Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1122 E. 2022/1796 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1122 Esas
KARAR NO: 2022/1796 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/589 Esas – 2020/97 Karar
TARİH: 05/02/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davacı ve davalı şirket arasında akdedilmiş olan satın alma sözleşmesi uyarınca davacı şirket davalı tarafa, ticari faaliyet alanında üretmiş olduğu malları teslim edecek, davalı tarafın da bu ürünlerin bedelini sözleşme hükümleri gereğince davacı şirkete ödeyeceğini, davalı tarafın davacının borçlusu dava dışı … Ticaret Ltd Şti’nin alacaklısı bulunduğu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile gönderilen haciz müzekkereleri doğrultusunda davacının doğmuş ve ileride doğacak alacaklarına haciz ve bloke koyulduğu iddiası ile davacıya ödenmesi gereken hak edişlerini haksız hukuka aykırı kötü niyetli olarak ödememiş olduğunu, davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını ve borçlu davalı tarafından tamamen haksız olarak takibe itiraz edilerek durdurulduğunu, yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davadışı … Ltd.Şti. Ninmüvekkili aleyhine 500bin USD bedelli senet için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü takip yaptığını, takibin kesinleşmesi üzerine … İcra tarafından … nezdinde doğmuş ve ileride doğması muhtemel alacakları için İİK 89/1 ve 78 uyarınca haciz müzekkereleri gönderildiğini, davalı tarafın haciz müzekkereleri neticesinde müvekkilin hak edişlerini bloke altına aldığını ve ödememekte ısrar ettiğini, bunun yanısıra bloke altına aldığı miktarları icra kasasına bile göndermeyerek elinde tutmaya devam ettiğini, takip konusu senedin … yetkililerince hazırlanmış sahte senet olduğunu ve bununla ilgili Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 12.İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/645 Esas sayılı dosyası ile imzaya itiraz davası görülürken davacı tarafından 10.11.2015 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına 293.752,00 TL teminat yatırıldığı, teminatın yatırılmasıyla icra takibinin geçici durmusı, dosya ile ilgili hiçbir işlem yapılamaması gerekirken, takibin durdurulduğu tarih olan 10.11.2015 tarihinden sonra bile davacının doğan her alacağına haciz ve bloke uygulamaya devam edildiğini, davalı tarafın borca itiraz dilekçesinde dosyadaki hacizlerin halen devam etmesi sebebi ile ödeme yapılmayacağını beyan ettiğini, bu durumun kabulü mümkün olmadığını, davalı taraf zaman kazanma amacıyla davacının likit olan alacağını ödememekle kötüniyetli olduğunu ve tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davacıya borcun ödenmesine, davalı aleyhine % 20’ den az olmamak üzere İnkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının müvekkili şirketten olan alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını ve takibe itirazları neticesinde işbu davayı açtığını, davacının davalı şirketin ürün tedarik ettiği firmalardan biri olup, davalı şirket nezdinde doğmuş ve ileride doğacak alacaklarının üzerine, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile davalı şirkete gönderilen 27.10.2015 tarihli birinci haciz ihbarnamesi ve aynı tarihli haciz talimatı ile haciz konulduğunu, davalı şirketin haczi uyguladığını ve 02.11.2015 tarihli cevabi yazısı ile icra dosyasına bilgi verdiğini, icra dairesinin bu güne kadar haczin fek edildiğine dair davalı şirkete herhangi bir talimat göndermediğini, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının borçlusu olan davacı … vekilinin müvekkil … A.