Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1403 E. 2022/1952 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1403 Esas
KARAR NO: 2022/1952 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/676 Esas 2020/180 Karar
DAVA: Ticari Şirket
İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2019/679 ESAS, 2020/210 KARAR SAYILI BİRLEŞEN DOSYASI
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … Anonim Şirketi’nin 2017 yılı olağan genel kurulunun 19.03.2018 tarihinde saat 12:00’de şirket merkezinde toplandığını, davalı şirketin toplam 24.000.000 TL’lik sermayesine tekabül eden 2.400.000.000 adet payın tamamının genel kurul toplantısında temsil edildiğini, genel kurul toplantı gündeminin sırasıyla; (1) açılış ve toplantı başkanlığının oluşturulması, (2) yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun okunması ve müzakere edilmesi, (3) 2017 yılma ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının okunması müzakeresi ve onaylanması, (4) yönetim kurulunun ayrı ayrı ibra edilmesi, (5) yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve görev sürelerinin belirlenmesi, (6) yeni seçilen yönetim kurulu ücret, prim ve diğer sosyal haklarının belirlenmesi, (7) kar dağıtımı ile ilgili karar alınması, (8) Türk Ticaret Kanunu gereğince Bağımsız Dış Denetleme Kuruluşu’nun seçimi ve onaylanması, (9) yönetim kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmelerine TT.K.’nm 395. ve 396. maddeleri gereğince müsaade edilmesi, (10) dilekler ve kapanış maddelerinden oluştuğunu, genel kurul toplantısının açılmasıyla birlikte, ilk gündem maddesi uyarınca divan heyeti seçilmiş ancak diğer maddelerinin görüşülmesine geçilmeden önce azınlık pay sahipleri sıfatıyla müvekkillerini vekaleten temsil eden vekillerin TTK’nın 420. maddesi uyarınca finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesi talebinde bulunması üzerine, genel kurul toplantısı gündeminin (2), (3), (4), (6) ve (7) inci maddelerinin görüşülmesinin, toplantı başkanınca ertelendiğini, ne var ki TTK’nın 420. maddesi uyarınca finansal tabloların müzakeresine bağlı konulardan olan ve genel kurul toplantısı gündeminin yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve görev sürelerinin belirlenmesine ilişkin 5., Türk Ticaret Kanunu gereğince bağımsız dış denetleme kuruluşunun seçimi ve onaylanmasına ilişkin 8. ve yönetim kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmelerine TTK’nın 395. ve 396. maddeleri gereğince müsaade edilmesine ilişkin 9. maddelerinin görüşülmesinin, müvekkillerinin iradesine aykırı ve hukuka aykırı olarak ertelenmediğini ve bu hukuka aykırılığa müvekkillerinin ve diğer azınlık pay sahipleri vekillerinin itiraz etmelerine ve bu itirazlarını genel kurul toplantısı tutanağına geçirmiş olmalarına rağmen oyçokluğu ile süz konusu kararların alındığını, müvekkili …’nin şirket sermayesinin 5.427.231,66 TL’lik kısmına tekabül eden 542.723.166 adet payın sahibi ve % 22.6’lık oranda pay sahibi olarak ve …’nin şirket sermayesinin 206.900 TL’lık kısmına tekabül eden 20.690.000 adet payın sahibi ve % 0,86’lık oranda pay sahibi olarak anılan kararlara karşı itiraz ettiklerini, muhalif oldukları kararlarda dileklerini tutanağa geçirdiklerini beyanla davalı şirketin 19.03.2018 tarihli 2017 yılı olağan genel kurulunda TTK 420. maddesine aykırı olarak ve ayrıca muhalefetlerine rağmen gündemin 5. maddesi uyarınca yönetim kurulu seçilmesi, gündemin 8. maddesi uyarınca bağımsız denetçi seçilmesi, gündemin 9. maddesi uyarınca yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca şirketin iştigal konuları ile iştigal etmelerine izin verilmesine ilişkin kararların iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin ertelenen genel kurul toplantısının 28.06.2018 tarihinde yapıldığını ve yeni bir yönetim kurulu seçildiğini, davada 19.03.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulunun seçimine ilişkin iptal isteminin konusuz kaldığını, bu ne davacıların huzurdaki davaya konu husumeti sürdürmelerinde hiçbir meşru menfaatlerinin kalmadığını, müvekkili şirketin muhtemel zararına karşılık TTK’nın 448. ve 451. maddeleri gereğince davacıların teminat yatırması gerektiğini, davacıların genel kurulu erteleme taleplerinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, gündemin 5. maddesinin iptal talebine ilişkin yeni yönetimin seçilmesinin zorunluluk olduğunu, şirketin organsız kalmaması için yönetim kurulu oylamasına geçildiğini, yeni yönetim ile eski yönetimin aynı olmasının tek başına iptal nedeni olmadığını, yönetim kurulunun seçilmesinin finansal tablolarla ilgili olduğu gerekçesiyle seçimin de