Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1270 E. 2020/1390 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1270
KARAR NO : 2020/1390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : 2019/413 Esas – 2020/283 Karar
DAVA: Alacak (Hisse devrinden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların %100 oranında hissedarı olduğu dava dışı … Tic. A.Ş.’ni 20/07/2010 tarihli Hisse Devir ve Satın Alım Sözleşmesi ile müvekkillerine devrettiklerini, sözleşmenin 5.maddesinin g bendi gereğince, “Proje ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir” kararının veya “Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu kararının alınmış olması”nın hisse devir işleminin gerçekleşmesinin ön koşulu olduğunu, somut olayda bu koşulun gerçekleşmediğini/mahkeme kararı ile iptal edildiğini, ortaya çıkan bu durumun sözleşme konusunun gerçekleşmesini fiilen ve hukuken ortadan kaldırdığını, bu halde sözleşmenin geçersizliği nedeniyle ödenen bedeller ile yapılan masrafların iadesi istemli gönderilen ihtarnameye rağmen davalı tarafça ödeme yapılmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle Hisse Devir Sözleşmesinin geçersizliğinin tespitine ve iptaline, sözleşmenin hükümsüzlüğü nedeniyle uğranılan zararların denkleştirici adalet kuralı gereği dava tarihindeki karşılığının tespiti ile şimdilik hisse devir bedelinden 50.000 USD, masraflar yönünden şimdilik 100.000 TL ve uğranılan zararlar yönünden şimdilik 100.000 TL’ nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 08/04/2020 tarihli harç makbuzu ile hisse devir bedeline yönelik talebini 3.450.000 USD’ ye yükseltmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davacılar arasında yapılmış 20/07/2010 tarihli Hisse Devir Sözleşmesine istinaden müvekkillerinin %100 oranında sahibi oldukları dava dışı …Ticaret A.Ş.’nin davacılara devredildiğini, sözleşmenin imzalanması ile birlikte %15 peşinat ödendiğini ve akabinde sözleşmenin 5.maddesi koşullarının yerine getirilmesi sonrasında bakiye %85 bedelin ödendiğini ve müvekkillerinin hisselerinin tamamını 04/01/2011 tarihinde davacılara devrettiklerini; davacı tarafın iptalini talep ettiği hisse devir sözleşmesine dayalı olarak açtığı davada 818 sayılı BK’nın 126. (TBK’nın 147.) maddesi gereği uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, bu halde davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini; tarafların dava konusu sözleşmede kararlaştırılan koşulların gerçekleşmesi üzerine hisse devir işleminin gerçekleştirildiğini, sözleşmede herhangi bir şart öngörülmediğini, davacıların ÇED gerekli değildir kararının iptal edilmesi rizikosunu üstlendiklerini, davacılar tarafından ÇED başvurusu yapılan projenin satış vaadi sözleşmesinde bahsi geçen proje olmadığını, davacı taraf taleplerinin hukuka aykırı, muğlak ve çelişkili olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/07/2020 tarih ve 2019/413 Esas – 2020/283 Karar sayılı kararı ile; ” … Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına göre, dava dışı şirketin paylarının devrine ilişkin taraflar arasındaki sözleşmenin varlığı ve hisse devirleri her iki tarafında kabulünde olup; Davacı taraf, sözkonusu hisse devrinin, sözleşmedeki önkoşulların gerçekleşmemesi nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürmüş, Davalı taraf ise, zamanaşımı def’inde bulunmuş ve sözleşmenin geçerli bir şekilde kurularak taraflara yüklenen karşılıklı borçların ifa edildiğini savunmuştur. Bilindiği üzere hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımı süresi 6098 sayılı TBK’nın 147.maddesi (mülga BK’nın 126.maddesi) gereğince 5 yıldır. (Yargıtay 11. HD. 2018/574 E-2019/2499 K). Somut olayda, taraflar arasında dava konusu dava dışı … Ticaret A.