Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1165 E. 2022/1880 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1165 Esas
KARAR NO: 2022/1880 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/766 Esas – 2019/188 Karar
TARİHİ: 12/03/2019
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının … Bankası İstoç Bağcılar Şubesinde kredi kartı mevcut olduğunu, 30/12/2014 günü sene sonu hesaplarını kapatırken bu kredi kartından 2014 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık aylarında bilgisi ve haberi olmadan muhtelif tarihlerde toplam 151.032,70 TL tutarlı alışverişler yapıldığını tespit ettiğini, kredi kartı limitinin 250.000,00 TL olduğunu, kart ödemesinin otomatik ödeme olduğunu ve bu harcamaların ancak sene sonunda paralar çekildiğini anladığını, 31/12/2014 tarihinde … Bankası İstoç Şubesine yazılı başvuruda bulunarak alışverişlerin kendisinin yapmadığını bildirmiş ve haksız olarak alınan paraların kendisine iadesini talep ettiğini, bu alışverişlerde mail order yoluyla davacının hesabından para çeken davalıların ticareti karşılığı başka firmalara faturalar düzenlediğinin ortaya çıktığını, davalılar mail order işlemi yaparken mail order belgesini düzenlemediğini, kredi kartı dökümlerine göre davacının kredi kartından davalılardan … Tic. Ltd. Şti. 80.681,79 TL, … Tic. Ltd. Şti. 50.120,00 TL, … Ltd. Şti. 3.000,00 TL, www…com-iş 2.036,91 TL, … Ltd. Şti. 3.159,00 TL ve … … 12.035,00 TL çekildiğini, davacının yapılan bu işlemlerden 31/12/2014 günü haberdar olduğunu, davalı … tarafından Ekim, Kasım ve Aralık 2014 tarihinde mail order yoluyla kredi kartından çekilen paralardan 69.991,00 TL’sini iade ettiğini, diğer davalılar ise banka olarak işlem yapmaya yetkileri olmadığı gerekçesiyle ret etmiş ve davacıya ödemediğini, davacının hesabından çektikleri para ile sınırlı olarak davalı banka ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesini, alacağın davacı hesabından paranın tahsil edildiği tarihten başlayarak faiz işletilmesine, vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dava dilekçesinin ekinde belirttiği belgeleri göndermediği, dava konusu kredi kartının davacıya ait olmadığı takdirde aktif husumete itiraz ettiğini, davalı şirketin unvanı dava dilekçesinde davalı olarak başka bir unvan olarak yazıldığını, davacının davasını sebepsiz zenginleştirmeye dayandırdığını, davalı, … … isimli firmaya satış işlemi gerçekleştirdiğini, ürünleri teslim ettiğini ve fatura düzenlediğini, davalının mal varlığında sebepsiz artış olmadığını, 250.000,00 TL limitli kredi kartı kullanmak ve bu kredi kartından yapılan toplam 151.032,70 TL harcamanın bir sene boyunca fark etmemenin hayatın olağan akışına ters olduğunu, sadece kredi kartı sahibinin bilgisi dahilinde olması gereken kart bilgilerini başka şahıslara intikal ettiren, bu kredi kartını kart sahibi dışında kullanan kişiler hakkında herhangi bir suç duyurusu yapıldığı dava dilekçesinde belirtilmediğini, davalı, … … isimli firmaya irsaliyeli fatura kestiğini ve malları … isimli şahsa teslim edip, kredi kartı ve fatura bilgilerini bu şahıstan aldığı için davanın … … isimli firmaya ve … isimli şahsa ihbar edilmesini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafından ikame edilen ve dava dilekçesinde izahatı yapılan bu işlemlerde kredi kartının ne şekilde kullanıldığı ve kim tarafından kullanıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığını, davacının kendi kusurunu dava dilekçesine eklemediğini ve buna ilişkin ceza davası dosyasından ve bu dosyadaki ifade tutanaklarından bahsetmediğini, davacı tarafından savcılık şikayeti de yapıldığını ve kovuşturması Bakırköy 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/274 E. Sayılı dosyası ile devam ettiğini, söz konusu alışverişlerde kullanılan kartı kendi işçisinin kullandığını ve bu kartı bir hafta yanında çalışan işçisine abisine götürmesi için birkaç defa güvendiği için verdiğini beyan ettiğini, davacının hesap ekstrelerini zamanında incelemeyerek ticari hayatın kendisinden beklenen sorumluluğu yerine getirmediğini, kredi kartını ve kredi kartı bilgilerini kendi rızası ve kusuruyla kendi işçisiyle paylaşan davacının iyi niyetinden bahsetmenin hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, zararın doğmasına ve artmasına neden olan davacı kendi lehine hak ve iddiasında bulunduğunu, çoğu bankanın mail order yoluyla yapılan alışverişlerde 3D secure güvenlik sistemini kullandığını, yapılan alışverişlerde kart sahibinin güvenli olarak oluşturduğu şifresini telefon yoluyla onaylaması durumunda ilgili alışverişin onayına rıza getirdiğini, davacı tarafından hem mail order adresinin hem de telefon numarasının bankada bulunduğuna rağmen yapılan alışverişlerde davalı bankanın kendisini bilgilendirmediğini belirtmesi karşısında bankanın da sorumluluğu bulunduğunu, davanın reddine ve yargılama giderinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.Davalı … – … vekili cevap dilekçesinde özetle, tüm bankaların web tabanlı otomasyon yazılım sistemleriyle iş gördüğünü, bu nedenle davacıya bildirim yapılmamış olmasının düşünülemeyeceğini, bunun tek istisnasının iletişim bilgilerinin yanlış kaydedilmesinden kaynaklanabileceğini, bu durumda da sorumlunun banka personeli olacağını, davacı ile müvekkili ve diğer davalı firmaların alışveriş