Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1274 E. 2022/1565 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1274 Esas
KARAR NO: 2022/1565 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi ve denetçi sıfatları ile kanunların ve şirket ana sözleşmesinin kendilerine yükledikleri görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmeyerek müvekkili … A.Ş.’nin büyük ölçüde zarara uğramasına sebebiyet veren davalılardan fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.000,00-YTL zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası’nca ilan edilen reeskont faizi ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkili şirkete verilmesine, alacaklarının tahsil kabiliyetinin sağlanabilmesi için öncelikle davalılardan menkul ve gayrimenkulleri ile üçüncü kişilerden olan hak ve alacakları üzerine dava sonuna kadar ihtiyati haciz konulmasına ve bu mümkün olmadığı takdirde ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 06/02/2008 tarihli temlik sözleşmesi uyarınca dava konusu alacağın TMSF’na devir ve temlik edildiği anlaşılmıştır. TMSF vekilinin 20/03/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava değerini 97.859.496,47-TL olarak ıslah ettiği ve bu zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresi içerisinde açılmadığını, 09/06/2005 tarihinde TMSF tarafından … A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığını, davacının talep ettiği pay defterleri, yönetim kurulu karar defterleri vb. evrakın davacıya tesliminin yapılmasının mümkün olmadığını, 18/06/2005 tarihinde TMSF yetkililerince tüm bilgi ve belgelere el konularak tüm evrakın TMSF binasına nakledildiğini, davaya konu şirketin zarara uğradığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, şirket yönetiminin 2005 yılı Haziran ayından itibaren yeni yönetim ve denetim kurulu idaresinde olmasından bahisle 2005-2006 yıllarında şirketi borçlandıran işlemler yeni yönetim kurulunun tasarrufu olup bu sebeple eski yönetim ve denetim kurulunun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini, ihtiyati tedbire yer olmaması sebebi ile talebin uygulanmamasını talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 09/06/2005 tarihinde TMSF tarafından … A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığını, süresinde açılmayan davanın reddi gerektiğini, mezkur olayda bir kast veya ihmalin olmadığını, yalnızca fiili imkansızlığın olduğunu, şirket yönetiminin 2005 yılı Haziran ayından itibaren yeni yönetim ve denetim kurulu idaresinde olmasından bahisle 2005-2006 yıllarında şirketi borçlandıran işlemler yeni yönetim kurulunun tasarrufu olup bu sebeple eski yönetim ve denetim kurulunun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini, ihtiyati tedbire yer olmaması sebebi ile talebin uygulanmamasını talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 09/06/2005 tarihinde TMSF tarafından … A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığını, süresinde açılmayan davanın reddi gerektiğini, mezkur olayda bir kast veya ihmalin olmadığını, yalnızca fiili imkansızlığın olduğunu, şirket yönetiminin 2005 yılı Haziran ayından itibaren yeni yönetim ve denetim kurulu idaresinde olmasından bahisle 2005-2006 yıllarında şirketi borçlandıran işlemler yeni yönetim kurulunun tasarrufu olup bu sebeple eski yönetim ve denetim kurulunun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini, ihtiyati tedbire yer olmaması sebebi ile talebin uygulanmamasını talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 09/06/2005 tarihinde TMSF tarafından … A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralındığını, mezkur olayda bir kast veya ihmalin olmadığını, yalnızca fiili imkansızlığın olduğunu, şirketin dava konusu 7.538.108,53-YTL borcu bulunmadığını belirterek davanın reddine, ihtiyati tedbire yer olmaması sebebi ile talebin uygulanmamasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/11/2018 tarih ve 2013/133 Esas – 2018/1159 Karar sayılı kararı ile; “…Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; TMSF’nin 09/06/2005 tarih ve 225 sayılı kararı ile … A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 5020 sayılı kanun ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-a maddesi gereğince fon alacaklıların tahsili bakımından yarar görülmesi nedeni ile fon tarafından devralındığı, davacı … A.