Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1327 E. 2022/1295 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1327
KARAR NO: 2022/1295
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2020
NUMARASI: 2016/371 Esas – 2020/231 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticinin Azli)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile müvekkillerinin, … Ltd. şirketinde ortak olduklarını, davalı …’in 100.000,00 TL müvekkillerinin ise her biri 50.000,00 TL sermaye ile şirkete ortak olduklarını, söz konusu … LTD. ŞTİ’nin ana sözleşmesinde … ve …’in şirket müdürü oldukları ve şirketi her hususta müşterek imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındıklarını, şirketin, amacı ve konusu gereği inşaat işi yapmakta ve malzemeleri de farklı şirketlerden aldığını, … A.ş de söz konusu şirketin çalıştığı firmalardan biri olduğunu, şirket ortağı ve müdürü olan müvekkilinin …’i arayan … A.ş yetkilisi … Tic. LTD. ŞTİ’nin kendilerine borçlu olduğunu bildirerek, borcun ne zaman ödeneceği konusunda bilgi talep ettiğini, müvekkilinin borcun dayanağı belgeyi talep eden müvekkiline, e-mail yoluyla üç adet 100.000,00 TL’lik senet fotokopisi gönderdiğini, söz konusu senetlerde ki imzaları tanımayan müvekkilinin araştırmaları sonucu, imzanın şirketin diğer müdürü …’in eşi …’e ait olduğun ve davalı …’in şirketteki imza yetkilerini kullanabilmesi amacıyla eşi …’e vekalet vermiş olduğunu öğrendiğini, şirketin çift imza ile temsil edilmesi gerekirken davalıların tek imza ile … A.ş’ye şirketi borçlandırmaya çalıştıklarını, söz konusu firmadan malzeme alan davalıların bunun karşılığında tek imza ile, (yani Şirket ortağı ve müdürü olan …’i temsilen kocası davalı …’in imzası ile) … A.ş’ye senet verdiklerini, ayrıca davalıların bu senetlerin karşılığında aldıkları söz konusu malzemeleri nerede kullandıklarının da belli olmadığını, davalıların aynı yolla başka şirketlerden malzeme alıp almadığını bilmeyen müvekkillerinin icra tehdidi altında olduğunu, davalılara ulaşamayan müvekkilinin senetlerin icraya verilmesi durumunda çift imza kuralı gereğince itiraz etme ihtimalinin de olmadığını, ayrıca şirket adına hiçbir işlem yapamayan müvekkillerinin şirket yetkilisinin bu eylemleri nedeniyla zarara uğradığını, bu nedenle şirket ana sözleşmesine ve şirket imza sirkülerine aykırı olarak tek imza ile … A.ş’ye verilmiş olan senetlere karşı şirket adına bir avukata vekalet verilerek tedbirli olarak Menfi Tespit Davası açılabilmesi ve şirket işlerinin devam ettirilebilmesi için öncelikle davalıların şirketi temsil yetkisinin tedbiren kaldırılarak, şirketin diğer ortağı ve temsilcisi(müdürü) davacı …’e şirketi tek başına temsil etme yetkisi verilmesini, davanın kabulü ile davalıların temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … süresinde davaya cevap vermemiş, 13/06/2016 tarihli dilekçesinde; … A.Ş’ye senet olarak verdiği ödemenin 300.000,00 TL değil 500.000,00 TL olduğunu, …’da 3 adet 100.000,00 TL’lik senet olmadığını, 2 adet 100.000,00 TL’lik senet olduğunu, bunun sebebinin ise …’nın 2015 yılı 5. Ayından sonra mallarını sattığı Düzce ve Bolu bölgesindeki bayilerin bayi satışlarından dolayı rahatsızlık duyup … yöneticilerine şikayette bulunması üzerine …’nın mallarını kendilerine sevk etmediğini, bunun üzerine senetleri ve müşteri çeklerini geri istediklerini, bir kısım müşteri çekleri ile 2 adet 100.000 TL’lik senedi kendisinin iade aldığını ve müşteri çeklerini evrak mukabilinde müşterilerine iade ettiğini, 2 adet 100.000 TL’lik senedi ortaklarından muhasebeden sorumlu olan …’e teslim ettiğini, 100.000 TL’lik senetlerden bir tanesinin de ortaklarının babası …’e imza mukabilinde … çalışanı tarafından teslim edildiğini, ödemelerden davacı şirket ortaklarının haberi olduğunu, davacıların kendisini maddi manevi zarara uğrattıklarını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalılar vekili tarafından sunulan 21/11/2016 havale tarihli dilekçede özetle; davalılardan …’in; ”… Ltd.