Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1250 E. 2022/1680 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1250 Esas
KARAR NO: 2022/1680 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/1133 Esas – 2020/58 Karar
TARİHİ: 28/01/2020
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin … Mah. … Bulvarı No:.. Keçiören/Ankara adresindeki akaryakıt istasyonunu … İnş. Ltd. Şti.’den 20/12/2013 tarihli işletme devir sözleşmesi ile devir aldığını, bu devir sözleşmesi ile TBK 202 maddesine göre işletme aktif ve pasifleri ile birlikte devir alındığından işletmenin önceki sahibi..’un bu işletme için imzaladığı tüm sözleşmelere halef sıfatı ile taraf olduğunu, yeni TTK 11-3 maddesine göre içerdiği mal varlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün halinde devredilebildiğini veya hukuki işleme konu olabildiğini, bu devir sözleşmesi ile ticari bir işletmeyi bir bütün halinde konu alan diğer sözleşmelerin yazılı olarak yapıldığını, ticaret siciline tescil ve ilan edildiğini, davacı şirket ile ayrıca otogaz bayilik sözleşmesi ve istasyonlu bayilik sözleşmesi imzalanmış olmasına rağmen prim alacağı şartlarını düzenleyen ayrı bir sözleşme düzenlenmediğini, 6750 nolu protokole davacı şirket TTK ve TBK’na göre halef sıfatı ile taraf olduğunu, bu protokol ile tesis edilen irtifak hakkının protokolde öngörüldüğü 18/09/2015 tarihine kadar sürdüğünü, protokolün 9. maddesine göre düzenlenmiş prim alacak faturalarının 15/09/2015-30/09/2015 tarihlerine e-fatura olarak düzenlenerek davalıya gönderildiğini, davalı tarafından bu faturalara süresi içinde itiraz edilmediğini, TTK 21-2 maddesine göre bir fatura alan kişi, aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmazsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, öte yandan davalıya borcunun ödenmesi için değişik tarihlerde birden fazla ihtarname gönderildiği halde borcunu ödemediğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 250.000,00-TL’nin TTK 1530-4-D maddesine göre temerrüt tarihi olan 04/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avanas faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında mevcut otogaz ve akaryakıt istasyonunda davalının … bayisi olarak gösterilmesini teminen 13/01/2014 tarihinden 18/09/2015 tarihine kadar süreli bir akaryakıt bayilik sözleşmesi ve istasyonlu otogaz bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede davacıya prim ödeneceğine dair hüküm olmadığını, buna rağmen davacı kendisinden önce aynı akaryakıt istasyonunda … istasyonu olarak faaliyet gösteren dava dışı… ve İnş. Ltd. Şti. İle … arasındaki 06/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve 14/09/2010 tarihli protokol hükümlerinin kendisi içinde uygulanması gerekirken uygulanmadığından bahisle prim alacağı davası açtığını, davacının taraf olmadığı bir sözleşmeye, hele ki sonlandırılmış sözleşmeye istinaden hak talebinde bulunamayacağını, dava dışı… ile davalı şirket arasındaki bayilik sözleşmesinin 18. Maddesine göre bayilik sözleşmesi ile protokolün sonlandırıldığını, davacı ile davalı Maksimum Akaryakıt arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, davacı ve kendileri arasında bayilik sözleşmesi eki mahiyetinde protokol yapılmadığını, ayrıca yine 5015 sayılı petrol piyasası kanunu 8. Maddesine göre bayiler birbirinin haklarına devir yolu ile halef olarak değil dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetinde bulunduğunu, sözleşmede bulunmamasına rağmen davacı tarafından davacı şirkete bayiliği süresince satışlarını teşvik etmek amacı ile prim ödendiğini, davacı şirkete … faaliyette bulunduğu 2014-2015 yılında satışlaı sebebi ile ödenen prim tutarı 669.377,12-TL olup, ödeme tarihleri ve tutarları ile buna karşılık kesilen faturaları dosyaya sunduklarını, davacı tarafın hiçbir alacağı yokken toplam 849.680,07-TL tutarında 2 adet e-fatura gönderdiğini, davacının düzenlediği faturalarla aynı miktarda olmak üzere e-fatura sisteminden faturaların ödendiğine dair elektronik ortamda belge gönderdiklerini, belgeleri alan davacının itiraz etmeden bu faturaları e-fatura adresine iade ettiğini, kendilerine 08/12/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, bunun üzerine davacının Beyoğlu … Noteri aracılığı ile kendilerine itiraz ettiklerini, taraflar arasındaki sözleşmelerin yanı sıra, müvekkilinin şirket defter ve kayıtları ile davacının buna mübayin olmayan