Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1375 E. 2022/1805 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1375 Esas
KARAR NO: 2022/1805 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1044 Esas – 2019/1063 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf
kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilin davacı müvekkil şirket … San. Tic. Ltd. Şti.’nin temel iştigal alanının tekstil ürünlerinin alımı, satımı, imalatı, ithalatı ve ihracatı olduğunu, 2018 yılı içerisinde tekstil ürünlerinin imalatı çerçevesinde müvekkil şirketin, davalı şirkete muhtelif cins ve adette tekstil ürünlerini teslim ettiğini, 09.07.2018 tarihli 6.723,50 Euro bedelli fatura ile yapılan işlere yönelik olarak davalı şirkete fatura kesildiğini, davalı şirket tarafından bu faturaya yasal süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunulmadığını, faturanın davalı müşteriden gelen sipariş formları ile uyumlu olup birim fiyatının 59,50 Euro olarak fiyatlandırıldığının şirketin bilgisi dahilinde olduğunu, davalı şirketin müvekkil şirkete muhtelif tarihlerde ödemelerin yapıldığının görüldüğünü, davalı şirket tarafından Türk Lirası olarak yapılan ödemelerin ise fiili ödeme tarihindeki TCMB Döviz Kuru esas alınarak hesabından düşüldüğünü, bu hesap çizelgesi uyarınca 1.812,81 Euro borcu bulunduğunu, davalı şirket aleyhine 1.812,81 Euro tutarındaki alacağı için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile icra takibine geçildiğini, icra takibine davalı şirket tarafından itiraz edildiğini, icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazın iptali takibin devamına, borçlu aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı ile arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalının davacıdan tekstil ürünleri satın aldığını, davacıdan satın alınan ceketlere ilişkin şirkete 09.07.2018 tarihli 6.723,50 Euro fatura kesildiğini, faturanın anlaşmaya uygun olarak düzenlenmiş olduğunu, şirketin bir itirazının bulunmadığını, müvekkilin hesaplarına işlendiğini, davacı vekilinin faturaya, müvekkil şirket tarafından itirazda bulunulmadığına ilişkin beyanlarının anlaşılamadığını, olayda uyuşmazlığın söz konusu faturanın değil, davacının davalı müvekkilden bir alacağının bulunup bulunmadığı olduğunu, davacı şirket tarafından haksız ve kötü niyetli şekilde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında ilamsız icra takibinin başlatılarak 1.812,81 Euro müvekkilden talep edildiğini, müvekkil şirketin borca, faize ve icra dairesine yasal süresi içerisinde itiraz ettiğini, müvekkil şirketin davacı şirketten tekstil ürünü satın aldığını, taraflar arasında mahsup işlemlerinin gerçekleştirilerek borç ve alacaklarının kapatılmış olduğunu, … San. ve Dış Tic. A.Ş. müvekkil şirketin %93 oranında hisse sahibi olduğunu, aralarında hakim bağlı şirket ilişkisi bulunduğunu, … San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin davacı şirketten alacaklarının davalı müvekkil şirketin davacı ile olan cari hesabına geçirildiğini, toplam 765,35 TL’lik borcun … San. ve Dış Tic. A.Ş. tarafından davacı şirkete kesilmiş faturaların suretlerinin mahkemeye sunulacağını, müvekkil şirketin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkil şirketin icra takibine itiraz ettiğini, müvekkil şirket tarafından davacı şirkete yapılmış olan ödemelere ilişkin … Bankası A.