Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/124 E. 2022/228 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/124
KARAR NO: 2022/228
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/973 Esas – 2019/745 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Vekiledeni banka ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmeleri akdedildiğini, kredi müşterisi … Tic. Ltd. Şti. ile akdedilen Ek Cari hesap Kredi Sözleşmesi ile 30.000.000,00.-TL kredi limiti tahsis edildiğini, ayrıca kredi borçlusu … Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan bu kredilerle ilgili olarak müteselsil kefiller … ve… İle vekiledeni banka arasında kefalet sözleşmesi bağıtlandığını, kredi borçlusu … Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredilerin geri ödemesindeki gecikme nedeniyle kredi hesaplarının kat edildiğini, hesap kat ihtarnamesi tebliğine rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün (… İcra Müdürlüğü) … E sayılı dosyası ile takibe girişildiğini, davalı /borçlu tarafından icra Müdürlüğü’ne sunulan İtiraz dilekçesinde asıl alacağa itirazının bulunmadığını, işlemiş faiz ve faiz oranına itiraz ettiğini bildirdiğini, davalının itirazlarının haksız olduğunu, hesap kat ihtarnamesinin borçluya tebliğ edildiğini, bu nedenle borçlunun temerrüde düştüğünü, temerrüdün oluşması nedeniyle 28.873.534,36.-TL anapara, 421.07238.-TL 25.07.2018- 28.07.2018 arasında işlemiş faiz ve 21.053,62.-TL faizin %5 ‘i nisbetinde B.S.M.V. olmak üzere toplam 29.315.660,36-TL alacağın davalı ve dava dışı borçlulardan talep edildiğini, talep edilen %52,5 temerrüt faiz oranının Genel Kredi Sözleşmesinin madde … başlıklı 10.02 maddesine uygun olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı bankanın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, itiraz dilekçelerinde belirttikleri gibi anapara borcuna itirazları olmamakla birlikte ödeme emrinde belirtilen asıl alacağa uygulanan faiz nevine, faiz oranına ve faiz miktarına itiraz ettiklerini, temerrüt faiz oranının banka tarafından tek yanlı olarak belirlenmesinin TB.K. 25. ve 27. maddelerine aykırı olduğunu, davacı tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesine itiraz edildiğini, bu nedenle kesinleşmiş bir alacağın bulunmadığını, davacı banka tarafından uygulanan kredi ve temerrüt faiz oranının fahiş olduğunu, kredi sözleşmesinin 2.07. maddesi ile davacının dayandığı 10.2. maddesinin çeliştiğini, kredi sözleşmesindeki davacı banka tarafından belirlenen genel işlem koşullarının kredi borçluları veya kefilleri aleyhine oluşturulmuş haksız ve hukuka aykırı koşullar olduğunu, sözleşmenin 2.07 maddesinde kredi ve hesaplara bileşik faiz yürütüleceğinin öngörüldüğünü, oysa T.T.K 8. maddesine göre ticari işlerde bileşik faiz uygulanamayacağını, kaldıki vekiledeninin kredi sözleşmesini imzalayan ve tacir olmayan kefil olduğunu, kefil gerçek kişi yönünden sözleşmenin ticari iş niteliğinde bir sözleşme olmadığını, davacı bankanın yükselen faiz oranlarını vekiledenine bildirmediğini, T.B.K. 586. maddesi gereği kefile başvurma koşullarının oluşmadığını, davacı banka lehine tesis edilen rehinlerin borcu karşılayabilecek değerde olduğunu, vekiledeni aleyhine bu aşamada takip yapılamayacağını, rehinli taşınmazın satışından sonra bakiye borç kaldığı takdirde vekiledenine rücu edilebileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/10/2019 tarih ve 2018/973 Esas – 2019/745 Karar sayılı kararı ile; “…. taraflar arasındaki hukuki ihtilaf davacı yanın, 27/08/2019 tarihinde davalı borçlu … aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile; 29.315.660,36-TL tutarlı alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takipte asıl alacağa itiraz edilmemekle birlikte buna uygulanan faize, faiz oranına, işlemiş ve işleyecek faiz miktarına itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunduğu, 05.03.2015 tarihli kredi sözleşmesinde 30.000.000,00-TL, 02.01.2016 tarihli kredi sözleşmesinde 30.000.000,00-TL ve 18.01,2017 tarihli kredi sözleşmesinde 13.000.000,00-TL kefalet limitinin müteselsil kefil davalı … yönünden yeterli olmakla borcun tamamından sorumlu olduğu, Alacaklı Banka tarafından kredi borçlusu … Tic. Ltd. Şti. ile müteselsil kefiller … ve …’a keşide edilen Beyoğlu …NoterliğTnin 18.07.2018 tarih ve … yev. nolu hesap kat İhtarnamesinde 18.07.2018 hesap kat tarihi itibariyle 28.581.762,01.