Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1244 E. 2022/1322 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1244
KARAR NO: 2022/1322
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 25/12/2019
NUMARASI: 2018/486 Esas- 2019/1089 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; toptan gıda işleri ile uğraşmakta olan müvekkili şirketin davalı bankanın Bahçelievler Şubesi nezdindeki TR… IBAN numaralı hesabı ile ticari hayatını sürdürmekte iken müvekkili şirkettin ticaretinde kullanmış olduğu ve davalı bankaya ait POS makinesi ile 23/02/2017 tarihinde yapmış olduğu satış neticesinde hesabında bulunan 23.000,00 TL’ye müvekkili şirkete hiçbir açıklama dahi yapılmadan davayı banka tarafından bloke konulduğunu, yapılan işlem neticesinde müvekkili şirketin dava dışı alıcıya malı tedarik ettiğini, faturasını düzenlediğini ve yapılan işlemin alıcının şifre girmesi ile tamamlandığını, müvekkili şirket yetkilileri tarafından davalı bankanın Genel Müdürlüğü’ne ve Bahçelievler Şubesi’ne defalarca başvurulmasına karşın müvekkiline herhangi bir açıklama yapılmadığını, bu sürecin müvekkili şirketin nakit akışını etkilediğini ve tüm iş düzeninin bozulmasına sebebiyet verdiğini, yaşanan bu süreç sonrasında müvekkili şirkete ait yaklaşık 2,5 yıl boyunca çalışan POS hesabı ve POS makinesinin hiçbir ihtar, izah ve bilgi verilmeden davalı banka tarafından kapatıldığını, müvekkili şirketin POS makinesinin davalı banka tarafından kapatılması sonrasında ticaret hayatına devam edemez hale geldiğini, ortada geçerli hiçbir sebep yok iken keyfi bir biçimde yapılan bu işlemin müvekkili şirkete telafisi imkansız zararlar verdiğini, müvekkili şirket tarafından davalı bankanın haksız uygulamalarının sona erdirilmesi ve hesaplarından el konulan paranın iadesi için Büyükçekmece … Noterliği’den davalıya ihtarname gönderilmiş ise de herhangi bir sonuç alınamadığını, davalı bankanın haksız uygulamalarının müvekkili şirketin nakit akışını da etkileyerek ticari hayatını sonlandırma durumuna getirdiğini beyanla davalı banka tarafından hukuka ve usule aykırı şekilde el konulan müvekkili şirkete ait hesapta bulunan 23.000,00 TL’nin haksız el konulmanın yaşandığı tarihten itibaren mevduata uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili şirketin uğradığı zararlar için ise davalı banka aleyhine şimdilik 20.000,00 TL maddi ve 7.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili yargılama sırasında 02/08/2019 tarihinde sunduğu beyan dilekçesinde özetle; İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2017/1521 Soruşturma numaralı dosyadan 02/06/2017 tarihinde müvekkili bankaya gönderilen yazıda; dava dışı müşteki …’un … Bankası A.Ş.’de bulunan hesabından davacının hesabına gönderilen 23.000,00 TL’nin müştekinin bilgisi dışında gönderildiği, bu yüzden müştekinin şikayetçi olduğu belirtilerek, şikayetçinin sosyo-ekonomik durumunun göz önünde bulundurularak daha fazla mağduriyetine sebebiyet vermemek adına davacının hesabına bloke işlenmesini, akabinde işlem tesisine ilişkin belgelerin savcılık dosyasına gönderilmesi, aksi takdirde yetkililer hakkında soruşturma başlatılacağının ihtar edildiğini, müvekkili bankanın işbu talep doğrultusunda yasal yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve ilgili bildirimleri gerçekleştirdiğini, talimat doğrultusunda hareket eden müvekkili bankaya istinat edilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, tesis edilen bloke işleminin açıklama kısmından da anlaşılacağı üzere İnegöl CBS.’nin 2017/1521 Soruşturma numaralı dosyasına istinaden yapıldığının açık olduğunu, davacının söz konusu işlemin savcılık soruşturmasına istinaden yapıldığını kolayca tespit edebileceğini ancak basiretli bir tacir olarak çalıştırdığı hesapları kontrol etmeyerek huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, müvekkili bankanın herhangi bir tazminat sorumluluğunun