Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1345 E. 2022/1686 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1345 Esas
KARAR NO: 2022/1686 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/460 Esas – 2019/995 Karar
TARİHİ: 10/10/2019
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının iş makinesi kiralama işiyle iştigal eden müvekkili firmada makine kiralama temsilcisi olarak işe alındığını, taraflar arasında 23/07/2014 tarihli iş sözleşmesinin imzalandığını, davacının müvekkili nezdinde çalışmakta iken dürüstlük, ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışları nedeni ile iş sözleşmesi hak etmediği halde ihbar öneli de tanınarak feshedilmek istendiğini, ihbar öneli süresi içinde dahi dürüstlük ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı tutumunu devam ettiren davalının iş sözleşmesinin bildirim önelsiz ve tazminatsız olarak feshedilmek zorunda kalındığını, davalıya keşide edilen ihtarnamede de belirtildiği üzere, davalı işin ifası amacıyla müvekkili şirketin davalının kullanımına sunduğu cep telefonu ve bilgisayardaki mevcut müşteri bilgilerini sildiğini, müvekkili şirkete ait bilgisayar ve cep telefonunu şirketin müşteri bilgilerini sildikten sonra iade ettiğini, müvekkilinin müşterilerine erişmekte sıkıntı yaşadığını, davalının aynı iş kolunda başka bir firmada çalışmaya başlayarak ve müvekkilinin müşterilerine ulaşarak çalıştığı firmaya yönlendirdiğini, müvekkili firma müşterilerinden birine fiyat teklifinde bulunduğunun tespit edildiğini, aralarındaki sözleşmesine aykırı davrandığını ve cezai şart ödemesi gerektiğini, müvekkilinden almış olduğu en son brüt maaşı üzerinden hesaplanacak 12 aylık brüt ücret tutarı olan 38.550,00 TL’nin davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacı şirkette 23/07/2014 – 30/12/2016 tarihleri arasında kiralama sorumlusu olarak görev yaptığını, davalı müvekkilinin davacı şirkette görev yaptığı süre boyunca etik kurallar çerçevesinde işverenin istediği doğrultuda ve kalitede çalıştığını, başarılı hizmetleri nedeni ile sürekli takdir edilen bir çalışan olduğunu, iş akdinin davacı şirket tarafından haklı ve geçerli bir sebep gösterilmeksizin 13/12/2016 tarihli fesih bildirimi ile sonlandırıldığını, İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesinde 2017/1104 esas sayılı dosyası ile işe iade davasının bulunduğunu, müvekkilinin iş akdinin davacı işveren tarafından haklı ve geçerli bir sebep gösterilmeden sonlandırıldığını, rekabet yasağının bu sebeple devamının mümkün olmadığını, müşteri portföyünün müvekkili tarafından kullanıldığı iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davalı müvekkiline husumet yöneltilmesinin davacı tarafın haksız kazanç elde etme, açılan işe iade davacı hususunda müvekkiline gözdağı verme ve mevcut çalışanlarına mobing uygulamak maksadından ibaret olduğunu, davacının iddia ve taleplerinin tümüne itiraz etmekle birlikte davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2019 tarih 2017/460 Esas 2019/995 Karar sayılı kararında; Dava, hukuki niteliği itibariyle, TBK’nun 446. maddesi uyarınca işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıyla, sözleşmede yer alan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller,Sgk kayıları, sicil kayıtları, İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesi’nin 2017/1104 Esas sayılı dosyası ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir. İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesi’nin 2017/1104 E. Sayılı dosyasının incelenmesinde; mahkememiz davalısı tarafından, mahkememiz davacısı aleyhine işe iade davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda iş akdinin haklı ya da geçerli bir nedene dayandığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve davacı …’in işe iadesine karar verildiği, davalı tarafın istinaf başvurusu sonucunda da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin 2018/2221 Esas 2019/834 Karar sayılı kararı ile başvurunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça davalı ile hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükümlerine aykırılık nedeniyle doğan cezai şartın talep edildiği, davalı tarafça davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın 444 ila 447. Maddeleri arasında düzenlemiştir. TBK’nın 