Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1372 E. 2022/1804 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1372 Esas
KARAR NO: 2022/1804 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/219 Esas – 2020/245 Karar
TARİH: 10/03/2020
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı firmadan 0 km anahtar teslimi … servis minibüs aracı satın aldığını, silecek suyu koymak için motor kaputunu açtığında sağ ön çamurluk kaportası kısmının diğer çamurluktan farklı olduğunu fark ettiğini, aracı davalıya götürmüş ise de olumsuz cevap aldığını, bu sebeple aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Davalı müvekkil şirket yetkili … bayisi olduğunu, araç markasının Türkiye distribütörü ise … A.Ş. olduğunu, müvekkiline satılan araçların buradan temin edilmekte olduğunu, bu nedenlerle davanın HMK 61. madde ve devamınca düzenlenen hükümler gereği Türkiye distribütörü … A.Ş.’ye ihbar edilmesi gerektiğini, davaya sebep uyuşmazlığın temelini ticari satım oluşturmakta olduğunu, davacının iddia ettiği gibi aracın sağ ön çamurluk kaportasının bir kısmında ayıbın varlığından bahsedebilmesi ve davalı müvekkili şirketin sorumlu tutabilmesi için üzerine düşen muayyene sorumluluğunu yerine getirmiş olması gerekmekte olduğunu, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu gereği alıcı satılan malı sekiz gün içerisinde incelemek ve malın ayıplı olduğunun anlaşılması üzerine bu durumu satıcıya ihbar etmekle yükümlü olduğunu, eğer alıcı devraldığı malı gözden geçirmez ve bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirmezse satılan malın kabul edilmiş sayılacağı Borçlar Kanunu hükümleri gereğince ortada olduğunu, Dilekçe ekinde sundukları araç teslim tutanağından da anlaşılacağı üzere davacının aracı 20/12/2013 tarihinde teslim almış ve bu durumun davacı yanca imza altına alınarak araç teslimi yapılmış olduğunu, davacının ise dava dilekçesinde de belirttiği gibi aracı kontrol tarihi 28/02/2014 olduğunu, 04/03/2014 tarihinde davalı müvekkiline başvuruda bulunmuş olduğunu, dolayısıyla davacının yerine getirmesi gereken muayyene ve ihbar külfetinin zamanında yerine getirilmediğinin açık olduğunu, aracın sıfır kilometre olarak davacı yana teslim edilmiş olduğunu, karşı yanın iddia ettiği gibi herhangi bir ayıpta bulunmamakta olduğunu, teslim anında dahi görülebilecek bir ayıptan bahseden davacının satış esnasında bir şikayetinin dahi bulunmamış olduğunu, aracın sıfır km, hatasız ve masrafsız bir şekilde davacıya tesliminin yapıldığının ortada olduğunu, ayrıca ekte sundukları 04/03/2014 tarihli iş emrinde, davalı müvekkilin servisinde yapılan incelemelerde aracın sağ ön çamurluğunda orijinal olmayan ve yetkili servis prosedürüne uymayan kaporta ve boyama işlemi yapıldığını, dolayısıyla aracın davacının elinde iken kaza yaptığı ya da yetkili servis dışında başka bir işleme maruz kaldığının ortada olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/03/2020 tarih 2014/219 Esas – 2020/245 Karar sayılı kararında; “Dava, ticari satıma konu araçta ayıp olduğu iddiasıyla açılan bedelsiz değişim ve TBK m. 112 kapsamında ayıp nedeniyle uğranılan zararın tazmini için belirsiz alacak davası şeklinde açılan tazminat davasıdır. Davanın geçirdiği safahat incelendiğinde, İlk olarak açıldığı, mahkeme olan İstanbul Anadolu 3. Tüketici Mahkemesince 17/03/2014 tarih, 2014/405 Esas ve 2014/237 Karar sayılı görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın mahkememize 22/05/2014 tarihinde tevzi edildiği anlaşılmıştır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.Dava konusu aracın satış ve teslimine ilişkin belgeler, muayene kayıtları dosya içerisine alınarak incelenmiştir.Dava konusu araç; ticari nitelikte bir araç olup satış ayıp kavramı; hukuki bir tanım