Ş.’ ye müzekkere yazılarak müvekkil şirkete ait … no.lu hesaptan alıcı davacı … Dan. San. Tic. Ltd. Şti.’nin TR… Iban no.lu hesabına yapılan ödemelere ilişkin dekontların istenildiğini, davacı tarafından dilekçesinde öne sürülmemiş ise de, davacı işbu alacağın faturanın Euro cinsinden düzenlenmiş olmasından dolayı kur farkından kaynaklandığını iddia ettiği halde bu beyan ve itirazlara da ayrıca açıkça itiraz edildiğini, taraflar arasında hiçbir zaman bu yönde yazılı ve şifahi hiçbir anlaşma yapılmamış olunduğunu, davacı tarafından düzenlenen faturada ödenecek tutarın Türk Lirası cinsinden belirlendiğini, bu miktar üzerinden müvekkil şirketin cari hesabına alınmış olduğunu, davacının müvekkil şirket aleyhine faiz ve icra inkar tazminatı taleplerinin de haksız ve mesnetsiz olup mahkemece reddi gerektiğini, davacı şirketin müvekkil şirketten bir nam adı altında bir hak ve alacağının bulunmadığını, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile hususun tarafça şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispatlandığını, davacının faiz talebinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirketin temerrüde düşmediğini, davacının huzurdaki davadaki talep ve iddialarının haklı olmayıp müvekkil şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de mümkün olmadığını, iddia olunan alacak miktarı likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, davacının icra inkar tazminatına ilişkin talebinin de reddi gerektiğini, davacının kötü niyetle davayı açmış olup davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, sayın mahkemece davanın esastan reddine, davacı hakkında %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin, davanın açılmasına müvekkil şirket sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2019 tarih 2018/1044 Esas – 2019/1063 Karar sayılı kararında; “Dava, cari hesap alacağına istinaden başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının taraflar arsındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne olduğu hususlarındadır. Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya celbedilmiş, incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı 1.812,81-Euro’nun tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, süresinde itiraz ile takibin durduğu anlaşılmıştır. Tarafların iddiası ile tüm dosya kapsamında, uyuşmazlık konularında tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde inceleme günü belirlenerek rapor tanzimi istenilmiş, SMMM bilirkişi tarafından ibraz edilen bilirkişi raporunda özetle; davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.09.2018) itibariyle davacının davalıdan 765,41 TL ve (1.812,81 Euro) alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (26.09.2018) itibariyle davalının davacıya borcunun bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının davalıya düzenlemiş olduğu 09.07.2018 tarihli … no.lu 39.121,41 TL (6.723,50 Euro) tutarlı faturanın davalı tarafından Türk lirası olarak ödenmesi nedeniyle oluşan kur farkından kaynaklı olduğu, davacının davalıdan olan alacağını Euro cinsinden tahsil edeceği yönünde dayanak evrak veya teamül bulunmadığından davacı ispatına muhtaç olduğu, davalının dava dışı … Sanayi Ve Dış Ticaret A.Ş’ nden olan 765,35 TL tutarında alacağını davacı borcundan mahsubuna ilişkin davacının onayını içeren bir evrak olmadığından hesaplama dışı bırakılması gerekeceği, neticeten, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 765,35 TL alacağının bulunduğu kanaati bildirilmiştir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Davacı davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla icra takibi başlatmış, davalının takibe itirazı üzerine iş bu davayı açmıştır. Taraflar arasında ihtilaf davacının davalıya düzenlediği kur faturasının yerinde olup olmadığı ve davalının dava dışı …Ticaret A.Ş’ nden olan 765,35 TL tutarında alacağını davacı borcundan mahsubunun yerinde olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, davacının davalıdan olan alacağını Euro cinsinden tahsil edeceği yönünde dayanak evrak veya teamül bulunmadığından davacının kur faturasına ilişkin alacağını ispatlayamadığı, ayrıca davalının dava dışı … Sanayi Ve Dış Ticaret A.