Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1417 E. 2022/1640 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1417
KARAR NO: 2022/1640
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/692 Esas – 2020/241 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 27/04/2018 tarihli 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların hukuka aykırı olduğunu, bilanço kayıtları ile davalı şirket fiili durumunun bağdaşmadığını ve karın düşük gösterildiğini, bu nedenle finansal tablolar ile bilanço ve gelir tablosunun onaylanmasına, yönetim kurulunun ibrasına ve kar payı dağıtılmamasına yönelik alınan kararların hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin şeffaflıktan uzak şekilde yönetildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirket 27/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 no’lu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketteki hisse oranının %0,03 olduğunu, davacı şikayeti üzerine bakanlıkça yapılan incelemeler sonrasında müvekkili şirketin 2008 yılında oluşan zararının diğer yıllar karı ile kapatıldığının tespit edildiğini, 2015 yılında yedek akçe ayrıldıktan sonra kar dağıtımı yapıldığını, 2017 dönem karının yatırım ve özkaynak güçlendirmesine ilave edildiğini, alınan kararın hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacıdan başkası tarafından açılmış bir iptal davası bulunmadığını, davacının iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/03/2020 tarih ve 2018/692 Esas – 2020/241 Karar sayılı kararı ile; ” …. davacının, hissedarı olduğu davalı şirketin 27/04/2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına iştirak ettiği, iptali istenilen gündem maddelerine olumsuz oy kullandığı ve kararlara ilişkin muhalefet şerhi yazdırdığı, davacının gündem maddelerine bağlı alınan kararların iptaline ilişkin dava açma koşullarının bulunduğu; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, usulüne uygun tutulan davalı şirket ticari defter ve kayıtlara göre, davalı şirket 2017 yılı faaliyet kar oranının önceki yıllara göre yükseliş gösterdiği ve karlılığını arttırıcı nitelikte olduğu; bu nedenle şirketin içi boşaltıldığına ilişkin davacı taraf iddiasının yerinde olmadığı; yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395.ve 396.madde gereğince iznin yasa gereği yetkili organ olan genel kurulca verildiği, kaldı ki anonim ortaklıklarda çoğunluk ilkesi gereği genel kurul kararlarının oy çokluğu ile alındığı, dolayısıyla davacının dava konusu yaptığı mali tablo ve raporların onaylanmasına ilişkin gündemin 3.maddesiyle alınan, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin gündemin 4.maddesiyle alınan, yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine ilişkin gündemin 6.maddesiyle alınan, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 7.maddesiyle alınan ve yönetim kurulu üyelerine TTK 395.ve 396.maddelerine göre işlem yapılabilmeleri için izin verilmesine ilişkin gündemin 8.maddesiyle alınan kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılıklarının tespit edilmediği, dolayısı ile iptal şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından bu yöndeki istemin reddine karar verilmiştir. Kar payı dağıtılıp dağıtılmaması hususu her ne kadar şirket genel kurulun takdir yetkisinde ise de; somut olayda karın dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmaması gerekir. Buna göre davalı tarafça, kar dağıtılmaması kararının keyfi alınmadığını, şirket sürekliliği ve aktiflerinin sağlanabilmesi için gerekli olduğunu kanıtlanmalıdır. Zira, TTK’nda esas itibariyle, sermaye şirketlerinde yıllık kar dağıtımı bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5.maddesiyle alınan kararın; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere hangi gerekçelerle dağıtılmadığı hususunu somut delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından, kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5.maddesiyle alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varıldığından iptaline karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1-Davalı şirketin 27/04/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 5.maddesinde “karın dağıtılmaması” yönünde alınan kararın iptaline, Davacı tarafın fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; İlk Derece Mahkemesinin, davalı şirketin 27/04/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde “karın dağıtılmaması” yönünde alınan kararın iptaline yönelik verilen kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak diğer kararların iptal edilmemesi ve bu yöndeki taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 27.04.2018 tarihli genel kurul kararlarının tamamının iptal edilmesi gerektiğini, Davalı şirketin 27.04.2018 tarihinde gerçekleşen genel kurul toplantısında; * “2017 yılına ait Finansal Tablolar ile Bilanço ve Gelir Tablosunun okunması, müzakere edilmesi ve onayı” * “Yönetim Kurulunun 2017 yılı faaliyetlerinden dolayı ibra edilmelerinin oylamaya sunulması” * “2017 yılı dönem net