Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1180 E. 2022/1364 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1180 Esas
KARAR NO: 2022/1364 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/401 Esas – 2019/872 Karar
TARİH: 14/11/2019
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirketin … isimli geminin tahliyesini üstlendiğini, geminin 24/08/2006 tarihinde Ambarlı limanına geldiğini, bir gün sonra iskeleye yanaştığı ve tahliye işlemine başlanıldığını ancak alıcıların yükün istenilen ısıda taşınmadığını ileri sürerek tahliyeyi durdurduklarını, ihtilafın uzun süreceğinin anlaşılması üzerine durumun davalı şirkete bildirildiğini bu süreçte geminin rıhtımda bekletildiğini, 31/08/2006 tarihinde uzlaşma sağlanınca tahliyeye başlanılıp 02/09/2006 tarihinde tahliye işleminin bitirildiğini ancak geminin beklemesinden dolayı davalı tarafından müvekkili firmaya 42.783,40 TL fuzuli işgal bedeli tahakkuk ettirildiğini oysa ki davalının limanı dolu görülsün diye geminin rıhtımda bekletilmesi için ısrarcı olmasına rağmen sonradan bedel talep ettiğini o tarihte Ambarlıda bulunan diğer limanların açık yük gemilerini kabul etmemesi nedeni ile davalıya iki kısımda toplam 42.783,40 TL ödeme yapıldığını ileri sürerek davalıya ödenen 42.783,40 TL fuzuli işgal bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reoskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını davacıya ait geminin 25/08/2006 ve 02/09/2006 tarihleri arasında limanı işgal ettiğini bu nedenle fuzuli işgal bedeli ödemeleri gerektiğini ücretin liman hizmetleri tarifesine göre tespit edildiğini bu nedenle yapılan tahsilatta hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve 2017/401Esas – 2019/872 Karar sayılı kararında; “…. Sektörel uygulamada işgal; gemilerin limanlarda hizmetin devamı süresince normal şekilde barınmaları, fuzuli işgal ise bu hizmetin bitiminden sonraki barınma veya işletmenin izni olmaksızın fuzuli olarak işgal etmelerini ifade etmektedir. Somut olayda bilirkişi heyeti tarafından yükün tahliyesinin durduğu 25/08/2006 tarihinden taraflar arasındaki 01/03/2006 yürürlük tarihli iskele kullanım sözleşmesinin 4.15 maddesinde yer verildiği üzere 12 saat sonrasına tekabül eden 26/08/2006 ila 31/08/2006 tarihine kadarki geçen süreçte 132 saat için fuzuli işgalin oluştuğu tespit edilmiştir. Ancak fuzuli işgalin mevcudiyetine dair benimsenen sektör uygulaması ve keza sözleşmenin 4.15. Maddesi uyarınca liman hizmeti sunan davalının, davacı acenteye geminin yerinin değiştirilmesi ya da bağlı olduğu iskeleden ayrılmasıyla ilgili geçerli bir bildirimde bulunduğu veyahut talimat verdiğine dair bir delile tesadüf edilmemiştir. Davalı, sözleşme kapsamında geminin rıhtımdan ayrılmasını talep etme hakkı doğduğu kabul edilir ise de bu hakkını kullanmamıştır. Bu surette varılan nihai kanaate göre 9 günlük barınma fuzuli işgal olarak nitelendirilemeyecektir. Gerekçe dahilinde 21.392,35 TL tutarlı iki ödeme toplamı olan ve davacıdan fazladan tahsil edildiği anlaşılan 42.783,70 TL’nin iade borcunun doğduğu kabul edilmiş, iş bu bedele haksız ve fazladan yapılan tahsilat tarihlerinden itibaren tarafların tacir kimlikleri de gözetilerek avans faizi işletilmiştir. Temerrüt olgusunun dava tarihiyle oluştuğuna dair bilirkişilerce ortaya konulan aksi yöndeki görüşe itibar edilemeyeceği açıktır. Zira ortada zaten tahsili fazladan yapılan ve davalı uhdesinde bulunan bir para söz konusudur. Davalıya ayrıca temerrüt ihtarı yapılmasına gerek ve yer yoktur. (emsal için bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/421 E. 2019/1794 K. Sayılı ilamı) Konu tamamen hukuki niteliktedir ve takdiri mahkemeye aittir. Yazılı gerekçe çerçevesinde davanın kabulüne hükmedilerek neticeden aşağıdaki karar