Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1273 E. 2022/1425 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1273
KARAR NO: 2022/1425
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 05/02/2020
NUMARASI: 2015/1572 Esas – 2020/114 Karar
DAVA: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı ile 2 nolu davalı …’nin ayrı ayrı 100.000,00 TL sermaye ile 1 nolu davalı şirket olan … Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı sıfatına haiz olduklarını, tarafların davalı şirketi kar amacı ile ve ticaret hayatında başarılı bir noktaya getirmek amacı ile 03.10.2010 tarihinde kurduklarını, ne var ki ortaklar arasında baş gösteren uyuşmazlıklar ve yaşanan tartışmaların ardından davalı tarafın müvekkilini şirket yönetiminden ve şirket işlerinden uzaklaştırarak, tüm idari ve mali işleri kendi tekelinde topladığını, ticaret hayatını devam ettirdiğini, bu süreçte müvekkilinin geçim sıkıntısı çektiğini, şirket için babası adına çektiği krediyi dahi ödemekte zorlandığını, bu hususlar yaşanırken şirketin işleyişinden, idari ve mali gelişmelerinden, en önemlisi kar yapıp yapmadığından bihaber bırakıldığını, limited şirketlerde kar payı alacağının ortaklar kurulunun kar dağıtma kararıyla muacceliyet kazandığını, bu nedenle müvekkilinin gerek bizzat gerekse aracılar vasıtasıyla şirketin diğer ortağına bu yönde kararı alması için sürekli başvuruda bulunduğunu, ancak işbu dava tarihine kadar anılan kararın hiçbir haklı gerekçe olmaksızın alınmadığını, öte yandan TTK uyarınca şirket ortaklarının bilançoda ortaya çıkan kazancı dilediği gibi tasarruf yetkisine sahip bulunmadıklarını, ortaklar kurulunun bilançoya göre ortaya çıkan kazancı dağıtmaktan keyfi bir şekilde sarfınazar edemediklerini, bu sebeplerden ötürü, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 2011-2012-2013 ve 2014 yıllarına ait bilançolarının incelenmesi ve kar payının tespiti ile müvekkilin payına düşen tutarın tahsilini talep etmenin zorunluluk teşkil ettiğini beyanla fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkilin ortağı bulunduğu davalı şirketin 2011-2012-2013 ve 2014 yıllarına ait bilançolarının konusunda uzman bir bilirkişi tarafından incelenmesi ve karın tespiti ile müvekkilinin payına düşen karın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 2014 yılında davacıya 125.000,00 TL tutarında kar payı ödemesinin ayni olarak yapıldığını, dava konusu talebin kesinlikle dürüstlükle bağdaşmadığını, hukuka aykırı olmakla reddi gerektiğini, 2014 yılında müvekkili şirket tarafından davacıya 125.000,00 TL tutarında kar payı ödemesinin ayni olarak yapıldığını, Üsküdar ilçesindeki kain taşınmazın 1/2 hissesinin davacı adına tescil edildiğini, taşınmazın satın alınması amacıyla toplam 250.000,00 TL’nin, müvekkili şirket müdürü … tarafından … Altunizade Şubesinden 2014 yılında tahsil edildiğini, sonrasında söz konusu taşınmazın davacı ve müvekkili … adına tapuya tescil edildiğini, bu sebeple, davacının iddiası aksine, müvekkili tarafından yapılması gerekirken davacıya dağıtımı yapılmamış kar payı bulunmadığını, davacının iddiasının iyi niyet kurallarına ve hukuka açıkça aykırı olup reddi gerektiğini, 2013 ve 2014 hesap dönemlerinde müvekkilinin dağıtımına konu herhangi bir kar payı tahakkuk etmediğini bu sebeple, davacının taraf sıfatı bulunmadığını, müvekkili şirketin 13.10.2010 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek kurulduğunu, 19.10.2010 tarihinde ilan edilen ana sözleşmesinin 13. maddesinde karın dağıtımı esaslarının belirlendiğini, anılan madde uyarınca, şirketin safi karının, yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktar olduğu, safi kardan her sene öncelikle %5 İhtiyati Yedek Akçenin ayrılacağı, kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılmasının şirket sermayesinin en az %5 ini temsil eden hissedarların kararına bağlı olduğunun açıkça kabul edildiğini, şirket