Ş.’ nin paylarının 20/07/2010 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile devirlerinin kararlaştırıldığı ve sözkonusu payların 04/01/2011 tarihinde davacı tarafa devredilmek suretiyle şirket pay defterine işlendiği gelen yazı cevaplarından anlaşılmaktadır. Bu durumda sözkonusu payların devri ile ilgili olarak açılacak alacak davasının yukarıda değinilen yasal düzenleme gereğince devrin gerçekleştiği 04/01/2011 tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılması zorunludur. Davacı taraf eldeki davayı 05/07/2019 tarihinde yani, şirket pay devirlerinin gerçekleştiği 04/01/2011 tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açmış olup; davalı tarafça da esasa cevap süresinde zamanaşımı def’inde bulunulduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davanın Zamanaşımı Nedeniyle REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kural olarak, zamanaşımının, “muaccel” olduğu tarihten, diğer bir ifadeyle, alacaklının alacağını talep edebileceği günden itibaren işlemeye başlayacağını, BK:128.md.si / TBK:149.md.sinde de belirtildiği üzere, “Alacağın talep edilebilir hale gelmesi gerekli ve yeterlidir.” İşbu maddenin 1.fıkrasının, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirdiğini, muacceliyet anının ise, alacaklının borçludan alacağını talep edebileceği an olduğunu, yasanın da bunu ” ifa anı ” şeklinde ifade ettiğini, sözleşmeden doğan borçlarda zamanaşımının işlemeye başlamasının, alacağın muaccel/ istenebilir olmasının yeterli olduğunu, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik görüşünün de bu yönde olduğunu, (Y.(4).H.D. T. 10.02.1966 , E. 3286, K. 1586 Kararı) (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/10223 K. 2019/2384 T. 7.3.2019) …Tic. A.Ş.’ nin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kayıtlarında, 01.12.2007 tarihli başvuru dosyası ile kayıtlı, 17,00 megawatt (MWm) kurulu güce sahip, Erzurum ili, Uzundere ilçesi, Çoruh Nehri Tortum Çayı üzerinde bulunan Çayaşan Hidroelektrik Santrali Projesinin sahibi olduğunu, işbu sözleşme çerçevesinde, müvekkili davacı/ alıcıların, davalılara söz konusu hisseler karşılığında 3.450.000,00 ABD Doları Sözleşmenin “Devir Bedelinin Ödenmesi” başlığını taşıyan 2.3.md.si doğrultusunda ödeyerek, sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde tüm edimlerini ikmal ve ifa ettiğini, bunun dışında söz konusu projenin gerçekleştirilebilmesi amacıyla, 2011 yılından bu yana ayrıca toplam 4.273.530,55.TL sair masraflar yapıldığını, Davalılar vekili Hisse Devir Sözleşmesinde “herhangi bir şart öngörülmediği” savunmasında bulunmuşsa da; bu savunmanın dayanaksız olduğunu, sözleşmenin 5.md.sinde, “Hisse Devrinin Ön Şartları”nın düzenlendiğini, davalıların, üzerlerine düşen edimin “Çed Gerekli Değildir” kararı almaktan ibaret olduğunu ileri sürmüşlerse de; vaki savunmanın haksız olduğunu, sözleşmenin mezkur maddesinin (g) bendi gereğince, Erzurum Valiliğince 09.08.2010 tarihli “ÇED Gerekli Değildir Kararı” verilmiş ise; bu karara karşı Uzundere Doğa Gençlik ve Spor Derneğini Temsilen … tarafından, Erzurum Valiliği aleyhine “Yürütmenin Durdurulması” ve “İPTAL” talepli Erzurum İdare Mahkemelerinde iki ayrı dava açıldığını ve Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 2013/353 E. sayılı dosyasından verilen 2014/851 K. sayılı ve 28.10.2014 tarihli Kararı ile “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARININ “İPTALİNE” karar verildiğini ve kararın Danıştay 14. Dairesinin 2015/71 E., 2016/16 K. sayılı ve 19.01.2016 tarihli Kararı ile onandığını, “ÇED Gerekli Değildir” işleminin Kesinleşmiş Mahkeme ilamı ile “İPTALİ” nedeniyle, yeniden ÇED başvurusunda bulunulma yasal zarureti hasıl olduğundan, müvekkilleri tarafından ÇED Yönetmeliğinin 8.md.si gereğince, buna ilişkin 20.11.2017 tarihinde yapılan başvuru süreci sonucunda, TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 02.01.2018 günlü ve 48331039-220.01-E.1298 sayılı yazısı ile; “Bilindiği üzere, 25.11.2014 tarihli ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin 6.md.sinin 4.fıkrasında Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın SÜREÇ SONLANDIRILIR.” hükmü yer aldığını, bu itibarla, Çayaşan Regülatörü ve HES (24,98 MWm/24,24 MWe) Kırma-Eleme Yıkama Tesisi ve Hazır Beton Santralleri ile Malzeme Ocakları Projesinin ÇED SÜRECİ SONLANDIRILMIŞTIR.” şeklinde Karar istihsal edildiğini, Bu karara karşı müvekkilleri tarafından “İPTAL” talepli dava açıldığını, Erzurum 2.