Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1391 E. 2022/1510 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1391
KARAR NO: 2022/1510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/1166 Esas – 2019/971 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 14.10.2014 tarihli Satış Sözleşmesine göre sözleşmenin toplam bedelinin 111.822.70 Euro olduğunu, taraflar arasında 09.01.2015 tarihinde bir başka Sözleşme-II daha imzaladıklarını ve her iki sözleşmenin de uyum içinde yürütüldüğünü, ancak davalı şirketin sözleşmeden doğan yükümlülükleri olarak mal ve hizmet karşılığı 114.418.70 EUR ödeme yapması beklenirken, davalının 106.182.03 EURO ödediğini, dolayısıyla 8.236.67 EUR (32.843.72 TL) tutar bakımından temerrüde düştüğünü, bu nedenle davalı aleyhine 31.05.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının borca ve ferilerine haksız itirazları ile takibin durdurulduğunu, davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında tutulan cari hesap kayıtlarında açık bir şekilde görüleceği üzere müvekkili şirketin davalı şirketten 8.236.67 EUR /32.843.72 TL tutarında alacağı olduğunu, davalı taraf ödemesi gereken bedeli, ödemesi gerektiği kur bedeli üzerinden ödememek suretiyle müvekkili şirkete karşı edimini eksik ifa ettiğini, sözleşme kapsamında teslim edilen 13 adet Harmonik Filtre Satış ve Teslime ilişkin olarak: 19.12.2014 tarihli 8.260 Euro bedelli, 14.01.2015 tarihli 16.520 Euro bedelli, 26.01.2015 tarihli 24.780 Euro bedelli, 02.04.2015 tarihli 59.194.70 Euro bedelli ve Toplamda 4 adet fatura karşılığı 108.754.70 Euro fatura kesildiğini ve devreye alma ve süpervizörlük hizmetine karşılık olarak da farklı tarihlerde davalıya fatura kesildiğini, davalı şirkein ise faturalara karşılık 30.05.2017 vade tarihli 142.557.00 TL ve 30.06.2017 vade tarihli 142.000 TL tutarlı iki adet çek keşide ederek 17.04.2015 tarihinden itibaren, kalan diğer ödemeleri ise … aracılığı ile gerçekleştirdiğini, davalı ödemeleri Türk lirası üzerinden gerekleştirmiş olması medeniyle kur farkından doğan 8.236.67 Euro tutarında eksik ödemenin söz konusu olduğunu, taraflar arasında imzalanan 14.10.2014 tarihli sözleşme, devreye alma ve süpervizörlük hizmetine ilişkin imzalanan 09.01.2015 tarihli satış Sözleşmesinin 9.maddesine göre: “Fiyatlar Euro para birimi olup, yukarıda sunulan fiyata KDV dahil değildir. Alıcı ödemeleri ile ilgili para birmi cinsinden ya da ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden Türk Lirası olarak yapar. Aksi takdirde alıcı doğacak Kur farkını nakden ve defaten ödemeyi eşinen kabul, beyan ve taahhüt eder.” ödemesini Euro olarak yapmayan firmanın, TL üzerinden yapmış olduğu ek ödeme ile fatura bedelinin ödenmesini yapmış kabul edilmeyeceğini, müvekkili şirketin döviz üzerinden kesilen faturalarda usulen ve şeklen döviz bedelinin Türk lirası karşılığını da gösterdiğinden fatura üzerinde belirtilen EUR bedelinin faturanın kesildiği tarihteki Türk lirası karşılığını da belirttiğini, buna dayanarak davalı şirketin ödemeleri fatura üzerinde belirtilen Türk Lirası karşılığı gerçekleştirdiğini, sözleşmeler ile fatura üzerinde yer alan ibare uyarınca fatura bedelinin ödeme tarihindeki TCMB satış kuru üzerinden ödeneceğinin hüküm altına alındığını, bu nedenle davalının fatura tarihindeki kur üzerinden ödeme yapmasının kabulüne olanak olmadığını, müvekkilinin kur farkı hesaplamaları sonucunda 8.236.67 EUR kur farkından doğan 32.843.72 TL alacacağının bulunduğunu, davalı dava konusu faturalara TTK 21/2 maddesi gereğince süresi içinde itiraz etmediğinden fatura içeriklerini kabul ettiğini, davalının iddia ettiği üzere bir an için davalı adına sözleşmeyi imzalayan kişinin yetkisiz temsilci olduğu düşünülse bile davalı şirket tarafından sözleşme kapsamında yapılan ödemeler ve saha tutanakları ile, söz konusu yetkisiz temsilcinin temsil yetkisinin zımnen kabul edildiğini, davalının ödemeleri Sözleşme I ve Sözleşme-II kapsamında belirtilen vadelere uygun şekilde gerçekleştirilmediğini, sözleşmenin 14 maddesi kapsamında müvekkili şirketin alacağına % 48 oranında (aylık %4 ) faiz işletildiğini, davalının faize olan itirazının da haksız olduğunu, müvekkili şirketin alacağının likit olduğunu belirterek, davalının itirazlarının iptaline, takibin devamına, kötü niyetli davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir. Davalı vekili icra takibine yönelik 09.06.2017 tarihli itiraz dilekçesinde; alacaklı görünen tarafa müvekkili şirketin her hangi bir borcu bulunmadığından icra takibinde yer alan tüm borca, faize ve fer’ilerine, icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edildiğini, müvekkilinin alacaklı görünene borcu olmadığını belirterek, takibin durdurulması talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/12/2019 tarih ve 2017/1166 Esas – 2019/971 Karar sayılı kararı ile; “…. Taraflar arasındaki hukuki ihtilaf davacı yanın, 31/05/2017 tarihinde davalı borçlu aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı takip dosyası ile; 8.236,67-Euro tutarlı alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunduğu, taraflar arasında imzalanan 14.10.2014 tarihli Satış Sözleşmesi’nin imzalandığı, sözleşme ile davacı şirket tarafından davalı şirkete Satışı ve teslim edilecek 13 adet ABB PQFSürün bedellerinin KDV dahil 111.822.70 EUR, devreye alma ve sipervizörlük hizmeti bedeli olarak da KDV dahil 6.136.00 EUR olarak belirlendiği ilgili satış sözleşmelerinden tespit edildiği, taraflar arasındaki ticari ilişkide anlaşma gereğince davacı tarafından davalı adına düzenlenen mal satış faturaları ve teknik serviz hizmetlerinin Eur cinsinden düzenleneceği ve ödemelerin de EUR üzerinden yapılacağı, TL olarak ödeme yapılması halinde de ödemenin yapılacağı gün TCMB döviz satış kuru üzerinden gerçekleştirileceği hususunda mutabık kaldıkları, fatura ve davalıdan yapılan tahsilatların davacı ticari defter kayıtlarının mevzuat gereğince Türk Lirası üzerinden Ticari defterlere kayıt zorunluluğu nedeniyle cari hesabın Türk lirası kayıtlara göre davacın davalı yandan her hangi bir alacağı bulunmadığı, ancak davalı tarafından 31.03.2015 tarihinde çekle yapılan ödemede, 30.05.2015 keşide tarihli 142.557.00 TL ve 30.06.2015 keşide tarihli iki adet çekten dolayı 31.03.2015 tarihi ila çeklerin fiilen tahsil edildiği tarihler arasında davalı aleyhine oluşan kur farkından dolayı davalının 8.236.68 Eur borç oluştuğu ve işbu tutarın kur farkı olarak davacı tarafından talep edilmesinde, taraflar arasında anlaşma hükümlerine aykırılık oluşturmadığı, davalının 2014 yılı ticari defterlerinde, 320.04.4438 nolu cari hesap borcunun 23.667.38 TL olduğu ve 31.12.214 tarih 28.356 yevmiye kapanış kaydı ile 2015 yılına devrettiği, 2015 yılı ticari defter incelemesinde ise yıl içinde davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve işbu faturalar karşılığında yapılan ödemeler sonucunda 31.12.2015 tarih … yevmiye kapanış kaydında cari hesap borcunun 3.056.67 TL olduğu ve 2016 yılına devrettiği, işbu tutarın da 12.02.2016 tarihinde … banka havalesi ile ödendiği ( davalı ticari defterlerinden ve banka ödeme dekontu) tespiti ile davalının davacıya her hangi bir borcunun bulunmadığı tespit edildiği, taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan ve işbu davanın da dayanağı olan İstanbul … İcra Md. 31.05.2017 tarih … E Sayılı dosyasından başlatılan 8.236.68 EUR tutarındaki takip talebi: taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin mal satış ve teknik servis hizmetine ait faturaların Eur üzerinden düzenleneceği ve davalı ödemelerinin de EUR üzerinden yapılacağının taraflarca kararlaştırıldığı, Türk Lirası ödeme yapılması halinde ödeme günündeki TCMB döviz satış kurunun esas alınacağı, ödemelerden doğabilecek kur farklarının da davalı tarafından davacıya ödeneceğinin kabul edilmiş olması ile davalının davacıya ileri keşide tarihli iki adet çek ödemesinden dolayı davalı aleyhine 8.236.68 EUR Kur farkı doğduğu ve işbu Kur farkından davalının sorumlu olduğu hususunun tespit ve rapor edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” Davacının davasının KABULÜ İLE; 1-İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalının itirazının 8.236,67-EURO asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca 1 yıllık EURO mevduatına kamu bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranında faiz yürütülmek suretiyle devamına, 2-Alacağın %20′ si oranında 6.568,74-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda müvekkilinin borçlu olduğunun düzenlenmiş olması sebebiyle haksız ve hukuka aykırı olarak davanın kabulüne