Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1289 E. 2022/1239 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1289 Esas
KARAR NO: 2022/1239 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/129 Esas 2019/1025 Karar
TARİH: 12/11/2019
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 21/09/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı borçlu şirket arasında kumaş satımına ilişkin bir ticari ilişki mevcut olup, iş bu ticari ilişkiye istinaden müvekkilinin davalı şirketten 48.000,00 TL bakiye alacağı bulunduğunu, davalı borçlunun borcunu ödememesi üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun haksız ve dayanaksız olarak itiraz ederek icra takibini durduğunu ve tüm bu nedenlerle davalı borçlu şirket tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalının süresi içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediği, bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan dilekçesi ile, davacının başlattığı icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının müvekkiline gönderdiği ve teslim alınan herhangi bir mal veya fatura bulunmadığını, davacının faturanın teslim edildiğini ispatlaması gerektiğini, ayrıca belirtilen sevk irsaliyesinde de teslim alan bölümünün boş olduğu ve herhangi bir imza ile kaşenin bulunmadığını, mal teslimi yapmış bir tacirin teslimini belge altına almamış olması ve teslime dair imza ile kaşe almamış olmasının imkansız olduğunu, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/11/2019 tarih ve 2016/129 Esas – 2019/1025 Karar sayılı kararında; “….Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı taraf davalı tarafa kumaş sattığını ve bedelinin ödenmediğinden bahisle icra takibi yaptığını, davalı tarafın takibe itiraz ettiğini iddia etmekte ise de, davacı taraf ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davacı tarafın satışa konu kumaşı davalı tarafa teslim ettiğini yazılı bir belgeyle ispat edemediği yine davacı tarafın dava konusu olan faturayı da davalı tarafa tebliğ ettiğini yazılı belgeyle ispat edemediği, dinlenen davacı tanığının soyut beyan dışında yer – zaman – kişi belirterek teslim olgusunu ispat edemediği, peyder pey teslim yaptığını belirttiği için sevk irsaliyesini imzalatacak müsait bir zaman bulabileceği, bu haliyle teslim olgusunun gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olmadığı, davacı tarafın tacir olup basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, dava değeri göz önünde bulundurulduğunda sevk irsaliyesiyle teslim yapmasının kendisinden bekleneceği, daha da öte faturayı usulüne uygun metotla davalıya tebliğ ettirmesi gerektiği, davacı tarafın bu işlemlerin hiçbirini usulüne uygun yapmadığından davasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalının takibe yapmış olduğu itirazında sadece takibe, borca, faize ve fer’ilerine itiraz ettiğini beyan ettiğini, devamla kendisine dava dilekçesi vs. safahate ilişkin evrak tebliğ edildiği halde dosyaya hiç bir savunma, itiraz, evrak, delil sunmadığını, davalı yanın bugüne değin ne faturanın kendisine tebliğ edilmediğine, ne borcunu ödediğine ne de fatura edilen malların teslim alınmadığına ilişkin itirazı da olmadığını, İlk derece mahkemesinin davanın reddi gerekçeleri incelendiğinde öncelikle belirtmek gerekir ki HMK md. 25 taraflarca getirilme ilkesine aykırı davranılarak davalı yan tarafından öne sürülmeyen savunma ve itirazlar karara gerekçe edildiğini, Müvekkili şirket ise ticari defterlerini, davalı adına düzenlenen faturaları, faturanın davalıya tebliğ edildiğine ilişkin tebligat akıbetini ve posta alındısı makbuzunu vs. evrakı dosyaya ibraz ettiğini, delil listesinde tanık ile ticari defter ve belgelere dayandığını belirttiğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/823 E., 2019/553 K.,14.05.2019 T.) Taraflar arasında yazılı olmasa da temel bir ticari ilişki bulunduğu, cari hesap ilişkisinin bulunduğu bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, davalı yanın