İdare Mahkemesinin 2018/353 E. 2018/733 K. sayılı ve 20.04.2018 tarihli Kararı ile; dava konusu “ÇED Sürecinin sonlandırılmasına ilişkin İdarenin 02.01.2018 tarihli işleminde kamu yararına, mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığından” bahisle “DAVANIN REDDİNE” karar veriliğini, kararın Danıştay 14. Dairesi’ nin 2018/2800 E. – 2018/5591 K. sayılı 24.09.2018 tarihli Kararı ile Karar Düzeltme Yolu Kapalı olmak kaydıyla onanarak, kesinleştiğini, Bu itibarla, taraflar arasında yapılmış olan Hisse Devir Sözleşmesinin 5.md.sinin (g) bendinde belirlenen koşulların, gerçekleşmediği/ Mahkeme Kararı ile İPTAL EDİLDİĞİ ve ortaya çıkan bu durumda, sözleşme konusunun gerçekleşmesinin fiilen ve hukuken ortadan kalktığının sabit olduğunu, TBK:151.md.sinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağının belirtildiğini, taliki şarta bağlı borçlarda zamanaşımının; şartın gerçekleştiği, bu suretle alacaklının borcun ifasını isteyebileceği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, (Y.HGK E. 2013/15-169, K. 2013/1365, T. 18.09.2013), zamanaşımını durduran nedenlerden birinin olup/ olmadığının da dikkate alınması gerektiğini, alacak için bir vade kararlaştırılmış olsa bile, bu sebeplerden biri varsa ve henüz bu sebep devam ediyorsa, zamanaşımı süresinin başlamasının da mümkün olamayacağını, TBK:149.md.sine göre; zamanaşımı, alacağın muacceliyetinden itibaren başlarsa da, TBK:153.md.sinde sayılan hallerden biri varsa zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini, TBK 153/6 bendine göre, alacağın Türk Mahkemelerinde ileri sürülmesi imkanı olmadığı sürece zamanaşımının duracağını, Türk Mahkemeleri’nde dava açmayı engelleyen mücbir sebep olabileceği gibi, bir hukuki engelin de olabileceğini, Buna ilişkin, Yargıtay’ ın bu konudaki yerleşik görüşünün de bu yönde olduğunu, (YHGK T.06.02.2008, E.2008/3-40, K 2008/102,Bilgen a.g.e.,s.410-415.) (YHGK T.15.12.1982,778 E,441 K.) (Yargıtay 3.HD. 2018/2785 E., 2019/3112 K. Sayılı ve 08.04.2019 T. Karar) Taraflar arasındaki akdin in’ikadında olmayan bir durum olan, mahkemenin iptal kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren zamanaşımı süresinnin işlemeye başlayacağını ve kendileri tarafından da derhal işbu davanın açıldığını, Somut olayda, ortaklar arasında bir hisse devir sözleşmesi bulunmadığından, dava konusu alacağın, “SÖZLEŞMEYE DAYALI ALACAK” olarak kabulü ile; burada uygulanacak yasa hükmünün, TBK’ nın 146.md.si hükmü gereğince, (10) yıllık zamanaşımı süresi olduğunu, (YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/7770 K. 2017/17833 T. 19.12.2017) (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2010/7083 E.N, 2011/6577 K., 15.11.2011 T.) Satıcı/ davalının, satın alınan şeyin teslimi ile mülkiyetinin devrini, alıcı/ davacıların da satım konusu şeyin bedelini ödemeyi üstleneceğini, satıcı ve alıcının borçlarının birbirlerine karşılık geldiğini, taraflar arasında bir edim değişimi söz konusu olmadığını, somut olayda taraflar arasındaki davaya ve isteme konu sözleşmenin, Hisse / Pay Devir / Satım Sözleşmesi olup, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğunu, davacı müvekkillerinin sözleşme gereğince Devir / Satım bedellerini davalılara ödediğini, davalı/ satıcı/ devir edenler ise, her ne kadar buna karşılık paylarını/ hisselerini devir etmişlerse de, sözleşmenin 5.md.sinde öngörülen (g). Bendindeki koşulun gerçekleşmesinin, kesinleşmiş