Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1112 E. 2022/1590 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1112 Esas
KARAR NO: 2022/1590 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/43 Esas – 2019/1063 Karar
TARİH: 20/11/2019
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin imza ayakkabı işletme adı ile uzun yıllar ticaret yapan bir esnaf olduğunu, 10/10/2010 tarihinde davalı banka müvekkili firmayla yapmış oldukları sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederek sözleşme gereğince müvekkili firmaya tahsis etmiş olduğu POS cihazını hukuken hiçbir gerekçe göstermeden geri aldığını, davalı bankanın hiçbir araştırma yapmadan, hangi alış verişi dayanak gösterdiğini bilmeden müvekkili şirkete kendini savunma imkanı sunmadan müvekkilinin POS cihazı ile gerçekleştirdiği işlemin “fiktif işlem” olduğunu Merkez Bankası’na bildirdiğini, banka ise bankalardan gelen bu tür bilgileri halk arasında” kara liste” diye adlandırılan veri tabanına kaydettiğini, diğer bankalar tarafından da görülebilen Merkez Bankası tarafından tutulan böyle bir veri tabanında ismi yer alan müvekkili şirket ile diğer tüm bankaların sözleşmelerini feshedip POS cihazlarını geri almışlardır. Müvekkili hukuka aykırı bu işlem yüzünden günümüz ticari hayatı için neredeyse zorunlu olan bu cihazı müşterilerine sunmaması nedeniyle zarar uğradığını, davalı bankanın POS cihazı sözleşmesini iptal etme sebebi hakkında kesin bir delil olmadığın, davalı bankanın varsayıma dayalı olarak sözleşmeyi feshettiğini, davalı bankanın müvekkili şirket hakkında POS cihazı ile ilgili olarak amaca aykırı kullanım ya da fiktif işlem şeklindeki olumsuz bildiriminin öncelikle hiçbir somut ve hukuken kabul edilebilir bir delil sunulmadığı gerekçesiyle aksi halde yasal düzenlemede öngörülen sürenin dolmuş olması sebebiyle veri tabanından silinmesine, ve davalı bankanın bu durumu Bankalararası Kart Merkezi, Merkez Bankası ve ilgili gerekli kurum ve kuruluşlara bildirmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili banka üye iş yeri birimi tarafından, davacının pos hesabına başka bankalara ait kredi kartları ile nakit yaratma, usulsüz puan kazanma ve aile bireyleri arasında nakit akışını sağlama amacıyla müvekili banka posunu kullandığı şüphesi taşıyan işlemlere rastlandığını, bu nedenle müvekkili banka, davacının pos cihazını amaç dışı kullanım sebebiyle davacı ile olan üye işyeri sözleşmesini feshettiğini, davacıya iadeli taahhütlü posta aracılığıyla ile yazı gönderilerek 21/10/2010 tarihinde tek taraflı fesih hakkı kullanılarak sözleşme feshedildiğini, davacının yazıyı teslim aldığını, müvekkili banka diğer bankalar gibi BDDK’nın çok sıkı denetimine tabi olup, tahsis ettiği kart ve POS’lardan yapılan işlemlerde amaç dışı kullanım olup olmadığını denetlemekte yükümlü olduğunu, tespit edilen işlemler nedeni ile davacıya tahsis edilmiş olan POS cihazından nakit karşılığı fiktif işlemler yapıldığından şüphelenildiğini, şüpheli işlem olarak değerlendirilen işlemlerin, mal veya hizmet satışından değil de nakde yönelik işlem olduğu düşünüldüğünde; kar hamili, müvekkili bankaya olan borcunu yine müvekkili bankanın parası ile ödeyerek borcu borçla kapatmış olmakta , belli bir yerde bu zincir kopmakta ve bu aşamada müvekkili bankanın büyük zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle müvekkili banka davacı ile olan üye işyeri sözleşmesini feshettiğine beyanla iş bu davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/11/2019 tarih 2018/43 Esas 2019/1063 Karar sayılı kararında;” davalı bankanın davacının yapmış olduğunu iddia ettiği nakit teminine yönelik iddiasını belgelendirildiği, kredi kartı ile yapılan çekimlerin firma yetkilileri tarafından veya yakın akrabalar tarafından yapılmış olması, genel olarak kredi kartı işlemlerinin davacının faaliyet gösterdiği perakende satışı nedeniyle, yapılan ayakkabı satışına bağlı olarak 100 TL altında olması makul ve beklenilecek olan iken ve genel olarak bazı işlemler haricinde böyle olduğu tespit edilmiş iken , yakın akraba ve firma yetkilerinin çekimlerinin yüksek miktarlarda ve kart ödeme tarihlerine