Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1203 E. 2020/1134 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1203 Esas
KARAR NO : 2020/1134 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI : 2019/469 Esas 2019/880 Karar
DAVA TÜRÜ : Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ : 15/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul 32.İş Mahkemesi’nin 2019/256 esas sayılı dosyasının 16/07/2019 tarihli celsesinde davalılardan …Ltd.Ştinin ihyası hakkında tarafına 2 haftalık kesin mehil verildiğini, İstanbul Ticaret Sicilinden terkin olunan …Ltd.Şti tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Ticaret Sicil Müdürlüğü, TTK m.32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m.34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğünün mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkili davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davannı reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 19/12/2019 tarih ve 2019/469 Esas – 2019/880 Karar sayılı kararında;”Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, açılan dava terkin edilen tüzel kişiliğin yeniden ihyası istemine ilişkin olup tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiği, işlemlerin tamamlanmaması halinde tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulünün mümkün olmadığı, Davacı tarafça İstanbul 32.İş Mahkemesi’nin 2019/256 E.sayılı dosyasından şirketin ihyası için yetki alındığı, davacının ihya davası açmakta hukuki yararının olduğu anlaşılmakla açılan davanın kabulüne ve İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 229081/0 sicil nosuna kayıtlı …Ltd.Şti ‘nin İstanbul 32.İş Mahkemesi’nin 2019/256 esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere resen terkin kaydının iptali ile ihyasına karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE,İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 229081/0 Sicil Numarasında kayıtlı … Ltd. Şti’nin İstanbul 32. İş Mahkemesi’nin 2019/256 Esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere ihyasına,Tasfiye Memuru olarak … atanmasına, karar verilmiş ve karara karşı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Tasfiye memuru vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının, şirketin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına yönelik şartlar yok sayılmak suretiyle verilmiş olup, hatalı, usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlgililer tarafından şirketin ihyasının talep edilebileceği 5 yıllık süre dolmuş olup, bu sebeple talebin reddi gerektiğini, 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici mad.7/15 fıkrasında; “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar, haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 (beş) yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmüne yer verildiğini, Bu düzenleme kapsamında ticaret sicilinden terkin edilen sermaye şirketleri ile kooperatiflerin üzerinde herhangi bir malvarlığının olduğunun sonradan anlaşılması veya ilgili şirket veya kooperatifin faaliyetlerine kaldığı yerden devam etmek istemesi durumlarında ya da şirketten veya kooperatiften kişinin alacağının bulunması halinde ticaret sicilden silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde ihya için dava açılması gerekmekte olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanu’nun md.124/2. Fıkrasında; “Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.” şeklinde sayıldığını, Bahse konu yasal düzenleme gereğince; ihyası talep edilen şirket bir limited şirket olduğundan, T.T.K nın geçici 7. maddesinin 15. Fıkrasında yer alan azami beş yıllık sürenin davaya konu olan … Limited Şirketi bakımından da uygulanması gerektiğini, 12.08.2013 tarih ve 8381 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin içeriği “münfesih olmalarına veya sayılmalarına rağmen Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. Maddesi uyarınca, Müdürlüğümüz tarafından kendilerine yapılan ihtar ve 29.04.2013 tarih ve 8309 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ilana rağmen, süresi içinde bildirimde bulunmayan ve aşağıda bilgileri yer alan anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin 31.07.2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindikleri tescil ve ilan olunur.” şeklinde olup, bahse konu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 1095. sayfasında 8180 sıra numarası altında davaya konu … Limited Şirketi de yer almakta olduğunu, Eş deyişle, bahse konu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile davaya konu şirket ticaret sicilinden resen silinerek, bu husus 31.07.2013 tarihinde