olup; uyuşmazlıklarda ayıbın niteliğinin belirlenmesi için teknik bilirkişilerden destek alınmakta ise de ayıbın niteliğini belirlerken kanunun açık lafzına uygun olmayan belirlemenin mahkemece takdir edilmesi gerekmektedir.Bu kapsamda öncelikle TTK 23 madde hükmü kapsamında kanunun lafzında belirtilen açık ayıp ve açık olmayan ayıp ve gizli ayıp kavramını açıklamak ve ileri sürülen iddia ve beyanlar kapsamında somut olayı çözümlemek gerekmektedir. TTK Madde 23/1-c hükmüne göre, ticari satımlarda üç ayıp türü öngörülmüştür. Açıkça belli ayıplar; satılanın teslimi sırasında, onun muayene edilmesine gerek olmaksızın belli olan ayıplar: Bu tür ayıplar malın teslimi sırasında açık bir şekilde görülebilecek ayıplardır. Örneğin, satılan bir aracın aynasının ya da farının kırık olması. Bu tür ayıbın varlığı halinde alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli olmayan ayıplar; satılanın teslimi sırasında açıkça belli olmayan fakat olağan bir muayene ile meydana çıkacak ayıplardır. Bu tür ayıplar olağan bir muayene ile görülebilecek ayıplardır. Örneğin, satılan bir aracın koltuk ayar düğmelerinin bozuk olması, gözle görülür bir şekilde anlaşılan boya farklılıkları gibi. Bu tür ayıbın varlığı halinde, alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemeli veya incelettirmeli ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmelidir. Gizli ayıp ise maddi ve olağan bir muayene ile meydana çıkmayan ayıplardır. Örneğin, satılan aracın motorunda bulunan bir ayıp nedeniyle aracın birkaç ay kullanılması sonucu motorunun arızalanması gibi. Bu tür ayıbın varlığı halinde alıcı, TTK Madde 23’ün TBK Madde 223’ e yaptığı atıf gereğince, ayıp ortaya çıkar çıkmaz ayıbı hemen satıcıya ihbar etmelidir. Somut olaya gelince davacı Tüketici Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinde ayıbı motor kaputunu silecek suyunu doldurmak için açtığında farkettiğini belirtmiş, hem davacı yanın beyanları ile hem de alınan bilirkişi raporlarında ayıbın sağ ön çamurluk kısmında boya, macun ve vidalama işlemlerine ilişkin olduğu iddia ve tespiti yapılmıştır. Bu durumda bilirkişi raporlarında belirtildiğinin aksine, davacının kaputu açmak suretiyle tespit edilen bir ayıbın gizli ayıp olduğu söylenemeyecektir. Zira yukarıda da belirtildiği üzere TTK 23 madde lafzına göre somut uyuşmazlığa konu ayıbın satılanın teslimi sırasında açıkça belli olmayan fakat olağan bir muayene ile meydana çıkacak bir ayıp olduğu, dolayısı ile açıkça belli olmayan ayıp niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerekir. Dolayısı ile dosyada alınan bilirkişi heyet raporlarının görüşüne itibar edilmemiştir. TTK 23/1-c maddesinin ikinci cümlesine göre; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça … belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu belirtilmiş, TTK 18/3 maddesinde ise ihbarın ne şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiş olup bu hükümler emredici hüküm niteliğinde olup uyulmamasının sonucuna ilgilinin katlanması gerekmektedir. Daha açık bir ifade ile alıcı süresi içerisinde ayıp ihbarını yapmaz ise satılanı ayıplı hali ile kabul etmiş sayılacaktır. Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, toplanan deliller kapsamında, taraflar arasında … motor … şase numaralı … marka … Model ticari aracın satışı kapsamında ticari ilişki kurulduğu, 20/12/2013 tarihinde aracın davacıya ayıpsız bir şekilde teslim edildiğinin dosyaya sunulan tutanak ile sabit olduğu, dava dilekçesinde aracın 02/01/2014 tarihinde trafiğe çıktığı ve davacının araçtaki ayıbı silecek suyu doldurmak için kaputu açtığı sırada farkettiğini kabul ve ikrar ettiği, sadece gözle görülür veya adi bir muayene ile tespit edilebilir bir ayıbın açık olmayan ayıp niteliğinde olduğu somut