defter ve kayıtlarından herhangi bir borcu bulunmadığının kanıtlandığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/01/2020 tarihi, 2015/1133 Esas – 2020/58 Karar sayılı kararında;”Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile dava dışı şirket arasında yapılan işletme devir sözleşmesine istinaden davalı aleyhine açılan prim alacağına ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı ile dava dışı… ve İnş. Ltd. Şti. Arasında 20.12.2013 tarihli işletme devir sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmeye istinaden de dava dışı devralınan işletmenin, davalıdan olan prim alacağının tahsili yolunda 13.11.2015 tarihinde Mahkememizdeki iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Yargılama aşamasında taraflarca usulüne uygun olarak bildirilen deliller toplanılmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Petrol Piyasa Yasası; “Madde 8 Bayi lisanslarına ilişkin düzenlemeler (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) Kurum tarafından yapılır. Bayiler, dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütürler. ” hükmüne haizdir. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya celp edilen evraklar hepbirlikte incelendiğinde, davacı ile dava dışı… ve İnş. Ltd. Şti. arasında 20.12.2013 tarihli işletme devir sözleşmesinin yapıldığı, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli 02.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı tarafça bu işletme devir sözleşmesine istinaden dava dışı… ve İnş. Ltd. Şti.’nin davalıdan prim alacağı olduğu iddiasıyla iş bu davanın açıldığı, eski tarihli bu sözleşmede prim alacağına ilişkin hüküm bulunmakla birlikte, işletme devri sonrası davacı ile davalı arasında yeni bir otogaz bayilik sözleşmesi ile istasyonlu bayilik sözleşmesinin düzenlendiği, dava dışı işletmeyi devralan davacı ile davalının, devredilen işletmenin davalı ile yaptığı sözleşmeleri aynen devam ettirmedikleri, davacı ve davalı arasında yeni bir bayilik sözleşmesinin kurulduğu, yeni sözleşmede, dava dışı işletmeyi devreden tarafın sözleşmelerine atıf yapılmayıp bu yeni sözleşmenin işletme devri yapan dava dışı işletme ile yapılan sözleşmelerin devamı olduğuna dair bir kayıt olmadığı, yeni sözleşmede prim alacağına ilişkin herhangibir kaydın sözleşme metninde bulunmadığı, davacı tarafça tek taraflı tanzim olunup davalıya tebliğ edilen prime ilişkin fatura alacaklarının, alacağın varlığını tek başına ispatlamadığı, Petrol Piyasa Yasasının 8. Maddesinde yer alan bayilerin birbirlerinin haklarına, devir yolu ile değil dağıtıcılar ile yapacakları tek elden satış sözleşmeleri ile faaliyette bulunabileceklerine dair emredici Yasa hükmü de nazara alındığında, davacının davasının reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, açılan davanın REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tükme esas bilirkişi raporunun içerik itibariyle hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi gerekçeli kararda davanın esası olan işletme devri hususunun da irdelenmediğini, Bilirkişi heyet raporunda dosyanın; 5015 sayılı kanun, EPDK mevzuatı, “sektörel literatür” ve “sektörel kabul görmüş hali hazırdaki genel uygulamalar” ışığında incelendiğini, bu incelemenin akaryakıt ve LPG sektör bilirkişi tarafından yapıldığı belirtildikten sonra taraflar arasındaki sözleşmelerde davacıya prim ödeneceğine dair bir hüküm olmadığını ve yine bu sözleşmelerde eski bayinin yapmış olduğu sözleşmelerin aynen devam edeceğine dair bir ihtirazi kayıt veya ibare bulunmaması nedenleri ile davanın reddi yolunda görüş bildirildiğini, yerel mahkemece bu raporun esas alınarak davanın reddine karar verildiğini, Yargılama sırasında yaptıkları itirazda da belirttikleri üzere hükme esas alınan raporun usul ve yasaya uygun olmadığını, Yerel mahkemece uyulmasını 08.11.2016 tarihli 1 nolu celsede özellikle talep ettiği Yargıtay 19.HD 2014/1491, 2014/3933 ve 2014/587 E sayılı kararına da aykırı olduğunu, Bilirkişinin davalı … haklı çıkarmak için “belge” deliline rağmen yorum yoluyla “sektörel literatür” ve “sektörel kabul görmüş hali hazırdaki genel uygulamalar” diye adlandırdığı bir rapor düzenlediğini; “sektörel literatür” ve “sektörel kabul görmüş hali hazırdaki genel uygulamalar” diye isimlendirilen bir hukuk kuralının olmadığını; davaya konu olayda açık yasa ve içtihatlar nedeniyle “teamüllere” başvurulamayacağını, Hükme esas raporun