da akdi ilişkinin bulunmadığı yönünde bir itirazı olmadığını, müvekkili şirket davalı yana satıp teslim ettiği mallardan doğan alacağına ilişkin 05.06.2015 tarihli, … nolu faturayı tanzim ettiğini, bu fatura 08.06.2015 tarihinde PTT marifetiyle davalı yana tebliğ edilmek üzere postaya verildiğini, buna ilişkin barkodlu PTT posta alındı makbuzu ve PTT gönderi takip akıbeti dosyaya ibraz edildiğini, posta akıbeti incelendiğinde 15.06.2015 tarihinde davalı yana postanın tebliğ edildiğini, devam eden 8 günlük faturaya itiraz süresinde ise davalı yandan sadır olan herhangi bir itiraz bulunmadığını, (Yarg.23.HD. 2015/5485 E.2016/550k) Alacaklının faturanın tebliğini kanıtlayamaması hallerinde mahkemece davalı yanın ticari defterlerinin incelenmesi ve şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmiş olması halinde alacaklının alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiğini, 26.02.2019 tarihli duruşmada da dile getirildiği üzere delil listesinde davalı yanın ticari defterlerine de dayandıklarını, ancak davalı yan kendisine meşruhatlı davetiye çıkarılmış olmasına rağmen ticari defterlerini ibraz etmediğini, bu hususun ilk derece mahkemesi tarafından nazara alınmadığını, eksik inceleme ile karara gidildiğini, Yerleşik Yargıtay İçtihatları ile teslimin ispatı konusunda tanık dinletmenin hukuka uygun olduğunun belirtildiğini, (Yargıtay 15. HD. 2015/1251 E. Ve 2015/5084 K. Sayılı ilamı) Her ne kadar 29/05/2017 tarihli dilekçede teslim olgusunu ispat etmek üzere tanık …’ın dinlenmesini talep etmişler ise de ve 21.11.2017 tarihli duruşmada tanığı hazır etmiş olsalar da tanığın dinlenmesine ilişkin ancak 26.02.2019 tarihinde karar verildiğini ve nihayetinde tanık 11.06.2019 tarihinde dinlendiğini, yani teslim vakasını gerçekleştiren tanığın teslimden tam dört yıl sonra ve de müvekkili şirket ile iş akdi sonlandıktan sonra ancak dinlenebildiğini, hal böyle iken elbetteki tanıktan 4 yıl öncesine dair ve de eski işiyle ilgili çok kesin ve net bilgiler vermesi beklenemeyeceğini, bu nedenle mahkemenin tanık beyanlarının soyut kaldığına ilişkin değerlendirmesi yanılgılı bir değerlendirme olduğunu, kaldı ki tanık 2015 yılında … Tekstil ile ticaretlerinin olduğunu, davalıya kumaş teslimatını kendisinin yaptığını, caddenin ve trafiğin müsait olmaması nedeniyle hızlı hareket edebilmek için sevk irsaliyesinin imzalanmamış olabileceğini, imza alıp almadığını hatırlamadığını söylediğini, bu beyanlar incelendiğinde soyut kalan kısmın yalnızca imzanın alınıp alınmadığı noktasında olabileceği, teslime ilişkin ise hiç bir tereddüt olmadığının görüldüğünü, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, aksi halde HMK 353/1-b3 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde, takibe,borca,faize ve ferilerine itiraz ettiğini belirtmiştir. Davalı davaya cevap vermemiş ve münkir sayılmışdır. Davacı delil olarak 05/06/2015 tarihli … nolu 77129,28 TL. Miktarlı fatura, aynı tarihli sevk irsaliyesi ve posta takip belgesi sunduğu görülmüştür.Davacı tarafından düzenlenen faturanın açık fatura olduğu, faturanın tebliğ edildiğine ilişkin sunulan posta takip belgesinde gönderici ve alıcının adları ile gideceği yerin yazılı olduğu, gönderinin içeriği hakkında bir kaydın olmadığı, ibraz edilen sevk irsaliyesinde de teslim eden ve teslim alan kısımlarının boş olduğu görülmüştür.HMK 190/1 maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Fatura içeriği malların teslim edildiği ve faturadan kaynaklı alacaklı olduğunun ispat külfeti davacıya aittir. Mahkemece 21/11/2017 tarihli duruşmanın ara kararı gereğince davacı tarafın tanık dinletme talebinin reddine karar verildiği halde sonradan bu ara karardan dönülmeden teslim konusunda tanık dinlenilmesi yerinde olmadığı gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 tarih ve 2002/13-875 Esas,2002/885 Karar sayılı içtihadına görede, ispat kuralının malın değerine göre tespit edilmesi,malın değerinin yüksek olması sebebiyle teslim