uyuşmazlıktaki ayıbın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği; teknik bilirkişi raporlarında ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunu tespitinin “meslek ve sanat itibari ile kaporta/boya uzmanı olmayan ortalama bir kişinin bu durumu farketmesi mümkün olmadığı için” şeklinde genel geçer ifadeler ile açıklandığı ve davacının ayıbı ne şekilde tespit ettiği yönündeki irade açıklamasını dikkate alınmadığı bu nedenle bilirkişi raporlarında ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu yönündeki görüşe itibar edilmediği, bu kabul doğrultusunda davacının TTK 23/1-c ve TTK 18/3 madde hükümleri gereği davalı satıcıya ayıbı 8 gün içerisinde ihbar etmesi/bildirmesi gerektiği; ancak dosyaya sunulan belgelerde davacının süresi içerisinde bildirimde bulunmadığı ve aracı satış ve teslimin yapıldığı tarihten çok sonra 04/03/2014 tarihinde servise götürdüğü bu kapsamda davacının süresi içerisinde ayıbı bildirmediği ve süresi içerisinde bildirim yapılmadığı için ayıp sebebiyle uğradığını iddia ettiği zararları talep edemeyeceği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından; dosyadaki mübrez delileri ile bilirkişi raporları hiçe sayıldığını, istinaf denetimine elverişsiz, objektiflikten uzak olarak hüküm tesis edildiğini, işbu kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkeme tarafından hükmün gerekçesinde ; “ayıp kavramı; hukuki bir tanım olup; uyuşmazlıklarda ayıbın niteliğinin belirlenmesi için teknik bilirkişilerden destek alınmakta ise de ayıbın niteliğini belirlerken kanunun açık lafzına uygun olmayan belirlemenin mahkemece takdir edilmesi gerekmektedir.” denildiğini ve hakimin hükmü tesis ederken bilirkişi raporu ile bağlı değil ise de işbu yargılama prensibinde bilirkişi görüşüne ihtiyaç duyan hâkimin, onu göz ardı ederek karar vermesi anlamına gelmediğini, Hâkimin dava sırasında önüne gelen bütün delilleri olduğu gibi bilirkişi delilini de, yargılamanın hâkimi sıfatıyla serbestçe değerlendireceğini, davanın çözümüne olan katkısını takdir edeceğini ancak, delilleri serbestçe takdir yetkisinin sınırsız olmadığı gibi keyfi olarak da kullanması gerektiğini; hâkimin bilirkişinin tevdii ettiği raporu, serbestçe değerlendirip takdir edebileceğini; ancak hâkimin takdir hakkının sınırsız olmadığını çünkü hâkimin kendisinin vakıf olmadığı bir bilginin aydınlatılması için bilirkişi incelemesine gittiğine göre, doyurucu, inandırıcı, gerçeklere ve tümüyle kanıtlanmış bilimsel verilere dayanan bilirkişi raporunu bir tarafa bırakarak kendi bilgisine göre karar veremeyeceğini; hâkimin, bilirkişi raporlarını tatmin edici bulmazsa ikinci, üçüncü ve hatta dördüncü bilirkişi incelemesine bile gidebileceğini; bu durumda, hâkimin bilirkişi raporlarından birisine dayanarak hüküm kurmak zorunda olduğunu, Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının da davanın çözümüne yönelik ve hüküm kurmaya elverişli olmasından kaynaklı yerel mahkemece bilirkişi raporlarına itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dosya kapsamında alınan 15.12.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “dava konusu aracın satın alındığı tarihten yaklaşık 2 ay sonra tesadüfen sağ ön çamurluğunu bağlayan civataların ve boyasının orjinal olmadığı ve sonradan yapıldığı anlaşılmaktadır. bu duruma göre, dava konusu aracın sağ ön çamurluğunun hasarlandığı ve yetkili servis dışında gelişi güzel bir biçimde düzeltilip, macunlanıp boyandığı ve yerine montajının yapıldığı sonucuna varılmıştır. genellikle sıfır kmde alınan araçlar yetkili satıcı firmanın servisinde kontrolden geçirilerek alıcıya teslim edilir ve hiçbir alıcı da aracı teslim alırken muayene yapmaz. ayrıca dava konusu olayda da aracın sağ ön çamurluğundaki bu ayıbı aracı teslim alırken