Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1363 E. 2022/1431 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1363
KARAR NO: 2022/1431
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 26/11/2019
NUMARASI: 2017/474 Esas – 2019/1130 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 5015 Sayılı Kanun uyarınca EPDK’nın tanzim ettiği “Dağıtıcı Lisansı” kapsamında faaliyet gösterdiğini, bu faaliyet çerçevesinde belirlediği noktalarda kendi marka ve logosu altında … standartlarında kurulacak/kurulu akaryakıt istasyonlarında akaryakıt, LPG ve madeni yağ satış faaliyeti gerçekleştirdiğini, davalı ile 24/03/2015 tarihli İstasyonlu Bayilik sözleşmesi imzalamak suretiyle davalıya 2 yıl bayilik hakkı tesis ettiğini, imzalanan taahhütname uyarınca 1000 m3 motorin, 5 ton madeni yağı şirketten alıp satmayı davalı yanın kabul ve taahhüt ettiğini ancak davalının bu taahhütleri yerine getirmeyip, müvekkilini zarara uğrattığını, bayilik sözleşmesi süresince satışı yapılmayan eksik beher m3 beyaz ürün için, her yıl eksik alınan ürün bedelinin son cari fiyatı üzerinden hesaplanacak tutarının %5i oranında müvekkili şirketin satılamayan üründen dolayı mahrum kaldığı karı cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının satmayı vaat ettiği ürünleri satamadığını, belirtilen miktar üzerinden beyaz ürün, madeni yağ almamak suretiyle sözleşme hükümlerine aykırı davranarak müvekkilini zarara uğrattığını, davalı tarafın bayilik sözleşmesi sonucunda toplamda 643,478 litre eksik alım yaptığını ve buna karşılık müvekkilinin ihtarname tarihi itibariyle son cari fiyat olan … depo salış fiyatı 3,6202 TL/litre üzerinden hesaplanan bedelin %5’i olan 116,415,95 TL cezai şart alacağının tahakkuk ettiğinin tespit edildiğini ve bayiye Üsküdar … Noterliği’nin ihtarnamesi keşide edilerek sözleşme ihlali anlamına gelen ihtarnameden itibaren 7 gün içinde tahakkuk eden cezai şart bedelini ödemesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davalı tarafça ihtarnameye cevap verilmediğini, sözleşme ve taahhütname gerekleri yerine getirilmediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ise yenilenmeyerek süre hitamında son bulduğunu, bayilik sözleşmesinin ikinci taahhüt periyodu olan 24.03.2016 – 24.03.2017 döneminde davalının müvekkilinden 404.204 litre eksik alım yaptığını, buna karşılık 85.153,65 TL cezai şart alacağının doğduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 42.000,00 TL’lik kısmının işleyecek %7 akdi faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın, taahhütname ile taahhüt edilenden daha az alım yapılması nedeniyle doğan cezai şart alacağı ile akdi faizi talep etmekte olduğunu, müvekkili tarafından, davacının Üsküdar … Noterliği 13.06.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine cevap olarak gönderilen Tokat … Noterliği’nin 20.06.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde de belirtildiği üzere, davacı tarafın iddia ettiği gibi bir taahhüdünün bulunmadığını, müvekkili yazılı herhangi bir taahhüde imza atmadığı gibi sözlü bir taahhütte de bulunmadığını, davacı tarafın dava konusu ettiği taahhüdün gerçek duruma uygun olmayan, fahiş satış tutarları içerdiğini, müvekkilinin davacı tarafın iddia ettiği tutarlarda bir satış taahhüdü bulunduğunu asla kabul etmemekle beraber; dava konusu istasyon, müvekkilinin bayilik sözleşmesi öncesi 5 yıllık başka bir bayilik sözleşmesi kapsamında kullanılmakta iken bu 5 yıllık sözleşmenin ilk 3 yılında atıl kaldığını, kalan 2 yılında ise bayilik sözleşmesinin müvekkili tarafından devralınmak istendiğini, bunun üzerine de davacı tarafla müvekkili arasında, bu iki yıl için, 2 yıllık bayilik sözleşmesi imzalandığını, atıl kalarak 3 yıl süreyle zarar eden istasyonun bu zararını da telafi edercesine, müvekkilin sektöre yeni girmesi fırsat bilinerek davacı tarafından, istasyonun bulunduğu bölge ve şartlar göz önünde bulundurulmaksızın normal yapılabilecek satış miktarının çok üstünde, gerçek duruma aykırı bir taahhüt sözleşmesi imzalatıldığını, 2 yıllık süreçte normal düzeyde satış yapabilmesi bile mümkün değilken taahhütnamede yüklenen fahiş satış miktarlarının gerçekleştirilmesinin beklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı tarafın cezai şart talebini asla kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer mahkemece cezai şarta hükmedilecek ise de, tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber tarafların kusuru ile hüküm altına alınacak cezai şartın hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/11/2019 tarih 2017/474 Esas – 2019/1130 Karar sayılı kararında; “Dava, cezai şart alacağına ilişkindir. Davacı vekili, davalının bayilik sözleşmesine aykırı davrandığını bu nedenle davalının sözleşme hükümleri uyarınca %5 oranında cezai şart tutarının ödemesi gerektiğini iddia etmekte, davalı vekili ise müvekkilinin cezai şart tutarının ödenmesi için gerekli şartları oluşmadığını savunmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, akaryakıt bayilik sözleşmesinde öngörülen yıllık asgari ürün alımı taahüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart alacağından kaynaklanmaktadır. Dosyada mevcut 26.3.2015 tarihli … Sanayi Ticaret Ltd. Şti tarafından verilmiş taahhütnamede; her ne sebeple olursa olsun, bu satış taahhütlerimi ihlal ettiğim takdirde, taahhüt ettiğim halde her bir takvim yıbna/kısteJyevm kriterine veya … tarafından uygun görülecek sair zaman kriterine göre …’ten satın almayı taahhüt ettiğim eksik her beher m3 beyaz ürün (benzin, motorin ve türevleri) için her bir yü için eksik alınan Ürün bedelinin son cari fiyat üzerinden hesaplanacak tutarın % 5 oranındaki karı şart-ı ceza olarak … SANAYİ VE TİCARET Anonim Şirketi (…) (…’e> Hakten ve defaten ödemeyi, ödemediğim takdirde işbu bedelin şirkete vermiş olduğum her türlü nakdi veya gayrı nakdi teminattan tahsilini, cezai şart ödeme taahhüdüm kapsamında, cezai şart talebine ve cezai şart tutarlarına karşı Yargı organları ve/veya İcra Daireleri nezdinde herhangi bir itiraz dermeyan etmemeyi ve cezai şartın tenkisini talep ve dava etmemeyi, söz konusu cezai şartı ilgili olduğu takvim yılı sonu itibariyle veva … in talep zamanlarında, …’in kayıtlarına göre tespit edilecek eksik satış miktarlarından hesap edebileceğim ve hesap edilen ceaai sart tutarını, takip eden takvim yılının Ocak ayı İçerisinde ve/veya …’İn talep zamanlarında- herhangi bir ihtar/ihbar keşidesine ve/veya hüküm istihsaline ve/veya herhangi bir kanuni merasim yürütülmesine hacet kalmaksızın, amerikan doları olarak ve / veya ödeme günündeki TCMB Döviz Satış Kuru üzerinden Yeni Türk Lirası karsılı&ı nakden ve defaten … e ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Davalı … Tarım San.tic.ltd.şti tarafından davacı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş. gönderilen Turhal …Noterliğinin 4.2.2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtamıamede 24.3.2015 tarihli bayilik sözleşmesinin 24.3.2017 tarihinde sona erdiği ve bu tarihten sonra yenilenmeyeceğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Davacı … sanayi ve ticaret A.Ş. tarafından davalı … TARIM SAN.TİC.LTD.ŞT ne gönderilen Üsküdar … Noterliğinin 13.6.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamede 24.3.2015 tarihli taahhütname ile her yıl için toplam 1.000 m3 motorin alım taahhüdünde bulunulduğunu 24.3.2015-24.3.2016 döneminde 356.522 litre motorin satın alındığı 643.478 TL eksik alım yapıldığı ihtarname tarihi itibariyle son cari fiyat olan … depo satış fiyatı 3.6202 TL litre üzerinden hesaplanan bedeli % 5 i olan 116.475.95 TL cezai şartın tahhük ettiği bu bedelin 7 gün içinde ödenmesini aksi taktirde tahsili için yasal yollara başvurulacağının bildirildiği anlaşılmıştır. Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer ‘i nitelikle olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu surece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer ‘i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarım hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz. Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku l.Cilt Gene! Hükümler İstanbul 1976 Sh. 85 3 vd . Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh. 1169-1171: Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bast Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.) TBK’nun 179/1 maddesine göre; bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun yada cezanın ifasını isteyebilir. TBK’nun 179/2 maddesine göre; ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul esmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, ” borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/11 md. değil, 179/1. md hükmü uygulanacaktır Zira. Kanun, 179. Maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikle olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; agesh. 875 vd; Eren Fikret agesh. 1173 vd ; Kılıçoğlu M. Ahmet agesh. 579 vd; Giinay Cevdet İlhan. Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihadı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740) TBK. ‘nun 179/11. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşutunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık süreli, ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ile ilgili “çekince” (ihtirazı kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye kovacağı bir açıklama (şerhi ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun işlenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabılirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir[19. HD.7.4.2014 Tarih.2014/4694 Esas.2014/6585 Karar] 6098 Sayılı T.B.K.nın 182/son. maddesi “… Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir hükmünü haiz ise de, 6102 Saynh T. T.K’nın 22. maddesine uyarınca bu hükmün ticari işlerde uygulanması mümkün değildir.” Bu itibarla tarafların tacir olduğu ve davalının aşırı olduğu gerekçesiyle sözleşmedeki cezai şartın indirilmesini isteyemeyecektir. Ancak kararlaştırılan cezaî şartm borçlunun ekonomik yönden yıkımına neden olacak derecede fahiş olduğunun saptandığı hallerde cezai şarttan indirim yapılacağı Yargıtay’ca kabul edilmektedir. Somut olaya baktığımızda, Turhal 2.Asliye hukuk mahkemesinin 2017/101 Talimat sayılı dosyası ile yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 12.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda 24.3.2015 tarihli taahhütnamenin ikinci yılı yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete 6.4.2016 tarihinde 22.853.76 TL’lık, 15.04.2016 tarihinde 23.464.92 TL’lık 22.4.2016 tarihinde 19.607.21 TL lik, 9.5.2016 tarihinde 19.970,93 TL lık,12.5.2016 tarihinde 23.378.90 TL lıkl9..5.2016 tarihinde 24.659.63 TL lık ,10.6.2016 tarihinde 20.689,61 TL lık motorin verildiği anlaşılmıştır. Bu sebeple davacının davalı tarafından taahhütnameye 24.3.2015-24.3,2016 döneminde uyulmadığı halde sonraki yıllar bakımından herhangi bîr ihtar çekmeden ve ihtirazı kayıt koymadan ifaya devam etmiş olduğundan 24.3.2015-24.3.2016 dönemine ilişkin eksik alım nedeni ile ilişkin cezai şartı talep edemeyeceği, bu durum karşısında ancak son yıla ait cezai şart isteyebileceğinin kabulü gerekeceği kanaatine varılmıştır. 12/03/201 8 Tarihli Serbest Muhasebeci Mali Müşavir … tarafından düzenlenen Bilirkişi Raporunun sonuç bölümünde, -Davalının bir(1) Sözleşme yılında 3.56.522-Litre Motorin satın aldığı, buna göre: 643.478-Litre eksik alım yapmış olduğu, bu miktarın son cari fiyat olan 3.066-TT, üzerinden hesaplanan tutarının 1.972.903,55-TL olduğu, Taahhütname gereği hesaplanacak %5 kar mahrumiyeti cezasının 1 972 903,55-TL X5 %=) 98 645.18-TL olduğu, bu tutara aylık %7oranında akdi faiz uygulanabileceği, -Davalının iki(2) Sözleşme yılında 505.796-Litre Motorin satın aldığı, Buna göre: 494.204-Litre eksik alım yapmış olduğu, Bu miktarın son cari fiyat olan 3,979-TL üzerinden hesaplanan tutarının 1.966.437,72-TL olduğu, Taahhütname gereği hesaplanacak %5 kar mahrumiyeti cezasının (l ,966 437 72- TL X5 % =) 98,321.89-TL olduğu, Bu tutara aylık %7 oranında akdi faiz uygulanabileceği, Davacının talebi ile sınırlı kalma ilkesi gereği olarak, davacının taahhütnamede belirtilmiş kar mahrumiyeti cezası olarak 42.000 00-TL+Akdi Faizini talep etme şartlanın oluştuğu, yapılan incelemede bu tutarın davalının mahvına sebep olamayacağı anlaşılmış olmakla, davanın kabulü…”gerekçesi ile davanın KABULÜNE, 42.000,00 TL cezai şartın 13/06/2016 tarihinden itibaren uygulanacak %7 oranındaki akdi faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılması suretiyle davanın reddine dair karar verilmesi talepli olarak istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hasıl olduğunu, davaya