Ş.’de davalı … ve …’nın 17/09/2003-14/06/2005 döneminde yönetim kurulu üyesi davalı … ve …’in 17/09/2003-14/06/2005 döneminde denetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, yukarıda özetlenen ve mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporunda … A.Ş.’nin uğradığı zarar miktarının “Üretim hesabında raporlanan tutarların finansal yönden zarar olarak kabul edilebilecek bölümünün 27.577.424,19-TL ile şüpheli alacak zararı 4.619.201,47-TL olmak üzere 32.196.625,66-TL olarak hesaplandığı, anılan tutarın dava tarihine kadar işlemiş faizinin 124.866.414,55-TL olarak hesaplandığı görülmüştür. Diğer yandan Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/120-2007/381 E.K. sayılı kararı ile davalı …’in 17/10/2007 tarihi itibari ile iflâsına karar verildiği, tasfiye işlemlerinin TMSF Tasfiye Dairesi Başkanlığı’nın 2008/1 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, davacı tarafından dava konusu alacak ile ilgili olarak iflas masasına kayıt talebinde bulunulduğu, alacağın “ihtilaflı imtiyazlı alacak” olarak kaydına karar verildiği, bu durumda davalı … yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüştüğü, yukarıda yazılı 32.196.625,66-TL zararın iflas tarihine kadar işlemiş faizinin 90.041.962,91-TL olarak hesaplandığı görülmekle tüm bu sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulü ile ispat edilemeyen fazlaya ilişkin talebin ise reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulüne, Tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile 32.196.625,66-TL asıl alacak ve asıl alacağa davalı müflis …’in iflas tarihi olan 17/10/2017 tarihine kadar işlemiş 90.041.962,91-TL faiz tutarının iflas tasfiye işlemleri TMSF Tasfiye Dairesi Başkanlığı’nın 2008/1 sayılı dosyasında yürütülen müflis …’in iflas masasına kayıt ve kabulüne, Tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile 32.196.625,66-TL asıl alacak ve asıl alacağa dava tarihi olan 25/04/2013 tarihine kadar işlemiş 124.866.414,55-TL faiz tutarının asıl alacağa dava tarihi olan 25/04/2013 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalı …, … ve …’den tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı TMSF vekili ile davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı TMSF vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin kararında asıl alacak tutarını 32.196.625,66 TL tespit ettiğini, … A.Ş.’nin 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin hazırlanan 14.09.2007 tarihli Denetçi Raporunda yer alan tespitler doğrultusunda davanın 97.859.496,46.TL üzerinden açıldığını, talep edilen dava tutarının şirket bilançolarında yer alan tespitler doğrultusunda; – Diğer çeşitli alacaklar hesabında kayıtlı 4.619.201,47 TL … İnşaat A.Ş.’den olan alacaktan, -Stoklar Hesabı/151 Yarı Mamül Üretim Hesabında kayıtlı 93.204.294,99 TL’den oluşmakta olduğunu, … Giderleri 27.490.995,09 TL … Enf. Düzeltmesi 65.458.463,92 TL … KKE Giderler 32.559,72 TL … Giderleri 53.870,10 TL … Enf. Düzeltmesi 204.406,16 TL Toplam 93.240.294,99 TL Stoklar hesabında … ve … Şantiyesi’ne ait gider olarak 93.240.295.-TL kayıtlı bulunmasına rağmen, arazi üzerinde inşaat faaliyetine başlanılmadığını ve yapılmış herhangi bir yatırım da mevcut olmaması nedeniyle dava tutarına dahil edilerek talep edilmiş olduğunu, Enflasyon düzeltilmesi ile birlikte, mer’i mevzuat ve muhasebe kayıtları itibariyle muhasebe içi bir varlığın güncel değerini ifade eder nitelikteki 93.240.294,99 TL tutarın … ve … şantiyelerinde maddi karşılığının tespit edilememesi veya söz konusu tutarlar ile projeler arasında illiyet bağı kurulamamış olmasının, söz konusu tutarın Yönetim Kurulu sorumluluğunda oluşturulan fiktif bir hesap ve ilgili dönem giderlerine dolayısıyla zarar hesabına intikal ettirilmeyerek aktifleştirilmiş bir zarar olduğunu vurgulamakta olduğunu, 30 Aralık 2003 tarih ve 25332 sayılı Resmi Gazete’te yayımlanarak 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5024 