Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1336 E. 2022/1368 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1336 Esas
KARAR NO: 2022/1368 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/870 Esas – 2020/186 Karar
TARİH: 26/02/2020
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkilinin 10 yıldan daha uzun bir süredir Birleşik Arap Emirlikleri ‘nin Abu Dhabı kentinde yaşadığını, 2016 yılında arkadaşı dava dışı ancak davalı şirketin diğer ortağı olan …’ın müvekkiliyle telefon ve e-mail yolu ile temasa geçtiğini, Kadıköy ilçesinin İstanbul’un eğlence merkezi olduğunu, … Cafe’nin işletmecilerinin işi bırakmak istediğini, birlikte ortaklık kurarak bu Cafe-Bar’ın işletmesini almayı genel konjonktür gereğince yer ve zaman olarak müsait ve iyi olduğunu, ticari anlamda iyi yatırım olacağını ve her ay düzenli olarak bir gelir elde edeceklerini söylediğini, müvekkilinin eski arkadaşı olan …’a olan güveni ve Türkiye’de yatırım yapma isteğiyle teklifi kabul ettiğini, bunun üzerine … ile birlikte 19.12.2016 tarihinde merkezi … mah. … sokak No:… Kadıköy/İstanbul adresi olan %50- %50 ortaklık yapısına sahip olan İstanbul Ticaret Siciline … numarası ile kayıtlı … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını, şirkete müdür olarak 20 yıllığına …’ın atandığını, müvekkilinin bunun yanında … Cafe/Bar işletmesini devir almak için de eski işletmecilerine …’ın da payı dahil olmak üzere toplam 280.000,00 TL ödeme yaptığını, şirket kurulup işletme devir alındıktan kısa bir süre sonra işletme açıldığını ve faaliyetine başladığını, müvekkilinin yurtdışında yaşadığından şirketin işleyişi ve hesaplan hakkında şirketin müdürü … ile telefon ve elektronik posta ile haberleşme konusunda mutabık kaldıklarını, şirket müdürü ile birkaç ay şirketin işleyişi hakkında sıradan bilgiler vermekle birlikte gerçek anlamda şirketin hesapları ile ilgili olarak hiçbir açıklayıcı bilgi vermediğini, son iki yıldır ise şirket müdürü …’ın müvekkilin telefonlarına çıkmadığı gibi elektronik posta veya gsm mesajlarına dönmemeye ve şirket ile ilgili hiçbir bilgi ve hesap vermemeye başladığını, müvekkili şirket kurulduğundan beri şirket hesaplan ile ilgili olarak hiçbir bilgi alamadığı gibi hesaplarla ilgili olarak resmi veya gayri resmi olarak da hiçbir evrak veya banka kaydının da kendisine gönderilmediğini, bunun yanında şirketin müvekkiline bilgi vermemek için bu zamana kadar kanunen hesap dönemi sonundan itibaren 3 ay içinde yapması gereken genel kurulları dahi yapmadığını, müvekkilinin ticari anlamda istismar edildiğini ve dolandırıldığını, bir şirketi ayakta tutan birkaç unsurdan birisi ortaklar arası güven ve faaliyetlerin gelir-giderlerin sarihliği ve ortak karar alma ve yönetme olguları olduğunu belirtmiş olup, açıklanan sebepler gereğince müvekkilinin haklı sebeplerden dolayı davalı şirketten çıkmasına izin verilmesine, karara en yakın tarih itibariyle davalı şirketin gerçek piyasa değeri üzerinden hesaplanacak ayrılma akçesinin davalı şirketten alınarak müvekkiline verilmesini, bu zamana kadar ödenmemiş kar payının davalı şirketten alınarak müvekkiline ödenmesini, ayrılma akçesi ve kar payına dava tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya katılmadığı gibi cevap dilekçesi de sunmamış olup, davalı vekili son duruşmaya iştirak ederek alınan bilirkişi raporları doğrultusunda davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/02/2020 tarih ve 2018/870 Esas – 2020/186 Karar sayılı kararında; ”….Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payı ile kar payı alacağının tahsiline yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, -Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu haklı sebeplerle ortaklıktan çıkma ve çıkma payı ile kar payı alacağının tahsiline yönelik davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde müvekkilinin haklı nedenle davalı şirketten çıkmasına izin verilmesi ve kendisine bu kapsamda ayrılma akçesi ve safi kar payının ödenmesi istemi ile dava açtıklarını, müvekkilinin şirketten ayrılma istemine ilişkin olarak, dava dilekçesinde de açıklandığı üzere müvekkil davalı şirkete ortak olması için her ay düzenli gelir elde edeceği söylenerek şirket diğer ortağı … tarafından ikna edildiğini, %50 ortaklık payı ile şirkete ortak olan müvekkil, … cafe/bar işletmesini devralırken eski işletmecilere ortağı …’ın da payı dahil olmak üzere 280.000 TL ödeme yaptığını, ancak işletme faaliyete başladıktan sonra şirketin işleyişi ve hesapları hakkında şirket müdürü … tarafından kendisine bilgi verilmediği gibi hesaplarla ilgili de hiç bir evrak gönderilmemiş olup, müvekkil ne kar payı ne de başka bir ad altında şirketten hiçbir gelir elde etmediğini, ortaklar arasında güven ilişkisinin zedelenmiş olduğunu, bu şartlar altında şirket ortaklığının sürdürülebilir olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2011/298 E.- 2014/16278 K. Sayılı kararında da belirtildiği üzere ” …az sayıda ortak arasındaki anlaşmazlık ve güven ilişkisinin zedelenmesi” şirketten haklı olarak çıkma sebebi iken mahkeme tarafından eksik incelemeye dayalı, hatalı bilirkişi raporları karara esas alınarak davanın reddine karar verildiğini, aynı bilirkişilerden alınan dosyadaki 3 raporda da itirazlarını karşılayacak değerlendirmeler yapılmadığını, Mali müşavir bilirkişiden alınan kök rapor hesaplamalar bakımından eksik ve hatalı bir rapor olmanın ötesinde talepleri hakkında değerlendirmeler içermediğinden 2 kez ek rapor aldırdıklarını, Ancak mali hesaplamalar yönünden eksikliklerin giderilmediğini, ilk ek rapor hazırlanırken itiraz dilekçelerinde dosya içerisinde yer almadığının anlaşıldığından kök rapora itirazlarıının değerlendirilmeden ek rapor hazırlandığının tespit edildiği, bu itirazlarının belirtilmesi üzerine , dosyanın yeniden ek rapor alınmak üzere yine aynı bilirkişilere tevdii edildiğini, ek rapora itiraz dilekçesinde belirttiği üzere rapora itiraz dilekçesinde dosya içerisinde yer almadığından itirazlarının ilk ek raporda değerlendirilmemiş ve yine haberleri olmadan ve dilekçe dosya içerisine alınmadan ikinci kez ek rapora gönderildiğini, dosya kapsamında aldırılan eksik incelemeye dayalı ve itirazlarının görülmediği değerlendirilmediği raporların esas alınarak hüküm kurulduğunu, bu eksik inceleme dışında haklı nedenin varlığına ilişkin değerlendirme bakımından da haklı nedenin varlığı, her somut olayın özelliklerinin kendi içinde değerlendirilmesi sureti ile MK madde 2 kapsamında hakim tarafından takdir edilmesi gerektiğini, bilirkişinin raporunda bu hususta yapılan değerlendirmeler taraflarınca sunulan ve yerleşik hale gelen Yargıtay kararında yer alan olayların içeriğinden daha farklı olduğunu, dava konusu olayda ise gerek dava dilekçelerinde gerekse de rapora itiraz dilekçelerinde belirttiikleri üzere şirketi sorumlu müdür …’ın yönetmekte olduğunu ve davacı müvekkile de hiçbir bilgi ve belge vermemekte, kar dağıtım kararı almamakta, genel kurul yapmamakta ve tüm karı kendi yedinde tutmakta olduğunu, her ne kadar mahkeme tarafından gerekçeli kararda bu hususların ispatlanamadığı davanın reddine sebep gösterilmiş ise de ortaklar arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği ve ortaklığın müvekkil açısından çekilmez hale geldiğinin, mali anlamda değerlendirme bakımından …’ın şirketin kar payını yedinde tutması ve şahsi olarak tasarrufta bulunması hususuna hiç değinilmemiş ,ortaklar hesabı ve kasa hesabına bakılması itirazlarında defalarca tekrarlandığını bu hususta inceleme yapılmadığını, ortaklar hesabı ile kasa hesabına bakılması durumunda şirketin tüm karının … tarafından kullanıldığı ve örtülü kazanç sağlamış olduğunun görülebileceği halde inceleme yapılmadığını, hukuki değerlendirme bakımından da mahkeme gerekçesi Yargıtay İçtihatları ile çelişir nitelikte olduğunu, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 26.2.2020 tarihli 2018/870 E.