Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1342 E. 2022/1801 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1342 Esas
KARAR NO: 2022/1801 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/864 Esas – 2019/848 Karar
TARİH: 30/09/2019
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Taraflar arasında akdedilen protokoller kapsamında, davalı …’nın müvekkili şirkete 1.350.000,00 TL borç para verdiğini, müvekkili şirketin her ay 25.000,00 TL olmak üzere toplam 60 ay boyunca 1.500.000,00 TL’yi …’ya ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, aynı zamanda borçların teminatı olarak müvekkili …’nun borçlu lehtarı …A.Ş olmak üzere lehtarın cirosunu havi 60 ay için 60 adet 25.000,00 TL tutarında bono tanzim ederek davalıya teslim edildiğini, bunların yanısıra davalı …’ya tesis edilen borç ilişkisine teminat olması amacıyla ….A.Ş’nin %20 hissesinin devredildiğini, bu suretle şirkete ortak olduğunu, diğer davalı …’nın da müvekkili şirkete yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atandığını, söz konusu borç ilişkisi kapsamında müvekkilleri tarafından davalıya aylık ödemelerin yapıldığını, davalı tarafından ödenen tutar oranındaki bonoların müvekkillerine teslimi sağlandığını, ancak bir müddet sonra ödeme yapılması akabinde senedin iade alınması ve teminat hisselerinin geri verilmesi sürecinde sıkıntı ve sorunlar yaşanmaya başlanıldığını, bu sürece ilişkin olarak müvekkilleri tarafından açılan ve devam eden birden fazla dava ve suç duyurusu bulunduğunu, davalı …’nın şirket ortağı, davalı …’nın da yönetim kurulu başkan yardımcısı olmasına rağmen müvekkilleri ile aralarındaki husumet sebebiyle müvekkili şirkete maddi ve manevi zarar vermek, şirketin düzenini bozmak, şirketi batırmak ve hatta asılsız suçlamalar ve resmi makamlara yapılan iftira niteliğindeki başvurular ile şirketi kapattırmak kastıyla hareket ettiklerini, davalılar tarafından müvekkili şirket hakkında itfaiye ruhsatı olmadığı ve bu sebeple kapanması yönünde İstanbul İtfaiye Müdürlüğü’ne bir çok defa asılsız dilekçeler verilerek şikayette bulunulduğunu, Şişli Belediyesi Ruhsat Müdürlüğü’ne usulüne uygun bir ruhsata sahip olunmadığı yönünde asılsız/haksız şikayetlerde bulunulduğunu, Şişli Belediyesi Yapı Müdürlüğü’ne defalarca yalan beyan ve haksız şikayette bulunularak müvekkili şirketi bir çok defa yapı denetimine maruz bıraktırarak zora soktuklarını, defalarca ödeme isteği olmasına rağmen art niyetli olarak ödeme yerlerini şirkete belirtmemek sureti ile ödemelerin yapılmasına mani olmak ve yine bu bahane ile senetlerin üzerine icra masrafları ve avukatlık ücreti ekleyerek icra işlemini şirketin en yoğun olduğu ana denk getirerek tahsil etmeye çalıştıklarını, müvekkili şirket aleyhine resmi kurumlara yapılan usulsüz başvurular ve şikayetler ile şirketin ticari itibarının zedelendiğini, müvekkili şirketi haksız ve hukuka aykırı şekilde basarak kasadaki parayı muhasebeci ve müdürden zorla almaya çalışmak suretiyle şirketi ve şirket çalışanlarını manevi zarara uğrattıklarını, müvekkili tarafından mal alımlarının yapıldığı firmalar ile mail ve kargo yoluyla iletişim kurarak …A.Ş’ne yapılacak mal temini ve mal sevkiyatını engellemeye çalıştıklarını, davalıların, şirketin maddi ve manevi zararlarını tazminle yükümlü olduklarını, açıklanan nedenlerle; davalıların ticari, maddi ve manevi hayatı engeller nitelikteki eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesi ve şu anda müvekkillerinden beklenemeyecek durumda olduğundan talep sonucu tahkikat aşamasında kesin olarak belirleme hakkı saklı kalmak kaydıyla geçici olarak asgari şimdilik 1.