bulunmadığını, davacının talep ettiği 7.000,00 TL’lik manevi tazminatın da hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, kendi hesaplarını kontrol etmeden huzurdaki davayı açan davacının talep ettiği manevi tazminatı sebepsiz zenginleşme aracı olarak kullanmaya çalıştığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/12/2019 tarih 2018/486 Esas 2019/1089 Karar sayılı kararında;”Mahkememizce davacının dava dilekçesindeki talepleri yönünden aşağıdaki ayrı ayrı değerlendirme yapılmıştır: a) Davacı tarafın 23.000,00-TL.’nin iadesi yönündeki talebi bakımından değerlendirme: POS cihazı, alışveriş yapılırken kullanılan kartın geçerli bir kredi kartı veya banka kartı olup olmadığı, kart hesabının söz konusu alışveriş için müsait olup olmadığı, bu alışverişin hangi üye işyeri üzerinden, hangi tarafından ve hangi kartla yapıldığı bilgilerini ilgili merkeze ileten ve doğrulama sonrasında alışveriş tutarını karttan tahsil ederek ödeme işlemini tamamlayan elektronik bir cihazdır. POS, nakit kullanılmaksızın mal ve hizmet bedelinin ödenmesine veya nakit çekimine ilişkin onayın verilmesine aracılık etmek üzere üye işyerleri tarafından kullanılan her türlü donanımı veya yazılımı ifade eder. Yargıtay HGK’nun 22/11/2018 tarih; 2017/2224 E. ve 2018/1753 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, s. 106). 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20/2. (6102 sayılı TTK. m:18/2) maddesi gereğince, tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim bankaların da tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü olup, bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü herhangi bir tacirden daha ağırdır. Bir güven kuruluşu olan bankaların kendilerine  tanınan ayrıcalıklar ve aynı zamanda  uzman kuruluşlar olmaları nedeniyle basiretli tacir olmanın da ötesinde yükümlülükleri bulunmaktadır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde “mevduat”, yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen para” olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun “Mevduatın ve katılım fonunun çekilmesi” başlıklı 61/1 maddesine göre; “4721 sayılı Türk Medenî Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.” TBK’nun 386. maddesi gereğince, tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir. (Tandoğan, Haluk (2008) Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Kira ve Ödünç Verme (Âriyet, Karz) Sözleşmeleri, C I/2, 4. Baskı, İstanbul, Vedat, s. 298 vd.) Türk Borçlar Kanunu’nun 386. ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Bir başka deyişle bankalar müşterilerinin hesaplarında bulunan paraları istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdürler. Usulsüz tevdi ise, saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda olmaksızın mislen geri vermesinin açık veya örtülü olarak kararlaştırıldığı bir sözleşmedir ve o paranın yararı ve hasarı saklayana ait olur (TBK m. 570). Yine saklayan, saklatan tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer mislî eşya veya kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz (TBK m. 570/3). Bankacılık Kanunu gereğince bankaların kendilerine yatırılan paraları istenildiğinde veya belli bir vadede ayni veya nispi olarak iade etmesi gerekir. Zira mevduat sözleşmesi; tüketim ödüncü ile usulsüz tevdi sözleşmesinin unsurlarını taşıyan bir sözleşme niteliğindedir. Mevduattan söz edilebilmesi için paranın mülkiyetinin bankaya geçmiş olması gerekir. Bir başka ifade ile mevduatın mülkiyeti para bankaya yatırıldığı anda bankaya geçmektedir. Paranın mülkiyetinin bankaya intikali ile taraflar arasında sürekli bir borç ilişkisi doğar ve saklama devam ettiği sürece de sürekli borç ilişkisi devam eder. Yukarıda da açıklandığı üzere bankalar güven kuruluşları olup, kendilerine  tanınan ayrıcalıklar ve aynı zamanda  uzman kuruluşlar olmaları nedeniyle basiretli tacir olmanın da ötesinde yükümlülükleri