Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/119 E. 2022/490 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/119 Esas
KARAR NO: 2022/490 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2017/990 Esas 2018/808 Karar
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin davalı … A.Ş.de pay sahibi olduklarını, 2016 yılı hesap dönemine ait genel kurul toplantısının 09/08/2017 tarihinde yapıldığını, söz konusu genel kurulun şirket esas sözleşmesinin 29.maddesine aykırı surette İstanbul ilinde çıkarılan gazetelerden birinde ilan yapılmaksızın gerçekleştiğini, bu yönden toplantı çağrısının esas sözleşmeye aykırı olduğunu, müvekkili …’nun anılan toplantıya hiç katılamadığını, öte yandan diğer müvekkili …’nun söz konusu genel kurulda kendini vekil ile temsil ettirerek katıldığını, TTK 420.maddesi uyarınca toplantının bir ay ertelenmesini talep ettiğini, talep doğrultusunda toplantının ertelenmesine karar verildiğini, erteleme kararı üzerine yapılacak genel kurul toplantısına ilişkin davetin erteleme kararının verildiği günden bugüne değin müvekkillerine yapılmadığını, TTK 414 ve şirket esas sözleşmesinin 29.maddesine aykırılık bulunduğundan 09/08/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ve 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali gerektiğini, müvekkillerinin her ikisinin de 07/09/2017 tarihli genel kurula davet edilmediklerinden katılamadıklarını, müvekkillerinin yokluğundan diğer ortakların kendilerini yönetim kurulu üyesi olarak seçtiklerini, kendilerine her bir için ayda net 15.000,00-TL huzur hakkı ödenmesine karar verdiklerini, şirketin gelir tablosu ve dönem kârı dikkate alındığında bu miktarların oldukça fahiş bulunduğunu, dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, her iki genel kurul gündemlerinde kâr dağıtımına ilişkin maddeye yer verilmediğini, bu sebeple de genel kurulların iptalini talep ettiklerini ileri sürerek davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurullarında alınan tüm kararların ve genel kurul toplantılarının iptaline, alınan kararların icrasının ve bilhassa bu kararlar çerçevesinde ödeme vs her türlü işlem yapılmasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların karı koca olup müvekkili şirketin aile şirketi olduğunu, özellikle davacı …’nun bugüne kadar yapılan hiçbir genel kurul toplantısına katılmadığını, şirketin kuruluşundan bu yana yapılacak genel kurul toplantılarının iadeli taahhütlü postayla taraflara tebliğ edildiğini, bugüne kadar hiçbir üyenin İstanbul’da yayınlanan bir gazetede ilan yapılmadığından bahisle toplantıya çağrının usulüne uygun olmadığı itirazında bulunmadığını, sadece gazetede ilan yapılmadığından bahisle çağrının kanuna aykırı olduğunu ileri sürmenin iyi niyetli olmadığını, esas sözleşmenin 29.maddesinde ticaret sicil gazetesinde ilanın yapılmasının saklı tutulduğunu, 09/08/2017 tarihinde yapılacak olan genel kurul toplantısının 24/07/2017 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiğini, bu genel kurulun davacı …’nun vekili tarafından ertelenmesi talep edildiğinden talep üzerine toplantının bir ay süreyle ertelendiğini, bu hususun 21/08/2017 tarihli sicil gazetesinde ilan ve tescil edildiğini, 07/09/2017 tarihli genel kurulun ise ertelenen toplantının devamı niteliğinde olduğunu, erteleme talebinde bulunan … vekilinin toplantının hangi tarihte yapılacağı bilgisine sahip olduğunu, davacıların aynı evde yaşadıklarını, ertelenen genel kurul toplantısından birinin haberdar olup diğerinin haberinin olmamasının beklenemeyeceğini, toplantıya çağrının tüm pay sahiplerine iadeli taahhütlü postayla tebliğ edildiğini, gerek ertelenen genel kurul toplantısında gerekse 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında kanunen aranan toplantı ve karar nisaplarının sağlandığını, kararların katılanların oy birliğiyle alındığını, davacılar dışındaki yönetim kurulu üyelerinin tüm emek ve mesailerini şirket için harcadıklarını, huzur hakkı kapsamında hem maaş hem de huzur hakkı tanındığını, ana sözleşmeye ve kanuna aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, davacıların tedbir talebinin dayanaksız olup şirketin işleyişine engelleme gayesi taşıdığını ileri sürerek haksız ve yersiz açılan davanın ve tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/12/2018 tarih ve 2017/990 Esas – 2018/808 Karar sayılı kararında; “….Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlardan 6 nolu karardaki Yönetim Kurulu Üyelerinden ikisine 15’şer bin net ücret ödenmesine ilişkin kararın iptaline, davacıların davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan REDDİNE karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın kısmen KABULÜNE, Davalı şirketin davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlardan 6 nolu karardaki Yönetim Kurulu Üyelerinden ikisine 15’şer bin net ücret ödenmesine ilişkin kararın kısmen iptaline, 2-Davacıların davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece davanın kısmen kabul edildiği, davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlardan 6 nolu karardaki Yönetim Kurulu Üyelerinden ikisine 15’şer bin net ücret ödenmesine ilişkin kararın kısmen iptaline, diğer hususlardaki taleplerin esastan reddine karar verildiğini, Verilen iptal hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme kararına dayanak olan 02/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun genel kurul kararında alınan FİİLİ ÇALIŞMA VE HUZUR HAKKI karşılığı belirlenen ücrete ilişkin iptal şartlarının oluştuğu yönündeki kısmının hatalı olduğunu, Bilirkişilerin raporlarının 16. ve 17. sayfalarında özel sektörde hangi düzeyde çalışan personelin ne kadar ücret aldığını ayrıca 12 farklı sektörde üst düzey yönetici ücretlerinin ne düzeyde olduğunu araştıran ve rapor eden … dergisinin yayınını eklediklerini, Müvekkili şirkete en yakın olan enerji sektöründe tespit edilen genel müdür net ücreti 32.000-TL ila 96.000-TL olduğunu, bunun yanında müvekkili şirket yöneticileri yalnızca aldıkları kararlar ile değil fiili çalışmaları ile de şirketin karlılık oranını artırdıklarını, tüm mesailerini şirkette fiili olarak çalışarak geçiren müvekkili şirket yöneticileri fiili çalışma karşılığı da bir ücrete hak kazandıklarını, yönetim kurulunun yapısı ve işleyişi üyelere yapılacak ödemelerin türü ve miktarını belirlemede de etkili olacağını, normal görevleri yanında, şirket ithal ürün de kullandığından mühendislik bilgisi, yabancı şirketlerle mal alışverişinin yapılması, yabancı dil bilen tercüman bulundurmak yerine tercümanlık da yapılması, üretilen ürünün teknik ürün olması sebebiyle üretimin tüm aşamasının denetimi, yönetim gibi iç işleyiş konularında ek görevler üstlenen üyelerle üstlenmeyenler arasında şirkete ayırdıkları zaman bakımından önemli farklar ortaya çıkmakta olduğunu, şirket ortağı olup olmama da farklılığa neden olabildiğini, bu bağlamda müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerinin üstlendikleri rollerin önemi ve fiilen zamanlarını şirkete hasrettikleri düşünüldüğünde belirlenen ücretin yüksek olmadığını, Yönetim kurulu üyelerine ücret, huzur hakkı veya kar payı verilebildiğini, dava konusu yönetim kurulu kararında şirket yöneticilerine ödenecek ücretin yalnızca fiili çalışma karşılığı olmadığı, huzur hakkı ve fiili çalışma karşılığı olduğu açıkça belirtildiğini, genel kurul TTK 394 maddesi hükmünce yönetim kurulu toplantısına katılan şirket yöneticilerine huzur hakkı ödemesini düzenlediğini, huzur hakkı ödemesi anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine ve limited şirketler için müdür sıfatına sahip ortaklar ve müdür olmayan ortaklara yapılabildiğini, bilirkişi raporunda emsal ücret tablosunda yer alan genel müdür ve müdür maaşları da mevcut olduğunu, belirtilen ücretlerde şirket ortaklıkları dolayısı ile huzur hakkı ve fiili çalışma karşılığı toplam ücret olup olmadığı tablodan anlaşılamadığını, bu konunun aydınlığa kavuşması gerektiği aşikar olup, ortak olmaları sebebi ile huzur hakkı ve fiili çalışma karşılığı belirlenen ücretler olması halinde kıyası mümkün olabileceğini, Fiili çalışmalarını da şirkete hasreden yönetim kurulu üye ve başkanının maaş ve huzur hakkına ilişkin kararla ilgili olarak yapılan tespitler Türkiye’nin ilk 500 şirketine yönelik … Dergisinde yapılan araştırma örneklenerek tespit yapıldığından ve ilgili