Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1194 E. 2020/1162 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1194
KARAR NO : 2020/1162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2020
DOSYA NUMARASI : 2019/495 Esas – 2020/56 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkiline karşı davalı şirket tarafından 25/01/2019 düzenleme tarihli fatura dayanak gösterilerek İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine dayanak faturaya konu ürünlerin müvekkili tarafından talep ve sipariş edilmediği gibi davalı tarafından da satılıp teslim edilmediğini belirterek, icra takip işlemlerinin durdurulması amacıyla ihtiyat-i tedbir kararı verilmesini ve yapılacak yargılama sonucunda İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün …sayılı dosyası ve dayanağı 25.01.2019 düzenleme tarihli e-fatura nedeni ile davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/02/2020 tarih ve 2019/495 Esas – 2020/56 Karar sayılı kararı ile; ” Dava; taraflar arasındaki cari hesaba konu yapılan icra takibinin durdurulması ve borçlu olmadıklarının tespiti istemlidir. 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na 5/A maddesi eklenmiş ve anılan kanun hükmü ile 01/01/2019 tarihi itibari ile ticari davalarda “Arabuluculuk” dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.(2)Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, anılan hükme göre ticari davalardan; konusu paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut olayın, davacının cari hesaba dayalı menfi tespit davası olduğu, davanın konusunu para alacağının tahsili hususu oluşturmakta olduğundan, uyuşmazlığın dava şartı olan arabuluculuk kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Davanın 24/07/2019 tarihinde açıldığı, davacı tarafça dosyaya “Dava şartı arabuluculuk son tutanağı” nın sunulmadığı anlaşıldığından 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanununun 18/A maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, takibin durdurulması talepli menfi tespit davası olduğunu, menfi tespit davaları için arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 13.02.2020 tarih, 2020/85 Esas ve 2020/454 Karar sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçeli kararı yazılmadan Ankara Arabuluculuk Bürosu’na başvurduklarını, arabuluculuk görüşmesi yapıldığını, anlaşmama tutanağı tutulduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne ve ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, arabulucuya başvurulmamış olması nedeni ile davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesine rağmen, müvekkili şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin 6100 sayılı HMK md. 330’a aykırı olduğunu, yargılama sonucunda müvekkili şirket lehine karar verilmiş olduğundan müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, istinaf başvurularının kabulü ile müvekkili şirket lehine vekalet ücretine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura borcundan kaynaklanan Menfi Tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, uyuşmazlığın dava şartı olan arabuluculuk kapsamında olduğu kabul edilerek, davacı tarafça dosyaya “Dava şartı arabuluculuk son tutanağı” sunulmadığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bu durumda, ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmiş olmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’ nin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. sayılı kararında; ” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun kararı 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35/3-4 maddelerine uygun olarak verildiğinden ve incelenen evrakın kapsamından söz konusu uyuşmazlığın ticari nitelikteki menfi tespit davalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup bu tür davaların temyiz incelemesini yapma görevi Dairemize ait olduğundan, talebin Dairemizce görüşülüp değerlendirilmesine karar verilmiştir. HMK’ nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına,” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin ilamı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir. Söz konusu Yargıtay 19. HD.’ nin kararı, uygulamada birliğin sağlanması için Dairemizce de benimsenerek görüş değişikliğine gidilmiştir. Buna göre ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesi zorunlu olmadığından, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu hali ile, görülmekte olan menfi tespit davası yönünden, taraf delilleri toplanılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04/02/2020 tarih ve 2019/495 Esas – 2020/56 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının istinaf talebinin verilen kararın sonucuna göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan 148,60’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40′ ar TL istinaf karar harcının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.