konu olan istasyonun müvekkili şirket ile davacı yan arasında bayilik sözleşmesi imzalanmadan önce 5 yıllık başka bir bayilik sözleşmesi kapsamında faaliyete geçirildiğini, bu noktada söz konusu 5 yıllık bayilik sözleşmesi kapsamında davaya konu istasyonun ilk 3 yılında iş yapamadığını ve atıl duruma düştüğünü, kalan 2 yılda ise bayilik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından devralınmak istendiğini, bu doğrultuda davacı yan ile müvekkili şirket arasında yeni bir bayilik sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili şirketin kendisinden önce istasyonun konu olduğu 5 yıllık sözleşmenin son iki yılını yeni bir sözleşme kapsamında devraldığını, istasyon müvekkilinden önceki sözleşmesi kapsamındaki 3 yılında atıl vaziyette kalmış olduğundan zarar ettiğini ve bulunduğu bölgede de maalesef kötü nama sahip olduğunu, atıl kalmış istasyonun müvekkili şirket tarafından işletilmek istenmesi neticesinde davacı yan ile müvekkili arasında imza altına alınan bayilik sözleşmesi gündeme geldiğinde de, davacı yanın hali hazırda eski 5 yıllık bayilik sözleşmesi dahilinde elde edemediği gelirlerini telafi etmek gayesiyle ve müvekkilinin sektörde yeni olmasını bir nevi fırsat bilmek suretiyle, normal olması gereken satış miktarlarının çok daha üzerinde asgari alım içeren yük altına sokmaya çalıştığını, hali hazırda üç yıl boyunca atıl durumda kalmış bir istasyonun hayata döndürülmesi için ciddi bir masraf gerekmekte ve bu masraf yapılarak atıl istasyon faaliyete geçse bile geçen 3 yıldan beri bölgede olumsuz bir izlenim bıraktığı için normal satış rakamlarını yakalamasının dahi kolay olmadığını, Kabul anlamına gelmemekle yerel mahkemenin bayilik sözleşmesinin ilk senesinin asgari alım taahhüdüne riayet edilmemesine rağmen, davacı tarafından mal tedarikine takip eden yıl için devam edilmesi nedeniyle ilk döneme ilişkin olarak cezai şart isteminin reddine dair kararının yerinde olduğunu, ortada olduğu iddia edilen taahhütnamenin tarihi 24.03.2015 olup, bu durumda da bayilik sözleşmesinin 2 senelik olduğu da birlikte değerlendirildiğinde, sözleşme kapsamında iki dönem bulunmakta olduğunu, ilk dönemin 24.03.2015-24.03.2016 tarihleri arasına ilişkin, ikinci dönemin ise 24.03.2016 tarihinden sonrasına ilişkin olduğunu, 24.03.2015-24.03.2016 arası olan ilk dönemde müvekkili şirket eksik alım yapmış olmasına rağmen, devam eden dönemde müvekkilinin alıma devam etmiş, davacı yanın da tedarike devam etmiş olduğunu, davacı yanın, tedarike devam ederken geçmiş döneme ilişkin olarak herhangi bir ihtirazı kayıt öne sürmeksizin tedarik işlemini sürdürdüğünü, müvekkilinde geçmiş döneme ilişkin olarak davacı tarafından cezai şart talep edilmemiş olması neticesinde söz konusu cezai şartın bundan sonrası için de talep edilmeyeceğine dair haklı bir düşünce ve güven hasıl olduğunu, bu nedenle, davacı yanın mezkûr döneme ilişkin cezai şart talep etmesi kötü niyetin delili niteliğinde olup reddinin gerektiğini, buna ilişkin mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, Yargıtay kararlarında da, tedarikin çekince konmaksızın devam etmesi halinde ceza koşulunun istenemeyeceğine hükmedildiğini, nitekim dosyada mübrez bilirkişi raporunda da 24.03.2015-24.03.2016 dönemi için var olan eksik alımlara dair davacı yan tarafından hiçbir bildirim yapılmadığının açıkça tespit edilmiş ve ispatlanmış olduğunu, bununla birlikte somut olayı net bir şekilde yansıtmak adına ilk döneme ilişkin tespitlere bu noktada tekrar değinmek gerektiğini, müvekkili şirketin davacı yan ile sözleşme imzalarken sektöre yeni girmekte olduğunu, davacı yan tarafından dayatılmaya çalışılmış olan asgari alım miktarlarının tamamen müvekkili şirketin sektörde yeni olmasından istifade etmek suretiyle ve sözleşmedeki davacı yanın üstün konumundan faydalanılması neticesinde vuku bulmuş olduğunu, 3 yıl boyunca atıl kalan bir işyerinin yeniden hayata döndürülmesi için ciddi bir zaman gerektiğini, hali hazırda üç yıl boyunca atıl kalmış istasyonun çevrede bıraktığı olumsuz intiba ile davacı yanın dayattığı yüksek ve fahiş olan asgari alım miktarı birlikte ele alındığında, bunun gerçekleşmesinin zaten hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ortada