Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1111 E. 2022/1192 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1111
KARAR NO: 2022/1192
T Ü R K M İ L L E T İ A DI N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2017/636 Esas 2019/864 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Rücuen alacak istemli)
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı çalışanlarının işten ayrılmaları nedeniyle kendilerine kıdem tazminatı ödediklerini, bu dönemde dava dışı çalışanlarının davalı İstanbul … A.Ş.’de de çalıştığını, yaptıkları kıdem tazminatı ödemesinin davalının payına düşen miktarda tahsil edilerek taraflarına ödenmesini istediklerini, ancak ödeme yapılmadığından İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, takibe itiraz edilmesi nedeniyle de takibin durduğunu belirterek, davalı şirketin itirazının iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı işçilerin iş akitlerinin kıdem tazminatına hak edecek şekilde sona ermediğini, anılı personele kıdem tazminatı ödemesi yapılmasının hukuki bir dayanağının olmadığını, davacının belirttiği kişilerin hiç bir zaman kendi çalışanları olmadığını, özelleştirme ile iş yerlerini devraldıklarını, özelleştirme öncesi hizmet alımı ihalesi yaptıklarını, davacının kıdem tazminatı ödemesi yaptığı kişilerin hepsinin daha önce kendilerine kıdem tazminatı davası açtıklarını ancak açılan bu davaların reddedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/12/2019 tarih 2017/636 Esas 2019/864 Karar sayılı kararında; “….Hazırlanan 09.05.2019 tarihli bilirkişi raporuna göre davalı şirketin 35.910,76 TL tutarında kıdem tazminatından sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf ödemiş bulunduğu kıdem tazminatlarını sorumlu oldukları dönem miktarlarıyla sınırlı olmak üzere 6098 sayılı TBK m. 73’e göre davalı tarafa rücu etme hakkına sahip olup hazırlanan bilirkişi raporuna göre fazla ödediği miktarı davalı taraftan talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Bu gerekçelerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Davalı şirketin dava konusu iş yerini ihale ile aldığı, ihale ile aldığı iş yerinde ki çalışanları bir süre daha yanında çalıştırdığı, bu kişilerin kıdem tazminatı gibi özlük haklarından yasal olarak sorumluluğunun bulunduğunu bildiği halde icra takibine yaptığı itiraz iyiniyetli görülmeyerek davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir. Davacının ödediği kıdem tazminatı miktarını bilebilecek durumda olmasına karşın davalı tarafın sorumlu olduğu miktardan daha fazla miktarda icra takibi başlatması iyiniyetli görülmeyerek reddedilen miktar üzerinden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 35.910,76 TL üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,3-Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan 35.910,76 TL üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,4-Davanın reddedilen 2.971,01 TL üzerinden %20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili, davalı vekili ve ihbar olunan … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Taraflarınca açılan itirazın iptali davası sonucunda, mahkeme tarafından kısmen kabul kararı verildiğini, karara itiraz ettiklerini, mahkeme tarafından bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, bilirkişiler tarafından eksik hesaplama yapılarak rücu tutarının hatalı hesaplandığını, bilirkişi heyeti tarafından dosyada bulunan ödeme dekontları dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, ancak dava dilekçesinde belirttikleri ve ödeme emrinde hesaplamış oldukları faiz tutarının dikkate alınmadığını, Taraflarınca icra takip dosyasında, dava dışı işçilere yapılan ödeme tarihlerinden- icra takip tarihine kadar geçen süre dikkate alınarak, ödeme tutarları üzerine ticari faiz işletildiğini, işbu davanın dava değerinin de icra takip dosyasında belirtilen tutar üzerinden gösterildiğini, müvekkili şirketin malvarlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden, yapılan ödemelere ödeme ve davalı şirket …’ya yapılan başvuru tarihlerinden itibaren ticari faiz işletildiğini(Yargıtay 4.HD.16.10.2001, E.2001/5565 K.2001/9575), Bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde ve sözlü beyanlarında “eksik yapılan hesaplama sebebiyle” dosyanın ek rapora gönderilmesinin talep edildiğini, mahkeme tarafından ise faiz hususu dikkate alınmayarak eksik hesaplama yapılmış olan bilirkişi raporuna göre hatalı karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Mahkemenin gerekçesi ve taraflarınca itiraza uğramasına rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararında taraflarınca yapılan savunmaların incelenmediğini/ değerlendirilmediğini, davanın en başından bu yana taraflarınca iddia edilen hususun, davacının kendi inisiyatifi ile dava dışı işçilere ödeme yaptığı ve bunu müvekkili şirketten talep ettiği olduğunu, bu hususun davacının cevaba cevap dilekçesinde de ikrar edildiğini, davacının müvekkili şirkete karşı rücu hakkının doğabilmesi için öncelikle dava dışı işçilerin kıdem tazminatına hak kazandığının kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile ortaya koyulmuş olması gerektiğini, Davacı şirketin, personellerin iş sözleşmelerinin, kıdem tazminatına hak kazandırır şekilde sona erdirildiğini ispatlayamadığını, somut olayda davacı tarafından birtakım personellere emeklilik nedeniyle, diğer personellere ise işin sona ermesi nedeniyle kıdem tazminatı ödemesi yapıldığının iddia edildiğini, ancak güvenlik/temizlik gibi alanlarda çalışan personellerin işlerinin hangi gerekçe ile sona erdiği açıkça belirtilmediği gibi emeklilik nedeniyle ayrılan personellere ilişkin davacı şirketçe ibraz edilmiş bir belge de bulunmadığını, Davacı …’nın kendi insiyatifi ile bir kısım personellere kıdem tazminatı ödemesi yaptığını ve bu ödemeleri müvekkili şirketten talep ettiğini, cevaba cevap dilekçesinde açıkça “…personellere idari tasarruf kapsamında ödeme yapılmıştır.” şeklinde beyanda bulunarak dava dışı işçilere kendi inisiyatifi doğrultusunda ödeme yaptığını ikrar ettiğini, yerel mahkemenin bu hususa dair hiçbir araştırma yapmaksızın davayı kabul ettiği gibi müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına karar verdiğini, bir an için mahkeme gerekçesi kabul edilse ve dava dışı işçiler müvekkili şirketin çalışanı olarak kabul edilse dahi, bu durumun, tek başına, dava dışı işçilerin kıdem tazminatına hak eder şekilde işten ayrıldığı anlamına/ davacı tarafından bu hususun ispatlandığı anlamına gelmediğini, mahkeme tarafından bu konu araştırılmadan davanın kabulüne karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, Davacı şirketin bir kısım personellere kıdem tazminatı ödemesi yapma kararı almasında …’nun iradesi /söz hakkı/ sorumluluğu bulunmadığını, hal böyle iken davaya konu edilen alacak kalemlerinden …’nun sorumlu tutulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin, 2015/8455 E., 2017/3313 K. sayılı ve 20.11.2017 tarihli kararı) Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan 09/05/2019 tarihli bilirkişi raporunun, taraflarınca esaslı itirazlara uğramış bir rapor olduğunu, bilirkişi heyetinin yalnızca SGK bildirim kodları ve davacı beyanları doğrultusunda rapor tanzim ettiğini, taraflarınca yapılan savunmalara ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadığını, mahkeme tarafından ise işbu raporun hükme esas alındığını, Davacının kıdem tazminatı ödemesi yaptığını ifade ettiği işçilerin, davacı tarafından cevaba cevap dilekçesinde de belirtildiği üzere davacının alt işveren işçileri olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için bir işyeri devri olgusundan söz edilecek olsa dahi işbu hukuki ilişkinin ancak, söz konusu işçilerin işvereni olan şirketler ile davacının alt işverenleri arasında meydana gelmiş sayılacağını, Davacı tarafından iş yeri devri hususuna emsal gösterilen Yargıtay ve Yerel Mahkeme