Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1196 E. 2022/1365 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1196 Esas
KARAR NO: 2022/1365 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/355 Esas 2019/939 Karar
TARİH: 24/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalının İstanbul Ticaret Sicilinde … sicil no ile kayıtlı ‘… Ltd Şti’ daha sonra unvan değiştirilerek … Tic Ltd Şti unvanlı firmanın ortakları olduğunu, davalının ayrıca şirkette yetkili müdür olduğunu, şirketin 2016 yılından sonra zarar etmeye başladığını, şirketin zarar ettiğini, 2018 yılı geçici vergi döneminde 220.863,58 TL zarar ettiğini, şirketin mali yapısı göz önünde bulundurulduğunda piyasa şartlarına göre kısa sürede kara geçip borçlarını ödemesinin mümkün görünmediğini, şirketin ticari faaliyetine devam edebilmesi için öncelikle Vergi ve SGK borcunun olmaması gerektiğini, kamu kurumlarına olan borçlardan dolayı 6183/35 e göre ortakların hisseleri oranında bu borçtan sorumlu olduklarını, şirketin zarar etmesi nedeni ile ödeme imkanının mevcut olmadığını, şirketin Vergi ve SGK borçlarının ödenmemesi halinde şirket ortaklarına haciz işlemi başlatılacağının yasalarda mevcut olduğunu, şirketlerin vergi borçlarının yapılandırılması için 11.05.2018 tarihli 7143 sayılı bir yasa çıkarıldığını, müvekkilinin şirketin kamuya olan borçlarını ödemek için bu yasadan faydalanmak için şirket ortaklarını 22.06.2018 tarihinde toplantıya çağırdığını ve 22.06.2018 tarihinde şirket merkezinde olağanüstü toplantı yapıldığını, 22.06.2018 tarihli olağanüstü toplantıda aşağıdaki kararların oy çokluğu ile alındığını, ortaklar kurulunca alınan bu kararın amacının yapılandırma yasasından faydalanmak olduğunu, gündemin 3.maddesinde ise kamuya olan borçların hisseler oranında bölünüp ödenmesi gibi bir teknik olmadığından, şirket ortaklarından herhangi birinin bu borçların tamamını öder ise ödemiş olduğu bu borç için diğer şirket ortağına ait olan (hissesi oranında) kısmını o ortaktan tahsil etmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin şirketin SGK ve Vergi borç yapılandırmasına ilişkin 2 taksit ödediğini, fakat diğer ortağın ödemeye yanaşmadığını, müvekkilinin şirketin kamuya olan borcuna karşılık 31,662,82 TL ödediğini, bu tutarın %25 inin ise 7.915,75 TL olduğunu, davalının bu tutarı ödememesi üzerine tahsili amacıyla aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının takibe haksız bir şekilde itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, davalının vaki itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili ile davacı arasında … San Tic Ltd Şti’ ne ilişkin çeşitli uyuşmazlıklar bulunduğunu, bu uyuşmazlıklardan birinin de iş bu davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra takibine esas teşkil eden 22.06.2018 tarihli olağanüstü genel kurul kararının sıhhatine ilişkin olduğunu, bu genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti için İstanbul Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/827 E sayılı dava açıldığını, hukuk davasının yanı sıra Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, genel kurul toplantı tutanağında toplantının şirket merkezinde yapıldığının yazılı olduğunu, ancak tutanakta zikredilen yer ve saatte şirket merkezinde toplantı yapılmadığını, ancak toplantı yapılmış gibi tutanak düzenlediğini, hukuka aykırı genel kararının ilgili mevzuat uyarınca yokluk ile malul olduğunu, icra takibine dayanak genel kurul karan batıl olduğu için müvekkilinin davacıya böyle bir borcunun bulunmadığını, bu nedenle takibe itiraz edildiğini, açıklanan nedenlerle hukuka aykırı olarak açılmış davanın reddine, takibin iptaline, mahkeme aksi kanaatte ise İstanbul Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2018/827 E sayılı dosyanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/12/2019 tarih ve 2018/355 Esas – 2019/939 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; 6183 s. AATÜHK 35’nci maddesi uyarınca tarafların ortağı oldukları dava dışı şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesi ile SGK na vergi ve prim borcu bulunduğu, mükellefin 7143 sayılı kanun kapsamında 2017-2018 takvim yılına ait vergileri 18 taksit halinde ödemek üzere tecil talebinde bulunduğu, bugüne kadar ödenmesi gereken 4 adet taksitin ödendiği, ödenen vergi ve SGK taksitlerinin toplamının 31.663,00 TL olduğu, kamu alacağının mükellef