bulunmaktadır. POS cihazı ile yapılan alış-veriş sonrasında davacının hesabına geçen paranın mevduat niteliği dikkate alınarak, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan mevduat sözleşmesi bakımından TBK.’nun  386. ve 387. maddelerindeki ödünç alanın akdin sonunda ödünç verilen parayı iade yükümlülüğü bulunduğundan, mahkememizce davalı bankanın davacı firmanın hesabından haksız yere başka hesaba aktardığı 23.000,00 TL’yi dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı firmayaiade etmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. b) Davacının maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden değerlendirme: Davacı firma, davalı bankanın 23.000,00 TL.’lik tutara bloke koymasının yanı sıra POS cihazını geri aldığını, bu nedenlerle ticaret yaptığı firmalara ödemelerini gerçekleştiremediğini, nihayetinde ticaret hayatının zarar gördüğünü iddia ederek davalı bankadan ayrıca maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Davacının maddi ve manevi tazminat talepleri haksız fiile dayalı taleplerdir. Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil olmalı ve bunun sonucunda ortaya çıkmış bir zarar bulunmalıdır.Taraflar arasında akdedilen üye işyeri sözleşmesi hükümlerine göre, davalı bankanın davacı üye işyeri ile arasındaki üyelik ilişkisine her zaman son verme hakkı bulunduğundan ve basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davacı firmanın serbest iradesi ile akdettiği üye işyeri sözleşmesinin sonuçlarına katlanması gerektiğinden, sözleşmenin feshi ve POS cihazının iptali nedeniyle davacının ticari faaliyetlerinin bozulmasından davalı bankanın hukuka ve sözleşmeye uygun fiilinden dolayı sorumlu tutulması düşünülemez. Dosyaya alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere; davacı firmanın hesap dökümlerine göre 23/02/2017 tarihindeki 23.000,00-TL.’lik satış bedelinin davalı banka tarafından bloke edilmesinden sonra davacının POS cihazını aktif olarak kullanmaya devam etmesi, 23.000,00-TL.’nin iade edilmesinden itibaren 06/10/2017 tarihine kadar POS cihazını kullanmaması, bu tarihten itibaren POS cihazının iptal edildiği tarih olan 23/02/2018 tarihine kadar ise POS cihazını tekrar aktif olarak kullanması, bloke işleminden sonra 20/04/2018 tarihine kadar Savcılık ve davalı banka nezdinde blokenin kaldırılmasına yönelik hiçbir girişimde bulunmaması, TTK hükümleri uyarınca basiretli bir tacir gibi davranması olması gereken davacının finansman açığını giderebilmek için yeterli süreye sahip olmasın rağmen 23.000,00-TL.’lik bloke işleminin nakit akışında yaratacağı eksikliği finanse etmeye yönelik çözümler geliştirmemesi, bloke işleminden sonra 1 (bir) yıl daha POS cihazını aktif olarak kullanması, üye işyeri sözleşmesi hükümlerine göre davalı bankanın üye işyeri ilişkisine son verme hakkına sahip olması hususlarının hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda davalı banka tarafından POS cihazının geri alınması yönündeki işlemde bankacılık uygulaması yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın maddi ve manevi zararlarını ispata yönelik ve yeterli bir delil ileri sürmediği, davacının uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararını ve bunun miktarını yargılama sırasında ispat edemediği, sonuç olarak davalı banka açısından tazminat sorumluluğunun yasal şartlarının oluşmadığı, dolayısıyla davalı bankanın herhangi bir maddi ve manevi tazminattan da sorumlu tutulmaması gerektiği sonucuna varılmıştır. Dosyada alınan bilirkişi kurulu raporu incelenip denetlenmiş, raporun toplanan delillere, dosya kapsamına ve taraflar arasındaki üye işyeri sözleşmesine uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir. Tarafların iddia ve savunmaları, mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporundaki değerlendirmeler ile tüm dosya kapsamına göre; davalı bankanın dosyaya ibraz ettiği, İnegöl CBS tarafından davalı bankaya