Ş’ nden olan 765,35 TL tutarında alacağını davacı borcundan mahsubuna ilişkin davacının onayını içeren bir evrak olmadığından, davalı lehine ödeme olarak kabul edilmeyeceği, buna göre davacının davalıdan 765,35 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, kabul edilen alacak kısmı likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatı verilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile, -Davanın kısmen kabulüne, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalının itirazının 765,35 TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu miktar asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, -Asıl alacağın % 20’si oranında 153,07 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, gerekçeli kararın kanuna ve emsal Yargı içtihatlarına aykırı olduğunu; aşağıda yazılı gerekçelerle kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini arz ve talep ettiklerini, Taraflarca yabancı para borcu anlaşmasının tartışmasız olduğunu, kur farkı talepleri için teamül aranmasının Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu, 09.07.2018 tarihli 6.723,50 Euro bedelli fatura ile yapılan işlere yönelik olarak davalı şirkete fatura kesildiğini(09.07.2018 tarihli … numaralı fatura) davalı şirket tarafından bu faturaya gerek sistem üzerinden, gerek harici yollarla yasal süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunulmadığını, İşbu faturanın, davalı-müşteriden gelen sipariş formları ile uyumlu olduğunu, birim fiyatının 59,50 EURO olarak fiyatlandırıldığının da davalı şirketin bilgisi dahilinde olduğunu; ilgili sipariş formunun da davalı şirketin yetkilisine ait e-posta adresinden müvekkil şirkete iletildiğini; süresinde sunulmayan cevap dilekçesindeki beyanlarında davacı tarafın da yabancı para borcuna dayalı bir anlaşma olduğunu; “Davacının da dilekçesinde yer vermiş olduğu üzere taraflar arasında bir ticari ilişki mevcut olup; davalı müvekkil şirket davacıdan tekstil ürünleri satın almaktadır. Bu kapsamda davacıdan satın alınan ceketlere ilişkin müvekkil şirkete 09.07.2018 tarihli … nolu 6.723,50 EUR (39.121,41-TL) bedelli fatura kesilmiştir. Söz konusu fatura anlaşmaya uygun olarak düzenlenmiş olduğundan ve müvekkil şirketin bir itirazı bulunmadığından fatura müvekkil hesaplarına işlenmiştir.” cümleleri ile ikrar ettiğini, İşbu ikrarla da müvekkil şirketin alacağının yabancı para borcuna dayalı bir alacak olduğunun ortada olduğunu, Tüm bu bilgi ve belgelere rağmen bilirkişi raporunun sonuç kısmında yapılan tespitte “faturanın davalı tarafından Türk lirası olarak ödenmesi nedeniyle oluşan kur farkından kaynaklı olduğu, davacının davalıdan olan alacağını Euro cinsinden tahsil edeceği yönünde dayanak evrak veya teamül bulunmadığından davacı ispatına muhtaç olduğu,” kanaatinin bildirildiğini; yerel mahkemenin de bilirkişinin incelemesini hükmünün gerekçesine: “davacının davalıdan olan alacagını Euro cinsinden tahsil edecegi yönünde dayanak evrak veya teamül bulunmadığından davacının kur faturasına iliskin alacagını ispatlayamadığı” cümleleri ile yansıttığını,Tüm değerlendirmeler kapsamında ve davacının beyan ettiği üzere taraflar arasında yabancı para borcuna dayalı bir ilişki kurulduğunu, 14:57 yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında hiçbir teamül olmasa dahi yabancı para borcunun kararlaştırıldığında ödeme gününde kur farklılığı doğması nedeniyle alacak taleplerinin haklı olduğunun:”Buna göre borcun kararlaştırılan gündeki döviz kuru üzerinden ödenmiş olması halinde kur farkı istenemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, kararlaştırılan günde ödenmesi gereken döviz karşılığı borcun, Vergi Usul Kanunu gereğince zorunlu olarak TL üzerinden faturalandırılıp ödeme günü yerine daha sonraki bir günde ödenmesi halinde ise fiili ödeme günündeki kur ile sözleşme uyarınca ödenmesi gereken tarihteki kur arasındaki kur farkının istenebileceğinin kabulü gerekir.” (EK-1: Y. 19. HD. 2012/9853 E. 2013/14066 K. 18.09.2013) “Dava kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmede hüküm bulunması ya da faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekir. Kur farkında vade farkı istemleri gibi teamülün olup olmadığı önemli değildir. Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte dosyada bulunan satış faturalarının incelenmesinde malların döviz karşılığı satıldığı ve TL karşılığınında gösterildiği görülmektedir. Bu durumda davalı kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağından, davacının kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (EK-2: Y. 19. HD. 2017/3549 E. 2018/4033 K.) cümleleri ile açıkça vurgulandığını, Tbk 99/3 hükmü gereğince taraflar arasında yabancı para borcuna istinaden yapılan ödemelerin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden alacaktan düşülmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı şirket tarafından Türk Lirası olarak kısmen yapılan ödemelerin Türk Borçlar Kanunu 99/3 hükmü uyarınca fiili ödeme tarihindeki TCMB Döviz Kuru esas alınarak cari hesap alacağından düşüldüğünü; davalı şirketin bu hesap çizelgesi uyarınca müvekkil şirkete bakiye 1.812,81 Euro borcunun bulunduğunu, TBK 99/3 hükmünün “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” düzenlemesini ihtiva ettiğini, TBK 99/3 gereği müvekkilin seçimlik hakkının olduğunu; yerel mahkemenin yapması gerekenin yabancı para borcuna karşılık TL cinsinden yapılan ödemelerin fiili ödeme tarihindeki kurlar esas alındığında ne kadarlık borç kaldığını tespit etmek olduğunu ancak yerel mahkemenin bilirkişiye hesap yaptırmak yerine evrak veya teamül olması gerektiğini beyan ederek alacaklarının reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; bu yönüyle de yerel mahkeme kararının eksik incelemeye dayandığını kaldırılmasını talep ettiğini, Bilirkişi tarafından davalının ticari defterlerinin yalnızca ödeme yönünden değerlendirilmesi gerekirken iken delil olarak incelemeye alınmasının hatalı olduğunu, Yerel Mahkemede görülen davanın 17.01.2019 tarihli celsesindeki itirazlarıyla davalının cevap dilekçesinin süresinde olmaması ve sunduğu delillere muvafakat etmediklerinin açık olduğunu: yerel mahkemenin de bu hususu dikkate alarak 1 numaralı ara kararını şu şekilde oluşturduğunu, “Her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesi süresinde sunulmamışsa da davalının ticari defter ve belgelerinde ödemeye ilişkin kayıt bulunamsı ihtimali ve ödeme itirazını her zaman sunulabilecek maddi itiraz niteliğinde bıulunması nazara alınarak davalının defterlerinin incelenmemesi yönündeki talebin reddine, davalının münkir sayılarak ödeme dışındaki diğer itirazlarına ilişkin delillerinin değerlendirilmemesi yönündeki talebin kabulüne,” Yerel mahkemenin bu ara kararına rağmen bilirkişinin dosyanın kendisine tevdii amacına hiç bakmaksızın raporun sonuç kısmında d bendinde bu ara karara aykırı bir beyanda bulunduğunu, “Davalının 2018 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu,”İşbu tespitle beraber bilirkişi tarafından yapılan incelemede baştan sona hatalı olduğunu; HMK hükümleri gereği süresinde savunmalarını ibraz etmeyen davalının defterlerinin delil olarak değerlendirilmesinin ancak taraflarınca muvafakat edilmesine bağlı olduğunu; bilirkişinin ise davalının ticari defterlerini incelediğini, onların hesapları üzerinden müvekkil şirketin alacağının olmadığı kanaatine vardığını ancak bilirkişinin aslında yapması gerekennin yalnızca müvekkil şirketin ticari defterlerini incelemek ve müvekkil şirketin ticari kayıtlarında davalının ticari kayıtlarındaki ödemelerin görünüp görünmediğini kontrol etmek olduğunu; bu yönüyle hatalı tespitler içerdiğini düşündükleri bilirkişi raporuna itirazlarının yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını; bu yönüyle yerel mahkeme kararının eksik incelemeye dayandığını, usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dışı … san. ve dış tic. a.