Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/111 E. 2022/226 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/111
KARAR NO: 2022/226
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/518 Esas – 2019/808 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar ile davalı arasında yıllarca süren ticari şirket ortaklığı sona erdikten sonra taraflar arasında yapılan hesaplaşma ve anlaşma neticesinde davalı tarafın şahsi olarak müvekkillerine 05/01/2011 tarihi itibariyle 125.000 USD borcu kaldığını, bu borcunu 3 ay içinde ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, taahhütnamenin taraflarca yazılarak imza altına alındığını, ancak yıllar geçmesine rağmen davalı tarafın borcu ödememesi üzerine Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı adına ilamsız icra takibi başlatıldığını, yapılan icra takibine davalı itiraz ederek takibin durdurulmasını sağladığını belirterek, davalı borçlunun Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına, müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, taraflar arasında kurulmuş olan … Tic. Ltd. Şti. ortaklığında müvekkilinin alacaklı olduğunu, dava ve takibe dayanak senette atılı imzanın müvekkiline ait olmadığını, mahsup taleplerinin bulunduğunu belirterek, davanın reddine, müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/10/2019 tarih ve 2017/518 Esas – 2019/808 Karar sayılı kararı ile; ” …. tarafların dava dışı 3.kişi şirket nezdindeki ortaklıklarının sona ermesiyle birlikte aralarında borç mutabakatına varıldığı; bu kapsamda davalı tarafça, dava ve takibe dayanak 05/01/2011 tarihli adi yazılı senedi düzenleyerek davacılara verdiği, sözkonusu belgeyle davalının davacılara karşı 125.000 USD borcu kabul ettiği, belgedeki imza inkar edilmiş ise de, yaptırılan bilirkişi incelemesiyle belge altındaki imzanın davalının eli mahsulü olduğu, ödeme tarihinin ise belgenin düzenleme tarihinden itibaren 05/04/2011 tarihi olarak kabulünün gerektiği anlaşılmıştır. Bu durumda benimsenen bilirkişi raporuna göre davacıların, 125.000 USD asıl alacağa, ödeme tarihinden takip tarihine kadar 20.875,17 USD işlemiş faiz isteyebilecekleri, davalı borçlunun 125.000 USD asıl alacağa ve benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen 20.875,17 USD işlemiş faize yönelik vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; benimsenen bilirkişi raporunda tespit edilen işlemiş faiz miktarını aşan davacı isteminin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı kanaatine varılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine, reddedilen miktar yönünden alacaklının kötü niyetinin kanıtlanamamış olması nedeniyle, davalı-borçlu tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1-Davalı borçlunun Gaziosmanpaşa …İcra Müd.nün … Sayılı dosyasında 125.000,00 USD asıl alacak ve 20.875,17 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 145.875,17 USD’ye yönelik itirazının iptali ile, 125.000,00 USD asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasanın 4/a.maddesi gereğince (yıllık %3,65 oranını geçmemek kaydıyla) faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, Davacı tarafın bu konudaki fazlaya ilişkin isteminin reddine, 2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 85.161,00.TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, 3-Reddedilen miktar yönünden koşulları oluşmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istianf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacıların, 125.000 (para birimi belli olmayan) adi senetten dolayı başlatmış oldukları takibe, gerek takibe itirazlarında, gerek cevap dilekçelerinde müvekkilinin, davacılara hiçbir borcu olmadığından, öncelikle imzaya, ancak müvekkili davacılarla yıllarca ticari bir şirketin (…) ortaklığını yürüttüğünden, boş imzalı bir kağıdı ele geçirme ihtimalinin yüksekliği ile adi senetteki imza, müvekkilinin imzsasına benzemekle birlikte imza müvekkiline ait çıkarsa, müvekkilinin davacılara hiç borcu olmadığından böyle bir belge de vermediğini, imza müvekkiline ait