tescil ve ilan edildiğini, Yukarıda yer verilen yasal düzenleme gereğince ise; şirketin ihyası, ilgili şirketin ticaret sicilden kaydının silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurulması halinde istenebilmekte olduğunu, Davaya konu … Limited Şirketi, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi uyarınca 31/07/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, ancak İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdindeki şirketin ihyası davasının ise 24/07/2019 tarihinde açıldığını, Hal böyle iken, ihya davasının 5 yıllık azami sürenin geçmesinden sonra açıldığını, davaya ilişkin süre şartının yerine getirilmemiş olması sebebiyle, işbu davanın reddi gerekirken, esasa ilişkin karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, İhya davası yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, ancak ilk derece mahkemesince basit yargılama usulüne göre yargılama yapıldığı, yapılan yargılamanın usule de aykırı olduğunu, Şirketlere ilişkin İhya Davalarının; HMK’nın 316. Maddesinde sayılan işlerden olmaması ve ayrıca Türk Ticaret Kanunun’da da basit yargılamaya tabi olduğuna ilişkin, her hangi bir hükmün de bulunmaması karşısında, ihya davalarında yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği hususu tartışmasız olup, bu hükmün göz ardı edildiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/7273 Esas, 2016/7507 Karar Sayılı ve 26.09.2016 Tarihli İlamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/7424 Esas, 2015/7200 Karar Sayılı ve 28.05.2015 Tarihli İlamı) Dava, şirketin ihyası talebine ilişkin olduğu, mahkemece, davanın kabulü ile şirketin ihyasına karar verildiği, ancak ihya davalarının, zorunlu olarak, öncelikle Tic. Sicil Memurluğu’ na karşı açılmalı, bilahare şirketin tasfiye tarihinde sicilde kayıtlı ortakları tespit edilmeli ve böylesi bir davaya dahil edilmelidir ki, seçilecek tasfiye memuru/memurları, şayet dışarıdan atanmayacak ise ortaklardan bir veya bir kaçının bu görevi kabul edip edemeyeceklerine ilişkin, beyanları mahkemece alınıp sağlıklı karar verilebileceğini,Somut olayda da; müvekkilinin yaşı (62) itibarı ile çeşitli sağlık problemlerinin bulunması, ayrıca zamanının bir bölümünü de zorunlu olarak tedavi için yurt dışında geçirmesi nedeniyle böylesi bir görevi kabul etmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin bu görevi kabul etmek zorunda olmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/426 Esas, 2013/2561 Karar Sayılı ve 14.2.2013 Tarihli İlamı)Somut olayda ise, yeniden ihyası istenilen şirketin; tasfiye tarihinde, bu işi yapmakla görevli ve şirket yönetim kurulu kararı ile atanmış bir tasfiye memurunun olmaması karşısında açılan davanın, öncelikle şirket ortaklarına ihbarı ile akabinde şeriklerin davaya dahi edilmeleri yasal bir zorunluluk iken, bu hususun göz ardı edilmiş olması tamamen hatalı bir yargılama sürecini göstermekte ol olduğunu, İlk derece mahkemesinin gıyapta tasfiye memuru atamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Alelade bir tasfiye olmayıp, aksine sınırlı ve özel bir tasfiye şekli olmakla, bu konuda atanan kişinin sınırlı olarak yapacağı tasfiye işlemleri konusunda da, mahkemece uyarılması gerekirken, bu kanuni lazimeye uyulmamış olması dahi, tek başına istinaf talebinin kabulü gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, mahkemesine iadesine, aksi halde yerel mahkeme kaldırılarak yapılacak yargılama neticesinde şirketin ihyasına karar verilemeyeceğine ve … tasfiye memuru olarak atanmasının uygun olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’ nın geçici 7. maddesine göre ticaret sicilden resen terkin edilen şirketin ihyası davasıdır. Mahkemece, davanın KABULÜNE, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … Sicil Numarasında kayıtlı …Ltd. Şti’nin İstanbul 32. İş Mahkemesi’nin 2019/256 Esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere ihyasına, Tasfiye Memuru olarak … atanmasına karar verilmiş ve karara karşı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tasfiye memuru vekilinin Şirketlere ilişkin İhya Davalarının; HMK’nın 316. Maddesinde sayılan işlerden olmaması ve ayrıca Türk Ticaret Kanunun’da da basit yargılamaya tabi olduğuna ilişkin, her hangi bir hükmün de bulunmaması karşısında, ihya davalarında yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği hususu tartışmasız olup, bu hükmün göz ardı edildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Yargıtay HGK. ‘nun 2017/11-2924 Esas, 2018/1935 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Bu nitelikteki davaların yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu kabul etmenin yasal dayanağı bulunmadığı gibi, TTK’nın 1521’inci maddesine göre ana tasfiye davası basit usulde görülürken ek tasfiye davasının yazılı yargılama usulüne tabi bulunduğunu kabul etmek için bir neden de bulunmamaktadır. TTK’nın 547’nci maddesinden düzenlenen ek tasfiyenin HMK’nın 382’nci maddesinin ikinci bendinde sayılmamış olsa da, maddede sayılanların sınırlı olmadığı, örnek olarak bir kısım çekişmesiz yargı işlerinin gösterildiği, HMK’nın 382’nci maddesinde bir işin çekişmesiz yargı işi olup olmadığının tespiti için belirtilen ölçütlerden “İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller” ve “İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller” şeklinde belirtilen ölçütler dikkate alındığında, ek tasfiyenin çekişmesiz yargı işi olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın basit yargılama usulüne göre görülmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmayıp tasfiye memuru vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Tasfiye memuru vekilinin ihya davasının 5 yıllık azami sürenin geçmesinden sonra açıldığı ve mahkemece tasfiye memuru atanmasının yerinde olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Somut uyuşmazlıkta, ihyası istenilen şirketin 24/06/1995/559 sayılı kanun hükmünde kararname ile 03/06/1998/436 sayılı yasa gereği 01/01/1999 tarihinde münfesih olduğu ve 31/07/2013 tarihinde 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. madde uyarınca resen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmıştır. İhyası istenen şirket 6102 sayılı yasanın TTK’ nun geçici 7/15. maddesine dayanılarak resen terkin edilmiştir. İhyası istenilen şirket hakkında terkinden önce açılmış dava varken terkin işlemi yapılması aynı yasanın geçici 7/2. maddesine aykırı olup esasen tasfiyesi de yapılmadığından mahkemece yalnızca taraf teşkilinin sağlanması bakımından ihya kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekip, ayrıca tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmamaktadır. (Yargıtay 11.H.D.’nin 19/09/2018 tarih 2018/3714 esas 2018/5439 karar sayılı örnek ilamı) Davacının açtığı dava sonuçlanmadığına göre, usulüne uygun bir terkin işleminin varlığından ve bu doğrultuda hak düşürücü sürenin başladığından sözedilemeyeceğinden, davalı tasfiye memuru vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Somut uyuşmazlıkta ise, ihyası istenilen şirketin 31.07.2013 tarihinde 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. madde uyarınca resen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça ihyası talep edilen şirketin ortaklarının taraf olduğu İstanbul 32 İş Mahkemesinde (dava açılış tarihi 16/05/2011) hizmet tespiti dava dosyasının bulunduğu, böylece davalının taraf olduğu dava dosyası var iken şirketin ticaret sicil kaydının silinmesi 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesine aykırı olup mahkemece sadece ihya kararı vermekle yetinmek gerekirken tasfiye memuru atamak suretiyle, ek tasfiye işlemlerini yapması için tasfiye memuru atanması yönünde bir karar verilmesi yerinde olmayıp tasfiye memuru vekilinin istinaf sebebi kısmen yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi hükmünün 1.ci maddesindeki Tasfiye Memuru olarak … atanmasına yönelik kısmın hükümden çıkarılması suretiyle kararın düzeltilerek dairemizce hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 tarih ve 2019/469 Esas – 2019/880 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak, 1-Davanın KABULÜNE,İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 229081/0 Sicil Numarasında kayıtlı …Ltd. Şti’nin İstanbul 32. İş Mahkemesi’nin 2019/256 Esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere ihyasına,İLK DERECE YÖNÜNDEN:2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL karar harcından, davacı tarafından dava açılırken yatırılan 44,40.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Kullanılmayarak artan gider avansının talep halinde ilgili tarafa iadesine,4-Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhine vekalet ücreti ve masraf takdirine yer olmadığına, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 5-Davalı tasfiye memuru tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davalı tasfiye memuruna iadesine, 6-Davalı tasfiye memuru tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri toplamı 172,10.TL’nin davacıdan alınarak davalı tasfiye memuruna verilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/10/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç (YHGK.nun 13/12/2018 tarih ve 2017/11-2924 Esas – 2018/1935 Karar) maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.