Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1148 E. 2020/1050 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1148 Esas
KARAR NO : 2020/1050 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
AHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/981 Esas – 2019/777 Karar
TARİH: 09/07/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2017/1011 E ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2017/997 E ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda dava dilekçesi ile, Müvekkili şirketin davalıya 2008 yılından bu yana ağaçtan yapılma tahta palet tedarik ettiğini, teslim edilen paletlerin ücreti otuzuncu günün sonunda derhal banka havalesi ile müvekkili şirketin hesabına ödendiğini, davalının bu defa kendisinden beklenen ödemeleri yapmadığını, mükerrer kantar fişi üretilmiş olduğunu, aynı parti ürün iki ayrı kere teslim alınmış gibi gösterilmiş olduğunu iddia ederek ödemeleri yapmadığını, iş karşılığı olan ödemelerin yapılmaması üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünde ayrı ayrı takip başlatıldığını, davalı borçlunun soyut iddialar ile haksız ve kötüniyetle takibe itiraz ettiğinden takiplerin durduğunu, müvekkilinin mevzuata ve ticari teamüllere uygun hareket etmişse de, henüz gerçek anlamda öğrenemedikleri teamül dışı davranışla müvekkil şirketten hem mal alımının durdurulduğunu, hem de alınan ürünlerin ödemelerinin yapılmadığını, haksız ve mesnetsiz yere takibe itiraz edildiğini, müvekkilinin bu durumda ticari işlerinin alt üst olduğunu, hammadde ödemeleri, banka ödemeleri ve işçilik ödemelerinin sekteye uğradığını, davaya konu somut olay değerlendirildiğinde alacak davalı defterlerine kayıtlı olup miktarı belli olduğundan likit olduğunu, davanın kabulü ile asıl ve birleşen davalarda İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün… Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan 15.12.2009 tarihli “Tahta Palet Alım Sözleşmesi” gereği anlaşmazlık halinde İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, takibinde bu nedenle geçersiz olduğunu, bu nedenle dosyanın İstanbul Adliyesi Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davacının müvekkili aleyhine cari hesap ekstresine konu birden çok faturaları ayrı ayrı icra takibi başlattığını, icra takiplerinin tamamına itiraz ederek takibin durdurulduğunu, davacının icra takipleri için İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2017/981 Esas, İstanbul Asliye 8. Ticaret Mahkemesi’nin 2017/997 Esas, İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1011 Esas sayılı dosyaları ile itirazın iptali davası açtığını, taraf ve konuların aynı olması nedeni ile hem usul ekonomisi yönünden hem de hukuki bir karmaşaya mahal vermemek için tek bir mahkemede birleştirilmesini talep ettiklerini, davacı şirket, müvekkil şirketin ihtiyaç duyduğu paletleri sipariş üzerine imal ederek şirketin fabrika işyerine sevk ettiğini, müvekkil şirket tarafından yapılan denetimler sırasında, palet tedarikçisi olan …Ltd. Şti.’nden satın alınan paletleri taşıyan kamyonların fabrika sahası içine kabulü yapılırken, mükerrer kantar fişi üretilerek aynı parti örün iki ayrı kere teslim alınmış gibi gösterilmiş ve bu sebeple şirketin, … Ltd. Şti.’ne onbinlerce lira mükerrer ödeme yapmak zorunda kalındığının tespit edildiğini, bu durum, müvekkil şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, tahta paletlerin tesise kabul süreci esnasında bir takım usulsüzlükler meydana geldiği tespit edildiğini, fiziki olarak gelmeyen paletlerin, stok kayıtlarına girdiğini, müvekkili şirkete faturalandırıldığı ve mükerrer ödemeler tahsil edilerek, müvekkilinin maddi zarara uğratıldığını, yapılan tespitler neticesinde usulsüz işlemlerin fabrikada çalışan … tarafından yapıldığını, bu işlemlerden menfaat sağlayanın davacı taraf olduğunu, davacının icra inkar tazminatlarının da yerinde olmadığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı icra takibinin iptaline, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde yetkisizlik kararı verilerek, yargılama dosyasının, taraflar arasında tanzim edilen sözleşme gereğince münhasır yetkili kılınan İstanbul Çağlayan Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, davacı tarafından ikame edilen itirazın iptali davalarının ayrı ayrı reddine, davacı tarafından, müvekkil şirket aleyhine haksız icra takibi ikame edildiğinden, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 09/07/2019 tarih 2017/981 Esas – 2019/777 Karar sayılı kararında;”Davalı vekilinin asıl dava ve birleşen davalarda süresi içerisinde yetki itirazında bulunarak taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu beyan etmiştir.Taraflar arasında akdedilen 15/12/2009 tarihli Tahta Palet Alım sözleşmesinin 5.5. Maddesi: “Taraflar işbu sözleşme hükümlerine hüsnüniyetle riayet edecekler ve anlaşmazlık halinde İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemeleri yetkili olacaktır” hükmünü içermektedir. Sözleşme HUMK döneminde yapılmış ancak asıl dava ve birleşen davalar HMK döneminde açılmıştır. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 22. maddesi; ” Mahkemenin salahiyeti intizamı amme esasına binaen tayin edilmemiş olan hallerde iki taraf bir veya mütaaddit muayyen hususa mütaallik ihtilaflarının salahiyettar olmıyan mahal mahkemesinde görülmesini tahriren mukavele edebilirler. Bu halde işbu mahal mahkemesi o davaya bakmaktan imtina edemez. ” hükmünü içermektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise ; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”düzenlemesini haizdir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Zaman bakımından uygulanma” başlıklı 448. maddesi ise; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” şeklindeki ifadesi ile usul hükümlerinin derhal uygulanacağına vurgu yapmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme HMK’nın 17. maddesi gereği münhasır yetki sözleşmesi niteliğinde olup, HMK’da düzenlenen derhal uygulama ilkesi gereği İstanbul Mahkemeleri yetkilidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/13-104 E. 2016/15 K. Sayılı ilamı :” Somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki 15.01.2009 tarihli sağlık hizmetleri sözleşmesinin 8. maddesinde sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda Ankara mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. maddesinde tacirler veya kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında sözleşme ile mahkemeleri yetkili kılabilecekleri aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirtilen mahkemede açılacağı, aynı Kanun’un 448. maddesi gereğince kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtildiğinden Yerel Mahkemece bir tarafın kamu tüzel kişisi diğer tarafın tacir olduğu, sözleşme ile yetkili mahkeme olarak Ankara mahkemelerini yetkili kıldıkları, genel yetkili mahkemeyi kararlaştırmadıkları gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır.” hükmüne sahip olup benzer mahiyettedir. Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/2389 E. 2018/6111 K. Sayılı ilamı : ” Taraflar tacir olup HMK’nin 17. maddesi kapsamında yetki sözleşmesi düzenleyebilir. HMK’nin 17. maddesinde düzenlenen yetki münhasır yetki niteliğindedir. Aynı Kanun’un 448. maddesi uyarınca bu Kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır. Mahkemece sözleşme tarihinde münhasır yetki sözleşmesi ile ilgili düzenlemenin yürürlükte olmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiş ise de Dairemizin istikrar bulmuş kararlarında sözleşme tarihinin değil dava tarihinin esas alınması gerektiği anlaşılmakla mahkemenin yetkili olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilip yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. ” hükmünü haizdir.Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen yetki sözleşmesi kapsamında davalı tarafın usulüne uygun olan yetki itirazı değerlendirilmiş olup, HMK’nın 17 ve 448.maddesi uyarınca 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davalarda HUMK döneminde akdedilen sözleşmelerde derhal uygulama ilkesi gereği yetki sözleşmelerinin münhasır yetki düzenlemesi olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmış, İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olması nedeniyle asıl dava ve birleşen davalar yönünden Mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın talep halinde yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi…”gerekçesi ile, A- Asıl ve birleşen davalar yönündenMahkemenin YETKİSİZLİĞİ sebebiyle davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-902 E. – 2019/973 K. Sayılı kararında değinildiği üzere itirazın iptali davasının görme yetkisinin takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olduğunu, Davalı/borçlu şirketin icra dairesinin yetkisine dair yapmış olduğu her hangi bir itirazı olmadığını, Davalı tarafın borca itiraz ederken icra dairesinin yetkisine itiraz etmediğini, Davalının İstanbul Anadolu İcra Müdürlüklerinin yetkisini kabul ettiğini, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2014/25251 Esas 2014/31282 Karar Sayılı Kararı) Davalı borçlunun mahkemenin yetkisine yaptığı itiraz sonucu verilen yetkisizlik kararı üzerine dosyanın yetkili yere gönderilmesi durumunda mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından başlatılan bir icra takibi bulunmadığından davanın reddine karar verileceğini, bu durumun haksız bir şekilde müvekkili şirketin mağduriyetine sebep olacağını, Müvekkili şirketin, davalı şirketten alacağını alamadığı gibi karşı tarafın kötü niyetli hareket etmesinden kaynaklı olarak birde yargılama giderlerine hükmedilecek olduğunu, .İleri sürerek yerel mahkeme kararının bozulmasını ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için yapılan takiplere itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, taraflar arasındaki mal tedarik sözleşmesi gereğince davalıya mal satıldığını, fatura bedellerinin ödenmediğini, fatura bedellerinin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı süresinde yetki itirazında bulunmuş, mahkemece yetkisizlik kararı verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında 15/12/2009 tarihli tahta palet alım sözleşmesi imzalandığı ihtilaf konusu değildir. Davaya konu takip dayanağı faturalar bu sözleşmeye istinaden düzenlenmiştir.Sözleşmenin 5.5 maddesinde iş bu sözleşmeden kaynaklanacak anlaşmazlıkların hallinde İstanbul İcra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğu düzenlenmiştir.Taraflar tacir olup HMK 17. Maddesine göre aralarında yetki sözleşmesi yapabileceklerdir. Aynı maddeye göre aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşme ile kararlaştırılan mahkemede açılabilir.Davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine itiraz etmemesi mahkemenin yetkisinin de kabul edildiği sonucunu doğurmaz. İcra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen davalının, süresi içinde usulüne uygun olarak mahkemenin yetkisine itiraz etmesi geçerlidir.Davalı da süresinde verdiği cevap dilekçesi ile mahkemenin yetkisine itiraz etmiştir.Takip dayanağı sözleşmeye göre ilk derece mahkemesi yetkili olmadığından davacının istinaf sebepleri yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 418,50.TL (148,60.TL+148,60.TL+121,30) istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken (54,40.TL*3=) 163,20.TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 153,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’ nin istinaf edenlerden tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/09/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.