ana sözleşmesinin ihtiyati yedek akçeye ilişkin düzenleme içeren 14. maddesinde ise, şirket sermayesinin %20’sine çıkıncaya kadar ihtiyat akçesinin ayrılmaya devam edileceği, bu miktarın azalması halinde yeniden ihtiyat akçesinin ayrılmasına devam olunacağı, Kanuni ve ihtiyari ihtiyat akçesi ile kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre ayrılması gereken miktar safi kardan ayrılmadıkça hissedarlara kar dağıtılmayacağının açıkça kabul edildiğini, anılan ana sözleşme hükümlerinin gerek davalı müvekkili …’yi ve diğer ortak olan davacıyı bağlayıcı olduğunu, ana sözleşme gereği, hissedarlara kar payı dağıtımına ilişkin müvekkili şirketin genel kurulunca TTK madde 616 kapsamında alınmış bir karar bulunmadığını, bu kapsamda yetkinin münhasıran müvekkili şirketin genel kuruluna ait olduğunu, huzurdaki dava bakımından, davacının taraf sıfatını haiz bulunmadığının açık ve net olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/02/2020 tarih 2015/1572 Esas 2020/114 Karar sayılı kararında; “Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu, tüm dosya kapsamına göre; Dava,2011/2012/2013/2014 yıllarına ait kar paylarının dağıtılmamış olduğunun tespiti ile bu yıllara ilişkin kar payının tahsili talebine ilişkindir.Limited şirketlerde kar payı, TTK’nın ortakların hak ve borçları başlıklı 3.bölümü içerisinde malvarlığı hakları arasında düzenlenmektedir. Kar payı talep hakkının doğması için şirketin bilançoya göre kar elde etmiş olması ve Genel kurulun kar dağıtım kararı vermesi gerekir. Limited şirkette oluşan yıllık kar üzerinde tasarruf etmeye yetkili organ genel kuruldur.TTK. M.616/1-e bendinde bu yetki genel kurulun devredilmez yetkileri arasında sayılmıştır.Dava, limited şirketten kar payı tahsili istemine ilişkin olup kar payı dağıtımında yetkili organ genel kurul olduğundan diğer ortak durumunda olan davalı …’ye kişisel yönden husumet yöneltilemeyeceğinden bu davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.Davalı şirket, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde, … sicil no ile kayıtlı olup ana sözleşmesi 13.10.2010 tarihinde tescil edilerek kurulmuştur. Ortakları davacı … ve davalı … olup … ayrıca münferiden yetkilidir. Kar dağıtımı ana sözleşmesinde 13.ve 14. Maddelerinde düzenlenmiştir.13.madde karın dağıtımı düzenlenmiş olup 14.maddesinde ihtiyat Akçesi düzenlenmiştir. Bilirkişi raporuyla da gerek davalı şirketin ticari defter kayıtlarında gerekse sicil kayıtlarında tespit edildiği üzere dava tarihine kadar geçen süreçte şirket ortaklarına kar dağıtımı yapılmamıştır. Davalı şirket genel kurulunca her yıl toplantı yapılmak suretiyle, dağıtılabilir karın kısmen ya da tamamen dağıtılması ya da dağıtılmaması yönünde alınmış bir karar yoktur. Davalı tarafça davacıya 125.000,00TL kar payı ödemesinin ayni olarak yapıldığı beyan edilmiş olup davalı tarafça da itirazda bulunulmamıştır. Kar payı ödemesi olduğu belirtilen tutara ilişkin kayıt 13.02.2014 tarihli olup her ne kadar ayni kar payı dağıtıldığı davalıca söylense de bilirkişinin incelemesinde yevmiye defterinin 19.sayfasında 73 nolu yevmiye maddesinde, önemli bölümü Denizbank nezdindeki fon satışından sağlandığı tespit edilen tutar, nakden davacı ve davalı ortağın her birine 122.983,00TL olarak aktarılmış durumda olduğu, aynı yevmiye kaydında ayrıca ,Kredili mevduat hesabı olarak kullanılan tutar ise 5.370,75 TL durumda olduğu görülmüştür. Davalı şirketçe yaklaşık 250.000TL tutarındaki kredi kullanımının ise 07.02.2014 ve 20.02.2014 tarihlerinde kredi tutarlarından olduğu tespit edilmiştir.Bu çerçevede 2011,2012,2013 yıllarında raporlanmış durumdaki dönem net kar toplamlarından (247.398,23TL) düşülmek suretiyle raporlanan bir kar dağıtımı kaydı bulunmayıp davalı şirketçe banka kredisi kullanılmak suretiyle ortaklara avans niteliğinde kar payı ödemesinde bulunulmuştur.Davalı şirketin 2011,2012,2013,2014 