Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1287 E. 2020/981 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1287
KARAR NO : 2020/981
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2020 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2020/136 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 24/09/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ile birlikte Suudi Arabistan’da bir şirket kurduklarını, müvekkilinin şirketin finansal durumunun kötüye gittiğini gözlemlemesi üzerine şirketin işlerini yürütmekte olan davalı ile görüştüğünü, davalının işlerin iyiye gittiğine ilişkin ispat sunamadığını, bunun üzerine müvekkilinin davalıya karşı dava açacağını söyleyip işi durdurmasını istediğini, hakkında dava açılmasından korkan davalının kaybettiği ve şirketten haksız yere aldığı paraların geri ödeneceğine ilişkin teminat olarak işbu dava konusu borç senetlerini müvekkiline verdiğini, senetlerde ikrar edilen ve vadesi gelen senetlerin toplamının 278.500 Suudi Arabistan Riyali olduğunu, bu alacağın tahsili için İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini, davalının bu borcu ödemediği gibi Suudi Arabistan’ı da terk ettiğini, davalının mal kaçırma ve adres değiştirme ihtimali bulunduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, takibe konu 278.500,00 Suudi Arabistan Riyali tutarındaki alacağın, temerrüt tarihinden itibaren esas alacağa işleyecek 3095 sayılı Kanun’un 4/a maaddesi uyarınca yabancı paraya işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının % 20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, ayrıca dava konusu alacağın teminat altına alınması için davalının borca yetecek miktarda menkul, gayrimenkul, hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/03/2020 tarih ve 2020/136 Esas sayılı kararı ile; ” Talep ihtiyati haciz talebine ilişkin olup, talebe dayanak olarak taraflar arasındaki protokol, faturalar ve mutabakat gösterilmiştir. Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir… Dava, İtirazın İptali (Ticari Satımndan Kaynaklanan) talebine ilişkin olup, davacının ihtiyati haciz talebinin dava konusu senetlerin kambiyo vasfına haiz olmaması nedeniyle yukarıdaki yasal açıklamalar kapsamında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gereken alacağın varlığı ve muacceliyet şartı koşulları oluşmadığından ihtiyati haciz talebinin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati haciz talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu para borcunun vadesinin geldiğini, Davalı borçlunun, müvekkili ile ortak yaptıkları iş sebebi ile kendisine verilen borçların geri ödenmesini taahhüt etmek üzere Suudi Arabistan’da düzenlenmiş senetler verdiğini, mahkemeye ibraz edilen belgelerin, Suudi Arabistan’ da düzenlenmiş olan ve davalı alacaklıya taplam 278.500 Suudi Riyali ödemeyi taahhüt ödeme senetleri mevcut olduğunu, söz konusu senetlerin her birinde alacaklının vade tarihlerini belirterek, vadelerde borcunu ödemeyi taahhüt ettiğini, ayrıca iki şahidin de imzasının alındığını, TBK 117. madde uyarınca dava konusu senetlerin üzerinde yer alan vade tarihlerinin geçmesiyle davalının temerrüde düştüğünü, Mahkemece “dava konusu senetlerin kambiyo vasfına haiz olmaması nedeniyle” ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği belirtilmiş ise de, söz konusu senetler Suudi Arabistan’ da düzenlendiği için, Suudi Arabistan hukuku uyarınca işbu dava konusu senetlerin niteliğinin incelenmesi gerektiğini, TTK madde 766. maddesi uyarınca, bir senedin kambiyo senedi niteliğini haiz olup olmadığı tespitinin, düzenlendiği ülke hukukuna göre yapılması gerektiğini, bu sebeple Suudi Arabistan hukuku uyarınca işbu dava konusu senetlerin başında yer alan “ödeme senedi” ifadesinin ne anlama geldiğinin araştırılması gerektiğini, dava konusu senetlerde Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini, vade, ödeme yeri, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı, düzenlenme tarihi ve yeri ve düzenleyenin imzasının yer