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi zararların yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, her bir davacının hangi müvekkiline ilişkin ne talebi olduğunun belirsiz olduğunu, davacılar tarafından taleplerinin somutlaştırılmadığını, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davalı …’nın usul ve yasaya uygun şekilde şirket ortağı olup; hisse bedelini ödeyerek şirket hisselerini devraldığını, protokol şartlarından birisi de müvekkiline yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevinin verilmesi ve aylık 25.000,00 TL lik ödeme taahhüdü olduğunu, … dava dilekçesindeki iddia edilen tutarı şirket hisselerini devralması sebebi ile ödediğini, söz konusu tutarın asla şirkete borç verme gayesiyle ödenmediğini, taraflar arasında imzalanan protokole göre de müvekkiline yönetim kurulu başkan yardımcılığı ve ayrıca aylık 25.000,00 TL lik ödeme taahhüdü kapsamında 60 adet bono düzenlenerek teslim edildiğini, iddia edildiği gibi davalı … şirkete borç para vermiş olsa idi taraflar arasında usulüne uygun olarak bir hisse devri sözleşmesinin imzalanmayacağını, kaldı ki söz konusu hisse bedelinin ödendiği zaman davalı müvekkili …’nın şirket ortağı olmadığını, ortağı olmadığı şirkete o kadar yüksek bir tutarı borç vermesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın, davalı müvekkili …’nın ortaklığını bertaraf ederek mahkemeyi yanıltma çabasında olduğunu, dava dilekçelerinde müvekkili aleyhine başlatılan soruşturma dosyasından bahsedildiğini, söz konusu dosyada tüm delillerin toplandığı ve savcı tarafından tarafların dinlendiğini, karşı tarafın dosyada dahi iddialarını doğrular nitelikte hiçbir delil savcılığa sunamadığını, müvekkilerinin asla şirketi zarara uğratma amacı ile hareket etmediğini, aksine davacı … ve dava dışı …’nun yaptıkları usulsüzlükler nedeni ile şirketin daha fazla zarara uğraması için çabaladığını, açıklanan nedenlerle; öncelikle davacıların taleplerinin neye ilişkin ve hangi davacının hangi davalıdan ne talep ettiği belirsiz olduğundan somut olmayan iş bu davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, davacıların mesnetsiz dava dilekçelerinden anlaşılabildiği kadarıyla konusu gereği davacı … bakımından aktif husumet yokluğundan, davalı … bakımından pasif husumet yokluğundan davanın usulden reddine, davacıların haksız ve kötü niyetli ikame ettikleri iş bu davanın hukuki temeli bulunmadığından ve talep edilen huşularda hukuki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/09/2019 tarih 2017/864 Esas 2019/848 Karar sayılı kararında; “Dava dosyanın 6545 sayılı yasanın 45.maddesi uyarınca niteliği itibariyle heyete tevdi edilmiş ve mahkememiz heyetince yargılamaya devam olunmuş yine tensip tutanağında her ne kadar yargılamanın konusu nedeniyle yazılı usul uygulanması kabul edilmiş ise de, bilahire davanın yazılı usul değil, basit usule tabi olduğu anlaşılmış ve bu husus heyet duruşmasında düzeltilmiştir. Dava dilekçesindeki muğlaklık ve davalı tarafın talebi de dikkate alınarak davacıdan taleplerini açıklaması istenmiş ve bunun üzerine de davacı tarafça 22/02/2018 tarihli dilekçesi ile taleplerine açıklık getirilmiştir. Dava, hem tüzel kişi hem de tüzel kişinin ortağı ve yöneticisi olan … tarafından şirketin yönetim kurulunda başkan yardımcısı olan davalı … Çankaya’ya karşı 6102 sayılı yasanın 369. Maddesindeki özen yükümlülüğüne aykırı davranışından dolayı yönetici sorununa dayalı 500,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminat ve yine aynı kişiler tarafından 6102 sayılı yasanın 557. Maddesine dayalı olarak diğer davalı ve aynı zamanda şirket hissedarı olan …’ya karşı da 500,00 TL maddi ve 10.000,00 manevi tazminat davası olarak açılmıştır. Davacı taraf dilekçesi, davalı taraf cevap dilekçeleri, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ve tüm dosya kapsamınca, davacıların davalı …’ya ilişkin maddi manevi tazminat davalarının pasif sıfat yokluğundan, diğer davalı …’ya ilişkin maddi ve manevi tazminat davalarının ise ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Açılan davada, davacı vekili açıkça davasının 6102 sayılı yasanın 369,553 ve 557. Sayılı maddelerine dayandırdığını belirttiğinden ve 6102 