TBK veya TTK anlamında uzmanlığı olmayan akaryakıt ve lpg sektör bilirkişi Adem Ünal tarafından kaleme alınmasının hukuken sakat olduğunu, Akaryakıt ve LPG Sektör Bilirkişi …’ın hazırladığı raporda TBK ve TTK hükümlerini değerlendirmediğini, afaki şekilde “sektörel literatür” ve “sektörel kabul görmüş hali hazırdaki genel uygulamalar” olarak tabir ettiğini, hukuken karşılığı olmayan kavramlar kullanarak davanın reddi yolunda görüş bildirdiğini heyetteki diğer bilirkişilerin sadece raporu imzaladıklarını, Bilirkişi raporuna yapılan itirazların yerel mahkemece değerlendirilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas raporun yanlı olarak kaleme alındığını, raporda kullanılan üslubun adil ve tarafsız olmaktan uzak olduğunu, bu itibarla yargılamanın sadece içerik olarak değil şeklende adil olması gerekliliğini içeren Adil Yargılama Hakkına tecavüz ettiğini, tüm raporun kişisel kanaat ve şahsi tecrübe üzerine kurulduğunu, raporda hiçbir yasa maddesinin, içtihat vb hukuki dayanak gösterilmediğini, Davaya konu olayın TBK m.202 uyarınca işletmeyi devralan müvekkili davacının, işletmenin taraf olduğu önceki protokole göre kestiğini ve davalı tarafça itiraza uğramadığı faturalardan sorumlu olup olmadığı noktasında olduğunu, Raporda TBK m.202’ye göre gerçekleşmiş işletme devri olgusunun hiç irdelenmediğini, Dosyada mübrez Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ticaret Hukuku ABD Öğretim Üyesi Yard Doç Dr …’ın hukuki mütalaasında TBK m.202 ve TTK m.11/3 davaya konu olaylar bakımından detaylı şekilde irdelendiğini, TBK m.202/1’de “Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.” denildiğini,TTK m.11/3’de ise ” Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün halinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikri mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” ifadeleri ile ticari işletmenin devri hakkında düzenleme getirildiğini, TBK ve TTK da anılan hükümlerin amacının, ticari işletmenin içerdiği bütün unsurlar ile birlikte, bu bağlamda taşınmaz mallar, taşınır mallar, haklar gibi aktifler yanında işletmenin borçlarının da tek bir sözleşme ile devrine imkan tanınması yoluyla ticari işletmenin devrinin kolaylaştırılması olduğunu; bu düzenlemeler ile işletmenin aktif malvarlığı unsurlarının devri için gerekli devir işlemlerinin tek tek yapılmasına ve borçların devri için de alacaklıların rızasının alınmasına gerek olmaksızın yazılı bir devir sözleşmesi ve Ticaret Sicili’ne tescil ile ticari işletmenin aktif ve pasifleri ile bütün olarak devrine imkan tanındığını, İşbu istinafa konu karar ile hükme esas raporu düzenleyen bilirkişinin, “sektörel tecrübesi”nin normlar hiyerarşisinde TBK m.202 ve TTK m.11’in üstünde olduğunu ve yerel mahkemenin TBK ve TTK’ya göre değil bilirkişinin “sektörel tecrübesi”ne göre karar verdiği sonucuna ulaşıldığını ve hukuken bunun kabulünün olanaklı olmadığını, Dava konusu bakımından üzerinde durulması gereken hususun; davacı … San Tic Ltd Şti (devralan) ile… ve İnş San Tic Ltd Şti (devreden) arasında imzalanan 20 Aralık 2013 tarihli İşletme Devir Sözleşmesi kapsamının dava konusu açısından tespiti olduğunu, hükme esas raporda imzası olan hukukçu üyenin gerekçeli kararda bu konuya hiçbir şekilde değinmediğini;… ile… ve İnş San Tic Ltd Şti arasında imzalanmış olan ve dava konusu uyuşmazlığın dayanağı olan 6750 sayılı sözleşmeden doğan hakların işletmenin devri sözleşmesi ile davacıya intikal edip etmediğinin belirlenmesi esasında heyetten beklenen görüşün hukuki dayanağı olmayan subjektif kavramlar ile kişisel görüş bildirmesi ve diğer üyelerin bu işbu beyanları imzalaması olduğunu; bu rapora göre hüküm kurulması kabulünün imkansız olduğunu, Yerel mahkemenin tamamen hukuki bir konu olan TBK m.202’ye göre gerçekleşmiş işletme devri olgusunu irdelemeden yetersiz rapora göre karara çıkarmasının kabul edilebilir bir hata olmadığını, Petrol Piyasası Kanunu m.8’in davalıya hak kazandıran hükmünün ne olduğu tüm incelemelerine rağmen tespit edilmediğini; bu hususun önemli olduğunu, zira yerel mahkeme gerekçesinin dayandığı raporun, bu maddeye göre davanın haksız olduğuna karar verdiğini, 5015 sk Madde 8 uyarınca davaya esas protokolün geçersizliği sonucuna varılmasının anlaşılamadığını, İşletmenin devri nedeniyle önceki işletme ile yapılan ve sonrada feshedilmeyen tüm sözleşmelerin yürürlükte sayılması gerektiğini, TBK m.202 