Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1096 Esas
KARAR NO: 2022/1362 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2019/126 Esas 2019/1200 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin aracını 31/12/2011 tarihinde satın aldıktan sonra 15/10/2014 tarihinde garanti kapsamında iken arızalandığını, davalılardan …’ın yetkili servisi tarafından araçta yağ eksiltme probleminin tespitinin yapıldığını, 11/12/2014 tarihinde aynı problem nedeniyle tekrar aynı servise gidildiğini, aracın motoru dahil birçok parçasının değiştirildiğini, buna bağlı olarak şasi numarasının da değiştirildiğini, son olarak 18/05/2015 tarihinde aynı problem nedeniyle servise gittiğini ve hava emiş kampanyası adı altında birden fazla parçasının değiştirildiğini, bunun üzerine davalı taraflara 18/11/2015 tarihinde ihtarname gönderilerek durumun bildirildiğini, aracın değiştirilmesini veya bedel iadesinin talep edildiğini, fakat davalılardan hiçbirinin herhangi bir girişimde bulunmadığını, davacının aracının tüm bakımlarını zamanında yaptırmasına rağmen aracın sürekli arızalandığı ve her arızada parça değişikliği yapıldığını, fakat arızların yine tekrarlandığını, aracın bu kadar sık arızalanmasının ondan beklenen faydayı azalttığını ve aracın gereken özellikleri taşımadığının bir göstergesi olduğunu, bu arızaların aracın bir süre kullandıktan sonra ortaya çıktığını, araçta üretim hatası gizli ayıp bulunduğunu, yetkili servislerin aracın arızası ve ayıbını tam teşhis edebilecek ve giderebilecek elemanlar bulundurmak zorunda olduğunu, yetkili servisin aracı deneme yanılma yoluyla tamit etmeye çalıştığını, sürekli tamirata maruz kalan araçta gelen hasar ve değişikliklerin aracın değerini azalttığını, davacının araçtan faydalanmasını engellediğini belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesini veya bedel iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu aracın üreticisi ve Türkiye’de pazarlayan … A.Ş. Olduğunu, aracın diğer davalı … Oto A.Ş.’nden satın alındığını, müvekkilinin sadece servis hizmeti verdiğini bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini ve ayıp iddiası nedeniyle sorumlu tutulamayacağını, bu yönden davanın reddinin gerektiğini, davacının aracı 2011 yılında satın aldığını ve tacir olduğunu bu nedenle yasa gereği davanın zaman aşımına uğradığını, reddinin gerektiğini, iş emirlerinden görüleceği üzere 11/12/2014 tarihinde araçta yarım motor değişiminin ücretsiz yapıldığını, aracın eksiksiz ve hatasız bir şekilde tamir edilerek davacı yana teslim edildiğini, bu dönemde davacıya ücretsiz araç tahsis edildiğini, bu sebeple tazminat isteyemeceğini, araçta herhangi bir ayıp söz konusu olmadığını, 23/11/2015 tarihli ihtarname cevabında aracın 2015 mayıs ayından buyana standart iş ve işlemler için çeşitli tarihlerde servise geldiğini, tüm bakım ve onarımların eksiksiz yapıldığını ve süresinde teslim edildiğini, davalı şirketin servis olarak üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ücretsiz onarım hakkını kullanan davacının yasa gereği başkaca bir seçimlik hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu aracın 31/12/2011 tarihinde satıldığını, aracın garantisinin 2 yıl / 60.000 km olduğunu, garanti süresinin 31/12/2013 tarihinde 3 yıl / 100.000 km ücretsiz onarım taahhüdü süresinin 31/12/2014 tarihinde dolduğunu ve bu tarihler arasında ihbar veya dava açılmadığı için zaman aşımına uğradığını, reddinin gerektiğini, aracın ticari nitelikte olması, garanti süresinin dolması, ücretsiz onarım yapılarak aracın teslim edildiği dikkate alındığında davacının aracın misli ile değişimini talebinin haksız olduğunu, aracın kullanıcı el kitabında 1.000 km’de 1 lt yağ eksiltmesi yapabileceği bunun arıza olmadığının belirtildiğini, bu yağın tamamlanmasının kullanıcının sorumluluğunda olduğunu, bu sebeple bunun arıza olarak değerlendirilmesinin kabul edilemeyeceğini, motorun yağ kullanımının kullanım tarzına bağlı olarak