Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1402 E. 2022/2008 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1402 Esas
KARAR NO: 2022/2008 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1373 Esas – 2019/839 Karar
TARİHİ:10/10/2019
DAVA: Alacak-Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin internet siteleriyle yaptıkları anlaşmalarla bu sitelerdeki reklam alanlarını 3.kişilere kullandırmak ve yayınlanan reklam gelirlerinden komisyon almak suretiyle faaliyet gösterdiğini, özetle, internet reklam yayıncılığı ve aracılığı yaparak gelir elde ettiğini, davalılardan …’in müvekkili şirketin eski yönetim kurulu başkanı olup, şirketi tek başına yönettiği dönemde www…com sitesinin reklamlarını herhangi bir ücret alınmaksızın yayınlatarak müvekkili şirketi zarara uğrattığını, …’in şirketteki görevlerinden istifa ederek ayrılmasından sonra ticari defter ve belgelerde yapılan incelemeler sonucunda bu durumun tespit edildiğini, bu eylem nedeniyle müvekkili şirketi toplam 387.514,00 TL zarara uğrattığını tespit edildiğini, müvekkili şirketin ticari faaliyetini yapabilmesi için öncelikle internet siteleriyle anlaşmalar yapıldığını, yayıncı internet sitelerine bu alanlarda yayınlanacak reklamlar için ücret ödendikten sonra, bu alanları reklam verenlere satışından gelir sağlandığını, www…com reklamlarını müvekkili şirkete yayıncı internet sitelerinde yapıldığı ancak mali kayıtlarında bu reklam faaliyetlerinin hiç bir şekilde faturalandırılmadığının görüldüğünü, davalı … Turz. A.Ş’nin müvekkili şirketten aldığı hizmetin bedelini ödemesi gerektiğini, …’in sorumluluğunun TTK 553.maddesine dayandığını, müvekkili şirket tarafından yayınlanan reklamların bir reklam sunucusu (Adserver-söz konusu reklamın hangi internet sitesinde kaç kere gösterilip, üzerine kaç kere tıklandığının istatistiklerini tutan bilgisayar sistemi) üzerinden yayınlandığını, reklam sunucusu kayıtlarında bu bilgilere ulaşılabileceğine, yayın kayıtlarının incelemesi sonucunda müvekkili şirketi anlaşmalı yayıncılarından “…, …, … , …, …, …, …” gibi internet sitelerinde 23/01/2014 ve 16/09/2014 tarihleri arasında www…com internet sitesinin reklamlarının yayınlandığının tespit edildiğini, benzer reklamlara ilişkin ücretlendirmenin reklamın hem bin görüntülenmesi karşılığı alınan ücret (CPM) uygulanan birim fiyat 1,50 TL olduğunu, bu doğrultuda dilekçe ekindeki reklam sunucusu kayıtlarından yayıncı internet sitelerinde www…com internet sitesinin reklamlarını yayınlanması yoluyla müvekkili şirketin 258.342.407 görüntüleme ile 387.514,00 TL (258.342.407/1000*1,50) değerinde reklam yayın hizmeti verdiğini tespit edildiğini belirterek bu miktarın ilk yayın tarihi olan 23/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirketin kurucusu olduğunu, 2011’de hisselerini devrettiğini ancak devralanın talebi üzerine yöneticilik görevine devam ettiğini, davaya konu reklam yayınlarının yapıldığı mecraların davacının reklam sözleşmesi gereğince senelik anlaşmalarla tüm reklam yayın haklarını belli bir taahhüt karşılığında davacı tarafından satın alındığını, davacı şirketin bazı mecralarla satışını yaptığı reklamlar üzerinden komisyon ile çalışırken, bazı mecralarla da yıllık, taahhütlü sözleşmeler imzaladığını, bu durumda reklam alanlarını sözleşme süresince satım hakkını aldığını, karşılığında da hiç reklam satışı yapılmasa dahi taahhüt ettiği rakamı ödediğini, müvekkilinin hiç bir kişi ya da firmaya bedelsiz reklam gösterimi sağlamadığını, tüm reklam gösterimlerinin ödemelerinin yapıldığını, …A.Ş nin davacı şirket üzerinden reklam vererek davacı şirkete 118.000,00 TL kazanmasını sağladığını, …A.Ş nin ortaklarından …’un kendi şirketi … üzerinden … grup şirketlerinden 118.000,00 TL tutarından reklam alımı yaptığını bu alımın tamamının yeni kurulmakta olan diğer şirkete olan …A.Ş’ne destek olmak amacıyla, daha sonra kendisinden bu tutarı tahsil etmek üzere kullandırdığını hatta daha sonra …’un bu tutarı … A.Ş’ye fatura ederek tahsil ettiğini, dava konusu edilen miktarın hesaplanmasında yanlışlık bulunduğunu, turizm sektörünün internet reklam alımlarının tıklama başına ücretlendirildiğini, iki tür fiyatlandırma sisteminin bulunduğunu, bunlardan birincisinin CPM olarak bilinen her bin reklam başına fiyatlama, bir de CPC olarak bilinen her bir reklam tıklanması başına fiyatlandırma olduğunu, turizm seyahat sektörlerinin online satış odaklı oldukları için CPC modelinde çalıştıklarını, reklamın kendilerine faydasının oluşması için gereken ilk adım olan reklamın tıklanarak kullanıcının satış ortamını aktarılmasının öncelikli olduğunu, buna rağmen davacının hesaplarının CPM yani reklam gösterim sayısı üzerinden hesapladığını, ayrıca reklamın tıklama maliyetinin piyasada 5 kuruş ile 25 kuruş arasında değiştiğini, davacının bu hesaba 1,5 TL’den yaptığını, müvekkilinin şirketten Ağustos 2014 tarihinde ayrıldığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının reklam yayım bedelinin faturalandırılmadığı ve tahsil edilmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin eski ünvanı olan …A.