Ş. nezdindeki alacakların haczine dair kararın kaldırılması için 24/11/2015 ve 11/03/2016 tarihlerinde icra dairesine başvuru yaptığını, her iki talebin de icra müdürlüğü tarafından ret edildiğini, bütün bu belgelerin icra dosyası içinde mevcut olduğunu, haciz işlemine aykırı olarak davalı şirketin davacıya ödeme yapmasının söz konusu olamamış olduğunu, davacı şirketin icra dairesinden yazı getirmek yerine hukuka aykırı şekilde para tahsilatı yapmak amacıyla, davalı şirketi sözlü ve yazılı yollardan baskı altına almaya çalışmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından keşide edilen Kadıköy …Noterliğinin 16.03.2016 gün ve … sayılı ihtarnamesine cevaben keşide ettiğimiz Beşiktaş …Noterliğinin 23.03.2016 gün ve … sayılı ihtarnamesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden konulan haczin kaldırılmasına dair davacı şirkete yazı gönderildiği takdirde ödeme yapılabileceğinin bildirildiğini, alacak üzerinde icra dairesinin haczi bulunduğu ve icra dairesinin emri yerine getirildiği için davalı şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, faiz talebinin haksız olduğu hususlarının cevaben ihtar edilmiş olduğunu, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/02/2020 tarih 2016/589 Esas 2020/97 Karar sayılı kararında; ” taraflar arasında dava konusu borcun olup olmadığı ile ilgili bir ihtilafın bulunmadığı, ihtilafın davalının borcunu ödememesinin yasal dayanağı olup olmadığı hususu ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında sat-öde prensibi üzerine kurulu ticari ilişki mevcuttur. Davadışı … firmasının alacaklı bulunduğu İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından davalı tarafa … Haciz ihbarnamesi 28/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı … 02/11/2015 tarihli cevabi yazıda tebliğ tarihi itibariyle 92.674TL alacağı bulunduğunu ve bloke konulduğunu belirtmiştir. Taraflar arasındaki her ticari faaliyetin ayrı bir ticari ilişki olduğunu davalı dahi mutabakat metninde kabul etmiştir. Buna karşılık bloke tarihinden sonra davacıya ödemesi gereken 275.215,52TL. yi bloke yazısını bahane etmek suretiyle ödememiş, hatta icra takibinin durdurulması kararına karşın bu tavrını devam ettirmiştir. Zira haciz ihbarnamelerinin düzenlenip gönderildiği icra takibinin 10/11/2015 tarihinde durdurulmasına karar verilmiş, bu karar 20/11/2015 tarihinde icra dairesine ulaşmış, bu tarihten sonra da davalı tarafından nezdinde doğmuş alacaklara haciz şerhi işlenmiş ve fakat bloke altına aldığı miktarları da icra dosyasına göndermemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle ve bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere; dava tarihi itibariyle 275.215,52TL yönünden davalının itirazı haksız olup itirazın iptaline, kabul edilen alacağın %20 si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin ise infaz aşamasında dikkate alınması gerektiği hüküm altına alınmıştır….”gerekçesi ile, 1-)Davacının davasının kısmen kabulüne; davalı tarafın İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın asıl alacak 275.215,52 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, 2-)Yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına, 3-)Kabul edilen alacağın %20’si olan 55.043,10TL. İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davacının, müvekkili şirketten olan alacaklarının, kendisine ödenmediği gerekçesiyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını ve bu dosyaya vaki itiraz nedeniyle, itirazın iptali için bu davayı açtığını, Davacının, müvekkili Şirketin ürün tedarik ettiği firmalarından biri olup, müvekkili Şirket nezdinde doğmuş ve ileride doğacak alacaklarının üzerine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile Müvekkil şirkete gönderilen 27.10.2015 tarihli 89/1 birinci haciz ihbarnamesi ve aynı tarihli İİK 78. Maddeye göre gönderilen haciz talimatı yazısı ile 1.558.467,17 TL haciz konulduğunu, İcra Müdürlüğünün talimatı gereğince müvekkili Şirketin haczi uyguladığını ve 02/11/2015 tarihli cevabi yazısı ile tebliğ tarihi itibarı ile tahakkuk eden 92.674 TL.sına haciz konduğunu, borçlu ile hukuki ilişkisinin devamı ve aralarındaki sözleşme koşullarına göre, herhangi bir alacak tahakkuku halinde haciz talimatının uygulanacağını icra dosyasına bildirdiğini, İcra Müdürlüğü tarafından, haczin fek edildiğine dair müvekkil şirkete herhangi bir talimat gönderilmediğinden, davacıya ödeme yapma koşullarının oluşmadığını, bir başka deyişle, 3. Şahıs konumundaki müvekkili Şirketin haciz