ertelenmesi itirazlarının haksız olduğunu, gündemin 8. maddesi olan bağımsız denetçi seçimine ilişkin kararın iptal talebinin, bağımsız denetçinin seçimi konusunun TTK’nın 420. maddesinde yer alan finansal tabloların ertelenmesine ilişkin konu ile bir ilgisinin bulunmadığını, denetçinin zorunlu organ olmadığını, müvekkili şirket ile arasında sözleşmesel ilişki bulunduğunu ve bir yıl için görevlendirildiğini, göndemin 9. maddesi olan şirket konusu işlere iştigale izin verilmesine ilişkin kararın iptal talebinin TTK’nın 395 ve 396. maddelerine göre verilen izinlerin grup dışı şirketlerle faaliyet izni olarak verilmemekte olduğunu ve finansal tabloların ertelenmesine bağlı olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 19.03.2018 tarihinde 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısının yapıldığını, müvekkillerinin davalı şirkette %23,48 hisse sahibi olduğunu, genel kurul toplantısında; finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların görüşülmesi, yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun okunup müzakere edilmesi, 2017 yılına ait bilanço ve kar zarar hesaplarının okunması ve onaylanması, yönetim kurulunun ayrı ayrı ibra edilmesi, yeni seçilen yönetim kurulu üyelerinin ücret, prim ve diğer sosyal haklarının belirlenmesi ve kar dağıtımı ile ilgili karar alınmasına ilişkin 2,3,4,6,7 numaralı gündem maddelerinin görüşülmesinin TTK’nın 420. maddesi gereği ertelendiğini, ancak bu ertelemenin doğal sonucu olarak yönetim kurulu üyelerinin seçiminin de ertelenmesi gerekir iken bunun yapılmadığını, çoğunluk hissedarlarının isteği ile yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesine geçidiğini, müvekkillerinin ve diğer hissedar …’nin buna itiraz ettiğini, bu konudaki muhalefetin tutanağa geçirildiğini, yapılan itirazlara rağmen divan başkanlığının yeni yönetim seçimine girdiğini, çoğunluk hissedarlarının oyları ile …, …, … A.Ş. ve … İnşaat ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kuruluna seçildiğini, yeni yönetimin eski yönetim ile aynı olmasının hukuka ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini, yönetim kurulunun görevden alınması ve seçilmesinin finansal tabloların müzakeresi ile ilgili olduğunu, TTK’nın 413/3. maddesi gereğince finansal tabloların müzakeresinin ertelendiği hallerde yeni yönetim kurulu üyelerinin seçiminin de ertelenmesinin kanun gereği olduğunu, buna bağlı olarak gündemin 5. maddesinin iptalinin gerektiğini, genel kurulda bağımsız denetçi seçilmesi hakkındaki 8 numaralı gündem maddesine geçilmesine ve buna maddenin görüşülerek karara bağlanmasına da müvekkillerince itiraz edildiğini, zira bağımsız denetçi seçiminin de finansal tabloların müzakeresi sonradı alınabilecek bir karar olduğunu, müvekkillerinin bu konuda da muhalefet şerhini zapta geçirdiğini, yine yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine şirket konusu işler ile iştigal etme izin verilmesine de aynı gerekçeler ile itiraz edilerek muhalefet şerhinin tutanağa geçirildiğini beyanla davalı şikretin 19/03/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurulundaki toplantı gündeminin 5 maddesinin görüşülmesine ve yeni yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine dair kararın, toplantı gündeminin 8. maddesinin görüşülmesine ve yeni bağımsız denetçi seçilmesine dair kararın, toplantı gündeminin 9. maddesinin görüşülmesine ve yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca şirket konusu işler ile iştigal etmesine izin verilmesine ilişkin kararın TTK’nın 445. maddesi gereğince iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin 19.03.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında yeni yönetim kurulunun seçildiğini, bu nedenle yönetim kurulu seçilmesine ilişkin iptal isteminin konusuz kaldığını, davacıların davayı açmakta hukuki yararlarının kalmadığını, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin muhtemel zararına karşılık TTK’nın 448 ve 451. maddeleri gereğince davacıların teminat yatırması gerektiğini, huzurdaki davanın kötü niyetli açıldığını, davacıların genel kurulu erteleme taleplerinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, gündemin 5. maddesinin iptal talebine ilişkin yeni yönetimin seçilmesinin bir zorunluluk olduğunu, şirketin organsız kalmaması için yönetim kurulu oylamasına geçildiğini, yeni yönetim ile eski yönetimin aynı olmasının tek başına iptal nedeni olmadığını, yönetim kurulunun seçilmesinin finansal tablolarla ilgili olduğu gerekçesiyle seçimin de ertelenmesi itirazlarının haksız olduğunu, gündemin 8. maddesi olan bağımsız denetçi seçimine ilişkin kararın iptal