Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1260 E. 2020/843 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1260 Esas
KARAR NO : 2020/843 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/270 Esas (Derdest Dosya)
TARİH: 23/06/2020 Tarihli Ara Karar
DAVA: Menfi Tespit – İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; kargo aracından yapılan hırsızlık neticesinde müvekkilinin … Turgutlu Şubesi’ne ait … seri numaralı , keşide yeri Turgutlu , keşide tarihi 05.04.2020 olan 23.464,80 TL bedelli çalıntı çeki elinde bulunduran hamil … A.Ş.’den mezkur çekin istirdatı ile müvekkile iadesine, müvekkilinin davalı hamil … A.Ş.’ye karşı hiçbir ünsiyeti ve hiçbir bağlantısı olmaması ve davalı hamilin kötüniyetli olması dolayısıyla davalıya karşı herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine, çek hakkında 15.06.2020 tarihinden sonra başlatılması muhakkak olan icrai işlemlerin tedbiren durdurulmasına, bu hususta mezkur çeke yönelik girişilecek icra takiplerinin durdurulması yönünde mümkünse teminatsız yahut Sayın Mahkemenizce uygun görülecek bir teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı açısından çek tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, haklı davanın ve taleplerinin kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve kötü niyetli açıldığını, başlatılan icra takibi neticesinde icra takibine konu borç çekin keşidecisi … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi tarafından ödenmiş olup ertesinde de icra kasasında olan çek borcu ödeyen keşideciye teslim edilmiştir. Bu sebeplerle davacının bu davayı ikame etmesi bakımından hukuki menfaati bulunmamakta olduğu, çekin keşide tarihine bakıldığında 05.04.2020 keşide tarihli olduğu görülecek olup, çekin ibrazı ertesinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de alınan salgın hastalık COVİD-19 tedbirleri kapsamında yeni icra takibi yapılmaması yönünde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandığı, bu kararname çerçevesinde tüm ülke çapında yeni icra takibine başlanamamış olup hak düşürücü süreler, yargılamaya ilişkin süreler kararnamede belirtilen istisnalar hariç durduğunu, davacı çeke ilişkin yapmış olduğu savcılık şikayetinden 2 aydan daha fazla bir süre sonra bu kez Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/45 esas sayılı dosyası üzerinden çek zayi davası ikame etmiş ve ödeme emri yasağı almak suretiyle müvekkilinin alacağını keşideciden tahsil etmesine engel olduğu, bu bağlamda müvekkili şirketin kötü niyetli hamil olmadığını ve diğer davalı Faktoring Müşterisi ile yapılmış olan faktoring sözleşmesi ile faktoring işlemleri bakımından kusurlu hareket etmemiş olduğunu, davacının işbu davasının haksız, mesnetsiz ve dayanaktan yoksun olması nedeni ile red edilmesini, davacı tarafın çekin kargo taşıması sırasında çalındığı iddia ederek hırsızlık olayını öne sürmekle bir bakıma, müvekkili şirketin hırsızlığa konu çeki tasarrufu altına almasında ağır kusuru olduğunu iddia etmekte olduğunu, ancak Yargıtay kararı incelendiğinde hırsızlık olayının mutlak defi olmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2018/3616 K. 2018/5618 T. 24.9.2018 ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2017 Tarih, 2017/2831 Esas ve 2017/5243 Karar sayılı ilamı), kamu güvenliğine dayanan kambiyo senetlerinde, üçüncü şahıslar, senedin içeriğinin doğruluğuna, geçerliliğine güvenmekte, senette yazılı hususların gerçekte var olduğuna inanmakta, senette görülmeyen hususların ise mevcut olmadığına güvenmekte olduğunu, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2006/19331 Esas ve 2006/22681 Karar Sayılı ilamı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2006/12193 Esas ve 2006/15534 Karar Sayılı ilamı) müvekkili firmanın çek üzerinde yer alan tüm ciroları araştırmak gibi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Aksi halin kabulü ticari hayatın hızına ve çekte imzaların bağımsızlığı prensibine aykırılık teşkil edeceği, halihazırda, mevzuat hükümlerinde, faktoring firmasının kambiyo evrakı üzerindeki tüm ciro zincirini değerlendirmesi/araştırması gerektiğine dair bir herhangi bir hüküm bulunmadığı, müvekkili şirket iyiniyetli olup aylar öncesinden ödeme yaparak kendini zarara uğratmak gibi bir amacı olamayacağı, bu durum hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, davacının iddialarının tamamı soyut olup ciddi bir zarar doğabilecek olduğunun