dışarıdan bakarak anlaması mümkün değildir. davalı firmanın bu ayıbın aracın satın alınmasından sonra meydana geldiği şeklindeki iddiasını ispatlayacak hiçbir belge ve teknik veri vermemiştir. bütün bu nedenlerle dava konusu aracın satıştan önce sağ ön çamurluğundan ve özellikle taşıma esnasında hasarlandığı ve yetkili olmayan serviste özensiz biçimde tamir edilerek davacıya ayıplı olarak satıldığı sonucuna varılmıştır. araçtaki bu ayıp araç teslim alınırken aracın dışından gözle muayene ile anlaşılmadığından gizli ayıp olduğu sonucuna varılmıştır.” tespitlerine yer verilerek ayıbın gizli ayıp olduğu, bu sebeple Borçlar Kanunu hükümleri gereği ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, davacının ihbar külfetini yerine getirdiği ve ayıba karşı sorumluluktan doğan haklarını kullanabileceği ve böylece TBK 227/b.4’de öngörülen “ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” seçimlik hakkını kullanan davacının bu talebinin kabule şayan olduğu kanaatine varıldığını, 31.01.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise “yapılan incelemede motor bölgesindeki üç adet bağlantı cıvataları üzerindeki izlere göre cıvata başlarına fırça ile rötuş boya uygulandığı, çamurluk üzerinde ölçülen boya kalınlık değerleri ve homojen dağılımına göre macun ile tamirat yapılmadığı, hasarlanan orjinal sağ ön çamurluğun sökülerek yerine yedek parça yeni çamurluğun boyanarak sonradan takıldığı tespit edilmiştir. bilindiği gibi satış öncesindeki lojistik işlemlerinde veya yetkili servisteki operasyonlarda nadiren de olsa taşıtlar hasara uğrayabilmektedir. davaya esas hasarlı çamurluğun da bu şekilde satıştan önce hasarlandıktan sonra değiştirilip boyanarak taşıt davacıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. bu şekilde macun işlemli olmadan, yedek parçanın sadece boyanarak takılması veya hasarlı parça üzerindeki boyanın sökülerek yeniden boyanması durumunda, işçilik kalitesine bağlı olarak takılan parçanın boya kalınlık değerleri orjinal parça ile uyumlu olmaktadır. sonradan takılan parçanın orjinal veya yan sanayi yedek parça olup olmadığı ise göz ile muayene veya boya kalınlık ölçümü ile ayırt edilememektedir. meslek ve sanat itibarıyla kaporta/boya uzmanı olmayan ortalama bir kişinin bu durumu fark etmesi mümkün olmadığı için davaya esas ayıp gizli ayıp niteliğindendir.” tespitlerine yer verildiğini, Bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, takılan parçanın orjinal olup olmadığının kaporta/boya uzmanı olmayan bir kişi tarafından ayırt edilemeceğinin belirtildiğini; müvekkilin de davalı firmadan 0 km anahtar teslim almış olduğu … model ticari servis minibüsünde silecek suyu koymak için motor kaputunu açtığında sağ ön çamurluk kaportası kısmının diğer çamurluktan farklı olduğunu fark ettiğini ve aracı davalıya götürdüğünü ve yapılan servis muayenesinde aracın müvekkilinin belirttiği şekilde kusurlu olduğunun tespit edildiğini, İstinafa konu hükmün gerekçesinde belirtilenin aksine söz konusu ayıbın müvekkil tarafından tespit edilmediğini; müvekkilin yalnızca silecek suyu koymak için motor kaputunu açtığında sağ ön çamurluğun diğerinden farklı olduğunu fark ettiğini yani müvekkilin yalnızca bir farklılık olmasından şüphelendiğini, bunun üzerine aracı davalıya götürdüğünü, söz konusu ayıbın ise davalı tarafından yapılan servis muayenesinde tespit edildiğini; söz konusu ayıbın müvekkil tarafından tespit edildiğine ilişkin hüküm gerekçesinin hatalı olduğunu; müvekkilinin yalnızca bir farklılık olabileceğinden şüphelendiğini; parçanın orjinal olmadığını kendisinin tespit etmediğini; müvekkilinin sıfır km olarak satın aldığı taşıtta arıza/ayıp beklentisinini olmamasının teknik olarak makul bir durum olduğunu; buna göre de müvekkilinin sıfır km