talebinin, bağımsız denetçinin seçimi konusunun TTK’nın 420. maddesinde yer alan finansal tabloların ertelenmesine ilişkin konu ile bir ilgisinin bulunmadığını, gündemin 9. maddesi olan şirket konusu işlere iştigale izin verilmesine ilişkin kararın iptal talebinin, TTK 395 ve 396. maddelerine göre verilen izinlerin grup dışı şirketlerde faaliyet izni olarak verilmemesi nedeniyle haksız olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 09/07/2020 tarih ve 2019/676 Esas 2020/180 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda davacılar … ve …, davalı şirkette toplam 2.400.000.000 hissede 563.528.166 hisse sahibi olan ve toplamda %23,48’e denk gelen hissedar ortaktır. Bu anlamda davacılar TTK 418.maddesi gereğince sermayenin en az 1/4’ünü karşılayan pay sahipleridir. Dava açma hakları mevcuttur. Dava, 18/06/2018 tarihinde açılmıştır. Genel kurul tarihi 19/03/2018 olup, TTK 445.maddesi gereğince yasal 3 aylık süre içinde dava açılmıştır. İncelenen genel kurul tutanağında davacıların TTK.446.maddesi gereğince toplantıda hazır bulundukları, iptali istenen 5,8 ve 9 numaralı maddelerdeki görüşmelerde olumsuz oy kullandıkları ve muhalefet şerhlerini toplantı tutanağına yazdırdıkları tespit edilmiştir. Davacılar davalı şirketin 19/03/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait genel kurul toplantısında alınan 5-yönetim kurulu seçilmesi, 8-bağımsız denetçi seçilmesi, 9-yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine şirket işleri ile iştigal izni verilmesi şeklindeki kararların iptalini istemektedir. 5 ve 9 numaralı kararların iptal gerekçesi olarak davacılar TTK 413/3.maddesinde açıklanan “Yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yıl sonu finansal tablolarının müzakeresi ile ilgili sayılır” hükmünü açıklamıştır. 5 ve 9 numaralı kararlar yeni yönetim kurulunun seçilmesi ve yönetim kuruluna yönetim konusunda yetki verilmesine ilişkindir. İncelenen genel kurul toplantı tutanağında mevcut yönetim kurulunun ibra edilmesinin ve finansal tabloların onaylanmasının TTK 420.maddesi gereğince 28/06/2018 tarihinde yapılacak ikinci genel kurul toplantısına ertelendiği anlaşılmıştır. Erteleme kararı gereğince finansal tablolar onaylanmamış ve mevcut yönetim kurulu da ibra edilmemiştir. Bu nedenle TTK 413/3.maddesi gereğince 5 ve 9 numaralı kararlar kanuna aykırıdır. TTK 445. maddesi gereğince kanuna aykırı olarak alınan 5 ve 9 numaralı kararların iptaline karar vermek gerekmiştir. Taraf vekillerinin beyanlarına göre davalı şirkette bağımsız denetçi şirket denetim görevini üstlenmiştir. Yapılan genel kurul toplantısında bağımsız denetçi olarak atanan şirket işlemleri finansal tablolar onaylanmadığı için ibra edilmemiştir. Bağımsız denetçi şirket ibra edilmeden yeniden aynı göreve seçilmiştir. Bu da TTK 445.maddesi gereğince esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırıdır. 8 numaralı genel kurul kararının da bu nedenle iptaline karar vermek gerekmiştir. Davacılar TTK 449. maddesi gereğince yürütmenin durdurulmasını istemiştir. Ancak alınan ticaret sicil kayıtlarından davalı şirketin 28/06/2018 tarihinde ertelenen genel kurulunun yapıldığı, şirketin işleyişinde iptaline karar verilen önceki genel kurul kararlarının etkili olmadığı ve yeni kararlar alındığı tespit edilmiştir. Yürütmenin durdurulmasında davacıların ve davalı şirketin hukuki yararı yoktur. Bu nedenle istem reddedilmiştir. Davalı vekilinin teminat istemide hukuki yarar bulunmadığından kabul edilmemiştir.Davanın ilanı da yasa koşulu olmayıp ihtiyari olarak yapıldığından tensip ile yapılmadığından tahkikat aşamasında yapılması da uygun bulunmamıştır, denilerek davanın kabulüne karar verildiği, dosya istinaf edilmekle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/390 E. 2019/1616 K. sayılı ve 20.11.2019 tarihli kararıyla ” Dosya içinde İstanbul 7 ATM’nin 2018/546 E. sayılı dosyası örneği bulunmamakla birlikte, dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı tarafça dosyaya ibraz edildiği görülmüştür. İstanbul 7 ATM’ nin 2018/546 E. sayılı dosyasının dava dilekçesi incelendiğinde; davacılar …, … tarafından aynı davalı şirkete karşı 19/03/2018/ tarihli 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 5,8,9 numaralı kararların iptaline ilişkin 18/06/2018 tarihinde dava açıldığı, davalı tarafça her eki davanın birleştirilmesi talep edildiği halde, mahkemece 15/11/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile davalının birleştirme talebinin mahkeme dosyasındaki davacıların iptali istenen GK tutanağındaki beyanları ve muhalefet şerhleri dikkate alınarak reddine karar verildiği görülmüştür. 