yaklaşık olarak ispatı gerekmekte olduğu, ancak davacının iddiaları soyut nitelikte olup ispata muhtaç halde, davacının ciddi bir zarar doğacağına dair herhangi bir delil sunmamış olması da göz önüne alındığında ihtiyati tedbir kararının şartları oluşmamış olup tedbir kararı verilmesine muvaffakat etmediğini, işbu dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesi kapsamında arabuluculuğa tabi olduğu, davacı tarafından, dava açılmadan evvel arabuluculuğa başvurulmamış olduğu sabit olmakla, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesini ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini savunarak, davacı tarafın arabuluculuğa başvurmaması sebebiyle davanın usulden reddine, bu talep uygun bulunmaması halinde ise öncelikle dosya üzerinden verilen tedbir kararının kaldırılmasına ertesinde ise, yapılacak yargılama neticesinde haksız davanın reddi ile davacının davaya konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı müvekkile kötüniyet tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/06/2020 tarih ve 2020/270 Esas sayılı ara kararında;”Davacı vekili 12/06/2020 havale tarihli dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.İhtiyati tedbir talebine ilişkin mahkememizce mevcut delil durumu itibariyle davacının haklılığının yaklaşık olarak ispat edilemediği, davacının ileri sürdüğü iddia ve defilerin 6361 sayılı Kanunun m.9/3 hükmü uyarınca davalı açısından sonuç doğurup doğurmayacağının ancak yapılacak yargılama sonucunda belirleneceğinden, yaklaşık ispat koşulunun oluşmaması nedeniyle ara karardan rücu ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/270 E. sayılı dosyasından verilen 23.06.2020 tarihli tedbir kararının gerekli tüm şartlar ile ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için yeterli somut, resmi delil ve kayıtlar mevcut olmasına rağmen ihtiyati tedbir talebinin ivedi ve talebimizin geçici hukuki korumaya ilişkin olduğu, yasal koşullarının olduğu hallerde verilmemesinin ileride telafisi imkansız hak kaybı doğuracak mahiyette bir karar olduğu gözardı edilerek esasen bütün davaların ortak özelliği olarak tüm iddiaların yargılamayı gerektirmesi ancak ihtiyati tedbirin geçici hukuki koruma talebini içermesi ve hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde karşılanması zarureti bulunması neticesinde dava sonucu verilecek hükmün hukuki ve fiili işlevini yitirebilecek olması hususları göz ardı edilerek; genel ve soyut ifadelerle gerekçesiz olarak verilmiş olması yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK Madde 389 “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde , uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmüne amir olduğunu, Talep çalıntı çekin davalıdan istirdatı ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti talepli olduğu, İİK Madde 72/2 “İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü amir olduğu, Müvekkilinin keşideci … San. Tic. Ltd. Şti.’den almış olduğu davaya konu çek müvekkil tarafından müşterisine gönderilmek üzere …’ya verildiği, 09.01.2020 tarihinde …’ya ait olan … plaka no’lu araç içerisinden dağıtım esnasında çalındığı, Hırsızlık olayının gerçekleşmiş olduğu tarihte dağıtımda görevli olan … personeli tarafından Esenkent Gazi Turgut Aslan Polis Merkezi Amirliği’ne giderek ifade verdiği, 09.01.2020 tarihli şikayetçi ifade tutanağı ile olay yeri inceleme tutanağı da dosyaya dava dilekçe ekinde sunulduğunu, Akabinde de taraflarınca aylar öncesinden Malkara Cumhuriyet Başsavcığı’na şikayette bulunulmuş , çalıntı çekin iptali ve çek hakkında ödeme yasağı konulmasına yönelik ihtiyati tedbir talep edilerek keza Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/215 E. sayılı dosyası ile çek iptali davası ikame edildiği, savcılık makamı tarafından gerekli işlemler ve Malkara Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından teminat mukabilinde çek hakkında ödeme yasağı konulmasına karar verildiği, çek iptali dava dilekçesi , ödeme yasağına yönelik tedbir kararı ile Savcılık nezdinde yaptığımız şikayet dilekçelerimiz de dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, Yine müvekkiline ait içerisinde dava konusu çekin bulunduğu kargonun kargo aracından hırsızlık neticesinde çalınmış olduğu hususu kargo firması olan …tarafından da teyit edilerek bu hususta 22.06.2020 tarihinde kargo firmasınca müvekkiline müşteri bilgilendirme yazısı yazıldığı, iş bu yazı da 22.06.2020 tarihli