olarak satın aldığı taşıtın motor kaputunu açmak suretiyle davaya konu çamurluk vb. diğer kaporta aksamlarını kontrol etmiş olmasının beklenemeyeceğini, Müvekkili tarafından davalıdan aracın yenisiyle değiştirilmesi istenildiğini ancak bu talebe olumsuz cevap alındığını; bu nedenle de davalı tarafından müvekkile bir yıl ücretsiz bakım teklif edildiğini; bu teklif de aracın kusurlu olduğunun zımnen kabul olduğunu, Davalı tarafça araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delilin de ibraz edilemediğini; bilirkişi raporlarında da tespit edildiğini ve satıştan sonra kaza veya tamir olduğuna dair bir kaza tutanağının, kayıt, belge vb. ispatın davalı ve ihbar olunan tarafından sunulamadığını, 11.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda da; ” Taşıtın satışının üzerinden iki, trafiğe çıktığı tarihten itibaren 1 ay gibi kısa bir süre geçmiş olmasına ve davacının beyanlarının taşıt üzerindeki incelememiz ile uyumlu olmasına göre tamiratın satıştan önce gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. ayrıca davalının iddia ettiği gibi araçtaki işlemin satıştan sonra orjinal parça kullanılmadan alelade bir işçilikle yapılmış olsa idi davacının dava açması için mantıklı bir sebep olmazdı. çünkü yetkili servis dışında yapıldığı iddia edilen bu onarım yetkili servis tarafından kolayca fark edilecektir.” tespitlerine yer verildiğini, Yargıtay 19. H.D. 2009/11760 E., 2010/7618 K. Sayılı kararında; “Dava konusu aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir, Davacı alıcı aracın bir çok yerinde orijinal boya dışında boyalı olan bir aracı kabule zorlanamaz. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerektiği halde aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farka hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verildiğini, 11.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “araç teslim tutanağında gözle açık olarak görülmeyen (lastik hava basınç değeri, boya kalınlık değeri vb.) hususların satıcı tarafından kontrol edildi olarak işaretlenmiş olması, bu hususların kesinlikle kontrol edildiği ve sorumluluğun müşteriye ait olduğu anlamına gelmez. yani araç teslim tutanağı satıcının eksiksiz ve sorunsuz bir araç teslimatı yapabilmesi için satıcıya yardımcı olmak için satıcı tarafından düzenlenen bir tutanaktır. davacının sıfır km olarak satın aldığı taşıtta arıza/ayıp beklentisinini olmaması teknik olarak çok makul bir durumdur. buna göre de davacının sıfır km olarak satın aldığı taşıtın motor kaputunu açmak suretiyle davaya konu çamurluk vb. diğer kaporta aksamlarını kontrol etmiş olması beklenemez. açıklanan nedenlerden ötürü davaya konu ayıbın satıştan önce ortalama bir kişi tarafından fark edilmesi mümkün olmayan türde gizli ayıptır.” tespitlerine de yer verildiğini, Müvekkil tarafından aracın ayıplı çıkması ile davalı şirkete aracın 04.03.2014 tarihinde teslim edildiğini; aracın davalı şirketin servisinde 15 gün kaldığını, aracın 20.03.2014 tarihinde teslim alındığını; davaya konu aracın ticari servis minibüsü olduğunu, müvekkilin geçimini iş bu servis aracının kullanılması ile sağladığını; müvekkil, aracın serviste kalması nedeniyle ticari aracın kullanılamamasından kaynaklı yaklaşık 3.000,00- tl kar kaybına-ticari zarara uğradığını; bu nedenle aracın serviste durmasından kaynaklı olarak 15 günlük süre zarfında oluşan kar kaybının da müvekkile ödenmesi gerektiğini, Ayrıca müvekkil aracının servis aracı olarak kullanılması nedeniyle araç şoförüne yapılmış olan maaş ödemeleri ile sigorta bedelleri olan 1.600,00- tl’nin de müvekkile ödenmesi gerektiğini, Dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporlarında (aleyhe olan hususları kabul etmemekle birlikte) ayıbın gizli ayıp olduğu, söz konusu hasarın satıştan