Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1281 E. 2022/1293 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1281
KARAR NO: 2022/1293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/139 Esas – 2020/58 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı firma ile müvekkili arasında akdedilen 11.04.2018 tarihli satış sözleşmesi uyarınca 2 adet Plastik Enjeksiyon Makinesi’nin 270.000-USD bedelle müvekkiline satışı ve tesliminin davalı yanca taahhüt edildiğini, makine bedeli karşılığı davalı firmaya 2019 ocak ayından başlamak üzere 12 adet sıralı çek verildiğini, ancak davalı tarafça müvekkili şirkete sadece 1 adet makine teslim edildiğini, diğer makine teslim edilmediğinden 135.000,00 USD tutarlı çeklerin bedelsiz kaldığını, buna ilişkin olarak Adana … Noterliğinin 04.01.2019 tarihli ihtarnamesi ile, 1 adet makinenin teslim olunduğu, diğer makinenin teslim edilmemiş olması sebebi ile 135.000,00 USD bedelli çeklerin iade edilmesinin davalı yana ihtar olunduğunu, davalı yanca Bakırköy … Noterliği nin 11.01.2019 tarihli cevabi ihtarı ile durumun inkar edildiğini ve bedelsiz kalan çeklerin müvekkiline iade edilmediğini, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/368 D.İş sayılı kararı ile ibraz halinde 22.500,00 Euro tutarında her bir çek bedelinin yarısının ödenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiğini, 25.01.2019 ve 22.02.2019 tarihli çek bedellerinin ihtiyati haciz baskısı altında davalı yana ödendiğini, iki çek tutarı davalı tarafından açılan icra dosyalarına ödendiğinden 1 çek tutarının ve buna dair icra masraflarının istirdatı gerektiğini belirterek; … Bankası Trabzon Ticari Şubesi’ne ait toplamda 270.000,00 USD bedelli 12 adet sıralı çekten 135.000,00 USD yönünden borçlu olunmadığının tespiti ile 25.01.2019 ve 22.02.2019 tarihli iki adet çekin ihtiyati haciz baskısı altında ödenmiş olması sebebi ile 1 adet çek tutarı olan 22.500 USD ve bunun icra masraflarının istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Usule ilişkin; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/78 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın tarafları, konusu ve dava sebebinin tamamıyla aynı olup, derdest dava olduğundan derdestlik itirazlarının bulunduğunu, müvekkilime karşı yöneltilmiş, ekleme ya da çıkarma yapılmadan aynı dayanak belge çeklere ve taleplere dayanan işbu davanın usulden reddi gerektiğini, aksi taktirde aynı konuda iki ayrı karar verilmesinin mümkün olacağını, tarafların 11.03.2019 tarihinde arabuluculuk toplantısına katıldığını, davacının dava konusu olan 6 adet çekin iadesini ve ferilerini talep ettiğini, bu talebin haksız ve mesnetsiz feri niteliğindeki talepler dışında toplantı esnasında müvekkili tarafından kabul edildiğini, arabuluculuk tutanağında müvekkili şirketin davada talep edildiği gibi 135.000 USD’lik alacağının olduğu, müvekkili şirkette 6 adet fazla çek bulunduğunun kabul edildiğini, çeklerin iadesine hazır olunduğunun beyan edildiğini ve durumun arabuluculuk tutanağına da yazıldığını, bu durumda, arabuluculuk aşamasının usulen tamamlandığı düşünülse dahi, taraflarınca kabul edilen 6 adet çekin iadesi ve menfi tespit talebinin işbu davada uyuşmazlık ve talep konusu yapılamayacağını, davayı tümden kabul anlamına gelmemekle beraber, davacının taleplerini arabuluculuk aşamasında kabul etmiş olmaları sebebi ile mahkeme tarafından yargılama sonucunda davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, Esasa ilişkin; davayı istirdat, yargılama giderleri ve ücreti vekalet haricindeki yönleri itibariyle kabul ettiklerini, davacı taraf davasının netice kısmında 270.000 USD’lik ticaretten 135.000 USD borçlu olmadığının tespitini talep ettiğini, bu talebi kabul ettiklerini, davacının müvekkili şirkete bu alım satımdan borcunun toplamda 135.000 USD olduğunu, bu yönü ile davasında haklı bulunduğunu, davacıya arabuluculuk görüşmesinden sonra davadan önce Bakırköy … Noterliği’nin 12/03/2019 tarihli ihtarnameyi gönderdiklerini, ihtarnamenin hemen akabinde davacı vekiline 12/03/2019 tarih ve saat 10.46’da konunun sulh yoluyla çözülmesi için mail de gönderildiğini, bu ihtarnamede mahkemenin tedbir kararı doğrultusunda çeklerin yarısının talep edileceğinin beyan edildiğini, davacı hakkında çekler karşılıksız çıktığı için 2 adet icra takibi yapıldığını, ilk çekin 22.500 USD olarak tahsil edildiğini, ikinci çek hakkında mahkemece verilen tedbir kararı kapsamında 11.250 USD’lik tahsilat yapıldığını, tedbir, ihtarname ve yasal durum kapsamında bundan sonraki çeklerde de 11.250 USD’lik tahsilat