karının dağıtılıp dağıtılmayacağının görüşülerek karara bağlanması” * Gündeme eklenen “2015 yılı dönem net karının dağıtılması” * “Yönetim Kurulu Üyelerinin Seçimi ve Görev Sürelerinin Belirtilmesi” * “Yönetim Kurulu üyelerinin huzur hakkı bedellerinin belirlenmesi ve onaylanması, gündem maddesi kapsamında huzur hakkının enflasyon oranında artırılması” * “Yönetim Kurulu üyelerine T.T.K. nun 395. ve 396. maddelerine göre işlem yapabilmeleri için izin verilmesi” hususlarının onaylandığını, davaya konu 27.04.2018 tarihli genel kurula davacı müvekkili adına vekaleten katılım sağlandığını, toplantı kararlarına ret oyu kullanıldığını ve tutanağa Divan Başkanı …’ya imzalatılmak suretiyle muhalefet şerhi derç edildiğini, Davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının 3. maddesinde yer alan, “2017 yılına ait Finansal Tablolar ve Bilanço Gelir Tablosu”nun oy çokluğu ile kabul edildiğini, şirketin 2017 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2017 yılı net karının 14.686.831,44-TL, – Şirketin 2016 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2016 yılı net karının 14.136.875,06-TL, -Şirketin 2015 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2015 yılı net karının 5.063.972,53-TL, -Şirketin 2014 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2014 yılı net karının 5.666.958,53-TL, -Şirketin 2013 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2013 yılı net karının 733.570,66-TL olduğunu, Dosyada mübrez faaliyet raporları, bilanço – gelir tablolarında belirtilen tüm dönemlere ilişkin net karların ortaklara dağıtılmak yerine, olağanüstü yedek olarak ayrılmasına karar verildiğini, davalı şirketin yapmış olduğu tüm çalışmalar ve yatırımlar düşünüldüğünde bilançolarda düzenlenen net karların oldukça düşük olduğunun anlaşıldığını, şirket kayıtlarında yapılacak incelemelerde, gizlenen bir kazanç durumunun ortaklık haklarına zarar vereceğinin sabit olup, bilanço kayıtlarının fiili durum ile bağdaşmadığı ve karın bilançoya düşük yansıtıldığı hususlarının tespit edileceğini, bu nedenle Genel kurulun bu maddesinin icrasının durdurulması gerekirken taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yine davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının 4. Maddesinde görüşülerek karara bağlanan “Yönetim Kurulunun 2017 yılı faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesi”ne ilişkin alınan usul ve yasaya aykırı kararın da iptali gerektiğini, Davalı … Firmasının üretmekte olduğu seramik yer ve duvar karosunun, … Firmasının %95,5 hissesine sahip hissedarlara ait “bağlı şirketler” tarafından yapıldığını, … Firması yönetim kurulu başkanı … tarafından verilen röportajda Almanya ve Fransa’da … adlı şirket tarafından satışların yapıldığı hususunun belirtildiğini, yine çoğunluk hisseye sahip hissedarların yönetiminde olan … Ticaret Ltd. Şti., … Holding Yatırım A.Ş., … Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmalarının faaliyet gösterdiğini, davalı … Firması ile bağlı şirketler arasındaki ilişkinin izaha muhtaç olduğunu, davalı şirketi yönetenlerin küçük ortakları tamamen bertaraf ederek, tüm hissedarların ortaklaşa koydukları sermaye ile kurulan şirketin neredeyse tek sahibi olduklarını, küçük hissedarların bu şirket için koymuş oldukları sermayenin, şirket hisselerinin ezici çoğunluğunun yönetim kurulunun eline geçmesi nedeni ile değer kaybettiğini, Davacı müvekkilinin pay sahibi olduğu davalı şirketin, başka şirketler kurarak … Firmasının gelirini azalttığını, kay payından çaldığını, benzer hizmetler ile faaliyet gösteren şirketler kurulmasının haksız rekabet teşkil ettiğini ve …’in gelirini düşük göstermek suretiyle müvekkili gibi küçük ortakların gelirlerini azalttığını, ayrıca usul ve yasaya aykırı bu durumun etik de olmadığını, diğer maddeler gibi bu kararın da müvekkili ve küçük ortaklar tarafından reddedildiğini, ancak oy çokluğu ile bu maddenin de kabul edildiğini, davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının bu maddesinin de iptali gerektiğini, Davalı şirkette oy çokluğunu elinde bulunduran ortakların, söz konusu hakim durumlarını kötüye kullandığını, 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında şahsi çıkarlarını ön planda tutarak kendi lehlerine fakat şirketin zararına sebebiyet verecek ve mevcut fiili durumu yansıtmayan kararlar aldıklarını, söz konusu toplantıda alınan kararların, uygulanması halinde şirket aleyhine geri dönüşü mümkün olmayan ciddi sonuçlar doğuracak nitelikte kararlar olduğunu, Hayatın olağan akışı göz önüne alındığında genel kurulun; yönetim kurulu üyelerine kendi iştirak alanları için (kendi aleyhlerine sonuç doğuracağı açık bir gerçeklik iken) rekabet izni vermeyeceği hususunun izahtan vareste olduğunu, iptali ve yürütmesinin geri bırakılmasını talep ettikleri ve söz konusu kararların çalışma ve ticaret özgürlüğünü aşırı şekilde sınırlayan ve hiçbir şekilde müvekkilinin de pay sahibi olduğu davalı şirketin lehine olmayan, sırf bu sebeple dahi geçerli olmamaları gereken