kararlarının anılan personeller için emsal teşkil etmediğini, her bir personelin çalışma koşulları ve özlük dosyaları farklı olduğu gibi tabii bulundukları hukuki şartların da değişiklik gösterdiğini, zira, davacı tarafından iş yeri devrinin müvekkil şirket ile aralarında zımnen gerçekleştirildiğinin ileri sürüldüğünü ve aynı zamanda inisiyatif kullanılarak kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçilerin kıdem tazminatının müvekkili şirketten talep edildiğini, bu bağlamda davacı şirketin, haksız fesih ile birçok işçinin iş sözleşmesini kıdem tazminatını hak eder biçimde sona erdirebileceğini ve işbu iddialar ile müvekkili şirketten haksız olarak rücu talebinde bulunabileceğini, salt olarak yoruma dayanan ve hiçbir hukuki delil ile ispatlanamayan ve en önemlisi kötüniyetli kullanıma son derece elverişli olan işbu iddiaların müvekkili Şirket … açısından kabulünün mümkün olmadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından SGK’ya bildirilen işten ayrılma kodlarından yola çıkılarak, davacının müvekkili şirketten rücuan tazminat talep etme hakkı bulunduğu kanaatine varıldığını, mahkemece, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmayan işbu raporun hükme esas alındığını, Mahkeme kararında, davacı iddiaları dışında dosyaya taraflarınca sunulan dilekçeler ve işbu dilekçelerde yer alan savunmalarına değinilmediğini, dava dışı işçilere davacı tarafından bildirilen SGK kodları dışında hangi gerekçe ile kıdem tazminatı ödemesi yapıldığının araştırılmadığını ve bu gerekçelere raporda da yer verilmediğini, Davacı tarafından müvekkili şirkete kıdem tazminatı ödemesi için rücu edilen işçilerden …’ın SGK’ya bildirilen işten ayrılış kodu (14) yani “emeklilik için yaş şartları dışında diğer şartların tamamlanması” olarak gösterilmesine rağmen, dosyaya sunulan evraklarda …’ın iş akdine, ihbar tazminatı ödenerek son verildiğinin görüldüğünü, oysa İş Kanunu’nda açıkça belirtildiği üzere; emeklilik nedeniyle iş ilişkisini sonlandıran işçinin işverenden ihbar tazminatını talep etme hakkı bulunmadığını, bu durumdan davacı tarafından bildirilen sgk kodlarının gerçeği yansıtmadığı ve bir mahkeme kararı olmaksızın işçilere ödeme yapıldığının anlaşıldığını, bu şekilde yargı kararı olmadan ödeme yapılması halinde de bunun sonuçlarına davacının katlanması gerektiğini, mahkeme tarafından bu kodların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının ya da dava dışı işçilerin hangi gerekçeyle işiten ayrıldığının araştırılmamasının hatalı olduğunu,Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği üzere, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi bulunması sebebiyle müvekkili şirkete rücuan tazminat isteminde bulunulmasının da mümkün olmadığını, (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2006/9729 E., 2007/9572 K. sayılı ve 16.07.2007 tarihli kararı) Diğer bir hususun da taraflar arasında hizmet alım sözleşmesinde hüküm bulunmaması halinde davacının dava dışı işçilere ödediği tazminatları davalıdan isteyemeyeceğini(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/6532 E. 2015/4784 K. sayılı, 22.06.2015 Tarihli kararı), Dava dışı işçilerin hangi nedenle işten çıkarıldığı hususunda hiçbir araştırmaya ve bilgiye yer verilmediğini, davacının kendi insiyatifi ile ödeme yapmış olmasının kararda tartışılmadığını, davacının kendi kusuru ile (usulüne uygun olmayan işten çıkarma nedeniyle vb.) dava dışı işçileri işten çıkarmış ve ödeme yapmış ise, ödemek durumunda olduğu kıdem tazminatlarını müvekkil şirketten talep edemeyeceğinin açık olduğunu, Mahkeme tarafından müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit/ belirli olması gerektiğini, somut olayda alacak miktarının yargılama sonucunda ve bilirkişi incelemesi ile ortaya koyulabildiğini, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/42549, K. 2018/5186 sayılı ve T. 26.4.2018 tarihli kararı) belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İHBAR