savunmasının HMK.200/1 Maddesi gereği yazılı delille ispatını gerektirdiği, tanık dinlenilmesinede davalı tarafın açıkça muvafakatının olmadığı halde mahkemece tanık dinlenilmesi yerinde görülmemiş ise de kaldı ki mahkeme dinlenilen tanık ifadesinde de, sevk irsaliyesini imzalatıp imzalatmadığını hatırlamadığını, caddenin müsait olmadığını, sürekli korna çaldıklarını, bu sebeple sonra imzalatırım diye unutmuş olabileceğini beyan etmiş olup tanık ifadesine göre davacı tarafın mal teslimini yer – zaman – kişi belirterek ispat edemediği anlaşılmıştır. Davacının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacının incelemeye ibraz ettiği 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarının sahibi lehine kesin delil vasfı taşımadığı, davacı tarafından davalıdan avans mahiyetinde alındığı anlaşılmakta olan 2 adette toplam 77.000,00 TL. Lik çekin karşılıksız çıkması üzerine çeklerin arkalarının yazılmadan … isimli şahsa 25/08/2015 tarihinde teslim edildiği, davacı kayıtlarında davacının davalı adına düzenlediği 05/06/2015 tarih ve … nolu 77.129,28 TL. Bedelli faturadan kaynaklı 04/09/2015 takip tarihi itibariyle 77.129,28 TL. Cari hesap alacağı gözükmekte isede takip talebinde davacının davalıdan cari hesap ilişkisine dayalı olarak 48.000,00 TL. Tutarında cari hesap alacağı talebinde bulunduğu, cari hesap alacağına dayanak 77.129,28 TL. Bedelli faturayı davalıya tebliğ ettiğini ve faturaya konu kumaşları davalıya teslim etmiş olduğunu usulüne uygun olarak kanıtlayamadığı belirtilmiştir. Fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacı satıcıya aittir. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağı kanıtlamadığı gibi faturanın tebliğ edilmiş olması da fatura içeriği malların teslimi sonucunu doğurmayacaktır. (Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2016/7819 Esas ve 2017/2738 Karar sayılı içtihadı,Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2014/12574 Esas – 2014/16692 Karar sayılı içtihadı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/3142 Esas – 2021/4987 Karar sayılı içtihadı benzer mahiyettedir. ) Somut olaya döndüğümüzde, davalı tarafça icra dosyasına verilen itiraz dilekçesinde borca itiraz ettiği, yargılama aşamasında davaya cevap verilmeyerek münkir sayıldığı ve davacı iddiaları davalı tarafça kabul edilmediğinden, cari hesaba konu fatura içeriği malların teslim edildiğinin ve bu faturadan kaynaklı cari hesap alacağının olduğunu ispat külfeti davacı satıcıya aittir.Kural olarak satıcı mal teslimini kanıtlamak zorundadır. Davacının belgeyle doğrulanmayan defter kayıtları kendisi lehine delil olarak kabul edilemez. Davacının delil olarak sunduğu fatura ve irsaliyede teslim alanın imzalarının bulunmadığı, dolayısıyla tek başına, teslim alan imzası bulunmayan sevk irsaliyesinin davacı defterlerinde kayıtlı olması malın teslimini ispata yeterli olmadığından fatura içeriği malların teslimi sonucunu doğurmaz. Davacı tarafça tarafların ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanılmış olup, davacı tarafından münhasıran davalının ticari defterlerine dayanılmamış olduğuna göre davalı defterlerinin sunulmaması tek başına davacının defterlerine göre davacının alacaklı olduğunun kabulüne olanak vermez. Davalının ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine ibraz etmemesinin davacı lehine sonuç doğurmayacağı, dosyaya ibraz edilen belge içeriklerine göre teslim hususunun ispat olunamadığı, mahkemece, davacı vekiline 21/11/2017 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca yemin delili hatırlatıldığı halde, davacı vekili 09/04/2018 tarihli duruşmada verdiği beyanında davalıya yemin teklif etmeyeceğini beyan ettiği, davacı tarafça fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğini ve bu faturadan kaynaklı cari hesap alacağı olduğunu isbat edemediği anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin mahkemenin kabulüne ve malın teslim edildiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.