içerisinde olduğunu, bankanın zamanında bildirimde bulunmadığını, bulunmuş olsa idi davacının zarara uğramayacağını ve sorumlu kişinin hemen bulunabileceğini, davacının bildirim aldığı halde karşı çıkmaması da zımni kabul olduğunu, bu durumda müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, müvekkili açısından davanın reddi gerektiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle, söz konusu olayda gerçekleştirilen satış işlemleri benzer iş yerleri ve benzer iştigal konulu iş yerlerinde her ay (altı ay boyunca) düzenli olarak gerçekleştiğini ve bu süre içerisinde 250.000,00 TL limiti olduğu iddia edilen kredi kartından toplamda 151.032,70 TL’lik alışveriş yapıldığını, bu bedelin kart limitinin %60’ına tekabül ettiğini, bu rakamın son derece yüksek olduğunu ve bankanın bu durumu fark etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının bu alışverişten dolayı her ay asgari ödemede bulunduğunu, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu madde 10 hükümleri gereği, bankaların kredi kartı hesap özeti düzenlemesi ve kart hamiline bildirmesinin zorunlu olduğunu, davalı … Bankasının bu yasal zorunluluğu yerine getirdiğini, tam altı ay boyunca altı defa davacı tarafa hesap özeti ekstresi gönderildiğini ve davacı tarafından hesap özetlerine itiraz edilmediğini, bu bağlamda davacı tarafın dava konusu alışverişi kabul ettiğini, müvekkil şirkete isnat edilebilecek bir ihmalin söz konusu olmadığını, müvekkil şirketin ticari örf ve adetin gereklerine uygun davrandığını, haksız davanın usul ve esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı vekilinin dilekçesinde açıkça belirtilen davacının 151.032,72 TL olarak bildirdiği zararın 69.991,92 TL’sini davacıya 18/05/2015 tarihinde kredi kartı hesabına iade edildiğini, müvekkil davalı bankanın işbu davada taraf sıfatı bulunmadıgını, kural olarak kradi kartı hamillerinin itirazları uluslararası kart kuruluşları tarafından belirlenen itiraz çözümleme kuralları çerçevesinde değerlendirilerek ve yasal düzenlemelere uygun olarak sonuçlandırıldığını, dava konusu olayda davalı bankanın müşterinin mağduriyeti giderilmiş olduğundan davada davamı bankanın taraf sıfatının bulunmadığını, davacı tarnafın fazlaya ilişkin taleplerinin muhatabının davalı banka olmadığını, davacı şirketin basiretli bir tacir olarak kredi kartı ekstrelerini altı ay boyunca kontrol etmediğinden kusurlu ve sorulmu olduğunu, … numaralı şirket kredi kart hamilinin itirazı uluslararası kart kuruluşları tarafından belirlenen itiraz çözümleme kuralları çerçevesinde ve yasal düzenlemelere uyğun olarak sonuçlandırıldığını, davalı banka yönünden davada taraf sıfatı kalmadığını, davamı banka yönünden esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/03/2019 tarih 2015/766 Esas – 2019/188 Karar sayılı kararında; “Uyuşmazlık, Davacının … Bankası İstoç Şubesinden kullanmış olduğu kredi kartının davacının rızası dışında dava dışı eski çalışanı tarafından kullanılarak davalılardan mail order yöntemi ile yapılan alışver nedeniyle davalıların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemediği iddiasına dayalı tazminat davası olup davacı bu alışverler nedeniyle kredi kartı kullanılarak davacıdan tahsil edilmiş olan paranın davalılardan hahsiline karar verilmesini talep etmektedir. Tüm dosya kapsamı ve Bakırköy 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/766 Esas sayılı dosyasından mail order yöntemi ile kredi kratı kullanılarak yapılmış olan bu alışverişlerin davacnın dava dışı eski çalışanı … tarafından ve davacının bilgisi dışında yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Tarafların bildirmiş olduğu deliller celp edilip ticari defterler incelenmek sureti ile bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Buna göre; 2014 yılı içerisinde davacıya ait kredi kartı kullanılmak sureti ile … Ltd. Şti.den 80.681,79-TL, … Tic. Ltd.Şti den 50.120,00-TL, … Ltd. Şti. Den 3.000,00-TL, www…com-iş ten 2.036,91 TL, … Ltd. Şti.den 3.159,00-TL, … (…) ten 12.035,00-TL tutarında olmak üzere toplam 151.032,70-TL’lik işlem yapıldığı, davacının yapılan kart harcamalarına itiraz etmesi üzerine davacının itiraz tarihinden geriye dönük olarak 90 gün(davacının kredi kartının … olması nedeniyle) süre içerisinde yapılan harcamlarla ilgili olarak üye işyeri … tarafından davalı … Ltd. Şti.den yapılan alışveriş nedeni ile tahsil edilen 69.991,92-TL’nin davacı hesabına iade edildiği anlaşılmıştır. Davalı …nin yapılan başvuru üzerine gerek 5464 sayılı yasa gerek Bankacılık uygulama ve teamüllerine göre chargeback (ters ibraz) yolu ile sorumlu olduğu 90 günlük süre içerisine yapılan harcamaları davacıya iade edilmiş olması, kredi kartının limitinin 100.000,00-TL olması karşısında yapılan harcamaların 1.000,00-TL ile 15.000,00-TL arasında değişmesi ve bu tutarlarda yapılan alışverişler bir hayli fazla olması karşısında, yapılan işlemlerin banka tarafından şüpheli işlemler olarak tespit edilemeyebileceği hususları değerlendirildiğinde davalı bankanın yasal mevzuat ve sektör uygulamalarına uygun davranmış olduğu kabul edilmiş, bu nedenle davalı … Aş. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunun 17/2. maddesinde “Üye işyerleri, mal ve hizmet bedeli karşılığını banka kartı veya kredi kartı ile ödemek isteyen kişilerin imza gerektiren işlemlerde imza kontrolünü yapmak, kartın tahrifata uğrayıp uğramadığını kontrol etmek ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlarca kendilerine ulaştırılan bilgiler çerçevesinde kartın geçerliliğini tespit etmekle yükümlü olup, gerekli durumlarda kart üzerinde yer alan bilgilerle kimlik belgesi üzerinde yer alan bilgileri karşılaştırmak üzere geçerli bir kimlik belgesi ibrazını talep etmek ve harcama belgesi üzerindeki bilgilerle kredi kartı üzerindeki bilgileri karşılaştırarak kontrol etmekle yükümlüdür. Bu kontrollerin yapılmamasından doğan zararlardan üye işyerleri sorumludur.” 18/son maddesinde ise “Üye işyerleri, 20. madde uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla işlem yapılmasına olanak sağlamak üzere kuracakları sistemlerin güvenli bir şekilde çalışmasını temin etmekle yükümlüdür.”aynı kanunun 32/1. maddesinde “Kart numarası bildirilmek suretiyle üye işyerinden telefon, elektronik ortam, sipariş formu veya diğer iletişim araçları yoluyla yapılan işlemlerden doğacak anlaşmazlıklarda ispat yükü üye işyerine aittir.” şeklinde yasal düzenleme yapılmıştır. Buna göre üye işyerleri olan diğer davalıların (… Bankası dışındaki davalılar) ilgili yasal düzenlemeler ve bankacılık uygulama ve teammülerine göre üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiş oldukları kanaatine varılmıştır. Öte yandan davacının henüz bir haftalık bir çalışması bulunan çalışanına kredi kartını vermesi, harcamaları ve hesap ekstrelerini 6 ay kadar uzun bir süre kontrol etmemesi bu suretle basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek zararın artmasına, tazmin yükümlülerinin durumunun ağırlaşmasına sepep olduğu kabul edilerek TBK 52. Maddesi uyarınca tazminattan takdiren %50 oranında indirim yapılmak sureti ile davalılar … Tic. Ltd. Şti. … San. Tic. Ltd. Şti, … Pazarlama Ltd. Şti, … – … yönünden yapılan işlemlerinden itibaren avans faizi uygulanmak sureti davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiş, reddedilen kısım takdiri indirim nedeniyle olduğundan reddilen miktar yönünden yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiştir.Davalı … Ltd. Şti. Aleyhine açılan davadan feragat edildiğinden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir…”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİ ile; 1-… Aleyhine açılmış olan davanın REDDİNE, 2-… Ltd. Şti. Aleyhine açılan davadan feragat edildiğinden DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 3-( %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak sureti ile ) 5.345,00 TL’ nin 30/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Tic. Ltd. Şti.’ den alınarak davacıya ödenmesine, 4-( %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak sureti ile ) 3.562,05 TL’ nin 11/07/2014 tarihinden, 7.312,05 TL’ nin 05/08/2014 tarihinden, 2.812,05 TL’ nin 08/08/2014 tarihinden, 1.447,05 TL’ nin 05/09/2014 tarihinden, 9.925,00 TL’ nin 26/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Tic. Ltd. Şti.’ den alınarak davacıya ödenmesine, 5-( %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak sureti ile ) 1.500,00 TL’ nin 15/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Ltd. Şti.’ den alınarak davacıya ödenmesine, 6-( %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak sureti ile ) 2.747,05 TL’ nin 05/08/2014 tarihinden itibaren, 3.250,00 TL’ nin 06/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … – …’ ten alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mahkeme tarafından iş bankası yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; davalı bankanın gerek Borçlar Kanunu gerekse Bankacılık mevzuatlarına göre kusursuz sorumluluğunun olduğunu; bu nedenle davalı bankanın kusuru olmadığı gerekçesiyle davanın red edilmesinin hukuka aykırı olduğunu; mail order ya da internet bankacılığı sistemlerini bankaların kendilerinin oluşturduğunu; bu sebeple bu sistemlerin kullanılmasından doğabilecek tüm zararların bankaların garantisi altında olduğunu; bankaların olayda kusuru olmadığını ispat etse bile sorumlu olacaklarını; bankaların müşterinin kullanımına sunduğu kredi kartı ve internet bankacılığı sisteminin her türlü güvenliğini sağlama zorunluluğundan kaynaklı olarak bu güvenliklerin aşılarak müşteriye zarar verilmesi durumunda bu zararı tazmin etmesi gerektiğini, Bu konuda Bankalar Kanunu Kart Kullanımına İlişkin Yükümlülükler başlıklı 15 inci maddesiyle; …. bu kanunun 20.inci maddesi uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla yapılan mal ve hizmet alımlarındaki hukuka aykırı kullanımlardan kaynaklanan zararlardan kart hamilleri sorumlu tutulamaz denildiğini; aynı şekilde yasanın ispat Yükü başlıklı 32 inci maddesiyle;….. kart numarası bildirmek suretiyle üyeişyerinden telefon, elektronik ortam, sipariş formu veya diğer iletişim araçları yoluyla yapılan işlemlerden doğacak anlaşmazlıklarda ispat yükünü işyerine yüklediğini; yasanın bu düzenlemesine göre müvekkilinin dava konusu işlemlerde sorumluluğunun olmadığını ve diğer davalı işyerlerinin sorumlu olduğuna şüphe bulunmadığın; ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun, 4 Aralık 2013 tarihli 28841 sayılı tebliğinde; 5 maddenin 3. fıkrasına göre; Banka, kendi alanına giren konularda sahtecilik ve dolandırıcılık olaylarını önleyici çalışmalar yapmak, güvenlik önlemleri saptamak, ilgili taraflar arasında gerekli bilgi paylaşımının sağlandığından emin olacak şekilde mekanizmalar kurmak ve sağlanan bilgi paylaşımının etkinliğini takip etmekle yükümlüdür denildiğini; bankanın bu işlemlerde kusursuz sorumluğu olduğunun açıkça düzenlendiğini, Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Gene Kurulu’nun E:2017/2224, K:2018/1753, T:22.11.2018 kararında da bankanın bu sorumluluğunu şu şekilde açıkladığını: “Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir . Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlar olup, sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren 818 sayılı Borçlar Kanununun (818 sayılı BK) 99/2 ve 100/3 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı TBK) 115/3 ve 116/3) maddeleri gereğince, bankaların hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6762 sayılı TTK) 20/2. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6102 sayılı TTK) 18/2) maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim, bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle bankaların internet bankacılığı hizmeti vermeye başladıkları andan itibaren özen yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir .”, Dava konusu olayda işlemlerin mail order yoluyla yapıldığını; müvekkilinin hesabından yapılan bu alışverişlerin mail order yoluyla olduğunu ancak mail order yoluyla müvekkilinin kredi kartından para çeken davalı firmaların yasal olarak düzenlemek zorunda oldukları mail order formunu düzenlemediklerini ve bunun sonucu olarak da kart sahibi olan müvekkilinin imzasını almadıklarının belirlendiğini; ayrıca bu alışverişlerde mail order yoluyla müvekkilinin hesabından para çeken davalıların ticareti karşılığı başka firmalara faturaların düzenlediğinin ortaya çıktığını; yani davalıların müvekkiliyle ticaret yapmadıklarını; bunun en önemli kanıtının davalıların kestiği ve bu para çekimine esas olan faturalarda alıcının 3. kişiler olduğunu; ancak davalıların 3. kişilerle yaptıkları iş bu ticaretin bedelini müvekkiline ait kredi kartından mail order yoluyla tahsil ettiklerini, Mail order satışlarında fiilen kartın bulunmasının gerekmediğini ve sadece kart numarası ile işlem yapılmakta ise de ayrıca kart sahibinin bu işleme muvaffakatını ile imzasını taşıyan mail order belgesinin de beraberinde düzenlenmesinin yasal zorunluluk olduğunu, Ancak davalıların mail order işlemi yaparken mail order belgesini düzenlemediklerini; yapılan para çekme işlemlerinde müvekkilinin bilgisinin, muvaffakatı ya da imzasının olmadığını; yapılan bu işleme onay veren davalı bankanın da müvekkilinin kredi kartı hesabına telefonu ve mail adresi tanımlı olmasına ve yapılan para çekme işlemlerini müvekkiline bu yollarla bildirme yükümlülüğünün olmasına rağmen dava konusu kredi kartı işlemlerinin hiçbirinde müvekkilinin bilgilendirilmediğini, haberdar edilmediğini; dolayısıyla diğer davalılarla beraber davalı bankanın da tazminat sorumluluğunun mevcut olduğunu; mahkemenin banka yönünden verdiği red kararının hatalı olduğunu; mahkemenin davalı … yönünden verdiği hükmün ortadan kaldırarak bu davalı yönünden de tazminata hükmedilmesinin gerektiğini, Mahkemenin tazminat davasında hakkaniyet indirimi yapma hakkı olmadığı halde alacağın %50’si gibi bir oranda hakkaniyet indirimi yaptığını; hakkaniyet indiriminin iş hukuku uygulamalarında fazla mesai , hafta tatili ,gibi yazılı belgelere ve iş yeri kayıtlarına dayanmayıp da tanık beyanlarına dayanan taleplerde hesaba esas süre ve alacağın miktarı da dikkate alınarak uygulanan bir indirim yolu olduğunu; bu nedenle hakkaniyet indiriminden bahsedebilmek için davaya konu alacağın tanık beyanına dayanması gerektiğini; yoksa yazılı delillere dayanan bir alacak için hakkaniyet indiriminin yapılamayacağını, Dava konusu olayda, işlemlerde sahte mail order işlemleri ile müvekkilinin hesabından para çekildiğini; yapılan işlemlerin tamamının yazılı olduğunu ve davanın hiçbir aşamasında alacakları tanık delilinin ispat edilmediğini; bilirkişi raporlarının tüm yazılı işlemleri incelediğini ve müvekkilinin alacağınının hesaplandığını; mahkemenin hesaplanan bu tazminat tutarının üzerinden hakkaniyet indirimi adı altında alacağın %50’sini ortadan kaldıran bir indirim yapma hakkının bulunmadığını; mahkemenin yetkisi olmadığı halde açıkça usule ve yasaya aykırı olarak hüküm tesis ettiğini; bu nedenle kararın hakkaniyet indirimi ile ilgili bölümünün ortadan kaldırılarak alacağın tamamına hükmedilmesinin gerektiğini, Mahkemenin alacaklarına yasal faiz uygulamasının yasaya aykırı olduğunu; davalarının ticari iş niteliğinde olduğunu ve tarafların tacir olduğnu; tacirler arasındaki alacaklarda ticari faiz uygulanmasının esas olduğunu ancak mahkemenin yasal faize hükmettiğini; hükmün bu yönüyle de hatalı olduğunu; kararın bu kısmının kaldırılarak tüm alacaklara ayrı ayrı ticari faiz işletilmesine karar verilmesinin gerektiğini, İleri sürerek, İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/766 E. 2019/188 K. sayılı kararında davalı … yönünden reddi ile diğer davalılar aleyhine hükmedilen alacaktan %50 indirim yapılması ile ilgili kısmının usul ve yasaya aykırı olduğunu düşünerek ortadan kaldırılmasına, davalı … için davanın kabulü ile müvekkilin alacağı üzerinden uygulanan hakkaniyet indiriminin kaldırılarak alacağın