önce gerçekleşmiş olduğununun tüm detayları ve gerekçeleri ile açıklandığını; bilirkişi raporlarının tamamıyla teknik ve doğru incelmeeye dayalı olduğunu, hüküm kurmaya elverişli olduğunu; dava kapsamında aydınlatılmamış bir hususun kalmadığını; dilekçelerinin girişinde de belirtmiş olduklarını, hakimin hükmünü tesis ederken, delilleri takdir etme yetkisi kapsamında bilirkişi raporları ile bağlı olmasa da işbu takdir yetkisinin sınırsız olmadığını; bununla birlikte; hükmün gerekçesinde de belirtildiğini, “ayıp” kavramının hukuki bir nitelendirme arz ettiğini ve bunun hukuki değerlendirmesi mahkemeye ait ise de mahkemenin hukuki değerlendirmede bulunurken teknik bilirkişi incelemelerini göz ardı etmemesi gerektiğini; bilirkişi raporlarında da söz konusu hasarın satıştan önce gerçekleştiğini, ayıbın gizli olduğunun ve ne gerekçe ile gizli ayıp olduğunun tek tek açıklandığını; müvekkilinin, 0 km aldığı bir aracın tüm kaporta aksamını kontrol etmiş olmasının teknik olarak beklenemeyeceğini; müvekkilinin yalnızca silecek suyunu değiştirmek için kaputu açtığında çamurlukta bir farklılık olduğunu tesadüfen fark ettiğini ve incelenmesi için davalıya götürdüğünü; söz konusu parçanın orjinal olmadığının tespitinin müvekkil tarafından değil yetkili serviste yapılan kontroller esnasında tespit edildiğini ancak yerel mahkeme tarafından bu hususta yanılgıya düşünüldüğünü, ayıbın gizli ayıp olmadığı kanaatine varıldığını, Verilen hükümün usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf gerekçelerinin doğrultusunda söz konusu kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle istinafa müracaat etme zorunluluğunun doğduğunu,İleri sürerek ; tehir-i icra taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davalarının kabulüne; ayıplı aracın seçimlik haklarını kullanarak aracın yeni model araç ile değiştirilmesine, aracın serviste kalmasından kaynaklı oluşan 15 günlük kar kaybı olan yaklaşık 3.000,00- tl’nin ödenmesine; araç şoförüne yapılmış olan maaş ödemeleri ile sigorta bedelleri olan 1.600,00- tl’nin ödenmesine; yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, ilk derece mahkemesi kararında; “Ayıpsız Misli ile Değişim” olan iş bu davada lehlerine nisbi tarife uyarınca vekalet ücretini belirlemesi gerektiğini fakat yanlış hesaplama ile 3.400,00 TL maktu vekalet ücretine hükmetmesi ve dosyanın görevsizlik kararı neticesinde ticaret mahkemesinde görülmesi noktasında iş bu sebeple de ayrıyeten vekalet ücretine hükmedilmemesi nazarında kararın düzeltilerek yeniden hüküm kurulması amacıyla istinaf kanun yoluna başvuru gerekliliğinin doğduğunu, Davacı tarafın, müvekkil şirketten satın aldığı aracın ayıplı olduğu iddiasında bulunduğunu ve ayıpsız misli ile değişim talep ederek iş bu davayı açtığını ancak ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, dava konusu aracın değerinin para ile ölçülebildiğini; aracın satış bedeli baz alınarak harç ikmali için davacı tarafa 26.05.2014 tarihli tensip zaptının 11 no.lu ara kararı ile süre verildiğini ancak 95.500,00-TL üzerinden harç tamamlanmadığı için 16.04.2015 tarihli duruşmada da dosyanın işlemden kaldırılmasına hükmedildiğini fakat daha sonra harç eksikliği tamamlanarak davanın yenilendiğini, Dava konusu aracın değerinin para ile ölçülebildiğini, bu değer üzerinden eksik harcın ikmal edildiğini; anılan nedenle tarafları lehine nisbi tarife uyarınca avukatlık ücreti tayini gerektiği halde maktu tarifeye göre 3.400,00 TL. vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını, bu yön nedeniyle kararın düzeltilmesi gerektiğini, Görevsizlik, yetkisizlik, veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine de o mahkemenin hükmettiğini; davacının ilk olarak davasını İstanbul Anadolu 3. Tüketici Mahkemesi’nde