çıktığı takdirde bunun ancak (hukuka aykırı ele geçirilmiş imzalı kağıdın belgenin üzerinin başkaları tarafından doldurulmuş olduğunu, (şikayet hakkı saklı tutularak) aynı zamanda belge üzerindeki yazılara da itiraz ederek, alacaklının davaya cevap dilekçelerinde kronolojik sırasını verdikleri nedenlerle davacının kötü niyetli olarak intikam hırsı ile ürettiği bir belge ile takip başlatıldığından bahisle savunma yapmalarına rağmen yerel mahkemenin gerek yargılama aşamasında gerek gerekçeli kararda sanki sadece imzaya itiraz edilmiş gibi yargılama yaptığını, delillerini (beyan edilen dosyalar ) celp etmediğini, verdiği ara kararı uygulatmadan ve geri almadan BAM’ın “Ticari Şirket Tasfiyesinden doğan alacak” kararına uymadan hüküm verdiğini, yerel mahkemenin kararının eksik inceleme neticesinde ve usul kurallarına aykırı verilmiş hukuka aykırı bir karar olduğunu,Dava konusu adi belgenin, BAM kararı gereği ticari şirketin tasfiyesi ile bağlantılı olarak değerlendirilip, senede karşı senetle ispat kuralı uygulanması gerekirken, mahkemenin sadece adi senetteki imzayı gerekçesinde baz aldığını, senede karşı senetle ispat kuralı gereği davacıların alacak için sebep belirttiği hususların aksini ispat edebilecekleri halde, mahkemenin bu konuda araştırma yapmadığını, tüm taleplerini gerekçe göstermeden reddettiğini, Davacı yanın, dava dilekçesinde açıkça ” Müvekkiller ile Davalı arasında yıllarca süren ticari şirket ortaklığı sona erdikten sonra taraflar arasında yapılan hesaplaşma ve anlaşma neticesinde davalı’nın şahsi olarak Müvekkillere 05.01.2011 tarihi itibariyle 125000-$ borcu kalmıştır. ” denilerek, açık ve net olarak dava konusu itiraza uğrayan davaya dayanak adi senetteki borcun, şirket ortaklığının tasfiyesinden kaynaklı bakiye borç olduğunu yazılı imzalı hakim önünde kabul ettiğini, Gene aynı şekilde davacı tarafın, davalı vekilinin 16.05.2016 tarihli dilekçeleri 2 bentte de: “Davacı müvekkiller ve davalı taraf daha önce … Tic. Ltd. Şti şirketinde ortaklıkları vardı. Taraflar basiretli iş adamı gibi davranmakla yükümlüdürler. Basiretli iş adamları kağıt parçasına boşa imza atmayacak kadar dikkatli ve düşünceli olmalıdır” şeklinde beyanda bulunmuşken,İstinafa verdikleri dava dilekçesinde ise “Müvekkiller ile davalı arasında yıllar öncesinde kurulmuş bir adi ortaklık söz konusudur. Davalı ile müvekkiller yıllar öncesinde anlaşmışlar ve adi ortaklığa son vermişlerdir. Fesih neticesinde ne müvekkillerin davalıdan, ne de davalının müvekkillerden adi ortaklıktan kaynaklanan herhangi bir borçları kalmamıştır.​…Ancak müvekkiller ile davalı arasındaki ilişki sadece bir adi ortaklık ilişkisiyle sınırlı değildir. Davalının müvekkillere adi ortaklıkla hiçbir ilgisi olmayan 125.000 USD tutarında borcu bulunmaktadır. Davalı tarafından da kabul edilen bu borç davalı ile müvekkiller arasında mevcut olan şahsi ilişkiden kaynaklanmaktadır. Dosyada mübrez olan taahhütnameden de anlaşılacağı üzere davalı müvekkillerin alacaklı olduğu bu borcu kabul etmiş ve 3 ay içinde ödeyeceğine dair 05.01.2011 tarihinde taahhütname vermiştir. İş bu taahhütname davalı ve müvekkiller tarafından da imzalanarak onaylanmıştır.​” şeklinde beyanda bulunarak önceki beyanlarını inkar etmeye, senede karşı senet kuralı gereği aksini ispatlayacakları şirket tasfiyesinden borç doğmadığı hususunu engellemeye çalıştıklarını, Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2016/26 201/43 Karar sayısı ile, davanın, ticari şirket ortaklığının sona erdirilmesinden kalan bakiye alacağın istemine ilişkin açılan davanın; tarafların ticari işletmelerini ilgilendirmesi sebebiyle mutlak ticari dava niteliğinde olduğu gerekçesiyle ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nin 12/04/2017 tarihli kararı ile de,… dava dilekçesinde talep edilen alacağın limited şirket ortaklığına dayalı olduğunu kabul ederek görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verildiğini,Yüksek mahkemece onanmış kesinleşmiş mahkeme kararına göre, dava konusu adi senedin, sanık ve müştekilerin