işlemine aykırı olarak, davacıya ödeme yapmasının söz konusu olmadığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ile yapılan icra takibine bu gerekçe ile itiraz edildiğini, Davacının, müvekkili Şirket tarafından yapılan işlemin hukuka uygun olmadığı, doğmamış alacaklara haciz konamayacağı gerekçesiyle işbu itirazı iptali davasını açtığını, Müvekkilinin alacağın ödenemezliğini ileri sürmede haklı olduğunu, zira, İstanbul … İcra Müdürlüğünden, haczin kalktığına dair bir bildirim yapılmadığından ve alacaklının haczin kaldırılmasına yönelik talepleri de, anılan İcra Müdürlüğü tarafından reddedildiğinden, sözkonusu haciz halen devam ettiğinden, davacıya ödeme yapma koşullarının oluşmadığını İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının borçlusu olan davacı … Tic. Ltd. Şti. vekilinin, müvekkili … Yatırım A.Ş. nezdindeki alacakların haczine dair kararın kaldırılması için 24.11.2015 tarihinde ve 11.03.2016 tarihinde icra dairesine başvuru yaptığını, haczin kaldırılmasına dair her iki talebin de, İstanbul … İcra Müdürlüğü tarafından reddedildiğini, bütün bu hususlar ve bunlara ilişin belge ve bilgilerin icra dosyası içinde mevcut olduğunu, Müvekkili Şirket nezdinde doğmuş ve ileride doğacak alacakların haczine icra dairesi karar verdiği gibi, haczin kaldırılmasına da icra dairesinin karar vereceğini, müvekkili şirkete haczin kalktığını bildirirse ancak o takdirde ödeme yapılabileceğini, Nitekim, yargılama devam ederken, 27.10.2017 tarihinde anılan icra dosyasından haciz fek talimatı gönderilerek, davacının hesapları üzerine konan tüm haciz ve blokelerin kaldırılmasının istendiğini, bunun üzerine davacıya ödeme yapmasında hukuken bir engel kalmayan müvekkili Şirketin, 03.11.2017 tarihinde, bu tarih itibarı ile davacının hesabında tahakkuk etmiş tüm alacağını 333.313,00-TL olarak davacının hesabına ödediğini, Bu durumda, 3. şahıs konumundaki müvekkili Şirketin, söz konusu işlemlerde hukuken gereğini yerine getirdiğini, kaldı ki, bu hacizlerin fekkine dair yazı geldiğinde de gerekli işlemi yaparak hacizleri fek edip, ödemeyi yaptığını, zaten ortada fek edilecek bir haciz olmasaydı, İcra Müdürlüğünden bu şekilde bir talimat gönderilmesine gerek olmayacağını, Müvekkil Şirkete hem … haciz ihbarnamesi, hem de İİK 78. Maddesine göre müstakbel alacaklar için haciz talimatı gönderildiğini, Kaldı ki, Yargıtay’ ın yerleşmiş içtihatlarına göre, müstakbel ya da doğacak alacaklar için haciz ihbarı yada haciz yazısı gönderilebilmesi için, üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığının yeterli olduğunu, hukuki münasebetin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arzeden bir alacağın bulunduğu hallerde, üçüncü kişiye haciz yazısı gönderilebileceğini, müstakbel bir alacaktan bahsedilebilmesi için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlunun belli olmasının yeterli olduğunu, alacağın miktarının belli olup olmamasının veya böyle bir alacağın doğmama ihtimalinin bulunmasının önemli olmadığını, Diğer yandan müvekkili Şirket’ e aynı gün İİK 78 gereği doğacak alacaklarla ilgili de haciz ihbarnamesi tebliğ edildiğini, yine Yargıtay’ ın yerleşmiş içtihatlarına örnek Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2015/2728 Esas ve 2015/5969 karar nolu kararının “ Somut olayda, alacaklının 14.01.2014 tarihli talebi üzerine şikayetçi şirkete gönderilen yazı, İİK’nun 78. maddesi kapsamında düzenlenmiş haciz müzekkeresi olup, borçlu şirketin şikayetçi üçüncü kişi nezdinde doğacak alacaklarının bu şekilde haczi mümkündür. Kaldı ki, şikayete konu yazının 89/1 haciz ihbarnamesi olması halinde dahi, üçüncü kişiye, doğacak alacakların haczi yönünden gönderilen haciz ihbarnamesi, haciz müzekkeresinin sonuçlarını doğurur ve bu nedenle 3. kişinin, haciz müzekkeresinin gereğini yerine getirerek daha sonra doğacak paraların icra dosyasına gönderilmesinde yasal bir engel de yoktur.” şeklinde olduğunu, Ayrıca, dosyadaki alacağın varlığı ve miktarı yönünden yapılan 2. Bilirkişi incelemesi neticesi bilirkişi … tarafından verilen