OLUNAN … TİC. LTD. ŞTİ. VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Bahsi geçen davalara ilişkin ilamlarda kıdem tazminatı bulunmadığını, yine asıl işveren tarafından yapılan fazla mesai alacağına ilişkin ödemeler yönünden müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, işçilerin fazla mesai ödemelerinin teknik şartname gereğince asıl işveren tarafından müvekkilini şirkete ödenmiş olup müvekkili şirket tarafından da işçiye ödendiğini, sözleşmede yazan sınırı aşan fazla mesai çalışmalarından müvekkilinin herhangi bir menfaati bulunmadığı gibi sorumluluğunun da söz konusu olmadığını, 6552 sayılı yasa ile 4857 sayılı yasada yapılan değişiklikler sonrası kıdem, ihbar tazminatı ile ücret, izin, fazla mesai ve genel tatil alacakları yönünden yüklenici şirketin hiçbir sorumluluğu kalmadığını, tüm tazminat ve ücret alacaklarından ilgili kamu kurum ve kuruluşunun tek başına sorumlu olduğunu, bu sebeple başlatılan icra takibinin hukuka aykırı ve mahkemenin vermiş olduğu 35.910,76 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının kanuna aykırı olduğunu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. Maddesinde yer alan mutlak ve emredici hükme göre alt işveren bünyesinde çalışan işçilerin iş akitlerinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde son bulması halinde kıdem tazminatından asıl işveren davacının sorumluluğu olduğunu, yine 08.02.2014 tarihli 29261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımları Kapsamında İstihdam Edilen İşçilerin Kıdem Tazminatlarının Ödenmesi Hakkında Yönetmelik’te de kıdem tazminatından asıl işverenin sorumlu olduğunun yinelendiğini, bu sebeplerle kıdem tazminatlarının müvekkili şirkete yükletilmesinin düşünülemeyeceğini, müvekkilinin kıdem tazminatından sorumlu olduğu kabul edilse dahi 1475 sayılı yasanın 14/2 fıkrası uyarınca sadece kendi çalıştırdığı dönem süresince ve asıl işverenle beraber sorumlu olacağını, daha önceki dava dilekçesinde belirtilenin aksi karar verilse dahi en kötü ihtimalle yarı yarıya ödenmesi gerektiğini (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2002/26756 Esas 2003/8867 Karar sayılı ilamı) davayı reddedilmeyecekse bile en azından müteselsil sorumlu tutması davalı aleyhine karar vermemesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 1474 sayılı İş Kanunu m. 14’e göre yapılan kıdem tazminatı ödemesinin, rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili, davalı vekili ve ihbar olunan …Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının istinaf başvurusu yönünden; 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı kanunun 41.maddesi ile değişik HMK’nın 341/2madde hükmü uyarınca miktar ve değeri 3.000,00-TL’yi geçmeyen mal varlığına ilişkin davalar kesin olup, yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2019 yılı için HMK’nun 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 4.400,00.TL olmuştur. Davada dava değeri 38.871,77 TL olup, kabul edilen miktar 35.910,76 TL’dir. Davacı tarafça red edilen miktar istinaf konusu edilmekte, istinafa konu edilen miktar 2.961,01TL olup, buna göre ilk derece mahkemesi kararı davacı yönünden kesin niteliktedir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak yerel mahkemece karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesinin de sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 341 ve 352/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir. İhbar olunan … Tic. Ltd. Şti.’nin istinaf başvurusu yönünden; İhbar olunan … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuş ise de, adı geçen ihbar olunanın davada fer’i müdahil sıfatı kazanmayıp ihbar olunan olarak yer aldığı, mahkemece de hakkında, bir hüküm kurulmadığı anlaşılmakla; karara karşı istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmadığından, ihbar olunanın istinaf başvurusunun HMK’nın 352. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Davalının İstinaf başvurusu yönünden; Davacı tarafça, davacı şirketin kendi bünyesinde çalıştırdığı yedi işçiye yapılan kıdem tazminatı ödemelerinden, 1474 sayılı İş Kanunu m. 14 uyarınca işçilerin davalı şirkette çalıştıkları döneme ilişkin davalının da sorumlu olduğu ileri sürülerek, sorumlu olunan tutarın rücuen ödenmesi talep edilmektedir. Mahkemece, kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçilerin davacı şirket nezdinde bulunan sicil dosya örnekleri, SGK’dan hizmet döküm cetvelleri, aylık bildirgeleri ile işe giriş çıkış bildirgeleri ve şahsi sigorta sicil dosyası, vs getirtilerek dosya arasına alınmış, bilirkişi heyetinden rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem Tazminatı” başlıklı 14/2. fıkrasında “:….12/7/1975 tarihinden, itibaren (1) işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır…” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 17/01/2014 tarih 2013/1425 Esas 2014/257 Karar sayılı ilamı “İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır. Değinilen Kanun’un 120. maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet sözleşmeleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. Somut olayda davacının çalıştığı işyeri önce … A.Ş. tarafından işletilmiş, sonra ise işyerinin işletilmesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından intifa yoluyla … A.Ş.’ye verilmiştir. Bu itibarla davalılar … A.Ş. ile … A.Ş. arasındaki ilişkinin işyeri devri olduğu…” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; yukarıda belirtilen Yargıtay ilamından anlaşılacağı üzere, davalı … A.Ş. ile davacı … A.Ş. arasında hizmet alım sözleşmesi değil, işyeri devrinin (30/09/2010) söz konusu olduğu, dolayısıyla 1475 sayılı yasanın 14. maddesi uyarınca iş yerini devreden davalı işverenin kıdem tazminatından sorumluluğunun işçiyi çalıştırdığı sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olduğu; mahkemece kıdem tazminatı ödemesine dayanak teşkil eden gerekli belgelerin dosya arasına alındığı, bilirkişi raporu ile, kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçilerin çalıştıkları dönemler, sözleşmelerinin emeklilik, işin sona ermesi ve emeklilik için yaş şartları dışında diğer şartların tamamlanması ile sona erdiği tespit edilerek, çalışanların fesih nedenlerinin 1475 sayılı yasanın 14. maddesine uygun olduğunun belirlendiği, ayrıca iş yerini devreden davalı işverenin işçiyi çalıştırdığı süreler ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesi ile sınırlı olmak üzere rücu edilebilecek miktarların hesaplandığı, yapılan araştırma ve incelemede bir eksiklik bulunmadığı; takip konusu alacak miktarının davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, likit alacak niteliğinde olduğu, bu durumda, davalı itirazında haksız olup, mahkemece dava konusu alacağın bu niteliği gözetilerek, yargılama sonunda itirazın haksızlığı belirlenen alacak tutarı üzerinden, davacı yararına İİK’ nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesinde usule aykırılık bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve ihbar olunan … Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurularının usulden reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 341 ve 352/1 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-İhbar olunan … Tic. Ltd. Şti.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 3-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ihbar olunan … Tic. Ltd. Şti.’den alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3 TL harcın ihbar olunan … Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 2.453,06 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 613,27 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.839,79‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 8-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 9-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/09/2022 tarihinde HMK’nın 341., 352/1 ve 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.