önceden ortaklıkları olduğu …Ticaret Limited Şirketini tasfiyesi ile ilgili olduğu, adi senet ile ilgili ticaret mahkemesinde yapılacak yargılamada …Şirketin tasfiyesinde borç kalıp kalmadığının da dikkate alınması gerektiğinin anlaşıldığını, üst mahkeme kararlarının alt mahkemeleri bağlayacağını, Kesinleşmiş üst mahkeme kararına rağmen, adi senedin ticaret ortaklığı ile alakası yokmuş gibi, ticari şirketin tasfiyesinde borç kalıp kalmadığının araştırılmaması, yani senede karşı senetle ispat haklarının hiçe sayılarak, sebep gösterilen borç kaynağının aslında borç doğurmadığını, tersine davacıların borçlu olduğunu yazılı ispat imkanlarının gerekçesiz olarak reddedildiğini ve bu nedenle kararın eksik inceleme nedeniyle usulden bozulması gerektiğini, Borca itirazda adi senet üzerindeki yazılara itiraz edildiğini, mahkemenin ara kararında imza ve yazı incelemesine karar verilmesine rağmen, bilirkişinin eksik incelemesine itirazlarının mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, mahkemenin kendi verdiği kararı geri almadan itirazlarını hukuka aykırı olarak reddettiğini, Oysa dava konusu adi senet üzerindeki yazıların daha önce verilmiş ve vazgeçilmemiş ara karar gereğince kime ait olduğu tespit edilmiş olsaydı, yazıların davalıya ait olmadığı, adi senedin davacılar tarafından üretildiği hususlarının tespit edilecek olduğunu, davalıya bu yazılı belgenin aksini ispat yükümlülüğünün doğmuş olacağını, Adi senedi kabul etmeme yönündeki itirazları baki olmak üzere, mevcut durumda adi senedin metnine yapılan itirazlarda vadede tahrifat yapıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bir rakamda tahrifat varsa diğer tarafın parafı veya imzasının alınması gerektiğini, eğer böyle bir paraf yoksa tahrif edilen kısım geçerli sayılamayacakken mahkemenin tahrifatı görmezden geldiğini, tahrif edilmiş hukuka aykırı belgeden müvekkiline fahiş miktarda borç yükletildiğini, senet metninde tespitli tahrifatın göz önüne alınarak, tahrifat olan yerde vade olmaz kararı verilerek, hukuka aykırı işletilen faizin kaldırmasını talep ettiklerini, Adi senedin, hukuka aykırı ele geçirilen imzalı boş kağıdın (davaya esas adi senedin ) hukuka aykırı doldurulmasından dolayı davacıların savcılığa şikayet edildiğini, savcılık numaraları dosyaya bildirilip bekletici mesele talebinde bulunulmuş olmasına rağmen yerel mahkemenin, sahteliğe yönelik savcılık şikayetini bekletici mesele yapılması taleplerini reddederek karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacılar hakkında … Ticaret Limited Şirketinin devir sözleşmesinde gizledikleri bir kısım çekleri sonradan diğer ortak …’ten gizleyerek tahsil etmesi ve bu hususu gizlemek için muhasebecisi ile birlikte hareket etmesinden dolayı yapılan şikayet neticesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/177678 soruşturma nolu dosyasından talimatla davacıların ifadesinin alındığını, davacıların 12/02/2018 tarihinde Gaziosmanpaşa Polis Karakolunda verdikleri ifadede (Mahkeme dışı ikrar) “Hakkımda Şikayette bulunan … isimli şahıs tahmini 2008 yılında ortağım olduğundan tanırım. Kendisi ile birlikte… Ltd. Şti isimli şirketimiz vardı ve bu şirket 2008 yılında devir ettik, burada kendisi ile anlaşmalı olarak şirketi devrettik, kendisinin ifadesinde belirttiği devir esnasında şirketi devri alanlar ödemeyi benim adıma senet yaptırdım, çünkü benim … adlı şahıstan alacağım vardı, alacağıma karşılık senetleri benim adıma yaptırdık, kendisi daha sonra bununla ilgili şikayette bulundu ( şirket devir sözleşmesinden doğan alacak davası kast ediliyor) ve şu an 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/203 (13. Asliye Ticaret mahkemesi 2014/203 nolu dosya kast ediliyor) sayılı davamız devam etmektedir (ifade tarihinde temyiz süreci sonuçlanmamıştı) . Ben de kendisinden olan alacağım için (iş bu dava kast edilerek) 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2017/518 Esas sayılı soruşturma numarası ile dava açtım ve şu an dava devam etmektedir. Kendisi ile devir işlemleri arasında alacağıma