şirketin borca batık olması sebebiyle ödemesinin mümkün olmadığı, 31,663,00 TL vergi ve SGK borcunun davacı ortak tarafından ödendiğinin sabit olduğu, davacı ortağın ödemiş olduğu bu tutarın yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereği diğer ortaktan ortaklık payı oranında rücu talebinin mümkün olduğu, her ne kadar davalı taraf İstanbul Anadolu 3. ATM’nin 2018/827 Esas sayılı dosyası ile görülen genel kurul kararının iptaline ilişkin dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmişse de, davacının alacak talebinin kanundan doğan bir alacak olması genel kurul kararının iptaline ilişkin görülen dava sonucunun mahkememizce yapılan yargılamanın sonucunu etkilemeyeceğinden ara karar ile bekletici mesele yapılması talebinin reddedildiği, bu haliyle davacı tarafın alacak talebinde haklı olduğu anlaşılmakla davanın ve alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile davalı tarafın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin aynen devamına, Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın %20’si olan 1.583,15 TL’nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilinin başlatılan haksız takibe haklı olarak itiraz ettiğini, Davacının ikame ettiği itirazın iptali davasının, başlatılan takip gibi haksız ve kötü niyetli olduğunu, Takibin dayanağını oluşturan genel kurul kararı hakkında açılmış tespit (yokluk) davasının sonucu işbu yargılamanın sonucunu doğrudan etkileyeceği sebebiyle bekletici mesele yapılmalıyken davanın görülmeye devam edilmesi hukuka ve usule aykırı olduğunu, Davacının, şirket ortaklarının toplantıya çağrıldığını, bu bildirimin tüm ortaklara yapıldığını ve 22.06.2018 tarihinde toplantı yapıldığını iddia ettiğini, ancak ne ortaklara bildirim yapıldığı ne de böyle bir toplantı gerçekleştirildiğini, dolayısıyla bu farazi toplantıda alınan kararlar da mevcut olmadığını, Davacının, toplantıda alınan bu -var olmayan- kararlar doğrultusunda, SGK ve vergi borçlarına ilişkin olarak müvekkilimin ödemeye yanaşmadığını ve müvekkili adına ödemiş olduğu borçların kendisine ödemesine de yanaşmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkilinin ne bu borcun yapılandırıldığından ne de borcun taksitlerinin davacı tarafından ödendiğinden haberi olmadığını, çünkü davacı her zaman müvekkilimin ortaklıktan kaynaklanan haklarını kullanmaya engel olma tutumu içinde olduğu ve ayrıca şirketin borca batık olmasının müsebbibi de kendisi olduğunu, Dava konusu borcun dayanağını oluşturan genel kurul kararının sıhhatine göre huzurdaki bu davanın akıbeti değişeceğinden İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2018/827 E. Sayılı davanın bekletici mesele yapılması talep edildiği, ancak bu talebin kabul görmediğini ve geçerliliği meçhul olan kararların esas teşkil ettiği takibin devamına karar verildiğini, (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2018/4446 E., 2019/2624 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2001/10084, K. 2002/1983 numaralı ve 7.3.2002 tarihli kararı) İlk derece mahkemesinin davacının dayanak olarak gösterdiği kararın yokluğunun tespitine ilişkin davanın işbu davanın sonucunu etkilemeyeceği yönündeki tespiti hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin bu tespitiyle, şirketin SGK ve vergi borçlarından müvekkilinin sorumlu olduğu dolaylı olarak kabul edilmekte olduğu, ancak kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkilinin bu borçlardan sorumlu olabilmesi için öncelikle şirketin sorumluluğuna gidilmiş olması gerektiğini, Şirket borca batık olsa dahi SGK ve vergi borçlarını ödeyebilme imkanına sahip olabileceğini, şirketin, tasfiye sonrası ve hatta tasfiye olmaksızın bu borçları ödeme durumunun sorgulanmadan müvekkilinin doğrudan bu borçlardan sorumlu tutulması hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu olay her türlü delille ispatlanabilecek iken yerel mahkemenin 04.07.2019 tarihli tarafları tanıklarının dinlenilmemesine ilişkin ara kararı hukuka aykırı olup son hüküm ile birlikte kaldırılması gerektiğini, Söz konusu ara kararın adil yargılamanın en önemli noktası savunma hakkını açıkça yok saydığını, dava konusu olay her türlü delille ispatlanabileceğinden tanıkların dinlenilmemesi müvekkilinin savunma hakkını elinden alarak hukuka açıkça aykırılık teşkil etmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK 67 maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verildiği ve kararın davalı vekilince istinaf edildiği anlaşılmaktadır.