yakın olmasının ve bunun aylara sari şekilde gerçekleşmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve ayakkabı satın almakla açıklanamayacağı anlaşılmakla, davalı bankanın şüphesinde haklı olduğu ve yapılan işleminde tespit edilenin dışında olduğunun açıklanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2017/789 E. – 2017/789 K. sayılı ilamından özetle davacı vekilince muvazaalı olduğu iddia edilen işlemlerin gerçek alım – satım işlemi olduğu belirtilerek bir kısım faturaların dosyaya sunulduğu ayrıca banka tarafından da işlemlere ilişkin banka kayıtlarının sunulduğunu, taraflarca gösterilen delillerin araştırılıp değerlendirilmeden husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olması nedeni ile kararın kaldırılmasına karar verildiğini ve yerel mahkemece bu ilama uyulduğunu, Bu doğrultuda bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bilirkişi tarafından davalı banka kayıtları esas alınarak inceleme yapıldığını, sunulan ayakkabı alımına ilişkin faturaların gerçek alım satıma ilişkin olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığını, bilirkişi tarafından sadece bankanın fiktif işlem kapsamındaki şüphenin haklılığı noktasında inceleme yaptığını, dosyaya sunulan ticari faturaların incelenmediğini faturaların karşılıklı kesilmiş olması ve karşılık fatura kesilenlerinin de fiktif işlemin muhatabı olmasına rağmen bu kişilerin davaya dahil edilerek savunma hakkı tanınmadan karşılıklı defter ve belgeler üzerinde araştırma yapılmadan karar verildiğini, Yerel mahkemenin davanın reddi kararında belirtiği fiktif işlemin uygulanmasında ki şüphenin haklılığına ilişkin olup yapılan işlemlerin muvazaalı olup olmadığına ilişkin bir değerlenme ve inceleme taşımaması nedeni ile bozulması zorunlu olmakla birlikte şüphenin haklılığına ilişkin gerekçelerinin de gerçeğe uymadığını, Fiktif işlem konusu işlemi yapan kişilerin ayakkabı perakende satışı yapan kişiler ve bu işletmelerde çalışan şirket yetkilileri ve çalışanları olduğunu, bu kişiler arasında ihtiyaç duyulması durumunda stok ihtiyacını karşılamak amacıyla birbirlerinden toptan ayakkabı alımını ve satımını yasaklayan bir hukuk kuralı olmadığı gibi bu miktarların müşteriye yapılan perakende satıştan daha yüksek rakamlara tekabül etmesinin doğal olduğunu, işlemlerin taraflar arasında stok ihtiyacını karşılamak dışında yapıldığına ilişkin tarafların ticari defter ve belgeleri , stok giriş çıkışları dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yapılmadan bu satışların gerçek dışı olduğundan bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Bu miktarların tarafların kart ödeme tarihlerine yakın olduğunu ve bunun aylara sari şekilde gerçekleştiğine ilişkin olarak bu noktada bilirkişiler tarafından hangi işlemlerinin somut olarak kredi kart ödeme tarihlerine yakın olduğu ve bu tarihlerin aylara yayıldığına ilişikin inceleme yapılmadığını ilgili banka kayıtları incelendiğinde böyle bir sonuca ulaşılmasının da mümkün olmadığını,İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Davacı tarafından açılan dava, davacı şirket ile davalı banka arasında imzalanan İşyeri Üyelik Sözleşmesi kapsamında davacıya verilen pos cihazının amaç dışı kullanıldığı gerekçesi ile davalı banka tarafından sözleşmenin feshedilmesi sonucu Bankalararası Kart Merkezine ve Merkez Bankası’na bildirildiği iddia edilen pos cihazı ile ilgili “amaca aykırı kullanım” ya da “fiktif işlem” şeklindeki olumsuz bildirimin öncelikle hiçbir somut ve hukuken kabul edilebilir bir delil sunulmaması gerekçesi ile aksi takdirde yasal düzenlemelerde öngörülen sürenin dolmuş olması sebebi ile veri tabanından silinmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 11/2 maddesi ” üye işyeri bu sözleşmeyi dilediği zaman sebep göstermeksizin 6 ay öncesinde noter vasıtası ile bankaya ihbar etmek kaydı ile feshetmek hakkını haizdir. Banka yukarıdaki sürelere bağlı kalmaksızın sözleşmeyi dilediği zaman ve sebep göstermeksizin derhal hüküm doğuracak şekilde feshedebilir. Ayrıca banka üye işyerinin bu sözleşme hükümlerine uymaması nedeni ile sözleşmeyi fesih etmesi durumunda işyerinin BKM’ye