yapılacağını, 29/03/2019 tarihli Mart ayı çekinin bankadan bu şekilde 11.250 USD olarak tahsil edildiğini, diğer çeklerin sırasıyla ve 11.250 USD olarak ödenmesi halinde son çek yani Aralık ayı çekinin davacıya iade edileceğini, davacının davada hukuki menfaati olmadığını, yargılama gideri ve ücreti vekalet alacağı düşüncesiyle dava açıldığını, bu nedenle hukuki menfaat yokluğundan davanın reddine karar verilmesini istediklerini, bu kapsamda davacının istirdat talebinin haksız olduğunu, davacının, borcunu ödemeden istirdat talep edemeyeceğini, müvekkili şirkete bugün itibariyle 33.730 USD’si icra müdürlüğü vasıtasıyla 11.250 USD’si banka vasıtasıyla ödeme yapıldığını, müvekkilinin halen 90.000 USD alacaklı olduğunu, gerek arabuluculuk tutanağı gerekse arabuluculuk sonrası gönderilen ihtarnamede toplam alacağın 135.000 USD olduğunun beyan edildiğini, bu nedenle davacı tarafın yargılama gideri ve ücreti vekalet talebinin reddi gerektiğini, taraflar arası düzenlenen satış sözleşmesinde hangi çeklerin hangi makineye karşılık ödeneceğinin belirtilmediğini, davacının kendi çıkarları doğrultusunda müvekkili şirketten iadesini talep etmiş olduğu çeklerin, hangi gerekçe ile bu tarih ve sırayla iadesini talep etmiş olduklarının da belirsiz olduğunu, davacı taleplerinin taraflar arasındaki satış sözleşmesine aykırı olduğunu, Müvekkilinin davacıya 11/04/2018 tarihinde makine sattığını, bu makinenin parasını peşin olarak makineyi satın aldığı yere ödediğini, davacı tarafın ilk çekinin karşılıksız çıktığını, davacı ilk ödemesini 25/01/2019 tarihinde yapacak iken davacı tarafın ilk çekinin karşılıksız çıktığını, taraflar arasındaki ilişkinin kopma noktasının da bu olduğunu, müvekkilinin icra takipleri yapmak zorunda kaldığını, davacı dilekçesinde, icra baskısı altında yapmış olduklarını iddia ettikleri işbu çeklerden 1adetinin bedelinin iadesini talep etmiş ise de, hangi çek bedelinin iadesini talep ettiğini de belirtmediğini, davacı’nın vadesinde ödememiş ve karşılıksız işlemine sebebiyet vermiş olduğu çeklere yönelik icra takibi başlatılmasının taraflarının sahip olduğu hukuki bir hak olup müvekkilince bu yasal hak kullanıldığını, davacının çeklerin ödemelerini icra baskısı altında yapmadığını, bir an kabul edilse dahi, bu hususu haciz tutanağında belirtmediğini, dava hakkını saklı tutmadığını, müvekkilinin bugün itibariyle davacıdan 90.000 USD alacaklı olduğunu, davacının kötüniyet ile tüm çekler için ödeme yasağı aldığını ve müvekkilini mağdur ettiğini belirterek, davacının haksız ve mesnetsiz davasının tüm talep ve sonuçları ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/01/2020 tarih ve 2019/139 Esas – 2020/58 Karar sayılı kararı ile; “…Taraflar arasındaki 11/04/2018 tarihli satış sözleşmesinin 4.1 maddesi gereğince ödemenin 12 adet sıralı çek ile yapılacağı kararlaştırılmıştır.Buna göre ödeme vadesi 12 ay olmalıdır. Davacı davalı tarafa verdiği 12 adet sıralı çekin 1/2 si oranında borçlu olmadığını iddia etmekte haklıdır. Davalının vadesi gelmeyen son altı adet çeki iade etmeyi istemesi sözleşmeye aykırı bulunmuştur Mahkememizce davacının 12 adet sıralı çekin 1/2 si oranında ve toplam 135.000 USD miktarında davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafından davalı Davalı … Şti ne ; İstanbul …icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında ödenen, 25.01.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli çekin 1/2 si 11.250 USD nin istirdadı istemi de kabul edilmiştir. Ayrıca davacı tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğünün …2 esas sayılı dosyasında takibe konan ve İstanbul 12 ATM nin 2019/368-371 d.iş sayılı ihtiyati tedbir kararı gereğince icra müdürlüğü kasasına alınan 22.02.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli çekin 1/2 si 11.250 USD nin davacıya iade edilmesine karar vermek gerekmiştir.Davacı her ne kadar icra takip dosyalarında yapılan masraflarında tahsilini istemiş isede; mahkememiz dosyasında bu masraflar yönünden harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.Davacı vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde, davalıda cevap ve ikinci cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunmamıştır. Davacı vekili 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasından sonra 13/01/2020 tarihli dilekçesinde kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş, davalı vekili bu talebe muvafakat etmediklerini açıkca bildirmiştir.Bu nedenle usulen ve İİK72 koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminat talebi takdiren kabul edilmemiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Muhatabı … Bankası Trabzon Ticari Şubesi, keşidecisi davacı … Ltd Şti, lehdarı davalı … Şti olan; 25.01.