örneklemede yönetim kurulu üyelerinin aynı zamanda şirkette fiili çalışma yapıp yapmadığı anlaşılamadığından ilgili meslek kuruluşlarına müzekkere yazılarak benzer iştigal alanına salip şirketlerin bütün mesaisini şirkete hasreden yönetim kurulu üyelerinin ve başkanlarının fiili çalışma karşılığı ve huzur hakkı toplamı olarak ne kadar ücret alabileceklerinin tespiti yapılmadan eksik bilirkişi raporuna dayanarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACILAR VEKİLİ KATILMA YOLUYLA SUNDUĞU İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, 07/09/2017 tarihine ertelenen 09/08/2017 tarihli olağan genel kurul öncesi müvekkillerine usulüne uygun davet yapılmadığı, bu toplantılarda alınan tüm kararların iptalinin gerektiğini, 09.08.2017 tarihli genel kurula ilişkin çağrı şekli şirket esas sözleşmesine aykırı şekilde yapıldığını, davaya konu genel kurul ortaklardan müvekkili …’nun iştirak etmemesi ve kendisini vekil ile de temsil etmemesi üzerine pay sahiplerinin tamamı genel kurula iştirak etmemiş olduğundan çağrı usulüne göre yapılması zorunlu olan bir genel kurul olduğunu, TTK’nın 414. Maddesindeki çağrı usulünde düzenlenen ilan şartına ilişkin davalı şirketin esas sözleşmesinin 29. Maddesinde şirkete ait ilanların İstanbul’da çıkan gazetelerden biri ile en az onbeş gün evvelinden yapılacağı düzenlendiğini, davalı şirket ise 09.08.2017 tarihli genel kurula ilişkin çağrı ilanını esas sözleşmeye uygun şekilde gerçekleştirmediği ve ilan İstanbul ilinde çıkan gazetelerin herhangi birinde dahi yayınlanmadığını, 09.08.2017 tarihli genel kurulun ertelenmesi üzerine yapılan 07.09.2017 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin davet ise TTK’nın 414. Ve 420. Maddelerine aykırı olarak müvekkillerine tebliğ edilmediğini, bunun üzerine müvekkillerinin toplantıya katılamadığını, ilk toplantıya da katılmayan …’nun ikinci genel kurul toplantısının yapılacağı hususunda da bilgisi olmadığını, müvekkillerine genel Kurul toplantısına ilişkin hiçbir tebligat yapılmadığı gibi kendi kendilerini Yönetim Kurulu üyesi olarak seçen ortaklarca genel kurulda dürüstlük kurallarına aykırı ve kötüniyetli kararlar alındığını, Müvekkillerine kanunun emredici hükümleri uyarınca toplantıdan en az iki hafta önce ertlenen genel kurula ilişkin çağrı ve toplantı gündemi iadeli taahhütlü mektupla bildirilmemiş olduğundan 07.09.2017 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların iptalinin gerektiğini, ancak bu husus ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, Kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararında karın kullanılmasına ilişkin herhangi bir gerekçe gösterilmemesi emsal içtihatlarda da tespit edileceği üzere iptal nedeni olup, ilk derece mahkemesi hükmünün bu yönüyle kabulünün mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme kararında 07.09.2017 tarihli genel kurul toplantı içeriğindeki 4. Maddesinde ticari defter ve kayıtların usulüne uygun olduğu gerekçesiyle kararın alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığının belirtildiği, ancak dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere şirketin kar elde ettiği aşikar olup, 2016 dönem sonu ne şekilde ve amaçla kullanılacağı Olağan Genel Kurul’da müzakere dahi edilmediği, zira kendi kendilerini yönetim kurulu üyesi seçen ortaklar … ve …’un lehlerine huzur hakkı tanımak suretiyle örtülü kar payı ihdas etmek istediğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2015 tarihli, 2014/14684 E. ve 2015/1919 K. sayılı ilamı) Davalı şirketin 2017 yılı hesap dönemine ilişkin genel kurul toplantısı erteleme kararı üzerine 18.06.2018 tarihinde yapılmış olmakla birlikte şirketin yine 2017 yılında kar elde etmesine karşılık kar payı dağıtılmamasına karar verildiğini, taraflarınca Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/738 E. Sayılı dosyası ile dava ikame edilerek bu genel kurul kararının iptali talep edilmiş olup, davanın kabulüne karar verildiğini, Dolayısıyla 12.09.