Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1145 E. 2022/1797 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1145 Esas
KARAR NO: 2022/1797 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/551 Esas – 2020/132 Karar
TARİH: 12/02/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı şirket temsilcisi dava dilekçesi ile, davacı asil adına faaliyet gösteren … San. Tic. Ltd. Şti’nin faal olduğu sırada davalı bankadan farklı tarihlerde ticari veya tüketici kredisi kullandığını, bu kredilere uygulanan faiz oranlarının ve yapılan masraf kesintilerinin o dönemlerde takip edilemediğini, başka bankalardan da krediler kullanıldığını, ödemede yaşanan sıkıntılar üzerine tüm kredilerin araştırıldığını, Bankalar Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından alınan kararla faiz oranları belirlenmesine rağmen, davalı bankanın ve başka bankaların bir araya gelerek yasal olmayan faiz oranları belirlediklerini ve haksız faiz uyguladıklarını, ayrıca haksız masraf kesintisi yaptıklarını belirterek, kullanılan kredilerle ilgili davalı banka tarafından uygulanan ve yasal olmayan faiz oranı üzerinden ödenen fazla tutarın ve kredi ile ilgili dosya masraflarının tarafına ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davacı Şirket temsilcisi 03/07/2017 teslim tarihli açıklama dilekçesi ile; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00-TL alacağın tahsilinin talep edildiğini beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının dava ehliyeti bulunup bulunmadığının belirli olmadığını, bu hususta dava ikame edilirken hiçbir belge sunulmadığını, öte yandan davacı görünen şirketin artık faal olmadığının dava dilekçesinde beyan edildiğini, daha sonradan dosyaya sunulan bir kısım belgelerin güncel olmaması bir kısım belgelerin de davacı şirketten farklı bir şirkete ait olması nedenleriyle kabul edilemeyeceğini, bu sebeplerle davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, TBK’ nın 72. maddesi davacının iadesini talep ettiği tutarların ödeme tarihleri nazara alındığında huzurda görülen davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılmış olması nedeni ile davanın zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini tacir olan davacı ile müvekkili Banka arasında akdedilen ticari nitelikli kredi sözleşmelerinin 6098 sayılı Kanun’ un yürürlüğe girmesinden önce, sözleşme serbesti kapsamında tarafların özgür iradeleri ile imzalandığını, davacı tarafın iadesini talep ettiği komisyonların akdedilen sözleşmelere istinaden ve tamamen yasal mevzuata uygun olarak kendisinden tahsil edildiğini, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında bulunan davacının kendi iradesi ile akdetmiş olduğu sözleşmeler kapsamında müvekkilden kullanmış olduğu kredilerin şartlarını ve doğacak masrafları bilebilecek durumda olduğunu, bu hususun dava dilekçesinde sürekli olarak ticari kredi kullandığı yönündeki beyanı ile de sabit olduğunu davacının kredi ödeme performansının açık ve tartışmasız şekilde istikrarsız olduğunu, müvekkile kullanmış olduğu krediler nedeniyle yapılandırma taleplerinde bulunduğunu, açıklanan nedenlerle; davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/02/2020 tarih 2017/551 Esas 2020/312 Karar sayılı kararında;” davacı ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi kapsamında kredilerin kullanıldığı, kredilerin yeniden yapılandırıldığı, söz konusu yeniden yapılandırma esnasında uygulanan faizinin ödeme planı ile belirtilen faiz oranları ile aynı olduğu, davacı tarafından iddia edildiği şekilde yüksek oranda faizin uygulanmadığı, davacının faiz oranlarına ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıtta bulunmadığı, davalı banka tarafından kredi kullandırımı esnasında yapılan kesintilerin makul ve bankacılık mevzuatına uygun olduğu anlaşılmış, 2015 yılında kullandırılan kredinin ise yeni bir kredi ilişkisi olmadığı, eski tarihli kredinin yeniden yapılandırması niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacının davalı bankaya olan borcunun doğumunun şirketin tasfiyesi öncesinde gerçekleştiği hususları göz önüne alındığında, davacının davalı bankadan talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı…”gerekçesi ile, davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı şirket yetkilisi … istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, kararın bozulması gerektiğini, yerel mahkemede verdiği ifade ve savunmalarını tekrar ettiğini, Davalı bankanın ödemesini yaptığı borç tablolarını ikinci defa yüksek rotasyona tabi tutularak yapılandırma adı altında ikinci defa para tahsil ettiğini, icra takibi başlattığını, taşınmazını satışa çıkardıklarını, fazla ödenen alacakların yasal faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak tarafına ödenmesini yerel mahkemeden talep ettiğini ancak taleplerin kabul görmediğini, Davalı bankadan her kredi çekildiğinde kredi miktarı kadar açık senet aldıklarını, kredi bittikten sonra iade edeceklerini bildirdiklerini ancak senetleri iade etmediğini, taşınmazları üzerine bu teminat senetlerini kullanarak ipoteği kaldırmadıklarını, teminat senetlerinin iadesini yerel mahkemeden talep ettiğini ancak sonuç alamadığını, K.9.80 tablosunu imzalanan boş kağıtlarla doldurduklarını, şirket kapandıktan sonra 2015 yılında yapılandırma ismi altında tahsil ettiklerini, farkında olmadan K.9.80 tablosuna 06/03/2015 tarihinde 120.232,95.TL borca yapılandırma yapıldığını, kendisinin de 06/04/2015 tarihinden 06/09/2017 tarihine kadar aylık taksitlerini ödediklerini, borcun yarısından fazlasını ödeyince olayı fark ettiğini, K.9.80 ibareli sözleşme yapılmadığını anladığını ve anılan parayı çektiğini, banka yetkililerinin 2015 yılından 2020 yılına kadar boş kağıda atılan imzalar ile sahte yollarla borçlandırıldığını, Ayrıca Banka Genel Müdürlüğünde şirketine ve şahsına ait olan 2013-2014-2015 tarihli Hesap dökümanlarını çıkarttığını, borcunun bulunması durumunda hesap dokümanlarında çıkacağını ve paranın hesabına geçeceğini belirttiğini, şirketinin tüm faaliyetlerinin 2014 yılında sonlandırıldığını,120.000.TL kalan borcu 25/07/2014 tarihinde 3 taksite böldüğünü ve K9.61-K9.62-K9.63 ödeme tablosu düzenlendiğini, her üç tabloyu tamamen ödediğini, K.9.61 tablosuna ait 05.10.2017 tarihli borcu yoktur belgesinin, K9.62 tablosuna ait 12.10.2017 tarihli borcu yoktur belgesi ve K.9 63 tablosunun 20.10.2017 borcu yoktur belgesi ile kredi hesabının kapatıldığını, borcu yoktur belgelerinin davalı bankadan tarafına verildiğini, davalı bankadan resmi yazı alındığı halde görmezden gelinerek borcu yoktur belgesini görmeyip K.9.62 tablosundan borcun kaynaklandığı K.9.80 tablosunun buna dayalı olarak düzenlendiği şeklinde bilirkişi tarafından belirtildiğini, bilirkişi raporunun yanlı ve tutarsız olarak düzenlendiğini, Bilirkişi olarak atanan kişinin aynı bankanın emekli banka müdürü olduğunu bu nedenle başka bir hukukçu bilirkişi atanması talep ettiğini ancak yerel mahkemece bu hususun kabul edilmediğini, Bankanın tarafına verdiği kredileri 0.80 faiz ile verdiğini ancak 2.20 oranında yüksek faiz uygulandığını ve yüksek faiz alındığını, Yerel mahkemenin borcu yoktur belgelerini dikkate almayarak davanın reddine karar verdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı bankadan kullanılan kredilerden fazla tahsil edildiği iddia edilen faiz tutarı ile dosya masrafı ve komisyon kesintilerinin tahsiline yönelik alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf dilekçesi davacı şirket yetkilisi … tarafından ibraz edilmiş olup, …’ın yargılamayı bizzat takip ettiği ve içeriğinden de anlaşılacağı üzere istinaf dilekçesini şirketi temsilen verdiği, dolayısıyla dilekçede şirketin ismini belirtmemesinin maddi hata olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Uyuşmazlık; davacı şirketin davalı bankadan kullandığı bir kısmı yapılandırma kredisi olan kredilerden yüksek akdi faiz oranı uygulanarak haksız faiz tahsilatı yapılıp yapılmadığı, yine bu kredilerden masraf ve komisyon adı altında fazla kesinti yapılıp yapılmadığı, davacının davalıdan alacağının varlığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece tarafları gösterdiği deliller toplanmış, davacı şirket ile davalı banka arasındaki tüm genel kredi sözleşmeleri, bu genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredilere ve yapılandırma kredilerine ilişkin ödeme planları, davacı tarafından sunulan ödeme ve kredi kapama dekontları dosya arasına alınmış, davacı banka ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak 01/03/2019 teslim tarihli kök ve 06/12/2019 teslim tarihli ek bilirkişi raporları alınmıştır. Davacının ilk iddiası, davalı bankanın davacıya kullandırdığı kredilere haksız ve yüksek akdi faiz uyguladığı, yapılandırma kredilerinde de iradesine aykırı şekilde anlaşılan akdi faiz oranından yüksek faiz uygulandığı yönünde olup, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmelerine istinaden davacıya kullandırılan kredilere ve davacının talimatı üzerine kullandırılan yapılandırma kredilerine ilişkin davacı imzasını taşıyan ödeme planları dosyaya sunulmuştur. TTK m. 8/f.I’de, ticari işlerde tarafların faiz oranını serbestçe belirleyebileceği düzenlenmiş olup, somut olayda her iki taraf da tacirdir. Davacının akdi faiz oranlarının ödenme planlarında belirtilen oranlarda olmadığı, anlaşılan faiz oranının daha düşük olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi zorunludur. Dosyaya bu yönde delil sunulmamıştır. Davacının haksız faiz tahsil edildiği yönündeki istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Davacı; K.9.61 tablosuna ait 05.10.2017 tarihli borcu yoktur belgesinin, K9.62 tablosuna ait 12.10.2017 tarihli borcu yoktur belgesinin ve K.9 63 tablosuna 20.10.2017 tarihli borcu yoktur belgesi ile kredi hesabı kapatılmasına rağmen, K.9.62 tablosundan kaynaklanan K.9.80 tablosuna dayalı olarak düzenlendiği ve halen davalı banka borçlu bulunulduğu yönündeki bilirkişi tespitinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de; davanın konusunu davacının davalıdan kullandığı kredilerin ödeme nedeniyle son bulduğu ve davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespiti talebi oluşturmayıp, davanın konusu davacı bankanın yüksek akdi faiz uygulayarak davacıdan faiz tahsilatı ve haksız masraf ve komisyon kesintisi yapıp yapmadığı, bunlardan ötürü davalının davacıdan iade alacağının bulunup bulunmadığıdır. Davacı davasını ıslah etmiş de değildir. Açıklanan nedenlerle, davanın ve istinaf yargılamasının konusunu oluşturmayan davacının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacının ikinci iddiası banka tarafından kullandırılan kredilerden haksız masraf ve komisyon kesintisi yapıldığı yönündedir. Bankalarca masraf ve komisyon adı altında yapılan tahsilatların yasal dayanağı kredilerin kullandırıldığı tarihte yürürlükte bulunan 09/12/2006 tarihli RG’de TCMB tarafından yayınlanan 2006/1 sayılı Tebliğ hükümleridir. Tebliğin ” Kredi faiz oranları ve sağlanacak diğer menfaatler” başlıklı 4. maddesinde; ” Bankalarca, … üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir. ” denilmektedir. Öte yandan, bankacılık teamüllerine göre ilk kredi kullandırımında yapılması gereken istihbarat, haberleşme ve operasyonel vs. gibi işlemlerin bir maliyeti bulunduğundan müşteriden ” dosya masrafı ” adı altında bir ücret talep edilebilecektir. Bankalar tarafından alınacak olan dosya masrafı bakımından sözleşmede açıkça bir tutar ve oran bulunmadığında, anılan yasal düzenleme gereğince Merkez Bankasına bildirimde bulunulup bulunulmadığının araştırılması gerekmekle bildirim yapılmamış olması durumunda emsal banka uygulamalarının araştırılması ile alınan komisyon bedelinin emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. H D’nin 30/05/2018 tarihli 2016/11932 E., 2018/4158 K. sayılı kararı).Somut olayda; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmelerinde komisyon oranı ve masraf tutarı açıkça kararlaştırılmamış olup, bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde; davacıya kullandırılan ve yapılandırılan krediler için alınan dosya masraflarının ve komisyon kesintilerinin emsallere ve bankacılık uygulamalarına göre makul bir oranda olduğu tespit edilmiş olup, davacının bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine ilişkin hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine de aykırılık tespit edilmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.