raporda; davacının iddiasının takibin durdurulması sebebiyle o anki hali ile mevcut alacaklarının haczi dışında doğan alacaklarının müvekkili Şirket tarafından ödenmesi gerektiği bu kapsamda yapılan icra takibi sebebiyle itirazın iptalinin istendiğini, icra dosyası, borçlunun haczin kaldırılması talebi, durdurma ve diğer sefahatin hukuka uygun olup olmadığını tartışacak tarafın müvekkil Şirket olmadığı, yargı kararları kapsamında doğacak alacakların da haczinin kaldırılmadığı ve bu nedenle ödeme yapılamadığı, dava açıldıktan sonra bloke ve haczi fek tarihi olan 27.10.2017 den sonra ödeme yapıldığı, Mahkemeye konu takibin açılmasına müvekkil Şirketin sebebiyet vermediği, haczin fekki için davacının hukuki girişimlerinin sonuçsuz kalması kapsamında, müvekkil Şirketin icra dosyası yazısı kapsamında ödeme yapamadığı, hususlarının açıkça yer aldığını, Mahkemeye bütün bu itirazlar sunulduğu halde ve anılan bilirkişi raporuna rağmen, 03.11.2017 tarihi itibarı ile tahakkuk etmiş tüm alacak ödendiğinden, konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 05.02.2020 tarihli oturumda, davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiş olup, kararın kendi içerisinde çelişkilerle dolu olduğunu, Mahkemenin; her ticari faaliyetin ayrı bir ticari ilişki olduğunu, bloke tarihinden sonra davacıya ödemesi gereken 275.215,52-TL’nin bloke yazısı bahane edilerek ödenmediğini, hatta icra takibinin durdurulması kararına karşın bu tavrın devam ettiğini, bu tarihten sonra da davalı tarafından nezdinde doğmuş alacaklara haciz şerhi işlendiğini ve fakat bloke altına alınan miktarların da icra dosyasına gönderilmediğini belirterek, davanın kısmen kabulüne, üstelik icra inkar tazminatına karar verdiğini, Öncelikle alacağın likit olmadığını, kararda da likit olduğuna dair bir ibare bulunmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, Diğer yandan, kararın gerekçesinin de yerinde olmadığını, müvekkilinin, … Marketlerin sahibi olduğunu, davacı ile arasındaki ilişkinin bir ürün tedarik sözleşmesi olduğunu, devamlılık arzeden bir sözleşme olduğunu, davacının doğmuş ve doğacak alacakları üzerinde haciz bulunduğunu ve bu haczin kalktığına dair bir bildirim yapılmadığını, üstelik … gereği haczi kayıtlarına işleyen 3. kişinin icra dosyasından, İİK 89 gereği gerekli bildirimler yapılmadan, prosedür tamamlanmadan ve para istenmeden dosyaya para göndermesi gibi bir durumun bulunmadığını, Müvekkili Şirketin üçüncü kişi olarak tebliğ aldığı haciz ihbarnamesine göre İİK 89 gereği hukuki ve cezai olarak sorumlu durumda olduğunu, icra dosyasından haczin fekkine dair herhangi bir tebligat alınmadığını, Bu durumda davanın kısmen kabulüne ve üstelik icra inkar tazminatına karar verilmesinin, İİK gereklerine de aykırı olduğunu, müvekkili Şirketin aksine davranıp, 89/1 madde gereklerini yerine getirmediği takdirde, İcra İflas kanunun hükümlerine göre, hem borcu tazmin zorunda kalacağını, hem de cezai anlamda sorumlu olacağını, Müvekkilinin İİK 89/1 ve İİK 78 gereği hacizler nedeniyle, 3. Şahıs olarak hukuki gerekleri yerine getirdiği için mahkeme tarafından adeta cezalandırıldığını, mahkemenin bu kararının, … muhatabı olan 3. Şahısların nasıl davranacağı hususunda tereddüte düşmelerine ve panik yaşamalarına yol açacak nitelikte olduğunu, zira İcra Dairesinin kararlarına uyan 3. Şahsın, hesapta haciz bulunması nedeniyle ödeme yapamadığı alacaklısının talebi ile mahkum edecek bir nitelikte olup, her yönü ile hukuka, dosyada mevcut somut delillere, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava ticari satış ilişkisine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili; davalının tedarikçisi olduğunu, davacı aleyhine üçüncü kişi tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo takibi nedeniyle, davalıya İİK’nun 89 maddesine dayalı haciz ihbarnamesi ve İİK’nun 78 maddesine dayalı haciz müzekkeresi gönderildiğini, davalının haciz ihbarnamesine istinaden ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle mevcut alacak tutarına, ayrıca davacının davalıdan olan