Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1118 E. 2022/1316 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1118
KARAR NO: 2022/1316
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/722 Esas – 2020/117 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin otel malzemeleri sattığını, davalı şirkete de bir kısım otel malzemeleri sattığını, satışı yapılan ürünleri 21/02/2018 ve 24/04/2018 tarihlerinde eksiksiz, hasarsız ve çalışır vaziyette davalıya teslim ettiğini, davalı tarafça müvekkili şirkete yapılması gereken ödemelerin yapılmadığını, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin takibe itiraz ettiğini, müvekkili şirket tarafından edimlerin yerine getirilmemesi sebebiyle borcun doğmadığını belirttiklerini, haksız itiraz sebebi ile takibin durduğunu, müvekkili üzerine düşen edimlerini yerine getirmesine karşın davalının borcunu ödemediğini, davalı şirkete teslim edilen kutuların açılmaması gerektiği, ürün garantisinin geçerli olabilmesi için kutuları, müvekkili şirketin elamanlarının açması gerektiği ve milibarlarının montajının yapılacağının bilgisinin verildiğini ancak müvekkili şirketin elamanları kutuların açılması için gittiklerinde tüm kutuların açıldığına şahit olduklarını, daha sonra davalının minibar raylarının sesli çalışması ile ilgili şikayeti üzerine tekrar kontrole gidildiğini, minibar ön panallerinin yapımında hem yatırımcıya hem de mobilya firmasına sözlü ve yazılı olarak verilen bütün bilgilerin göz ardı edildiğini ancak buna rağmen müvekkilinin iyiniyet göstergesi olarak tüm sorunlarda yardımcı olmaya çalıştığını ve edimlerini yerine getirdiğini ancak davalının faturaları ödemediğini, davalının herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığını beyanla davalının itirazının iptaline, takibin devamına, haksız olarak takibe itiraz eden davalı hakkında % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirket ile ” …”ın teslim ve montajının yanı sıra sorunsuz şekilde çalışır vaziyette teslimi konusunda anlaşma yapmasına rağmen, davacı şirketin, ayıplı malzeme ve kusurlu işçilik sunduğunu, müvekkili şirket, ayıplı malzemenin değiştirilerek, üzerinde anlaşma tesis edilen malzemenin teslimi ve düzgün işçilik sunulmasını davacı şirketten talep etmesine rağmen, davacı şirketin ayıplı malzeme değişikliğini yapmadığını, düzgün işçilik sunmadığını, mini barları çalışır halde teslim etmediğini, yaşanan sorunlar nedeniyle müvekkili şirketin açılışının geciktiğini ve telafi edilemeyecek büyük zararlara uğradığını, davacı şirketin, bu ayıp ve kusurunu bir tür örtbas etme gayretiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., sayılı dosyasıyla gerçeğe aykırı olarak 84.861,89 TL’nin ödenmesi için icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin bunun üzerine 11/07/2018 tarihinde ilamsız ödeme emrinde talep edilen asıl borca, faizlere ve diğer tüm fer’ilerine itiraz ettiğini, davacı şirketin 21/02/2018 tarihli tutanakla, “gece bekçisi olarak çalışan …’a ürünlerin elden kontrolleri yapılarak eksiksiz, hasarsız, çalışır vaziyette teslim edilmiştir” ibaresini taşıyan bir tutanak imzalattığını ve bu tutanağa göre eksiksiz, hasarsız, çalışır vaziyette teslim ettiğini savunduğunu, bu tutanağın gerçeklere aykırı olduğunu, geçersiz olmakla kalmayıp, gerçeğe aykırı resmi evrak düzenleme suçunun işlendiğini, müvekkili şirketin ayıplı ürünlerin düzeltilmemesi ve çalıştırılamaması neticesinde haklı olarak ödemede bulunmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., sayılı dosyasına itiraz ettiğini, müvekkili şirketin 44 adet … ( mini bar )’ın ayıplı ve kusurlu olduğunu davacı şirkete bildirdiğini, davacı şirketin yetkilisinin durumu kontrol ettiğini ve 18/05/2018 tarihli e-mail ile, raylarda eğilme olduğunu, yeni ray siparişini yurt dışına geçtiklerini bildirdiğini, davacı şirket kusuru kabul etmesine rağmen bir sonuç elde edilmediğini, ihtilaf konusu alacak miktarının, talep edilenin aksine 84.861,89 TL olmadığını ve 22.055,00 TL olduğunu beyanla davanın reddine, haksız yere icra takibi yapması nedeniyle davacı şirketin % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatıyla cezalandırılmasına, yargılama, harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/02/2020 tarih ve 2018/722 Esas – 2020/117 Karar sayılı kararı ile; ” Tüm dosya kapsamının ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporunun ve ek raporunun birlikte değerlendirilmesinde; ibraz edilen taraf ticari defterleri yardımcı kayıt belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı tarafın ticarî defterlerinin kendi lehine delil vasfinın bulunduğu, davalı tarafın ticari defterlerinin kendi lehine delil vasfının bulunduğu, davacının kendi ticari defterlerinde dava konusu faturadan dolayı davalıdan 22.053,00.-TL alacağı olduğu, davalının kendi ticari defterlerinde ise davacıya dava konusu faturadan dolayı 22.077.03.