Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1251 E. 2022/1292 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1251
KARAR NO: 2022/1292
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2020
DOSYA NUMARASI: 2017/761 Esas – 2020/19 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirketin birçok ürünün satımı konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin anlaşmaya uygun olarak tüm ürünleri davalıya teslim ettiğini, bu teslimatlara ilişkin müvekkilinin davalıdan 125.066,00 TL cari hesap alacağı bulunduğunu, talep edilmesine rağmen davalının borcunu ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafından yapılan itiraz sonucu takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde zikrettiği faturaların esas itibarıyla kendi ticari defter ve kayıtlarında işlemiş faturalar olduğunu, ancak davacının müvekkilinin yapmış olduğu ödemeleri düşmeden takip yaptığını, bu nedenle takibe itiraz ettiklerini, davaya konu fatular toplamının 264.449,17 TL olduğunu, müvekkilinin davalı ile yaptığı ticari alışverişin yekününü teşkil etttiğini, bu ticari münasebete karşılık müvekkilinin 23/06/2016 tarihli tahsilat makbuzu ile davacı şirkete 20.000,00 TL, 04/04/2016 tarihli makbuzla toplam 90.000,00 TL, 05/04/2016 banka havalesi ile 30.000,00 TL, 08/06/2016 tarihli banka havalesi ile 10.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL ödeme yaptığını, keza icra takibinden sonra 10.000,00 TL elden ödeme yaptığını, ancak davacının tahsilat makbuzunu düzenleyip göndereceğini beyan etmesine rağmen buna ilişkin taraflarına makbuz vermediğini, tüm bu ödemelerin dışında müvekkilinin davacıya … Bankası Şile Şubesine ait … adına keşideli, 10/08/2017 tarihli, 30.000,00 TL ve yine aynı kişinin aynı şubesinden düzenlenme arkasında müvekkilinin cirosu olan 17.000,00 TL bedelli toplam 47.000,00 TL miktarında iki adet çek verdiğini ve bu çeklerin de ödendiğini, müvekkili ile davacı arasında devam eden ticaret nedeni ile müvekkilinin davacının talimatı ile Çorlu’ ya gönderilmek üzere 5 adet ceviz masa yaptığını ve davacının bu işlerin bedelinin 5.000,00 TL olduğunu kendisinin belirlediğini, buna ilişkin makbuzun da taraflarına verilmediğini, yine müvekkiline ait keresteyi aldığını, bu kerestenin bedelinin 6.800,00 TL olduğunu, davacının bu miktarı da hesaptan düşmediğini, neticeten kendisine ödenen çeklerin toplamının 47.000,00 TL, 5 adet masa bedelinin 5.000,00 TL ve kerestenin de 6.800,00.TL olduğunu, toplam 58.800,00 TL’lik belgenin ellerinde olduğunu, ödemeler toplamının ceman 208.800,00 TL’ ye tekabül ettiğini, müvekkili ile alakası olmayan toplam 20.000,00 TL çekin hesaptan düşüldüğünde 264.449,17-208.800,00=55.649,00 TL -20.000,00 TL’ nin mahsubu ile 35.649,00 TL borçlarının kaldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/01/2020 tarih ve 2017/761 Esas – 2020/19 Karar sayılı kararı ile; ” … davacı/takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında faturaya dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe borca ve fer’ileri yönünden süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın takip konusu alacağın ödenip ödenmediği hususundan kaynaklandığı, uyuşmazlığın halli ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davacının ticari defterlerine göre davalıdan 125.066,37 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterleri işletme defteri olması nedeniyle alacak ve borç bakiyesi vermeye elverişli olmamakla birlikte takip konusu yapılan faturaların davalının ticari defterinde kayıtlı olduğu, borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği (Yargıtay 23. HD’nin 10/02/2016 tarih ve 2015/4576 Esas – 2016/621 Karar sayılı ilam), davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtların aleyhine delil teşkil edeceği(Yargıtay 19. HD’nin 09/11/2016 tarih ve 2016/3391 Esas – 2016/14472 Karar sayılı ilam) davalının kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerektiği, davalının ödeme iddiasına konu ettiği delil listesi ekinde sunulan tahsilat makbuzları ve dekontların toplam 150.000,00 TL ödeme olarak davacının ticari defterine kayıtlı olduğu, davalının ticari defterinde “elden verilen 10.000,00 TL” açıklamalı ödemenin davacının defterinde kayıtlı olmadığı, … Bankası’ na ait 10/08/2017 tarih ve 30.000,00 TL bedelli çek ile yine … Bankası’ na ait olduğu bildirilen17.000,00 TL bedelli çekin her iki ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, ayrıca 2015 yılına ait 31/12/2015 tarih ve 621305 nolu 20.154,40 TL bedelli faturanın davalı defterinde kayıtlı olduğu ancak bu faturanın davacı defterine 18.617,20 TL