ve henüz doğmamış alacaklarına da haciz ve bloke koyarak ödeme yapmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün anılan takip dosyasına dayanak senetteki imzaya İstanbul 12 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/645 esas sayılı dosyası nezdinde itiraz edildiğini, icra dosyasına 10/11/2015 tarihinde icra hukuk mahkemesinin kararına istinaden dosyaya alacağın %20’si oranında teminat yatırıldığını ve takibin tedbiren durduğunu, kararın davalı şirkete 20/11/2015 tarihli müzekkere ile bildirildiğini, davalının buna rağmen bu tarihten sonra doğmuş alacaklara da haciz ve bloke uygulamaya devam ettiğini, bu nedenle bakiye cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe de itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı savunmasında; icra müdürlüğü tarafından kendilerine hem İİK’nun 89/1 maddesi kapsamında birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, hem de İİK’nun 78 maddesine dayalı doğmuş ve doğacak alacaklar üzerine haciz konulmasına yönelik genel haciz müzekkeresi gönderildiğini, birinci haciz ihbarnamesine istinaden, tebliğ tarihi itibariyle davacının kendilerinde bulunan 92.674,00-TL alacağına haciz konulduğunu, İİK’nun 78 maddesine dayalı genel haciz müzekkeresine istinaden de doğacak alacaklar üzerine haciz konulduğunu, haciz kaldırma yazısı bulunmadığı için davacıya ödeme yapılmadığını, üzerine haciz konulan alacakların icra dairesine ödenmesi için icra dairesinin bir talebi bulunmadığından hacizli alacakların İstanbul … İcra Dairesi’ne de gönderilmediğini, iş bu dava konusu takip tarihi itibariyle halen hacizlerin devam ettiğini, ancak yargılama sırasında icra dairesinden gelen 27/10/2017 tarihli haciz kaldırma yazısına istinaden hacizlerin kaldırıldığını ve davacıya yazının kendilerine geldiği tarihteki 333.313,00-TL muaccel borcun ödendiğini, dolayısıyla eldeki davanın konusuz kaldığını savunmuştur. Dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının davalı aleyhine 08/04/2016 harçlandırma tarihli 281.202,00-TL asıl alacak, 3.073,96-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 284.275,96-TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatıldığı, davalı tarafından takibe süresinde itiraz edildiği ve takibin durduğu, itirazın iptali davasının da bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki bila tarihli ve belirsiz süreli sat öde satın alma sözleşmesi örneği, bu sözleşmeye istinaden tanzim edilen fatura ve irsaliye örnekleri ile 29/02/2016 tarihli mutabakat metni örneği dosya arasına alınmıştır. Mutabakat metnine göre taraflar 29/02/2016 tarihi itibariyle davacının davalıdan 373.876,37-TL alacaklı olduğu, ancak bu tutarın 92.674,00-TL’sinin blokeli olduğu, kalan alacağın 281.202,37-TL olduğu hususunda mutabık oldukları anlaşılmıştır. Davacının takip talebine, mutabık kalınan 281.202,00-TL’yi konu ettiği tespit edilmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası kapsamından, dava dışı … Şirketi’nin, iş bu dosya davacısı … Şirketi aleyhine 500.000,00-USD bedelli çeke dayalı takip başlattığı, aynı dosyadan iş bu dava davalısı …’e İİK’nun 89 maddesine dayalı birinci haciz ihbarnamesi, ayrıca doğmuş ve doğacak alacaklar için İİK’nun 78 maddesine dayalı genel haciz müzekkeresi gönderildiği, ihbarname ve müzekkerenin davalıya 28/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 02/11/2015 tarihli haciz uygulama yazısını icra müdürlüğüne gönderdiği ve …’in yazının tebliği tarihi itibariyle şirket nezdinde doğmuş 92.674,00-TL alacağına haciz şerhi işlendiğinin, ticari ilişkinin devamı ve herhangi bir alacağın tahakkuku halinde, sat öde yöntemi suretiyle ileride oluşacak net alacak rakamları üzerine haciz talebinin uygulanacağı bildirildiği anlaşılmıştır. İstanbul 12 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/645 esas sayılı dosyası üzerinden yazdığı 03/11/2015 tarihli yazısı ile alacağın %20’si oranında teminat yatırılması halinde takibin durmasına karar verildiği icra dairesine bildirilmiş, … tarafından dosyaya sunulan teminat mektubu mukabilinde takip tedbiren durmuştur. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/645 esas, 2016/154 karar sayılı 09/03/2016 tarihli kararı ile İİK m.170/3 uyarınca takibin … yönünden durmasına karar verildiği, kararın temyiz edildiği, Yargıtay 12 Hukuk Dairesi’nin 2017/5580 esas, 2017/12084 karar sayılı, 09/10/2017 tarihli ilamı ile onandığı, akabinde icra müdürlüğünün hacizlerin fekkine yönelik 27/10/2017 tarihli yazısına istinaden davalı tarafından davacı hesabına 03/11/2017 tarihinde(dava tarihinden sonra) 333.313,00-TL’nin EFT yoluyla ödendiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından haciz fek yazısı tebliğ alınana dek üzerine haciz konulan davacı alacaklarının icra dosyasına yatırılmadığı, davalı uhdesinde tutulduğu da çekişme konusu değildir. Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık; davalının İİK’nun 78 maddesine dayalı genel haciz müzekkeresine istinaden, davacının henüz doğmamış alacaklarına haciz koyarak ödemeden imtina edip edemeyeceği, edemeyecek ise takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacağının varlığı ve miktarı noktasındadır. Haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibariyle tahakkuk etmiş bulunan 92.674,00-TL alacak tutarı dava ve takip konusu edilmemiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamasına göre; borçlunun üçüncü kişi nezdindeki alacakları taşınır niteliğinde olduğundan, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklı, İİK’nun 78. ve müteakip maddeleri gereğince üçüncü kişiye yazılacak bir haciz yazısı ile haciz konulmasını isteyebileceği gibi, üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi suretiyle de alacağın haczini talep edebilir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, henüz doğmamış ancak müstakbel alacaklarına, menkul haczi mahiyetinde ve İİK’nun 78 maddesine göre haciz konulabileceğini kabul etmektedir. Kural olarak iki kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla birlikte ilerde doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacak denir. Müstakbel (beklenen) yada doğacak alacaklar için haciz ihbarı yada haciz yazısı gönderilebilmesi, üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığına bağlı olup, hukuki münasebetin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arzeden bir alacağın bulunduğu hallerde, üçüncü kişiye İİK’nun 78 maddesine dayalı olarak doğrudan haciz yazısı gönderilebilir. Müstakbel (beklenen) bir alacaktan bahsedilebilmesi için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlunun belli olması yeterlidir. Alacağın miktarının belli olup olmaması veya böyle bir alacağın doğmama ihtimalinin bulunması önemli değildir(bkz. Yargıtay 12 Hukuk Dairesi’nin 2018/13692 esas, 2019/16986 karar sayılı, 25/11/2019 tarihli, 2018/8134 esas, 2019/107/731 esas sayılı, 20/06/2019 tarihli, 2018/12447 esas, 2019/5556 karar sayılı, 04/04/2019 tarihli kararları). Somut olayda; taraflar arasında bila tarihli ve belirsiz süreli sat öde prensibi ile işleyen çerçeve nitelikteki satın alma sözleşmesi yapılmış olup, bu çerçeve sözleşmeye istinaden davacı davalının sipariş ettiği ürünleri, çerçeve sözleşmedeki fiyat ve ödeme koşulları ile tedarik etmeyi, davalı da ayıpsız olarak teslim edilen ürünlere karşılık tanzim edilen faturaya istinaden davacıya yine sözleşmedeki koşullarla ödeme yapmayı taahhüt etmiştir. Taraflar arasındaki ilişki açık hesap şeklinde yürümektedir. Her ne kadar çerçeve sözleşme, bu sözleşmeye istinaden kurulacak münferit satış sözleşmelerine uygulanacak sözleşmesel rejimi belirliyor ve her bir sipariş üzerine kurulacak münferit satış ilişkisinden ayrı bir satış bedeli alacağı doğuyor ise de; gerek genel haciz müzekkeresinin, gerekse iş bu dava konusu takibin yapıldığı tarih itibariyle taraflar arasındaki satın alma sözleşmesinin halen devam ettiği, ayrıca siparişler ve ödemelerin satın alma sözleşmesindeki koşullara göre gerçekleştirildiği nazara alındığında, taraflar arasında süregelen çerçevesi kararlaştırılmış bir satın alma ilişkinin mevcut olduğu, bu