Ş’yi kullandığı dönemde reklam yayın bedeli adı altında 31/01/2014 tarih … seri numaralı KDV dahil 118.000,00 TL tutarındaki faturayı tanzim ettiğini, reklam yayım bedelinin müvekkili şirketin yayın hizmeti almaya başladığı dönemde yeni kurulmuş olmasından ötürü, şirket ortağı …’un diğer şirketin … adına fatura edildiğini ve bu şirket tarafından …A.Ş’den daha sonra tahsil edilmek üzere gerekli ödemenin yapıldığını, dava konusu reklamın bedelinin bu şekilde ödemesinin gerçekleştirildiğini, Turizm sektöründe reklam ödemelerinin gösterime göre değil tıklamaya göre ücretlendirildiğini, davacının görüntülenme sayısı ve piyasa şartlarının üzerinde olan bedel üzerinden hesaplamasının hatalı olduğunu, reklam verilerine ilişkin bir hesaplama yapılması durumunda google analytıcs’ın tarafsız kayıtlarının esas alınmasını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2019 tarih 2014/1373 Esas 2019/839 Karar sayılı kararında;” Dava davacı şirket tarafından çeşitli internet sitelerinde yayınlanan www…com reklam bedellerinin davalı şirketten tahsili, davalı …’den ise aynı bedelin TTK 553.maddesi gereğince yöneticinin sorumluluğu esasına göre tazmini talebine ilişkindir.
DELİLLER: Ticaret defter ve belgeler, faturalar, sicil kayıtları, davacı şirketin hizmet aldığı internet sitelerine ait reklam sunucusu kayıtları, google analytıcs kayıtları, bilirkişi incelemesi. Davalı şirketin sicil kaydı alınıp incelendiğinde daha önceki ünvanının …A.Ş olduğu, Ağustos 2014 tarihine kadar …’in şirketin yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı, davalı …A.Ş nin sicil kaydı alınıp incelendiğinde …’un ve …’in bu şirketin yöneticileri oldukları tespit edilmiştir. Davalılar tarafından cevap dilekçelerinde bahsi geçin 31/01/2014 tarihli … fatura incelendiğinde davacı şirketin daha önceki ünvanı olan … A.Ş tarafından …’a kesildiği, KDV dahil reklam yayım bedeli olarak belirlenen fatura bedelinin 118.000,00 TL olduğu, … tarafından …A.Ş’ye gönderilen 01/12/2014 tarihli fatura incelendiğinde “… nolu reklam yayım bedeline istinaden” denilerek 118.000,00 TL’lik fatura kesildiği görülmüştür. Davacı vekili 18/03/2015 havale tarihli dilekçesinde www…com reklam yayımlarının davalılardan …’in yönetim kurulu başkanı olduğu, …A.Ş tarafından da yayınlandığını, müvekkili şirket dışında bu şirketin de zarara uğradığını, buna ilişkin olarak davalılara İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1478 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalılardan …’in bu davada da reklam yayın hizmet bedelinin 118.000,00 TL olarak … şirketi tarafından ödendiğini iddia ettiğini, 07/04/2017 tarihli dilekçesinde de her iki dosyada da davalı …’in aynı faturayı ileri sürdüğünü bildirdiriği görülmüştür. Davacı vekili 18/06/2015 havale tarihli dilekçesinde ise dava konusu reklamların 23/01/2014 tarihinden 16/09/2014 tarihinde yukarıda ünvanlarını vermiş olduğu internet sitelerinde yayınlandığını, buna ilişkin raporları dilekçeye eklediklerini, müvekkilini … için de hizmet verdiğini, bu nedenle … ile ilgili hizmete ilişkin bedel ve bu bedelin tahsil edilip edilmediğinin huzurdaki dava ile ilgisi bulunamadığını belirtmiştir. Davacı tarafça belirtilen … Yazı yazılarak 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri aralığında CPM ve CPC birim fiyatları alınarak dosyaya bırakılmıştır. Dosya mahkememizce resen seçilen bir hesap uzmanı, bir hukukçu, reklam alanında uzman ve bilişim alanında uzmandan oluşan bilirkişi heyetine tevdii edilerek dava dışı … ticari defter ve kayıtları ve taraflara ait bilgisayar kayıtları incelenerek; davacının uçak bileti .. aş nin reklamlarını 23/01/2014- 16/9/2014 tarihleri arasında yayınlayıp yayınlamadığını, davacının dava dışı … LTd Şti nin reklamlarını yayınlanıp yayınlanmadığını, ve hangi tarihlerde yayınladığı, davacı tarafın davalı … aş nin reklamlarını yayınlamış ise, ücretlendirmeye ilişkin hesaplamanın hangi yöntemle yapılması gerektiğini, tespiti ile bedelinin tespitinin, dava dışı … tarafından yapıldığı iddia edilen 118.000 TL lik ödemenin neye ilişkin olduğunun, davacının alacağının mahsubunun mümkün olup olmadığının , sonuç itibariyle davacının davalı şirketten alacağının varlığı ve miktarı ayrıca bir dönem davacı şirket yöneticisi olan davalı …’in davacı şirketi zarara uğratıp uğratmadığının , uğratmış ise zarar miktarının tespiti istenilmiştir. 