olduğunu, mahkeme tarafından hüküm kurulurken hayatın ve somut durumun gerçeklerinin de değerlendirilmesi gerektiğini, mahkeme ikinci yıla ilişkin olarak cezai şart talep edilmesinin mümkün olduğuna karar vermiş olsa da, bunun taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu hüküm haksız olup, usul ve yasaya da aykırılık teşkil etmekte olduğunu, eğer sözleşme devam ediyor olsaydı ve sonraki dönemler için de sözleşmenin gereği yerine getirilmek suretiyle mal alım ve tedarik işlemi devam etmiş olsaydı, davacı yanın 24.03.2015-24.03.2016 döneminde olduğu gibi cezai şarta ilişkin olarak ihtirazı kayıt koymaksızın tedarike devam edeceğini, davacı yanın kuvvetle muhtemel bir şekilde bu durumu aynı tarzda gelecek dönemler için de devam ettireceğini, sözleşme kapsamında taraflar arasındaki hukuki ilişki devam etmekteyken davacı yanın hiçbir şekilde ne yazılı ne de sözlü olarak müvekkiline cezai şart konusunda herhangi bir bildirimde bulunmadığını, sözleşmenin devam etmemesi sonucunda mal alımının müvekkili tarafından durdurulmasına müteakip davacı yanın birden cezai şart talep etmek yoluna başvurduğunu, ayrıca mahkeme aksi kanaatte olsa bile, yerel mahkemenin cezai şarta ilişkin olarak hak ve nefaset kuralları gereğince en yüksek oranda indirim yapması gerektiğini, davacı yan ile müvekkili şirketin birbiriyle kıyaslanması halinde davacı yanın faaliyetlerine devam edeceği ve müvekkili şirketle olan hukuki ilişkinin sona ermesinin ise davacının tüm faaliyetlerinin içerisinde çok küçük bir yere sahip olacağının kesin olduğunu, buna karşın müvekkili şirket ise, davacı yana kıyasen iktisadi ve ticari olarak güçsüz konumda olup, onun için huzurdaki davaya konu miktarların müvekkilinin iktisadi hayatının geleceğini etkileyecek rakamlar olduğunu, bu durumun dahi hak ve nefaset kuralları kapsamında indirimin gereği olduğunu, müvekkilinin tacir olduğundan bahisle indirim talep edemeyeceği şeklinde aleyhe bir durumun da söz konusu olmadığını, mevzuata göre, tarafların sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kendi iradeleri doğrultularında cezai şart ve diğer hükümleri tanzim edebilir olduklarını ancak, bu sözleşme özgürlüğünün sınırının ise TBK madde 26, 27 ve 182 ve TMK madde 23 olduğunu, yni, fahiş cezai şartın indirilmesinin talep edilmesinin tacir açısından da mümkün olduğunu, ayrıca, cezai şartın müvekkilinin ekonomik olarak gelişimini etkileyen, sınırlayan ve engelleyen bir husus olduğunu, müvekkilinin kişilik hakkının kapsamına, onun ekonomik gelişimi ve bu ekonomik gelişimin sınırlandırılmasının da dahil olduğunu, dolayısıyla TBK madde 26, 27 ve 182 TMK madde 23 birlikte değerlendirildiğinde, ahlaka aykırılık ve kişilik hakları çerçevesinde fahiş cezai şartın indirilmesinin lazım geldiğini, davacı yanın yüzde 5 kar mahrumiyeti karşılığın cezai şart olarak ödenmesini talep ettiğini, sonuç itibariyle, mahkemenin cezai şart konusunda hiçbir indirim yapmadan talebi olduğu gibi kabul ettiğini, cezai şartın indirilmesine dair mevzuatta yer alan hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatlarını uygulamayarak hukuka aykırı ve adaletsiz bir sonuca hükmettiğini beyanla açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerden ötürü İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/474 E., 2019/1130 K. Sayılı 26.11.2019 tarihli kararının kaldırılmasına, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemenin gerekçeli kararının içeriğinde yer alan müvekkili şirketin 24.03.2015-24.03.2016 dönemi yönünden davalının taahhütlerini yerine getirmediği sabit olmakla birlikte, bu dönem yönünden herhangi bir ihtar çekilmediği ve ihtirazı kayıt koymadan ifaya devam edilmiş olduğundan bu dönem yönünden cezai şart talep edilemeyeceği yönündeki tespit ve değerlendirmesinin hatalı olduğunu, Yerel Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 05.10.2018 tarihli raporda, ilk taahhüt dönemine ilişkin son derece hatalı bir değerlendirme yapılmış olup işbu görüş ve tespitin kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle bilirkişilere verilen görev, taraflar arasında akdedilen sözleşme ve taahhütnamede eksik alım nedeni ile her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce davacı tarafından karşı tarafa ihtirazı kayıt bildirilmesi veya ihtar çekilmesinin gerekip gerekmediği veya benzeri hüküm bulunup bulunmadığının tespiti olup, yerel mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun 14. sayfasında, “Bu bağlamda konuyu değerlendirdiğimizde ne sözleşme ne de taahhütnamede ceza koşulunun istenebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce davacı bayi tarafından karşı tarafa ihtirazı kayıt bildirmesi veya ihtar çekilmesine yönelik bir hükme rastlanmamıştır.” tespitine yer verildiğini, bu görüşe istinaden önceki dönemlerde talep edilmemesinin, sonrasında cezai şart talep edemeyeceği anlamına gelen bir sözleşme maddesi olmamakla birlikte, davacı müvekkilinin açıkça önceden feragat ettiğine ilişkin bir beyanının da olmadığını, Yerel mahkemenin, davacı müvekkilinin, davalı tarafından taahhütnameye 24.03.2015-24.03.2016 döneminde uyulmadığı halde sonraki yıllar bakımından herhangi bir ihtar çekmeden ve ihtirazı kayıt koymadan ifaya devam etmiş olduğundan 24.03.2015-24.03.2016 dönemine ilişkin eksik alım nedeni ile cezai şart talep edemeyeceği görüşünün tamamen hatalı olduğunu, dosya kapsamı incelendiğinde, müvekkilinin bayilik sözleşmesinin 1. taahhüt periyodu olan 24.03.2015-24.03.2016 döneminde davalı bayiye eksik ürün alımı nedeniyle keşide etmiş olduğu Üsküdar … Noterliği’nin 13.06.2016 tarih-… yevmiye numaralı ihtarnamesinin Yargıtay’ın aradığı anlamda tonaj ihlalini bildirir ihtar niteliğinde olduğunu, bu ihtarnamede; davalı tarafça ilk dönem yönünden ne kadar ürün alımı yapıldığı ve taahhüdüne göre ne kadar ürün alınmadığı, bu miktarın ne kadarlık bir cezai şarta tekabül ettiği belirtilerek işbu tonaj ihlalinin tanzim ve imza edilen taahhütname ve bayilik sözleşmesinin esaslı bir ihlali anlamına geldiği, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde tahakkuk eden cezai şart bedelinin ödenmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının davalıya ihtar edildiğini, burada ilk dönemin bittiği gün yani günü gününe ihtar keşide edilmesini beklemenin iş hayatının işleyişine ve Yargıtay kararlarına uygun olmadığını, önemli olanın bu konudaki iradenin ileri sürülmesi olduğunu, nitekim bahsi geçen ihtarname ile dönem bitiminden sonra müvekkilinin çekincesini bildirerek, bu anlamda ihtirazi kaydını davalıya karşı ileri sürmüş olduğunu, Ayrıca 12.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda “davacının 1. sözleşme döneminin bitiminden sonra davalıya eksik alım miktarı ve cezasını bildirmek üzere 13.06.2016 tarihinde ihtarname göndererek kar mahrumiyeti cezasını talep ettiği, çekincesini bildirmiş ve uyarılarını yapmış olduğu” belirtilerek müvekkilinin talep edebileceği cezai şart miktarının hesaplandığını, buna karşılık eksik ürün alımına ilişkin davacı müvekkili tarafından ihtarname gönderilmediği, çekince konulmadığı yönünde yoruma gidilmesinin kabul edilemeyeceğini, bilirkişilerin raporlarında belirttiği Yargıtay kararlarının ise somut olaya hiçbir şekilde uymadığını, Yargıtay kararlarında yıllar itibariyle hiçbir şekilde eksik ürün alımına ilişkin çekince konulmadığı veya ihtar keşide edilmediği hususlarının yer aldığını, oysa ki, somut davamda böyle bir durumun söz konusu olmadığını, sözleşmenin zaten iki yıllık olduğunu, ilk yılın bitiminden sonra tonaj ihlali ihtarını içerir ihtarnamenin davalıya ayrıntılarıyla keşide edildiğini, ikinci yıl için de işbu davanın açıldığını, müvekkilinin birinci ve ikinci taahhüt dönemi yönünden cezai şarta talep hakkı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının onanmasına, katılma yolu ile istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkemenin gerekçeli kararının içeriğinde yer alan “müvekkili şirketin 24.03.2015-24.03.2016 dönemi yönünden davalının taahhütlerini yerine getirmediği sabit olmakla birlikte, bu dönem yönünden herhangi bir ihtar çekilmediği ve ihtirazı kayıt koymadan ifaya devam edilmiş olduğundan bu dönem yönünden cezai şart talep edilemeyeceği” yönündeki tespit ve değerlendirme yönünden ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ürün alım taahhüdüne aykırı davranıldığından bahisle cezai şart talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 