yıllarında bilirkişice raporlanan dönem net karlarına göre ,ortaklara dağıtılabilir brüt kar payı 373.304,33TL tespit edilmiş olup davalı şirket ortaklarına 2014 yılının Şubat ayında banka kredisi kullanılmak suretiyle dağıtılan ve avans niteliğinde görülen net kar payı tutarı 245.966,00TL hesaplanmış olup dağıtımı yapılan brüt kar payı tutarı Gelir Vergisi Kanunu uyarınca %15 oranında stopajı gerektirdiğinden dağıtımı yapılan kar payı tutarı brüt 289.372,00TL olacaktır.Bu durumda ”Ortaklar Alacaklar”hesabından her iki ortağın borçlandığı 245.966,00TLnin düşülmesi ile birlikte Gelir Vergisi stopajının hesaplanmasıyla bulunacak 289.372,00TLnin kar dağıtımı olarak dikkate alınması gerekmekte, böylelikle dört yıllık dönem net karının dağıtılmamış durumdaki bölümüde (373.304,33-289.372,00=)83.935,33TLile sınırlı kalmaktadır.Bu durum aynı zamanda davalı şirket öz kaynaklarının (594.632,48-289.372,00=)305.260,00TLye gerilediği ve toplam kaynaklar içindeki payınında %22.06 lık düzeye düştüğü bilirkişice tespit edilmiştir.Böylece şirketin 2014 yıl sonu itibariyle kar dağıtımına elverişli bir yapıya sahip iken diğer yandan da kaynak yapısının önceki yıllara göre finansal yönden daha riskli duruma gelmiş olup gerek sektörel ve genel ekonomik bazdaki gelişmeler gerekse davalı şirketin faaliyet dinamiklerine göre belirlenecek yatırım stratejileri ve işletme politikaları da önemlidir. Bu hususlara ilişkin olarak şirket genel kurulunda karar alınmamıştır. Bununla birlikte gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte görülen bilirkişi raporu da hükme esas alınarak ,davalı şirketin 31.12.2014 tarihi itibariyle raporlanmış olan varlık ve kaynak yapısı ile şirket ortaklarına dağıtımı yapıldığı anlaşılan brüt kar payı birlikte dikkate alındığında davalı şirketçe avans olarak yapılmış olsa da mahkememizce makul sınırlar düzeyinde kar dağıtımı yapılmış durumda bulunulduğu sonucuna varıldığı…”gerekçesi ile davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğundan REDDİNE, davalı … Tic. Ltd. Şti yönünden davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, davalıların yapılan usulüne uygun tebligata rağmen süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadıkları tüm dosya kapsamından açık bir şekilde anlaşıldığını, bu hususun tarafılarınca da tekrar tekrar ifade edildiğni ve 17.01.2017 tarihli duruşmada da dile getirilerek süresi geçtikten sonra sunulan cevap dilekçesine muvafakat etmediklerini bildirdiklerini, ayrıca 10.10.2017 tarihli duruşmada da, davalı tarafın süresi içerisinde sunmadığı cevap dilekçesine karşı ıslah yoluna başvurmasına da muvafakat etmediklerini bildirdiklerini, davalı tarafın süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadığı da göz önüne alındığında esasen cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla savunmalarının genişletilmesine de imkan bulunmadığını, dosyaya sundukları Hukuk Genel Kurulu’nun güncel tarihli içtihat kararında da süresi içerisinde sunulmayan cevap dilekçesinin ıslah edilemeyeceğini çok açık bir şekilde belirtildiğini, davalı vekilinin cevap dilekçesini ıslah ettiği dilekçesinde öne sürdüğü savunmaların dahi, 10.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda çürütüldüğünü, süresi içerisinde sunulmayan cevap dilekçesinin ıslahı noktasında karşı taraf müvekkilinin sermaye borcunu ödemediğini ve bu doğrultuda takas defi ileri sürdüklerini beyan etmişlerse de, bilirkişi heyetinin açık bir şekilde davalı şirketin kendi kayıtlarında dahi ortakların sermaye taahhütlerini tamamen kapatmış olarak göründüklerinin tespit edildiğini, hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inin ve yahut başka bir defi ve savunmanın ileri sürülemeyeceğini, Dosyadaki birinci bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu ve davalı tarafın süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadığı da göz önüne alındığında