05/01/2017 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; davacının hizmet almakta olduğu … Türkiye adresinde yapılan incelemede 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri arasında farklı internet sitelerinde ve farklı sayfalarda toplam 255.307.608 görüntülenme, 258.987 tıklanma ile www…com reklamlarının yayımlandığını, sahadan ve haberler internet sitelerinde www…com çoklu ortam reklamının 360.055 gösterim ile yayımlandığını, … ile ilgili olarak 3 farklı kampanya bulunduğunu, bu kampanyalarda yayınlanan reklamların gösterim ve tıklanma istatistiklerini raporun 8. Sayfasında belirttiklerini, hesaplama yöntemine ilişkin CPM’nin internet reklamcılığı fiyatlandırma ve ödeme modellerinden birincisi olduğunu, gösterim başına fiyatlandırma CPM’nin reklamların bin kez gösterimi adına verilen fiyatlandırma olduğunu, bu fiyatlandırmada reklama tıklama dikkate alınmadığını, reklamın ziyaretçiye gösterilmesi, ziyaretçinin reklamı görmesi ile reklam veren markanın marka bilinirliğinin artmasının hedeflendiğini, bu nedenle tıklamanın ikinci planda olduğunu, şayet reklama ziyaretçi tarafından tıklama yapılırsa bu durumun fiyatlamaya etkisinin olmadığını, CPC sisteminin ise fiyatlandırma metodunda ana hedef reklam verenin web sitesinin ziyaretçi çekerek sitenin hitini arttırarak müşteri kazanmak, tanıtım ve satış yapmak olduğunu, satış odaklı reklam kampanyalarında CPM yerine ağırlıklı CPC nin kullanıldığını, CPS’nin ise satış başına işlem, satış başına ödeme ve ücretlendirme anlamına geldiğini, dava konusu olayda ücretlendirme ilişkin hesaplamanın CPM üzerinden yapılması gerektiğini, daha küçük kitlelere hitap eden diğer internet mecralarında CPM birim fiyatlarını 1 TL civarında olduğunun bilindiğini, buna göre 255.667.663 adet gösterime denk gelen bedelin 255.667,66 TL olduğunu, davacının ticari defter ve belgeleri incelendiğinde davacı firma ile davalı şirket arasında herhangi bir cari ilişkinin bulunmadığını, dava dışı … ile cari hesabının bulunduğunu, dava konusu reklamların yayımlandığı 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri arasında davacı firmanın …’a 118.000,00 TL ve 2.360,00 TL tutarında iki adet fatura düzenlediğini, dava tarihi itibariyle davacı şirketin dava dışı …’dan 27.289,36 TL alacaklı göründüğünü, TTK 553.maddesi kapsamında … hakkında açılan dava nedeniyle yapılan değerlendirmede ise, …’in davacı şirketin yönetim kurul üyesi iken 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri arasında davalı şirketin işletmecisi olduğu www…com sitesine ait reklamlar yönünden hizmet yapılmış olmasına rağmen herhangi bir ücret tahakkuk ettirilmediği, bu nedenle davacı şirketin zarara uğradığını, ancak söz konusu zararla ilgili olarak davacı şirket tarafından …A.Ş’ye karşı dava açılması nedeniyle zararın bu şirketten tahsil edilebileceğini, tahsil edilememesi halinde şirket yöneticisinin sorumluluğuna gidilebileceğini belirttikleri görülmüştür. Alınan rapora taraflarca itiraz edilmesi üzerine Türkiye Seyahat Acenteler Birliği’ne yazı yazılarak Turizm sektöründe uçak bileti satışı online satış içerikli reklam alımlarının CPC (tıklama başına maliyet) yöntemiyle mi yoksa CPM (gösterim başına maliyet) şeklinde mi ücretlendirildiğinin, ağırlık yöntemin ne olduğunun bildirilmesi istenmiş, 09/02/2018 tarihli yazı cevabında taraflar arasında aksine bir sözleşme olmadıkça turizm sektöründe teamüllen tıklama başına ücretlendirme yönteminin uygulandığı bildirilmiştir. Daha önceki bilirkişi heyetine Turizm Sektör Uzmanı da katılarak itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmış, 02/08/2018 tarihli ek rapor incelendiğinde; turizm sektöründe reklam veren ve reklamcı firmalar nezdinde yapılan rayiç bedel araştırmasına CPC reklam modelinde tıklama başına maliyetin ortalama 0,27 TL olarak tespit edildiğini, davacı firma tarafından dava dışı …’un da reklamlarının yayınlandığını, davalı firma için 258.987 tıklama bulunduğunu, CPC yöntemiyle hesaplandığında 258.987×0,27 TL =69.926,47 TL yaptığını, … için yapılan hizmetler nedeniyle 61.566 tıklama bulunduğunu, aynı yöntemle hesaplama yapıldığında reklam maliyetinin 16.622,82 TL olduğunun belirlendiği görülmüştür. Ek rapora da itiraz edilmiş olup, tekrar aynı heyete dosya tevdi edilerek davacı itirazlarından birinin tıklama başına birim ücretinin bilirkişilerce nasıl saptandığının belli olmadığı, buna ilişkin dökümanların sunulmadığı yönünde olup, rayiç bedelin nasıl saptandığı belirterek bilirkişilerce toplanan verilerin rapora eklenmesi, ayrıca diğer itiraz nedenlerini de karşılayan ek rapor istenmiş, 12/03/2019 tarihli ikinci ek raporda dosyaya sunulan uzman görüşleri de değerlendirilerek kök raporda verilen rakamların … Türkiye Sistemlerinden elde edilen rakamlar olduğunu, davacının tıklama başı maliyet yerine gösterim başı maliyet olarak hesaplanması gerektiği iddiasında yapılan hesaplamaya göre 387.513,60 TL ile 516.684,81 TL gibi bir rakama ulaşıldığını, turizm sektöründe ortalama hacme sahip hiç bir turizm şirketini bu hacimdeki reklam bütçesine