kararlar olduğunu, TTK’nın 396. maddesinde yer alan rekabet yasağının, sadakat yükümlülüğünün gereği olarak yönetim kurulu üyeleri bakımından getirilmiş bir hüküm olduğunu; iptal davasının ise, alınan genel kurul kararlarının kanuna, şirket ana sözleşmesine, özellikle dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde açılan bir dava olduğunu ve şirket aleyhine telafisi mümkün olmayacak derecede ciddi zararlar doğabileceği hususu nazara alındığında; TTK m. 449 gereğince davaya konu söz konusu kararların iptal edilmesi gerektiğini belirterek, Davalı … Anonim Şirketi’nin 27.04.2018 tarihinde yapılan 2017 Yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan ve dilekçelerinde bahsi geçen kararların iptali talebi ile açılan davanın kısmen reddedilmesi yönündeki kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılarak yeniden inceleme yapılmasını ve davanın tamamının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Müvekkili şirket yönetim kurulunun 27/04/2018 tarihli 2017 genel kurulu 5 numaralı iptale konu edilen kararı ile kar dağıtılmamasına karar verildiğini, mahkemece, iptal kararı dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatiyle verilmişse de davacının ve müvekkili şirket yönetim kurulu hisse oranlarının göz ardı edildiğini, Bilirkişi Raporunda görüleceği üzere; kararı alan yönetim kurulu üyelerinin toplam hisse oranının %98,1292, davacının hisse oranının %0,0360, iptale konu karar ile dağıtılmayan 2017 yılı net karının ise 14.686.831,44 TL olduğunu, dolayısıyla, davacının 5.287,25 TL payına karşılık; yönetim kurulu üyelerinin toplam 14.412.129 TL kâr payından vazgeçmesi hususunun dikkate alınmadığını, Yönetim kurulu üyelerinin, haliyle kendi kar paylarını da azınlığın kâr payı hakkını da göz önünde bulundurduğunu, nitekim anonim şirketlerin nihai amacının kar elde edip ortaklarına dağıtmak olduğunu, YK üyeleri, kendi kar payları olan 14.412.129 TL alacaktan vazgeçerken şirketin akıbeti haricinde, azınlığın 5.287,25 TLsini ödememe gibi bir amaç güttüğü gerekçesinin akla mantığa, dürüstlük kuralına uygun olmadığını, böyle bir mantıkla ne şirket karlılığının artırılabileceğini ne de yatırım yapılabileceğini, şirketin basiretli yönetiminin tam olarak bu noktada önem arz ettiğini, bahsedilen hisse oranları karşılığı kar payları tutarları karşısında kötü niyetli olanın davacı olduğunu, Karın dağıtılmaması kararına kendileri tarafından gerekçe gösterilen hususların gerekçeli kararda da bilirkişi raporunda da incelenmediğini, cevap dilekçesinden itibaren söylenen kâr payının dağıtılmama kararının alındığı tarihte 2019 yılında yeni toplu iş sözleşmesi yapılacağı ve yüksek ödeme riski öngörüldüğünü, nitekim yapılan yeni TİS’in %27 zam ile imzalandığını, bunun dışında, ekonomik dalgalanma, şirketin başkaca devam eden yatırımları, nakit sıkıntısı yaşama risklerinin dikkate alındığını ve 2017 yılı kâr payının dağıtılmamasına karar verildiğini, üstelik kötü niyetli davacının şikâyeti üzerine şirketin bu hususta bakanlık incelemesi geçirdiğini ve bakanlığın yapılacak bir husus bulunmadığına karar verdiğini, bilirkişi raporu incelendiğinde, savunmalarının incelenmediği ve yalnızca dürüstlük kuralına uygun olmadığı gerekçesi ile yetinildiğini, mahkemenin de eksik inceleme ile bilirkişi raporuna aynen uygun olarak karar verdiğini belirterek, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/692 E. 2020/241 K. sayılı kararının kaldırılmasına, öncelikle davanın reddine, aksi kanaat oluşması halinde ise tekrar inceleme yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK. 445. maddesi ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalı şirketin 27/04/2018 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 no’lu kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile, davalı şirketin 27/04/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde “karın dağıtılmaması” yönünde alınan kararın iptaline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının, davalı şirkette pay sahibi olduğu ve dava konusu yapılan kararlara karşı muhalefet şerhlerini yazılı olarak divan başkanlığına sunduğu, davanın TTK’nın 445. maddesinde belirtilen 3 aylık süre içerisinde açıldığı, mahkemece konusunda uzman bilirkişilerden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor ve ek rapor alınarak istinafa konu kararın verildiği görülmektedir. Mahkemece de tespit edildiği üzere, iptali talep edilen 27/04/2018 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan 3, 4, 6, 7 ve 8 no’lu kararların, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olmadıkları; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; davalı şirketin finansal ve mali durumuna göre, kar payı dağıtılmamasının haklı sebepleri bulunduğunun davalı tarafça somut delillerle ispatlanmadığı, buna göre kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul gündeminin 5. maddesiyle alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde taraf vekillerinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.