Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1208 E. 2022/1424 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1208 Esas
KARAR NO: 2022/1424 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2020
DOSYA NUMARASI: 2016/417 Esas – 2020/33 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2004-2008 yılları arasında dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu ve 13/06/2008 yılında ortaklıktan ayrıldığını, müvekkilinin ortağı olduğu dava dışı firma lehine firmanın yetkilisi … tarafından 2007 yılından beri çeşitli krediler çekildiğini, müvekkilinin 2004, 2007 ve 2008 yıllarında davalı banka ile genel kredi sözleşmelerini kefil olarak imzaladığını, en son imzaladığı 03/01/2008 tarihli sözleşmeye göre müvekkilinin kefaletinin 70.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, daha sonra dava dışı şirket yetkilileri … ve … tarafından yeni sözleşmeler imzalanarak 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yeni krediler çekildiğini, TBK ve TTK’nın değişmesi sebebiyle 2012 yılında yeni sözleşmeler yapıldığını, müvekkilinin imzası bulunmamasına rağmen davalı banka tarafından müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2009/12183 Esas- 2010/8768 Karar sayılı emsal kararında “… davacıların sorumluluklarının aynı sözleşmeye dayanılarak yeni bir kredi kullandırılması halinde devam edecekken davacıların kefil olmadığı yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırıldığı, bu sebeple davacıların takibe konu borçtan sorumlu tutulamayacakları, davacıların yeni tarihli sözleşmelere dayanılarak kredilerden sorumlu tutulmalarının dayanaksız olduğundan davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine” yönelik açıklamaların bulunduğunu, ayrıca dava dışı firmanın tüm kredi borçlarının 2011 yılında ödenerek hesap bakiyesinin sıfırlandığını, sonrasında 2011 yılında tekrar kredi çekildiğini, söz konusu borcun firmanın ödeyemediği bu krediden kaynaklandığını, söz konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile takibe konulan borcun firmanın 2011 yılında çektiği ve ödeyemediği borç olduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi imza ettiği tarihte 03/01/2008’de evli olduğunu ve bu konuda eşinin rızasının bulunmadığını, söz konusu takip borcunun sebebinin Üsküdar … Noterliği’nin 15/01/2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinden de anlaşılacağı üzere 20.742,07 TL’si kredi kartı borcu ile 12.228,94 TL’si şirketin TKMH borcundan kaynaklandığını, müvekkilinin 2008 yılında genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, oysa ki kredi kartı için yapılan sözleşmede imzasının bulunmadığını, davalı banka tarafından böyle bir borcun müvekkilinden haksız olarak talep edildiğini, müvekkilinin haksız ve hukuka aykırı olarak borçtan sorumlu tutulmasının yasaya uygun olmadığını, ayrıca müvekkilinin imzaladığı sözleşme incelendiğinde müvekkilinin kendisi tarafından el yazısı ile müteselsil kefil yazılmadığının görüleceğini, bu nedenle kefalet sözleşmesinin Borçlar Kanunun 583. maddesi gereğince şekil şartına aykırı olduğunu beyanla fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla takibin durdurulmasına veya teminatsız olarak vezneye yatan paranın davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararına, müvekkilinin 03/01/2008 tarihindeki ve bu tarihten önceki yıllarda yapılmış olan tüm kredi sözleşmelerindeki kefilliğinin sona erdiğinin tespiti ile müvekkili aleyhine başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibinin iptaline, davacı hakkında % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi imzalandığını ve davacının bu sözleşmeyi müşterek müteselsil kefil olarak imzaladığını, bu sözleşmeye istinaden dava dışı firmaya TKMH ve şirket kredi kartı kullandırıldığını ancak bu borçların ödenmemesi üzerine dava dışı asıl şirket ve kefillere gönderilen Üsküdar … Noterliği’nin 15/01/2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin talep edildiğini, ancak bu ihtarnameye muhataplarca itirazda bulunulmadığı gibi ödeme de yapılmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı tarafın kefaletinin şirket ortaklığından değil dava dışı şirkete müşterek müteselsil kefil olmasından kaynaklandığını, bu nedenle şirket ortaklığından ayrılmış olmasının kefilliğinin sona erdirmediğini, davacı tarafın sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmiş olduğunu iddia etmiş olmasına katılmalarının mümkün olmadığını, zira genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi niteliği gereği sözleşmede belirlenen