sayılı Kanun ile vergi mevzuatına enflasyon düzeltmesi uygulaması ile enflasyon düzeltmelerinin defter kayıtlarına intikal ettirilmesi zorunluluğu getirildiğini, bu nedenle 31 Aralık 2003 tarihli bilançolara ilişkin enflasyon düzeltmelerini defter kayıtlarına intikal ettiren ve 25 Ağustos 2004 tarihine kadar söz konusu düzeltmeleri defter kayıtlarına intikal ettirmek durumunda olan şirketler açısından mali tabloların tarihi maliyet esasına göre hazırlanması mümkün olmadığından SPK’nın 27 Nisan 2004 ve MSD 10/303-9009 sayılı yazısında belirttiği üzere, XI-20 tebliğ hükümleri çerçevesinde tarihi maliyet esasına göre mali tablo hazırlama yükümlülüğünün konusu kalmadığını, 5024 sayılı kanun çerçevesinde, daha önce V.U.K.’a göre yapılan sabit kıymetlerin ve özel maliyetlerin yeniden değerlenmesi uygulamasına 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren son verildiğini, Yukarıda belirtildiği üzere, 14.07.2007 tarihli denetçi raporunda, 2006 yılı defterlerinde yer alan 151 Yarı Mamul/ Üretim hesabının ” Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu ” olarak değil de 5024 sayılı Kanun’un 5. Maddesinde belirtilmiş olduğu üzere ” Yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hak edişlere ilişkin düzeltmelerin kaydedildiği ve işin bitiminde Kar ve Zarar hesabına intikal ettirilmesi gerektiği belirtilen ” Yıllara Sari İnşaat Enflasyon Hesabı ” olarak dikkate alınması gerektiğinin değerlendirilmekte olduğunu, diğer yandan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulacağı, ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebileceği veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebileceği hususlarının belirtilmekte olduğunu, Belirtilen hususlar çerçevesinde, aktifteki 151 Yarı Mamul/ Üretim hesabına kaydedilen tutarlarda söz konusu olan ” enflasyon değerlemesinden kaynaklanan artışların pasifteki karşılık hesabı Yıllara Seri İnşaat Enflasyon Hesabı olup şirket Yönetim Kurulu’nun 2001-2006 yıllarında söz konusu fonu bilanço dışına çıkarmak veya tasfiye etmek gibi bir işlemine rastlanılmaz iken, söz konusu tutarların güncel olarak aktiften ve pasiften mahsup yolu ile çıkarılmasına yönelik tutumun, şirket ortaklarının sorumluluklarının azaltılmasına yönelik yaklaşım dışında, düzeltici/ düzenleyici bir nitelikte görülmemekte olduğunu, Diğer yandan, ilk olarak hesaplara kaydedilmeleri 2001- 2002 yıllarına kadar uzanan her iki şantiye ilişkin finansman giderlerinin, 2006 yılı denetçi raporunda belirtildiği üzere, şantiye sahalarında fiziki harcama karşılıklarının tespit edilememiş olmasının, tutarların mahsubu yönünden yeterli bir gerekçe oluşturmamakta olduğu, zira arsa sahipliği, müteahhitlik veya taşeronluk sözleşmeleri kapsamında kaynak kullanımı ve kullandırımından kaynaklanan finansman giderlerin bir maliyet unsuru olarak aktifleştirilmesi ve enflasyon değerlemesine konu edilmesinin, mahsup gerektirmeyen bir nitelik taşıdığı ve mahsup gerektiren bir özellikte bulunmuş olsa idi, böyle bir kaydın hiç yapılmaması gerektiğini, Sonuç olarak, … ve … şantiyelerine ilişkin olarak şirketin Stoklar/ Yarı Mamuller hesabında izlenen 93.240.294,99 TL tutarın, sorumluluğa esas borç hesaplamasında yapılabilecek bir nitelikte olmadığını, Şirketin Stoklar Hesabında izlenen 93.240.294,99 TL içerisinde yer alan 65.662,670,08 TL’lik Enflasyon Düzeltme Farklarının Asıl Alacak Tutarının tespitinde dikkate alınarak hesaplanması ve bu bedel üzerinden hüküm kurulması gerekmekte iken usul ve yasaya aykırı olarak kurulan hükmün bozulması gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen saptanacak nedenlerle; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2018 tarih ve 2013/133 Esas – 2018/1159 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, İtiraz ve talepleri dikkate alınarak yapılacak yargılama sonucunda talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Müflis … istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının usul ve yasalara, dosyada toplanan delillere aykırı olarak verilmiş hatalı bir karar olduğunu, bu nedenle de hatalı kararın bozulması/ kaldırılması talebiyle istinaf yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, Yetkiye ilişkin olarak;… A.