Şti”’nin ortağı olduğunu, diğer davalı ve eşi …’in ise şirketin ortağı olmadığını, eşinden aldığı vekaletle şirketteki eşinin şirket için edimlerini yerine getiren kişi olduğunu, şirket ana sözleşmesinde davacılardan … ve müvekkili …’in, müşterek imza ile şirketi temsile yetkili olduklarını, kalan 2 adet 100.000,00.TL.lik bonoların şirketin … A.Ş.’ye olan 120.000,00.TL’lık borcu için iade edilmediğini, tüm bu kurulan ilişkiden ve iade alınan evraktan ortakların bilgisinin olduğunu, kayıtların dava dışı … A.Ş.’de mevcut olduğu gibi, anılan şirketin online bir ödeme ve satış bilgi işlem merkezi olup tüm piyasaya hakim bir şirket olup uygulaması şifre mukabili tüm bayilerde bulunduğunu ve ancak bayiinin bu şifreyi bildiği takdirde sistemde işlem yapabildiğini ve tüm safahatı gördüğünü, bahsedilen şifreyi kullanan kişinin de davacı … olduğunu, bu sebeple bu şirketten bu konu ile ilgili evrak ve dökümanın celbi gerektiğini, davacıların davayı ispatla yükümlü olup, davanın haksız olarak açıldığını, davacıların kanunun verdiği yetkiyi kötüye kullandıklarını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/02/2020 tarih ve 2016/371 Esas – 2020/231 Karar sayılı kararı ile; ” …haklı sebebin varlığı bakımından ise davacının ispat yükü bakımından, Medeni Kanunun, D. İspat kuralları, I. İspat yükü, “Madde 6 -Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklindeki hükmü ve HMK m.190’da, “ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmüne göre, davacının üzerinde olan ispat yükü çerçevesinde, açıklanan şekilde, dosya kapsamından, davalıların şirketi zarara uğratmış olduğuna ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı, mahkememizin 26/09/2019 tarihli celsesinde, inceleme günü olarak belirlenen 22/10/2019 tarihinde ticari defter ve belgelerin ibrazı hususunda davacı vekilinin yüzüne karşı yapılan ihtarata rağmen defter ibrazında bulunmadığı, inceleme gün ve saatinde hazır olmadığı, inceleme gününden sonraki tarih olan 14/02/2020 tarihinde mazeret bildiriminde bulunduğu ancak mazereti belgelendiremediği anlaşılmakla, davacıların dosyaya sundukları delillerle davalarını kanıtlayamadıkları anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “İspatlanamayan davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı … ile müvekkillerinin … LTD. ŞTİ’ne birlikte ortakları olduklarını, söz konusu şirketin ana sözleşmesinde … ve …’in şirket müdürü oldukları ve şirketi her hususta müşterek imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındıklarının düzenlendiğini, davalı …’in imza yetkisini verdiği vekalet ile diğer davalı eşi … aracılığı ile kullandığını, şirketin çift imza ile temsil edilmesi gerekirken davalıların çift imza kuralına aykırı olarak … A.Ş’den malzeme alan davalıların bunun karşılığında tek imza ile (yani Şirket ortağı ve müdürü olan …’i temsilen kocası davalı …’in imzası ile) … A.Ş’ye senet verdiklerini, söz konusu senetlerden çok sonradan haberdar olan müvekkillerinin davalıların şirketi zarara uğratmış olması nedeniyle davalının yönetim hakkının kaldırılması talebi ile işbu davayı ikame ettiklerini,Mahkemece “davacıların dosyaya sundukları delillerle davalarını kanıtlayamadıkları” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, kararın kanuna aykırı olduğunu, Davalıların dava dilekçesi kendilerine usulüne uygun tebliğ edilmiş olmasına rağmen, 14 günlük yasal süresi içerisinde davaya cevap vermediklerini ve dolayısıyla süresinde delil bildirmediklerini, yargılama süresince de ifade ettikleri üzere davalıların beyanlarına savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı gereğince muvafakatleri olmamasına rağmen davalının beyanlarının hükme esas alındığını, yargılama sürecinde de davalının delillerinin toplandığını, hal böyle olunca mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Davalıların yönetim ve temsil yükümlülüklerini ihlal ederek şirketin ve şirket ortaklarının menfaatlerinin zarar görmesine neden olduğunu, … Ltd. ŞTİ.’nin ana sözleşmesinde … ve …’in şirket müdürü oldukları ve şirketi her hususta müşterek imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındıkları hususunun düzenlendiğini, söz konusu düzenleme gereğince şirketi borçlandırabilmek için şirket müdürlerinin müşterek imzasına ihtiyaç olduğunu, ne var ki davalıların söz konusu düzenlemeye rağmen münferit imza ile şirketi … A.