karar verildiğini ve müvekkilinin tazminat ödemesine hükmedildiğini, müvekkili ile karşı yan arasında birbirini takip eden 2 adet sözleşme imzalandığını, ilk sözleşmenin taraflarca sona erdirildiğini, akabinde de ikinci sözleşme devreye girerek taraflar arasındaki ticari ilişkinin ilk başından sonuna kadar rutin olarak devam ettiğini, müvekkili tarafından kendisine gönderilen tüm faturaların süresi içinde belirtilen meblağ üzerinden ödendiğini, karşı tarafın da tüm ödemeleri eksiksiz olarak kabul ettiğini, söz konusu TL üzerinden yapılan ödemeler nezdinde hiçbir uyarı ya da itirazi kayıt konulmaksızın alınan ödemeler ile tarafların asıl iradelerinin açıkça ortaya çıkmış olduğunu, TTK’da açıkça, yazılı sözleşmeden ziyade tarafların asıl iradelerinin önemli olduğu ve asıl iradenin tespit edilerek bu doğrultuda sözleşmenin yürürlükte olacağı hususlarının düzenlendiğini, davacı ile müvekkilinin uzun süreler zarfında ticari ilişkide bulunduklarını ve ilk sözleşmenin yazılı metni de aynı olmasına rağmen ilk sözleşme sona erdikten sonra ikinci sözleşmede de aynı ödemelerin itirazı kayıtsız olarak kabul edildiğini, ancak müvekkilinin sözleşmenin sona ermesi akabinde yeni sözleşme yapmaması nedeniyle gerçek iradelerin yansıtılmadığı yazılı metinler dayanak gösterilerek müvekkili hakkında haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibi başlatıldığını,Müvekkili ile davacı arasındaki sözleşmenin asıl mahiyeti dikkate alınır ise, takibe itiraz etmekte haklı olduklarını, ayrıca karşı tarafın kötü niyetli takibinde fahiş olarak faiz talep ettiğini, bu nedenlerle müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise, davacı tarafın kötü niyetli olarak başlattığı takip nedeniyle aleyhlerine hükmedilen icra inkar tazminatının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kur farkı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında imzalanan sözleşmelere göre, davacı tarafça davalıya Harmonik Filtre Satışı, devreye alma ve süpervizörlük hizmeti verilmesine ilişkin ödenecek bedelin KDV dahil 111.822.70 EUR + KDV dahil 6.136.00 EUR olarak belirlendiği, tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu ibraz edilen bilirkişi raporu ile, faturalar ve yapılan tahsilatların ticari defter kayıtlarının mevzuat gereğince Türk Lirası üzerinden kayıt zorunluluğu nedeniyle cari hesabın Türk Lirası kayıtlara göre davacının davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığı, uyuşmazlığın 31.03.2015 tarihinde davacı defterlerine kayıt edilen ve davalı tarafça davacıya verilen 30.05.2015 keşide tarihli 142.557.00 TL bedelli ve 30.06.2015 keşide tarihli 142.000.00 TL bedelli iki adet çekle yapılan ödemelerden kaynaklandığı ve davacı tarafça bu iki çekle yapılan ödemelerden kaynaklı kur farkı talep edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmelerde, satış ve teknik servis hizmetine ait faturaların Euro üzerinden düzenleneceği ve davalı ödemelerinin de EUR üzerinden yapılacağı ya da ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden TL olarak yapılacağı, aksi takdirde davalının doğacak kur farkını nakden ve defaten ödeyeceği kabul/ taahhüt edilmiştir. Bu durumda, kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca düzenlenen faturalar bedeli yabancı para cinsinden olup davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almıştır. Çek bir ödeme vasıtası olup, ibrazında tahsil imkanı bulunduğundan verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek çek bedellerinin taraflarca kararlaştırıldığının ve döviz üzerinden çek düzenlenmesi mümkün iken TL olarak çek alan davacının artık kur farkı isteyemeyeceği, çekin veriliş tarihi itibariyle alacak ödenmiş sayılacağından çek üzerindeki vadeye göre kur farkı talep edilemeyeceği (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 05/12/2019 tarih 2018/965 E., 2019/5447 K. sayılı emsal kararı) dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2019 tarih ve 2017/1166 Esas – 2019/971 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 396,67-TL harçtan mahsubu ile bakiye 315,97-TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 8-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 32,50.TL dosyanın istinafa gidiş – dönüş gideri toplamı 181,1 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.