Ş. (… A.Ş. )’nin eski yöneticisi ve hakim ortağı …in Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/120 Esas – 2007/381 Karar sayılı dosyasından 17/10/2007 tarihinde iflasına karar verildiğini, Ankara İflas Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasından iflas işlemlerine başlanıldığını, Bankacılık Kanunu’nun yukarıda açıklanan amir hükümleri uyarınca, iflas tasfiye işlemlerine TMSF tarafından TMSF/ TAS – 2008/1 sayılı dosya üzerinden devam edilmekte olduğunu, İflas kararı verildiği anda borçlu hakkında iflas açılmış olacağını, mahkemenin iflas kararını derhal yargı çevresi içindeki iflas dairesine bildireceğini, iflas dairesinin de kararı gecikmeksizin ilan edeceğini ve gereken yerlere bildireceğini, iflas kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/120 Esas – 2007/381 Karar sayılı dosyasından verildiğinden yargı çevresinin Ankara olduğunu, huzurdaki davada, müflis ile diğer davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmadığını, bu duruma bağlı olarak dava dilekçesinin yetki noktasından reddi gerektiğini, davanın yetkili ve görevli Ankara Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini, Zamanaşımı yönünden; Davanın açılış tarihi ve dava konusu edilen miktarın ıslah edildiği tarih dikkate alındığında davacı tarafından açılan işbu davanın zaman aşımına uğradığını, bu nedenle süresinde açılmayan davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, mahkemenin zaman aşımı itirazlarını dikkate almayarak hatalı karar verdiğini, Davanın esası yönünden; Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsedebilmek için, yönetim kurulu üyesinin kusuru olması, şirketin somut bir zarara uğraması ve şirketin bu zararı ile yönetim kurulu üyesinin kusuru arasında uygun illiyet bağı olması gerektiğini, hal böyle iken, şirket yönetim kurulu üyesi …’in hangi kusurlu işlemleri neticesinde hangi zararların meydana geldiği ve bu zararların nasıl hesaplanarak bulunduğunun açık ve net olarak mahkemenin gerekçeli kararında belli olmadığını, kusurun, zararın, uygun illiyet bağının ve sorumluluğa ilişkin hesaplamaların her bir davalı yönünden ayrı ayrı, açık bir şekilde ortaya konulması gerektiğini, ayrıca alınan teminatlardan yapılan tahsilatların iddia ve talep edilen zarar miktarından düşülmediğini, mahkeme kararının eksik inceleme neticesinde verilmiş olup, hatalı olduğunu, Mahkeme kararında hükmedilen faiz oranları ve faiz hesabının hatalı olduğunu, Davalılardan…’in iflasına karar verilmiş olup, iflas tarihinin 17/10/2007 olduğunu, davalı … ettiğinden mahkemede görülmekte olan işbu alacak davasının davalı müflis yönünden kayıt kabul davasına dönüştüğünü, iflas hükümlerine göre masaya kaydedilecek alacak miktarlarının iflas tarihine göre belirleneceğini ve iflas masasına kayıt yapılması istenen alacak tutarının hesaplamaları yapılırken müflisin iflas tarihinin esas alınacağını, Müflis … yönünden iflas tarihi olan 17/10/2007 tarihine kadar geçen süre için hatalı ve hukuka aykırı olarak değişken oranlarda avans/ reeskont faiz oranları uygulanarak temerrüt faiz hesabı yapıldığını, davacı ile müflis arasında herhangi bir sözleşme ve ticari ilişki söz konusu olmadığından, faiz miktarının hesaplanmasında avans/ reeskont faiz oranlarının uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davada ancak yasal faiz oranlarının uygulanabileceğini, Ayrıca dosyaya sunulan bilirkişi ve ek bilirkişi raporları incelendiğinde görüleceği üzere, işlemiş faiz miktarının her raporda farklı olarak hesap edilerek belirlenmiş olup, asıl alacak ve işlemiş faiz miktarları yönünden bilirkişi raporlarının birbirleri ile çelişkili ve uyumsuz olduğunu, İflas idaresinin harçtan muaf olup, kararda iflas idaresi aleyhine harca hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Müflis …’in iflas işlemleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereğince TMSF tarafından yürütüldüğünden iflas idaresinin harçtan muaf olup, yerel mahkeme kararında iflas idaresi aleyhine harca hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 15. maddesinin; ” Bu