-TL nakdi kredi borcunun ihtarnamenin tebliğinden İtibaren 1 gün içinde ödenmesi, aksi halde muhataplar aleyhine yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiği, söz konusu hesap kat ihtarnamesi tüm muhataplara 19.07.2018 tarihinde tebliğ edildiği, hesap kat ihtarnamesi 19.07.2018 tarihinde tebliğ edilip borcun ödenmesi için 1 gün süre verilmiş olmakla 23.07.2018 tarihinde temerrüdün oluştuğu, davalı/borçlu asıl alacağa itiraz etmemiş, sadece hesap kat tarihinden sonra işlemiş faize, faiz oranına itiraz ettiği, takip tarihi itibariyle toplam alacak miktarı 29.096.973,67.-TL olup, 28.654.847,67.-TL asıl alacağa tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla takip tarihinden alacağın tahsiline kadar %52,2 temerrüt faizi ve faizin %5’l nisbetinde BSMV yürütülmek suretiyle alacağın tahsilinin talep edilebileceği, bu bilgiler ışığında davacı banka tarafından açılan iş bu itirazın iptali davasında harca esas değerin; 421.072,38.-TL Temerrüt faizi (%52,5) 21.053,62.-TL %5 B.S.M.V., 442.126,00.-TL olması gerekirken alacaklı yanca harca esas değer olarak 421.072,38.-TL gösterilmiş olmakla, ancak taleple bağlı olarak talep edilen ve sadece işlemiş faiz üzerinden itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesi gerekeceği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre ve ayrıca davalı/borçlunun imzaladığı kefalet sözleşmelerinde TBK’da öngörülen sekil şartları yerine getirildiği, davalı/borçlunun borcun tamamından sorumlu olduğu, TBK 586/1 madde uyarınca alacaklı bankanın rehne müracaat etmeden kefil borçluyu takip edebileceği gereğine göre davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.Ayrıca İtirazın İptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra İnkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir, ancak hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez, ayrıca icra inkar tazminatı asıl alacak bakımından söz konusu olacağından işlemiş faiz yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmeyeceğinden davacı yanın icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-)Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasında 421.072,38-TL işlemiş faize İTİRAZININ İPTALİNE, takibin kesinleşen 28.873.534,36-TL asıl alacağa takip tarihinden sonra yıllık %52,2 temerrüt faizi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, (Her ne kadar kısa kararda İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyası yazılmış ise de, henüz gerekçeli karar yazılmadan davacı vekilinin 23.10.2019 tarihli tavzih dilekçesi üzerine kısa kararda sehven icra mahkemesi ve esas numarası yazıldığı anlaşılmakla, gerekli kararda bu maddi hata düzeltilmiştir.) 2-)İtiraz sadece işlemiş faize olmakla davacı yanın icra inkar tazminatı taleplerinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Genel kredi sözleşmelerinde, temerrüt faiz oranının belirlenmesini tek yanlı olarak bankaya bırakan hükümlerin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun27. ve 25. maddelerine aykırı olup, hükümsüz olduğunu, Davalı banka tarafından gönderilen hesap kat ihtarına cevabi ihtarname ile itiraz edildiğini, itiraz içeriğinde asıl alacak ve faiz oranı ve fer’ilerinin kabul edilmediğinin bildirildiğini, dolayısıyla davalı banka alacağının kesinleşmediğini, Davalı banka ile dava dışı … Ticaret Ltd. Şti. arasında tanzim ve imza edilen kredi sözleşmesinin “Faiz” başlıklı 2.07 maddesinin; “Bu maddede aksi açık bir şekilde ifade edilen haller hariç olmak üzere, bu sözleşme çerçevesinde müşteriye kullandırılan krediler bir yıl 360 gün hesabıyla müşterinin fiilen kredilendirildiği günler üzerinden hesap edilecek şekilde faizlendirilecektir. Hesaplama yapılırken kredinin müşteri hesabına geçtiği gün ve ödeme günleri