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği gözetilerek aksi yöndeki işbu mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, Kendi kendilerini ibra eden şirket yöneticilerinin ortaklıktaki payları da dikkate alındığında 12/09/2017 tarihli genel kurulda alınan ibra kararının hukuken yok hükmünde olduğunu, zira taraflarınca ikame edilen benzer dosyada da yönetim kurulu üyelerinin birbirlerini ibra edemeyeceğinin içtihat altına alındığını, Dava konusu genel kurulda kendilerini ve birbirlerini ibra eden yönetim kurulu üyesi ortakların payları ile oy nisapları dikkate alınmaksızın karar verilmesi hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, zira davalı şirketin 2017 yılı hesap dönemine ilişkin yapılan genel kurulda da yine kendilerini ve birbirlerini ibra eden yönetim kurulu üyelerinin ibrasının yok hükmünde olduğu Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.07.2019 tarihli, 2018/738 E. ve 2019/830 K. Sayılı ilamı ile ortaya konulduğunu, aynı şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2016 tarihli, 2016/5992 K. sayılı kararının bulunduğunu, Dolayısıyla istinafa konu kararda kendileri ve birbirlerinin lehine yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasına katıldığı dikkate alınmaksızın hüküm kurulmasında hukuken uyarlılık bulunmadığını, İleri sürerek katılma yoluyla yapılan istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının müvekkilleri aleyhine olan kısmen ret kısmının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın tümden kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420 maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların TTK 445 vd maddeleri uyarınca iptali talebine ilişkindir. Mahkemece,Davanın kısmen kabulüne, Davalı şirketin davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlardan 6 nolu karardaki Yönetim Kurulu Üyelerinden ikisine 15’şer bin net ücret ödenmesine ilişkin kararın kısmen iptaline, 2-Davacıların davalı şirketin 09/08/2017 tarihinde ve TTK 420.maddesi uyarınca erteleme ile 07/09/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılardan …’nun 5200 hisse adedi ile davalı şirkette % 17,33 hisseye sahip olduğu, davacılardan …’nun ise 10 hisse adedi ile davalı şirkette % 0,03 hisseye sahip olduğu, dava konusu 07/09/2017 tarihine ertelenen genel kurul toplantı gününün TTK 420 maddesi uyarınca davacılara bildirilmediği ve davacıların 07/09/2017 tarihine ertelenen 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına katılmadıkları anlaşılmıştır. Dava 31/10/2017 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı ve TTK. 446/1-b maddesi uyarınca davacıların dava açma haklarının olduğu anlaşılmıştır. 12.09.2017 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısı hazirun tutanağına göre toplantıya katılanların 12.392 hisse adedi ile % 41,31 hisseye sahip …, 12.396 hisse adedi ile % 41,32 hisseye sahip …, 2 hisse adedi ile % 0,01 hisseye sahip … olduğu görülmüştür.
DAVACILAR VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Davacı tarafça, davacılara TTK 414 ve 420 maddelerindeki düzenlemeler uyarınca usulüne uygun genel kurul toplantısı çağrısı yapılmadığı, bu nedenle toplantılara iştirak edemedikleri ve oy haklarını kullanamadıkları, kendilerinin katılmadığı toplantıda alınan kararların iptali gerekeceği ileri sürülmüştür. Davacılar, süresi içerisinde taahhütlü mektup gönderilmemiş olması nedeniyle toplantı çağrısının TTK 414 hükmüne aykırı olduğu, bu nedenle çağrının usulsüz olduğu gerekçesine dayanarak genel kurulun iptalini istemektedir. Somut olayda davalı şirketin 09/08/2/18 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 24/07/2017 tarihli 9373 sayılı TTSG 527 Sayfasında ilan edildiği, davacılara 09/08/2017 tarihinde icra edilecek genel kurula ait çağrı mektubunun PTT kanalı ile tebliğ edildiği, 09/08/2017 tarihli 2016 yılına ait olağan genel kurul toplantısında davacılardan …’nun vekili Av. …’ın katıldığı, Davacılardan …’nun toplantıya katılmadığı, Davacılardan … Vekili Av. …’ın TTK. 420 Madde uyarınca toplantının 1 ay ertelenmesi talebi üzerine toplantının 07/09/2017 tarihine ertelenmesine katılanların oy birliği ile karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin 07/09/2017 tarihli ertelenen 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının erteleme kararının 21/08/2017 tarihli 9393 sayılı TTSG 77 Sayfasında