hitaben yazılan 2017/1521 Soruşturma nolu resmi yazıya göre 24/02/2017 tarihinde üye işyerinin hesabına 23.000,00-TL. tutarında geçici bloke konulmasının talep edildiği, 28/04/2017 tarihinde söz konusu talebin tekit edildiği, 02/06/2017 tarihinde ise 23.000,00-TL.’nin … adlı müştekinin … Bankası’ndaki hesabına gönderilmesinin istenildiği, sonrasında CBS Soruşması” açıklaması ile … Bankası’na EFT ile 23.000,00-TL. gönderildiği, davacı üye işyerinin POS hesabına fiilen kart şifresi kullanılarak yapılan alış-veriş sonucunda geçen 23.000,00-TL.’lik meblağın davalı banka tarafından Savcılık talimatı üzerine bloke konulduğu, dava dışı müştekinin internet bankacılığı şifresinin dolandırıcılar tarafından kullanılarak kredi kartı limitinden para çekilmesi ve sonrasında bu paranın fiilen davacıdan şifre kullanımı ile alış-veriş yapan … adlı dava dışı banka kartı hamilinin hesabına aktarılması işleminin davacı üye işyeri ile irtibatı bulunduğuna dair dosyada herhangi bir dil ve belge bulunmadığından, dolandırıcılık eyleminden davacının sorumlu tutulamayacağı, Savcılığın geçici bloke talimatı üzerine davalı banka tarafından POS hesabına bloke konulması yönündeki işlemin bankacılık uygulamasına uygun olduğu ancak davacının hesabındaki tutarın iade edilebilmesinin ancak kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile mümkün olabileceği, Savcılık tarafından yazılan talimatın mahkeme kararı niteliğinde olmadığı da gözetildiğinde; Savcılık talimatı gerekçe gösterilerek paranın iadesinin mümkün olamayacağı, basiretli tacir olan davalı bankanın bu durumu bilmesi gerektiği, dolayısıyla davalı bankanın Savcılık talimatını gerekçe göstererek dava dışı müştekinin hesabına ihtilaf konusu miktarı göndermesine yönelik işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı, davalı bankanın davacı firmanın hesabından başka hesaba aktardığı 23.000,00 TL’yi dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı firmaya iade etmesi gerektiği, ayrıca yasal şartları oluşmadığından davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin de reddi gerektiği kanaatine varıldığı ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 23.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak verilmesine, ispat edilemeyen maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; İnegöl CBS’nin 2017/1521 soruşturma dosyasından müvekkili bankaya gönderilen talimat ile “davacının hesabına usulsüz olarak 23.000,00 TL geçirildiği, iş bu tutarın davacıdan alınarak müştekinin hesabına yatırılması”nın talep edildiğini, müvekkili bankanın da iş bu talimata istinaden gerekli işlemleri yerine getirdiğini, akabinde iş bu uyuşmazlığın huzurdaki davaya konu olduğunu, davacının iş bu tutarın iadesini talep ettiğini, Yerel mahkemece verilen karardaki aleyhe hususların kabulünün mümkün olmadığını,Davanın kötü niyetli olarak açıldığını, davacının Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı ile gerçekleştirilen işlemden yaklaşık 1 yıl sonra huzurdaki davayı açtığını, davacının bu tutmu ile basiretli tacir gibi davranmadığını, Müvekkili bankanın İnegöl Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada verilen talimat doğrultusunda hareket etmiş olduğunu, herhangi bir kusurunun bulunmadığını, İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/1521 soruşturma numaralı dosyasından müvekkili bankaya gönderilen 02/06/2017 tarihli yazı ile müşteki …’un … Bankası A.