açtığını ancak 2014/405 E. – 2014/237 K. sayılı dosya ile görevsizlik kararının verildiğini; dosyanın görevli Ticaret Mahkemesine gönderildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca görevsizlik kararına bağlı olarak da vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, bu konuda hüküm kurulmamasının da bozmayı gerektirdiğini, Bu hususların düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.2 maddesi gereğince vekalet ücretine yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile hüküm fıkrasına vekalet ücretleri yönünden yeni bir ifade eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiğini; davacının davasının reddi hükmünün aynen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti nazarında düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep ettiğini, İleri sürerek ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine dair hükmün aynen kabulü ile tarafları lehine eksik hükmedilen vekalet ücretleri yönünden istinaf incelemesi neticesinde kararın düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava satıcının ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında; satıma konu aracın yenisi ile değiştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde değer ve iş kaybının ödenmesi talebine ilişkin olup, mahkemece gözden geçirme ve ihbar yükümlülüklerinin yerine getirilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesinde davalıdan satın aldığı sıfır km minibüs tipi ticari servis aracını 02/01/2014 tarihinde trafiğe çıkardığını, 28/02/2014 tarihinde silecek suyu koymak için kaputu açtığında, aracın sağ ön çamurluk kaporta kısmının diğer çamurluktan farklı olduğunu farkettiğini, aracı 04/03/2014 tarihinde yetkili servise götürdüğünü ve servis tarafından yapılan inceleme sonucu kendisine olumsuz cevap verildiğini ileri sürerek aracın yenisi ile değiştirilmesini talep etmiştir. Tüketici mahkemesinde açılan davanın görevsizlik kararı ile ticaret mahkemesine geldiği, mahkeme ara kararı uyarınca davacıya dava değerini belirlemesi ve harcı ikmal etmesi için süre verildiği, davacı yanın 95.000,00-TL bedelle satın aldığı aracın yenisi ile değiştirilmesini bu kabul görmez ise 20.000,00-TL değer ve iş kaybı talep ettiğini beyan etmiştir. Harç 95.000,00-TL üzerinden ikmal edilmiştir. Mahkmece araca ait fatura, teslim tutanağı, tüm servis kayıtları ve servis faturaları, trafik tescil kaydı dosya arasında alınmış, araç üzerinde keşif yapılarak makine mühendisi ve hukukçu bilirkişi marifetiyle 10/01/2017 havale tarihli rapor alınmıştır. Raporda, aracın sağ ön çamurluğunu bağlayan cıvatanın farklı ve cıvata başlarının kalın olduğu, boya ve macun yapıldığı, yapılan kalın boya ve macunun çatladığı, bu tespitlerin aracın sağ ön çamurluğunun hasarlandığını, orijinal olmayan yetkili servis dışında kaporta ve boyama işlemi yapıldığını gösterdiği, sıfır km araç satışlarında genellikle yetkili satıcı firma servisinde kontrol yapılarak aracın teslim edildiği, hiçbir alıcının aracı alırken gözden geçirmediği, araçta tespit edilen ayıbın da araç teslim alınırken dışarıdan bakarak anlaşılacak türde olmayıp gizli ayıplı olduğu, dava konusu aracın satıştan önce sağ ön çamurluğundan taşıma esnasında hasarlandığı ve yetkili olmayan serviste özensiz biçimde tamir edilerek davacıya teslim edildiği kanaati bildirilmiştir. Tarafların itirazı üzerine mahkeme İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi bilirkişilerden oluşturulan heyet marifetiyle laboratuvar ortamında keşif ve inceleme yaptırılmış, 28/02/2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; ayıplı olduğu iddia edilen sağ ön çamurluk üzerinde yapılan incelemede, motor bölgesindeki üç adet bağlantı cıvataları üzerindeki izlere göre cıvata başlarına fırça ile rötuş boya