sahip olmadığını, CPM yönteminin marka bilinirliğini arttırmak için kullanıldığını ve maliyetinin daha yüksek olduğunu, uçak bileti satan ortalama büyüklükteki hiç bir acentenin CPM yöntemindeki maliyeti karşılayamayacağını, bu yüzden acentelerin tıklama başı maliyet yani CPC modelini tercih ettiklerini, …’ın cevabı yazısından da bu durumun anlaşıldığını, CPC tıklama başına belirlenen 0.27 TL rayiç bedelin saptanmasına ilişkin belgeleri ek rapora eklediklerini belirtikleri görülmüştür.Davacı tarafından … hakkında açılan davanın temeli şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin olduğundan davalı hakkında sorumluluk davası açılmasına yönelik genel kuruldan karar alınıp alınmadığı, … hakkında verilmiş ibra kararı bulunup bulunmadığı davacı tarafına sorulmuş olup, davacı taraf 27/11/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağını ve hazerun cetvelini dosyaya sunmuş ve incelendiğinde … hakkında 2013 ve 2014 yıllarında …AŞ isimli şirketlere verilen reklam hizmetlerinin faturalandırılmaması ve bu hizmetlere ilişkin ücret alınmaması nedeniyle sorumluluk davası açılmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Davalı … ise müvekkilinin 05/06/2014 tarihinde yapılan 2013 yılına ait olağan genel kurul toplantısında ibra edildiğini iddia etmiştir. Genel kurul tarafından verilen ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için ibranın açık ibra yani somut olayların tartışılıp değerlendirilmek suretiyle ilgililerin ibrasına karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/10887 Esas, 2013/9792 Karar sayılı içtihatları. Davalı … tarafından ileri sürülen ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 18/06/2014 tarihli 328 nolu sayfasında yayınlanan ibrada bu açıklık bulunmadığı gibi, reklamların 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri aralığında olduğu, davalı tarafından sunulan ibra kararının 2014 yılına ait değil 2013 yılına ait olduğu tespit edilmiştir. Toplanan delil ve alınan bilirkişi raporlarından davacı tarafından kiralanan reklam alanlarında davalı …..A.Ş’ye ait www…com sitesinin reklamlarını 23/01/2014-16/09/2014 tarihleri arasında farklı internet sitelerinde yayınlandığını, tıklama sayısının 258.987 olduğu, davacı firma ile davalı firma arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, …’tan alınan yazı cevabına göre taraflar arasında ayrıca bir sözleşme yoksa ücretlendirmenin tıklama başına yapılması gerektiği teamülün bu şekilde olduğu, bilirkişilerce yapılan araştırmalar neticesinde tıklama başına maliyetin 0,27 TL olduğu buna göre hesaplandığında 258.987×0.27=69.926,47 TL hesaplandığı görülmektedir. Davalılar dava konusu ile ilgili olarak davacı firmanın …’a fatura kestiğini iddia etmişler ise de; davacı tarafından dava dışı …’un da reklamlarının yayınlandığı, davalıların aynı faturayı hem iş bu davada hem de 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada ileri sürdükleri görüldüğünden davalıların bu iddiasına değer verilmemiştir. Davalı şirket reklam bedelinden sorumlu olup, diğer davalı hakkında açılan dava şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin dava olup, bilirkişi kök raporunda davanın davalı şirkete açılması nedeniyle tahsilinin mümkün olduğu, bu nedenle henüz zarar kriterinin doğmadığı iddia edilmiş ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/807 Esas, 2017/4096 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere “şirket açısından zarar gerçekleşmiş olup, zararın gerçekleşmiş sayılması için paranın gönderildiği şirkete başvuru olması ve ona karşı tüm yolların tüketilmiş olması gerekmez” denildiğinden bilirkişilerin bu görüşüne iştirak edilmesi mümkün olmayıp, davalı …’in yöneticisi olduğu davacı şirketi, davalı firmaya hizmet yapmasına rağmen işlemi faturalandırmayarak ve ücret bedelini tahsil etmeyerek zarara uğrattığından, davacının davasının kısmen kabulü ile davalıların dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle, 69.926,47 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile, “-Davacının davasının kısmen kabulü ile; -69.926,47TL’nin dava tarihi olan 09/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranda avans faizi ile birlikte davalılardan, müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, -Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili, davalı …vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya kısmen aykırı olduğunu, Davacı şirketin alacağının hesaplanma biçiminin tamamen hatalı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında rayiç bedel olarak esas alınan verilenrin uyuşmazlığı çözmeye elverişli olmadığını, Dava konusu reklam yayınlarının 23.01.2014 – 16.09.2014 tarihleri arasında yapıldığını; bu nedenle alacak hesaplanırken dava konusu alacak hesaplanırken bu tarihler arasındaki rayiç bedellerin esas alınması