sayılı yasanın 457. Maddesinde yönetim kurulu veya denetçilerin sorumluluğuna ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 6102 SY’nın anonim şirketlere ait 11. Bölümündeki hukuki sorumluluk başlığı altındaki bölümde düzenlenmiş olması ve 557. Maddenin müteselsil sorumluluk hallerinde sadece iç ilişkide değil dış ilişkide de kusura göre hüküm tayini için getirilmiş ve İsviçre Borçlar Kanununun bu yöndeki benzer maddesindeki eleştiriye konu kısımdaki yapılan değişikliğe parelel olarak BK. 43 ve 44. Maddesi göz önünde tutulmak sureti ile yapılmış olan, tamamen müteselsil sorumluluk hususunda ilişkin yönetici ve denetçilere karşı açılan davalar yönünden açıklayıcı bir düzenleme olup, davalı …’nın, davacı şirketin sadece ortağı olduğu, yöneticisi ve denetçisi olmadığı bu nedenle davacıların bu davalıya karşı yapmış oldukları talepleri yönünden bu davalının pasif sıfatının olamayacağına kanaat getirilmiş ve bu nedenle de onun hakkındaki maddi ve manevi tazminat davasının pasif sıfat yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafın diğer davalıya yönelik olarak dile getirdikleri maddi zarar dayanakları yönünden ise belediyelere, bankalara ve hizmet alınan firmalara yazılan yazının içeriğine bakıldığında, davalı …’ın eyleminin yönetici sorumluluğuna dayalı bir kısmı ilgili kurumlara (belediye gibi) hatırlatmada bulunarak, eksiklik olup olmadığı, var ise giderilmesine dönük denetim talebini içerdiği, diğer banka ve hizmet alınan firmalara ilişkin bildirimlerinin ise yönetime seçildiğinin bildirimi yanında bu yönetimde alınan karar uyarınca şirketi bağlayıcı işlemlerin ne şekilde imzalanması halinde bağlayıcı olacağının bildirilerek uyarılması ve aksine işlem var ise kabul edilmeyeceğine dair oluşan yönetim temsil ve yönetimde alınan karara uygun davranış ve işlemlerde bulunulmasını sağlamaya dönük olduğu, şirket zararına olmadığı sabittir. Nitekim davacı tarafça 05/08/2018 tarihili dilekçesine ek olarak zararlandırıcı eyleme dayanak olarak sunulan … Ltd. Şti tarafından düzenlenmiş 08/09/2017 tarihli ve yine …. Ltd. Şti tarafından düzenlenmiş 28/09/2017 tarihli fatura içerikleri dikkate alındığında yangın önlemeye dönük yapılan işlemler ve alınan malzemelere ilişkin olduğu, bunun da şirketin idari cezalara maruz kalmasının önlenmesini sağlaması yanında yangın riskinin ortadan kaldırılması veya yangın halinde gerekli müdahale malzemelerinin teminine ilişkin olduğu, şirket için gider olarak kabul edilse bile bunun zorunlu olduğu, zarar olarak değerlendirilemeyeceği, aksine olası büyük zararları önlemeye ilişkin olduğu bu nedenle de maddi zarar oluşmadığı, davacı tarafça maddi zararın ispatlanamadığı bu nedenle maddi zarar taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacıların bu davalı …’ya karşı açmış oldukları manevi zarar yönündeki iddialarının yine maddi zarara ilişkin eylemlerinin gösterildiği oysa davalının bu eylemlerinin zararlandırıcı olmadığı bu nedenle de tüzel kişilerin itibarının da zarara uğramadığı keza manevi zararın başka türlü de davacı tarafça ispatlanamadığı, bir kısım dilekçedeki anlatımların ise dava konusu ile ilgisinin olmadığı, (tefecilik, hisse alım ve dava dışı … ile ilgili anlatımların, soruşturma dosyalarının vs.) dikkate alınamayacağı ve bu kişiye ilişkin manevi tazminat davasının da ispatlanamamış olduğu, yine kasadaki paranın zorla alındığı belirtilmiş olsa bile bunun için tanık dinlenmesine de gerek görülmemiş zira bu şekilde bir eylem olduğu sabit olsa bile bunun ancak haksız fiil oluşturabileceği ve bu haksız fiilin ise şirket yönünden itibarının sarsılmasına, manevi zarara uğramasına yol açmayacağına kanaat getirilmiş olduğundan davacı tarafın bu kişiye karşı manevi zarar talebinin de reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davacının davalı …’ya ilişkin maddi ve manevi tazminat davasının pasif sıfat yokluğundan reddine,2-Davacının, davalı …’ya ilişkin