oluşturulmuştur…”gerekçesi ile, (1)Davanın KABULÜ ile; 21.392,35-TL’sine 26/12/2006, 21.391,35-TL’sine 07/05/2007 ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle 42.783,70-TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesinde genel zamanaşımı sürelerini dikkate alarak hüküm kurduğunu, kararın bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, Borçlar Kanunu 82. maddesi gereği ; “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” demekle istirdat davasında zamanaşımı süresini düzenlediğini, Dosyaya alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olup hüküm tesisine elverişli olmadığını, yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, 10/06/2019 Tarihli bilirkişi raporunda; “Davalı … tarafından davacı gemi acentesine geminin yerinin değiştirilmesi ya da bağlı olduğu iskeleden ayrılması ile ilgili yapılmış bir bildiriye veya talimata dosya kapsamında rastlanmamıştır.” denilmiş ise de, müvekkili …’ nın bu yönde bir bildirim zorunluluğu olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10.4. Maddesi uyarınca; “sözleşme maddelerinde taraflara verilmiş haklardan feragat ancak yazılı şekilde yapılması halinde geçerli olduğu” bendine yer verildiğini, Müvekkili şirketin …’nın geminin rıhtımında kalmasına yönelik bir onayının da bulunmadığını, raporda fuzuli işgal şartlarının oluştuğunun tespit edilmesine rağmen müvekkili …’nın geminin rıhtımdan ayrılması yönünde bir bildirim şartı aramasının sözleşme şartlarına ve yasaya aykırı bir değerlendirme olduğunu, Yerel mahkemenin hüküm tesis ederken 10/06/2019 tarihli raporu dikkate aldığını, 25/06/2018 tarihli raporda; davacı tarafından talep edilen 42.783,70 TL tutarın yerinde olmadığı tespitinde bulunulduğunu ancak mahkeme gerekçesine bakıldığında 25/06/2018 tarihli raporun hatalı olarak değerlendirilerek; “izah edilen nedenlerle davacı tarafından ödenen ve davaya konu 42.783,70 TL tutarındaki fuzuli işgal bedeli yerinde olmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.” şeklinde kanaate vardığını, 25/06/2018 tarihli rapor içeriğinden de anlaşılacağı üzere; fuzuli işgal bedelinin yerinde olduğu, ancak davaya konu istemin yerinde olmadığı kanaatine varıldığını, 2 rapor arasında açık bir çelişki bulunduğunu, çelişki giderilmeden hüküm tesis edilmesinin yasaya aykırılık teşkil ettiğini, Davacı … Ltd. Şti’ nin “basiretli tacir” tanımlamasına uymayan davranışlar sergilediğini, Davacı/Tacirin faturaları teslim aldığını, içeriklerine yasanın öngördüğü süre içerisinde (10 yıllık süre boyunca) hiçbir itirazda bulunmadığını ve fatura bedellerini de eksiksiz ödediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, geminin rıhtımda beklemesinden dolayı davalı liman işletmecisi tarafından tahsil edilen fuzuli işgaliye bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davanın deniz ihtisas mahkemesi olan İstanbul 17 ATM.’de açıldığı, dava yönünden mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği ve görevsizlik kararı üzerine dosyanın İstanbul 10 ATM.’ye tevzi edildiği görülmüştür. Somut olayda, davacı …Ltd. Şti. İle davalı … Tic. A.Ş. Arasında 01/04/2006 tarihinde ” Ambarlı Yükleme ve Boşaltma Amaçlı İskele Kullanım Sözleşmesi” akdedildiği, bu sözleşme kapsamında davacı şirketin tahliyesini üstlendiği … isimli geminin 24/08/2006 tarihinde Ambarlı limanına geldiği, bir gün sonra iskeleye yanaştığı ve tahliye işlemine başlanıldığı ancak alıcıların yükün istenilen ısıda taşınmadığını ileri sürerek tahliyeyi durdurdukları, ihtilafın uzun süreceğinin anlaşılması üzerine durumun davalı şirkete bildirildiği, bu süreçte geminin davalının işlettiği rıhtımda bekletildiği, 31/08/2006 tarihinde uzlaşma sağlanınca tahliyeye başlanılıp 02/09/2006 tarihinde tahliye işleminin bitirildiği ancak davalının