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 22.02.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli,29.03.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 26.04.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 24.05.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 28.06.2019 tarih ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 26.07.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 30.08.2019 tarih ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 25.09.2019 tarih ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 25.10.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 29.11.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli, 27.12.2019 tarih ve … numaralı 22.500 USD bedelli Çekler miktarı toplamı 270.000 USD nin (her bir çekin 1/2 si oranında ) yarısı 135.000 USD yönünden davacı keşideci … Ltd Şti in borçlu olmadığının tespitine, 2- Davalı … Şti ne ; İstanbul …icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında ödenen, 25.01.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli çekin 1/2 si 11.250 USD nin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konan ve İstanbul 12 ATM nin 2019/368-371 d.iş sayılı ihtiyati tedbir kararı gereğince icra müdürlüğü kasasına alınan 22.02.2019 vade ve … numaralı 22.500 USD bedelli çekin 1/2 si 11.250 USD nin davacıya iadesine, Yapılan icra masrafları yönünden harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, Davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine, … ” karar verilmiş, karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Alacaklının, müvekkiline karşı haksız ve hukuka aykırı takip başlattığını, bedelsiz kalan 135.000 USD bedelli çeki kötü niyetli olarak elinde bulundurduğu ve müvekkilini bu sebeple zarara uğrattığı sabit olduğundan, davalı alacaklı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmekte iken, mahkemenin aksi yöndeki kararının hukuka aykırı olduğunu, Davalı firma ile müvekkili şirket arasında akdedilen 11.04.2018 tarihli satış sözleşmesi uyarınca, 2 adet Plastik Enjeksiyon Makinesinin, 270.000,00-USD bedelle, müvekkil firmaya 12 ay vade ile satılması hususlarında anlaşıldığını, ancak davalı tarafından müvekkili şirkete sadece 1 adet makine teslim edildiğini, diğer makinenin teslim edilmediğini, kendilerine teslim edilen malın değerinin 135.000,00USD olduğunu, davalı tarafa vermiş oldukları çekin, bu kısım dışında, bedelsiz kaldığını, bu hususun mahkeme kararı ile de sabit olduğunu, buna rağmen davalının, dava süresince çekleri iade etmeyerek kötü niyetle elinde bir tehdit unsuru olarak tuttuğunu, mahkemece aksi yönde bir karar verilmesi ihtimaline binaen davalının çekleri karar verilinceye dek teslim etmediğini, ayrıca davalının bu davadan önce hakkı olmadığı halde müvekkili hakkında iki çekin tamamı hakkında ihtiyati haciz kararları çıkarıp takip açarak müvekkilinin mallarına haciz koyduğunu, müvekkilinin bu icra takipleri ve yapılan hacizler sebebiyle her iki dosyada da borcun tamamını yatırmak zorunda kaldığını, buna dair makbuzların da dosyada mübrez olduğunu, davalının kötü niyetli olup, 135.000USD bedelli çekleri haksız olarak elinde bulundurduğu, müvekkiline karşı haksız ve hukuka aykırı takip başlattığını, müvekkilinden cebri icra tehdidi altında fazladan para tahsil ettiği hususlarının dava sürecinde ortaya çıktığını, bu sebeple söz konusu çekleri iade etmediklerinden dolayı menfi tespit yönünden davanın kabulünden başka davalının % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini (YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E:2019/2299 K:2019/7816 K.T:26/06/2019 ) Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının, kötü niyetli kabul edileceğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.6.1980 gün ve 1979/9-82 esas,1980/2073; 10.04.2002 gün ve 2002/19-282 Esas-2002/299 karar sayılı kararları ) Kendileri tarafından 15.10.2019 tarihli dilekçe ile ön inceleme duruşmasından önce, kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi talebinde bulunulduğunu, oysa mahkemece bu husus göz ardı edilerek “davacının 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasından sonra 13/01/2020 tarihli dilekçesinde kötü niyet tazminat talebinde bulunması” gerekçesi ile tazminat taleplerinin reddedildiğini, mahkemenin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verdiğini, 15.10.2019 tarihli dilekçelerinin mahkeme