limite kadar şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırılmasını sağlanmakta olduğunu, bu doğrultuda davacının beyanının aksine bir dönem sıfırlansa dahi sözleşme ve kefaletin geçerliliğini sürdürdüğünü, bu nedenle davacı tarafın sözleşmede yer alan kefaletinin devam ettiğini, bu konunun davalı banka kayıtlarının incelenmesi ile ortaya çıkacağını beyanla haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/01/2020 tarih ve 2016/417 Esas – 2020/33 Karar sayılı kararı ile; “Dosyada mevcut tüm delillerin incelenerek değerlendirilmesinde; Hükme esas olarak alınan bilirkişi raporları dayanak yapılarak; Davacının İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip asıl borçlusu tasfiye … Ltd. Şti. ortağı iken 2004, 2007 ve 2008 yıllarında davalı banka ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile kredi sözleşmeleri imzaladığı, ayrıca çeşitli kredilerin kullandırılması amacı ile çerçeve niteliğinde süresiz ve bankacılık hizmetleri sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası şeklinde genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmeleri imzaladığı, davalı banka müzekkere cevabından … Tic. Ltd. Şti. adına 2004, 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait genel kredi sözleşmelerinin mevcut olduğu, 2010 2011 ve 2012 yıllarına ait düzenlenmiş herhangi bir genel kredi sözleşmesi bulunmadığı, 2009 yılına ait düzenlenmiş genel kredi sözleşmesinde ise davacının müşterek borçlu veya müteselsil kefil olarak imzasının bulunmadığı, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporlarına göre takibe konu alacakların dava dışı asıl borçluya 2004 ve 2007 yıllarında açılan kredilerden kaynaklandığı, davalı bankanın takip tarihi itibari ile davacı kefilden 32.896,09.TL asıl alacak, 22.078,54 TL faiz, 1.103,92 TL BSMV olmak üzere toplam 56.078,55 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davacının davasının reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece davanın reddine karar verildiğini, dava dışı firma lehine, firmanın yetkilisi … tarafından 2007 yılından itibaren krediler çekilmiş olduğunu, müvekkilinin 2004, 2007 ve en son 03/01/2008 tarihinde dava dışı firma tarafından davalı banka ile yapılan genel kredi sözleşmelerine kefil olduğunu, Dava dışı şirket yetkilileri … ve … tarafından 2009, 2010, 2011, 2012 tarihlerinde yeni sözleşmeler imzalanıp yeni krediler çekilmiş olduğunu, davacı müvekkilin bu kredilerde kefaletine ilişkin herhangi bir imzasının olmadığı hususunun dosya kapsamından anlaşıldığını, davalı bankanın yıllarca müvekkilinin imzasının bulunmadığı 2009-2010-2011 yılı kredi sözleşmelerini saklamış olduğunu, öncelikle haklı itirazları ve müvekkilinin savcılık nezdinde yaptığı itirazlar sonunda mahkemeden evrak saklayan davalı tarafın 22.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesini savcılık zoru ile mahkemeye sunmuş olduğunu, mahkemece söz konusu kredi sözleşmesi incelemeye alınmadan yapılan bilirkişi incelemeleri esas alınarak hatalı bir karar verildiğini, Davalı banka vekilinin mahkemeye vermiş olduğu 20.12.2018 tarili beyan dilekçesinde ve dilekçe ekinde 22.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesi ve daha öncesinde mahkemeye sunmuş olduğu eski kredi sözleşmelerinin sunulmuş olduğunu, daha önce yapılan bilirkişi incelemelerinde sunulan raporlardan da anlaşılacağı üzere sadece davalı yanın sunmuş olduğu 2004, 2005, 2007 ve 2008 tarihli genel kredi sözleşmelerinin incelemeye konu olduğunun görüleceğini, 17.07.2017 tarihli ve 16.10.2017 tarihli raporların ikisinde de sadece 2004, 2005, 2007 ve 2008 tarihli genel kredi sözleşmelerinin inceleme konusu yapıldığı, davalı tarafından sunulmayan 22.09.2009 tarihli kredi sözleşmesinin incelemeye tabi tutulmadığı ve bu sebeple hatalı raporlar düzenlendiği hususlarının tespit edileceğini, Banka şubesinde inceleme yapan bilirkişi …’un mahkemece istenen hususlarda banka müdüründen gerekli kredi sözleşmelerini istemeden, sadece davalı tarafın beyanları doğrultusunda eksik, baştan savma ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik bir inceleme yapmış olduğunu, bilirkişi kurumunun hataları yüzünden mahkemelerin hatalı kararlar verip vatandaşın daha da mağdur olmasına sebep olmakta olduğunu, 2009 yılı ve sonraki kredi sözleşmeleri incelenmeden bilirkişi incelemesi yapılmış olduğunu, dava dilekçesi ekinde de sunmuş oldukları borçlu şirket … Tic. Ltd. Şti.’ne ait hesap özetinden de anlaşılacağı üzere; 10.03.2012 tarihinde kredili mevduat borcunun sıfırlanmış