bildirim hakkını saklı tutar. ” hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı bankanın 10/10/2010 tarihinde davacı şirkete göndermiş olduğu yazı ile sözleşmenin 11. Maddesi uyarınca tek taraflı olarak ve derhal hüküm ifade etmek üzere sözleşmeyi feshettiği ve bu durumu Bankalar Arası Kart Merkezi’ne, ayrıca Merkez Bankası’na bildirdiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından; Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na yazılan yazıya; 28/06/2012 tarihinde 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun ek1 maddesine istinadne Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin kurulduğu, Merkez Bankası nezdindeki tüm kayıtların buraya devredildiği bildirilmiş olup, mahkemece Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’ne, davalı banka tarafından yapılan bildirimle ilgili bilgilerin gönderilmesi, ayrıca dava tarihi itibariyle davacı hakkındaki kaydın devam edip etmediğinin tespiti amacıyla yazı yazılmadığı, yine Türkiye Bankalar Birliği Fiktif İşlem Değerlendirme Komistesi tarafından davacı Şirket yönünden alınmış bir karar bulunup bulunmadığının da sorulmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından; Bankalar Arası Kart Merkezi’ne yazılan yazıya; davacının vergi numarasının bildirilmesi halinde, davalının bildirimi ile ilgili bilgi verilebileceği belirtilerek cevap verildiği, mahkemece davalı banka tarafından yapılan bildirimle ilgili bilgilerin gönderilmesi, ayrıca dava tarihi itibariyle davacı hakkındaki kaydın devam edip etmediğinin tespiti amacıyla vergi kimlik numarası bildirilerek yeniden yazı yazılmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, banka tarafından fesih sebebi yapılan işlemlerin fiktif ve şüpheli olmadıklarını gerçek olduklarını iddia etmiş, davalı banka ise aksini savunmuştur. Mahkemece davalı banka tarafından dosyaya sunulan bankacılık sözleşmesi, kredi kartı ekstreleri, pos cihazında 2008 ve 2009 yıllarında kullanılan kredi kartlarına ilişkin işlem dökümü bilgileri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, davacının işlemlerin gerçek olduğuna yönelik iddiası bakımından davacı şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı gibi banka kayıtları da incelenmemiştir. Taraflar arasındaki üye iş yeri sözleşmesinin 12.5 maddesinde, sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda davalı banka kayıtlarının kesin delil teşkil edeceği kararlaştırılmış ise de; bu hüküm doğrudan davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlıklarda delil teşkil edebilecek türden kayıtlar bakımından uygulanabilir olup, davalı banka kayıtlarının, davacı ile üçüncü kişiler arasında yapılan işlemlerin gerçek olup olmadığı yönelik delil teşkil edemeyeceği, bu iddia bakımından davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde, fiktif olduğu iddia oluna işlemlerin gerçekleştirildiği 2008-2009 yıllarına ilişkin davacı defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerekli olduğu, davacının da delilleri arasında ticari defter ve kayıtlarını gösterdiği, fiktif işlem iddiasında adı geçen …, …, …, … ve …’a ait kredi kartlarından çekilen ve gerçek alışverişe dayalı olduğu iddia olunan tutarlar bakımından, davacı defter ve kayıtlarında bu kişiler ile fiktif olduğu iddia olunan işlemlerin yapıldığı dönemlerin öncesinde ve sonrasında faturaya dayalı ve benzer tutarlarda alışveriş bulunup bulunmadığı, yine davacının fiktif işlem iddialarına konu tutarların gerçekleştiği dönemlerdeki cirosu ile önceki ve sonraki dönem ciroları arasında dikkate değer farklılık bulunup bulunmadığı hususlarında davacı defter ve kayıtları üzerinde uzman mali bilirkişiye inceleme yaptırılması, akabinde gerekli görülürse banka kayıtları ve dosyaya mübrez deliller üzerinde bankacı bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılarak sonuca gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur, Yukarıda izah edilen gerekeçeler ile; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kaldırılarak, kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2019 tarih ve 2018/43 Esas – 2019/1063 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.