gerektiğini, bilirkişi raporunda ise 28.05.2018 – 07.09.2018 tarihleri arasındaki verilere dayanıldığını, 2014 yılında internet kullanım alanı ve reklam seçenekleri daha az olduğundan CPM ve CPC fiyatlarının bugüne kıyasla yüksek olduğunu, 2018 yılında internet kullanıcılarının ve reklam seçeneklerinin çeşitlenmesi nedeniyle CPM ve CPC fiyatlarının da buna paralel olarak düşük seviyelere indiğini, 2018 yılı verilerinin 2014 yılı reklam yayın alacağına dayanak olamayacağını; 2014 yılına ait … tarafından sunulan rayiç bedellere bakıldığında bilirkişilerin dikkate aldığı bedelin çok düşük kaldığını, dosyada bu belgeler yer almasına rağmen ilgili kayıtların yok sayıldığını, …’in kayıt bulunamadığı yönündeki cevabının esas alındığını, …’nin, aynı mahiyetteki müzekkerelere başka dosyalarda kayıtlar sunarak cevap verdiğini, … tarafından rayiç bedel bilgisi verildiğini, bu bilgilerle ilgili belgelerin huzurdaki dosya kapsamına girdiğini, bilirkişilerin bu bilgi ve belgeleri incelemediğini, Bilirkişilerin hesaplamalarına dayanak olarak sunduğu bedellerin, …com’un bir yayıncı mecra olarak “…” isimli reklam modeliyle reklam verenlere ne kadar tutarla ilgili reklam alanını kullandırdığını-sattığını gösterdiğini, …com raporda belirtilen yazışmalarda, başkalarının reklamlarını yayınlayan bir yayıncı mecra olarak konumlandırıldığını, huzurdaki davada davalı şirketin, bir yayıncı mecra konumunda olmayıp; reklam veren konumunda olduğunu, bilirkişilerce sunulan verinin, davadaki alacak konusundan farklı olduğunu, bilirkişilerin ucuzauc.com alan adlı internet sitesinin reklam alanlarının “…” modeliyle reklam verenlere … tarafından programatik yöntemiyle otomatik olarak belirlenen ihale yöntemiyle ne kadara satılacağına ilişkin verilere dayandıklarını, huzurdaki davadaki ihtilafın, bir yayıncı mecranın bir reklam alanını ne kadar sattığının değil reklamlarını belli başlı internet sitelerinde ne kadar tutarla yayınlattığının önemli olduğunu, … verilerinin dava konusu uyuşmazlığa emsal oluşturmasının mümkün olamayacağını, … verilerinin dikkate alınacağı varsayılırsa; yayıncı mecra olarak 2014 yılında ziyaretçi sayısı çok yüksek olan “…, …, …, …, …, …, …” internet sitelerinde …com gibi internet sitelerinin reklamlarının ne kadara yayınlandığının araştırılmasının gerektiğini, müvekkili şirket ile yazışmaların yapıldığı … isimli şirketin faaliyet alanının ve çalışma biçiminin farklı olduğunu ve … verilerinin bu davayı aydınlatmasının mümkün olmayacağını, Müvekkili Şirketin, internet siteleriyle yaptıkları anlaşmalarla bu sitelerdeki reklam alanlarını 3. kişilere kullandırmak ve yayınlanan reklam gelirlerinden komisyon almak suretiyle faaliyet gösterdiğini, reklam aracılık hizmetleri kapsamında, anlaşmalı olduğu internet sitelerinin her türlü reklam alanlarının, bu alanlarda reklamlarını yayınlatmak isteyen gerçek/tüzel kişilere pazarlanmasıyla gelir elde ettiğini, bu faaliyet için pazarlanabilecek alanın belirli olması gerektiğinden internet siteleriyle anlaşmalar yapıldığını, yayıncı internet sitelerine bu alanlarda yayınlanacak reklamlar için ücreti ödedikten sonra, bu alanların reklam verenlere satışından gelir sağlandığını, müvekkili şirketin yayıncıların reklam alanlarının direkt satışını yaptığını, bunu yaparken reklam veren için doğru yayıncı mecrayı ve reklam ürününü seçen, raporlama ve performans hizmeti veren uzman bir ekiple çalıştığını, her bir reklam alanının fiyatının belli olup; hareketli bir fiyat sistemi olmadığını, …’nun yayıncı mecraları ve reklam verenleri çevrimiçi olarak buluşturan bir platform olduğunu, reklam yayınında insana dayalı herhangi bir süreç bulunmadığını, müvekkil şirketin aksine Premium değil, programatik reklam yöntemini kullandığını, bu iki yöntemin birbirinden farklı olduğunu …’nun teknolojiden faydalanarak daha önceden sistem üzerinden belirlenmiş kriterlere uygun olan kullanıcılara reklam gösterimi yapılmasını sağlayan bir sistem olduğunu, …’nun reklam alanı olan ve bunu satmak isteyen yayıncı mecralar(internet siteleri) ile reklam verenleri buluşturan bir pazar yeri olarak düşünülmesi gerektiğini, müvekkil şirket aracılığıyla gerçekleşen reklam yayınlarının fiyatlarıyla … aracılığıyla gerçekleşen reklam yayınlarının karşılaştırılmasının ya da birbirine emsal teşkil etmesinin mümkün olmayacağını, bu karşılaştırmanın bir havayolunun reklamlarının internette yapılan reklamları ile televizyonda yapılan reklamlarının fiyatlarının karşılaştırılması gibi hatalı bir yöntem olduğunu, rayiç bedel belirlenirken birden fazla yayıncı mecrada birden fazla reklam verenin reklamlarının yayınına ilişkin fiyatın ortalaması alınması gerekirken tek bir veriyi rayiç bedel olarak belirlemenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişilerin rayiç bedeli yalnızca …com ve … özelindeki 3 aylık verilere dayandırdıklarını, bu