- 2020/186 K. Sayılı eksik incelemeye dayalı, Yargıtay Kararları ile çelişki içerisindeki usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 638/2 maddesi uyarınca açılmış olan, davacının ortağı olduğu davalı limited şirketten haklı sebeplere dayalı olarak ayrılma payı ödenerek çıkmasına karar verilmesi ve davacı ortağın ödenmeyen kar paylarının tesbiti ile davalıdan tahsili, istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabi olduğu, 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı, 16/3. maddesinde değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesinin mecburi olduğu, gösterilmemişse davacıya tespit ettirileceği, tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmayacağı, 16/4. maddesinde noksan tespit edilen değerler hakkında 30. madde hükmünün uygulanacağı, 21. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddesinde (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar ve ilâm harcının 1/4’ünün peşin alınacağı, 30. maddesinde yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunacağı, takip eden oturuma kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmayacağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu, 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmayacağı düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde ayrılma akçesinin ödenmesi karşılığında davalı şirket ortaklıklığından çıkmasına ve davacı ortağın ödenmeyen kar paylarının tesbiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ancak istediği ayrılma akçesi miktarı ile, ödenmesini talep ettiği kar payı miktarı ile ilgili dava değerini bildirerek, bu değer üzerinden nispi harç yatırmadan, tek maktu harç yatırarak dava açmıştır. Mahkemece davacıya bu talebi yönünden dava değeri açıklattırılarak harç ikmali yaptırılmadan yargılamaya devam edilerek karar verildiği görülmüştür. Belirtilen hususlar Harçlar Kanunu’nn 28, 30 ve 32 maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu durumda, harç alınması kamu düzenine ilişkin olup re’sen nazara alınacağı gözetilerek, mahkemece davacı tarafça talep edilen ayrılma akçesi miktarı ve talep edilen kar payı miktarı açıklattırılıp, bu miktar üzerinden nispi harcın yatırılması hususunda süre verilip, harcın yatırılması halinde işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı tarafça, mahkemece alınan bilirkişi raporlarına karşı verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesinde;” daha önceki beyanlarımızda da belirttiğimiz üzere şirketi, sorumlu müdür … yönetmekte ve davacı müvekkile de hiçbir bilgi ve belge vermemekte, kar dağıtım kararı almamakta, genel kurul yapmamakta ve tüm karı kendi yedinde tutmaktadır. Mali Müşavir tarafından itirazlarımız doğrultusunda ortaklar hesabı ile kasa hesabına bakılması durumunda şirketin tüm karının … tarafından kullanıldığı ve örtülü kazanç sağlamış olduğunun görülecek ve müvekkilin haklılığı bir kez daha somut verilerle sabit olacaktır,” şeklinde beyanda bulunup itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep ettiği halde davacının kök ve 1. Ek rapora karşı verdiği beyan dilekçelerinin uyap sisteminden çıktı alınarak dosya arasına konulmadığı ve bilirkişilerce davacı tarafın rapora yönelik verdiği beyan dilekçelerindeki itirazların değerlendirilmediği gibi gerekçeli kararda da davacı vekilinin itirazlarının mahkemece tartışılıp değerlendirmediği görülmektedir. Öte yandan davacı tarafça dava dilekçesinde sadece mahkeme gerekçesinde haklı sebep olup olmadığı irdelenen nedene değil, ayrıca dava dışı ortak …’ın şirketin kazançlarını yada faaliyetlerini tamamen kendi çıkarlarına hasretmekte olduğu ve şirketin kar payını yedinde tutması ve şahsi olarak tasarrufta bulunması sebebine de dayanmıştır. O halde mahkemece, davacının dayandığı tüm sebepler ve buna ilişkin dayandığı deliller incelenip değerlendirilerek, bu yönde ve davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik verdiği beyan dilekçelerindeki itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor veya yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/8798 Esas – 2014/14978 Karar sayılı kararı da benzer yöndedir.) HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.4-6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/870 Esas- 2020/186 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.