447/2 maddesine göre; “Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.” İşverenin işçinin rekabet yasağına aykırı davranmasından dolayı cezai şartı isteyebilmesi için TBK m. 447/2 uyarınca sözleşmenin işçi tarafından haksız olarak feshedilmesi gerekir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/5412 Esas 2017/7227 Karar Sayılı İlamı) Eldeki dava bakımından; iş akdinin haksız feshine dayalı olarak İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesi’nin 2017/1104 Esas sayılı dosyasından işe iade davası açıldığı, anılan dosyadan iş akdinin feshinin haksız olduğu tespit edildiği, dosyanın istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği, TBK 447/2 maddesi uyarınca iş akdinin haksız feshi halinde rekabet yasağı sona ereceği, bu hali ile davacının rekabet yasağına dayalı olarak tazminat isteminde bulunmasının yerinde olmadığı, dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile reddine karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; somut olayda davalı tarafından açılan işe iade davasının “işverenin fesih bildiriminde iddia ettiği hususları kanıtlayamadığı” gerekçesi ile kabul edildiğini, dosyaya kazandırılan resmi kayıtların (SGK ve Vergi Dairesi cevabi yazıları) tek başına işverenin fesihte haklı olduğunu ortaya koymakta olup, işverenin fesih sebebinin haklı olduğu tanık anlatımları ile de desteklendiği halde işe iade davasına bakan Mahkemenin işverenin iddialarını kanıtlayamadığını kabulle davalının işe iadesine karar verdiğini, Müvekkilin işe iade talepli davanın başından beri davalının davasında samimi olmadığını, işe iade davasının maddi sonuçlarından yararlanmak amacıyla dava açtığını bildirdiğini Mahkemenin müvekkilin iddialarını ispatlayamadığına karar vermiş ise de, işe iade kararı akabinde davalının işe davet edilmesine rağmen davete icabet etmemesi ile işe iade talebinde samimi olmadığını, davalının işe iade talebiyle İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesinin 2017/1104 E. sayılı dosyasında açtığı davanın kabul edildiğini, bu karara yönelik itirazın reddedilerek kararın kesinleştiğini, Kararın kesinleşmesi üzerine, davalının Kadıköy … Noterliğinden 10.06.2019 tarih ve … yevmiyeli ihtarı göndererek işe iadesini talep ettiğini, davalının işe iade talebinin müvekkil tarafından kabul edilerek Ankara … Noterliğinden 17.06.2019 tarihinde … yevmiye ile gönderilen ihtar ile; davalı 01.07.2019 tarihinde saat 09:00’da eski işinde aynı şartlarla işe başlamak üzere davet edildiğini, Davalının başvurusu üzerine, makul bir tarih de bildirerek davacıyı aynı şartlarla işe başlamak üzere davet eden müvekkili şirket, davacının işe başlayacağını düşündüğü için 01.07.2019 günü SGK’na işe giriş bildirgesi de verdiğini ve davacının işe girişinin yapıldığını, Davalının işe başlaması beklenen 01.07.2019 günü müvekkili şirkete ulaşan Kadıköy … Noterliğinden 28.06.2019 tarihinde … yevmiye ile gönderilen ihtar ile davalı bu sefer işe başlamayacağının bildirildiğini, İşe iade davasının kabulü, davalının işe başlayacağı konusundaki irade beyanı ve müvekkilin işe daveti üzerine iş akdinin kaldığı yerden devam etmeye başladığını, davalının daha sonra işe başlamayacağını bildirerek yeni irade beyanı ile akdi kendisinin feshettiğini; İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesinin 2017/1104 E. sayılı işe iade yargılamasında, davalının işe iade talebinin samimi olmadığını, davalının yalnızca işe iade davasının mali sonuçlarından faydalanmayı amaçladığını, davalının bu talebinin samimi olmadığını gösteren birçok delilin dosyaya sunulduğunu, buna karşın davalının bu yöndeki niyetini mahkemenin görmediğini ve işe iade kararının kesinleştiğini, işe iade kararının kesinleşmesinden sonra yaşanan süreçte, önceki savunmalarının haklılığını, iş akdi haklı nedenlerle fesih edilen davalının feshe adeta müvekkili zorladığını, müvekkil işverenlikten davalının ayrılmak istediğini ve hiçbir zaman işe başlama gibi bir amacının olmadığını, yalnızca işe iade davasının mali sonuçlarından faydalanmak amacıyla bu davayı açtığını ve davete rağmen belirlenen tarihte işe başlamadığını Mahkemenin kabulünün aksine iş akdinin işçi tarafından feshedildiğini, davalı hakkında rekabet yasağının sona ermeyeceğini, Bu hususun Yargıtay içtihatlarında belirtildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/22-1035 E. ve 2017/534 K. sayılı kararında “Öte yandan işçinin işe iade yönündeki başvurusunun da samimi olması gerekir. İşçinin gerçekte işe başlama niyeti olmadığı halde işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönündeki başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir…….Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 04.12.2013 gün 2013/22-428 E. 2013/1626 K. ve 16.04.2014 gün 2013/22-1106 E. 2014/538 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır (…)” şeklindeki tespitiyle bu hususun vurgulandığını; Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 10. maddesi dikkate alındığında davalının 12 aylık brüt maaşı tutarında tazminatı müvekkili şirkete ödemesine karar verilmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava TBK’nun 444/1 fıkrasına dayalı rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasında iş sözleşmesinin; cezai şart başlıklı 10. Maddesinde; işçinin iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve işvereni zor durumda bırakacak şekilde ve zamanda feshetmesi veya işyerine ait müşteri portföyünü, şirket bilgilerini ve iş yerinde çalışma süresince edinmiş olduğu ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasının tespiti ve bu bilgileri 3. Şahıslar ve firmalar ile paylaşmasının tespiti halinde 4857 İş kanununda düzenlenen ihbar tazminatından hariç olarak, işçi işverene 12 aylık brüt maaş tutarını tazminat olarak defaten ödemekle yükümlüdür.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı vekilince iş sözleşmesinin 4857 Sayılı İş Kanunun 25/II fıkrası uyarınca haklı nedenle feshedildiği, davalının sözleşmenin feshedilmesinden önce ve fesihten sonra davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren rakip firmada çalışmaya başladığı, davacı işyerinde kiralama temsilcisi olarak çalışan davalının davacı müşteri portföyünü ve bilgilerini çalışmaya başladığı diğer firma ile paylaştığını ileri sürerek sözleşmenin 10. Maddesi uyarınca cezai şart talep etmiştir. Davalı tarafından, davacının iş sözleşmesini haksız feshettiği ve davacıya karşı işe iade davası açıldığı savunulmuştur. Mahkemece celbedilen İstanbul Anadolu 28. İş Mahkemesi’nin 2017/1104 esas, 2018/220 karar sayılı dosyası kapsamından, iş bu dosya davalısı tarafından iş bu dosya davalısı aleyhine feshin haksız olduğu gerekçesi ile işe iade davası açıldığı, mahkemece feshin haklı ya da geçerli bir nedene dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve …’in işe iadesine karar verildiği, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin 2018/2221 Esas 2019/834 Karar sayılı ilamı ile ve kesin olarak reddine karar verildiği anlaşılmıştır. TBK’nun 444/1 maddesi uyarınca, Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. TBK’nun 444/2 fıkrası uyarınca, rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin 10. Maddesinde sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için kararlaştırılmış yazılı bir rekabet yasağı anlaşması mevcut olmayıp, anılan sözleşme hükmü sözleşmenin işçi tarafından haksız feshi veya işçinin sözleşme devam ederken işyerine ait müşteri portföyünü, şirket bilgilerini ve iş yerinde çalışma süresince edinmiş olduğu ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasının yahut bu bilgileri 3. şahıslar ve firmalar ile paylaşması hallerinde ödenecek cezai şart tutarına ilişkin olup, ihbar tazminatına ek olarak cezai şart ödeneceğine dair son cümle de sözleşme sonrası döneme ilişkin TBK’nun 444/1 maddesinde öngörüldüğü şekilde bir rekabet yasağı düzenlemesinin mevcut olmadığını ortaya koymaktadır. Öte yandan bu hükmün sözleşme sonrası dönemi de kapsayacak şekilde rekabet yasağına ilişkin bir düzenleme içerdiği kabul edilse dahi; mahkeme gerekçesinde de isabetli olarak belirtildiği üzere sözleşmenin davacı tarafından haksız feshedildiğinin kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit hale geldiği ve rekabet yasağının TBK’nun 447/2 fıkrası uyarınca davacı işverenin sözleşmeyi haksız feshi ile son bulduğu anlaşılmış olup, davacının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacının davalıdan TBK’nun 444 ve sözleşmenin 10. maddesine dayalı cezai şart talep edemeyeceği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.