limanı dolu görülsün diye geminin rıhtımda bekletilmesi için ısrarcı olmasına rağmen geminin beklemesinden dolayı davalı tarafından davacı firmaya 42.783,40 TL fuzuli işgal bedeli tahakkuk ettirildiğini oysa ki sözleşmenin 4.15 maddesini işletmediğini, kendi ısrarıyla gemiyi rıhtımda beklettiğini, … isimli geminin rıhtımda kaldığı süre içerisinde davalının limana yaklaşmak için bekleyen hiçbir gemisinin olmadığını tesbit ettiklerinde ödeme yapmayı reddettiklerini, müteakiben davalının faturanın yarısını talep ettiğini, taraflar bunuda kabul etmeyince, o tarihte aynı aynı işleticiye ait acentelerine bağlı başka bir gemiyi limandan kaldırmamakla tehdit ettiği, ödeme garantisi verilmesi üzerine geminin limandan ayrılabildiğini, davalıya 26/12/2006 tarihinde 21.392,35 TL., davalının tehdidi üzerine de 07/05/2007 tarihinde ise 21.391,35 TL. Daha ödendiği belirtilerek haksız olarak fuzuli işgal ücreti adı altında tahsil edilen toplam 42.783,40 TL. Nin istirdadı talebiyle 01/09/ 2016 tarihinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından davanın zamanaşımına uğradığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, davacı hakkının sözleşmeden doğduğunu ileri sürüp açıkça sözleşme ilişkisine dayanmıştır. Bu durum karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın anılan sözleşme hükümleri çerçevesinde ele alınması ve zamanaşımı def’inin de buna göre 6098 sayılı TBK’nın 146. (mülga 818 sayılı Kanun 125.) maddesi uyarınca değerlendirilip karar verilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince verilen zamanaşımı definin reddi gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından dosyaya alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olup hüküm tesisine elverişli olmadığı, yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile hüküm kurulduğu istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş isede davacı vekilinin bilirkişileri haklı gerekçelerle şikayet ettikleri, bu nedenle aralarında husumet doğduğundan yeni bilirkişi heyetinden yeni rapor alınması talebi üzerine mahkemece 27/02/2019 tarihli ara karar ile 14/02/2019 tarihli aynı bilirkişilerden ek rapor alınması ara kararından dönülerek yeni heyetten yeni rapor alınmasına karar verildiği ve mahkemecede gerekçesi yazılarak ikinci alınan bilirkişi heyet raporunun hükme esas alındığı anlaşılmıştır.HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; davalı vekilinin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Bilirkişi heyet raporunda açıklandığı üzere barınma hizmetleri, işgal ve fuzuli işgal olarak 2 başlık altında tanımlanmaktadır. İşgal, gemilerin liman hizmeti ücret tarifesinin kapsamında belirtilen yerlerde hizmetin devamı süresince barınmalarını, fuzuli işgal ise, gemilerin liman hizmeti ücret tarifesinin kapsamında belirtilen yerleri hizmetin bitiminden sonra veya işletmenin izni olmaksızın fuzuli olarak işgal etmelerini ifade etmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 4.15 maddesinde;” Kullanıcı ve/veya gemiden dolayı yükün tahliyesi durduğunda ve bekleme süresi 12 saati geçtiği durumda veya gümrük işlemlerinin tamamlanmaması durumunda liman yetkililerinin geminin rıhtımdan ayrılmasını kayıtsız şartsız talep etme hakları doğacaktır,” hükmü düzenlenmiştir.Sözleşmenin 10.4 Maddesinde ise;” Sözleşme ve ilavelerinde taraflara verilmiş haklardan feragat ancak yazılı şekilde yapılması halinde geçerlidir. Taraflardan birinin öteki taraftan iş bu sözleşmede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesini talep etmedeki ihmali bu yükümlülüklerin yerine getirilmesini talep etmekten tamamiyle feragat ettiği anlamına gelmeyeceği gibi bu yükümlülüklerin yerine getirilmesinin daha sonra talep edilmesini engellemez, herhangi bir şekilde