tamamına hükmedilmesine, tüm davalılara yönünden alacaklarına işlem tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesine, masraflarla vekalet ücretinin tüm davalılara müştereken ve müteselsilen yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 01/06/2020 tarihli istinaf dilekçesine ek dilekçesinde özetle, İstinaf dilekçelerinde belirtilen hususların dışında mahkeme kararındaki en önemli hatanın vekalet ücreti yönünden olduğunu; mahkemenin … Bankası dışındaki davalılar yönünden davayı kabul ettiğini; hatalı ve hukuka aykırı olduğunu düşündükleri %50 hakkaniyet indirimi adı altında indirim yaptıktan sonra kendi lehlerine vekalet ücreti taktir etmediğini, Üstelik ayn şekilde hukuka ve usule aykırı şekilde davalının … Bankası yönünden davayı red ettiğini ve sonrasında dava değerinin 19.700 TL iken davalı … lehine 9.233,34 Tl vekalet ücretine hükmettiğini; bu oranın yasal sınırların üstünde olduğunu, Bu yönleriyle de kararın usule ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/766 E. 2019/188 K. sayılı kararında diğer istinaf gerekçeleriyle beraber kararda lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması ve davalı … yönünden yasal sınırları aşan şekilde vekalet ücreti taktir edilmiş olması nedeniyle de kararın ortadan kaldırılarak lehlerine vekalet ücreti takdir edilerek, davalı … yönünden davanın reddi kararının kaldırılarak bu davalı yönünden de davanın kabulüne ve taktir edilen vekalet ücretinin kaldırılarak bu davalı yönünden de lehlerine mahkeme masrafı ve vekalet ücreti taktirine, tüm davalılara yönünden alacaklarına işlem tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesine, masraflarla vekalet ücretinin tüm davalılara müştereken ve müteselsilen yükletilmesine ,istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı bankaya karşı sözleşmeye aykırılık, diğer davalılara karşı ise haksız fiile dayalı olarak açılmış tazminat davasıdır. Davacı, müşterisi olduğu davalı banka tarafından sözleşmeye dayalı olarak kullanımına tahsis edilen kredi kartından, 2014 yılı Temmuz ve Aralık ayları arasında toplam 151.032,70-TL tutarında, mail order yöntemi ile bilgisi ve rızası dışında alışverişler yapıldığını, davalı banka dışındaki davalı şirketlerin davacı ile ticari ilişkilerinin olmadığını, üçüncü kişilere kesilen fatura bedellerini sanal pos ile davacı kredi kartından tahsil ettiklerini, mail order formu düzenlemeyen davalı şirketlerin, kart hamili olan davacının imzasını da almadan işlem yaptıklarını, davalı bankanın, davacı kartından yapılan tüm bu işlemlerle ilgili davacıyı mail ya da telefon yolu ile bilgilendirmediği gibi, kredi kartı kullanımının güvenliğini sağlayacak tedbirleri de almadığını, kredi kartından yapılan bu harcamaların 2014 yılı aralık ayında farkedildiğini ve davalı bankaya bildirimde bulunulduğunu, bankanın da geriye doğru 90 gün içerisinde yapılmış işlemlere yönelik itirazı kabul ederek, davalı … Şirketi’nin tahsil ettiği tutarın 69.991,00-TL’sini davacıya iade ettiğini, ancak bakiye 81.041,70-TL’den de davalı bankanın sorumlu olduğunu, diğer davalı şirketlerin kendi tahsil ettikleri tutarlar ile sınırlı olmak üzere zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek eldeki tazminat davasını açmıştır. Davacı, davalı bankanın tüm tutardan, davalı şirketlerin ise tahsil ettikleri tutarlardan banka ile birlikte müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürmüştür. Davalı banka tarafından; kredi kartı müşterisi olan davacı şirketin, haksız harcama itirazını 31/12/2014 tarihinde ileri sürdüğünü, uluslararası kart kuruluşlarının kuralları ve 5464 Sayılı Kanunun 11 maddesi uyarınca, yalnızca 27/10/2014 tarihi ve sonrasındaki 13 adet harcamaya ilişkin itirazın dikkate alınabildiğini, bu harcama tutarlarının üye işyerinin anlaşmalı olduğu …’dan ters ibraz(chargeback) yolu ile tahsil edilerek 18/05/2015 tarihinde davacı kredi kartına iade edildiğini, davalı bankanın sözleşmesel ve mevzuata dayalı sorumluluğunu yerine getirdiğini, fazlaya ilişkin talebin muhatabının davalı banka olmadığını savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sırasında, davacı vekili tarafından sunulan 17/11/2017 tarihli dilekçe ile davacının davalılardan … Ltd. Şti. hakkında açtığı davadan feragat edildiği bildirilmiştir. Mahkemece davalı …’na karşı açılan davanın reddine, davalı … Şirketi’ne karşı açılan dava hakkında feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılara karşı açılan davaların ise ayrı ayrı kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilince 09/05/2020 tarihli istinaf dilekçesi ile 04/06/2020 tarihli ek istinaf dilekçelerinin her ikisinin, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden(27/06/2020) önce ve istinaf süresi başlamadan ibraz edildikleri, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf sebepleri, davalı banka hakkındaki davanın hatalı olarak reddedildiği, ayrıca davalı banka lehine fazla vekalet ücretine hükmedildiği, diğer davalı şirketlerin sorumlu oldukları tutarlardan hatalı olarak %50 indirim yapıldığı, ayrıca bu şirketler aleyhine ve davacı vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediği yönündedir. Davacının davalı … Şirketi’ne karşı açtığı davanın değeri 3.000,00-TL olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 1.500,00-TL’nin bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karar tarihi itibariyle 6100 Sayılı HMK’nun 341/2 ve 4 fıkraları uyarınca belirlenen istinaf kesinlik sınırının 4.400,00-TL olduğu, bu davalıya karşı açılan davanın hem toplam değeri hem de reddedilen kısmı bakımından kararın kesin olduğu anlaşıldığından, davacının davalı … Şirketi yönünden verilen karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 341/2 ve 4 fıkraları ile 352/1-c bendleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Davacı şirket adına yetkilisi … tarafından sunulan 11/08/2020 havale tarihli dilekçe ile davalılardan … Tic Ltd. Şti hakkındaki davadan ve istinaftan feragat edildiği beyan edilmiştir. Bu feragat beyanının istinaf aşamasında ileri sürüldüğü tespit edilmiştir. Davacının davalı … Şirketi’ne karşı açtığı davadan ve istinaf başvurusundan 11/08/2020 havale tarihli dilekçe ile feragat ettiği anlaşılmış olup, davacı yanın karar verildikten sonra, istinaf incelemesi aşamasında davadan feragat etmiş olması nedeniyle, bu davalı hakkındaki ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 310/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve feragat nedeniyle davanın reddine, davacının istinaf kanun yolundan da feragat etmiş olması nedeniyle istinaf başvurusunun da feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Mahkemece celbedilen Bakırköy 36 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/854 esas, 2018/120 karar sayılı dosyası kapsamından, davacı şirket yetkili …’in eski çalışanı sanık … hakkında yaptığı şikayet sonucu başlatılan soruşturma ve yapılan yargılama sonucunda; sanığın, davacı şirket kredi kartı bilgilerini kullanarak birden fazla kez alışveriş yapmak suretiyle TCK 245/1 deki suçu işlediği gerekçesi ile mahkumiyetine karar verildiği, UYAP sisteminden yapılan inceleme sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi’nin 2018/1384 Esas 2019/1462 Karar sayılı, 06/05/2019 tarihli ilamı ile, sanık tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, mahkumiyet hükümünün kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu dosyada katılan sıfatıyla dinlenen davacı şirket yetkilisi …’in “Sanığı ben bir haftalığına denemek için işe almıştım, ben kendisine ağabeyime kredi kartını götürmesi için bir defa güvenerek vermiştim, o da kart bilgilerini oradan kopyalamış olacak, kendisinin benim kartımı alışverişte kullandığını tespit ettik, kendisi karakolda polis memurlarına da bunu dile getirdi, ayrıca bu hususta mahkemenize yazılı beyan içeren dilekçe verdi, mağdurum, zararım karşılanmamıştır, 150.000-TL civarında zararım vardır,” şeklinde ifade verdiği tespit edilmiştir. Yine anılan dosyada sanığın suçunu ikrar ettiği, davacı şirket yetkilisi tarafından kendisine teslim edilen kart bilgilerinin alarak, rıza hilafına alışveriş yaptığını beyan ettiği görülmüştür. Davacının davalı banka hakkındaki davanın reddine yönelik istinaf sebepleri bakımından yapılan değerlendirmede; davacı ile davalı banka arasındaki ilişki bankacılık hizmetleri sözleşmesi ile kredi kartı üyelik sözleşmelerine dayanmaktadır. Dava konusu harcama işlemleri, davalı banka haricindeki davalı şirketler ile üye işyeri ilişkisi içerisinde bulundukları dava dışı bankalarca sağlanan sanal pos(mail order) hizmeti kullanılarak yapılmıştır. Davacının eski çalışanının, kendisine verilen kredi kartına ilişkin bilgileri, davacının rızası hilafına davalı şirketlerden harcama yapmak üzere kullandığı, ceza dosyası kapsamı ile sabittir. 5464 Sayılı Kanunun 15/1 maddesi uyarınca; kart kullanımından doğan sorumluluk, sözleşme imzalandığı ve kartın zilyetliğine geçtiği veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren, kart hamiline aittir. Aynı Kanunun 16/1 fıkrası uyarınca; kart hamili, kendisine tevdi edilen kartı ve kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde korumak ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri almak, kartın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde kart çıkaran kuruluşu derhal haberdar etmek zorundadır. 5464 Sayılı Kanunun 17/2 maddesi uyarınca; üye işyerleri, mal ve hizmet bedeli karşılığını banka kartı veya kredi kartı ile ödemek isteyen kişilerin imza gerektiren işlemlerde imza kontrolünü yapmak, kartın tahrifata uğrayıp uğramadığını kontrol etmek ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlarca kendilerine ulaştırılan bilgiler çerçevesinde kartın geçerliliğini tespit etmekle yükümlü olup, gerekli durumlarda kart üzerinde yer alan bilgilerle kimlik belgesi üzerinde yer alan bilgileri karşılaştırmak üzere geçerli bir kimlik belgesi ibrazını talep etmek ve harcama belgesi üzerindeki bilgilerle kredi kartı üzerindeki bilgileri karşılaştırarak kontrol etmekle yükümlüdür. Bu kontrollerin yapılmamasından doğan zararlardan üye işyerleri sorumludur. Bu düzenleme çerçevesinde; ödemenin kartla yapılmak istenmesi halinde, kart ile ödeme yapmak isteyen kişinin kredi kartını kullanma yetkisi bulunup bulunmadığı kontrol etme, imza ve kimlik kontrolü yapma, harcama belgesi ile kart üzerindeki bilgileri karşılatırma yükümlülüğü kart ile ödeme alan üye iş yerine aittir. 