini Mahkemeye eksik ve yanıltıcı şekilde aktardığını, huzurdaki tenfiz talepli davaya konu yabancı hakem heyeti kararının başta Türkiye’nin taraf olduğu ikili anlaşmalardan olan New York sözleşmesininin (V) maddesine, bunun yanında da, MÖHUK madde 50 ve 54 kapsamında düzenlenmiş olan “…hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması…” şeklindeki “tenfiz engeli” ne sahip olduğunu, yabancı hakem heyeti kararının tenfizine karar verilmesi halinde, bu kararın icrası aşamasında özellikle miktar konusunda taraflar arasında çok ciddi husumetlerin çıkacak olduğunu, bunun da özellikle usul ekonomisi ve adil yargılanma hakkı kapsamında hukuka aykırılıklar doğuracak olduğunu, belki de davacıların haksız ve mükerrer tahsilat yapmasına, faize faiz yasağına aykırı hareket etmesine neden olacağını, bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi halinde yabancı hakem heyeti kararının tenfizinin kamu düzenine aykırılık teşkil edeceğini, belirtmiş oldukları ödeme ve satışa ilişkin tüm belgelerin dosyaya sunulması ile akabinde davacının tahsilat olarak nitelendirdiği miktarın araştırılması ve mahsubun doğru yapılıp yapılmadığı, davacı tarafın iş bu davadaki faiz talebi ve faiz başlangıç türü noktasında mali bilirkişiden rapor alınmasını talep etmişlerse de mahkemece bu hususlara ilişkin talepleri hiçbir suretle dikkate alınmadan hüküm tesis edilmiş olduğunu, bu durum usul ve yasalara aykırılık teşkil etmekle birlikte, bu hususlar göz ardı edilerek dava konusu hakem heyeti kararının tenfizinin doğurduğu sonuçların Türk kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, Davacı tarafça tenfizi istenen Milletlerarası Ticaret Odası (MTO ya da ICC) nezdinde verilmiş olan … no lu 06.02.2017 tarihli hakem heyeti kararında tüm davalıların müşterek müteselsil sorumlu tutulduğuna dair bir ibarenin bulunmadığını, Mahkemenin, davacının tenfizi için başvurduğu yabancı hakem kararına ilişkin tenfiz kararı verirken Yargıtay’ın dikkat çektiği dört ana unsura dikkat etmediğini, tenfizi istenen yabancı hakem heyeti kararının Türkiye’de tenfiz edilmesi halinde sonuçlarının Türk kamu düzenine aykırılık yaratacağını, tenfizi istenen yabancı hakem heyeti kararının emredici hukuk kurallarına aykırı olduğunu, tenfizi istenen yabancı hakem heyeti hakemlerinin yetki aşımı yaptıklarını, somut olaya hem tahkim yeri olan İsviçre Hukuku hem de tahkimin esasına uygulanacak Türk Hukukunun emredici hukuk kuralları perspektifinden bakmak, hakemin yetkisi dışına çıkıp çıkmadığını araştırmak gerektiğini, somut olayda davacının tenfizini talep ettiği yabancı hakem heyeti kararının konusunun yine davacının avukatlık ücreti ve tahkim masrafları olduğunu, hakemler “yetki aşımı” gerçekleştirdiğinden ve herhangi bir hukuk kuralına bağlı kalmadan, yapmamaları gerekmesine rağmen “takdiren” bu ücretleri belirlemiş olduklarından kararın açıkça hem İsviçre Hukuk’unun emredici hukuk kurallarına dolayısıyla kamu düzenine, hem de Türk Hukuk’unun emredici hukuk kurallarına dolayısıyla kamu düzenine aykırı bir durum yaratmış olduklarını, floating decision olarak adlandırılan belirli bir hukuk düzenine bağlı olmadan karar verilmesinin New York Sözleşmesi madde v.1.d kapsamında hakemin yetkisi kapsamı dışına çıktığını gösterdiğini, Türk hukuk mevzuatına dahil olan Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 16. maddesinde karşı yan avukatlık ücretinin emredici şekilde düzenlemiş olduğunu, HMK’nın 441/1 maddesinde de hakem veya hakem kurulunun belirleyeceği vekalet ücretinin düzenlendiğini, İsviçre Federal Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 95. maddesinde ve devamı maddelerinde tahkim masraflarına ilişkin emredici hükümlerin yer aldığını ve giderlerin mahkeme tarafından ‘Kantonlarca belirlenen tarifelere uygun biçimde kararlaştırılacağı..’nın kabul edildiğini, ICC tahkim kurallarında, karşı yan vekalet ücreti ve masraflarının tespiti, takdiri, uygulanan hukuk ve nasıl uygulandığı gibi mutlak suretle olması gereken konularda açıklayıcı bir hüküm bulunmamakta olup, ortada, karşı yan vekalet ücreti ve masrafları konusunda, hem İsviçre hem Türk emredici kanun hükümlerine aykırı bir hakem heyeti kararı bulunduğunu, Uluslararası tahkim kurallarına göre de, hakem heyeti tarafından takdir edilecek tahkim masraflarının sadece makul olanların karşılanabileceğinin kabul edilmekte olunduğunu, Uluslararası tahkim kurallarının referans kaynağı olarak aldığı UNCITRAL Tahkim Kuralları (2010) madde 40.2’de; tahkim masraflarının sadece makul olanların, hatta hakem heyetinin masraflarında dahi makul olanların hükmedilebileceğinin açıkça belirtildiğini, yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen hallerin New York sözleşmesinin (V). maddesinde düzenlenmiş olduğunu, sözleşmenin (v). maddesindeki şartlardan bir kısmını tenfiz mahkemesinin re’sen dikkate almak zorunda olunduğunu, diğer şartları ise tarafların iddia ve ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından yanıltıcı şekilde hakemlerin yargılama giderleri konusunda yetkili olduğunun belirtilmekte olduğunu, davacı tarafça, tahkim kararına karşı iptal davası açılmadığının, bu sebeple bu iddiaların sunulmasının dayanağı olmadığının belirtilmiş olduğunu, iptal davası açılmamasının, tenfizin