ş. ile ilgili herhangi bir iddia söz konusu olmadığını, ticari defterlerle ilgili incelemelerde ayrıntılı olarak bu şirketin incelenmesine anlam veremediklerini yerel mahkeme kararına bu yönüyle de itiraz ettiklerini, Müvekkil şirketin itirazın iptali davasına konu edilen alacağının borçlusu olan davalı şirketin … Tekstil Tic. A.Ş. olduğunu ancak bilirkişi tarafından yapılan incelemede davalının ticari defterleri ile birlikte dava dışı … San. Ve Dış Tic. A.Ş. Defterlerinin de incelemeye dahil edilmediğini; ortada iki şirket arasındaki alacak ilişkisinin olduğunu ve davalı tarafın kendi içinde yaptığı onaysız mahsup işleminin ve … San. Ve Dış Tic. A.Ş.’nin müvekkil şirkete olan borcunun incelemeye alınmasının bilirkişinin dosyanın kendisine tevdii amacının dışına çıktığını gösterdiğini; bu yönüyle de yerel mahkemenin değerlendirmesinin eksik ve hatalı olduğunu, kararın kaldırılmasını talep ettiğini, İleri sürerek, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1044 E. 2019/1063 K. sayılı dosyasındaki istinaf taleplerinin kabulü ile, davalarının kabulüne; istinaf incelemesi sonuna kadar Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1044 E. 2019/1063 K. dosyasının icrasının geri bırakılmasına; karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının, dosya kapsamında sunmuş oldukları tüm beyan ve itirazlarının dikkate alınmaksızın verilen hatalı bir karar olduğunu, müvekkil şirket’in davacı’ya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkil Şirket ile Davacı arasında ticari ilişki söz konusu olup işbu ticari ilişki uyarınca Müvekkil Şirketin Davacı’dan tekstil ürünleri satın aldığını; nitekim taraflar arasındaki ticari ilişki dolayısyla satın alınan ürünlere ilişkin olarak Müvekkil Şirket’e 09.07.2018 tarihli … nolu 6.723,50 EUR (39.121,41-TL) bedelli fatura kesildiğini, Müvekkil Şirketin ticari ilişki dolayısıyla üzerine düşen yükümlülükleri tam ve gereği gibi yerine getirmiş ise de davacının haksız ve kötüniyetli olarak Müvekkili Şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatılarak 1.812,81-EUR cari hesap bakiyesini Müvekkil Şirket’ten talep ettiğini; müvekkil şirketin, aleyhine başlatılan takibe davacıya herhangi bir borcunun olmaması sebebiyle süresi içerisinde itiraz ettiğini ve haksız takibi durdurduğunu, Mahkememiz tarafından yapılacak istinaf incelemesinde, dosyada mevcut Cari Hesap Dökümünün incelendiğinde taraflar arasından mahsup işlemleri gerçekleştirilmek suretiyle borç ve alacakların kapatıldığını, tarafların birbirlerinden bakiye borç ve alacaklarırının kalmadığını; müvekkil Şirket’in Davacı’ya borcu olduğu kabulünün mümkün olmadığını, Cari Hesap Dökümünde “… San. Ve Dış Tic. A.Ş. Virman” açıklamalı işlemde adı geçmekte olan … San. Ve Dış Tic. A.Ş. Müvekkil Şirket’in %93 oranında hisse sahibi olduğu bağlı şirketi olup buna göre … San. Ve Dış Tic. A.Ş.’nin Davacı’dan olan alacakları virmanlanarak Müvekkil Şirket’in davacı ile olan cari hesabına geçirildiğini ve böylelikle alacak-borç ilişkisinin kapatıldığını, Taraflar arasında kur farkına ilişkin sözleşmenin bulunmadığını, Davacının her ne Müvekkil Şirket’ten olan alacağının faturanın Euro cinsinden düzenlenmiş olması sebebiyle kur farkından kaynaklandığını iddia etse de taraflar arasından bu yönde herhangi bir anlaşmanın yapılmadığını ve bu durumun bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, Tarafların arasında kur farkı sözleşmesinin bulunmaması ve bununla beraber Davacı’nın iddiasının ispat edememesi nedeniyle işbu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ve kısmen kabulüne karar verilmesini kabul etmediklerini; dava ile emsal nitelikte olan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/4788 E., 2014/2136 K. Sayılı, 29.01.2014 tarihli kararı ile