ve TTK m.11/3’de ticari işletmenin devrinin, devreden tacirin işletme ile ilgili olarak yaptığı sözleşmeleri de kapsayıp kapsamadığının açıkça hükme bağlanmadığını; bu sorunun çözümünün öğretiye ve yargı kararlarına bırakıldığını, Davalının tarafı olduğu dava konusu 6750 sayılı sözleşmenin işletme devri kapsamında davacıya intikal ettiğinin kabulü gerektiğini; gerek öğretideki hakim görüşün, gerekse davalının işletme devrinden sonra 6750 sayılı Sözleşmeyi feshettiğine dair bir beyanının bulunmamasının, davalının işletmenin devrine muvafakat vermiş olması hususlarının dikkate alındığında sözleşmenin davacıya devredildiği sonucuna ulaşıldığını; davalının 6750 sayılı Sözleşmeden doğan intifa hakkını da kullanmaya devam etmiş olmasının da bu sonucu desteklediğini, Davalı … ile işletmeyi devreden …Tic Ltd. Şti arasında 18.09.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin 5 yıl süreyle geçerli olacağının kararlaştırıldığını, bu sözleşmenin 25. maddesinde …’nin muvafakati olmadıkça işletmenin devredilemeyeceğini, 26. maddesinde mücbir sebeplerin sözleşmeden doğan borçlara etkisi konusu, 26. maddesinde bayinin vefatının sözleşmeye etkisi, 29. maddesinde infisah, 30. maddesinde mal tesliminin durdurulması, 31. maddesinde …’nin sözleşmeyi feshetme hakkı ve 32. maddesinde feshin sonuçlarına yer verildiğini, Dava konusu uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden 6750 numaralı Sözleşme (dosyada protokol olarak anılan … numaralı sözleşme) ise davalı … ile işletmeyi devreden… Tic Ltd. Şti arasında 18.09.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere imzalandığını; bu sözleşmede esas itibariyle … lehine intifa hakkı kurulmasını ve sözleşmenin karşı tarafa prim ödemesi yapılmasının kararlaştırıldığını; bu sözleşmenin 13. maddesinde işletmenin devrinin ancak …’nin izni ile mümkün olduğunu, … tarafından muvafakat verilmesi halinde bu sözleşmenin devir halinde de devam edeceği hükmüne bağlandığını; sözleşmenin 14. ve 15. maddelerinde tarafların bu sözleşmeyi fesih hakkının ve sonuçlarının hükme bağlandığını, Davalı … ile işletmeyi devreden… ve İnşaat Sanayi Tic Ltd. Şti arasında imzalanmış olan her iki sözleşmede de farklı konuların düzenlendiğini, bunun yanında işletmenin devrinin sözleşmenin devamına etkisi ve söz konusu sözleşmelerin sona ermesine ilişkin şartların her iki sözleşmede ayrıca hükme bağlandığını; bu sözleşmelerden birisinin sona ermesinin diğerini de sona erdireceği yolunda açık bir sözleşme hükmüne yer verilmediğini, Davalı … ile işletmeyi devreden… ve İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi imzalanan 6750 numaralı ve 11.09.2015 tarihli sözleşmeden doğan hakların işletmeyi devralan davacıya geçip geçmediği, bir başka ifadeyle devralan davacının bu sözleşmeden doğan haklara halef olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, işletme devri için öncelikle …’nun yazılı muvafakatinin arandığını; nitekim işletmenin davacıya devrinde …’nin muvafakatinin bulunduğunu; sözleşmenin halefler ile devamı bakımından ise anılan m.19’da …’nun muvafakatinin yeterli sayıldığını, bu muvafakatin yazılı şekilde olması şartının dahi aranmadığını; işletmeyi devreden bayinin ilgili ruhsat ve lisansların devri sebebiyle artık bayilik yapamayacak hale geldiğini, bayilik hakkının devralan davacıya geçtiği ve bu konuda da …’nun bir itirazının olmadığının açık olduğunu; nitekim işletmenin davacıya devredildiği tarih olan 20 Aralık 2013 tarihi ile devralan davacı ile davalı arasında yeni bir bayilik sözleşmesinin imzalandığı tarih olan 13.01.2014 tarihine kadar ..’nun hiçbir çekince ileri sürmeden mevcut ilişkilerini devralan ile sürdürdüğünün de anlaşıldığını, … numaralı sözleşmenin 4.maddesi ile … lehine 18.09.2015 tarihine kadar intifa hakkı tesis edilmiş olduğunu, …’ın anılan sözleşmenin işletmenin devri halinde devamına muvafakat etmediğine ilişkin bir beyanına veya davranışına dava dosyasında rastlanmadığını; …’nin sözleşmenin kendi lehine olan bu hükmü bakımından sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmeyip, buna karşılık sözleşmenin aylık prim ödeme yükümünü düzenleyen 9.maddesinin geçersizliğini ileri sürmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını; daha açık bir ifadeyle 15.09.2015 tarihine kadar lehine tanınan intifa hakkı bakımından sözleşmenin yenilenmesine ihtiyaç duymayan …’ın kendi lehine tanınan intifa hakkı sona