Ş.’de bulunan hesabından davacıya 23.000,00 TL’nin bilgisi dışında gönderildiği, bu yüzden şikayetçi olduğu, şikayetçinin sosyo-ekonomik durumu göz önünde bulundurularak daha fazla mağduriyete sebebiyet vermemek adına, davacının hesabına blokenin işlenmesi, akabinde işlem tesisine ilişkin belgelerin savcılık dosyasına gönderilmesi, aksi taktirde yetkililer hakkında soruşturma başlatılacağının ihtar edildiğini, müvekkili bankanın bu talep doğrultusunda yasal yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunu, ilgili bildirimlerin de gerçekleştirildiğini, bu işlemden dolayı müvekkili bankaya isnat edilebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, söz konusu işlemin savcılık soruşturmasına istinaden yapıldığını davacının da tespit edebileceğini, bu dilekçelerinin ekinde ibraz ettikleri hesap hareketleri incelendiğinde tesis edilen bloke işleminin açıklamasının İnegöl Cumhuriyet Savcılığının 2017/1521 Soruşturma numaralı dosyasına istinaden yapıldığının görüleceğini, davacının basiretli tacir olarak çalıştırdığı hesapları kontrol etmediğini ve huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet vermiş olduğunu beyanla İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/01/2019 tarih ve 2018/486 E. 2019/1089 K. sayılı kararına ilişkin tehiri icra talepli olarak istinaf başvurularının kabulüne, davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının pos cihazı ile yaptığı satış işlemi nedeniyle banka hesabına geçen paranın, haksız şekilde bloke konulduğu iddiası ile iadesi, pos cihazının davalı bankaca geri alınması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında 15.02.2016 tarihinde üye işyeri sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme uyarınca davacı tarafından davalı bankaya ait pos cihazının kullanıldığı, 23.02.2017 tarihinde davacı tarafından pos cihazı ile hazırda işlem yapıldığı ve 23.000 TL’lik bir satış gerçekleştirildiği, İnegöl CBS’nin 2017/1251 soruşturma sayılı dosyasından davalı bankaya gönderilen 24.02.2017 ve 01.06.2017 tarihli yazılar ile paraya bloke konulması ve paranın … adlı kişinin … Bankası’nda bulunan hesabına gönderilmesinin istenildiği, davalı banka tarafından söz konusu tutara 24.02.2017 tarihinde bloke konulduğu ve paranın 15.06.2017 tarihinde … Bankası’na eft ile gönderildiği, davalı banka tarafından yapılan işlemde savcılık talimatının yeterli olmadığı, … adlı kişinin internet bankacılığı şifresinin dolandırıcılar tarafından ele geçirilmesinde davacının bir kusurunun ve üye işyeri olarak sorumluluğunun olmadığı, bedelin iadesinin gerektiğinin tespit edildiği, Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak 23.000 TL’nin davacıya iadesine karar verildiği, karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İnegöl CBS’nin 2017/1521 soruşturma sayılı dosyasının, müşteki …’un internet bankacılığı şifresinin ele geçirilmesi suretiyle banka hesabından, … adlı şahsın banka hesabına para aktarılması şeklinde gerçekleşen eylem nedeniyle açıldığı, davacının işyerinde … adlı kişi tarafından kendisine ait banka kartı kullanılarak ve şifre girilmek suretiyle işlem yapıldığı, davacının işyerinde hazırda yapılan satış işlemleri yönünden, işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde kart sahibinin kimliğini kontrol etme ve sahteciliği tespit etme yükümlülüğü dahi bulunmamakta iken, bizzat kart sahibi tarafından yapılan işlemde, alışverişin üçüncü kişi hesabından kartın bağlı olduğu hesaba aktarılan para ile yapılmış olması nedeniyle, hesabından para çekilen kişiye ve davalı bankaya karşı herhangi bir kusurlu eyleminin ve meydana gelen zarardan sorumluluğunun bulunmadığı, aksine güven kurumu olan bankaların kendilerine tevdii edilen mevduatı korumakla yükümlü oldukları, her ne kadar davalı banka söz konusu bedele savcılık talimatı ile bloke koymuş ve parayı müştekinin hesabına talimat ile göndermiş ise de,davacının yaptığı satış işlemi neticesinde hak sahibi olduğu para ile ilgili suç eşyası olduğundan bahisle verilmiş bir müsadere kararı bulunmadığı ve davalı bankanın üye işyeri sözleşmesi uyarınca söz konusu parayı davacıya iade etmesi gerektiği, ilk derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.571,13 TL harçtan, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 393,00 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.178,13 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.