onanan Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/999 E., 2012/701 K. sayılı ilamında da; “..Bu sebeplerle mahkememizce taraflar arasında bir kur farkı sözleşmesinin bulunmaması, bu yönde oluşmuş bir uygulamanın bulunmadığı gibi karşılıklı tüm ticari faaliyetlerde daha önce kur farkına yönelik herhangi bir faturanın düzenlenmemiş olması dikkate alındığında davacı tarafından kesilen kur faturasının yerinde olmadığı mahkememizce kabul edilmiştir. Bu kabul doğrultusunda asıl dava yönünden davacı … Turizm Tic.ve San. AŞ.nin davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti den herhangi bir alacağının bulunmadığı anlaşıldığından bu dava yönünden davacının davasının reddine karar verilmesi kanaati gelmiştir.” şeklinde olduğunu, Müvekkil şirket’in şahsen ifa zorunluluğunun bulunmadığını, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 10.10.2019 tarihli kararından her ne kadar 765,35-TL tutarında alacağını davacının borcundan mahsubuna ilişkin davacının onayını içeren bir evrak olmadığından davalı lehine ödeme olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiş ise de Mahkeme’nin bu kanaatinin hatalı olup kabulünün mümkün olmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 83. maddesi düzenlemesi uyarınca, “ Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borçunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.” şeklinde olduğunu; kanunda açık bir şekilde belirtildiğini, davacının onayını içeren bir evrak olmadığından bahisle yapılan mahsuplaşmanın hesaplama dışı bırakılmasının ve Müvekkil Şirket’in Davacı’ya 765,35-TL borçlu olduğu şeklinde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Davacı tarafın kötü niyetle davayı açtığını, davacı aleyhine iik m.67 uyarınca %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Davacının gerek icra takibinin gerekse huzurdaki davayı ikame etmesindeki kötü niyetinin sabit olduğunu, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12.9.2011 tarih ve 2010/1516 E., 2011/10177 K. sayılı kararında “… Ayrıca, İ.İ.K. 67/2 nci madde hükmü uyarınca, itirazın iptali davasının reddi halinde, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedebilmek için, takibinin haksız olması yeterli değildir. Davacı alacaklının, takibe geçmede ve itirazın iptali davasını açıp yürütmekte kötü niyetli olduğunun ayrıca kanıtlanması gerekir. Alacaklının kötü niyetli sayılabilmesi için, haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir.” şeklinde olduğunu, İleri sürerek Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.10.2019 tarihli, 2018/1044 E.- 2019/1063K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, tehir-i icra taleplerinin kabulü ile yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın tüm talepleri ile birlikte reddine, davacının aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava taraflar arasındaki tekstil ürünleri satışına yönelik ve açık hesaba dayalı yürütülen ticari ilişki kapsamında bakiye hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus; açık hesaba konu 09/07/2018 tarihli hem KDV dahil 7.261,38-Euro bedelli satış faturasından doğan borcun ödenip ödenmediği, fatura metninde fatura bedelinin 1-Euro=5.3876-TL üzerinden KDV dahil 39.121,41-TL olarak TL’ye çevrildiğinin belirtilmiş olması, ödenecek tutarın da hem Euro hem de TL cinsinden ayrı ayrı belirtilmiş olması karşısında, davalı tarafından yapılan TL cinsinden ödemelerin, ödemelerin yapıldığı tarihteki kurlar üzerinden TL’ye çevrilmesi nedeniyle, faturadan bakiye 1.812,81 Euro alacağın bulunup bulunmadığı hususundadır. Taraflar arasındaki ticari satış ilişkisine dair yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacı tarafından dosyaya mübrez 10/04/2018 tarihli sipariş formunda 100 adet ürünün 59,50-Euro birim fiyat üzerinden sipariş edildiğinin, teslim tarihinin 31/05/2018 olduğunun yazılı