şekilde bir rayiç bedel belirleme yönteminin ne reklamcılık sektöründe ne de bir başka sektörde kabul görmeyeceğini, bir müşteri temsilcisiyle yapılan yazışmayla sektördeki rayiç bedelin belirlenmesi gibi bir durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Kök Rapor’un 9. sayfasında “davalı iddiası yerinde görülmemiş olup konu uyuşmazlığa yukarıda izah ettiğimiz satış başına fiyatlandırma (cps)’nin ve cpc’nin tatbik edilebilmesi mümkün değildir. teknik incelemede tespit edilen gösterim adetleri yüz milyonları bulduğundan ücretlendirmeye ilişkin hesaplamanın cpm üzerinden yapılması gerektiği anlaşılmıştır.” şeklinde belirtildiğini hesaplamanın CPC üzerinden değil, CPM üzerinden yapılması gerektiğini,Kök Rapor’da belirtildiği gibi CPC reklam modelinin, ancak yüksek tıklanma performansı olacak yani getirisi CPM’in üzerine çıkacak yayınlarda kullanılacağını, hiçbir yayıncının, CPM olarak satacağı alanı daha az gelir sağlayacak şekilde CPC ile satmayacağını, bir reklamverenin tıklanma oranının, görüntülenme oranına göre düşük olan reklam kampanyalarının 8 ay gibi uzun bir süre devam etmesini istiyorsa, o reklamveren için tıklanmanın değil, görüntülenmenin önemli olduğunu ve bu nedenle reklam ağıyla anlaşmasını CPM üzerinden yaptığının aşikar olduğunu, Ad server kayıtları incelendiğinde de davalı şirketin reklamlarının görüntülenme rakamının tıklanma rakamının kat be kat üzerinde olduğunu, reklamveren tarafından kampanyaya yaklaşık 8 ay gibi uzun bir süre boyunca devam edildiğini davalı şirketin ana amacının reklamlarının görüntülenmesi olduğunu, tıklanmasının amaçlanmadığını, ilgili reklam yayınlarının CPC üzerinden fiyatlandırılmasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, … yazısına dayanılarak CPC kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davalı şirketin … üyesi olduğunu, bu yazıya itibar edilmesinin mümkün olmadığını; sektörün önemli aktörlerinden …’in Genel Müdürü tarafından yazılan uzman görüşünün yok sayıldığını, Bu uzman görüşüne ilişkin bir değerlendirme yapmayan bilirkişilerin eksik ve özensiz bir rapor oluşturduğunu, bir an için hesaplamanın CPC üzerinden yapılacağı varsayılsa dahi ek rapordaki ve kök rapordaki cpc adedinin eksik belirlendiğini, Kök Rapor’a itiraz ettikleri 23.01.2014 – 16.09.2014 tarihleri arasında davalı şirkete ait …com’un farklı internet sitelerinde ve farklı sayfalarda görüntülenme ve tıklanma sayısının eksik tespit edildiğini, belirtilen tarihler arasındaki tıklanma sayısının 258.987 değil, 260.416 olduğunu, kök raporda tıklama sayısının yanı sıra gösterim sayısının da eksik hesaplandığını; aynı tarihler arasında ucakbileti.com’un müvekkil tarafından yapılan reklam yayınlarının görüntülenme sayısının Kök raporda belirtildiği gibi 255.667.663 değil, 258.342.407 olduğunu, davalı şirkete verilen hizmetin CPM üzerinden hesaplanması gerektiğini,müvekkil şirketin alacağına ilişkin yapılan hesaplamanın hem yöntem bakımından hem de esas alınan sayılar bakımından hatalı olduğunu, aynı heyetin hazırladığı kök raporla ek raporlar arasındaki büyük çelişkilerin giderilmediğini,alanında uzman yeni bir heyet oluşturularak yeniden bir bilirkişi raporu alınmasını ve müvekkil lehine kararın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek; istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar Tehir-i İcra kararı verilmesini, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına karar verilmesini, Bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1373 E. 2019/839 K. sayılı ve 10.10.2019 kararının istinaf incelemesi sonucunda müvekkili lehine kısmen kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davalı …Vekili istinaf dilekçisinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu; davacı tarafa yapılan ödemelerin, hem davalı hem de dava dışı … isimli şirketin reklamlarının yayınlanması karşılığı yapıldığını, müvekkil şirket adına yapılan 118.000-TL tutarındaki ödemenin dikkate alınarak mahsup edilmesi gerektiğini, yerel mahkemece yapılan bu ödemelerin dikkate alınmadığını, davacı şirketin, eski unvanı olan … Bil. Tek. A.Ş’yi kullandığı dönemde “reklam yayın bedeli” adı altında 31/01/2014 tarih ve … seri numaralı 100.000,00-TL +KDV olmak üzere toplamda 118.000,00-TL tutarındaki faturayı tanzim ettiğini, davacı tarafça beyan edildiği ve dosyada mübrez bilirkişi raporunu oluşturan bilirkişi heyeti tarafından tespit edildiği üzere 23/01/2014 tarihinde reklam yayını başladığını, müvekkil şirket adına gerekli ödeme bundan sadece 8 gün sonra tanzim edilen “reklam yayın bedeli” konulu 31/01/2014 tarihli fatura ile yapıldığını, Bahse konu faturanın, davacı şirketin ticari defter kayıtlarından tespit edildiğini, bu nedenle yapılacak hesaplamalardan 118.000,00-TL’nin mahsup edilmesi gerektiğini, gerekçeli kararda böyle bir mahsubun gerçekleştirilmediğini