6102 Sayılı TTK. Nın 448/2 Maddesinde;” ….Birden fazla iptal davası açıldığı taktirde davalar birleştirilerek görülür,” hükmü düzenlenmiştir. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 15/10/2018 tarih ve 2017/504 Esas,2018/6319 Karar sayılı kararında kararında da belirtildiği üzere; 6102 Sayılı TTK. nın 448. maddenin 2. fıkrasında yer alan ”Birden fazla iptal davası açıldığı takdirde davalar birleştirilerek görülür,” hükmü uyarınca şirket genel kurul kararlarının iptali amacıyla birden fazla dava açılması halinde davaların birleştirilerek görülmesi gerekmektedir. Mahkemece, 6102 sayılı TTK’nın 448. maddesinin 2. fıkra son cümlesi uyarınca değerlendirme yapılıp dava dosyalarının birleştirilerek görülmesi gerekirken yasanın açık hükmüne aykırılık yapılması yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. ” denilerek mahkeme kararı kaldırılmıştır. Her iki dosya kararı istinaf yolu ile kaldırıldıktan sonra İstanbul 15. ATM’nin 2019/679 Esas sayılı dosyası işbu esas sayılı dosyamız ile birleştirilerek mahkememize gönderilmiş, yapılan yargılama sonucunda istinaftan önceki hüküm gerekçesini değiştirecek yeni delil ve somut vaka bulunmadığından aynı gerekçeyle 19.03.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait genel kurul toplantısında alınan 5 ve 9 No’lu kararlar yani yönetim kurulunun seçilmesi ve yönetim kurulunun yönetim konusunda yetki verilmesi kararları finansal tablolarının onaylanmasının ertelenmesi ve yönetim kurulunun ibra edilmemesi nedeniyle TTK 413/3 md. Gereğince 5 ve 9 No’lu kararlar kanuna aykırı olduğundan, ayrıca 8 No’llu karar bağımsız denetçi seçimi hususunda finansal tablolar onaylanmadan bağımsız denetçi şirket ibra edilmiş olmayacağından, kanuna aykırı alınan 8 no’lu kararın da iptal edilmesine karar vermek gerekmiş, her ne kadar yürütmenin geri bırakılması yönünde talepte bulunulmuş ise de ertelenen genel kurulun yapıldığı, iptaline karar verilen genel kurul kararlarının şirket işleyişine etkili olmadığı ve yeni kararlar alındığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hem asıl hem birleşen dava yönünden hüküm kurulmuştur. “gerekçeleri ile asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; huzurdaki davanın davacıların hukuki yararının bulunmamasına bağlı dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince evvelemirde reddi gerekirken yerel mahkemenin davanın kabulüne karar vermesi ve müvekkili şirketin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz ve taleplerini hukuken muteber bir gerekçeye de yer vermeden red etmesinin, karar tarihi itibari ile artık yürürlükte dahi olmayan genel kurul kararlarının iptaline hükmederek esasen icra edilemez nitelikte hüküm tesis etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacıların huzurdaki davada, müvekkili şirketin 19.03.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmiş olması nedeniyle yeni yönetim kurulu seçilmesine ilişkin kararın da ertelenmesi gerektiğini iddia ve talep ettiklerini, hal böyle olmakla birlikte söz konusu olağan genel kurul toplantısında ertelenen gündem maddelerinin görüşülmesi için toplanan müvekkili şirketin 28.06.2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, yeni bir yönetim kurulu seçiminin daha yapılmış olduğunu, bunun sebebinin birinci genel kurul toplantısında seçilen yönetim kurulunun yalnızca müvekkili şirketin ara dönemde organsız kalmaması amacıyla ve geçici olarak seçilmiş olması olduğunu, yeniden bir yönetim kurulu seçilmiş olması nedeniyle artık yönetim kurulunun seçimine ilişkin 5 no’lu genel kurul kararının iptalinde davacıların hukuki yararının olmadığını, bu sebeple söz konusu talebin HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca evvelemirde reddinin gerektiğini, iptal edilmiş olan yönetim kurulu seçimine ilişkin söz konusu genel kurul kararı, mahkemenin kararını verdiği tarihte artık yürürlükte bulunmadığından mahkemenin verdiği kararın icra edilebilir nitelikte de olmadığını, huzurdaki davada, genel kurul iptal davası açılması için TTK’nın 445. maddesinde aranan şartların mevcut olmadığını, TTK’nın 445. maddesinde; genel kurulda alınan kararların kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olması durumunda, karar tarihinden itibaren üç ay içinde genel kurul iptal davası açılabileceğinin ifade edildiğini, söz konusu dürüstlük kuralının; TMK’nın 2. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına uygun davranma ilkesinin TTK’daki yansıması olduğunu, bu itibarla her hakkın TMK’nın 2. maddesine uygun surette ileri sürülmesinin asıl olduğunu, müvekkil şirketin birinci genel kurul toplantısında alınan kararların kanunda sayılan iptal sebeplerinden hiçbiri ile sakat olmadığını, davanın esas yönünden de hukuki mesnetten yoksun olduğu sabit olup, reddinin gerektiğini, davacıların dava dilekçelerindeki aksi yönde iddia ve taleplerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacıların finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesi talebinin son derece kötü niyetli ve haksız olduğunu, 2017 mali yılına ait finansal tabloların tamamının birinci genel kurul toplantısından makul bir süre öncesinde, Şubat 2018 ayından itibaren, tüm pay sahiplerinin bilgi ve incelemesine sunulmuş olduğunu, fakat davacıların bu finansal tabloları incelemeksizin genel kurulda doğrudan bu konudaki gündem maddesinin görüşülmesini erteleme talebinde bulunmuş olduklarını, davacılar senelerdir müvekkili şirkette pay sahibi olup, müvekkili şirketin yönetiminde aktif rol aldıklarını, … ailesi mensubu davacıların da aralarında bulunduğu tüm pay sahiplerinin müvekkili şirketin ticari faaliyetleri hakkında geçmişte her daim uyum içinde hareket etmiş olduklarını, müvekkili şirketin 2018 yılına dek yapılan genel kurul toplantılarında, davacılar ile birlikte diğer pay sahiplerinin katılımı ile yapılan müzakerelerde, müvekkili şirketin yönetim kurulu faaliyet raporunu, bilanço ve finansal tablolarının müzakere edilerek kabulüne ilişkin hususların da yer aldığı gündem maddelerinin oybirliği ile kabul edilmiş olduğunu, davacılar ile müvekkili şirketin yönetiminde de yer alan diğer pay sahipleri arasındaki bir takım uyuşmazlıklardan (kardeşler arası ailevi sebeplerden) kaynaklandığı düşünülen nedenlerle, davacıların önce müvekkili şirketin iş ve işlemlerini yavaşlatmak için önce birinci genel kurul toplantısında gündem maddelerinin müzakeresinin ertelenmesi talebinde bulunduklarını ve ardından ikinci genel kurul toplantısında müzakere edilen gündem maddelerine muhalefet şerhi verdiklerini ve akabinde de diğer pay sahipleri üzerinde baskı kurmak gayesi ile müvekkili şirket aleyhine hukuki temelden yoksun davalar ikame etmeye başlamış olduklarını, istinaf talebine konu bu davanın da söz konusu davalardan biri olduğunu, yerel mahkemenin, ibra edilmese bile aynı yönetim kurulu üyelerinin diğer genel kurulda seçilmesinin önünde yasal bir engel olmadığı hususunu görmezlikten gelmiş olduğunu, bir şirketi oluşturan çoğunluk oyların seçtiği yönetim kurulu üyelerinin, azlık tarafından ibra edilmese bile yönetim kuruluna seçilmeye devam edebilir olduğunu, ibra edilmek ya da edilmemenin yönetime seçilmenin bir şartı olmadığını, bu nedenle mahkemenin kararına dayanak gösterdiği bu gerekçesinin tamamen haksız ve yersiz olduğunu, aksi düşüncenin şirketi organsız bırakacağını, davacıların iddialarının aksine, anonim şirketlerin genel kurullarında görev süresi dolan “yönetim kurulu üyelerinin seçimi”nin, bir önceki mali yıla ait finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular dahilinde yer almadığını, görev süresi dolan yönetim kurulu üyelerinin seçiminin TTK’nın 420. maddesinde belirtilen şartlar dahilinde müzakeresi ertelemeye tabi olan konulardan olmadığını, aksi yöndeki bir yorumun ilgili kanun maddelerinin düzenlenme amacına, lafzına ve gerekçesine aykırılık teşkil edecek olduğunu, mahkeme tarafından yapılan inceleme esnasında göz ardı edilen bir diğer önemli hususun birinci genel kurul toplantısından 4 gün sonra eski yönetim kurulunun görev süresinin sona erecek olması olduğunu, bu nedenle uyuşmazlık konusu genel kurul toplantısında yeni bir yönetim kurulu seçilmemiş olsa idi, 4 gün sonra müvekkili şirketin organsız kalacak olduğunu, görev süresi sona eren eski yönetim kurulunun yalnızca TTK’nın 410. maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağırmaya yetkili olduğunu, yoksa şirket adına başkaca bir işlem yapma yetkisi bulunmadığını, bu hususun şirketin organsız kaldığı gerçeğini de değiştirmediğini, müvekkili şirketin ertelenen genel kurul toplantısına kadar yönetimsiz kalmasının telafisinin güç zararlar doğurabilecek olduğunu, bu süre içerisinde müvekkili şirketin gerek yurt içindeki gerekse yurt dışındaki faaliyetlerinin idaresi ile günlük iş ve işlemlerinin yürütülmesinin sekteye uğrayacağını, tüm bu risklerin bertaraf edilmesi amacıyla ve son derece iyiniyetli olarak birinci genel kurul toplantısında yeni bir yönetim kurulu seçimi yapıldığını, yerel mahkemenin TTK’nın 413/3. maddesini somut olay bakımından hatalı olarak yorumladığını, madde de yönetim kurulu seçiminin finansal tabloların müzakeresi ile ilgili sayılacağı, dolayısı ile gündemde yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair ayrı bir