5464 Sayılı Kanunun 8/3 fıkrası uyarınca; kart çıkaran kuruluşlar, kartların düzenli ve güvenli kullanımı ile bildirim, talep, şikâyet ve itirazlara ilişkin gerekli tedbirleri almaya yönelik sistemi kurmak ve kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür. Kredi kartı sahiplerinin kendi kartları ile yapılan işlemlere itiraz etme hakları mevcut olup, bu itiraz kart sahibi banka tarafından üye iş yeri bankasına iletilir. Üye iş yeri bankası ise ilgili iş yerinden itiraz edilen işlem ile ilgili belgeleri talep eder. Belgelerin yetersiz olması durumunda söz konusu işlem tutarı iş yeri bankası tarafından ilgili iş yerinden tahsil edilerek kart kuruluşu bankaya aktarılır ve bu işleme ters ibraz/chargeback denilir. Kartlı ödeme sistemleri kuran kuruluşların (visa, master, amex gibi) uluslararası alanda kabul edilen kuralları ve ülkemizde de bu kurallara paralel olarak Bankalar Arası Kredi Kartları Merkezi tarafından yayınlanan uygulamaya yönelik açıklamalarda harcamanın kendisine ait olmadığı iddiası ile yapılan itirazlarda itiraz süresi, işlemin kredi kartına yansıma tarihinden itibaren 120 gün ile sınırlandırılmıştır. (bkz. Bankalar Arası Kart Merkezi Kartlı Ödeme Sistemleri Kuralları, https://bkm.com.tr/faydali-bilgiler/uye-isyeri-kilavuzu/) Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı bankanın üye işyeri bankası veya üye işyeri olmayıp, kart kuruluşu olduğu, davacının kredi kartından mail order ile yapılan harcamalarda, kart hamili ile harcama yapanın aynı kişi veya kurum olup olmadığını, harcamanın kart hamilinin rızası dahilinde yapılıp yapılmadığını kontrol yükümlülüğünün ise üye işyerinde olduğu anlaşılmaktadır. Üye işyeri tarafından kendi bankasının sanal pos/mail order sistemi üzerinden yaptığı tahsilat, üye işyeri bankasınca kart kuruluşu bankaya iletildiğinde, kart kuruluşu banka tarafından kredi kartı hesabından talep edilen tutar çekilir. Kart kuruluşu davalı bankanın bu aşamada harcamayı yapanın kart hamili olup olmadığını kontrol yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davalı bankanın yükümlülüğü, kendi müşterisi kart hamili davacı tarafından yapılan harcama itirazını değerlendirerek, 5464 Sayılı Kanunun 8/3 fıkrası uyarınca yukarıda özetlenen ters ibraz sürecini işletmektir. Bu yükümlülüğün yerine getirildiği anlaşılmıştır. Öte yandan; mahkemece alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere; şirket kredi kartından yapılan harcamaların 1.000,00-TL ile 14.625,00-TL arasında değişen tutarlarda, 2014 yılı Temmuz ve Aralık ayı arasındaki dönemde, muhtelif tarihlerde ve çok sayıda(otuz bir adet) oldukları, bu tutarların yansıtıldığı hesap ekstrelerine davacı tarafından 30/12/2014 tarihinden önce hiç önce itiraz edilmediği gibi, ekstre borçlarının ödendiği, şu halde kart kuruluşu olan davalı bankaca işlemlerin olağan olarak değerlendirilmesinde ve şüpheli görülmemesinde de bankacılık uygulamaları bakımından sözleşmeye aykırılık olmadığı anlaşılmıştır. İzah edilen gerekçelerle mahkemece davalı banka yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin, hakkındaki dava reddedilen davalı banka lehine fazla vekalet ücretine hükmedildiği yönündeki istinaf sebebine gelindiğinde; istinaf dilekçesinde dava değerinin 19.700,00-TL olduğu ileri sürülmüş ise de; dava dilekçesinden davacının davalı banka aleyhine 81.041,70-TL’nin tahsili istemi ile dava ikame ettiği anlaşılmış olup, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrasına göre reddedilen tutar üzerinden hesaplanan nispi vekalet ücretinin 9.233,34-TL olduğu, ilk derece mahkemesince de bu tutara hükmedildiği, mahkeme kararında isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin; davalı banka dışındaki şirketlere yönelik kurulan hükümlerde %50 hakkaniyet indirimi yapılmasının hatalı olduğuna yönelik istinaf sebebi yönünden yapılan değerlendirmede; davacı şirket yetkilisi tarafından şirket kredi kartının dava dışı çalışanı …’e tevdii edildiği, çalışan tarafından kart bilgilerinin alınarak davacı rızası dışında dava konusu konusu harcamaların yapıldığı ceza davası kapsamından anlaşılmıştır. 5465 Sayılı Kanunun 16/1 fıkrası uyarınca, kredi kartını, kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde koruma ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının, davalı şirketlere yönelik talebi esasen haksız fiile dayalı tazminat istemine ilişkin olup, TBK’nun 52/1 fıkrası uyarınca %50 oranında müterafik kusuru bulunduğuna dair mahkeme tespitinde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin aleyhine hüküm kurulan davalı şirketler yönünden davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine dair istinaf sebebine gelindiğinde; dava dilekçesinde, tüm davalılar yönünden vekalet ücreti talep edildiği, mahkemece aleyhine hüküm kurulan davalı şirketler yönünden, her biri için kabul edilen tutar üzerinden, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu yönde hüküm kurulmaması hatalı olmuş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Ne varki bu yanılgı yeniden yargılama yapılmasını gerektirecek mahiyette olmayıp, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi çerçevesinde dairemizce karar verilebilecek nitelikte bulunmaktadır. Davacı vekilinin aleyhine hüküm kurulan davalı şirketler yönünden ticari faize hükmedilmemesine dair istinaf sebebine gelindiğinde; davacının dava dilekçesi ile faiz talep etmekle birlikte, talep ettiği faizin türünü belirtmediği, açıkça ticari faiz de talep etmediği, şu halde mahkemece hükmedilen