olduğu, ancak sipariş formunda davalı şirketin kaşe ve imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu fatura; 59,50-Euro birim fiyat üzerinden toplam 113 adet ceket için düzenlenmiş olup, fatura 09/08/2017 tarihinde davalı defterlerine kaydedilmiştir. Yine dava konusu faturada vade tarihi 09/08/2017 olarak gösterilmiştir. Fatura içeriğine itiraz etmeyen davalının, fatura konusu ürünlerin Euro birim fiyatı üzerinden satın alındığını ve ödeme gününün 09/07/2018 olduğunu kabul ettiği tespit edilmiştir. Nitekim davalı vekili cevap dilekçesinde fatura içeriğine bir itirazlarının olmadığını açıkça beyan etmiştir. Davacı taraf yabancı para alacağını fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevirdiğini ileri sürmüş, davalı ise kendilerine tebliğ edilen satış faturasında yazılı TL cinsinden fatura bedelinin ödendiğini, davacının yabancı para alacağını fatura tarihi itibariyle TL’ye çevirmiş bulunduğunu savunmuştur. Taraflar arasına yabancı para borcunun hangi tarihteki kur üzerinden TL’ye çevrileceği kararlaştırılmış değildir. 6098 Sayılı TBK’nun 99/1 fıkrası uyarınca konusu para olan borç Ülke parası ile ödenir. Maddenin 99/2 fıkrasına göre borcun yabancı para birimi ile ödenmesi kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç değer üzerinden ülke parası ile ödenir. Maddenin 99/3 fıkrası uyarınca yabancı para alacaklısı, sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen başka bir ifade bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi halinde, alacağının aynen, veya vade tarihinde yahut fiili ödeme tarihinde rayiç olan kur üzerinden ülke parası ile ödenmesini talep edebilir. Bu halde yabancı para alacaklısına seçimlik bir yetki tanınmıştır. Davalı yan 09/07/2018 ödeme tarihinde fatura bedelini ödememiş, 17/08/2018, 04/09/2015 ve 21/09/2018 tarihlerinde kısım kısım ödemeler yapmıştır. Şu halde fatura üzerinde yer alan ve ödeme tarihindeki kur üzerinden tespit edilen TL cinsinden değer, TBK’nun 99/2 fıkrası kapsamında değerlendirilmek gerekir. Oysa davacı ödeme gününde ödeme yapmamış olup, artık yabancı para alacağını vade tarihindeki kur üzerinden mi fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden mi TL’ye çevireceğini belirleme hususunda davacının seçimlik yetkisi doğmuştur. Mahkeme kabulünün aksine yabancı para borçlarında kur farkı talep edilebilmesi için sözleşmede hüküm bulunmasına veya teamüle gerek bulunmayıp, vade tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında oluşacak kur farkı, seçimlik yetkinin bu yönde kullanılması ile kaydı ile alacaklı tarafından talep edilebilir. Şu halde mahkemece, davacının TBK’nun 99/3 fıkrası uyarınca seçimlik yetkisini, fiili ödeme tarihindeki kurdan yana kullandığı gözden kaçırılarak, taraflar arasında kur farkına yönelik anlaşma bulunmadığından bahisle kısmen red kararı verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur. TCMB 17/08/2018 tarihli efektif satış kuru 1-Euro=6.8493 olup, bu tarihte davalının yaptığı 18.000.00,00-TL tutarlı ödeme, davacı tarafından davalı lehine 1 Euro=6.59-TL esas alınarak olarak 2.729,96-Euro olarak yabancı paraya çevrilmiştir. Talep aşılamayacağından, 6,59 kuru esas alınarak dairemizce yapılan hesaplamada 18.000,00/6,59=2.731,41-Euro olarak bulunmuş olup, davacının eksik hesaplama yaptığı anlaşılmıştır. TCMB 04/09/2018 tarihli efektif satış kuru 1-Euro=7.5707 olup, bu tarihte davalının yaptığı 10.000.00,00-TL tutarlı ödeme, davacı tarafından davalı aleyhine 1 Euro=7,64-TL esas alınarak olarak1.308,42-Euro olarak ülke parasına çevrilmiştir. Doğru kur olan 7.5707 kuru esas alınarak dairemizce yapılan hesaplamada 18.000,00/6,59=1.320,88-Euro olarak bulunmuş olup, davacının eksik hesaplama yaptığı anlaşılmıştır. TCMB 21/09/2018 tarihli efektif satış kuru 1-Euro=7.4038 olup, bu tarihte davalının yaptığı 10.356,06-TL tutarlı