olarak işlendiği, bunların yanı sıra davalının kereste ve masa bedeli ile ödeme iddiasına ilişkin olarak her iki tarafın ticari defterlerinde kayıt bulunmadığı, bu haliyle davalı tarafın davacının ticari defterinde kayıtlı olan toplam 150.000,00 TL dışında herhangi bir ödeme iddiasını ispatlayamadığı, her ne kadar … Bankası 30.000,00 TL bedelli çekin davacıya olan borca karşı olmak üzere davacı çalışanı olduğu iddia edilen dava dışı …’ a cirolandığı ve bu çekin … tarafından tahsil edildiği iddia edilmiş ise de …’ ın davacı adına tahsilat yapma yetkisi bulunduğu hususu ispatlanamadığından …’ ın davacı şirket çalışanı olup olmadığının araştırılması talebinin yerinde olmadığı gibi bu kişinin davanın tarafı olmaması nedeniyle HMK 169/1 maddesi karşısında isticvabının da mümkün olmadığı, bunun gibi davalı tarafından … hakkında açıldığı beyan olunan alacak davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de açılıdığı beyan olunan bu davanın eldeki dava dosyasının tarafları arasında olmaması ve … hakkında açılan dava sonucunda verilecek kararın davacıya karşı ileri sürelemeyecek olması nedeniyle bu talebin de yerinde olmadığı, davalının davacı tarafa yemin teklif etmesi üzerine davacı şirket yetkilisinin usulüne uygun olarak yemini eda ettiği, davalı tarafın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olan ödemeler dışında kalan ödeme iddiasını ispatlayamaması nedeniyle davalı takip borçlusunun icra takibine itirazının haksız ve yersiz olduğu,aksine bir sözleşme olduğu veya taraflarca vade belirlendiği iddia ve ispat edilmediği gibi icra takibinden önce davalı/takip borçlusu temerrüde düşürülmediğinden takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, davacının takip talebinde yasal faiz talep etmiş olması nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz(3095 sy. m. 2/1) uygulanması gerektiği, alacağın likit olması nedeni ile kabulle sonuçlanan kısım üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi şartlarının oluştuğu(İİK m. 67/2) sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Davalı/ takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 125.066,00 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, 3-Kabulüne karar verilen alacağın %20 ‘si olan 25.013,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki devam eden cari hesaptan kaynaklı alacak verecek ilişkisine dayanak yapılan faturalarda her ne kadar müvekkilinin imzaları yoksa da herhangi bir itirazda bulunulmadığı iddia edilerek davanın kabulü cihetine gidilmiş ise de, gerekçe yapılan hususun hukuka aykırı olduğunu, yapılan icra takibinde borcun tamamına itiraz ettiklerini ve açılan itirazın iptali davasında da borçları olduğunu ancak takibe konu yapılan miktar kadar borçlu olmadıklarından takibin tamamına itiraz ettiklerini ifade ettiklerini, hal böyle iken takibe konu yapılan faturalarda müvekkilinin hiçbir imzası mevcut değilken sanki kendilerinin bu faturaların tamamını kabul etmişler gibi değerlendirme yapılarak davanın kabulü cihetine gidilmesinin hükmün kaldırılmasını gerektirdiğini, esasen takibe itiraz etmelerinin takibe konu yapılan faturaların içeriğini kabul etmedikleri anlamına geldiğini, Takibe konu yapılan faturalara ilişkin sevk irsaliyelerinde müvekkilinin imzaları olmadığını, kendilerinin işin başından beri borçları olduğunu, dava ve takibe konu kadar borç bulunmadığını ifade ettiklerini, ticari defter ve kayıtlarda asıl olanın takibe konu malların müvekkiline teslim edilmiş olması olduğunu, yoksa fatura düzenlemenin ve deftere kayıt etmenin münhasıran alacak olduğu şeklinde yorumlanamayacağını, faturaya konu malların ayrıca fatura borçlusu yahut sigortalı olarak çalışan kimseye imza karşılığı teslim edilmesi gerektiğini, huzurdaki davada buna ilişkin hiçbir belge olmadığını, bilirkişi raporunda söz konusu durumdan bahsedildiğini, ancak buna itirazlarının olmadığını ve bir yorum yapılmadığını, kendilerinin başından beri borçları olduğunu ancak bu kadar bir borçları olmadığını ifade ettiklerini, dolayısıyla borcun tamamını ve faturaların tamamının muhtevasını kabul ettikleri anlamına gelmediğini, tüm bunlara rağmen yanlış değerlendirme ile hüküm kurulmasının kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, fatura düzenlenmesinin başlı başına alacağın varlığı için yeterli olmayıp faturaya konu malların alıcısına teslim edildiğinin usulü dairesinde ispat edilmesi gerektiğini, kendi inkarlarına ve ortada takibe konu malların kendilerine teslim edildiğine ilişkin hiçbir sevk irsaliyesi mevcut değilken davanın kabulü cihetine gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Müvekkilinin