karşılık senetleri adıma yaptırdı, kendisi bununla ilgili şikayette bulununca, bende senetleri adıma yaptırmama neden olan borçtan dolayı kendisine dava açtım. -(dava konusu borcun şirket tasfiyesi esnasında olduğunu bu alacağına karşılık vadeli yapılan şirket devrinin senetlere bağlanan bedellerini kendi adına yaptırdığını iddia ediyor, yani şirket devrinde var olan alacağını Şirket devri bedellerinden …’e düşen miktarla takas ettiğini iddia ediliyor) Mahkeme dışı ikrar olan davayı esastan etkileyecek bu ikrar ve ifadeler dosyaya sunulmasına rağmen, mahkemenin hiçbir şekilde bu dava dışı ikrarı dikkate almadığını, oysa davanın esasını etkileyecek bu ikrarın (aleyhe hususlar kabul edilmemek kaydıyla) davacının işbu davasındaki iddialarını çürüten beyanlar olduğunu, davacıların polis karakolunda verdikleri ifadelerde alacaklarının 2008 tarihinden önce var olan bir alacak olduğu ifadesi ile üzerinde 01.05.20011 tarihi atılan adi senedin o tarihte borç doğurmadığını, adi senedin şirket tasfiyesinden kaynaklı alacak olduğunu, adi senedin sebebini açıklayarak, senede karşı senet ilkesi gereği iş ve işlemleri yazılı delillerle aksini ispatlayabildikleri şirket kayıtları celp edilmeden sanki olayda tek delil adi senetmiş gibi karar verildiğini, bu kadar açık ve net delillerine rağmen karşı ispat hakkından yoksun bırakılarak karar verilmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu, (Borcu kabul anlamına gelmemek üzere polis ifadesinde lehlerine olan hususlarla ilgili olarak ) ayrıca Karakol ifadesindeki bu ikrar dahi bir an için doğru sayılsa, 180.000 Euro olan şirket devir bedelinden davalı … ‘e düşen 90.000 Euroyu 125.000 (iddiasına göre dolar) ile değiştirdiğini, takas ettiklerini davacıların ifade ettiklerini, (dava dışı ikrar), …’in alacağını alması üzerine kendisinin de 125.000 Doları dava ettiğini ikrarı karşısında, davalı …’in 13. Asliye Ticaret Mahkemesindeki hisse devir sözleşmesi ile ilgili yargılandığı davada hissesine düşen 90.000 Euro değil de bunun yarısı olan 45.000 Euro ‘yu dava edip (gerçekte 35.000 Euro kadar bedeli) tahsil etmesi karşısında, yani davacıların şirket alacağımızı takas ettik dedikleri takas edilen alacağın davalı … tarafından ancak yarısının (45.000 Euronun) tahsil edebilmesine rağmen kalan 45.000 Euro davacılardan tahsil edilemediği halde davacılar polis karakolu ifadelerinde (davalının 90.000 Euro hisse devir alacağının kendilerinin 125.000 Dolar alacağı ile takas edildiği, davalı … 45.000 Eurosu’nun tahsil etmesi üzerine 125.000 Doları (iş bu davanın konusu) tahsiline giriştiklerini mahkeme dışı ikrarla yapmış olduklarını, delilleri arasında olan isticvap delili ( taleplerine rağmen ) gereği 90.000 Euro karşılığı 125.000 Dolar alacak takas edilmiş ise davalı müvekkilin 90.000 Euro hisse devir alacağından sadece 45.000 Euro Bedeli dava etmesi karşısında neden 125.000 doların tamamının dava edildiği isticvapla sorulması gerekirken, bu hususun isticvap delili ile davacılara sorulmadığını, sorulmuş olsaydı en azından davacıların bu beyanı ile takastan arta kalan 45.000 Euro’nun alacaktan mahsup edilmiş olması gerekirken hukuka aykırı olarak yapılmadığını, Ayrıca dava konusu şirket tasfiyesinden kalan alacak iddiası ile ticari şirketin kayıtları incelenerek, delilleri arasında olan isticvap ile aleyhlerine olan bu durumun açıklığa kavuşturulması gerekirken, davanın kabul edilip, kötüniyet tazminatı ile sahtecilikle düzenlenen senedin tahrif edilmiş vadelerine rağmen 2011 yılından faiz işlenmesinin hukuka aykırı olduğunu,125.000 $ yazılı adi senette yazılı açık bir para birimi yazılı olmadığını, 125.000 yanında bulunan $ simgesinin, dünya genelindeki çeşitli para birimlerini belirtmek için kullanılan işaret olduğunu, Dolar ve peso adıyla anılan para birimlerine ek olarak Nikaragua’da kordoba, Samoa’da tala ve Tonga’da pa’anga da $ işareti ile gösterildiğini, Sonradan doldurulduğu polis karakolundaki ifadelerle açık olan (Kaynağı 2008 tarihli alacak takası ise adi senetteki 2011 tarihi gerçeği ve içeriğindeki bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır) bir adi senet metninde açıkça Amerikan Doları yazılmadığı halde alacağın sırf $ işaretinin bulunmasınıdan dolayı Amerikan Dolar hesabı ile yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, oysa senet metninde para birimi bulunmasının kamu düzeninden olduğunu, mahkeme tarafından resen dikkate alınması gereken bu hususun dikkate alınmadığını,Davaya konu adi senet metni incelendiğinde, davanın taraflarının sonradan eklendiği, araya sıkıştırıldığı, gene vade kısmında tahrifat olduğu hatta bilirkişi raporunda tahrifat yapıldığı tespit edildiği halde tahrifat nedeniyle olmayan vadeden dolayı vadeden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu,Mahkemenin görevsizlik kararı için davalıya ayrıca vekalet ücreti vermemesi yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu, vekalet ücretine ayrıca hükmedilmesi gerektiğini, Tüm tahrifat iddiaları karşısında, adi senet üzerindeki yazıların kime ait olduğunun yazı karakteri incelemesi yapılmadan müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmetmenin hukuka aykırı olduğunu, bu tazminatın kaldırılması gerektiğini, Davacıların reddedilen tutarları üzerinden kötü niyet tazminatına hükmetmemenin hukuka aykırı olduğunu, davacılar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, Davacıların aleyhine olan mahkeme dışı ikrarlara rağmen isticvap delillerinin değerlendirmeye alınmamasının, yine yemin tekliflerine rağmen yemin teklif edilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının, usul kurallarına aykırılıktan bozulmasına, Usul yönündeki eksiklikler yanında terditli olarak, üzerindeki yazılara itiraz edilmiş ayrıca savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş adi senetteki işaretin Para birimi belli olmadığından para birimi olmadığından alacak talebinin esastan reddine, yukarıdaki talepleri kabul edilmediği durumda, red edilen tutarlar yönünden davacılar aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, hukuka aykırı doldurulan senedin tahrif edilmiş vade kısmı nedeniyle vade olmadığının tespiti ile vadeden itibaren faiz hesaplanmasının kaldırılmasına, görevsizlik kararına yönelik olarak davalı yararına ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesine, yemin delilleri bulunmasına rağmen yemin teklif hakları dahi sorulmadan davanın sonuçlanmasından dolayı kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ortaklığın sonlanması nedeniyle yapıldığı ileri sürülen 05/01/2011 tarihli adi yazılı belge gereği alacağın tahsili amacıyla davalı hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK 67.md gereğince iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davacılar ile davalı arasında yıllarca süren ticari şirket ortaklığı sona erdikten sonra taraflar arasında yapılan hesaplaşma ve anlaşma neticesinde davalı tarafın şahsi olarak davacılara 05/01/2011 tarihi itibariyle 125.000 USD borcu kaldığını, yine davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilleri ile davalı arasında daha önce… San ve Tic.Ltd Ştinde ortaklıkları olduğunun beyan edildiği, dosyada mevcut İstanbulTicaret Odası kayıtlarına göre davacılar ile davalının… Limited Şirketinin ortakları iken hisselerini devrettikleri, Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takip talebi ekinde de 05/01/2011 tarihli adi yazılı belgenin ibraz edildiği dikkate alındığında, davacı tarafça, davalıdan ticari şirket ortaklığının sona ermesi nedeniyle taraflar arasında yapılan hesaplaşma ve anlaşma neticesinde davalının kabul ettiği iddia edilen borcun tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece 05/01/2011 tarihli yazılı belgedeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığı hususunda grafoloji uzmanından, davacıların işlemiş faiz talepleri yönünden SMMM bilirkişiden rapor alınarak yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermek için yeterli değildir. Davalı tarafça, davacılar hakkında işbu davaya dayanak 05/01/2011 tarihli adi yazılı belgeyi hukuka aykırı yöntemlerle ele geçirme