olduğunu, geçmiş dönem tüm borçların ödenmiş olduğunu, söz konusu tarihten sonra çekilen kredilerin bilindiği üzere de 2009 ve sonraki yıllarda yapılan kredi sözleşmelerine dayanmakta olduğunu, fakat bilirkişi tarafından bu ödeme dönemine ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığını, bu husustaki itirazlarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığını, mahkemece söz konusu borcun bilirkişi raporu doğrultusunda 2004- 2007 yıllarına ait kredi sözleşmesinden kaynaklandığının söylenmekte olduğunu, 10.03.2012 tarihinde sıfırlanan bir borç söz konusu olduğunu, bu tarihten sonra çekilen bir kredinin nasıl 2004-2007 yılı kredi sözleşmesine dayanabileceğini anlayamadıklarını, Ayrıca, kredi sözleşmelerinde kredi kartına ilişkin hiçbir düzenleme bulunmadığını, buna ilişkin Yargıtay kararlarında aksi yönde bir karar verildiğini, kredi kartı borçlarından müvekkilinin sorumlu tutulabilmesi için bu hususta özel olarak rızasının alınması gerektiğini, fakat bilirkişi tarafından müvekkilinin bu yönde bir imzası olmamasına rağmen haksız olarak kredi kartı borcundan da sorumlu tutulması gerektiği hususunda görüş bildirildiğini, buna dayanak olarak da kredi sözleşmesinde yer alan her türlü borç ibaresine dayanıldığının belirtilmiş olduğunu, fakat Yargıtay kararlarında açıkça belirtildiği üzere kefilin kredi kartı borcundan sorumlu tutulabilmesi için özel olarak kredi kartı borçlarından sorumlu olmayı kabul ettiğine dair özel olarak rızasının alınması gerektiğini beyanla istinaf başvurularının kabulü ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/417 E – 2020/33 K sayılı kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredilerin ödenmediğinden bahisle başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.Davacı taraf, dava dışı asıl borçlu şirketin davalı banka ile imzaladığı 2004, 2007 ve 2008 yıllarına ait genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığını ancak şirket ortaklığından 2008 yılında ayrıldığını, borçlu şirket, davalı banka ve diğer kefiller arasında 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yeni genel kredi sözleşmelerinin imzalandığını, takip konusu edilen borcun bu sözleşmelerden kaynaklandığını, ayrıca şirket kredi kartı borcundan sorumlu tutulamayacağını iddia ederek, davalı banka tarafından başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı banka, davacının kefil olarak imzasının bulunduğu sözleşmeler nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında imzalanmış genel kredi sözleşmesinin bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, ilk derece mahkemesince bankacı bilirkişi marifetiyle banka kayıtları ile sunulan deliller üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacının takip konusu borçtan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket … Ticaret Ltd. Şti. arasında imzalanan 16.04.2004 tarihli-20.000 TL limitli, 12.07.2007 tarihli-100.000 TL limitli, 03.01.2008 tarihli-70.000 TL limitli genel kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Anılan sözleşmelerin 89. maddesinde, bankacılık hizmetleri sözleşmesinin, bu sözleşmelerin eki olduğu kabul edilmiştir. Davalı banka ile dava dışı şirket arasında imzalanan 22.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesinde davacının kefil olarak imzası bulunmamaktadır. Davacı, davalı banka ile asıl borçlu şirket arasında 2010, 2011 ve 2012 yıllarında da genel kredi sözleşmelerinin imzalandığını iddia etmiş ise de, gerek davalı vekilinin dosyaya sunulan beyanı, gerek banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanan bilirkişi raporu ve gerekse de kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile neticelenen soruşturma dosyası kapsamı ile, anılan yıllarda imzalanmış genel kredi sözleşmelerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında, takip konusu borcun 2004 ve 2007 yıllarında açılan kredilerden kaynaklandığı tespit edilmiş olup, davacının söz konusu kredilerin dayandığı genel kredi sözleşmelerindeki kefaletine bir itirazı bulunmamaktadır. 2009 yılında yeni bir kredi sözleşmesinin imzalanması ile davacının imzasının bulunduğu kredi sözleşmeleri geçersiz olmamış ve takip konusu krediler de bu yeni sözleşme uyarınca kullandırılmamış olduğu, sözleşmelerin 89. maddesi uyarınca davacının bankacılık hizmetleri sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi kartı borcundan da sorumluluğu bulunduğu ve kredi hesaplarının kat tarihi ve takip tarihinde davacının kefaleti sona ermediğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.