Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1400 E. 2022/1775 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1400 Esas
KARAR NO: 2022/1775 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/52 Esas – 2020/75 Karar
TARİH: 06/02/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket ile dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş. Arasında 06/03/2000 tarihinde madeni yağ bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, … San Ve Tic. A.Ş. İle müvekkili şirketin 11/10/2001 tarihinde birleşmeleri nedeniyle anılan tarihten itibaren söz konusu sözleşmenin tarafının müvekkili şirket olduğunu, davalı şirketin sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerine karşılık yıllık asgari ürün satın alma taahhüdünü yerine getirmediğini gibi müteaddit defalar uyarılasına rağmen müvekkili şirket markası dışında başka marka madeni yağları servisinde bulundurmak, kullanmak ve satmak sureti ile sözleşme kapsamındaki taahhütlerini ve münhasırlık şartını ihlal ettiğini, davalı tarafın sözleşmeyi haksız sebeple feshettiğini, müvekkili şirket tarafından bayilik sözleşmesinin haksız feshi kapsamında sözleşmenin 10/1 maddesi uyarınca 175.000,00-USD tutarındaki cezai şartın ihtarnamenin tebliğini müteakip 3 gün içerisinde müvekkili şirkete ödenmesinin ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen borçlarını ödemeye ilişkin bir girişimde bulunulmaması üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/234 sayılı dosyası ile 175.000,00-USD cezai şart alacağının şimdilik 5.000,00-USD’sinin tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, davalının sözleşmeyi haksız feshettiğinin anılan dosyada verilen karar ile kesinleştiğini, mahkeme kararına dayanarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine 07/10/2017 tarihinde haksız olarak itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki tüm itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalının takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili, şirketin adresinin Bakırköy Adli Yargı çevresi içerisinde yer aldığını, davacı şirketin daha önce dava konusu etmediği sözleşme ve sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve taleplerinin zamanaşımına uğradığını, talep edilen cezai şartın kanuna aykırı olduğunun rekabet kurulu kararları ile sabit olduğunu, cezai şartın sözleşmenin akdedildiği ve feshedildiği tarihte yürürlükte olan eski BK md. 19-20 uyarınca iptali gerektiğini, fahiş cezai şartlarda hakim indiriminin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/02/2020 tarih ve 2018/52 Esas – 2020/75 Karar sayılı kararında; “…Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davalı şirket ile dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş. arasında 06/03/2000 tarihinde madeni yağ bayiilik sözleşmesi akdedildiği, … San. Ve Tic. A.Ş. ile davalı şirketin 11/10/2001 tarihinde birleştiği, bu nedenle anılan sözleşmenin tarafının davacı şirket olduğu, yukarıda incelenen İstanbul 13. ATM’nin 2008/234-2013/31 E.K. sayılı ilâmı ile davalı şirketin anılan sözleşmeyi haksız feshettiği ve sözleşmede düzenlenen 175.000,00-USD cezai şart tutarından sorumlu olduğunun kesin hüküm halini aldığı, İstanbul 13. ATM’nin 2008/234-2013/31 E.K. sayılı dosyasında dava konusu edilen cezai şart bedelinin saklı tutulan kısmı olan 170.000,00-USD tutarındaki cezai şart alacağı ile bu alacağın temerrüt tarihi olan 07/03/2008 tarihinden itibaren işlemiş faizinin tahsili talebi ile davacı tarafından davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında ilâmsız icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itirazı neticesinde takibin durduğu sabittir. Uyuşmazlığın çözümü için anılan sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın ekonomik yönden davalı şirketin yıkımına sebep olup olmayacağı ve dolayısı ile TTK 22 ve TBK 182 uyarınca indirim gerekip gerekmediğinin tespiti gerekmektedir. Yukarıda yazılı olan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporundan davalı şirketin en son mâli bilançosuna (2018 yılı mâli bilanço) göre ödenmiş sermayesi 3.000.000,00-₺ ve öz varlığı 6.957.311,49-₺ olduğu ve davalı şirketin ödenmiş sermayesinin %231 fazlası kadar öz varlığa sahip olduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında talep edilen 170.000,00-USD asıl alacak + 65.853,81-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 