ve müvekkil, şirketin davacı şirkete karşı 69.926,47 TL borcu olduğuna ilişkin hüküm kurulduğunu, kurulan hüküm sonucunda davacı tarafça sebepsiz zenginleşme gerçekleşeceğinin açık olduğunu, müvekkil şirket Yerel Mahkemece ödemesini yaptığı hizmet için tekrar ödeme yapmak zorunda bırakıldığını, hem faturalar hem de ticari defterlerin şirketin davacı tarafa borcunun bulunmadığı iddiasını kanıtladığını, yerel Mahkemenin yapılan ödemeleri dikkate almamasının kabul edilemez olduğunu, Yerel Mahkeme kararında “…davacı firma tarafından dava dışı …’un da reklamlarının yayınlandığını, davalı firma için 258.987 tıklama bulunduğunu, CPC yöntemiyle hesaplandığında 258.987×0,27 TL =69.926,47 TL yaptığını, … için yapılan hizmetler nedeniyle 61.566 tıklama bulunduğunu, aynı yöntemle hesaplama yapıldığında reklam maliyetinin 16.622,82 TL olduğunun belirlendiği görülmüştür…” şeklinde değerlendirme yapıldığını, mahsuplaşma yapılmamasının anlaşılamadığı, ücretlendirmenin tıklama başına yapılması gerektiği kabul edildikten sonra yapılan hesaplamalar göz önünde bulundurulduğunda müvekkil şirketin davacı şirketten alacaklı olduğunun görüleceğini, davacı tarafa yapılan ödemelerin, dava dışı … ve müvekkil şirketin reklamlarına ilişkin olduğu göz önüne alınırsa; müvekkili şirket için: 69.926,47 TL, dava dışı … için:16.622,82 TL reklam hizmet bedeli tespit edildiğini; bu durumda davacı şirkete reklam hizmet bedeli olarak ödenmesi gereken tutarın ‭86.549,29‬ TL olduğunu, davacı şirkete yapılan ödemenin 118.000.00 TL olduğunu, davacı tarafça müvekkil şirketten hizmet bedeli olarak ‭31.450,71‬-TL fazla ücret alındığını, yapılan ödemeler göz önüne alındığında davacı tarafın müvekkil şirketten alacaklı olduğunun değil, müvekkil şirkete borçlu olduğunun görüldüğünü, Davacı tarafça sunulan istinaf sebeplerini kabul etmediklerini, bilirkişilerce yapılan hesaplamanın; kamu kurumu niteliğinde meslek birliği olan ve turizm konusunda görev yapan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) yazı cevabını dayanak olarak kabul edilmesinin usule uygun olduğunu, müvekkil şirketin turizm sektöründe çalışma gösterdiğini, TÜRSAB üyesi olmasının olağan olduğunu, yayınlanacak reklamların hedef kitlesinin seyahat eden insanlar olduğunu, TÜRSAB’dan gelen yazı cevabının işbu davada dikkate alınmasının olağan olduğunu, davacı tarafça her ne kadar hesaplama şekline itiraz edilmişse de taraflar arasında bu hesaplamanın gösterim(CPV) sayılarına göre hesaplanacağına işaret eden bir anlaşma bulunmadığını, bir hesaplama yapılacak olması durumunda Google’a ait Analytics kayıtlarının esas alınmasını ve bu kayıtlar üzerinden tıklama başına hesaplama yapılması gerektiğini, Yerel Mahkeme tarafından tanzim ettirilen bilirkişi raporunda bu iddianın haklı görüldüğünü ve hesaplama gerçekleştirildiğini, davacı tarafın hiçbir somut delile dayanmaksızın tek taraflı olarak yaptığı 387.514,00TL tutarındaki hesaplamanın kötü niyetinin göstergesi olduğunu, davacının kötü niyetli bir şekilde fahiş reklam bedelleri talep ederek haksız kazanç elde etmeyi amaçladığını İleri sürerek; istinaf talebinin kabulüne, yerel Mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılmasına, yapılacak yargılama doğrultusunda “davanın müvekkil yönünden reddine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı şirket tarafından davalı şirkete verilen reklam hizmeti bedellinin tahsili, aynı bedelin hizmetin faturalandırılmaması nedeniyle şirket yöneticisi …’den TTK’nun 553 ve devamı maddelerine dayalı tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı tüm taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, davalılardan …’in muhtıra ile verilen kesin süre içerisinde istinaf karar harcını yatırmaması nedeniyle, bu davalının istinaf başvurusunun ilk derece mahkemesinin 07/07/2020 tarihli kararı ile HMK 344 maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, red kararı davalıya tebliğ edilmiş, yasal süre içerisinde ek karar karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili; taraflar arasında yazılı anlaşma bulunmamakla birlikte, reklam bedeli hesaplanırken CPM birim fiyatlarının esas alınmasının gerektiğini, aksi yöndeki … yazının kabul edilmediğini, bilirkişi heyetince kök raporda hesabın CPM(gösterim başına) birim fiyatları üzerinden yapılmasına rağmen, ek raporda CPC(tıklama başına) birim fiyatların esas alındığını, CPC birim fiyatlarının ise reklam hizmetinin verildiği 23.01.2014 – 16/09/2014 tarihleri arası rayiç bedel esas alınarak hesaplanması gerekirken, 28.05.2018 – 07/09/2018 tarihleri arası rayiç bedel esas alınarak hesaplandığını, ayrıca bu verilerin elde edildiği … ile davacının aynı türden reklam hizmeti vermediğini, yine bilirkişi kök ve ek raporlarında tıklama ve görüntülenme sayılarının da yanlış hesaplandığını ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı Şirket vekili; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında alınan reklam hizmeti bedelinin, davacı tarafından dava dışı … Şirketi’ne kesilen 31/01/2014 tarihli KDV dahil 118.000,00-TL bedelli fatura karşılığı ödendiğini, bu faturaya konu bedelin hem davalı şirketin aldığı reklam hizmetinin, hem de dava dışı … Şriketi’nin aldığı reklam hizmetinin karşılığını oluşturduğunu, nitekim dava dışı …’un bu faturayı daha sonra davalı şirkete fatura ederek bedelini tahsil ettiğini, bu fatura bedelinin alacaktan mahsubu gerekirken mahsubunun yapılmamasının hatalı olduğunu, her iki şirketin aldığı toplam reklam hizmeti bedelinin rapora göre toplam ‭86.549,29‬ TL olduğunu, şu halde davacıya fazla ödeme yapılması nedeniyle asıl davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğunu ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık; davacı ile davalı şirket arasında varlığı inkar olunmayan reklam hizmeti ilişkisinden doğan alacağın varlığı ve miktarı, reklam bedeli hesaplanırken CPM birim fiyatının mı CPC birim fiyatının mı esas alınmasının gerektiği, davalının ödeme savunmasının yerinde olup olmadığı noktalarındadır. Mahkemece taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış, davacı grup şirketlerinden dava dışı … A.Ş. tarafından aynı davalılara karşı bu kez 01/05/2014 ve 18/07/2014 tarihleri arasında verilen ve faturalandırılmayan reklam bedellerinin tahsili amacıyla açılan İstanbul 11 ATM’nin 201/1478 esas sayılı dosyasının bir örneği dosya arasına alınmış, davacının bildirdiği … şirketine emsal CPM ve CPC birim fiyatlarının gönderilmesi için yazı yazılmış, …dan turizm sektöründe uçak bileti satışı online satış içerikli reklam alımlarının CPC (tıklama başına maliyet) yöntemiyle mi yoksa CPM (gösterim başına maliyet) şeklinde mi ücretlendirildiği sorulmuş, alınan kök rapor yapılan itirazlar üzerine bilirkişi heyetine Turizm alanında uzman bilirkişi …’da eklenmek suretiyle iki ayrı ek rapor alınmıştır. Bilirkişi incelemeleri esnasında davalı şirket ile dava dışı … Şirketi’nin ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmedikleri anlaşılmıştır. Alınan kök bilirkişi raporunda dava konusu reklam hizmeti bedelinin CPM yöntemi esas alınarak, her bin gösterim için 1,00-TL birim fiyat üzerinden hesaplandığı, daha sonra görevlendirilen Turizm uzmanı bilirkişinin de içinde bulunduğu heyetin tanzim ettiği birinci ve ikinci ek raporlarda ise turizm sektöründe uçak bileti satış sitelerinin aldıkları reklam hizmetinin aksine anlaşma yoksa CPC yöntemine göre tespit edileceğine dair teamülün mevcut olduğu belirtilerek, tıklama başına 0,27-TL birim fiyat üzerinden hesaplama yapıldığı, davacı vekilince kök rapora; hesaba esas alınan CPM birim fiyatı yönünden, ek ve ikinci ek rapora ise hem hesaba CPM’nin esas alınmaması, hem de hesaba esas alınan CPC birim fiyatlarının hatalı olduğu, dosyaya mübrez … firmasınca sunulan emsal CPC birim fiyatlarının daha yüksek olduğu gerekçeleriyle itiraz ettiği anlaşılmıştır. … firmasının mahkeme yazısı üzerine dosyaya sunduğu 28/07/2016 tarihli yazı cevabında CPM ve CPC birim fiyatlarının sunulduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi ilk ve ikinci ek raporlarında ise, turizm uzmanı bilirkişinin … firması ile taptığı yazışmalar sonucu elde ettiği CPC birim fiyatı üzerinden hesaplama yaptığı, … tarafından sunulan birim fiyatlar ile …’dan elde edilen birim fiyatlar arasında farklılık bulunduğu, her ne kadar bilirkişi heyetince … firmasının CPC birim fiyatlarına ilişkin data arşivi bulunmadığına dair 05/12/2018 tarihli yazı cevabı esas alınarak, başka emsal birim fiyat bulunmadığı belirtilmiş ise de; az yukarıda belirtildiği üzere 28/07/2016 tarihli yazı cevabı ekinde yer alan listelerde CPC birim fiyatlarının da yazılı olduğu anlaşılmış olup, davacı vekilinin raporlara bu yöndeki itirazlarının her iki bilirkişi ek heyet raporunda da giderilmediği, mahkeme gerekçesinde de bu itirazların karşılanmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece dosyaya mübrez emsal birim fiyatlar yetersiz görülüyor ise; taraflara reklam hizmetinin verildiği 23/01/2014 – 16/09/2014 tarihleri arasında hem CPC hem de CPM yöntemine göre birim fiyatların temin edilebileceği yerleri bildirmeleri için taraf vekillerine sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, bildirilen yerlerden emsal birim fiyatların getirtilmesi, akabinde itirazları karşılar mahiyette, denetime açık ve her iki yönteme göre hesap içeren ek rapor alınması gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olmuş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih ve 2014/1373 Esas – 2019/839 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Tarafların sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine 6-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.