ilan edildiği,ilanda ertelenen 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 07/09/2017 tarihinde yapılacağının yazıldığı anlaşılmıştır. TTK. 420/1 Maddesinde;” (1) Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Erteleme, 414 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirilir ve internet sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır,” hükmü düzenlenmiş olup ertelenen toplantı gününün davacılara iadeli taahhütlü mektupla bildirilmediği ve davacıların 07/09/2017 tarihine ertelenen 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına katılmadıkları anlaşılmıştır. Yasa hükmündeki amaç pay sahibinin usule uygun iştirakini sağlamaktır. Her ne kadar davacılar ertelenen genel kurula çağrı ilanının usulüne göre yapılmadığını öne sürerek genel kurulun iptalini talep etmiş iselerde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında çağrıdaki usulsüzlük hali ancak ortağa TTK. 446/1-b maddesi uyarınca bu hususun şirket ortağına genel kurul toplantısına katılma ve muhalefet şerhi koyma şartı bulunmaksızın toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkını verdiği, yasaya aykırı çağrı yapılmasının iptal veya butlan nedeni olarak kabul edilemeyeceğinden davacılar vekilinin davaya konu genel kurul toplantısına usulsüz çağrı yapıldığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/3013 Esas- 2015/8295 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) 12.09.2017 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısında alınan kar payı dağıtılmamasına yönelik 4 nolu karara ilişkin istinaf sebebi incelendiğinde, 4 Nolu gündem maddesi;” 2016 yılına ait bilanço ve kar zarar hesapları okundu ve müzakere edildi. Yapılan oylama sonucunda,bilanço ve kar zarar hesapları katılanların oy birliği ile tasdik edildi.Kar dağıtımı ile ilgili teklifin reddedilmesine ve kar dağıtımı yapılmamasına,” ilişkindir. Mahkemece davalı şirketin ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi heyet raporunda, Davalı şirketin 2015 yılında geçmiş yıllardan gelen zararlardan dolayı öz sermayesinin bir kısmını yitirdiği, ancak son 3 yıldaki karlılığındaki artışlara bağlı olarak durumun düzeldiği, 2016 ve 2017 yıllarında öz sermayesinin sermayesinin üzerine çıktığı, davalı şirketin son 3 yıl ortalama karlılığının 210.569,44 TL. Olduğu, şirketin öz kaynaklarının 3 yılda artış gösterdiği, davalı şirketin yeni yatırımlar yaptığı, pasifinde uzun vadeli mali borçlardaki artışa bağlı olarak finansman giderlerinin artacağı, her ne kadar son üç yıl içerisinde kar kaydetsede 2015 yılında şirketin özsermayesinin sermayesinin altında olduğu, geçmiş yıl zararlarından dolayı sermayesinin bir kısmını yitirdiği, son üç yıldaki karlara bağlı olarak tekrar özsermayesini kazandığı düşünüldüğünde şirketin yeni yaptırımlar ve finansman giderlerindeki artışa bağlı olarak ihtiyatlılık gereği kar dağıtmama kararının yerinde olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler gözetildiğinde; kar payı dağıtılmamasına ilişkin 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince 4.nolu genel kurul kararı yönünden isteminin reddine yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olup davacılar vekilinin bu maddeye ilişkin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 12.09.2017 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısında alınan YÖNETİM KURULU üyelerinin ibrasına yönelik 5 nolu karara ilişkin istinaf sebebi incelendiğinde, 5 Nolu gündem maddesi;” 2016 yılı çalışmalarından dolayı yönetim kurulu ile denetçinin ibrasına geçildi. Yönetim Kurulu üyelerinin her biri kendi ibralarında sahibi oldukları paylardan doğan oy haklarını kullanmayarak toplantıya katılan diğer ortaklar, yönetim kurulu üyelerini katılanların oy birliğiyle ayrı ayrı ibra edildiğine, ” ilişkindir. 