mahkeme kararı ile ortadan kalktığını ve hisse/ pay devrine konu şirketin yegane iştigal konusunun sonlanarak, ortadan kalkmış olduğunu, böylece, hisse/pay devir konusu ortadan kalktığından, satın/ devir alma amacının da kalmamış olduğunu, çünkü hisse devrine konu şirketin iştigal konusunun sadece söz konusu proje olup, kesinleşen mahkeme kararı ile bunun ortadan kalktığını ve başka konusu da olmadığını, böylece tarafların söz konusu şirketin hisse/ pay devir iradelerinin gerçekleşmediğini, dolayısıyla, her ne kadar, başta Sözleşme kurulmuş, meydana gelmiş olsa da geçerli hüküm ve sonuçlarını doğurmadığını, edimlerden birinin batıl olması ile diğer edimin de karşılıksız kaldığını, bu itibarla, devre konu hisse/ payların sözleşme ile müvekkillerine devrine karşılık davalıların uhdelerinde karşılıksız kalmış olan pay devir bedellerinin de müvekkillerine denkleştirici adalet kuralları doğrultusunda iadesi gerektiğini, Taraflar arasındaki sözleşmenin 5/(g).md.sindeki şartın somut olayda gerçekleşmediği hususunun mahkeme kararı ile kesinleştiğini, artık bu suretle alacaklının borcun ifasını isteyebileceği zamanaşımının, işbu mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, zamanaşımının, “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR” şartının ortadan kaldırıldığı veya gerçekleşmeyeceğinin ortaya çıktığı tarih olan 24.09.2018 tarihi itibariyle işlemesinin asıl olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılarak, duruşma icrası suretiyle yargılamaya devam olunmasına ve yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise res’en gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı anonim şirket hisse devrinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında dava dışı …Ticaret A.Ş. hisselerinin 20/07/2010 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi ile devirlerinin kararlaştırıldığı, bilahare dava dışı şirket yönetim kurulunun toplanarak 04/01/2011 tarihinde hisse devirlerinin kabul edildiği, söz konusu hisselerin 04/01/2011 tarihinde devredilerek, davacılar adına şirket pay defterine işlendiği, davalı tarafça, cevap dilekçesi ile süresinde zamanaşımı def’i ileri sürüldüğü görülmektedir. Davacıların, hisse devir sözleşmesinin 5.md.sinin (g) bendinde belirlenen “Proje ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir” kararının veya “Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu kararının alınmış olması” şeklindeki ön koşulun gerçekleşmediği, bu ön koşulun gerçekleşmesinin, kesinleşen mahkeme kararları ile fiilen ve hukuken ortadan kalktığı, davanın, Danıştay 14. Dairesi’ nin 2018/2800 E. 2018/5591 K. sayılı 24.09.2018 tarihli onama kararı sonrasında ve zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, zamanaşımının belirtilen mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı iddia edilmiş ise de; Davanın taraflarının, dava dışı şirketin eski ve yeni ortakları oldukları, dava konusu hisse devir tarihi itibarı ile yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’ nun 126. maddesine göre (TBK 147. maddesi), hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarında zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu ve zamanaşımı süresinin hisse devir tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği, somut olayda ise; hisse devrine ilişkin sözleşmesi tarihi 20/07/2010, hisselerin devir tarihinin 04/01/2011, dava tarihinin ise 05/07/2019 olup, dava tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğu, dolayısıyla mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. (Emsal nitelikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/574 Esas 2019/2499 Karar sayılı ilamı- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/18173 Esas 2014/18819 Karar sayılı ilamı) Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 03/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.