madde olmasa dahi yönetim kurulu üyelerinin seçilebileceğinin belirtilmiş olduğunu, maddenin düzenlenme amacının, davacıların iddia ettiği gibi, finansal tabloların müzakeresinin ertelenmiş olduğu hallerde, yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesinin de zorunlu olarak ertelenmesi sonucunu doğurmak olmadığını, Yargıtay’ın somut olayın şartlarına göre finansal tablolar onaylanmasa dahi yeni yönetim kurulunun seçilebileceğine ilişkin yakın tarihli kararlarının da mevcut olduğunu, finansal tabloların müzakerelerinin ertelenmesi ile yönetim kurulu üyelerinin seçimi arasında zorunlu bir bağ olmadığının kabulü gerektiğini, eski yönetim kurulu ile birinci genel kurulda seçilen yönetim kurulu tamamen aynı kişilerden oluştuğuna göre dava konusu seçim kararının iptal edilmesinde davacıların hukuki menfaatinin bulunmadığını, yeni seçilen yönetim kurulunun eskisi ile aynı üyelerden oluşmasının meşru bir iptal sebebi olmadığını, aynı kişilerin üst üste iki kere yönetim kurulu üyesi seçilmesini engeller ne bir kanun hükmü ne de esas sözleşme maddesi olduğunu, ertelenen genel kurulda da belirtildiği üzere kısa bir süre görev yapacak olan yeni yönetim kurulunun eski yönetim kurulu ile aynı üyelerden oluşmasının özellikle istenmiş olduğunu, böylece ertelenen genel kurula kadar müvekkili şirketin mevcut mali ve idari durumunu bilen bir yönetim kurulu yönetecek ve bu süreçte de ertelenen genel kurul toplantısı için gerekli hazırlıkların yapılabilecek olduğunu, birinci genel kurul toplantısı ile ikinci genel kurul toplantısı arasında geçen süreçte davacıların müvekkili şirkete birçok soru yönelttiklerini ve müvekkili şirketin 2017 mali yılına ilişkin iş ve işlemleri bakımından açıklamalar talep ettiklerini, bu ara dönemde aynı yönetim kurulu üyeleri görevde olduğundan, davacıların tüm sorularının en ince detayına kadar ve layıkıyla cevaplandığını, bağımsız denetçinin şirketin bir organı olmadığını, yönetim kurulunun ibrasına bağlı olmaksızın yeni dönemde yeniden bağımsız denetçi atanmış olmasının kanun gereği olduğunu, mahkemenin bu hususu gözetmeden birinci genel kurul toplantısında alınan yeni bir bağımsız denetçi seçilmesine ilişkin 8 no’lu genel kurul kararının iptal etmesinin hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 399/1. maddesi uyarınca; bağımsız denetçinin her faaliyet dönemi ve görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi gerektiğini, 2017 mali yılına ait genel kurul toplantısında, 2018 mali yılında görev yapacak bağımsız denetçinin seçilmesinin kanun gereği olduğunu, bağımsız denetçinin sözleşmesinin sona ermesi ile şirkete karşı üstlendiği görev ve yetkilerinin de sona ermekte olduğunu, bağımsız denetim sözleşmeleri yalnızca 1 yıl süreli olarak akdedilebildiğinden, zaten yeni dönem bakımından yeniden bir bağımsız denetçi seçilmesi ve bu denetçi ile yeni bir sözleşme imzalanmasının da zaruri olduğunu, şirketin bilanço ve sair finansal tablolarının yönetim kurulu tarafından hazırlanmakta ve bağımsız denetçi tarafından bunların yalnızca denetiminin yapılmakta olduğunu, bağımsız denetçinin mali yılın sonunda genel kurul tarafından ibra edilmesinin de söz konusu olmadığını, onun sorumluluğunun sözleşmesel olduğunu, mahkeme tarafından denetçinin şirketin bir organı olma vasfını yitirmesi ile denetçinin ibrasının değişen mevuzatla ortadan kalktığı gözetilmeksizin ve mevzuatta öngörülmediği halde bağımsız denetçi seçiminin yönetim kurulunun ibrasına bağlanması ile seçimine yönelik kanunda öngörülen şartlara ve nisaplara uygun olarak alınan bağımsız denetçi seçiminin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacıların bağımsız denetçi ile ilgili bir şüphe ve tereddütleri bulunuyor ise doğrudan görevden alınmaları ile ilgili dava açma haklarının TTK’nın 399. maddesinde yer aldığını, birinci genel kurul toplantısında yeni bir yönetim kurulu seçilmesinin hukuka ve usule aykırı bir durum olmadığını, bu nedenle kanuna uygun olarak seçilen yönetim kuruluna, ara dönemde şirket konusu işlerle iştigal etme izni verilmesinin de hukuka aykırı bir durum olmadığını, müvekkili şirketin aile şirketlerinden biri olduğu durumu ile şirketin tamamının aile fertlerinin paydaşları oldukları bir grup şirketi olması durumunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, kanunun aile şirketlerinin profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmek zorunda olduğuna dair bir düzenleme içermediğini, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyelerine şirket konusu işlerle iştigal etme izni verilmesi hususunun, bugüne kadar … Şirketler Grubu’nda davacıların da içinde yer aldığı