12.09.2017 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısı hazirun tutanağına göre toplantıya katılanların …, …, … olduğu görülmüştür. TTK m. 436/2 uyarınca “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle, yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar”. Somut olay açısından da, yönetim kurulu üyeleri gerek kendilerinin gerekse diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin oylamada oydan yoksun olmalarına karşın, yönetim kurulu üyelerinin diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamalarında oy kullanmışlardır. Belirtmek gerekir ki, bu kişilerin sahip olduğu oy sayısı toplamı 24.784 dür. Bu durumda incelenmesi gereken husus, oydan yoksun olmalarına rağmen oylamaya katılan yönetim kurulu üyelerinin kullanmış oldukları oyların oylamaya etkili olup olmadığı hususudur. Zira, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları uyarınca oydan yoksun olan paysahibi yönetim kurulu üyelerinin oyları oylamaya etkili değilse; bir diğer ifadeyle, oydan yoksun olan pay sahibi yönetim kurulu üyeleri dışındaki diğer pay sahiplerinin oyları ibra kararı için gerekli yeter sayıyı sağlamaya yeterli ise, bu takdirde ibra oylamasının iptali gerekmemektedir. Buna göre somut olay değerlendirildiğinde, yönetim kurulu üyelerinin oyları çıkarıldığında geriye …’un 2 adet oyu kalmaktadır. …’un yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanmasında oydan yoksunluk hali söz konusu olmadığından yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesi yönünde oy kullanmışdır. Geriye kalan oylar (1 oy dahi olsa) bu şekilde bir karar alınması için yeterlidir. Görüleceği üzere oydan yoksun yönetim kurulu üyelerinin oyları, oylama üzerinde etkili olmamıştır. Bu kişiler oy kullanmamış olsalardı dahi, geriye kalan pay sahibinin oylarıyla aynı kararlar yine alınmış olacağından 07/09/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 5 numaralı kararın Kanun’a, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
DAVALI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, 12.09.2017 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısında alınan YÖNETİM KURULU üyelerine huzur hakkı ödenmesinin iptaline yönelik 6 nolu karara ilişkin istinaf sebebi incelendiğinde, 6 Nolu gündem maddesi;” ….Yönetim kurulu üyeleri …’a ve …’a ayrı ayrı olmak üzere şirketteki fiili çalışmalarının karşılığı olarak aylık net 15.000,00 TL. Huzur hakkı ödenmesine katılanların oy birliği ile karar alındığına , ” ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, İki yönetim kurulu üyesine aylık ödenecek net ücretin 30.000,00 TL. Olup yıllık 360.000,00 TL. Yaptığı, davalı şirketin 2015-2017 tarihleri arasında net karlarının 77.576, 180.208 ve 373.923,00 TL. Olduğu düşünüldüğünde şirketin karlılığını olumsuz etkileyeceği, kar payı dağıtma kararına ilişkin olarak belirttikleri ihtiyatli davranılması gereken hususların burada da geçerli olup davalı şirketin yeni yatırımlar yaptığı, pasifinde uzun vadeli mali borçlardaki artışa bağlı olarak finansman giderlerinin artacağı, şirketin yeni yatırımlar ve finansman giderlerindeki artışa bağlı olarak ihtiyatlılık gereği bu derece yüksek yönetim kurulu ücretlerinin firmanın finansal gücü açısından daha sağlıklı olduğu kanaatinin hasıl olduğu ve yönetim kurulu üyelerine verilmesi karara bağlanan 15.000,00 TL. Ücretin yüksek olduğu belirtilmiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; davalı vekilinin yetersiz inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler gözetildiğinde; Şirketin 2016 yılında kar dağıtmayıp bir yıllık sürede 2 yönetim kurulu üyesine toplam (30.000 x 12= ) 360.000,00-TL net huzur hakkı ödenmesi yönündeki kararın Şirketin 2016 yılına ait net karının180.208 TL. Olduğu gözetildiğinde şirket net karının yaklaşık iki katına tekabül ettiği, bununda çoğunluğa dolaylı kâr dağıtma, küçük pay sahiplerine ise kar vermeme amacı taşıdığı, bu denli ödemenin şirket ortakları arasında eşitsizlik anlamına geleceği ve bu nedenlerle alınan kararın kanuna, şirket ana sözleşmesine ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup bu maddenin iptaline yönelik talebin kabulüne yönelik verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin bu maddeye yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; davalı vekilinin ve davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harçlarından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40’ar.TL harçların mahsubu ile bakiye 36,30’ar.TL’nin istinaf edenlerden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.