şüphe götürmeyecek şekilde ıslah dilekçelerinde doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken öncelikle usul ilke ve kuralları hiçe sayılarak karar tesisi yoluna gidildiğini, 08.05.2017 tarihli bilirkişi raporu uyarınca davayı ıslah ettiklerini, bilirkişi heyetinin kapsamlı bir rapor ibraz ettiğini ve dava konusu dönemde dağıtılmamış net karın 83.935,33 TL olduğunu tespit ettiğini, müvekkilinin payına isabet eden tutar 41.967,665 TL olarak hesaplanmakta ise de, hali hazırda ıslah yaptıkları değerin toplamda 40.327,45 TL olduğunu, kar payının ikinci bilirkişi raporu ile de açık bir şekilde ispatlandığını, Bilirkişi heyeti tarafından raporun sonuç kısmında, davalı şirketin genel kurulunca her yıl toplantı yapılmak suretiyle, dağıtılabilir karın kısmen yada tamamen dağıtılması ya da dağıtılmaması yönünde alınmış herhangi bir karara rastlanmadığının tespitinin de açık bir şekilde iddiaları destekler ve teyit eder nitelikte olduğunu, davalı şirketçe kar payının bilerek ve isteyerek dağıtılmadığını, bir başka anlamda bu konuda direngen bir tutum takınıldığının tartışmasız olduğunu, Davanın en başından itibaren müvekkilin %50 ortağı olduğu şirkete girişine dahi izin verilmediğini, hiçbir suretle bilgi alamadığını açık bir şekilde aktardıklarını, sırf davalı tarafın yargılamayı uzatmak için ticari defterleri dosyaya sunmadığının dahi tartışmasız bir şekilde anlaşıldığını, müvekkilinin davalı şirketin işleyişi, denetimi ve finansal durumu ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığını, bu haliyle yargı yoluna başvurmakta haklı olduklarının, açık bir şekilde her iki bilirkişi raporu ile tescil edildiğini, Bilirkişi heyetinin avans niteliğinde olarak değerlendirmesine karşın 245.966,00 TL tutarındaki ödemenin kar payı olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, bu haliyle makul sınırlar açısından yeterli oranda kar payı dağıtımı yapıldığını beyan etmişse de, bu hususa katılmalarının mümkün olmadığını, yapılan avans niteliğinde ödemenin öncelikle usulüne uygun bir kar payı dağıtımı olmadığını, bu dağıtımın bir ödeme ve yahut nakdi bir işlem olarak değil taşınmaz alımına yönelik yapıldığını, bu haliyle ortaya çıkan sonucun, müvekkilinin yıllar boyu sadece adına bir adet taşınmaz alınması nedeniyle hiç nakit ihtiyacı yaşamadığı, ortağı olduğu şirketten maddi bir karşılık beklemediği anlamına gelmektedir ki bu hususun hayatın normal akışına aykırı olduğunun da tartışmasız olduğunu, davalı tarafın, hiçbir suretle kar payı dağıtmadığını, bu durumun tüm dosya kapsamından ve her iki bilirkişi raporundan da açık bir şekilde anlaşılmakta olduğunu, bu durumda davalı şirketin %50 oranında ortağı olan bir şahsa yıllar boyu tek bir kuruş dahi ödememesinin, herhangi bir nedenle makul karşılanabilecek bir durum olmadığını, Yine bilirkişi heyetinin, raporun sonuç kısmında dava konusu dönemlere ilişkin daha fazla kar payı dağıtımının, şirketin finansal yapısının sürdürülebilir risk düzeyinden daha geriye düşmesine neden olabileceği gibi bir ifade kullanmış olduğunu ancak bu konuya dair herhangi bir somut veriye dayanmadığını, şirketin müvekkiline 40.327,45 TL ödemesi ile 2018 yılında hangi riske, ne şekilde ve ne doğrultuda düşeceğinin muallak bırakıldığını beyanla İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.02.2020 tarih ve 2015/1572 Esas – 2020 / 114 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, limited şirket tarafından dağıtılmadığı iddia edilen kar payının tespiti ile şirket ve şirketin diğer ortağından müştereken tahsili talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalı … Ltd. Şti.’ni 2010 yılında diğer davalı ile birlikte kurduklarını, şirketin kuruluşundan itibaren kar payı dağıtılmadığını, davalı şirketin yönetiminden uzaklaştırıldığını, şirketle ilgili bilgi sahibi olamadığını beyanla 20111-2012-2013 ve 2014 yıllarına ilişkin dağıtılmayan kar