ilişkiden doğacak alacağın cinsinin para alacağı olduğu ve borçlusunun davalı olduğunun belli olduğu, alacak miktarının belli olup olmaması veya böyle bir alacağın doğmama ihtimalinin bulunmasının önemli olmadığı, bu nedenle müstakbel alacak üzerine İİK’nun 78 maddesine dayalı haciz konulabileceği anlaşılmıştır. Ne var ki davacının davalıdan olan alacaklarına gerek İİK 89 maddesine dayalı gerekse genel haciz müzekkeresine dayalı haciz konulması davalının ifa borcunu ortadan kaldırmayacak, ertelemeyecek yahut engellemeyecek, yalnızca ifanın yapılacağı adresi değiştirecektir. Davacının kendisinden olan alacağı üzerine haciz koyan davalı, para borcunu alacaklıya değil, haczin konulduğu icra dosyasına yatırmakla yükümlüdür. Nitekim İİK’nun 88/1 maddesi uyarınca; haczolunan para ve kıymetli şeyler icra dairesinde muhafaza edilir. Bunun için icra müdürlüğünün ayrıca yazı yazmasına gerek olmadığı gibi, davalıya gönderilen genel haciz müzekkeresinde; ileride doğması muhtemel alacaklardan borca yeter hak ve alacakların dosyaya intikalinin teminine karar verildiği de görülmektedir. Yukarıda değinildiği üzere, davalı tarafından üzerine haciz konulan müstakbel alacaklar, doğdukları tarih itibariyle hacizli olmaları nedeniyle davacıya ödenmemiş; ancak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına da yatırılmamıştır. Bu husus ilk derece mahkemesi gerekçesinde de isabetle belirtilmiştir. Davalı yanın, haczin ifa engeli olduğu yönündeki savunması ve istinaf sebebi bu yönden yerinde bulunmamıştır. Mahkemece hükme esas alınan 26/03/2019 teslim tarihli mali bilirkişi raporunda; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan, 92.674,00-TL bloke edilen tutar haricinde 275.215,52-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Yargılama sırasında gerek takip konusu edilen ve İİK’nun 78 maddesine göre haczedilen, gerekse takip konusu edilmeyen ve İİK’nun 89 maddesi uyarınca haczedilen tüm alacak tutarları üzerindeki hacizler kaldırılmış, davacı tarafından davalıya cari hesap ödemesi açıklaması ile 03/11/2017 tarihinde 333.313,00-TL ödeme yapılmıştır. Bilirkişi tarafından ödemenin yapıldığı tarih itibariyle davalının davacıya açık hesaptan halen 25.25.427,08-TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı vekili yargılama sırasında yapılan bu ödeme ile davanın konusuz kaldığını, mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken itirazın iptali hükmü kurulduğu ileri sürülmüştür.TBK’nun 102/1 maddesi uyarınca kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı sürece ödeme muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Davalının gönderdiği ödemeye ilişkin dekont üzerindeki açıklamada cari hesaba mahsuben açıklaması yer almakta olup, ödemenin takibe konu edilen alacağa mahsuben değil, taraflar arasındaki açık hesaba dayalı ticari satış ilişkisinde, ödeme tarihi itibariyle bakiye açık hesap tutarına(takibe konu edilen, edilmeyen) ilişkin yapıldığı açıklanmış olup, yargılama sırasında takibe konu edilen borcun faiz ve masraf ve diğer ferilerini içerecek şekilde ödendiğinden ve davanın konusuz kaldığından bahsedilemeyeceğinden davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 275.215,53-TL alacaklı olduğu, genel haciz müzekkeresi kendisine tebliğ edilen davalının bu tarihten sonra doğmuş alacaklar üzerine, icra dairesinin talimatı doğrultusunda haciz konulduğu, alacak haczinin ödeme borcunun ifasını engellemeyip, ödemenin alacaklıya değil icra dosyasına yapılması gerektiği, icra dosyasına ödeme yapmayan davacının, haczi gerekçe göstererek takibe yaptığı itirazın haksız olduğu, alacağın likit bulunduğu, İİK’nun 67/2 fıkrasında düzenlenen inkar tazminatı koşullarının oluştuğu anlaşılmış olup, mahkemece davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik mevcut değildir. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 18.799,97 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.700,00 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye14.079,97 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.