tazminat tutarlarına yasal faiz işletilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun, haklarında açılan dava kısmen kabul edilen davalı şirketler aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasına yönelik istinaf sebebi yönünden kısmen kabulüne, diğer istinaf sebepleri yerinde bulunmadığından reddine, davalı …Kozmetik Şirketi hakkında ilk derece mahkemesince verilen karar 6100 Sayılı HMK’nun 341/2 ve 4 uyarınca kesin nitelikte olduğundan, bu davalıya yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine, istinaf aşamasında hakkındaki dava ve istinaf başvurusundan feragat edilen davalı şirket yönünden ve kabul edilen vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu yönünden kararın 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 fıkrası uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A)-Davacının; davalı … Ltd. Şti. Hakkında verilen miktar itibariyle kesin nitelikteki karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 341/2,4 fıkraları ile 352/1-c bendi uyarınca USULDEN REDDİNE, B)- Davacının davalı … Elk. Kır. San ve Tic Ltd. Şti hakkında verilen karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 349/2. maddesi uyarınca FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, C)- Davacının ilk derece mahkemesine karşı yaptığı istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2019 tarihli 2015/766 Esas – 2019/188 Karar Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; Davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİ ile; 1-Davalı …’ye karşı açılan davanın esastan REDDİNE, 2-Davalı … Ltd. Şti.’ne karşı açılan davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 3- Davalı … Tic Ltd. Şti’ne karşı açılan davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 4- Davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’ye karşı açılan davanın kısmen kabulü ile 5.345,00-TL’ nin 30/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, 5- Davalı … Ticaret Ltd. Şti’ne karşı açılan davanın kısmen kabulü ile 1.500,00-TL’ nin 15/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, 6- Davalı …-…’e karşı açılan davanın kısmen kabulü ile 2.747,05 TL’ nin 05/08/2014 tarihinden itibaren, 3.250,00 TL’ nin 06/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine;
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 7-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 877,24-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.383,99-TL harçtan mahsubu ile bakiye 506,75-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından peşin yatırılan 877,24-TL harcın; 365,11-TL’sinin davalı … Ltd. Şti’den, 102,47-TL’sinin davalı … Ticaret Ltd. Şti’den, 409,66-TL’sinin davalı …-…’den tahsili ile davacıya verilmesine, 9- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1,2 fıkraları uyarınca hesap olunan 5.345,00-TL nispi vekalet ücretinin davalı … Tic. Ltd. Şti’den tahsili ile davacıya verilmesine, 10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1,2 fıkraları uyarınca hesap olunan 1.500,00-TL nispi vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti’den tahsili ile davacıya verilmesine, 11-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım üzerinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1,2 fıkraları uyarınca hesap olunan 5.997,05-TL nispi vekalet ücretinin davalı …-…’den tahsili ile davacıya verilmesine, 12- Davalı … Tic Ltd. Şti kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve hakkındaki dava feragat nedeniyle reddedildiğinden, dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrası uyarınca reddolunan tutar üzerinden hesap edilen 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine 13-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrası uyarınca reddolunan tutar üzerinden hesap edilen 12.996,67-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine 14- Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL başvuru harcı, 1.600,00-TL bilirkişi ücreti, 570,00-TL posta ve tebligat masrafı toplamı 2.197,70-TL yargılama giderinin, kabul red oranına göre; 366,28-TL’ sinin davalı … Ltd. Şti.’ den, 366,28-TL’ sinin Davalı … Ticaret Ltd. Şti’den, 366,28-TL’sinin Davalı … – …’ ten tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 15-Davalı … Tic. Ltd. Şti., tarafından yapılan 50,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre; 25,00-TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, 16- Davalı … … San ve Tic Ltd. Şti’ tarafından yapılan 56,00-TL yargılama giderinin, bu davalı hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğinden davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 17- Davalı … Ltd. Şti’ tarafıdnan yapılan 87,50-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre; 43,75-TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, 18- Diğer davalılarca yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 19- Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
İSTİNAF YARGILAMASI YÖNÜNDEN; 20-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 21- Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 22-Davacı tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 23-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 24-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 25-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.