Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1216 E. 2022/1465 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1216 Esas
KARAR NO: 2022/1465 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/370 Esas 2018/491 Karar
TARİH: 16/05/2018
DAVA: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, … Bank B.S.C, Nisan 2007’de …, …, … ve … Şirketi hep birlikte Türkiye’de gayrimenkul projeleri inşa etmek üzere uygun olan gayrimenkulleri belirlemek, satın almak, geliştirmek ve inşa edilerek gayrimenkullerin üçüncü kişilere satılması suretiyle kar elde etmek amacı ile bir Adi Ortaklık kurduğu, bu davada davacı konumunda olan … K.K.C.C, 2008 yılı başlarında Kuveyt’te kurulmuş olan ve tamamen …’ın sahip olduğu, yegane kuruluş sebebi adı geçen gayrimenkul projelerini yürütecek Türk şirketlerinde … adına hissedar sıfatına haiz olmak olan bir özel işlem şirketi olduğu, …’ın yüzdeyüz iştiraki …, şirket’in 100 adet hissesinin 74 adet hissesine ve …’ın şirket yönetim kuruluna kendi temsilcisi olarak atadığı … ise şirket’in 1 adet hissesine sahip olduğu, şirket ana sözleşmesince yönetim kurulu üye sayısını 2 olarak tespit edildiği, …’nın 21/02/2014 tarihinde istifa ettiği, bunun üzerine …’in tek yönetim kurulu kararının tescili için İstanbul Ticaret Odası’na başvurmuş ancak başvurusunun iade edildiği, bu bilgiler ışığında işbu dava ile şirketin yönetim kurulu organının mevcut olmadığının, mevcut olmamakla beraber şirket ile ilgili kilitlenme durumunun hasıl olduğunu, şirketin fiili olarak münfesih olduğunun, şirketin hissedarları arasında basit bir uyuşmazlıktan çok öte uzun süreli bir geçmişi dayanan ihtilaflara olması dolayısıyla hissedarların ortak bir karar alabilme olasılığının bulunmadığının ve olarak şirketin durumunu kanuna uygun hale getirmesi imkanının bulunmadığının tespitine şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya karşı cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/05/2018 tarih ve 2016/370 Esas – 2018/491 Karar sayılı kararında; “….Davalı şirketin fesih ve tasfiyesini isteyen davacı şirketin %74 oranında payına sabittir.TTK. nun 410 maddesi nazara alındığında, davacının genel kurulu toplantıya çağırarak esas sözleşmede aksine daha ağır bir nisap öngörülmemiş ise toplantı yapabileceği ve karar alarak yeniden yönetim kurulu oluşturabileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca şirketin feshi için TTK. nun 621.maddesi uyarınca gerekli olan temsil edilen oyların en az 3/2 sinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunu sağlaması mümkündür. Davacının %74 hisse oranı, genel kurulu toplantsı sağlayarak yönetimin oluşması ve gerekirse şirketin feshi konusunda karar alma yeterliliğine sahiptir.Davacı taraf bu işlemi yapmak yerine mahkemeye başvurarak doğrudan şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmiştir.Şirketin önemli tutarda borcu bulunduğu,borçlarının toplamının 23.460.015,77 TL. olduğu, bu borcun 18.409.508,06 TL. Lik kısmının banka borcu olduğu, tüm bunlara karşılık şirketin malvarlığının 300.037,63 TL. olduğu ve borçlarının karşılığı bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı hakim ortağı fesih ve tasfiyeden önce TTK. nun 376.maddesinde ön görülen tedbirleri de almadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda davacı tarafından fesih ve tasfiye talepleri ile ilgili şartların gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda net olarak deliller ortaya konulamadığı gibi bu davayı açmakta iyi niyetli olmadığı kanaatine varılmakla…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince somut olayın şartları değerlendirilmeden ve yanlış kanun maddeleri uygulanmak suretiyle haksız ve hukuka aykırı karar verildiğini, Yerel Mahkemece somut olaya uygulanması gereken kanun hükmünde açıkça hata yapıldığı ve bu hatanın davanın sonucuna etki edeceği dikkate alındığında, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi gereği yanlış kanun hükmünün uygulanması da Yargıtay nezdinde bozma sebebi olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2016/1848, K. 2017/4574 ve T. 20.9.2017; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2019/75, K.2019/862 ve T. 5.2.2019) Ticaret Kanununun 376.maddesinde öngörülen tedbirleri alması gereken yönetim kurulu olduğunu, Öyle ki, Ticaret Kanunu’nun 376. maddesinde alınması gerektiği belirtilen önlemleri almakla yükümlü olan organ yönetim kuruludur. Yerel Mahkeme ise bu gerçeği göz ardı ederek “davacı hakim ortağı fesih ve tasfiyeden önce Ticaret Kanunu’nun 376. maddesinde öngörülen tedbirleri almadığı anlaşılmaktadır.” şeklinde beyanda bulunduğunu, müvekkilinin hakim ortak sıfatı ile, hukuken işbu tedbirleri alma yükümlülüğü olmamasının yanı sıra bu tedbirleri alması filen de mümkün olmadığını, belirtilen sebeple, Ticaret Kanunu’nun 376. maddesi ile