uygulandığı, çamurluk üzerinde ölçülen boya kalınlık değerleri ve homojen dağılımına göre macun ile tamirat yapılmadığı, hasarlanan orijinal sağ ön çamurluğun sökülerek yerine yedek parça yeni çamurluğun boyanarak sonradan takıldığı, satış öncesindeki lojistik işlemlerinde veya yetkili servisteki operasyonlarda nadiren de olsa taşıtların hasara uğrayabildikleri, davaya esas hasarlı çamurluğun da bu şekilde satıştan önce hasarlandıktan sonra değiştirilip boyanarak taşıtın davacıya teslim edildiğinin anlaşıldığı, bu şekilde macun işlemi olmadan, yedek parçanın sadece boyanarak takılması veya hasarlı parça üzerindeki boyanın sökülerek yeniden boyanması durumunda, işçilik kalitesine bağlı olarak takılan parçanın boya kalınlık değerleri orijinal parça ile uyumlu olduğu, sonradan takılan parçanın orijinal veya yan sanayi yedek parça olup olmadığının ise göz ile muayene veya boya kalınlık ölçümü ile ayırt edilemediğini, meslek ve sanat itibarıyla kaporta/boya uzmanı olmayan ortalama bir kişinin bu durumu fark etmesi mümkün olmadığı için, davaya esas ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, buna göre davalı ve ihbar olunan tarafların “araçta açık ayıp olduğu” iddiasının heyet tarafından doğru bulunmadığı kanaati bildirilmiştir. Tacirler arası ticari satış ilişkilerinde uygulanan TTK’nun 20/1-c bendi uyarınca; Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.TBK’nun 223 maddesi; ” Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmünü; havidir. Her iki bilirkişi heyet raporunda da; davaya esas hasarlı çamurluğun satıştan önce hasarlandıktan sonra değiştirilip boyanarak taşıtın davacıya teslim edildiği, aksinin davalı tarafça ispat edilemediği yönünde kanaat bildirilmiş olup, bu kanaatin teknik ve bilimsel dayanakları raporlarda açıklanmamış ise de; davalı yan gerek cevap dilekçesinde gerekse ilk ikinci bilirkişi heyet raporlarına itiraz dilekçelerinde, dava konusu aracın hasarsız teslim edildiğini, teslim ile aracın ilk servise getirildiği tarih arasında davacı tarafından aracın hasarlı hale getirilerek yetkisiz serviste tamirat yapılmış olabileceğini, öte yandan dava konusu ayıbın gözden geçirme ile anlaşılabilecek açık ayıp olduğunu ileri sürmüştür. Dosyaya mübrez davacının imzasının bulunduğu araç teslim tutanağında aracın hasarsız teslim alındığı yazılı olmakla birlikte, aracın teslim sırasında davacı tarafından muayene edildiğine dair bir kayıt mevcut değildir. TBK’nun 225/1 fıkrası uyarınca; ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Davaya esas hasarlı çamurluğun şekilde satıştan önce hasarlandığı ve sonra değiştirilip boyanarak taşıtın davacıya teslim edildiği yönündeki bilirkişi tespiti, satıcının ağır kusurunu teşkil edeceğinden, davalı, muayene ve ihbar külfetlerinin yerine getirilmediği yönündeki savunmaya dayanamayacaktır. Davalının aşamalarda sürekli ileri sürdüğü hasarın teslimden sonra meydana geldiğine dair savunması, davalı servisi tarafından tutulan 04/03/2014 tarihli, araçta yetkisiz servis tarafından kaporta boya işlemi yapıldığına dair tutanak, aracın 02/01/2014 tarihinde trafiğe çıkmış oluşu da nazara alınarak, hasarın satıştan önce mi sonra mı meydana geldiği yönünde, araç tramer kayıtları da celbedilmek suretiyle bir araştırma yapılması, TBK’nun 225 maddesinin somut olayda uygulama alanı bulup bulmayacağı değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuş, davacının istinaf başvurusu bu yönden haklı bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma kararının mahiyetine göre de davacı vekilinin sair, davalı vekilinin ise vekalet ücretine yönelik istinaf başvurularının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2020 tarih ve 2014/219 Esas – 2020/245 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.