24.03.2015 tarihli ve 2 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Ürün Alım Taahhütnamesi imzalanmıştır. Davalı tarafından davacıya gönderilen 14.02.2017 tarihli Noter ihtarnamesi ile, sözleşmenin 24.03.2017 tarihinde sona ereceği ve taraflarınca yenilenmeyeceğinin bildirildiği, davacı tarafından davalıya gönderilen 13.06.2016 tarihli Noter ihtarnamesi ile, bayilik sözleşmesinin birinci taahhüt periyodu olan 24.03.2015 ila 24.03.2016 döneminde 356.522 litre motorin satın alındığı, toplamda 643.478 litre eksik alım yapıldığı, ihtarname tarihi itibariyle 116.475,95 TL cezai şart alacağının tahakkuk ettiği, ihtarname tarihinden itibaren 7 günlük süre içerisinde söz konusu bedelin taahhütnamede belirlenen fiili ödeme tarihine kadar işleyecek aylık akdi temerrüt faizi ile birlikte ödenmesinin ihtar edildiği görülmektedir. Davalı tarafından, imzalandığı cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlar ile ikrar edilen ürün alım taahhütnamesi; “….her ne sebeple olursa olsun, bu satış taahhütlerimi ihlal ettiğim takdirde, taahhüt ettiğim halde her bir takvim yılına/kıstelyevm kriterine veya … tarafından uygun görülecek sair zaman kriterine göre …’den satın almayı taahhüt ettiğim eksik her beher m3 beyaz ürün (benzin, motorin ve türevleri) için her bir yıl için eksik alınan ürün bedelinin son cari fiyat üzerinden hesaplanacak tutarının % 5 oranındaki karı şart-ı ceza olarak … Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne nakden ve defaten ödemeyi, ödemediğim takdirde işbu bedelin şirkete vermiş olduğum her türlü nakdi veya gayrı nakdi teminattan tahsilini, cezai şart ödeme taahhüdüm kapsamında, cezai şart talebine ve cezai şart tutarlarına karşı yargı organları ve/veya icra daireleri nezdinde herhangi bir itiraz dermeyan etmemeyi ve cezai şartın tenkisini talep ve dava etmemeyi, söz konusu cezai şartı ilgili olduğu takvim yılı sonu itibariyle veya …’in talep zamanlarında, …’in kayıtlarına göre tespit edilecek eksik satış miktarlarından hesap edebileceğim ve hesap edilen cezai şart tutarını, takip eden takvim yılının Ocak ayı içerisinde ve/veya …’in talep zamanlarında herhangi bir ihtar/ihbar keşidesine ve/veya hüküm istihsaline ve/veya herhangi bir kanuni merasim yürütülmesine hacet kalmaksızın, Amerikan Doları olarak ve/ veya ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden Yeni Türk Lirası karşılığını nakden ve defaten …’e ödemeyi…ayrıca bayi tarafından uzun bir süre asgari alım taahhüdüne uyulmaması halinde, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinde … tarafından fesih hakkının kullanılmamış olmasının, asgari alım taahhüdünün uygulama alanının zımnen … tarafından ortadan kaldırılmış olarak kabul edilmeyeceğini, bayi tarafından sözleşme süresince uzun bir süre asgari alım taahhüdünün yerine getirilmediğinin … tarafından tespit edilmesi halinde dahi, sözleşme fesih hakkının … tarafından kullanılmaması durumu dahil olmak üzere …’in asgari alım taahhüdünden dolayı talep hakkının varlığının devam ettiğini ve ortadan kaldırılmadığını kabul ve taahhüt etmiştir” düzenlemesini içermektedir. Davacı tarafından, dava dilekçesinde davalının, sözleşmenin birinci taahhüt döneminde 643,478 litre ve ikinci taahhüt döneminde 404.204 litre eksik ürün aldığı, bu şekilde taahhüdüne aykırı davrandığı ve birinci dönem için 116.475,95 TL, ikinci dönem için ise 85.153,65 TL cezai şart alacağının oluştuğu beyan edilmiş, Mahkemece alınan 12.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davalının birinci sözleşme yılında 643.478 litre, ikinci sözleşme yılında ise 494.204 litre eksik alım yapmış olduğu ve birinci dönem için 98.645,18 TL, ikinci dönem için 98.321,89 TL cezai şart bedeli talep edilebileceği; talimat mahkemesi aracılığı ile alınan bilirkişi raporunda ise davalının 98.320,89 TL cezai şart bedelini ödemesinin iktisaden mahvına sebep olmayacağı tespit edilmiş, Mahkemece ikinci yıl için bilirkişi raporu ile belirlenen 98.321,89 TL cezai şartın talep edilebileceğinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak 42.000,00 TL’nin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edimdir. Taraflar arasında asgari alım taahhüdü düzenlenmiş olup buna aykırı davranılması halinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılmıştır. Buna göre sözleşmede öngörülen cezai şart TBK’nın 179/2. maddesinde düzenlenen ifaya bağlı cezai şarttır. Her ne kadar mahkemece, davalı tarafından ilk sözleşme yılındaki taahhüde uyulmamasına karşın, davacı tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt konulmadan ve ihtar çekilmeden sözleşmenin ifasına devam edildiği, bu nedenle 24.03.2015 ila 24.03.2016 tarihleri için eksik alım nedeniyle cezai şart talep edilemeyeceği, ancak son yıla ilişkin cezai şart talep edebileceğinden bahisle ikinci yıla ilişkin cezai şart istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/4518 Esas 2022/547 Karar sayılı emsal ilamı da nazara alınarak, davacı dağıtım şirketinin taahhütnamede, bayilik sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süre içinde, asgari alım taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde cezai şart isteme hakkını saklı tutmuş olduğu, ayrıca taahhütname ile davalının cezai şart bedelini davacının talep ettiği zamanda ödemeyi taahhüt ettiği, davacı tarafından davalıya birinci sözleşme dönemi için 13.06.2016 tarihli Noter ihtarnamesi gönderilmek suretiyle, bu döneme ilişkin cezai şart bedelinin talep edilmiş olduğu, talimatla alınan bilirkişi raporu ile belirlendiği üzere hesaplanan her iki döneme ilişkin cezai şart bedelinin davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı nazara alınarak birinci sözleşme dönemi için bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere 98.645,18 TL, ikinci sözleşme dönemi için ise dava dilekçesi ile talep edilen 85.153,65.TL olmak üzere toplam 183.798,83 TL cezai şart bedelinin talep edebileceğinin kabulü gerekçesi ile taleple bağlı kalınarak 42.000,00 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, gerekçede yalnızca ikinci sözleşme dönemi yönünden ve dava dilekçesindeki talepten fazla olarak 98.321,89 TL cezai şartın talep edilebileceğinin kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Bu kapsamda davalı tarafın sözleşmeden önceki yıllara dair değerlendirme yapılması ve talep edilen cezai şartın fahiş olması nedeniyle indirilmesi gerektiğine dair tüm istinaf sebeplerinin reddine, davacı tarafın kararın gerekçesine dair istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde öngörüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi kararında kanunun uygulanmasında veya gerekçesinde hata bulunması halinde yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekir. Her ne kadar davacı tarafından dava dilekçesinde aylık %7 oranında temerrüt faizinin hangi tarihten itibaren işletilmesinin talep edildiği beyan edilmediğinden ancak dava tarihinden itibaren faize hükmedilebilir ise de, davalı tarafından bu husus istinaf sebebi yapılmadığından açıklanan bu gerekçelerle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacının katılma yolu ile istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarih ve 2017/474 Esas – 2019/1130 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın KABULÜ ile 42.000,00 TL cezai şartın 13/06/2016 tarihinden itibaren uygulanacak %7 oranındaki akdi faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 2.869,02 TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 717,26 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.151,76 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan bilirkişi ücreti, harçlar, tebligat, posta ve müzekkere gideri olarak sarf edilen toplam 7.371,46 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Kabul edilen dava yönünden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre davacı lehine hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 9-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca davalıdan alınması gereken 2.869,02 TL harçtan, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 717,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.151,77‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 17,00 TL dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkmesi’ne gidiş – dönüş masrafı olmak üzere; toplam 165,6 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Davalı tarafından sarf edilen harç giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.