ödeme, davacı tarafından davalı lehine 1 Euro=7.34-TL esas alınarak olarak 1.410,19-Euro olarak yabancı paraya çevrilmiştir. Talep aşılamayacağından, 7.34 kuru esas alınarak dairemizce yapılan hesaplamada 10.356,06/7.34=1.410,91-Euro olarak bulunmuş olup, davacının eksik hesaplama yaptığı anlaşılmıştır. Buna göre; davacının 09/07/2018 tarihli faturadan dolayı davalıdan 7.261,38-Euro alacaklı olduğu, vade tarihinde ödeme yapmayan davalının, daha sonra yaptığı her bir ödemenin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden Euro’ya çevrilmesi sonucu, davalının davacıya toplam 5.463,19-Euro ödeme yaptığının tespit edildiği, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan halen 1.798.19-Euro alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin; 765,35-TL tutarında alacağın davacı borcundan mahsubuna ilişkin işlemin davacı lehine ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki istinafına gelince; mahkeme gerekçesinde de belirtildiği, üzere taraflar arasındaki açık hesaba dayalı satış ilişkisinin tarafı olmayan dava dışı … San. Ve Dış Tic.’nin davacıdan olan farklı hukuki ilişkiye dayalı alacağının, davalının davacıya borcundan mahsubunun dayanağı bir alacak temliki yahut borç nakli sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak, davanın kısmen kabulüne, davalının takibe itirazının 1.798.19-Euro asıl alacak yönünden iptali ile, takibin bu tutara tahsil tarihine dek 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının euro cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek mevduat faiz oranı işletilmek suretiyle devamına, alacak likit olduğundan davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatine ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca Bakırköy 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih 2018/1044 Esas, 2019/1063 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; Davalının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı takibine yaptığı itirazın 1.798.19-Euro asıl alacak yönünden iptali ile, takibin bu tutara tahsil tarihine dek 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek mevduat faiz oranı işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Davalının hüküm altına alınan tutarın %20’si oranında 2.355,99-TL icra inkar tazminatının İİK’nun 67 maddesi uyarınca davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Karar tarihine göre alınması gereken 804,69-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 204,97-TL harcın mahsubu ile bakiye mahsubu ile bakiye 599,72-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan 204,97-TL peşin nispi harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 76,20-TL tebligat ve müzekkere gideri, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 35,90-TL başvuru harcı olmak üzere toplam: 712,10-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre (%98,70)702,84-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. deki esaslara göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 154,74-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 11-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı ve davacı tarafından yatırılan 148,60’ar-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine, 12- İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 804,69-TL nispi istinaf karar harcından davalı tarafça yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 750,29-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 13-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 21,50-TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 170,10-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 14- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerini kendisi üzerinde bırakılmasına, 15-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 16-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.