dilekçe ekinde sunuldğunu, İhtiyati tedbir talebinde HMK Madde 390 gereği dayandıkalrı ihtiyati tedbir sebepleri, ihtiyati tedbirin türü belirtilerek mevcut deliller de ibraz edildiğini, Çeki haksız ve kötüniyetli şekilde elinde bulunduran davalıdan bir önceki ciranta ticaret sicilde kayıtlı olan bir şirket olmadığı, davalının araştırma ve inceleme yapma zarureti yasa gereği olduğunu, davalı en küçük bir araştırma yapmış olsa idi kendisine gelen çekin sahte şirket kaşesi oluşturularak gerçekte ticaret sicilde dahi olmayan bir şirketten kendisine geldiğini öğrenebilecek durumda olduğunu, HMK 389’ da belirlenen şartlar da gerçekleşmiş olmakla birlikte dosya kapsamında sunulan deliller bakımından esaslı bir değerlendirme yapılarak İİK 72/2 maddesinin kanuna konulması gayesine uygun olarak tedbir talebimizin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmesi haksız olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2013/2234 E. , 2013/4768 K. Sayılı kararında ‘ Tedbir talep eden taraf , dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirterek delillerini de ibraz etmiştir . Bu durumda HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir isteminin kabulüne karar vermek gerekirken , ihtiyati tedbir isteminin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır .’ hükmünü verdiğini, Tedbir talebi gerekli şartların sağlanmasına rağmen reddedilmesi haciz tehdidiyle karşılaşan müvekkili açısından büyük hak kaybı doğuracak ve ciro silsilesinde çalınma sonrası ticaret siciline kayıtlı bir şirket dahi gözükmeyen sahte şirketten sonra özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen factoring şirketinin eline geçen çekin ödenmesini zaruri kılacak mahiyette olduğu, davalı … şirketi çekin çalıntı çek olduğunu, Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği tedbir kararı nedeniyle çeke yönelik ödeme yasağı olduğunu ve cirolardaki sakatlığı anlayabilecek durumda olduğu, bu yönde bir araştırma ve inceleme yapma yükümlülüğü yasa gereği olmasına rağmen yapmadığı, Çek hamili … A.Ş. çeki bankaya ibraz ettiğinde çekin arkası tedbir kararlı şekilde yazdırıldığı, basiretli bir tacirin özen yükümlülüğüne aykırı olarak çalıntı çeki teslim alan ve bankaya ibraz eden davalı çek hakkında müvekkili aleyhine huzurdaki davanın açılmasının ardından 16.06.2020 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığı, haciz tehdidi altında olan müvekkili şirketin banka hesaplarına bloke konulacak olması müvekkili tüm işlemlerini durma noktasına getireceğinden çalınan çek hamiline karşı hiçbir şahsi sorumluluğu bulunmamasına rağmen müvekkili çalıntı çek bedelini ödemek zorunda kalacağını, Mahkeme kararı kaldırılmaz yahut tedbir talebinin kabulüne bir an evvel karar verilmezse müvekkili şirket açısından ileride telafisi güç ya da imkansız zararlar husule geleceğini, İhtiyati tedbir talebinin reddi gerekçesi olarak iddiaların yargılamayı gerektiriyor olması belirtilmişse de talebimizin geçici hukuki korumaya ilişkin olduğu, geçici hukuki koruma talebinin hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde karşılanmaması dava sonucu verilecek hükmün hukuki ve fiili işlevini yitirmesine sebebiyet vereceği göz ardı edilmemesi gerektiğini, Müvekkilinin çeki müşterisine gönderilmek üzere …. vermiş olması, çekin kargo dağıtım esnasında çalınmış olması , hırsızlık olayı ile ilgili kargo çalışanın şikayetçi olması, olay yeri inceleme tutanağı düzenlenmesi, taraflarınca da Savcılık nezdinde şikayet yapılarak çekin iptali için ayrıca dava ikame edilmesi, kargo firması olan … tarafından müvekkil şirkete çekin içinde bulunduğu kargonun dağıtım esnasında çalınmış olduğu hususunu teyit eden müşteri bilgilendirme yazısının gönderilmiş olması hususları bir bütün olarak iddialarımızın afaki olmadığını göstermekte olduğu, ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ilkesi sağlanmakta, yargılamayı gerektirmediğini, aksi halin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/304 E. 2018/536 K. sayılı kararı “İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir kararı verilmemeye gerekçe yapılan iddiaların yargılamayı gerektirdiği hususu aslında bütün davaların ortak özelliğidir. Bütün davalarda iddialar, yargılamayı gerektirir. Fakat ihtiyati tedbir talepleri de geçici hukuki himaye kararları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Geçici hukuki koruma talebi hukuka uygun şekilde karşılanmadığı