erdikten sonra kendisinin prim ödeme borcu bakımından sözleşmenin geçersizliğine dayanmasının çelişki arz etmekte olduğunu ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını; bu bağlamda işletmeyi devreden tacir tarafından … lehine tanınan intifa hakkının da …’a yüklenen prim ödeme borcunun da sürdüğünün kabulü gerektiğini; aksine bir yorum …’ın sözleşme süresince intifa hakkından faydalanması, buna karşılık kendisine yüklenen aylık prim ödeme borcunu ödememekten kaçınması anlamına geleceği için böyle bir yorumun adil olmayacağını; sonuç olarak 6750 sayılı Sözleşmenin, yine bu sözleşmenin 13.maddesi uyarınca … tarafından verilen muvafakat sebebiyle devam ettiğini, sözleşme süresince de intifa hakkından faydalanan …’ın prim ödemekle yükümlü olduğunun anlaşıldığını, zira söz konusu 6750 sayılı sözleşme karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğinde olup, bu sözleşmeden doğan alacak haklarına davalı şirketin halef olduğu ve borcun davacıya ifa edilmesi gerektiği sonucunun ortaya çıktığını, Davalı … ile işletmeyi devreden… ve İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi arasındaki İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin 33.maddesinde yer alan ‘’bu sözleşmeye bağlı olarak taraflarca imzalanacak ek protokol, zeyilname, ek sözleşme ve benzeri iki taraflı imza edilmiş dokümanlar bu sözleşmenin ayrılmaz birer parçaları olarak kabul edilecektir’’ hükmünün yer aldığını; bu hüküm uyarınca 6750 sayılı sözleşmenin, Bayilik Sözleşmesinin eki niteliğinde olduğunun anlaşıldığını; ancak yukarıda da ifade edildiği üzere, işletme devrinin sözleşmelerin devamına etkisi her bir sözleşmede (Bayilik Sözleşmesi ve 6750 sayılı Sözleşme) ayrıca hükme bağlandığını; nitekim davalı … da sona erdiğini ileri sürdüğü 6750 sayılı sözleşmeden doğan intifa hakkını kullanmaya devam ettiğini,Davacı ile Davalı … arasında imzalanan İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve Otogaz Bayilik Sözleşmesinde dava konusuna ilişkin herhangi bir düzenlemeye rastlanılmadığını, Davacının 6750 sayılı Sözleşmenin 9.maddesine göre düzenlenmiş prim alacak faturalarını 15.09.2015 ve 30.09.2015 tarihlerinde e-fatura şeklinde düzenlenerek davalıya gönderildiğini, davalı tarafın bu faturalara itirazda bulunulmadığını, TTK m.21/2 uyarınca faturayı alan kişinin faturayı aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itiraz etmemesinin fatura içeriğini kabul etmiş sayılmasına neden olacağını iddia ettiğini, Davalı ise Davacı tarafından gönderilen 564.069.22 TL tutarındaki (15.09.2015) ve 285.610.80 TL tutarındaki (30.09.2015) faturalara ilişkin olarak, 564.069.22 TL tutarında ve 285.610.80 TL tutarında iki adet iade faturasının 1.11.2015 tarihinde davacı adına düzenlendiğini, davacının bu iade faturalarına itirazda bulunmadığı savunmasını ileri sürdüğünü, 6750 sayılı Sözleşmenin 9.maddesinde aylık satış destek primlerinin … tarafından fatura karşılığında cari hesaba aktarılarak ödeneceğinin hükme bağlandığını, TTK m.21 uyarınca Ticari işletmesi bağlamında bir mal sattığında, ürettiğinde, bir iş gördüğünde veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebileceğini, Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, Ticaret hukuku anlamında fatura bir sözleşmenin ifa safhasına ilişkin olup, yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususları içerdiğini; faturaya itiraz edilmemesi taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi bulunduğu anlamına gelmeyeceği gibi, sözleşmede yer almayan ancak faturada düzenlenen bir konunun karşı tarafça kabul edildiği anlamına gelmediğini, Taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunup bulunmadığı meselesi dilekçelerinde başlıklar altında değerlendirilmiş olup 6750 sayılı sözleşmeden doğan alacak haklarına davacının halef olduğu sonucuna varıldığını, buradan hareketle bu sözleşmeden doğan alacak haklarına ilişkin olarak 15.09.2015 ve 30.09.2015 tarihli faturalara davalı tarafından itiraz edilmediğinin anlaşıldığını; davalı tarafından 1.11.2015 tarihinde kesilen iade faturasının itiraz niteliği taşıdığı düşünülebilirse de TTK m.21/2’de belirlenen 8 günlük sürenin dolduğundan iade faturasına itiraz niteliği tanımanın mümkün olmadığını; 8 günlük itiraz süresinin dolmasısının faturanın kesinleşmesi sonucunu doğurduğunu, İleri sürülerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava akaryakıt ve