reddi sebeplerini sunmaya engel olmadığını, kararı veren hakemlerin yetki aşımı yaparak, herhangi bir hukuka bağlı kalmadan karar verdiklerini, makul kavramını makul olmayacak şekilde ve kesinlikle kabul etmedikleri sözde takdir haklarını kötü niyetli şekilde kullanarak makul kavramına riayet etmediklerini, açık ve net şekilde hem İsviçre hem de Türk hukuk sisteminin tahkim masraflarıyla ilgili emredici hukuk kurallarına aykırı davranmış olduklarını, bunun da kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, revizyon yasağının burada söz konusu olamayacağını, Mahkemenin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin onlarca kararına rağmen huzurdaki davada, hukuka aykırı şekilde nisbi harca ve vekalet ücretine hükmetmiş olduğunu, yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde nisbi değil maktu harç alınması gerektiğini beyanla öncelikle teminatsız şekilde başlatılmış ve başlatılacak icra takiplerinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, yabancı hakem kararının tenfizi talebine ilişkindir. Davacı, davalılar tarafından 07.10.2013 tarihinde müvekkili ile … isimli bankaya karşı Milletlerararası Ticaret Odası nezdinde tahkim davası ikame edildiğini, aralarında tahkim sözleşmesi olmamakla birlikte taraflarınca bir itirazda bulunulmadığını ve tahkim yargılamasının kabul edildiğini, yargılama sonucunda hakem heyeti tarafından taraflarınca yapılan yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, karardan sonra bir miktar tahsilat yapıldığını beyan ederek Milletlerarası Ticaret Odası nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 06/02/2017 tarihli hakem kararının bakiye yargılama gideri alacağı olan 926.940,44 EURO alacak ve 07.02.2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi yönünden tenfizine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf verilen kararın kamu düzenine aykırı olduğundan bahisle davanın reddini savunmuş, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tenfizi talep edilen hakem kararı New York Sözleşmesi’ne taraf olan İsviçre’de verilmiş ve uyuşmazlık ticari nitelikte olduğundan 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun ile Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile ülkemiz açısından bağlayıcılık kazanan, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması Ve İcrası Hakkında New York Sözleşmesi’nin uygulanması gerekmektedir. MÖHUK’un 60. maddesinde yer alan;”Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir.” düzenlemesi uyarınca öncelikle tenfizi talep edilen yabancı hakem kararının kesinleşmiş veya taraflar için bağlayıcı olması gerekmektedir. Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında New York Sözleşmesi’nin tenfiz talebine eklenecek belgeler ile ilgili IV. maddesi MÖHUK’un 61. maddesi ile, tenfiz talebinin red sebeplerini düzenleyen V. maddesi ise MÖHUK’un 62. maddesi ile benzer düzenlemeleri içermektedir. Buna göre MÖHUK’un 61. ve New York Sözleşmesi’nin IV. maddesi uyarınca, yabancı hakem kararının tenfizinin talep edilmesi halinde; tahkim sözleşmesi veya şartının aslı yahut usulüne göre onanmış örneğinin, hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğinin, söz konusu tahkim sözleşmesi veya şartı ile hakem kararının yeminli tercüman tarafından tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerinin Mahkemeye sunulması gerekmektedir. New York Sözleşmesi’nin V (2) ve MÖHUK’un 62. maddesine göre tenfiz kararı verilebilmesi için Mahkemece re’sen incelenecek hususlar; tahkim sözleşmesi yapılmış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmuş olması, hakem kararının genel ahlâka veya tenfiz talep edilen ülkenin kamu düzenine aykırı olmaması, hakem kararına konu olan uyuşmazlığın tenfiz talep edilen ülkenin kanunlarına göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmasıdır. Aleyhine tenfiz istenilen tarafça ileri sürülmesi halinde incelecek ve yine aleyhine tenfiz istenen tarafça ispat edilmesi halinde tenfiz talebinin reddine sebep olabilecek hususlar ise; tarafların hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş olmaları, hakkında hakem kararının tenfizi istenen tarafın, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut kendisine iddia ve savunma imkânı tanınmamış olması, tahkim sözleşmesi veya şartının taraflarca tâbi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz olması, hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usulün, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı olması, hakem kararının, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan hususlara ilişkin olması veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşması, hakem kararının tâbi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tâbi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptal edilmiş olmasıdır. Davacı tarafından taraflarca imzalanan ….yeminli Türkçe tercümesi, yabancı hakem kararının apositil şerhli aslı, kararın yeminli tercüman tarafından tercüme edilmiş Türkçe aslı ve karara karşı itiraz başvurusunda bulunulmadığına dair Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin 11.07.2019 tarihli yazısının yeminli Türkçe tercümesi dosyaya ibraz edilmiştir. Tenfizi istenilen ICC Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin kararı