ve tüm pay sahiplerinin olumlu oyuyla karara bağlanan rutin bir genel kurul gündemi olduğunu, bu kararlarla aile şirketi olarak idare edilen … Şirketler Grubu’nda esasen yöneticilerin birden fazla şirkette görev alabilmesinin temin edildiğini beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava, anonim şirket genel kurulunda finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesi nedeniyle, buna bağlı olarak ertelenmesi gerekirken ertelenmediği iddiası ile alınan yönetim kurulu üyelerinin seçimi, bağımsız denetçi seçimi ve yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca faaliyet izni verilmesine dair kararların iptali talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı şirketin 19.03.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında, asıl davada davacı … vekili ile birleşen davada davacılar vekillerinin önerisi ile TTK’nın 420. maddesi uyarınca gündemde yer alan yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun okunup müzakere edilmesi; 2017 yılına ait bilanço ve kar zarar hesaplarının okunması, müzakeresi ve onaylanması; yönetim kurulu üyelerinin ibrası; yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret, prim ve diğer sosyal hakların ödenmesi ve kar dağıtımına ilişkin gündem maddelerinin görüşülmesinin ertelenmesine karar verildiği, gündemin 5. maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine, 8. maddesi ile bağımsız dış denetleme kuruluşunun seçilmesine, 9. maddesi ile de yeni seçilen yönetim kurulu üyelerine şirket konusu işlerle ilgili faaliyet izni verilmesine karar verildiği, birleşen davanın davacıları … vekili ile … vekilinin gündemin 5, 8 ve 9. maddelerinin görüşülmesi sırasında muhalefet ettiklerini beyan ederek muhalefet şerhlerini tutanağa ekledikleri ve her üç madde yönünden de olumsuz oy kullandıkları, asıl davada davacılar … ile … vekilleri tarafından alınan üç kararda da olumsuz oy kullanıldığı ve fakat davacı … vekilinin her üç maddenin görüşülmesi sırasında, “finansal tabloların ertelenmesi talep edildiğinden bu maddelerin de finansal tablolarla ilgili olmaları nedeniyle görüşülmelerinin ertelenmesini” talep ettiği, toplantı başkanı tarafından talebin reddedildiği, adı geçen davacı vekilince maddenin görüşülmesi sırasında açık bir muhalefet şerhinin verilmediği, tutanağa eklenmediği, yine asıl davada davacı … vekili tarafından iptali talep edilen her üç madde yönünden de muhalefet edildiğinin toplantı tutanağına geçirilmediği, muhalefet şerhi verilmediği anlaşılmıştır. 6107 sayılı TTK’nın 446. maddesi hükmü uyarınca anonim şirket genel kurul toplantısında hazır bulunup karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri alınan kararlara karşı 445. madde sayılan sebeplere iptal davası açabilirler. Pay sahibi tarafından açılmış genel kurul kararlarının iptali davasında, iptali istenen kararın görüşülmesi sırasında olumsuz oy verilmesi ve muhalefetin tutanağa geçirilmesi bir dava şartı olduğundan Mahkemece re’sen nazara alınması gerekmektedir. Asıl davada; Mahkemece davacılar vekillerinin iptali istenen gündemin 5, 8 ve 9. maddelerine ilişkin açık muhalefet şerhlerini tutanağa geçirmedikleri, bu nedenle anılan kararlarının iptalini talep edemeyecekleri gözetilerek davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan inceleme yapılarak kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Dairemizce HMK’nın 353/4. maddesi uyarınca bu konuda re’sen inceleme yapılmış ve davalı vekilinin asıl dava yönünden istinaf başvurusu usulen haklı bulunmuştur. TTK’nın 420. maddesi hükmü uyarınca; finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Birleşen davada; her ne kadar davalı tarafça, davalı şirketin 28.06.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yeniden yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine karar verilmiş olması sebebiyle, 19.03.2018 tarihli genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine dair kararın iptali talebinin konusuz kaldığı ve davacıların bu talep yönünden hukuki yararlarının kalmadığı iddia edilmiş ise de; 19.03.2018 tarihli genel kurulda seçilen yönetim kurulu üyelerinin iki toplantı tarihi arasında geçen sürede görev yaptıkları, bu süre içerisinde yaptıkları işlemlerin ve alınan kararın iptal edilene kadar geçerli olduğu nazara alındığında talebin konusuz kalmadığı ve davacıların hukuki yararlarının mevcut olduğu açıktır. Davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında, toplantı başkanınca TTK’nın 420. maddesi uyarınca finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesine karar verilmiştir. TTK’nın 413/3. maddesi hükmü uyarınca; yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayılır. Madde gerekçesinde; “…bu madde genel kurula yönetim kurulu üyelerini her olağan genel kurul toplantısında görevden alabilme olanağı vermektedir. Hükmün temelindeki mantık şudur. Genel kurul yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun ortaya koyduğu sonuçlardan memnun kalmamışsa yönetim kurulu değiştirilebilmelidir. İcraatı beğenilmeyen yönetim kurulu süre endişesi ile görevde tutulmamalıdır.