maddi ve manevi tazminat davasının ayrı ayrı esastan reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin 30.09.2019 tarihinde kurduğu hükmün gerekçesinde, davalı … ‘nın resmi kurumlara yapmış olduğu gerçeklere tamamen aykırı başvuruların esasen müvekkili şirketi daha büyük tehlikelerden koruma gayesiyle yapmış olduğunu, dolayısıyla herhangi bir zarardan bahsedilemeyeceğini, bu çerçevede davanın reddine karar verildiğini açıkladığını, Müvekkili şirketin restoran ve gıda sektöründe adını duyurduğunu, başarılı ve saygın bir şirket olduğunu, bünyesinde bir çok personelin istihdam ettiğini, personel maaşlarını ödediğini, alacak ve borç hesaplarına göre ödeme aldığı/verdiği bankalarla olan irtibatının davalı … tarafından yazılan yazılarla ödemelerini iptal ettiğini, durdurduğu dava dosyasına sunulduğunu, Davalı … tarafından İstanbul İtfaiye Müdürlüğü’ne, Şişli Belediyesi Ruhsat Müdürlüğü’ne, Şişli Belediyesi Yapı Müdürlüğü’ne sözlü ve yazılı olarak şikayette bulunulduğunu, bu hususların aydınlatılması için yerel mahkemeye beyan dilekçesinde talepte bulunulduğunu ancak yerel mahkeme tarafından kabul görmediğini, Yerel mahkeme tarafından şirketin hissedarı … yönünden pasif husumet yokluğundan, şirket yönetim kurulu başkan yardımcısı … yönünden ise zarar doğmadığından davanın reddedilmesinin usule, yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, dosyanın yerel mahkemede yeniden görülmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket yöneticisine karşı yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat, şirket ortağına karşı açılan haksız eyleme dayalı tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle; davalı …’ya karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının pasif sıfat yokluğundan, davalı …’ya karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir. Karar karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili dava dilekçesi ile; 22/02/2018 ve 11/10/2018 tarihli açıklama dilekçelerinde; davacı … ‘ın TTK’nun 555 maddesine dayalı dava açtığını, davalı …’nın yönetici olduğu dönemde; müvekkili şirketin işleyişini durdurmak için çalışılan tüm bankalara yazılar yazıp, başvurularda bulunmak sureti ile hesaplarda karışıklıklara neden olarak maaşlar, çekler ve her nevi faturanın ödenmesini engellediğini, müvekkili şirketi haksız ve hukuka aykırı şekilde basarak kasadaki parayı muhasebeci ve müdürden zorla almaya çalışmak suretiyle şirketi ve çalışanları manevi zarara uğrattığını, müvekkili şirket tarafından mal alımlarının yapıldığı ve çalışılan firmalar ile mail ve kargo yoluyla iletişim kurarak; şirkete yapılacak mal temin sevkiyatını engellemeye çalıştığını, müvekkili şirket işletilirken birtakım usulsüzlükler yapıldığı iddiaları ile müvekkileri aleyhine … A.Ş’ye kayyım atanması talepli sorumluluk davası açıldığını ileri sürerek, davalının bu eylemleri nedeniyle şirketin uğradığı maddi ve manevi zararın tespiti ile şirkete ödenmesini talep etmiş; yine şirket ortağı davalı …’nın ise davacı şirket hakkında itfaiye ruhsatı olmadığı ve bu sebeple kapanması gerektiği yönünde İstanbul İtfaiye Müdürlüğü’ne bir çok defa haksız/asılsız dilekçeler vererek şikayette bulunduğunu, yine davacı şirket hakkında Şişli Belediyesi Ruhsat Müdürlüğü’ne şirketin usulüne uygun bir ruhsata sahip olmadığı yönünde bir çok defa asılsız/haksız şikâyetlerde bulunduğunu, Şişli Belediyesi Yapı Müdürlüğü’ ne defalarca yalan beyan ve haksız şikâyette bulunarak, davacı şirketi bir çok defa yapı denetimine maruz bırakmak suretiyle zora soktuğunu, davacı şirketin bu davalıdan aldığı borç karşılığında teminat olarak verdiği şirket hisselerini taraflar arasındaki mutabakat neticesinde iade etmediğini, senetlerin ödenmek istenmesine rağmen, ödeme yerlerini şirkete belirtmemek sureti ile ödemelerin yapılmasına mani oduğunu, senetlerin üzerine icra masrafları ve avukat ücreti ekleyerek icra işlemlerini restoranın en