davacıya olan borcundan dolayı … Bankası Şile Şubesi’ne toplam 47.000 TL bedelli iki adet çeki davacıya verdiğini, yapılan araştırmada ilgili banka şubesinin işbu çeklerden 30.000 TL bedelli çekin ödendiğini göndermiş olduğu cevabi yazısında bildirdiğini, bu çeklerin … keşideli olup arkasında müvekkilinin cirosu bulunduğunu, davanın seyri esnasında banka cevabi yazısının kendilerini teyit ettiğini, ancak müvekkilinden sonraki cironun … olduğu ve işbu çekin bu kişi tarafından tahsil edildiğinin ifade edildiğini, kendilerinin bu şahsı tanımadıkları gibi bununla herhangi bir ticari ilişkileri de olmadığını, davacıya vermiş oldukları işbu çekin beyaz ciro suretiyle yani davacı tarafından ciro edilmeksizin işbu şahsa tahsil ettirildiğini, nitekim banka cevabı yazısından da çeki tahsil eden şahsın davacı ile aynı iş yeri adresini kullanmakta olduğunun anlaşılacağını, davacının bu şahsı tanımadığını iddia etmesi nedeni ile de kendilerince bu şahsa karşı İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/66 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, buradan çıkacak kararın işbu dava dosyasının sonucunu etkileyecek nitelikte ve onunla bağlantılı olduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde derdest davada çeki tahsil eden …ın savunmaları ile bu şahısla ticari münasebetlerinin olup olmadığı yönünden ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılacak incelemenin bu davanın sonucuna etki edeceğini, hal böyle iken bunun sonucunun beklenilmemesinin hatalı olduğunu, Alacağın likit olmadığını ve yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kendilerinin davacıya 47.000.TL’lik çeklerle ödeme yaptıklarını, nitekim her ne kadar arkasında davacının cirosu mevcut değilse de 30.000 TL’lik çekin ödendiğini, müvekkilinin itirazının kötü niyetli olmadığını, diğer taraftan 17.000 TL bedelli çekle ilgili yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini, ilgili bankanın işbu çekle ilgili detaylı bilgi verilmesi halinde cevap verileceğini ifade ettiğini, ancak bu konu ile ilgili detaylı bir müzekkere yazılmadan sonuca gidildiğini, yine kararda ifade edildiği üzere ticari defterlerde kayıtlı faturaların çelişki arz ettiğini, kararın 5/6 sahifesinde defterlerde kayıtlı faturalardan 31.12.2105 tarihli faturanın davacının defterinde 18.617,20 TL, kendi defterlerinde ise 20.154,40 TL olduğunun ifade edildiğini, neticeten alacağın ihtilaflı olup likit olmadığını belirterek, öncelikle istinaf incelemesi sonuna kadar tehiri icra kararı verilmesini, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıya mal satıp teslim ettiğini, davalının teslim aldığı malların bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiş; davalı ise, takibe dayanak faturaların kendi ticari defterlerinde de kayıtlı olduğunu, ancak bir kısım ödemeler yapılması nedeniyle takipte talep edilen miktarda borçlu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme ile tanzim edilen bilirkişi raporundaki tespitlerle birlikte diğer deliller de değerlendirilerek yukarıda yazılı gerekçe ile istinafa konu karar verilmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 Esas 2016/6138 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, icra takibine konu edilen faturalar davalı defterine kayıt edilmiş olduğundan faturalar kapsamındaki malların teslim alındığının kabulünün gerektiği, bu durumda davalının takibe dayanak faturalardan kaynaklanan ve raporda belirlenen alacağı ödendiğini ispat etmesi gerektiği, ancak dosyada mübrez delillerle davalının ödeme savunmasını ispatlayamadığı, 17.000,00 TL bedelli çek ile ödeme yapıldığı ileri sürülmüş ise de, mahkemece banka yazı cevabı doğrultusunda yenileme tensip tutanağı ile davalı tarafa süre verilmesine rağmen davalı vekilince söz konusu çek ile ilgili detay bilgilerinin bildirilmediği ve bu çek ile ilgili davacıya yemin teklifinde de bulunulmadığı, yine 30.000,00 TL bedelli çekte davacı cirosu olmayıp, çeki tahsil eden …’ın davacı adına tahsilat yapma yetkisi bulunduğunun da ispatlanmadığı, ayrıca davalı tarafça ismi belirtilen şahsa karşı açıldığı bildirilen alacak davası sonucunda verilecek kararın davacıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmadığından, davanın sonuçlanmasının bekletici mesele yapılmasına gerek olmadığı, yine alacak faturaya dayalı ve likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.543,25 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 2.135,82 TL (2.081,42‬TL+54,40 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 6.407,43 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.