otogaz bayilik sözleşmeleriyle, işletmenin devralınması sonucu halef olunduğu iddia olunan protokole dayalı tanzim edilmiş fatura tutarlarının tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara davacı vekili tarafından karşı süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı yan; … Mah … Bulvarı No:.. Keçiören/Ankara adresindeki Akaryakıt istasyonununun TTK’nun 11/3 fıkrası uyarınca bir bütün halinde dava dışı… ve inş San Tic Ltd Şti’den devraldığını, işletme aktif ve pasifleriyle bir bütün olarak devralındığından, davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokolün ve bu protokolden doğan hak ve borçların da devir alındığını, protokolün 9. Maddesi uyarınca davacının ödemekle yükümlü olduğu aylık primlerin tahsili için tanzim edilen 15.09.2015 tarih … numaralı 564.069.22 TL ve 30.09.2015 tarih … numaralı 285.610,80 TL tutarlı faturaların davalıya tebliğ edildiğini, davalının faturalara itiraz etmediği gibi bedellerini de ödemediğini ileri sürmüştür.M Davalı tarafından; işletmenin devrinden sonra davacı ile yeni akaryakıt ve otogaz bayilik sözleşmeleri yapıldığını, davacının tarafı olmadığı 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokole dayalı prim talebinde bulunamayacağını, davacının taraf olduğu sözleşmelerde prim ödemesine ilişkin düzenleme bulunmadığını, ancak davalının satışları teşvik etmek için davacıya prim ödemesi yaptığını, Akayakıt Piyasası Kanunun 8. Maddesi uyarınca da davacının işletmesini devraldığı dava dışı bayinin haklarına halef olamayacağını savunmuştur. Dosyaya mübrez Ankara 15 Noterliği’nin 20/12/2013 tarih ve 20793 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde işletmenin devri sözleşmesi kapsamından, davacının dava dışı … inş San Tic Ltd Şti’den dava konusu konusu akaryakıt istasyonu işletmesini, tüm lisans, ruhsat, izin ve işletme hakları ile birlikte bir bütün halinde devraldığı, işletmenin devrinden sonra; davacı ile davalı arasında 13/01/2014 tarihli ve 18/09/2015 tarihine dek geçerli otogaz bayilik sözleşmesi ile istasyonlu bayilik sözleşmesi yapıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davacının 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokole taraf olup olmadığı, işletmenin devri ile birlikte bu sözleşmenin de devralan sıfatıyla davacıya devrolunup olunmadığı, davacı sözleşmenin tarafı haline gelmiş ise bu protokolün 9.maddesine dayalı olarak tanzim edilen faturalardan ötürü davalıdan alacaklı olup olmadığı hususundadır. 6102 sayılı TTK’nun 11/3 maddesi ile kanun koyucu; mülga 6762 sayılı kanunda yer almayan ve ticari işletmenin bütün halinde devrine imkan veren bir düzenleme getirmiş olup; buna göre; ” Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün halinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikri mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” Ticari işletmenin bir bütün halinde devri, işletmeye dahil malvarlığı unsurlarının ayrı ayrı devredilmesine gerek olmaksızın, aktif ve pasifleri ile birlikte bütün halinde devrine imkan veren bu düzenleme karşısında, ticari işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarına dahil olan sözleşmelerden doğan haklar ve borçlar da, aksi kararlaştırılmadıkça devralana geçer. 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokol, davalı, dava dışı… şirketi ve akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmazın maliki Yusuf Keleş arasında beş yıl süre ile imzalanmış olup, taşınmaz üzerinde daha önce davalı lehine olan intifa hakkının terkini ile 18/09/2015 tarihine dek geçerli yeni bir intifa hakkı tesisi ile, bayi ve davalı arasındaki 18/09/2010 yürürlük tarihli ve beş yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olacak şekilde bayii ve davalı arasındaki bir kısım hak ve borçları düzenlemektedir. Dava dışı İrkay ile yapılan 18/09/2010 yürürlük tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesinin 25. Maddesinde; ” bayi, davalının yazılı onayı olmaksızın istasyonu başkasına satamaz, kiraya veremez, kısmen veya tamamen devredemez veya başkasının kullanmasına yahut işletmesine terkedemez, satış yeri üzerinde başkaları lehine ayni hak tesis edemez, aksi sözleşmenin ihlali niteliğindedir.” hükmü yer almakta olup, davalı devre muvafakat etmiş, devir gerçekleşmiş, davacı ile 13/01/2014 tarihli ve 18/09/2015 tarihine dek geçerli otogaz bayilik sözleşmesi ile istasyonlu bayilik sözleşmeleri