yoğun olduğu ana denk getirerek tahsil etmeye çalıştığını, davalının bu eylemleri nedeniyle şirketin uğradığı maddi ve manevi zararların tespiti ile şirkete ödenmesini talep etmiştir. Davacı şirketin incelenen sicil kayıtları kapsamından; davalı …’nın şirket yönetici olmayıp ortağı olduğu, davalı …’nın 04/02/2016 tarihli olağan genel kurulu kararı ile üç yıl süre ile yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, şirket ortağı olmadığı, aynı karar ile davacı ve aynı zamanda şirket ortağı …’ın, yine dava dışı ve ortak olmayan …’nun yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri, bu tarihten sonra herhangi bir genel kurul toplantısı yapılmadığı, akabinde 24/08/2016 tarihinde … ile …’ın katıldıkları yönetim kurulu toplantısında alınan karar ile, davalı …’nın yönetim kurulu üyeliğinin sona erdirilmesine yerine …’nun seçilmesine karar verildiği görülmüştür. Davacı …’ın yapılan son genel kurul toplantı tutanağı hazirun cetveline göre 100.000,00-TL sermayeli şirkette %30 oranında pay sahibi olduğu anlaşılmıştır. Şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için mülga 6762 sayılı TTK’nın 341. Maddesinde şirket genel kurulunda bu yönde karar alınması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiş iken dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 408/1 ve 479 maddelerindeki düzenleme ve bu husustaki Yargıtay yorumu karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekmektedir. Bu husus dava şartı olup mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı …’ın şirket ortağı olduğu ve TTK’nun 555 maddesine dayalı olarak davalı …’ya karşı yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat davası açabilmesi için, genel kuruldan bu yönde bir karar almasına gerek bulunmadığı; öte yandan davacı şirketin TTK’nun 408/1 ve 479/3-c maddelerinde yer alan düzenleme karşısında, davalı …’ya karşı TTK’nun 553 maddesine dayalı sorumluluk davası açabilmesi için genel kuruldan bu yönde bir karar alınmış olmasının zorunlu ve dava şartı olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında; dava şirket genel kurulunda bu yönde alınmış bir genel kurul kararı mevcut değildir. 6100 Sayılı HMK’nun 115/2-2cümle hükmü uyarınca, eksikliği tespit edilen dava şartının tamamlanabilir mahiyette olması halinde, mahkemece eksikliğin giderilmesi için davacıya sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, verilen süre içerisinde eksikliğin giderilmemesi halinde davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; davacı şirketin davalı …’ya karşı açtığı sorumluluk nedeniyle tazminat talebi bakımından dava tarihinden önce alınmış bir genel kurul kararı mevcut olup olmadığının sorularak dosyaya ibrazının sağlanması, böyle bir karar alınmamış ise bu eksiklik tamamlanabilir nitelikte olduğundan, mahkemece davacı şirket vekiline, davalı …’ya karşı sorumluluk davası açılabilmesi için TTK’nun 408/1 ve 479/3-c bendi uyarınca genel kurul kararı alınması için sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, verilen kesin süre içerisinde eksikliğin giderilmemesi halinde bu talep bakımından davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, dava şartı olan bu husus üzerinde durulmaksızın, bu davalıya yönelik talepler bakımından esasa girilerek hüküm kurulması hatalı olmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 355. maddesi gereğince resen gözetilen sebeple HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca kabulüne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kaldırma gerekçesine göre davacılar vekilince ileri sürülen diğer istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmemesine, karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının usulen KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/09/2019 tarih ve 2017/864 Esas- 2019/848 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/1-a4 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.