Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1209 E. 2022/1366 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1209 Esas
KARAR NO: 2022/1366 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 12/12/2019
NUMARASI: 2018/926 Esas – 2019/1366 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı şirketin yürütmekte olduğu ticari iş gereği, davalının müvekkil şirkete olan borcunun 125.835,27 TL olduğunu, davalı ile defalarca görüşülüp ödemelerin yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen hiçbir sonuç alınamadığını ve işbu borcun müvekkil şirkete ödenmediğini, müvekkili şirket tarafından davalıya çekler verildiğini ancak müvekkil şirkete çekler karşılığı kadar mal gönderilmediği gibi tahsil edilene paraların da iade edilmediğini, bu nedenle önce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak yetki itirazında bulunulunca Silivri İcra Müdürlüğünde yeniden icra takibine geçildiğini, 17.08.2018 tarihinde, davalı/borçlu tarafından alacağın 4.836,88 TL kısmı haricindeki kalan miktara, faize ve tüm ferilerine karşı haksız şekilde itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu beyanla davalıların menkul, gayrimenkul ve 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi için ihtiyati haciz kararı verilmesine, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, borcun ticari avans faiziyle birlikte ödenmesine, davalılar aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin birçok firmanın yetkilisi bayii olup, inşaat malzemeleri satışı ile iştigal ettiğini, davalı şirkete de müvekkilin o dönem bayii bulunduğu … isimli tesisat markasına ait ürünlerin satışının yapıldığını, müvekkili ile davacı şirketin ticari ilişkisinin, bahsi geçen … Tic. A.Ş. firmasının müvekkili firma ile ilgilenen yetkilisi olan … tarafından başlatıldığını, üretici firma yetkilisi …’ın davacı şirketin gayri resmi ortağı olduğunu müvekkiline beyan ettiğini, davacı şirketin dava dışı … Tic. A.Ş. tarafından teminat vb. şartları yerine getiremediği için mal alamadığını, müvekkili ile davacı şirket arasındaki ilişkiyi gerek ana üretici firma olan dava dışı şirketin sorumlusu gerekse de davacı şirketi gayri resmi fiili ortağı olarak temsil ile başladığını, taraflar arasında gelişen ticaretin sadece dava dışı şirketine ait mallar üzerinde olduğunu, davaya konu ticari ilişkinin içeriği olan tesisat malzemelerinin piyasasında satışların “bağlantı” olarak tabir edilen avans çekleri ile yapılmakta olduğunu, müvekkilinin davacı şirket ile olan ticaretinde de evvela üretici firma dava dışı şirket yetkilisi ve davacı firmanın gayri resmi fiili ortağı olan …’ın yarattığı güven sebebiyle açık hesap çalışıldığını ancak hesabın kabardığını, müvekkilin zorlanınca ödenme istediğini ve davacıdan bir takım çekler alındığını, söz konusu çeklerin bir kısmı alındıktan kısa bir süre sonra davacı firma ile aradaki ilişkiyi kuran temsilci şahıs olan davacının gayri resmi fiili ortağı …’a iletildiğini ve çek bedellerinin peyderpey müvekkil tarafından nakden iadesinin taraflar arasında kararlaştırıldığını, 30.01.2017 tarihinde …’tan “tessat ödeme” açıklaması ile 49.990,00 TL,30.01.2017 tarihinde …’tan “tessat ödeme” açıklaması ile 10.010,00 TL, 01.02.2017 tarihinde …’tan “tessat için ödeme” açıklaması ile 31.000,00 TL, 21.02.2017 tarihinde …’tan “tessata verilmesi için yapılan ödeme” açıklaması ile 30.000,00 TL olmak üzere toplam 121.000,00 TL’nin, davacı firma ile aradaki ilişkiyi kuran temsilci şahıs olan davacının gayri resmi ortağı …’ın şahsi banka hesaplarına gönderildiğini, davacı şirketin müvekkile herhangi bir mal satışının olmadığını, davacı yanın alıcı konumunda iken kendisini alacaklı olarak sınıflandırmakta olduğunu, davacı firma tarafından müvekkile açılan icra takibine ait ödeme emri tebliğ edilene kadar kesinlikle müvekkilden bir talepte bulunulmadığını, davacı tarafça da deliller arasında müvekkile bildirimde bulunulduğuna dair bir delil sunulmadığını beyanla davanın reddine, davacının %20 kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/12/2019 tarih ve 2018/926 Esas – 2019/1366 Karar sayılı kararında; “….Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan 125.835,27-TL alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı taraf ise taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacı şirketin gayri resmi fiili ortağı olan ihbar olunan … tarafından kurulduğunu, güven ilişkisi kapsamında bu şekilde çalışıldığını, müvekkili tarafından …’a yapılan toplam 121.000,00-TL’lik ödemelerde ” Tessat ödeme”, “Tessat için ödeme”, ” Tessata verilmesi için yapılan ödeme” şeklinde açıklamalar bulunduğunu, bu ödemelerin esasen davacıya yapıldığını iddia ederek, 4.836,88-TL’lik kısmının dışında davacı tarafça yapılan icra takibine itiraz etmiş ve cevap dilekçesinde bu savunmaları ileri sürmüştür. Bu durumda asıl uyuşmazlık davalı tarafından ihbar olunan …’a yapılan 121.000,00-TL’lik ödemenin davacıya yapılan ödeme sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. İhbar olunan …’a söz konusu ödemelerin yapıldığı hususu dosya kapsamında bulunan banka dekontları ile sabittir. İhbar olunan … sunduğu beyan dilekçesinde davacı şirketin gayri resmi ortağı olmadığını, davacıyı ne kadar tanıyorsa davalıyı da o kadar tanıdığını, dava konusu edilen yıllarda dava dışı … San. Tic. A.Ş’nin sigorta elemanı olarak satış yöneticiliği pozisyonunda çalıştığını, bu şirketle davalı arasındaki ticari münasebeti kendisinin yürüttüğünü, bu münasebet devam ederken davalının davacıya malların pazarlanması konusunda kendisine teklifte bulunduğunu, kendisinin portföyündeki müteahhit firmalar ile davalı arasında bağlantı kurarak malzeme satışına aracılık yaptığını, bu aracılıklar ve gerçekleşen ticaretten dolayı davalının zaman zaman kendisine aracılık hizmeti karşılığında ödemeler yaptığını, söz konusu toplam 121.000,00-TL’lik ödemelerin bu şekilde yapılan ödemeler olduğunu, banka havalelerinde yazılan “tessat ödeme” açıklamalarının yapıldığını bilmediğini, bu duruma anlam veremediğini beyan etmiştir. Mevcut durumda davalı taraf ihbar olunana yaptığı ödemelerin davacıya yapılan ödemeler olduğu hususunu yazılı bir delille ispatlayamamıştır. Havalelerde bulunan ” Tessat ödeme”, “Tessat için ödeme”, ” Tessata verilmesi için yapılan ödeme” şeklindeki açıklamalar davacı açısından bağlayıcı olmadığı gibi ihbar olunan … söz konusu ödemeleri davalıya verdiği aracılık hizmeti karşılığında aldığına ilişkin beyanı da nazara alındığında bu ödemelerin davacıya yapıldığının ispata muhtaç olduğu, diğer taraftan söz konusu ödemelerin ihbar olunana ne amaçla yapıldığı hususunun da davalı ile ihbar olunan arasında uyuşmazlık konusu olabileceği, davalı yönünden bu ödemelerin davacıya yapılan ödeme sayılmayacağı anlaşılmakla davalının ödeme savunmasına itibar edilmemiştir. Buna göre davalının icra takibine kısmi itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla bu miktar üzerinden davanın kabulüne, takibin devamına, alacak likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatı verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın kabulüne, Silivri İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalının 120.998,39 asıl alacak yönünden kısmi itirazının iptaline, takibin devamına, Asıl alacağın % 20’si oranında 24.200,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının haksız ve mesnetsiz olduğunu, Mahkemece sunulan deliller üzerinde inceleme yapılmadığını, Davacı yan tarafından e-posta dökümlerinin sunulmasına ya da içeriğine dair herhangi bir itirazda bulunulmadığını, Gerek ödeme def’i, gerekse de ödeme def’ine ilişkin deliller, temyiz dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğini, (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Tarih: 07.02.2019 Esas: 2015/30087 Karar: 2019/3054, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi T. 15.1.2018 E. 2017/9510 K. 2018/90, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2097 E. , 2017/894 K.) Dava konusu olan ticari ilişkinin tamamını davacı adına yürüten kişi ihbar olunan … olduğunu, Dosyaya sunulan e-posta dökümlerinden de görüleceği üzere davacının siparişleri davalıya … tarafından iletildiği, davacı şirketin çekleri davalıya … tarafından teslim edildiğini, Davacının anılan alışverişin bitmesinden 1,5 yıl sonra icra takibi yoluna başvurduğunu, Davacı şirketin müvekkiline herhangi bir mal satışı olmadığını, Davacının alacak iddiasının temelini oluşturan iade faturalarının tarihi davalı müvekkilince yapılan ödemelerden sonra olduğunu, İhbar olunan …’ın beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ve %20 kötü niyet tazminatının davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari satımdan kaynaklı cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda taraflar arasında davacının alıcı, davalının ise satıcı olduğu ticari ilişki olduğu , davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında cari hesaptan kaynaklı davalıdan 125.835,27-TL alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı taraf ise, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacı şirketin gayri resmi fiili ortağı olan ihbar olunan … tarafından kurulduğunu, güven ilişkisi kapsamında bu şekilde çalışıldığını, müvekkili tarafından …’a yapılan toplam 121.000,00-TL’lik ödemelerde ” Tessat ödeme”, “Tessat için ödeme”, ” Tessata verilmesi için yapılan ödeme” şeklinde açıklamalar bulunduğunu, bu ödemelerin esasen davacıya yapıldığını iddia ederek, 4.836,88-TL’lik kısmının dışında davacı tarafça yapılan icra takibine itiraz etmiş ve cevap dilekçesinde bu savunmaları ileri sürmüştür. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; Davalının müvekkiline ödemesi gerektiği meblağları dava dışı bir kişiye ödemesi yönünde müvekkilinin bir talimatının olmadığını, söz konusu ödemelerin nasıl yapılması gerektiğinin belli olduğunu, ödemelerin müvekkili şirketin hesabına yapılması gerektiğini, ayrıca, dava konusu çek ödemelerinin teslim alınması yönünde müvekkilinin 3. kişilere vermiş olduğu bir muvafakatin olmadığını, davalının müvekkilinin hesabına göndermesi gereken çek bedellerini müvekkili dışında birine göndermesinin kabulünün mümkün olmadığını beyan etmiştir.Bu durumda somut uyuşmazlık, davalı tarafından dava dışı ihbar olunan …’a yapılan 121.000,00-TL’lik ödemenin davacıya yapılan ödeme sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. İhbar olunan …’a söz konusu ödemelerin yapıldığı hususu dosya kapsamında bulunan banka dekontları ile sabittir. Tarafların ticari defterleri incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; Taraflar arasında cari hesap farkına neden olan işlemin davalının davacı yerine dava dışı …’a göndermiş olduğu toplam 121.000,00 TL. Lik ” Tessat Ödeme ” ve ” Tessata verilmesi için yapılan ödeme, ” açıklaması içeren ödemelerden kaynaklı olduğu belirtilmiştir. İhbar olunan … mahkemeye sunduğu beyan dilekçesinde, Davacı şirketin gayri resmi ortağı olmadığını, davacıyı ne kadar tanıyorsa davalıyı da o kadar tanıdığını, dava konusu edilen yıllarda dava dışı … Tic. A.Ş’nin sigorta elemanı olarak satış yöneticiliği pozisyonunda çalıştığını, bu şirketle davalı arasındaki ticari münasebeti kendisinin yürüttüğünü, bu münasebet devam ederken davalının davacıya malların pazarlanması konusunda kendisine teklifte bulunduğunu, kendisinin portföyündeki müteahhit firmalar ile davalı arasında bağlantı kurarak malzeme satışına aracılık yaptığını, bu aracılıklar ve gerçekleşen ticaretten dolayı davalının zaman zaman kendisine aracılık hizmeti karşılığında ödemeler yaptığını, söz konusu toplam 121.000,00-TL’lik ödemelerin bu şekilde yapılan ödemeler olduğunu, banka havalelerinde yazılan “tessat ödeme” açıklamalarının yapıldığını bilmediğini, bu duruma anlam veremediğini beyan etmiştir. Davacı tarafın sicil kaydı incelendiğinde, şirketin münferit yetkilisinin yönetim kurulu başkanı … olduğu görülmüştür. Davalı vekili 24/10/2019 tarihli dilekçe ekinde davacı şirket yetkilisi … ve ihbar olunan dava dışı … tarafından davalı tarafa gönderilen mailler olduğu ve mahkemece 14/11/2019 tarihli duruşmada davalı vekilince ihbar olunanın beyanına karşı beyan dilekçesi ve ekinde bir kısım belgeler sunulduğunun belirtildiği halde sunulan delillerin gerekçeli kararda değerlendirilmediği görülmüştür.Davalı vekili tarafından verilen 24/11/2019 tarihli dilekçede, davacı şirket yetkilisi … ve ihbar olunan … hakkında Silivri CBS. ‘nin 2019/11551 soruşturma sayılı dosyası ile dolandırıcılık suçlamasıyla soruşturma olup bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep edilmiş isede mahkemece bu dosya getirtilip incelenmeden 14/11/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile talebin reddine karar verilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacak ise de, gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır.Somut olayda, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili yürütülmekte olan ve yukarıda belirtilen soruşturma dosyası bulunmakta olup, mahkemece bu soruşturma dosyası getirtilip incelenmek suretiyle sonucuna göre davalı vekilinin bekletici mesele talebi konusunda karar verilmesi gerekirken, bu dosya getirtilip incelenmeden talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcından itibaren davacı tarafça çekle yapılan ödemelerin ne şekilde kim tarafından davalıya teslim edildiği, davalı tarafça ödeme yapılan …’ın daha önce davacı adına tahsilat yapıp yapmadığı, bu yönde mutat uygulama olup olmadığı yönünde mali müşavir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınıp ayrıca davalı vekilinin 24/10/2019 tarihli beyan dilekçesi ekinde ibraz ettiği mailler ile Silivri CBS. ‘nin 2019/11551 soruşturma sayılı dosyası da incelenerek TBK. 40-46 maddeleri de değerlendirilmek suretiyle davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve gerektiğinde taraflara yemin delili de hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.) 353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/12/2019 tarih ve 2018/926 Esas- 2019/1366 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.