Ş.’ye karşı borçlandırdıklarını, Müvekkilin söz konusu borçlandırma işlemini … A.Ş.’den gelen bir telefonla öğrendiklerini, borca dayanak belgelerin …’dan talep edildiğini, söz konusu belgelerde davalı …’in imzasının bulunduğunun tespit edildiğini, söz konusu borcun sebebini öğrenmek için davalının defalarca arandığını, ancak davalıya ulaşmanın müvekkili açısından mümkün olmadığını, tanık beyanları ile bu hususun sabit olduğunu, Ardından …’nın, tarafların müşterek imza ile yetkilisi olduğu şirket aleyhine icra takibine giriştiğini, müvekkillerinin söz konusu senetler nedeniyle borçlu olmamalarına rağmen söz konusu takibe imkansızlık nedeniyle itiraz edemediklerini, şirketin çift imza ile temsil edildiğini ve davalıların söz konusu icra işlemlerine itiraz etmeye veya şirketi bir avukat ile temsil ettirmeye yanaşmadıklarını, çift imza olmaması nedeniyle müvekkillerinin şirket adına işlem yapamadıklarını ve …’nın şirketin mal varlığına haciz koyduğunu,Türk Ticaret Kanunu md.632 ile müdürlerin, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlü olduklarının düzenlendiğini, bununla beraber müdürlerin kuşkusuz kanundan doğan diğer sorumluluklarını da yerine getirmekle yükümlü olduklarını, yükümlülüklerin ihlali halinde, şirket ortaklarının menfaatlerinin zarar görmesi ve hak kayıplarının gündeme gelmesi halinde şirket müdürünün azli gerekeceğini, Dava konusu olayda, davalının müvekkillerinin haberi olmaksızın …’dan malzeme satın aldığını ve müvekkili şirketi tek imza ile borçlandırdığını, aldığı söz konusu malları ise cevap dilekçesinde ikrar ettiği üzere kendi şirketinde sattığını, böylelikle görevini dürüstlük kuralına aykırı kullandığını ve diğer ortakların menfaatlerinin zarar görmesine neden olduğunu, Ayrıca mahkemenin 26.09.2029 tarihli ara kararı ile, 22.10.2029 tarihinde ticari defterler üzerinde inceleme yapılmasına, bilirkişi ücreti olarak takdir edilmiş olan 3.050.00. TL.nin iki haftalık kesin süre içerisinde yatırılmasına karar verildiğini, bilirkişi ücretinin süresinde yatırıldığını, ancak ticari defterler üzerinde inceleme yapılmasına karar verilen 22.10.2019 günü, tansiyon, kalp ve şeker hastası olan eşinin ani rahatsızlığı üzerine eve gitmek ve eşi ile ilgilenmek zorunda kaldığı için ticari defterleri ibraz edemedikleri gibi, kendilerinin de belirtilen gün ve saatte hazır bulunamadıklarını, mazeretlerini de belirterek yeniden inceleme günü verilmesi taleplerinin mahkemece reddedildiğini ve kaldırılmasını istedikleri kararın oluşturulduğunu, delil sunma haklarının bu şekilde engellenmiş olması nedeniyle de işbu kararın hatalı ve eksik olduğunu, mahkemece tüm bu hususlar gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin “davanın reddi” kararının kaldırılarak ve yeniden yargılama yapılarak ‘davanın kabulüne’ karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 630. maddesi uyarınca açılmış olan haklı sebeplerle davalıların dava dışı şirketteki temsil yetkilerinin kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, dava dışı … Ltd. ŞTİ.’nin çift imza ile temsil edilmesi gerekirken, davalı şirket ortağı ve temsilcisi …’in diğer davalı olan eşine verdiği vekaletname ile eşinin dava dışı şirket adına ve kendisine ait tek imza ile bonolar vermek suretiyle zarara sebebiyet verildiği belirtilerek, davalıların dava dışı şirketteki temsil yetkilerinin kaldırılması talep edilmiştir. Davalı tarafça davaya süresinde cevap verilmemiştir. Dava dışı … Ltd. ŞTİ.’nin dosya kapsamındaki kayıtlarına göre, davacılar ve davalı …’in şirket ortakları, davalı … ve davacı …’in şirket müdürü oldukları ve şirketi her hususta müşterek imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındıkları, diğer davalı …’in adı geçen şirketin