Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/141
KARAR NO : 2020/252
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2019 ( İhtiyati Haciz Talebinin Reddine İlişkin Karar )
DOSYA NUMARASI : 2019/507 D. İş Esas- 2019/509 D.İş Karar
TALEP: İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ : 20/02/2020
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: İhtiyati haciz isteyen vekili talep dilekçesinde özetle; borçlu şirket ile müvekkili arasında uzun süredir devam eden bir ticari ilişki ve buna bağlı cari hesap bakiyesi bulunduğunu, bugün itibariyle karşı tarafın müvekkilindeki borç bakiyesinin toplam 596.418,66 TL olduğunu, bu borç bakiyesinin 500.000,00 TL’lik bölümüne ilişkin müvekkili şirket lehine çekler keşide edilmiş olduğunu, 96.418,66 TL’lik bölümünün de çeşitli vadelerle ödenmesinin kararlaştırılmış olduğunu, bu arada karşı tarafın yakın tarihte limited şirket iken anonim şirkete dönüşmüş olduğunu, ünvan farklılıkları ve cari hesap ekstresindeki bakiye aktarımının da bu dönüşümden kaynaklanmış olduğunu, borçlu şirketin mal kaçırma girişimleri tespit edilmiş olduğundan, müvekili şirketin 96.418,86 TLlik alacağının tahsil edilebilmesi için borçlunun taşınır ve taşınmazları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyaten haciz konulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 31/10/2019 tarih ve 2019/507 D. İş Esas- 2019/509 Karar sayılı değişik iş kararı ile; ” … Talep; ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir. İncelenen tüm dosya kapsamına ve talebe dayanak belgeler içeriğine göre; talep sahibinin dosyaya sunmuş olduğu sevk irsaliyelerinin bir kısmında imza bulunmadığı, talebin esasa ilişkin olduğu, söz konusu sevk irsaliyelerinden dolayı karşı taraftan alacaklı olup olmadığının tespiti yargılamayı gerektirdiği, talebe dayanak faturanın, satım konusu malların karşı tarafa teslim edildiğine ilişkin karşı tarafın açık kabulünü içeren belge niteliğinde bulunmadığı; ayrıca bu belge talepte bulunan/davacı lehine belli bir borcun kayıtsız ve şartsız belli bir vadede ödeneceğine ilişkin soyut borç ikrarı niteliğinde de bulunmadığı (TBK.m.18); bu haliyle talepte bulunanın muaccel bir alacağının varlığı sunulan belgelerle ispatının yargılamaya muhtaç bulunduğu; ayrıca, İİK. 257. maddesi uyarıca rehinle temin edilmemiş alacağın muaccel olması durumunda ihtiyati haciz istenebileceği; İİK. 257/2 maddesinde vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz, borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa diğer koşullarda gerçekleştiğinde (alacağın rehinle temin edilmemesi-temel borç ilişkisinden kaynaklı talepte bulunanın alacaklı olduğunu yaklaşık olarak ispat edebildiği takdirde) ihtiyati haczin şekli koşullarının talep dilekçesinde bu aşamada soyut olarak tekrarlandığı; somut olarak maddi vakıaların kanaat bahşedecek şekilde gösterilmediği; borçlunun suiniyetini varid gösterecek emarelerin ortaya konulmadığı (Dr. Berkin, M. Necmeddin İhtiyati Haciz, sy: 32, 1952, İstanbul) anlaşıldığından, yasal koşulları bulunmayan talebin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1- Yasal koşulları bulunmayan ihtiyati haciz isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati haciz taleplerinin reddine dayanak yapılan gerekçelerin hem dosyanın içeriğinde açıkça görünen gerçek duruma hem de ihtiyati hacze ilişkin genel uygulamaya ve aranan “yaklaşık ispat” ilkesine aykırı olduğu için, ret kararının kaldırılmasını talep etmek gerektiğini, İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı hakkında kanaat edinilmiş olmasının yeterli olduğunu, tam ve kesin ispat aranmaması gerektiğini, yaklaşık ispat halinde talebin kabulü gerektiğini, dosyada da alacaklarına ilişkin ” yaklaşık ispat ” kriterinin yerine getirildiğini, Dosyada ihtiyati haciz taleplerine konu alacaklarını gösteren taraflar arasındaki cari hesap dökümü, karşı tarafça müvekkil lehine keşide edilmiş (ve vadesi gelenlerin karşılıksız çıkmış olduğu) çekler, , ihtiyati haciz taleplerine konu alacak miktarına ilişkin faturalar ve sevk irsaliyelerinin sunulduğunu, bu üç grup evrak bir arada incelendiğinde karşı tarafın müvekkile “borçlu” olduğunun yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğunu, dosyada sevk irsaliyelerinin değil, yalnızca faturaların bulunması halinde dahi yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün iken, dosyada bu faturalara bağlı sevk irsaliyelerinin de sunulduğunu, Somut olayla uyumlu olan Yargıtay kararlarının; – ” Aynı yasanın 258. maddesi uyarınca alacaklının, alacağın varlığı ile haciz sebepleri hakkında mahkemede olumlu şekilde kanaat uyandırması gerekli ve yeterli olup, buradaki ispat asıl davadaki gibi tam bir ispat olmayıp yaklaşık ispattır. Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, …, talep edenin taraflar arasındaki ticari ilişkiyi gösteren sözleşme, cari hesap ekstresi ve bu ticari ilişkiden kaynaklanan faturalara dayanarak ihtiyati haciz isteminde bulunması karşısında, muaccel bir alacağın varlığına kanaat oluşturacak belgeleri ibraz ettiği anlaşılmakla, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 11. HD 2016/8631 E., 2016/7767 K.) – “Alacaklının alacağının bulunduğuna dair mahkemeye kanaat verecek kadar delil göstermesi yeterli olup, alacağın tam olarak ispatı gerekmediğinden, yaklaşık ispat yeterlidir.” (Yargıtay 11. HD 2013/235 E., 2013/2063 K.) – “İİK’ nın 258/1 maddesi hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi” değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır.” (Yargıtay 19 HD, 2016/3022 E., 2016/10673 K.) şeklinde olduğunu, Dosyada da hem taraflar arasındaki tüm ticari ilişkiyi gösterir hesap dökümü, bu ticari ilişkinin gerçekliğini ve karşı tarafça kabul edildiğini de gösteren çekler, çeklere bağlı olmayan alacağın dayanağı olan faturalar ve sevk irsaliyeleri mevcut olduğunu, bu evraklar bir arada değerlendirildiğinde borçlu taraftan alacaklı olduklarının yaklaşık olarak ispat edilmiş bulunduğunu, Ancak Mahkemenin, Yargıtay kararlarının aksine bir gerekçe oluşturduğunu, yani yerel mahkemenin ihtiyati haciz taleplerini alacaklarını ” kesin şekilde ” ispat etmedikleri için reddettiğini, İhtiyati haczin, meselenin esasına ilişkin bir yargı yolu olmayıp, bir “tedbir” niteliğinde olduğunu, bu durumda da kesin ispatın aranmasının ihtiyati haciz tedbirinin varlık amacı ile bağdaşmadığını, bu yolun zaten “alacağın kesin şekilde tespit edileceği sürede alacaklının haklarının geri dönülmez şekilde tehlikeye girmemesi için alınacak bir tedbir” türü olduğunu, Karşı tarafın “mal kaçırma” girişiminde olduğunun somut ve resmi şekilde tespit edilmiş olduğunu, buna rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, Dosyada mevcut fotoğraflardan da görüleceği üzere borçlu tarafın faaliyet gösterdiği fabrikanın içini boşalttığını, ayrıca borçlunun fabrikanın bulunduğu arsayı satışa çıkardığını, fabrikanın üzerinde satılık yazısı olduğunun icra müdürü tarafından tespit edildiğini, haciz tutanağına geçirildiğini, ayrıca ilerleyen aşamada borçlunun yakın zamana tüm gayrimenkullerinin üzerinde ipotek tesis ettiği, bu nedenle bu gayrimenkullerinin üzerinde ipotek tesis ettiği, bu nedenle bu gayrimenkullerin cebri icra yolu ile satılması halinde dahi diğer alacaklılarının bu satışlardan pay almasının mümkün olmayacağının anlaşıldığını, Dosyada hem fabrikanın boşaltılmış olduğu, hem de üzerinde satılık yazısı bulunduğunun fotoğraflarla kayıt altına alındığını, bu fotoğrafların renkli baskılarının dosyaya sunulduğunu, Borçlu tarafın müvekkil şirkete yüklü miktarda borçlu olduğunun yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğunu, alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olduğunu, kendilerince yapılan işlemlerde borçlunun taşınır mallarını fabrikasından kaçırmış olduğu ve taşınmaz mallarını da elden çıkarma girişiminde olduğu tespit edilmiş olduğundan, vadesi gelmemiş alacaklar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi için öngörülen şartların da dosyada gerçekleşmiş olduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle; – İstinaf başvurularının kabulüne, – İhtiyati haciz taleplerinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına, – Alacaklarının varlığı yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğundan ve borçlunun mal kaçırma girişimleri (hatta fabrikasındaki taşınır malları kaçırmış olduğu) tespit edilmiş olduğundan ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin taleplerinin kabulüne, – Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, ticari satışa dayalı bakiye fatura alacağından kaynaklı ihtiyati haciz talebine ilişkindir. Mahkemece,Yasal koşulları bulunmayan ihtiyati haciz isteminin reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık konusu, ihtiyati haciz kararı verme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.2004 sayılı İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haczin şartları düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.)İhtiyati haciz talep eden, borçlu ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, borçluya satılan ve teslim edilen malların bir kısmının bedelinin ödenmediğini öne sürerek ihtiyati haciz istemiştir. Somut talep incelendiğinde, talebe konu alacağın dayanağı faturaların e fatura olduğu, sevk irsaliyelerinden 12/09/2019 tarihli sevk irsaliyesinde teslim alanın ismi ve imzasının olduğu, diğer 12/09/2019,12/09/2019,05/09/2019,12/09/2019 tarihli sevk irsaliyelerinde teslim alan isminin yazılı olduğu ancak teslim alan imzasının olmadığı, 12/09/2019 tarihli 2 adet sevk irsaliyesinde imza olmasına rağmen bu sevk irsaliyesinde teslim alan olarak gözüken kişilerin karşı taraf/borçlunun çalışanı olup olmadığı,bu imzaların bu kişilere ait olup olmadığı,ayrıca imza bulunmayan sevk irsaliyelerindeki malların karşı tarafa teslim edilip edilmediği, faturaların iade olup olmadığı ve cari extredeki miktar kadar talep edenin karşı taraftan alacaklı olup olmadığının tespiti yargılamayı gerektirmekte olup sunulan belgelerden İİK 257/1. maddesindeki koşulların oluştuğu kolaylıkla çıkarılamamaktadır. Alacağın var olup olmadığı, varsa muaccel olup olmadığı hususları her halükarda yargılamayı gerektirmektedir. İİK 258 ve HMK 390/3. maddesi uyarınca talepte bulunan firma, ihtiyati haciz verme koşullarının oluştuğunu yaklaşık olarak kanıtlayamadığından ilk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçeyle verilen ret kararı yerinde olup talep edenin İstinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep edenin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından ihtiyati haciz talep eden tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’ nin ihtiyati haciz talep edenden tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/02/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.