-TL borcu olduğu, davaya konu faturayı davalının tebliğ aldığı ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ve yasal sürede itiraz etmediği anlaşılmıştır. Faizin taraflar arasında geçerli olarak değerlendirilmesi için alacağın muaccel olmasının yeteri olmayıp davalının ayrıca ve usulen temerrüde düşürülmesi gerekli olup taraflar arasında açık ve belli bir vade tarihi olmadığı, ihtarname çekilmediği anlaşılmakla takip tarihi itibari ile temerrüde düştüğü kabul edilmiş olup; davacının ana para alacağının, takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsili gerektiği anlaşılmış olmakla, davacının davasının kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki 22.053,00 TL asıl alacağa ilişkin itirazın iptaline, takibin diğer kayıt ve şartlarda bu miktar üzerinden aynen devamına, fazlaya ilşkin talebin reddine, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranı üzerinden hesaplanan 4.410,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki 22.053,00 TL asıl alacağa ilişkin itirazın iptaline, takibin diğer kayıt ve şartlarda bu miktar üzerinden aynen devamına, fazlaya ilşkin talebin reddine, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranı üzerinden hesaplanan 4.410,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, verilen kararın reddedilen kısımlar açısından yasa ve yönteme aykırı olması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvurmak zorunda kalındığını, Tarafların ticari ilişkisinin mevcut olduğunu, davalı şirket aleyhine ödemelerini zamanında yapmaması sebebi ile icra takibi başlatıldığını ve davalı tarafından borca itiraz edildiğini, itirazın kaldırılması için huzurda görülmekte olan davanın açıldığını, Dosyada bilirkişi incelemesi yapıldığını ve itirazları doğrultusunda, ek rapor alınması için dosyanın yeniden bilirkişiye gönderildiğini, ancak ek bilirkişi raporunda da itirazlarının değerlendirilmediğini, yerel mahkeme kararının da itirazları göz önüne alınmadan kurulduğunu, Davalı şirketin, alacağa esas faturaları ödemediğini ve müvekkili şirket tarafından, borca teminat olmak üzere bazı çekler alındığını, ileri tarihli çekin Yargıtay kararları ile sabit olduğu üzere ödeme aracı niteliğinde olmadığını, her bir çekin ödeme tarihi itibariyle dikkate alınarak defter incelemesi yapılması gerekmekte iken, Yerel Mahkeme tarafından çekin varlığının ödeme yapılmış gibi esas alındığını ve bu şekilde hatalı hüküm kurulduğunu, Davalı şirket tarafından, her biri icra takibi ve dava tarihinden sonra olmak üzere; 28.08.2018, 31.08.2018 ve 25.09.2018 tarihlerinde 10.000,00 TL ve 02.10.2018 tarihinde 12.017,59 TL olmak üzere, toplamda 42.017,59 TL ödeme yapılmış olduğunu, halbuki borcun vadesinin, davalı tarafından hiçbir itiraza uğramamış olan faturalar ile sabit olduğunu, Taraflar arasında ikinci bir borç münasebetinin kurulması veya mevcut bir borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılmasının yenileme için bir karine sayılmayacağına göre, sözleşmenin yenilenmiş olmasının da söz konusu olmadığını, Borçlar Kanunu’nun 114. maddesinin son cümlesi gereğince kambiyo taahhüdünde bulunmakla, asıl borç ilişkisinin düşmesinin ancak bu hususun senette açıkça yazılması ile mümkün olduğunu, bu yönde bir iddianın da bulunmadığını, Kambiyo taahhüdünün “ifa yerine” değil “ifa uğruna” yapıldığını, yani temel borç ilişkisinden kaynaklanan talep hakları ile kambiyo ilişkisinden doğan hakların beraberce varlığını devam ettirdikleri anlamına geldiğini, inceleme yapılırken bu hususun göz ardı edildiğini, Davalı şirket tarafından kabul edilen faturaların tarihi ile ödeme tarihi arasında neredeyse altı ay fark bulunmakta olduğunu, geç ödeme sonucu faiz alacağının oluşacağını, buna karşın ödeme tarihleri dikkate alınmadan yapılan bilirkişi incelemesi ve yerel mahkeme kararının yasaya ve Yargıtay kararlarına uygun olmadığını beyanla yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak yeniden yargılama sonucu talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, satış faturasından doğan alacağın ödenmediğinden bahisle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafından 04/07/2018 tarihinde davalı aleyhine, 23/03/2018 tarihli ve 78.740,71 TL bedelli, 24/04/2018 tarihli ve 45.829,23 TL bedelli fatura dayanak yapılmak suretiyle toplam 73.069,31 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının borca ve ferilerine itiraz ettiği, Mahkemece kök ve ek rapor hükme esas alınarak 22.053,00 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen tarafların muavin kayıtlarına göre, takip konusu faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından davacıya takip tarihinden önce ödeme karşılığı 42.017,59 TL bedelli çek verildiği ve davacının bakiye 22.053,00 TL alacağının bulunduğu, her ne kadar davacı tarafından ödeme amacı ile alınan çek bedelinin takip ve dava tarihinden sonra ödendiği ve bu nedenle ödeme tarihleri dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiği istinaf sebebi yapılmış ise de, itirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğu, çekin takip konusu yapılmadığı, takibe dayanak faturalarda herhangi bir vade gösterilmediği, icra takip tarihinden önceki dönem için temerrüt faizine hükmedilmesi TBK’nın 117. maddesi koşullarına bağlı olup, icra takip tarihinden önce davalıya temerrüt ihtarı gönderilmediği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.