gün hesabında nazarı dikkate alınacaktır. Her bir cari hesap kredisi için uygulanacak kredi faiz oranı ve temerrüt faiz oranı söz konusu kredinin fiilen kullanıldığı tarihte banka tarafından fiilen uygulanan cari kredi ve temerrüdün gerçekleştiği tarihteki cari temerrüt faiz oranıdır.” düzenlemesinin bulunduğunu, Davacı banka tarafından uygulanan kredi faiz oranı ve temerrüt faiz oranının fahiş olduğunu, davacının, sözleşmenin 10.02 maddesine göre ve ödünç para verme mevzuatına göre en yüksek faiz oranının (Davacının bankaca hesap kat tarihi itibariyle TCMB’na bildirilen faiz genelgesi doğrultusunda) %50’sinin ilave edilmesi ile tespit edilecek oran üzerinden faiz talep edilebileceği, bu durumda hesap kat tarihi itibariyle davacı bankanın en yüksek kredi faiz oranının %35 olduğu, bu oranın %50 ilavesinin ise %52,5 olarak temerrüt faizi tespiti gerektiğinin ileri sürdüğünü, Kredi sözleşmesinin 2.07 maddesi ile davacının dayandığı 10.02 maddesinin çeliştiğini, sözleşmenin10.2 maddesine dayanılarak %52,5 olarak temerrüt faizi tespit ve talep edilmesinin hukuka uygun olmadığını, Kredi sözleşmesinde davacı banka tarafından belirlenen genel işlem koşullarının, kredi borçlusu veya kefilleri aleyhine oluşturulmuş haksız ve hukuka aykırı koşullar olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinin, genel kanun niteliğinde olması sebebiyle her türlü ticari ilişki ve sözleşme bakımından da uygulama alanı bulacağını, dava konusu olan genel kredi sözleşmesinin de çok sayıda genel işlem koşulu ihtiva ettiğini, 2.07 madde 4.bendinde “Bu sözleşmeye dayanan kredi ve hesaplara bileşik faiz yürütülür….” hükmüne yer verildiğini, oysa TTK m.8/2 bendi uyarınca ticari işlerde bileşik faizin kural olarak yasak olduğunu, dolayısıyla kanuna aykırı olarak bileşik faiz yürütülmesi yönünde de, tıpkı faiz maddesinde yer verilmediği halde başka bir başlıkta % 50 ilave uygulaması gibi hukuka aykırı düzenleme yapıldığını gösterdiğini, davacı banka tarafından dava dışı borçlular ile davalı kefil borçlu müvekkilinin yanıltılarak genel işlem koşullarına aykırı sözleşme tanzim ve imza ettirildiğini, davalı müvekkilinin kredi sözleşmesinin tacir olmayan kefili olduğunu, kefil gerçek kişi yönünden işbu sözleşmenin ticari iş niteliğinde bir sözleşme mahiyetinde olmadığını, genel kredi sözleşmesinde bağımsız nitelik taşıyan kefalet sözleşmesi kapsamında ticari olmayan gerçek kişi kefilin kefalet borcunun, kefil bakımından ticari bir borç olmayacağını, Davacı bankanın, temerrüt faiz oranına %50 ilavesi yoluyla ek temerrüt faiz oranı belirlemesinin hukuken mümkün olmadığını, TTK’da yasaklanan bileşik faiz uygulaması yapıldığının anlaşıldığını, takipte uygulanan %52,2 temerrüt faizinin fahiş oranda yüksek olduğunu, müvekkili temerrüde düşürülmediğinden temerrüt faizi işletilmesinin de usulsüz olduğunu, davacının yükselen faiz oranlarını davalı müvekkiline bildirmesi, tebliğ etmesi gerektiğini,Bilirkişinin, itirazlarının değerlendirilmesinde yanılgıya düşerek davacı lehine taraflar arasındaki kredi sözleşmesini yanlı yorumladığını, gerekçe olarak da faiz oranlarının davacı banka tarafından serbestçe belirleme hakkı olduğunu iddia ettiğini, oysa ki bankaların yasal mevzuat uyarınca belirli periyotlarda uygulayacakları faiz oranlarının alt ve üst sınırlarını Merkez Bankasına bildirmek zorunda olduklarını, dosya kapsamında sözleşmede yer alan faiz oranının, sözleşmenin kurulduğu tarihteki oran olup takip başlatıldığı tarih itibariyle bankanın uyguladığı ve TCMB’ye bildirdiği faiz oranlarına uygun olup olmadığının bilirkişi tarafından belirlenmediğini, bu yönüyle raporun hatalı olduğunu, mahkemeden; takip tarihi itibariyle banka tarafından bildirilen faiz oranlarının celbi ile gelecek faiz oranlarının öncelikle belirlenmesi ve kredi sözleşmesindeki faiz oranının altında olması halinde tespit edilmiş olan oranın uygulanması gerekeceğinden bu eksikliğin giderilmesi ve itirazları doğrultusunda yeniden rapor alınması talep edilmişse de itirazları dikkate alınmaksızın karar oluşturulduğunu, Kefile başvurulması