ortağı olmadığı ve temsil yetkisinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının belirlenmesinde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip bulunmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf, dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan, taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraftarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.Davacı tarafça, dava dilekçesinde her iki davalının işlemleri ile dava dışı şirketi zarara uğrattıkları ileri sürülmüş ise de, netice-i talepte herhangi bir tazminat talebi bulunmayıp, davalıların dava dışı şirketteki temsil yetkilerinin kaldırılması talep edildiğinden, dava dışı şirkette temsil yetkisi bulunmayan davalı … aleyhine açılan davanın pasif taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Karar davacı tarafça istinaf edilmiş olup, bu husus istinaf sebebi yapılmamış ise de, bir kişinin belli bir davada davalı sıfatına haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumet bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir defi de olmadığından, ayrıca davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde resen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğundan, HMK’nın 355. maddesi uyarınca Dairemizce inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. (Emsal; (Y.15.H.D.’nin 15.05.2019 tarih ve 2018/4607- 2019/2293 sayılı ilamı- Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2013/6433 Esas 2013/7753 Karar–Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/4964 Esas 2021/10954 Karar) 6102 sayılı TTK’nın 630. maddesinde “(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. (3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. “şeklinde düzenleme yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; HMK’nın 222/1. fıkrası gereğince mahkemenin kendiliğinden ticari defterlerin incelenmesine karar verebileceği, uyuşmazlığın aydınlatılması için dava dışı … Tic. Ltd. ŞTİ.’nin ticari defterlerinin incelenmesi gerekmekte olup, mahkemece ihtarat da yapılarak verilen süreye rağmen davacı tarafça defterlerin belirlenen günde incelemeye sunulmadığı, yeniden inceleme günü verilmesi için ileri sürülen mazeretin de belgelendirilmediği, dosya kapsamı ile davalı …’in yönetim ve temsil yetkisinin alınması için haklı sebeplerin varlığı, adı geçen davalının, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği ve bunlardan zarar doğduğu hususlarının davacı tarafça ispatlanamadığı, dolayısıyla mahkemece davalı … yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; davalı … yönünden davanın esastan reddine, davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2020 tarih ve 2016/371 Esas – 2020/231 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; A)Davalı … yönünden davanın ESASTAN REDDİNE, B)Davalı … yönünden davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL harcın, davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,5 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davalı … vekil ile temsil olunduğundan, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2 ve 7/2 maddeleri gereğince davalı … yönünden tayin olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine, 4-Davalı … vekil ile temsil olunduğundan, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2 maddesi gereğince davalı … yönünden tayin olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine, 5-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacılar tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalılar tarafından sarf edildiği anlaşılan 24,00 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 7-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 9-Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş- dönüş masrafı olmak üzere; toplam 196,6 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 10-İstinaf aşamasında davalıların avansından sarf edildiği anlaşılan 67,95 TL yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 11-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.