takdirde davanın sonunda verilecek hükmün hukuki işlevi anlamını yitirebilir.” şeklinde olduğunu, Yerel mahkeme kararında belirtilen 6361 sayılı kanunun 9/3. Maddesi “Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmüne amir olduğunu, ancak müvekkili şirket dava konusu çekin lehtarı konumunda olup kendisinden önce herhangi bir çek hamili bulunmadığını, çek keşidecisi çeki müvekkiline verdiği, müvekkilinin de bir müşterisinde göndermek üzere çeki kargoya teslim ettiği, çek kargo aracından yapılan hırsızlık neticesinde çalındığını, yani müvekkili ile çek keşidecisi arasında da aralarındaki mevcut ticari ilişkileri sebebiyle herhangi bir defi söz konusu olmayıp müvekkilim çekin hırsızlık neticesinde çalınmış olması sebebiyle çalıntı çeki haksız olarak elinde bulunduran faktöring şirketine borçlu bulunmadığının tespitini ve çekin kendisine iadesini talep etmekte olduğundan kanun lafzından da açıkla anlaşıldığı üzere 6361 sayılı Kanunun 9/3. Maddesinin huzurdaki dava açısından tatbik imkanı bulunmadığını, İhtiyati tedbir kararının verilmesinde hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da hakim takdir yetkisini kullanırken , hukuk kuralının çizdiği sınırlar dahilinde kalmak zorunda olduğu, bu sınır yalnız takdir yetkisi tanınan alanlar bakımından değil , aynı zamanda hukuk kurallarının güttüğü amaç bakımından da söz konu olup takdir yetkisi kullanılırken somut olayın özellikleri dikkate alınarak ve kanunun amacına uygun bir çözümleme getirmesi gerektiği, ancak yerel mahkeme ihtiyati tedbir düzenlemesinin amacına ve ruhuna da aykırı olarak talebimizi reddettiğini, Yıllardır hakkını hukuk düzeni içinde arayan müvekkilin bu amacına makul sürede ulaştırılması ,etkin hukuki korumanın en önemli gereklerinden olup , adil yargılanma hakkı da anayasal hakkı olduğu, müvekkili açısından ileride telafisi imkansız zararlar doğuracağından talebimiz doğrultusunda ihtiyati tedbir kararının düzenlenmesi yasal hükümler ve hakkaniyet gereği zorunlu olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin 23/06/2020 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yahut dava tarihinden sonra davalı tarafından başlatılmış bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasına yönelik icrai işlemlerin durdurulması yönündeki İhtiyati tedbir talebimizin esasen incelenerek kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, açılan çek istirdadı ve menfi tespit davasında başlatılacak icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece,İhtiyati tedbir talebine ilişkin mahkememizce mevcut delil durumu itibariyle davacının haklılığının yaklaşık olarak ispat edilemediği, davacının ileri sürdüğü iddia ve defilerin 6361 sayılı Kanunun m.9/3 hükmü uyarınca davalı açısından sonuç doğurup doğurmayacağının ancak yapılacak yargılama sonucunda belirleneceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İİK’nun 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü içermektedir.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir.Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. Tedbir talepli somut davanın icra takibinden önce açıldığı anlaşılmaktadır. İİK’nın 72/3. maddesinde; ”İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir” denilmiştir. İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. İİK’nun 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir,” denilmiştir. Somut olayda talep konusu davanın icra takibinden önce 12/06/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu Dairemizce tespit edilmekle birlikte somut olayda, davacının ihtiyati tedbir talebi, ilgili icra takibinin durdurulmasına yönelik olduğundan ve davacı vekilinin uyap sisteminden gönderdiği 26/06/2020 havale tarihli dilekçe içeriğine göre çek bedeli kapak hesabına göre keşideci tarafından icra dosyasına yatırılmış ve ( dava konusu çek davalı vekilinin cevap dilekçesine göre keşideciye iade edilmiş olup) davacı vekili icra veznesine yatırılan paraların davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir talep ettiği ve mahkemece 01/07/2020 tarihli ara karar ile talebin reddine karar verildiği ve bu ara kararın istinaf edilmediği ve 23/06/2020 tarihli ara karar istinaf edilmiş olup tedbir kararı verilse bile icra dosyasına borç ödendiği için infaz kabiliyeti kalmadığı anlaşılmıştır. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı, istinaf eden tarafından yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.