İstanbul Ticaret Sicilinde … sicil nosu ile kayıtlı dava dışı … İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şirketi’nin kuruluş sermayesinin 10.000,00 TL. Olduğu, dava dışı şirketin 3 ortaklı olup ortaklarının …, …, … olduğu, davacı …’un aynı zamanda şirket yetkilisi olduğu, davalı …’in Beyoğlu … Noterliği’nin 13/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile şirkete ortak olduğu 14/05/2015 tarih ve 2015/1 karar sayılı şirket ortaklar kurulu kararının 10 Temmuz 2015 tarih ve 8860 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı anlaşılmıştır. Davalı tarafın İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtığı ve bekletici mesele yapılmasını talep ettiği GKK. İptali istemli davanın kabulüne karar verilse dahi, davacı ödediği SGK ve vergi borcu nedeniyle Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35. Maddesi uyarınca hissesi oranında sorumlu olan davalıya rücu edebileceğinden davalının bu dosyanın bekletici mesele yapılmadığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davanın tanıkla isbatı mümkün olmadığından davalı vekilinin tanıklarının dinlenilmediğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı vekilinin davacının ödemiş olduğu SGK ve vergi borcundan dava dışı şirketin öncelikle sorumlu olduğu, bu itibarla öncelikle tarafların ortağı olduğu şirketten talep edilmek zorunda olduğu, şirketten alacağı tahsil edemeyeceğine dair aciz vesikası alınması halinde davalıdan tahsili cihetine gidebileceği, borcun ödendiği tarihte borcun asıl muhatabı şirketten tahsil imkanının araştırılmaksızın hüküm kurulduğuna yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 4369 sayılı Yasa ile değişik 35. maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu Kanun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Bahse konu borcun doğabilmesinin ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır. Tarafların dava dışı şirketin ortağı oldukları ve davacının şirketin kamu borcunu ödediği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemece dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda, şirketin öz kaynaklarının ( – ) 876.567, 63 TL. Olduğunu, şirketin tüm sermayesini bitirmiş olup 876.567, 63 TL. Borca batık olduğunu, gerekli önlemler alınmazsa iflas halinin gerektiğini, şirketin toplam 234.070,95 TL. Vergi ve SGK borcu olduğunu, mükellefin borç yapılandırma kanunundan faydalandığı, bu doğrultuda 2017-2018 takvim yılına ait vergi borcunun 18 taksit halinde tecili talebinde bulunduğu, 4 adet taksit bedelinin ödendiği, ödenen vergi ve SGK taksitlerinin toplamının 31.663,00 TL olduğu, kamu alacağının mükellef şirketin borca batık olması sebebiyle ödemesinin mümkün olamayacağı, 31.663,00 TL vergi ve SGK borcunun davacı ortak tarafından ödendiğinin sabit olduğu, davacı ortağın ödemiş olduğu bu tutarın diğer ortaktan %25 ortaklık payı oranında talep edebileceği belirtilmiştir. Yargıtay 11. HD.2014/1186 E 2015/238 K 13.01.2015 Tarihli emsal karar içeriği de dikkate alındığında; SSK ve vergi borcu gibi amme borcuna ilişkin ödeme imkanı olmayan bir şirketin anılan borcundan dolayı ortaklardan birisinin şirket hakkında takip yapılmasını beklemeksizin bu borcu ödemesi şirket ortağı olarak hem kendisi, hem şirket, hem de diğer ortaklar yararınadır. Şirket hakkında takip yapılması ve bu takibin semeresiz kalması sonucu ortağın bu borcu ödemesi faiz ve diğer masraflar bakımından ortakların yükümlülüklerini artırmaktadır. Bu durumda, şirketin ödeme imkânının olmadığını bilen bir ortağın şirket adına amme borcunu ödemesi, salt idare tarafından şirket hakkında her hangi bir takip başlatılmadı diye borcu ödeyen ortağın yine borcu ödedikten sonra öncelikle şirketten tahsil imkanını araştırmaması diğer ortaklara hisseleri oranında rucü imkanını ortadan kaldırmayacaktır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda da davacı tarafından ödendiği kabul edilen vergi ve SSK borçlarının ödeme yapıldığı tarihte şirketin ödeme gücünün olmadığı tesbit edilmiş olup dosya kapsamına göre mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 540,72.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan toplam (54,40.TL+80,78=) 135,18.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 405,54.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.