dosyasında bulunmakta olup ayrıca UYAP sisteminde kayıtlı olduğunu, HMK’nın 141. maddesi gereğince, tarafların, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletip, değiştirebileceklerini, davalının icra takiplerinde kötü niyetli olduğu yasal delillerle kanıtlanmış olduğundan ve ön inceleme aşamasına kadar kendileri tarafından tazminat talebinde bulunulduğundan, mahkemece müvekkili lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, Ön inceleme aşamasına kadar talep edilmemiş olsa dahi Yerleşik Yargıtay içtihatları ve ilgili kanun hükmü gereğince, kötü niyet tazminatının dava dilekçesi ile istenmesi zorunlu olmayıp, bu talebin karar anına kadar her zaman yapılabileceğini, Müvekkilin, davalının kötü niyetle elinde bulundurduğu ve iade edeceğini bildirdiği halde etmeyerek icra takibine koyduğu çekler nedeniyle zarara uğradığını, nitekim 25.01.2019 ve 22.02.2019 tarihli çek bedellerinin ihtiyati haciz baskısı altında davalı yana ödenmek zorunda bırakıldığını, dava sürecinde bu takiplerin haksız ve kötü niyetle yapıldığının saptanmış olup müvekkili menfi tespit davası açmak zorunda bırakan davalı aleyhine kendilerince ön inceleme aşmasından önce tazminat talebinde bulunulduğunu, ancak bu aşamadan sonra bulunulsa dahi Yargıtay’ın yerleşik içtihatları, ilgili mevzuat ve öğretide, kötü niyet tazminatının karar anına kadar her zaman talep edilebileceğinin belirtildiğini, (YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 3691 Karar: 2015 / 9591 Karar Tarihi: 29.06.2015 -YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas: 2014/ 603 Karar: 2016 / 508 Karar Tarihi: 13.04.2016 ) Davacı borçlu, dava dilekçesinde tazminat talebine bulunmamış olsa bile, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi itirazı ile karşılaşmadan davanın her aşamasında tazminat talebinde bulunabileceğini, ( Bkz. Uyar/Uyar/Uyar, s. 437 ), borçlunun, menfi tespit davası açarken fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış olsa bile yargılama bitinceye kadar talep ettiği tazminat miktarını artırabileceğini, yine borçlunun menfi tespit davasını icra takibinden önce açmışsa, kural olarak borçlunun icra tazminatı talep etmesine gerek olmadığını, ancak borçlunun menfi tespit davası açtıktan sonra, alacaklı borçluya karşı icra takibi başlatırsa, bu durumda borçlunun, yargılama bitinceye kadar tazminat talebinde bulunabileceğini, öğretiye ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre diğer şartların varlığı halinde kötü niyet tazminatının, yargılama bitinceye kadar her zaman talep edilebileceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kötü niyet tazminatı yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Derdestlik itirazında bulunarak davanın usulden reddini talep ettiklerini, ancak yerel mahkeme tarafından taleplerinin dikkate alınmadığını ve davanın esasına girildiğini ve hatalı bir şekilde hüküm kurulduğunu, taraflar arasında işbu davanın açıldığı tarihte kesinleşmemiş, derdest İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/78 Esas dosyasının mevcut olduğunu, tarafları, konusu ve dava sebebi tamamıyla aynı olan davanın kesinleşmediğini, açılan her iki davada da davacının dava dilekçesinin dahi ufak değişiklikler dışında tamamıyla aynı olduğunu, bu durumda müvekkiline karşı yöneltilmiş, ekleme ya da çıkarma yapılmadan aynı dayanak belge çeklere ve taleplere dayanan işbu davanın usulden reddi gerekirken, esasa girilerek hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, Mahkemenin, ödemenin 12 ay vadeli olarak kararlaştırıldığı kararının kabulünün mümkün olmadığını, mahkemenin tüm kararını, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.1. maddesindeki’ … 12 adet sıralı USD çeki ile yapacaktır… ‘ cümlesini satışın 12 ay vadeli olduğu yorumuna dayandırdığını, Hukuk sistemimize göre 12 tane çek verilmesinin ödemenin 12 ay vadeli olduğu anlamında yorumlanamayacağını, bu yorumun tüm çek ve ödeme sistemi ana görüşüne aykırı olduğunu, ayrıca 2 adet makine üzerinden yapılan anlaşmanın ilk makinesinin ödemesinin ilk 6 aylık çekin, ikinci 6 aylık çek olmadığını kimsenin iddia edemeyeceğini, bu yönde bir zorlama yapılması ve bu yönde yorum ile karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, Olayda müvekkiline (Davalıdaki ekonomik sıkıntının ortaya çıkması ve karşılıklı anlaşma ile) bir adet makine teslim ettiğini, yükümlülüğünü çok önce yerine getirdiğini, davalının ise ilk çekini dahi ödemediğini, çekin karşılıksız çıktığını, Borçlar Hukuk ve Ticaret Hukuku’na göre karşıklı edimler yüklenen sözleşmede edimini yerine