aldığını, İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için senetlerin, kambiyo senedi olması mecburiyeti bulunmadığını, senetler kambiyo senedi olmasa dahi, tanıklar huzurunda imzalanmış ve borcun belirli bir vadede ödenmesini taahhüt eden ödeme senetleri bulunduğunu, bu senetler için herhangi bir şekil şartı aranmadığını, dolayısıyla davalının mal kaçırma riski bulunduğundan, gerekirse belirli bir teminat karşılığı ihtiyati haciz kararı verebilecekken ihtiyati haciz taleplerinin reddedildiğini, Davalı …’ nin mal kaçırma şüphesi bulunduğunu ve sabit bir yerleşim yeri ve geliri bulunmadığını, Yapılan açıklamalara rağmen senetlerin kambiyo senedi niteliğini haiz olmadığı veya vadesinin gelmediği kanaatine varılsa bile, İİK 257 uyarınca ihtiyati haciz koşullarının gerçekleştiğini, Zorunlu arabuluculuk görüşmesinin gerçekleştirilmesi için Davalı tarafa defalarca kez ulaşılmaya çalışıldığını, ancak ne kendilerinin ne de arabulucunun davalıya adresinde ulaşamadığını, bu duruma ek olarak, İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin talebi üzerine İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden yazılan yazıda, davalı … gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığının görüldüğünü, durumun bununla da kalmayıp, davalı hakkında Suudi Arabistan’ dan yurt dışına çıkış yasağı bulunduğunu ve hizmetlerinin durdurulduğunu, Davalının sabit ve belirli bir adresi olmadığı gibi, mal kaçırma ihtimaline ilişkin kuvvetli şüpheler mevcut olduğunu, tüm bu sayılan gerekçelerle, vadesi gelmediğinin kabulü anlamına gelmemekle birlikte, borcun vadesinin gelmediği kanaatine varılsa bile ihtiyati haciz konulabilmesi için gerekli tüm şartların gerçekleştiğini, somut olayda borcun vadesinin geldiğini ve geçtiğini, dolayısıyla vadesi gelmemiş borçlar için dahi ihtiyati haciz şartlarının oluşmuş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, vadesi gelmiş ve vadesinde ödenmemiş davaya konu borçlar için de ihtiyati haciz şartlarının oluştuğunu, mahkemece taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirterek, – İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 03/03/2020 tarihli ara kararın kaldırılmasına, – Davalının, borca yeter miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi, menkullerin muhafazası için ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, alacak istemi ile açılan davada İİK’nın 257. maddesi uyarınca davalı borçlunun borca yeter miktarda menkul, gayrimenkuller malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyati haciz konulması talebinin reddine ilişkin ara kararın kaldırılarak ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemenin dava konusu senetlerin kambiyo vasfına haiz olmadığı, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gereken alacağın varlığı ve muacceliyet şartı koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin ara kararına karşı ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 2004 sayılı İİK’ nın 257. maddesinde ihtiyati haczin şartları düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.) Somut uyuşmazlıkta; ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için dayanılan belgenin kambiyo senedi olması şart olmamakla birlikte, davacı vekilinin dava dilekçesinde sözkonusu belgelerin, hakkında dava açılmasından korkan davalının kaybettiği ve şirketten haksız yere aldığı paraların geri ödeneceğine ilişkin teminat olarak işbu dava konusu borç senetlerini müvekkiline verdiği şeklindeki beyanından, bu belgelerin teminat amacıyla verildiğinin anlaşıldığı, davacının bu belgelerin teminatı olduğu taraflar arasındaki harici anlaşma nedeniyle vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı olup olmadığının ancak yargılama sonucunda ortaya çıkacağı, yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği, durum ve koşulların değişmesi halinde her zaman ihtiyati haciz talep edilebileceği, bu hali ile mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, istinaf eden tarafından yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.