kesinleşmiştir ve hakem kararına konu uyuşmazlığın mevzuatımız uyarınca tahkim yoluyla çözümü mümkündür. Bu noktalarda taraflar arasında da bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık tenfize konu hakem kararının yargılama giderlerine ilişkin bölümlerinin kamu düzenine aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı ve 10/02/2012 tarihli, tenfizin şartları, kamu düzeninin tanımı, kamu düzenine aykırılığın belirlenmesi hususlarını açıklayan kararında; “…Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek haller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali halinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali halinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. O halde iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri, ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir…. Yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının denetlenmesi sırasında içeriği tetkik yasağı devreye girmekte olup, bu yasağın takdir hakkı ile ortadan kaldırılamayacağı açıktır. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nda kabul edilen sisteme göre, tenfiz hakimince, yabancı mahkeme kararı esastan incelenemez ve hukuka uygunluğu denetlenmez. Şu durumda tenfiz hakiminin, tenfiz şartları dışında ilamın içeriği üzerinde incelemede bulunma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Aksi halin kabulü, tenfiz hakimini, üst mahkeme görevini kendisinde bulması şeklinde bir sonuca götürür… Buna göre, yabancı mahkeme kararının verilmesinde uygulanan hukuk ve bunun hangi kriterlere göre uygulandığı değil, yabancı kararın Türkiye’de icra edilmesi halinde meydana gelecek sonuçların Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceğinin araştırılması gerekir…” denilmek suretiyle kamu düzeninden ne anlaşılması gerektiği ve tenfiz mahkemesince kamu düzeni denetiminin ne şekilde yapılacağı ortaya konulmuştur. Somut davada, hakem heyeti taraflarca uygulanması kabul edilen ICC tahkim kuralları uyarınca karar vermiş, yargılama sırasında davacının talep ettiği yargılama giderlerinin her bir kalemi yönünden davalıların itirazlarını değerlendirmiş ve yargılama neticesinde davalıların haksız bulunmaları nedeniyle davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmalarına karar vermiştir. Davalılar tarafından hakem kararına karşı iptal davası da açılmamış ve karar kesinleşmiş olduğu da nazara alındığında yabancı hakem kararının kamu düzenine aykırı olmadığı, davalıların kamu düzenine aykırılık savunmalarını İsviçre ve Türk Usul Kanunlarına dayandırmaları nedeniyle hukuki bir değerlendirme yapılacağından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek olmadığı ve yukarıda belirtilen tenfiz şartlarının gerçekleştiği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince hakem kararının tenfizine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Yabancı hakem kararının tenfizi davalarında nispi harç alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, maktu harç ve vekalet ücreti alınması gerekir. İlk derece mahkemesince nispi harç ile davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından kararın bu yönden düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalılar vekilinin dava konusu tenfize konu ilama dayalı icra takibinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebi yönünden yapılan değerlendirmede; 5718 sayılı MÖHUK’un 61. maddesi atfıyla hakem kararlarının tenfizinde aynı yasanın 55, 56 ve 57. maddelerinin kıyas yoluyla uygulanacağı, MÖHUK’un 57/2. maddesi uyarınca tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizinin genel hükümlere tabi olduğu ve temyizin yerine getirmeyi durduracağı, dolayısıyla tenfizine karar verilen karara karşı kanun yoluna başvurulması durumunda icra takibi kendiliğinden duracağından, ayrıca Dairemizce yeni bir karar verilmiş olduğundan davalıların ihtiyati tedbir talebi hakkında karar verilmesine gerek olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davaılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak hükmün düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 tarih ve 2019/388 Esas – 2019/608 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurularak; Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın KABULÜNE; Milletlerarası Ticaret Odası (” MTO” yada “ICC” ) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 06/02/2017 tarihli hakem kararının MÖHUK’nın 60. ve devamı maddeleri uyarınca ve yine Newyork sözleşmesi uyarınca TENFİZİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 101.450,19 TL harçtan mahsubu ile bakiye 101.369,49‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen 80,70 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı ve 192,50.TL tebligat/ posta gideri olmak üzere; toplam 317,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafça sarf edilen herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 101.450,19 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf kanun yoluna başvuran davalılara iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 40,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş gideri olmak üzere; toplam 161,30 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgili avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.