Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1434 E. 2022/1643 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1434
KARAR NO: 2022/1643
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 23/06/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/679 Esas – 2020/268 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında PS Beyaz Levha satışı sebebi ile sözleşme ilişkisi kurulduğunu, müvekkilin satış sebebi ile düzenlediği … nolu 09/10/2017 tarihli 257.627,59 TL bedelli fatura bakiyesi 21.405,75.TL alacağı bulunduğunu, davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin borcu olmadığı beyanı ile borcun tamamına itiraz ettiğini ve icra takibinin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı tarafından taraflar arasında sözleşme ya da yerleşmiş bir teamül olmamasına karşılık kur farkı fatura kesildiğini, müvekkili şirket tarafından davacıdan alınan ürünlerin bedelinin ödendiğini, yalnız kur farkı faturasının kabul edilmediğini ve bedelinin ödenmediğini belirterek, davanın reddine, müvekkili lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/06/2020 tarih ve 2018/679 Esas – 2020/268 Karar sayılı kararı ile; ” ….davanın, bakiye fatura alacağına dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, alacağı oluşturan faturanın mal alım satımından kaynaklandığı, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, davalı vekili, davacının alım satım faturasına 21.405,20 TL tutarında fiyat farkı eklediğini, söz konusu bedelin müvekkili tarafından kabul edilmediği için taraflar arasında görüşmeler yapıldığı, bu görüşmeler devam ederken faturaya itiraz süresinin kaçırıldığı dolayısıyla müvekkilinin de fiyat farkı tutarında iade faturası düzenleyerek noter ihtarı ile davacıya gönderdiğini, taraflar arasında fiyat farkına- kur farkına ilişkin bir teamülün yada yazılı sözleşmenin olmadığını, müvekkilinin ticari defterleri ile de sabit olduğu üzere davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunduğu, yapılan bilirkişi incelemesi ile taraflar arasında bilirkişi raporu özetinde belirtildiği üzere daha önce de fiyat farkı uygulandığı, faturaların her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, ayrıca her ne kadar davalı şirket 9/10/2017 tarih … seri … sıra nolu 257.627,59 TL bedelli mal faturasına fiyat farkı uygulandığını belirtmiş ise de söz konusu faturayı herhangi bir ihtiraz-i kayıt olmadan ve faturaya süresinde itirazda bulunmayarak defterlerine kaydettiği, fiyat farkına istinaden düzenlenen 21.405,20 TL bedelli faturanın 02.04.2018 tarihli olduğu, 9/10/2017 tarihli 257.627,59 TL bedelli mal faturasından yaklaşık 5 ay sonra düzenlendiği, davacının kendisine gönderilen fiyat farkı faturasını süresinde davalıya ihtarname ile iade ettiği ve defterlerine kaydetmediği, taraflar arasında bu fiyat farkının oluştuğu ve taraflarca kabul edildiğinin gösteren somut bir belge dosyaya sunulu olmadığından fiyat farkı faturasının yerinde olmayacağı, 9/10/2017 tarihli 257.627,59 TL bedelli mal faturasının ise kesinleştiği, davacının defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 21.405,20 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın borcu ödediğine dair herhangi bir ödeme makbuzu, dekont vs ibraz etmediği, kaldı ki böyle bir iddiasının da mevcut olmadığı, alacak likit olmakla davacının icra inkar tazminatında haklı olduğu, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptaline, takibin 21.405,75 TL asıl alacak üzerinden devamına, taraflar tacir olduğundan asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9,75 oranında ve değişen oranlarda faiz işletilmesine, işletilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KABULÜNE, 1-Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin 21.405,75 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9,75 oranında ve değişen oranlarda avans faiz işletilmesine, 2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan 21.405,75 TL alacağın %20 si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … PAZ. LTD. ŞTİ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yetki itirazları yönünden eksik inceleme yapıldığını, yetkiye ilişkin olarak İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesinde 6100 S.lı HMK’ya atıf yapıldığını, HMK m. 6/1’de düzenlenen genel yetki kuralına göre müvekkili şirketin yerleşim yerinin ticaret sicile kayıtlı olduğu şirket merkezinin bulunduğu yer olduğunu, yine HMK’nın 10. Maddesine göre de, faturaya dayalı alacak taleplerinde yetkinin borçlu/ davalının ikametgahının bulunduğu yer veya sözleşmenin ifa yeri olduğunu, buna göre müvekkili şirketin ticaret sicil adresi Selçuk/İZMİR’de bulunduğundan ikametgah adresi olan İzmir Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu veyahut ticari ilişki müvekkili şirket merkezinin bulunduğu yerde (Selçuk/İZMİR’de) ifa edildiğinden yine İzmir Mahkemeleri’nin yetkili olacağını, işbu davaya konu icra takibinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün yetkisiz olup dosyanın yetkili Selçuk İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesi gerektiğini, hal böyleyken yetki itirazlarının yerinde görülmeyerek davaya devam edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu takibe konu edilen alacağın; taraflar arasında hiçbir şekilde varlığı karşılıklı olarak kabul edilmemiş olan kur farkı alacağı olduğunu, ne var ki davacı şirket ile müvekkili şirket arasında kur farkı alacağı ile ilgili olarak herhangi bir sözleşme ya da yerleşik teamül bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıdan alınan ürünlerin bedellerinin ödendiğini, karşı yan tarafından kesilmiş olan kur farkı faturasını kabul etmelerinin mümkün olmadığını, söz konusu fatura müvekkili şirkete gönderildikten sonra müvekkili şirketin iyi niyetli olarak karşı yan ile görüşmelere başladığını, bu süreçte müvekkili şirkete gönderilen faturanın iade edilebilmesi için öngörülen sürenin karşı yan ile yapılan görüşmeler nedeniyle geçirildiğinden; İzmir … Noterliği’nin 03.04.2018 tarihli ihtarnamesi ile müvekkili şirket tarafından davacı şirkete iade faturası tebliğ edildiğini, ancak işbu faturanın davacı şirket tarafından iade edildiğini, Yapılan tahkikatta müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen 21/07/2019 havale tarihli bilirkişi raporu ile davacı ile davalı arasında 1.914.404,96-TL bedelli alım-satım ilişkisi olduğu ve buna karşılık da davalı tarafından davacıya 1.914.404,96-TL ödemenin yapıldığı, müvekkili şirket defterlerine göre müvekkilinin, davacıya herhangi bir borcunun olmadığı hususunun ortaya konulduğunu, davacı şirket defterlerinin incelenmesiyle oluşturulan 12/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda da; davacı şirket kayıtlarına göre müvekkili şirketten 21.405,76-TL alacaklı durumda bulunduğu, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketin icra takip tarihi olan 18/05/2018 tarihi itibariyle davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığı, borç alacak ilişkisinin 02/04/2018 tarihli … numaralı fiyat farkı açıklamalı 21.405,20 TL tutarlı fatura ile sıfırlandığı hususlarının ortaya konulduğunu, kendi içerisinde bile çelişki barındıran işbu raporla; bilirkişinin görevi olmamasına rağmen hukuki nitelendirme yapılarak adeta hüküm kurulduğunu, mahkeme yerine geçilerek karar verilmiş olan işbu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, 13/01/2020 tarihli ek raporun da; hukuka aykırı şekilde hatalı olarak rapor düzenleyen aynı bilirkişi tarafından düzenlendiğini, 12/11/2019 tarihli raporunda olduğu gibi yine çelişkili bir rapor oluşturulduğunu, hükme esas alınmayacak nitelikte olan işbu raporlardan yola çıkılarak yerel mahkemece müvekkilinin borçlu olduğuna kanaat getirmenin hukuki dayanaktan yoksun ve haksız bir karara yol açtığını, Mahkemece verilmiş olan gerekçeli kararın, usul ve yasaya uygun şekilde yazılmadığını, gerekçeli karar metni incelendiğinde; “inceleme ve gerekçe” başlıklı bölümde yalnızca dosya münderecatında yapılan işlemler ve alınan raporların özetlendiğini, mahkemece herhangi bir hukuki nitelendirme ve yorum yapılmaksızın kurulan hükmün hangi gerekçeyle verildiğinin açıklanmadığını, mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının adil yargılanmanın temel unsurlarından birisi olup, hukuk devletinin ve hukuki güvenlik ilkesinin de bir gereği olduğunu, somut olayda verilen gerekçeli kararın birçok yönden eksik ve yetersiz olduğunu, mahkemee hangi delile dayanılarak davanın kabul edildiği ve müvekkilinin borçlu olduğuna kanaat getirildiğini anlamanın mümkün olmadığını, dosya münderecatında 3 adet bilirkişi raporu bulunduğunu, işbu raporların her birinde farklı yönde değerlendirmeler yapıldığını, farklı neticelere ulaşıldığını, mahkemenin tam olarak hangi rapora istinaden ve hangi gerekçeye dayanarak davanın kabulüne yönelik hüküm kurduğunun anlaşılamadığını (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2016/16428 E., 2016/12347 K. sayılı ve 24.05.2016 tarihli kararı) belirterek, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararının bozularak itirazın iptali davasının reddine, karşı yanın kötü niyetli olarak açmış olduğu takip nedeniyle kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, mal alım satımından kaynaklanan bakiye fatura alacağının tansili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sattığı mal karşılığı düzenlenen 09/10/2017 tarihli 257.627,59 TL bedelli fatura bakiyesi 21.405,75 TL’nin davalı tarafça ödenmediği, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz edildiği belirtilerek, davalının itirazının iptaline karar verilmesi talep edilmiş; davalı vekili ise, müvekkilinin davacıya ödenmemiş borcu bulunmadığının belirterek, davanın reddini istemiştir. İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile davacının 21.405,75 TL alacağın tahsilini talep ettiği, takip talebi ekinde 257.627,59 TL bedelli faturanın bulunduğu, bilirkişi raporları ile 257.627,59 TL bedelli faturanın tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, davalı tarafça davacı adına tanzim edilen 02.04.2018 tarihli 21.405,20 TL bedelli iade faturasının davacı defterlerine kayıtlı olmadığı gibi faturanın davalıya iade edildiği anlaşılmaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; mahkemece de tespit edildiği üzere, davacı tarafça satış sözleşmesinden kaynaklı para alacağı talep edildiğinden TBK’nın 89. maddesi uyarınca davacı alacaklının kendi ikametgahının bulunduğu yer icra müdürlüğünün yetkili olduğu; fatura ticari defterlere işlendikten sonra süresinde itiraz ve iade edilmediği dikkate alındığında, sonradan fiyat farkı faturası düzenlenmesinin borcu sona erdirmeyeceği ve sonuca etkili olmadığı; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmayıp, mahkemenin gerekçeli kararının da HMK 297 hükmüne uygun olduğu; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.462,23 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 371,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.090,86‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.