getirmeyenin davacı taraf olduğunu, yargılama devam ederken dahi çeklerin yarısını (yani 11.250.USD’ yi) ödeyemediğini ve çeklerin karşılıksız çıktığını, mahkemenin kararını yazarken istirdata karar verdiğini, ancak müvekkilinin 135.000 USD’ lik alacağını bile alamadığını, bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, tüm süreç boyunca Müvekkilinin iyi niyetli yaklaştığını, eğer ilk çek ödenmiş olsa idi durumun farklı olacağını, değerlendirmenin bu maddi gerçek göz önüne alınarak yapılması gerektiğini, Davacı tarafın davasının netice kısmında 270.000 USD’lik ticaretten 135.000.USD borçlu olmadığının tespitini talep ettiğini ve bu talebi kabul ettiklerini, dosya kapsamındaki dilekçeleri ile sunmuş oldukları taraflar arasındaki yazışma içeriklerinin de bu yönde olduğunu, davacının müvekkili şirkete bu alım satımdan borcunun toplamda 135.000 USD olduğunu, bu hususta tüm beyanlarının açık ve net olduğunu, Taraflar arasındaki arabuluculuk görüşmesinde de bu hususların tekrarlandığını ve bu durumun arabuluculuk tutanağına da şerh düşüldüğünü, bu davada arabuluculuk tutanağına özellikle dikkat etmek gerektiğini, çünkü bu tutanakta taraflar arasındaki ihtilafın ne olduğunun açık olduğunu, bu tutanağa rağmen yapılan yargılama ve verilen kararın hatalı olduğunu, Aynı zamanda davacıya arabuluculuk görüşmesinden sonra davadan önce gönderilmiş olan Bakırköy … Noterliği’nin 12/03/2019 tarih, … yevmiye no’ lu ihtarnamesinin de dosyada mevcut olduğunu, bu ihtarnamenin davacı tarafından dosyaya sunulduğunu, bu ihtarnamede bu beyanın açıkça yapıldığını, yani davadan önce bu yönde net olarak beyan verildiğini, taraflar arasındaki ihtilafın 135.000 USD yönünden alacak olup olmadığı hususunda olmadığını, dava açılma anında bu durumun açık seçik ortada olduğunu, zaten müvekkili şirketin de alacağından fazla bir bedeli tahsil etme gibi bir niyetinin olmadığı hususunun, çekleri ciro ederek 3. kişilere vermediği maddi vakıa niteliğinde olduğunu, Davacı her ne kadar borcun 135.000USD’ lik kısmından sorumlu olduğunu ve kendilerine keşide edilen çeklerin yarısını ödeyeceğini beyan etmiş ise de; davacının ilk çekten itibaren çekler ile ilgili karşılıksız işlemi yapılmasına sebebiyet verdiğini ve çeklerin icra takiplerine konu edildiğini, yani davacının karşılıklı edimler yükleyen sözleşmedeki ilk edimini yerine getirmediğini, Bu doğrultuda; davacının tüm bu beyanlara ve yazılı tutanak ve belgelere rağmen hukuki yararı olmadan işbu davayı açtığını ve kendilerini yargılama gideri ve vekalet ücreti yükümlülüğü altına soktuğunu, tüm bu beyan ve belgelere rağmen davacının işbu davayı açmış olmasında hukuki yararının olmamasından ve kendilerini haksız bir yükümlülük altına sokmuş olmasından ötürü öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan reddini talep ettiklerini, aksi halde kendileri tarafından davacının 135.000USD’ lik kısımdan sorumlu olduğunun gerek yargılama öncesi gerek ise yargılama sonrası beyan etmiş olması sebepleri ile davacı lehine hükmedilmiş vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün bozulmasını talep ettiklerini, ”’…Hukuki yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; ilerideki bir yarar yeterli değildir…Dava ile erişilmek istenen amaç, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur. konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması ( noksan olması ) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücretinin nispi tarifeye göre takdir edileceğini; bu nispi vekalet ücretinin miktarının, maktu vekalet ücretini geçemeyeceğini, şu halde mahkemenin, dava ön şartının yokluğu nedeniyle verdiği ret kararına uyumlu olarak AAÜT’nin 7/2 maddesine dayanarak ve bu maddede açıklanan, “hesaplanan nispi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretini geçemeyeceği” kuralını da gözeterek sonuçta “maktu vekalet ücretine” hükmetmiş olması usul ve yasaya uygundur…” (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No:2013/587 Karar No:2014/125) Mahkemeye sunmuş oldukları ilk dilekçe ile 135.000 USD’Lik talebi kabul ettiklerini ve müvekkili şirketin alacağının 135.000 USD olduğunu beyan ettiklerini, ( Yukarıdaki beyanları saklı kalmak kaydıyla, çünkü davadan önceki ihtarnameleri ve arabuluculuk tutanağının da bu yönde sabit olduğunu ) bu durum açık iken Avukatlık Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre (yukarıdaki beyanları saklı kalmak ve dava hakkının olmaması yönündeki beyanlarında ısrar etmek üzere) 1/2 oranında ücreti vekalet taktir edilmesi gerektiğini, yargılama harç ve masraflarından da