yapılarak, bayilik ilişkisi sürdürülmüştür. Petrol Piyasası Kanunun 8 maddesinde yer alan; “bayi lisanslarına ilişkin düzenlemeler (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) kurum tarafından yapılır. bayiler, dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütürler.” hükmü, akaryakıt istasyonu niteliğindeki bir ticari işletmenin bütün halinde devrine engel bir düzenleme olmayıp, mahkemece hükmün yorumunda hataya düşülmüştür. Ticari işletmeyi bir bütün halinde devralan davacı, TTK’nun 11/3 fıkrası uyarınca davalı tarafından sona erdirilmemiş olan ve işletmenin malvarlığı unsuruna dahil bulunan 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokolden doğan hak ve borçları da devralmıştır. Nitekim davalı tarafından davacıya, 13/01/2014 tarihli istasyonlu bayilik ve otogaz bayilik sözleşmelerinde hüküm olmamasına rağmen, işletmenin devralındığı tarihten itibaren 2014 yılının tamamı ve 2015 yılı Eylül ayına dek aylık prim ödemesi yapıldığı, öte yandan davalının 11/09/2010 tarihli protokole istinaden intifa hakkını kullanmaya devam ettiği, diğer ifade ile davacı ile bayilik sözleşmelerine ek yeni bir protokol yapılmayıp, 11/09/2010 tarihli protokol hükümlerinin uygulanmaya devam edildiği anlaşılmıştır. Şu halde davalının 11/09/2010 tarihli protokolün sona erdiği yönündeki savunması ile mahkemenin bu yöndeki kabulü yerinde olmayıp, davacının protokolün devam ettiğine dair istinaf sebebi haklı bulunmuştur. Davacı dava konusu faturaların protokolün 9. maddesine dayalı tanzim edildiğini ileri sürmüştür. Protokolün “Satış şartları ve aylık prim” başlıklı 9. maddesi; “…, bayie aşağıda açıklanan şartlarla aylık prim ödemesi yapacaktır. Aşağıda açıklanan satış koşulları peşin ve günlük çeklerle yapıldığı alanlarda geçerli olacaktır. (EMÇ-C/H aktarılan prim tutarları ve taşıt tanıma sistemi ile yapılan satışlar hariç) aşağıdaki formülasyona göre hesaplanacak aylık satış destek primleri … tarafından tayin edilen takip eden ayın ilk ödeme gününde bayi adayına fatura mukabilinde cari hesabına aktarılarak ödenecektir. İş bu protokolün imzalandığı tarihten sonraki dönemlerde yürürlüğe girecek herhangi bir mevzuat hükmü ya da ilgili kamu otoritelerince alınacak bir karar, idari emir, talimat veya benzeri bir uygulama ile protokol konusu akaryakıt ürünlerinin kar marjlarında değişikliğe gidilecek olması durumunda söz konusu değişiklik tarihinden itibaren geçerli olmak üzere …’da aynı doğrultuda protokol ile belirlenmiş olan kar paylaşımını usulünde değişiklik yapmak hakkına sahiptir. Bayii adayına ödenecek prim ve koşulları aşağıdaki olacaktır. Bayi adayı peşin ve günlük alışverişlerde yüksek kükürtlü motorin (kırsal motorin) ürününde …’nun Kırıkkale terminali KDV hariç depo satış fiyatı ile Tüpraş Kırıkkale rafinerisini KDV hariç satış fiyatları arasında oluşacak fark ile hesap edilecek … brüt karının 70 i karşılığı sabit kalmak üzere hesaplanacak TL/m3 tutarındaki prime hak kazanacaktır. Düşük kükürtlü motorin ürününde …’nun Kırıkkale terminali KDV hariç depo satış fiyatı ile Tüpraş Kırıkkale rafinerisi KDV hariç satış fiyatları arasında oluşacak fark ile hesap edilecek … brüt karının 77 si karşılığı sabit kalmak üzere hesaplanacak TL/m3 tutarındaki prime hak kazanacaktır” düzenlemesini içermektedir. Dava konusu faturalar; 15.09.2015 tarih … numaralı 564.069.22 TL bedelli ve 30.09.2015 tarih … numaralı 285.610,80 TL bedelli faturalar olup, 564.069,22-TL bedelli faturanın açıklama kısmında, satın alınan 3 kalem akaryakıt ürününün birim fiyatları üzerinden ulaşılan değere farklı oranlarda iskonto uygulanarak, iskonto bedeli hesabı yapıldığı, 285.610,80 TL bedelli faturanın açıklama kısmında ise LPG fark faturası ifadelerinin yazılı olduğu, her iki faturanın aylık prim alacağı açıklaması içermediği anlaşılmıştır. Mahkemece davacı defterleri üzerinde talimat yolu ile yaptırılan mali bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen 08/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 2014 yılının tamamında ve 2015 yılı eylül ayına dek(Eylül ayı dahil) davalıya aylık prim faturaları kestiği, toplam 669.377,12 -TL tutarında düzenlediği prim e-faturalarını yasal defter ve kayıtlarına işleyerek, davalı şirkete ait cari hesaptan mahsup ettiği, davalının da söz konusu prim faturalarını yasal defterlerine kaydettiği, böylece bu aylık prim faturalarının ödendiği tespit edilmiştir. bilirkişi