ve kendi el yazıları ile olmayan bir borç varmış gibi düzenleme ve evrakta sahtecilik suçlarından 06/12/2018 havale tarihli dilekçe ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/204863 soruşturma sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığı, dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/177678 soruşturma nolu dosyası ile birleştirildiği, davacı vekilinin yargılama sırasında soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiği, mahkemece, dosyada alınan bilirkişi raporları ile dosyada toplanan deliller uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden ve tahkikatı gerektirecek başka husus kalmadığı anlaşıldığından dosyanın mevcut hali ile tahkikatın tamamlanmasına, ceza soruşturmasının beklenilmesine gerek olmadığına karar verildiği görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 165. maddesinde; bir davada hüküm verilmesinin, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılamanın bekletilebileceği düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğreti de gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.1975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; H.G.K.’nun 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E. 2011/231 K.; H.G.K.’nun 9.4.2014 gün ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. Sayılı ilamları). Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davalı tarafça, davacılar hakkında işbu davaya dayanak adi yazılı belge ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulması üzerine 2018/204863 soruşturma sayılı dosya ile soruşturma başlatıldığı, soruşturma sonucunun işbu dosyada verilecek kararı etkileyebileceği anlaşılmakla, davalı vekilinin soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması talebinin gerekçesi de açıklanmaksızın red edilmesi; yine davalı vekilince dosyaya örnekleri ibraz edilen ifade tutanaklarına göre, taraflar arasında ticari şirket ortaklığının sona ermesinden kaynaklanan alacak -verecek meselesi ile alakalı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/177678 soruşturma nolu dosyası ile yürütülen soruşturma kapsamında davalıların emniyette 12/02/2018 tarihinde ifadelerinin alındığı, davacı …’un ifadesinde; davalı … ile birlikte… Ltd. Şti isimli şirketlerinin olduğunu, bu şirketi 2008 yılında devir ettiklerini, burada kendisi ile anlaşmalı olarak şirketi devrettiklerini, kendisinin ifadesinde belirttiği devir esnasında şirketi devri alanların ödemeyi … adına senet yaptırdıklarını, çünkü kendisinin, … adlı şahıstan alacağı olduğunu, alacağına karşılık senetlerin kendisi adına yaptırıldığını beyan ettiği, diğer davacı …’un da benzer beyanlarda bulunduğu görülmekle, işbu davaya ve icra takibine dayanak 05/01/2011 tarihli yazılı belgenin, ifadelerde beyan edilen alacağın karşılığı olarak alınıp alınmadığı, bu kapsamda davalının söz konusu belge nedeniyle davacılara borçlu olup olmadığı, borcu var ise miktarı, davalının takas-mahsup iddiası hususlarının İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas 2015/393 Karar sayılı dosyasında verilen karar ile birlikte ile birlikte tartışılıp değerlendirilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/204863 soruşturma sayılı dosyası ile bu dosyanın birleştirildiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/177678 soruşturma nolu dosyası ve İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas 2015/393 Karar sayılı dosyasının birer örnekleri dosya arasına alınarak, yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılması, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/204863 soruşturma sayılı dosyasının, eğer dava açılmış ise ceza dava dosyasının incelenerek, bekletici mesele yapılması gerekip gerekmediğinin gerekçesi de açıklanarak değerlendirilmesi ve nihayetinde tüm deliller birlikte tartışılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih ve 2017/518 Esas – 2019/808 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcı ile celse harcının talep hilinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.