müvekkilinin sorumlu olmaması gerektiğini, mahkeme kararı ile makinesini satmış, teslim etmiş müvekkili alacağını alamamış iken bir de yargılama giderleri ile karşı karşıya bırakıldığını ve mağdur edildiğini, Mahkeme tarafından kurulan hükümde İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında ödenen 11.250-USD’ nin istirdatına karar verildiğini, işbu kararın hatalı olduğunu, 25.01.2019 vade ve … numaralı 22.500-USD bedelli çekin tamamının davacı tarafından icra müdürlüğüne gönderilmiş olup, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/368 Değişik İş sayılı tedbir kararı gereği kendilerine 11.250-USD’ lik ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemenin doğru ve haklı olduğunu, yargılama esnasında müvekkilinin halen davacıdan 90.000-USD alacaklı olduğu ve yargılama sürerken dahi davacı aleyhine başlatılan ve halen derdest olan İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası mevcut iken istirdat kararı verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin halen davacıdan alacağı bulunduğunu, davacının tüm borcunu ödemeden istirdat talep etmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin istirdada karar verdiği gün müvekkilinin 90.000 USD alacaklı olduğunu, bunun hukuk düzeni içerisinde kabulünün mümkün olmadığını, Dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgelerden ve tüm dosya kapsamında müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunun belli olduğunu, tüm icra dosyaları ve yapılan işlemlerin dosyaya bildirildiğini, icra işlemine sebebiyet veren ve halen müvekkiline borçlu olan davacının usul ve yasaya aykırı talepleri ile bu taleplerin kabulü yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin hem alacaklı olup, davacının vekalet ücreti alabilmek adına ikame etmiş olduğu işbu dava sebebi ile ekonomik yükümlülük altına girmek zorunda kaldığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekir iken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Müvekkilinin makineyi yurtdışından ithal ettiğini, parasını ödediğini ve davacıya teslim ettiğini, karşılığında aldığı ilk çekin karşılıksız çıktığını, müvekkilinin halen alacaklı durumda olduğunu, buna rağmen sanki kusurlu -ve-veya haksızmış gibi yargılama giderleri ve ücreti vekalet ile ve hatta alacaklı olmasına rağmen istirdat ile karşı karşıya kaldığını, bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, maddi gerçeğe ve dosya kapsamına da uyumlu olmadığını belirterek, davanın kabulüne ilişkin hatalı kararın iptali ile davanın tüm talepleri ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında, iki adet makinenin 270.000-USD bedelle davacıya satışına dair 11/04/2018 tarihli satış sözleşmesi imzalandığı, ancak davalının davacıya makinelerden birini teslim ettiği, diğer makinenin teslim edilmediği, davacının sözleşme kapsamında davalıya her biri 22.500- USD tutarlı 2019 yılı Ocak ayından başlamak üzere 12 adet sıralı çek verdiği (Toplam 270.000- USD) hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı vekili, 270.000 USD bedelli 12 adet çek nedeniyle davacının 135.000 USD borçlu olduğunu ve teslim edilmeyen bir adet makine bedeli olarak 135.000 USD borçlu olmadığını ihtara cevap, arabuluculuk tutanağı ve cevap dilekçesinde kabul ettiklerini, ancak davacının diğer taleplerini kabul etmediklerini, açılmış olan davayı istirdat, yargılama gideri ve ücreti vekalet haricindeki yönleri ile kabul ettiklerini beyan etmiştir. Uyuşmazlık davacının teslim aldığı bir makine bedelini 12 ay vadeli olarak (Yani her bir çekin üzerinde yazılı vade tarihinde 1/2’si oranında) mı ödeneceği, yoksa ilk altı ay karşılığı verilen çeklerin toplam bedeli ile mi ödeneceği noktasında toplanmaktadır. Davacının İstinaf Başvurusu Yönünden;Davalı tarafça verilen ikinci cevap dilekçesi davacıya 19/05/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 15.10.2019 tarihinde ibraz ettiği dilekçesi ile, kötüniyetli davalının % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi talep etmiştir. Ön inceleme duruşması ise 17/10/2019 tarihinde yapılmıştır. Dolayısıyla mahkemenin davacı tarafça ön inceleme duruşmasından sonra kötüniyet tazminat talebinde bulunulduğu şeklindeki tespiti doğru değil ise de, davacının kötü niyet tazminatı talebinin ayrıca İİK 72 koşulları oluşmadığından da reddine karar verildiği görülmektedir. Dosya kapsamı ile davalının kötü niyetli olarak davacı aleyhine icra takibi başlattığının kabulü mümkün olmayıp, koşulları oluşmadığından, mahkemece davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davalının İstinaf Başvurusu