payının tespiti ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf, şirket ortaklar kurulunca kar payı dağıtımı konusunda alınmış bir karar olmadığı ve davacıya taşınmaz alımı suretiyle ayni olarak kar payı verildiğini beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece şirket ortağı olan davalı …’nin kar payı alacağından sorumluluğunun olmadığı gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın pasif husumet nedeniyle usulden reddine, davalı şirket yönünden ise, davacıya anılan yıllara ilişkin olarak makul düzeyde avans niteliğinde kar payı ödemesi yapıldığından bahisle esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … 13.10.2010 tarihinde, ortaklar davalı …, davacı … ve dava dışı … tarafından 20.000.TL sermaye ile kurulmuş olup dava tarihi itibariyle ortakları davacı ve davalı … ve sermayesi 200.000 TL’dir. Şirket ana sözleşmesinin “karın dağıtımı” başlıklı 13. maddesi ” Şirketin safi karı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Safi kardan her sene evvela %5 ihtiyat akçesi ayrılır, kalan hissedarlara ödenmiş sermayeleri üzerinden hisseleri oranında dağıtılır. Kara iştirak edenlere hissedarlara dağıtılması kararlaştırılan miktardan Türk Ticaret Kanunu’nun 466. maddesinin 2. fıkrasının 3 numaralı bendi gereğince %10 ayrılarak umumi yedek akçeye eklenir. Kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılması, şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin en az %51’ini temsil eden hissedarların kararlarına bağlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 616/1-e maddesi uyarınca limited şirketlerde kar payı hakkında karar verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi yetkisi genel kurula ait bir yetkidir. Somut davada, tarafların da kabulünde olduğu üzere, davalı şirketin sicil dosyasında, kurulduğu 2010 yılından itibaren dava tarihine kadar ortaklara kar payı dağıtılması konusunda genel kurul tarafından alınmış bir karar bulunmamaktadır. Kar payı ödenmesine yönelik karar alınması şirket genel kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez yetkileri arasında olup, mahkemenin genel kurul yerine geçerek doğrudan ortaklara kar payı ödenmesi konusunda karar vermesi mümkün bulunmadığı gibi, davacının TTK ve şirket ana sözleşmesinin anılan maddeleri kapsamında, bu alacak talebi yönünden doğrudan dava açma hakkı da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, davalı …’ye yönelik davanın, şirket ortağı olması sebebiyle tarafından kar payı alacağı talep edilemeyeceğinden, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, davalı şirket yönünden ancak genel kurul tarafından alınmış bir kararın dava konusu edilebileceği, bu konuda genel kurul tarafından alınmış karar dava şartı olduğundan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davacıya makul düzeyde kar payı ödenmiş olması sebebiyle esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca hükmün kaldırılması ve davanın davalı … yönünden pasif husumet nedeniyle, davalı şirket yönünden ise dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2020 tarih ve 2015/1572 Esas – 2020/114 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; A)Davalı … yönünden davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE, B)Davalı … Ltd. Şti. yönünden davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL harcın, davacı tarafından yatırılan toplam 720,79 TL ( 85,39 TL peşin harç + 635,40 TL ıslah harcı ) harçtan mahsubu ile bakiye 640,09 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalılar vekil ile temsil olunduğundan, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin gereğince tayin olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalılar tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,30 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş- dönüş masrafı olmak üzere toplam 191,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.