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre madde hükmü, yönetim kurulu üyelerinin görev süresi dolmadan genel kurulca görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi halinde, buna ilişkin gündem maddesinin finansal tabloların görüşülmesine ilişkin gündem maddesi ile bağlantılı olmasını öngörmektedir. Aksi halde, yani dava konusu genel kurulda olduğu gibi görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri yerine yenilerinin seçimi halinde, bu gündem maddesinin finansal tabloların görüşülmesi ile bağlantılı kabul edilmesi söz konusu değildir. (Bkz. Yargıtay 11 HD; 16.02.2021 Tarih, 2020/1589 Esas, 2021/1257 Karar) Bu nedenle Mahkemece, genel kurulun 5. maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine dair karar ile, bu madde ile bağlantılı olarak 9. maddesi ile alınan seçilen yeni yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. ve 396. maddeleri uyarınca faaliyet izni verilmesine dair kararın iptaline karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur. Bağımsız denetim şirketi anonim şirketin bir organı değildir ve bir faaliyet dönemi için seçilir. TTK’nın 399. maddesi hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleri ile sermayenin en az yüzde onunu temsil eden pay sahiplerinin bağımsız denetçinin değiştirilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır. Bağımsız denetçi atanmasının finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular kapsamında olduğuna dair yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu nedenle Mahkemece genel kurulun 8. maddesi ile alınan bağımsız denetim şirketi atanmasına dair kararın iptaline karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı tarafın istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Sonuç olarak asıl dava yönünden davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden “davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine”; birleşen dava yönünden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden “davanın reddine” şeklinde karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davalının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ve birleşen davada davalının istinaf başvurusunun kabulü ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarih ve 2019/676 Esas – 2020/180 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle;
A) Asıl davanın dava şartı yokluğu nedeniyle REDDİNE,
B) Birleşen İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/679 Esas sayılı dosyasında davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Asıl davada dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Asıl davada dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 4-Asıl davada davacılar tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Asıl davada davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 27,50 TL tebligat giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,6-Birleşen davada dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,7-Birleşen davada dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,8-Birleşen davada davacılar tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 9-Birleşen davada davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 10-Asıl dava ve birleşen davada taraflarca yatırılan ve artan gider avansı var ise; karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 11-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından asıl ve birleşen davaya yönelik olarak yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 12-Asıl ve birleşen davaya yönelik olarak davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 13-Asıl davada, davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının asıl dava davacılarından alınarak davalıya verilmesine, 14-Birleşen davada, davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının birleşen dava davacılarından alınarak davalıya verilmesine, 15-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 155,10 TL tebligat/ posta giderinin asıl ve birleşen dava davacılarından alınarak davalıya verilmesine, 16-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 22/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.