müvekkilin alabileceği hiçbir hukuki aksiyon bulunmadığını,Somut olaydaki fiili imkansızlığın mahkemece göz ardı edildiğini, Pay sahibinin olan müvekkili şirketin asaleten veya vekaleten genel kurulu toplantıya çağırma imkanı olmadığını, Genel kurul toplanabilse dahi hiç kimse borca batık bir şirketin yönetim kurulunda görev almak istemeyeceğini, Pay sahiplerinin ortak bir paydada buluşmasının mümkün olmadığını, Davalı şirketin hukuken ve fiilen kilitlenmiş durumda olduğunu, Yerel mahkemece temsil kayyımının görüşleri dikkate alınmadığını, Müvekkilinin huzurdaki davayı iyi niyetle ikame ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ilgili mevcut ve yerleşik içtihatlar doğrultusunda davalı şirketin organ yokluğu ile TTK 530.madde ile öngörülen tüm şartların gerçekleşmiş olduğu sabit olduğundan davanın kabulüne, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, organ eksikliği nedeniyle TTK. 530 madde uyarınca davalı anonim şirketin feshi istemine ilişkindir. ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı şirketin sicil kaydına göre davacının davalı şirkette %74 oranında hisse sahibi olduğu anlaşılmaktadır.Şirketin 24/12/2007 tarihinde kurulduğu, toplam 100 adet hissenin 74 adedinin davacı şirkete, 12 adedinin …, 8 adedinin …, 5 adedinin …, 1 adedinin de …’e ait olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirketin sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin en son genel kurulunun 2010 -2011-2012 yıllarına ilişkin olarak 23/07/2013 tarihinde yapıldığı, bu genel kurul toplantısında ana sözleşmedeki en az üç üyeden oluşan yönetim kurulunun en az bir üyeden oluşmasına ilişkin ana sözleşmenin değiştirildiği, şirketin yönetim kurulunun 2 kişiden oluştuğu, bu kişilerin … ve … oldukları, her birisinin münferit yetkili olduğu anlaşılmıştır. Şirket yöneticilerinden …’nın Beyoğlu … Noterliğinden davalı şirkete gönderdiği 21/02/2014 tarih ve … yevmiye nolu istifaname ile şirket yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğinin ihtaren bildirildiği, diğer yönetim kurulu üyesi …’in ise 20/04/2015 tarihli yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğine yönelik istifa mektubu gönderdiği, istifanın şirkete ulaşması ile sonuç doğurmakla beraber bu istifaların tescil ve ilan edilmediği görülmüştür. Mahkemece ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığı, davalı şirket ortağı olan davacı şirketin TTK. Nun 530 maddesindeki sebeplerle davalı şirketin feshini talep ettiği ve fesih şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı yönünde tesbit edilmiştir. HMK. 140/3.mad. uyarınca tahkikat işlemlerinin de bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülmesi gerekir. Mahkemece, istifa eden yönetim kurulu üyeleri adına TTK. 530.maddeye göre ihtaratlı davetiye çıkarıltıldığı, davalı şirketin yönetim organı bulunmadığından davalı şirketi bu davada temsil etmek üzere 07/03/2018 tarihli duruşma ara kararı ile temsil kayyumu atandığı ve kendisine davetiye tebliğ edildiği anlaşılmıştır. TTK’nın 530. maddesi, anonim şirketlerin sona erme ve tasfiyesine ilişkin özel bir hüküm olup, bir şirketin uzun süreden beri kanunen gerekli organları bir mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirketin alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine mahkeme, şirketin yönetim kurulu üyelerini dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hale getirilmesi için bir süre verir ve bu süre içerisinde durum düzeltilmezse mahkemece şirketin feshine karar verilir. Bu durumda, şirkette uzun süreden beri devam eden organ boşluğu olması halinde yasa, şirketin alacaklısına, pay sahibine ve bakanlığa şirketin feshine karar verilmesi yönünden mahkemeye başvurma hakkı tanımış olup, mahkemece bu durum tespit edildiğinde şirkete son ve uygun bir süre verilerek genel kurulun toplanıp, yönetim kurulunu seçmesi için yahut mahkemece sadece genel kurul toplantısına çağrı ve genel kurulun toplanması için yasal diğer işlemleri yapmaya münhasır olarak bir yönetici kayyumu atanır. Burada amaç, şirketin organ boşluğunun giderilmesi yönünde karar alınması için kayyum tarafından genel kurul toplantısının yapılmasının sağlanmasıdır. Verilen süre içerisinde genel kurul toplanmaz veya yönetim kurulu seçimi yapılamazsa artık şirketin feshine karar verilmesi gerektiği kanunun açık hükmüdür. Somut olaya döndüğümüzde, davalı şirketin organsız olduğu tesbit edilmiş olup, bu durumda mahkemece kayyımına, TTK’nın 530. maddesi uyarınca organ seçimi gündemiyle genel kurul toplantısına çağrı ve genel kurulun toplanması için yasal diğer işlemleri yapma yetkisi verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2018 tarih ve 2016/370 Esas – 2018/491 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 ve 362/1-g maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.