Yönünden; Davacı tarafça İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/78 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine, işbu davaya konu 12 adet çekin 6’sı olan 22/02/2019, 26/04/2019, 28/06/2019, 30/08/2019, 25/10/2019 ve 27/12/2019 keşide tarihli çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti için dava açıldığı, mahkemece 18/02/2019 tarihinde arabuluculuk dava şartı noksanlığı nedeni ile davanın usulden reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin 28/05/2019 tarihinde kesinleştiği; işbu davanın ise 13/03/2019 tarihinde açıldığı görülmektedir.Derdestlik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ı maddesinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre önceden açılmış bir dava devam etmekte iken aynı konuda yeniden dava açılamaz, buna rağmen açılırsa yeni dava usulden reddedilir. Bunun için, aynı davanın iki kere açılmış olması ve birinci ile ikinci davanın aynı olması gerekir. Aynı dava olduğunu söyleyebilmek için, birinci ile ikinci davanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.Mahkemece 17/10/2019 tarihli duruşmada, davalının derdestlik itirazının İstanbul 4 ATM’nin 2019/78 E sayılı dava dosyasında 18/02/2019 tarihinde karar verilip, mahkeme dava tarihinde derdest dava bulunmadığından reddine karar verilmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere derdestlik, bir (olumsuz) dava şartıdır (HMK. m. 114/1-ı). Dolayısıyla, bir dava şartı noksan olmasına rağmen esasa girilmiş ve dava sırasında o dava şartı noksanlığı ortadan kalkmış ise, hüküm anında bütün dava şartları tamam olduğundan, davanın esası hakkında karar verilmelidir. Diğer bir anlatımla; dava, bir dava şartının başlangıçta noksan olduğu gerekçesiyle usulden reddedilemez. Bu nedenle, davanın açıldığı tarihte derdestlik halinin var olduğu kabul edilse dahi, bu durumun yargılama sırasında (önceki davada verilen hükmün kesinleştiği 28/05/2019 tarihinde) ortadan kalktığı, eş söyleyişle mahkemece hükmün verildiği 23/01/2020 tarihinde dava şartlarının tamam olduğu, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin bu yöne ilişkin verdiği kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki 11/04/2018 tarihli satış sözleşmesinin 4.1 maddesinde, alıcının toplam mal bedeli olarak 270.000-USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, alıcının satın almayı planladığı ürün ödemesini 2019 Ocak ayından başlamak üzere 12 adet sıralı USD çeki ile yapacağı, 5.4 maddesinde ise, ödemenin yapıldığı (havalenin yapıldığı veya vadeli çekin& çeklerin tahsil olduğu) günki Merkez Bankası efektif satış kuru dikkate alınarak bakiye takibi yapılacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafça davalıya gönderilen Adana … Noterliğinin 04.01.2019 tarihli ihtarnamesinde; 270.000 USD karşılığında iki adet enjeksiyon makinesi alımı konusunda anlaşılmış olmasına rağmen bir adet makine teslim edildiğinden, iki adet makine bedeli olarak davalıya teslim edilen toplam 270.000 USD bedelli 12 adet çekin bir adet makinenin teslim edilmemiş olması nedeniyle iadesi ve teslimi yapılan bir adet makine bedeli karşılığı yine aynı tarihlerde adına düzenlenen toplam 135.000 USD bedelle 12 adet çekin, ihtarın tebliğ alınmasından itibaren 48 saat içinde teslim alınması, aksi halde bedelsiz kalan çekler için menfi tespit/ iflas davaları açılacağı, bundan doğacak vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükleneceğinin ihtar edildiği, Davalı tarafça davacı şirkete gönderilen Bakırköy … Noterliğinin 11.01.2019 tarihli cevabi ihtarnamesinde; davacı ile aralarında mevcut olan ticari ilişki sebebiyle davacının cari hesap borcu bulunduğu, muaccel olmuş işbu borçlar sebebiyle davalı şirket tarafından taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı, tüm borcun ödenmesi halinde talebin yerine getirileceği,… İhtarnameye en geniş şekliyle itirazlar edildiğinin belirtildiği, Yine davalı tarafça davacıya gönderilen Bakırköy … Noterliği inin 12.03.2019 tarihli ihtarnamede; davalının davacı şirketten toplamda 135.000 USD alacağı bulunduğu, davalıda muhatap şirkete ait fazladan 135.000 USDlik çek bulunduğu, taraflar arasındaki ihtilafın asıl kaynağının muhatabın ilk çekinin karşılıksız çıkması, piyasada başkaca çeklerin karşılıksız çıkması ile başladığı, davalının konunun başından beri iyi niyetli olarak hareket ettiği ve fazladan bir tahsilat yapmayacağını açık bir şekilde ifade ettiği, en son İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı da nazara alındığında, davalının karar kapsamında hareket etmeye hazır olduğu, karara göre gelecek çekler için 11.250 USD ödenmesi halinde 29.11.2019 keşide tarihli 22.500 USD bedelli ve 27.12.2019 keşide tarihli 22.500 USD bedelli (25.01.2019 ve 22.02.2019 tarihli çekler icra konusu yapıldığı için ve tahsil edilmesi şartı ile) iki adet çeki işlemsiz iade etmeye hazır oldukları, bu yönde uygulamanın mahkeme kararı baz alınarak yapıldığı, bu nedenle ve mahkeme kararına uygun olarak gelecek 8 adet çekle ilgili olarak 11.250 USD’lik ödeme yapılmasını talep ettikleri, ödemeler yapıldığı taktirde 29.11.2019 keşide tarihli ve 27.12.2019 keşide tarihli çeklerin işlemsiz olarak yetkiliye iade edileceğinin beyan ve kabul edildiği görülmektedir. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.02.2019 tarih 2019/368 Değişik İş esas 2019/ 371 karar sayılı kararı ile, işbu davaya konu çeklerden her bir çekin yarısı olan 11.250 USD’lik toplam 135.000 USD ( 135000 USD .5,3343 (kur) =720.130,50 TL)’lik kısma ilişkin olarak bankaya ibrazı halinde her bir çekin yarısına ilişkin ödemelerin önlenmesine ve tedbiren icra talebine konu edilmesi halinde her bir çekin yarısı yönünden takibin durdurulmasına karar verilmiştir. İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında davalı tarafça davacı aleyhine 28/02/2019 tarihinde başlatılan icra takibi ile, 22.02.2019 keşide tarihli 22.500 USD bedelli çekin tahsili için talepte bulunulduğu, icra dairesinin 15.03.2019 tarihli kararı ile, İstanbul 12. asliye ticaret mahkemesinin 2019/368 değişik iş sayı 2019/ 371 karar sayılı ihtiyati tedbir kararı uyarınca kararda belirtildiği şekliyle takibe konu çekin yarısına yönelik ödemelerin önlenmesine ve çekin yarısı yönünden takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. 11/03/2019 tarihli arabuluculuk son tutanağında (Anlaşamama) davalı vekili, sözleşme kapsamında teslim edilmeyen/ teslim alınmayan makineye karşılık olan altı adet çekin iadesini kabul etiklerini ve hazır olduklarını, fer’i niteliğindeki talepleri kabul etmediklerini beyan etmiştir. Somut uyuşmazlıkta, sözleşme kapsamında davalıya verilen 12 adet çek sıralı çek olup, sözleşmenin 5.4 maddesinde çeklerin vadeli çek olduğunun belirtilmesi, davacı tarafça davalıya sıralı olarak teslim edilen çeklerin keşide tarihi en eski olan çek 25/01/2019 tarihli olup, davacı tarafça davalıya 04.01.2019 tarihinde gönderilen ihtarnamede, iki adet makine bedeli olarak davalıya teslim edilen toplam 270.000 USD bedelli 12 adet çekin bir adet makinenin teslim edilmemiş olması nedeniyle iadesi ve teslimi yapılan bir adet makine bedeli karşılığı yine aynı tarihlerde karşı taraf adına düzenlenen toplam 135.000 USD bedelli 12 adet çekin teslim alınması istenmesine rağmen, davalı tarafça gönderilen cevabi ihtarnamede, davacının cari hesap borcu bulunması nedeniyle davacı taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı, tüm borcun ödenmesi halinde talebin yerine getirileceği şeklinde cevap verilmesi, yine dava 13/03/2019 tarihinde açılmış olup davalı tarafça davadan önce davacıya gönderildiği beyan edilen Bakırköy … Noterliği ihtarnamesinin 12.03.2019 tarihli olması ve davacı vekilinin bu ihtarın dava açıldıktan sonra kendisine tebliğ edildiğini beyan etmesi, ayrıca 12.03.2019 tarihli ihtarname içeriğinde iki adet çekle ilgili tahsil şartlı olarak iki adet çekin iade edileceğinin belirtilmesi, yine arabuluculuk tutanağında çeklerden altı tanesinin iadesi kabul edilmekle birlikte, fer’i niteliğindeki taleplerin kabul edilmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmeye konu makinelerden birinin teslim edilmemesi nedeniyle, her biri, iki makine için verilen çek bedellerinin 1/2’sinden davacının sorumlu tutulmasının yerinde olduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulan çek bedelinin davacı tarafça ödendiği ancak İstanbul 12 ATM’nin 2019/368-371 d.iş sayılı ihtiyati tedbir kararı gereğince davalıya 1/2’sinin ödemesinin yapıldığı nazara alındığında icra müdürlüğü kasasında bulunan bakiye bedelin davacıya iadesine karar verilmesinde, ayrıca davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği kabulü ile ve verilen karar sonucuna göre yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılması ve davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 525,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 444,3 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 58.854.00 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 14.713,5 TL (14.659,1‬ TL + 54,40 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 44.140,5 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.