sözleşmenin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz,” hükmü düzenlenmiştir. Dava dilekçesinde belirtildiği üzere somut olayda, davacı şirketin tahliyesini üstlendiği … isimli geminin 24/08/2006 tarihinde Ambarlı limanına geldiği, bir gün sonra 25/08/2006 15.10 da … İskelesine yanaştığı ve 25/08/2006 18.30 da tahliye işlemine başlanıldığı ancak alıcıların yükün istenilen ısıda taşınmadığını ileri sürerek 25/08/2006 19.15 de yükün tahliyesini durdurdukları, bu süreçte geminin davalının işlettiği rıhtımda bekletildiği, uzlaşma sağlanınca 31/08/2006 19.00 da tahliyenin yeniden başladığı, 02/09/2006 15.00 da tahliyenin tamamlandığı, 02/09/2006 18.40 da geminin iskeleden ayrıldığı anlaşılmıştır.Sözleşmenin 4.15 ve 10.4 madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davalı liman işletmesinin … gemisinin yerinin değiştirilmesi ya da bağlı olduğu iskeleden ayrılması yönünde davacı acenteye talepte, bildirimde bulunmaması davalının hakkından feragat ettiği anlamı çıkarılamaz.Davalı … tarafından davacı adına … gemisi için 02/09/2006 tarih ve … nolu 8.247, 73 YTL. Miktarlı fatura içerisinde belirtilen 1.068,23 YTL. Barınma ücretinin kaç günlük rıhtım barınması için düzenlendiği ve kur bilgileri belirtilmemiş isede davalı tarafça bu faturanın geminin iskeleden ayrıldığı tarihte düzenlendiği, barınma ve liman işletmesi tarafından verilen hizmetler için düzenlendiğinin anlaşıldığı, davacı şirket yetkilisi 01/02/2018 tarihli duruşmada, dava dilekçemizde belirttiğimiz üzere davalı tarafça bizden hem barınma hemde fuzuli işgal bedeli alındı şeklinde beyanda bulunmuş isede davacı tarafça barınca ücreti olarak kesilen faturadaki barınma süresinin fuzuli işgal süresini de kapsadığına ilişkin delil ibraz etmediği bu durumda 1.068,23 TL. Lik barınma ücretinin geminin tahliyesi süresince verilen hizmeti kapsadığı, fuzuli işgal olarak kabul edilen süreyi kapsamadığı anlaşılmıştır. Limandaki zaman çizelgesi birlikte değerlendirildiğinde yükün tahliyesinin durduğu 25/08/2006 19.15 den 12 saat sonrası olan 26/08/2006 07.15 ile yükün tahliyesinin tekrardan başladığı 31/08/2006 19.00 tarih ve saatleri arasında toplam 132 saat için fuzuli işgal şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 132 saatlik fuzuli işgal ücretinin 38. 947, 92 TL. olarak hesaplandığı, davacı tarafından fuzuli işgal bedeli olarak ödenen 42.783,70 TL. ödemeden mahsup edildiğinde 3.835, 78 TL. Fazla ödemenin yapıldığının anlaşıldığı, bu durumda mahkemece bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, davacı tarafça dava tarihinden önce davalıya temerrüt ihtarının gönderilmediği ve davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla, mahkemece bu husus gözönünde bulundurularak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın kısmen kabulüne yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2017/401Esas – 2019/872 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; Davanın KISMEN KABULÜ ile, 3.835,78.TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 262,02.TL harcın peşin alınan 730,64.TL harçtan mahsubu ile bakiye 468,62.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 262,02.TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 260,00.TL tebligat/posta gideri ile 3.300,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam: 3.560,00.TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren (%9 kabul) 320,40.TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 3.835,78.TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 9.200,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş gideri 31,50.TL olmak üzere; toplam 152,80.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının talep halinde ilgili tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.