için TBK’nın 586. maddesinde aranan şartların oluşmadığını, davacı banka lehine tesis edilen rehinlerin borcu karşılayabilecek değerde olduklarını, bu nedenlerle müvekkiline başvurulamayacağını, ayrıca, borcun asıl borçludan tahsil edilemez olması gerektiğini, bu durumda öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip aşamasının kesinleştirilmesi ve rehinli taşınmazın satışından bakiye borcun kalması halinde ancak müvekkiline rücu edilmesinin hukuken mümkün olabileceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın için başlatılan icra takibine müşterek borçlu müteselsil kefil tarafından yapılan itirazın İİK 67vd. maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Dava; davacı banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen ve davalının da kefil olarak imzaladığı 05.03.2015 tarihli ve 29.06.2012 tarihli genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılan kredinin geri ödenmemesi üzerine girişilen takibe vaki itiraz üzerine İİK 67 madde uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.Davalı, davacı banka ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinin müteselsil borçlu kefili olup, kefaletinin geçerlilik koşuluna haiz ve talep edilen alacağın kefalet limitleri dahilinde kaldığı görülmektedir. Kredi borcunun asıl borçlu şirket tarafından ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek, asıl borçlu ve kefiller adına çıkartılan ihtarnamelerin tebliğ edildiği, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı, davalının asıl borca itirazı bulunmayıp, takipte talep edilen faizin nevine, faiz oranına ve faiz miktarına itiraz edildiği görülmektedir. Genel kredi sözleşmesinin 10.02 maddesinde “İşbu sözleşmeden doğan borçları gününde ödemediği takdirde temerrüdün doğduğu tarihten bunları bankaya ödeyeceği tarihe kadar geçecek günler için yetkili mercilerce veya bankaca ödünç para verme mevzuatına göre tespit edilmiş en yüksek kredi faiz oranına veya ileride arttırıldığı taktirde artmış en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi ve onun gider vergisini ödemeye müşteri kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen delil listesinde, 19.06.2018 tarihli yıllık azami faiz oranlarını gösteren form aslının sunulduğu belirtilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, alacaklı bankaca dosyaya sunulan faiz genelgesine göre temerrüt tarihindeki en yüksek akdi faiz oranının %35 olup, bu oranın %50’sinin ilavesi ile temerrüt faizinin %52,5 olması gerektiği belirtilerek, tespit edilen bu oran üzerinden davacı tarafça talep edilebilecek işlemiş faiz miktarının belirlendiği görülmektedir.Müteselsil kefil sözleşmedeki kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. Taraflar arasındaki ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinde temerrüt faizinin ne şekilde belirleneceği açıkça gösterilmiştir. Temerrüt faizi oranının tespiti yönünden davacı bankanın T.C. Merkez Bankası’na bildirdiği kredi faizi oranı üzerinden değil, bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılarak, banka kayıtları incelenip dava konusu kredi için bankanın temerrüt tarihindeki emsal kredilerde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı belirlenip taraflar arasındaki sözleşmeye göre uygulanması gereken temerrüt faizi oranı saptanarak buna göre temerrüt faizi uygulanması gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD 2018/2511 Esas 2019/3854 Karar) Öte yandan davalının, istinaf sebebi olarak da ileri sürdüğü cevap dilekçesindeki savunmalarına neden itibar edilmediği de gerekçeli kararda tartışılmamıştır. Bu hali ile mahkemece, davalının cevap dilekçesindeki savunmaları değerlendirilerek, temerrüt faizinden sorumlu olduğu kanaatine varılması halinde, konusunda uzman bilirkişi görevlendirilmek suretiyle, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılarak, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna istinaden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/10/2019 tarih ve 2018/973 Esas 2019/745 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.