Kanunun yayımı tarihinden önce iflas etmiş olan bankaların tasfiyesi, tekemmül ettirilen işlemler ve yapılan sıra cetvelleri saklı kalmak kaydıyla iflas idareleri tarafından bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Bu maddenin uygulanmasında iflas idareleri bu Kanun’un 106. ve 140. Maddesinde Fona verilen yetkileri haizdir. ” hükmünü amir bulunmakta olduğunu, İflas idaresi aleyhine harca hükmedilmesinin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 15., 106., 109. ve 140. maddelerine açıkça aykırı olduğunu, İflas idaresi aleyhine nispi harca ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davalı … ettiğinden mahkemede görülmekte olan işbu alacak davasının, davalı müflis yönünden kayıt kabul davasına dönüştüğünü, kayıt kabul davalarında uygulanacak harç ve vekalet ücretinin maktu olup, iflas idaresi aleyhine nispi harca ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin açıkça hukuka aykırı olup, hatalı olduğunu, mahkeme kararının gerekçesinde davanın müflis … yönünden kayıt kabul davasına dönüştüğünü kabul etmekle birlikte, hüküm kısmında bunu dikkate almadan ve müflisi diğer davalılardan ayırmadan nispi harca ve nispi vekalet ücretine hükmettiğini, ayrıca yukarıda belirtildiği üzere iflas idaresinin Bankacılık Kanunu gereğince harçtan muaf olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; -İstinaf yolu taleplerinin kabulü ile İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2018 tarih ve 2013/133 Esas – 2018/1159 Karar sayılı kararının bozulmasına/ kaldırılmasına ve davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı eski yöneticiler ve denetçilerin davacı şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı şirket tarafından açılan sorumluluk davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı TMSF vekili ile davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalılardan …’ hakkında Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/120 Esas -2007/381 Karar ve 17/10/2007 tarihli kararı ile iflâsına karar verildiği, bu kararın 14/01/2008 tarihinde kesinleştiği ve bu davalı yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüştüğünün kabulü gerekir. İİK’nın 235/3. maddesine göre, kayıt kabul davası basit yargılama usulüne tabi olup, diğer davalılar ile ilgili tazminat davası farklı yargılama usulüne tabidir. Müteselsil sorumlu olan davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır.Somut davada olduğu gibi, ihtiyari dava arkadaşlığı olan davalarda, ihtiyari dava arkadaşlarından birinin İflas etmesi halinde, mahkemenin iflas eden müflis hakkındaki davayı HMK 167. maddesi gereğince ayırması gerekir. Çünkü, kayıt kabul davaları basit yargılamaya tabi olduğu gibi, hüküm şekli, yargılama giderleri vb gibi usulü işlemler ve esasa dair bir kısım incelemeler diğer davalılara uygulanan yasal düzenlemelerden farklı olduğu gibi, yasa yollarına başvuru süreleri de farklılık arz edecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167 maddesinde, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı … yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüştüğü kabul edildiğine göre, adı geçen davalı ile ilgili dava tefrik edilip, ayrı bir esasa kaydedilerek karar verilmesi, diğer davalılar ile ilgili uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2015/863 Esas- 2015/2699 Karar sayılı kararı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/6682 Esas- 2016/3419 Karar sayılı kararı ve İstanbul BAM. 17 HD.’nin 2018/2125 Esas – 2019/634 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Bu nedenle, usulü eksiklikler ve buna dair yapılan hata nedeniyle, tarafların istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin usulen kabulüne karar verilmesi uygun görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı müflis …nin istinaf başvurusunun ise esasa dair hususlar incelenmeksizin usulen kabulüne ve ilk derece mahkeme kararının HMK. 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı TMSF ve Davalı Müflis …nin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/11/2018 tarih ve 2013/133 Esas 2018/1159 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.