235.853,81-USD’nin takip tarihi olan 05/10/2017 tarihi itibari ile -₺ karşılığının 830.205,41-₺ olduğu, anılan tutarın dava tarihi itibari ile karşılığının ise 894.681,90-₺ olduğu ve takibe konu tutarın davacıya ödenmesinin davalı şirketin öz varlığına olumsuz etki etmeyeceği ve şirketin ekonomik yönden mahvına neden olmayacağı kanaatine varılmakla davanın kabulü ile takibin devamına karar verilmiştir. Cezai şart sözleşmede belirlendiğinden ve davalı/borçlunun itirazında haksız olduğu kabul edildiğinden hüküm altına alınan asıl alacak ve işlemiş faiz miktarı toplamının %20’si oranında İİK 67/2 maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Hüküm altına alınan alacak (170.000,00-$ asıl alacak, + 65.853,81-$ işlemiş faiz) 235.853,81-$’nin takip tarihi itibari ile -₺ karşılığı olan 830.205,41-₺’nin %20’si üzerinden hesaplanan 166.041,08-₺ icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından yapılan yargılamanın usule aykırı olduğunu, tahkikat aşamasının hukuka ve usule aykırı olarak tamamlandığını, kararın bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, 02/05/2019 tarihli celsede davalının ticari defter ve kayıtları celp edilen bilançoları üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği ve bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verildiğini, 17/07/2019 tarihli bilirkişi teslim tutanağında; “dosyanın ve varsa eklerinin Bilirkişilere verilmesine, bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine” şeklinde ara karar oluşturduğunu, Bilirkişinin ara kararlara ve taleplerine rağmen müvekkili şirkette yerinde inceleme gelmediği ve müvekkili tarafla iletişime geçmeden müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmeden vergi dairesinden gelen bilançolar üzerinden inceleme yaparak rapor ve görüş bildirdiğini, bilirkişi raporunun eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayandığını, hükme esas alınamayacağını, itirazlara rağmen yeniden bilirkişi incelemesi talebinin reddedildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/922 E. – 2019/706 K. Sayılı kararında incelemenin nasıl yapılması gerektiğinin açıklandığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/6257 E, 2017/6784 K. Sayılı kararda ise sadece vergi beyannamesi, bilançolar ve öz kaynak miktarı dikkate alınarak yapılan incelemenin ve verilen kararın doğru olmadığını, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2018/4231 E, 2019/7407 K.) Zamanaşımı itirazlarının haksız olarak reddedildiğini, Yetki itirazlarının usule ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini davanın yetki sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, Davacı tarafından talep edilen cezai şart bedelinin rekabet kurallarına ve düzenlemelerine aykırı olduğunu, kanuna aykırı cezai şartlarının iptal edilmesi gerektiğini bu yönde yapılan itirazların yerel mahkeme tarafından kaldırılması gerektiğini, Sözleşmelerdeki cezai şartların ağır ve kanuna aykırı olduğunu, bu hususun rekabet kurulu kararları ile sabit olduğunu, Müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde dava konusu cezai şartın müvekkili şirketin ekonomik açıdan zararına neden olacağını VUK uyarınca sunulan bilançoların dikkate alınarak hazırlanan bilirkişi raporunun kabul edilemeyeceğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları uyarınca tacirler arasında kararlaştırılan cezai şartların fahiş olmasının karşı tarafın ekonomik mahvına sebep olması halinde cezai şartların iptaline karar verileceğini ya da fahiş cezai şartlarda hakimin cezai şartta indirim yapması gerektiğini, (YHGK, 20.03.1974, T-1053 E 222K ve yargıtay’ın aynı konuda birçok içtihatı bulunduğunu,) Mahkemenin hükme esas aldığı kök ve ek raporun kabul edilemeyeceğini, Yargıtay kararlarına ayırı raporlar olduğunu, yerel mahkemece itirazların incelenmediğini, Yargıtay Hukuk Dairelerinin bir çok kararında yabancı para alacaklarında faiz hesabı yapılırken sadece TC Merkez Bankası kayıtlarının esas alınamayacağını, kamu bankalarınca fiili uygulanan faiz oranlarının farklı olabileceğini, bu kapsamda kamu bankalarından fiili uygulanan faiz oranlarının sorulması gerektiğini ve kamu bankalarınca bildirilen faiz oranlarının hesaplamada dikkate alınması gerektiğini, dosyaya sunulan Ek Bilirkişi raporunun bu kararlara uygun olmadığı eksik inceleme ve yanlış hesaplama yapıldığını, ek