tarafından; davacı şirket yetkilisi ve muhasebecisinden dava konusu fatura içeriklerinde prim yazmadığından, içeriğinin açıklanmasının istendiğini, söz konusu faturaların içeriğini ve hesaplamasını gösterir listenin şirket yetkilisi ve muhasebecisi tarafından bilirkişiye teslim edildiği ve rapora ek yapıldığı anlaşılmıştır. Bilirkişi tarafından; listeler incelenmiş, 2014-2015 yıllarında davalı şirket tarafından davacı adına düzenlenen satış faturalarının KDV hariç bedellerine belirli bir oran uygulamak suretiyle kümülatif olarak toplanarak dava konusu konusu fatura bedellerine ulaşıldığı tespit edilmiştir. Davacı şirket tarafından davalıya gönderilen 31/07/2014 tarihli ihtarnamede; davalı ile dava dışı İrkay şirketi arasında yapılan ve halen davacı ile devam eden 11/09/2010 tarihli protokolün 11. Maddesinde; … …’nun BAYİ’ye satış fiyatının belirlenmesinde, öncelikle … tarafından BAYİ’ye tavsiye edilen nihai satış fiyatı miktarlarından LPG maliyeti ve nakliye masrafları düşülür; kalan miktar üzerinden %80 (seksen) oranında indirim yapılır. Bulunan bu rakam BAYİ’nin alış fiyatını teşkil eder… Piyasada akaryakıt (motorin) fiyatlarında değişiklik olması ve bunun da nakliye fiyatlarında değişikliğe sebebiyet vermesi halinde, bu değişiklik LPG maliyet fiyatının nakliye kısmına yansıtılır.” düzenlemesinin olduğu, bu haliyle protokolün yapısının indirim hakkı olan bayii protokolü niteliğinde olduğu, ancak davalı tarafından davacı kar marjının düşük uygulandığı belirtilerek, davacının faaliyete başladığı günden ihtar tarihine dek eksik hesaplanan kar marjı farklarının ödenmesi, bundan sonraki LPG oto gaz alışlarında %80 oranında kar marjı tanımlanması hususlarının davalıya ihtar edildiği anlaşılmıştır. Yapılan tüm bu açıklamalar çerçevesinde, davacının dava dilekçesinde ve aşamalardaki tüm beyanlarında açıkça, dava konusu faturaların protokolün 9.maddesine dayalı olarak ve davalı tarafça ödenmeyen aylık prim alacaklarına ilişkin olarak düzenlendiğini iddia ettiği, istinaf dilekçesinde de özellikle aylık prim alacağının bulunduğunu beyan ettiği, davacı defterleri üzerinde yaptırılan mali bilirkişi incelemesi neticesinde; davacının 2014 ve 2015 yılları boyunca 2015 yılı Eylül ayı da dahil olmak üzere davalıya aylık prim faturaları kestiği, bu faturaların davalı tarafından da kabul edilerek, cari hesapta davacı borcundan düşülerek ödendiği, bu şekilde davacıya toplam 669.377,12-TL aylık prim ödemesi yapıldığı, davacının protokolün 9.maddesine göre tanzim ettiği aylık prim faturalarını tahsil etmiş olması karşısında davalıdan aylık prim alacağı bulunmadığı, dava konusu 15.09.2015 tarih … numaralı 564.069.22 TL bedelli ve 30.09.2015 tarih … numaralı 285.610,80 TL bedelli faturaların ise, protokolün 9.maddesine dayalı olarak değil, 11 maddesine dayalı olarak düzenlenmiş, davalının davacıya kestiği akaryakıt ve otogaz satış faturası tutarlarına geçmişe dönük olarak %80 oranında kar marjı/indirim uygulanması sonucu elde edilen tutarları içeren faturalar oldukları tespit edilmiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle ve sonuç olarak; ticari işletmeyi bir bütün halinde devralan davacının, TTK’nun 11/3 fıkrası uyarınca davalı tarafından sona erdirilmemiş olan ve işletmenin malvarlığı unsuruna dahil bulunan 11/09/2010 tarihli 6750 sayılı protokolden doğan hak ve borçları da devraldığı, aksi yöndeki mahkeme gerekçesinde isabet bulunmadığı; davacının protokolün 9.maddesi uyarınca davalıdan aylık prim alacağı bulunduğuna, dava konusu faturaların da bu nedenle düzenlendiğine dair iddiasını yukarıda açıklanan gerekçelerle ispat edemediği, davanın bu gerekçe ile reddinin gerektiği sonucuna ulaşılmış olup, davacı yanın istinaf başvurusunun usulen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmış, bu doğrultuda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/01/2020 tarih ve 2015/1133 Esas – 2020/58 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan4.269,38-TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.188,68-TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından sarf edilen 20,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 38.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına 8- Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 9-Davacı tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 17/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.