raporda yapılan hesaplamaların kabul edilemeyeceğini, (YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2014/27035 K. 2016/15866 T. 21.11.2016), (YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2016/5833 K. 2016/23603 T. 1.12.2016), (YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2016/5833 K. 2016/23603 T. 1.12.2016) (“YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2013/22794 K. 2014/15772 T. 11.9.2014) HMK md.293 uyarınca dosyaya sunulan uzman raporunun yerel mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, gerekçeli kararda bahsedilmediğini, Uzman Raporu ile vergi dairesi kayıtları üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporu arasında çelişki olduğunu, dosyaya ibraz edilen teknik rapor konusunda HMK’nın 293. maddesi hükmünün nazara alınarak bir değerlendirmede bulunulması gerektiğini, anılan teknik raporla ilgili olumlu olumsuz hiçbir değerlendirmede bulunulmadan yazılı şekilde karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının açıkça ihlal edildiğini, sunulan yargıtay kararlarında bu hususun açıkça bozma sebebi olduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2015/5127 K. 2016/4635 T. 10.11.2016),( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2017/1782 K. 2017/3805 T. 6.11.2017H) İleri sürerek ilk derece mahkemesinin tahkikat usul ve yasaya uygun olarak tamamlanmaması hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarına itirazları karşılar nitelikte, ilk derece mahkemesinin verdiği önceki ara kararlara ve Yargıtay kararlarına ve Yargıtay ve İstinaf Mahkemeleri denetimine uygun, objektif olarak müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının yerinde incelenmesi sureti ile yeniden bilirkişi raporu alınması için kararın kaldırılmasına ve alınacak usule ve hukuka uygun bilirkişi raporu sonrasında, dava konusu cezai şartın müvekkili şirketin ekonomik olarak mahvına sebebiyet vereceğinin HMK md 293 uyarınca uzman görüşü olarak sunulan ve 6102 sayılı TTK hükümleri uyarınca hazırlanan 01 Ocak 2018 ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasında … A.Ş’den bağımsız denetçi raporu ile açık olması sebebi ile öncelikle iptaline, aksi halde yerleşik Yargıtay kararları uyarına fahiş ceza şartta indirim yapılmasına , yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, madeni yağ bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklı cezai şart alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı şirket ile davalı şirket arasında 06/03/2000 tarihli 10 yıl süreli Madeni Yağ Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, davalının 18/12/2007 tarihinde keşide ettiği ihtarnameyle sözleşmeyi feshettiği, davacı tarafından davalı aleyhine sözleşmenin süresinden önce haksız feshi nedeniyle kar mahrumiyeti, cezai şart, ariyetli demirbaşların bedelinin tahsili talebiyle İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinde alacak davası açıldığı, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 2008/234-2013/31 E.K. Sayılı ve 11/02/2013 tarihli kararı ile davalı tarafından 18.12.2007 tarihli ihtarname ile sözleşmenin bitim süresi tarihinden evvel yapılan feshin haklı bir nedene dayanmadığının tesbit edildiği, bu dosyadan verilen kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/10136 Esas- 2013/18152 Karar sayılı kararı ile onandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/234 esas sayılı dosyası ile sözleşmenin 10.1. Maddesinde düzenlenen 175.000,00 USD cezai şart alacağından 5.000 USD. Üzerinden kısmi talepte bulunduğundan eldeki davaya konu icra takibi ile bakiye 170.000,00 USD. Cezai şart alacağı ile temerrüt faizi olmak üzere toplam 235.853,81 USD.alacağın talep edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin ticari defterleri incelenmeden, vergi dairesinden gelen bilançolar üzerinden inceleme yapılarak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda eksik inceleme sonucu verilen kararın yerinde olmadığına yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/234-2013/31 E.K. Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda sözleşmede talep edilen cezai şartın tamamına yönelik olarak davalının mahfına neden olup olmayacağı yönünde değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince 02/05/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca; Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın ekonomik yönden davalı şirketin yıkımına sebep olup olmayacağı ve dolayısı ile TTK 22 ve BK 182 maddesi uyarınca indirim gerekip gerekmediği konusunda davalının ticari defter kayıtları ve dosyaya celp edilen bilançoları üzerinde inceleme yapılarak ekonomik durumunun tespiti yönünde mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına, davalı vekilinin talebi doğrultusunda davalı şirketin ticari defterlerinin yerinde incelenmesi için bilirkişiye HMK 278/4 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verildiği halde bilirkişi tarafından davalının ticari defterlerini incelemeye ibraz etmediği belirtilerek dosyaya getirtilen davalıya ait BA/BS Formları, KDV Beyannameleri, kurumlar vergisi beyannamelerinin incelenmek suretiyle rapor düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından 12/12/2019 tarihli duruşmada, bilirkişi raporuna karşı beyanlarımızı süresi içerisinde sunacağız, bilirkişi yetki verilmesine rağmen ticari defter ve kayıtlar üzerinde yerinde inceleme yapmamıştır şeklinde beyanda bulunduğu, mahkemece aynı tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca ; Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunma süresinin beklenilmesine, Somut olayda 07/03/2008 olan temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar olan dönem için işlemiş faiz miktarı hesabı yönünden bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Davacı vekili kök rapora karşı itirazlarını içerir verdiği beyan dilekçesi ekinde davalı şirketin 01/01/2018-31/12/2018 dönemine ait finansal tablolarının incelenmesi suretiyle düzenlenen bağımsız denetçi raporunu ibraz ettiği anlaşılmıştır.Davalı vekili tarafından mahkemece faiz hesabı yönünden alınan ek bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir verdiği beyan dilekçesinde, faiz hesabı yapılırken sadece TC Merkez Bankası kayıtlarının esas alınamayacağını, kamu bankalarınca fiili uygulanan faiz oranlarının farklı olabileceğini, bu kapsamda kamu bankalarından fiili uygulanan faiz oranlarının sorulması gerektiğini belirterek itiraz ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece verilen karar gerekçesinde, Davalı vekili müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yapılmasını talep etmiş ise de bilanço, gelir tablosunun davalı şirketin ticari defterlerinin sonucu olarak ortaya çıkması ve Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin de cezai şart talebine ilişkin davalar yönünden anılan kayıtlar üzerinde incelemeyi yeterli görmesi hali nazara alınarak usul ekonomisi yönünden davalı vekilinin müvekkilinin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması yönündeki talebinin kabul edilmediği belirtilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan ek raporda devlet bankalarının merkez bankasına bildirdiği oranlara göre temerrüt faizi hesabı yapılmış, davalı vekili kamu bankalarınca fiili uygulanan faiz oranlarının farklı olabileceğini, bu kapsamda kamu bankalarından fiili uygulanan faiz oranlarının sorulması gerektiğini belirtip itiraz edildiği halde mahkemece itiraz konusunda olumlu/olumsuz karar verilmemesi yerinde görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-922 Esas – 2019/706 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere mahkemece, cezai şart hususunda bir karar verilmeden önce tarafların iktisadi durumu, davalı borçlunun ödeme gücü ve kabiliyeti, sözleşmenin feshindeki kusur durumu göz önüne alınarak, bu yönde davalı defter ve kayıtları ile getirtilen vergi kayıtlarının incelenmesi sonucu denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davalı ticari defter ve kayıtları inceletilmeden dosyaya getirtilen vergi kayıtlarının inceletilmesi sonucu düzenlenen rapor doğrultusunda eksik inceleme sonucu karar verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece, davalı vekilinin itirazının dayanağını teşkil eden uzman görüşüne ilişkin raporun HMK’nın 293. maddesi çerçevesinde incelemeye tabi tutularak ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtları da incetilmek suretiyle yukarıda tesbit edilen hususlarda ve davalı vekilinin uzman görüşüyle de desteklenen bilirkişi kök ve ek raporlarına vaki itirazlarının da karşılanmak suretiyle yeni rapor alınıp oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2020 tarih ve 2018/52 Esas – 2020/75 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.