değişebileceğini, bu yağ tüketiminin bu sebeple normal olduğunu, özellikle dizel motorlu araçlarda yağ eksiltmesinin kaçınılmaz olduğunu, bununla ilgili yapılmış bir çalışma olmadığını, yağ tüketiminin kullanıcıya, çevre şartlarına ve hatta hava filtresinin kirliliğine kadar bir çok etkene bağlı olduğunu, dava konusu aracın yol bilgi ekranında yağ ile ilgili 3 farklı uyarı ekranı bulunduğunu, bunlardan biri yağ değişim zamanı, diğer yağın azaldığını gösteren ikaz, diğer ise düşük yağ basıncı uyarısı olduğunu, bunlarda önemli olanın düşük yağ basıncı uyarısı olduğunu, diğer uyarıların sürücüyü bilgilendirme mesajları olduğunu, arıza olmadığını, söz konusu uyarının büyük arızların oluşmaması için uyarı mahiyetinde olup yağın tamamlanması gerektiğini gösterdiğini, bu ikaz lambasının bir arızayı göstermediği, aracın onarımının yapıldıktan sonra sorunun devam ettiğini gösteren herhangi bir tespitin olmadığını, davacının her servis girişinde aracın yağ lambasının yandığını iddia ederek haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, aracın dava tarihi itibariyle 80.000 km fazla yol yaptığı dikkate alındığında kullanımına eksiksiz devam edildiğini, araçtan faydalanmama durumu oluşmadığını, davacının kullanımı ile aracın ekonomik kullanım ömrünü tamamladığının anlaşıldığını, ayrıca kuulanım sırasında oluşan hasar ve kullanım değer kaybının hesaplanmasını istediklerini, maldan yararlanmanın söz konusu olmaması nedeniyle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … TİC A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, dava konusu aracın satın alındığından bu yana 5 yıla yakın zaman geçtiğini, müvekkili şirkete husmet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, mihai sorumluluğunun … olduğunu, kullanıcı el kitabında 1.000 km’de 1 lt yağ tüketiminin normal olduğunun belirtildiği, bunun bir arıza olmadığını, dizel araçlarda bu tip yağ tüketiminin olabileceğini, kullanıma bağlı olduğunu, araçta bir sorun olmadığının aydınlatılması için teknik analiz ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, araç uzun bir süre 80.000 km kullanıldığı için beklenen faydanın elde edildiğini, ürünün yenisi ile değişiminin veya bedel iadesi şartlarının oluşmadığını, aracın bu süre içerisinde trafik kazasına karışmış olması ve kullanıldığı süre bazında değer kaybına uğradığını, bunun da göz önünde bulundulması gerektiğini, aracın eğer yağ yakma sorununun varsa bunun tamit edilebilir nitelikte olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/12/2019 tarih ve 2019/126 Esas – 2019/1200 Karar sayılı kararında; “…Diğer yandan araç satın alındıktan sonra garanti süresi içerisinde yağ eksiltme problemi yaşandığı gibi garanti süresi sona erdikten sonra da aynı sorunun devam ettiği, kullanımla birlikte ortaya çıkan ve kullandıkça devam eden ayıba yönelik yapılan ihbarın süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Yine 14/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda, piyasa koşullarına ve araştırmasına göre araçta meydana gelen hasarların 5.000 TL olacağı, değer kaybının ise 2.000 TL olacağının belirtildiği, yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere, bahse konu bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu görülmekle mahkememizce de araçta meydana gelen hasarın 5.000 TL ve değer kaybının 2.000 TL olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı dava dilekçesinde aracı misliyle değişimine talep etmiş olup daha sonra 23/05/2019 havale tarihli dilekçeyi sunarak misliyle değişim talebinden vazgeçtiğini, davaya hasar ve değer kaybı yönünden devam edilmesine beyan etmiştir. Öte yandan davalı … şirketi davacının beyanlarında görüldüğü üzere servis hizmetini veren bir firma olduğu ve kendisine arıza sebebiyle müracat edildiğinde servis hizmeti veren bir şirket olduğu görülmektedir. Davalı … şirketi davacı iddiaları itibariyle araçta meydana gelen ayıp ve bu kapsamda ayıp neticesi oluşacak sonuçlardan (misli ile değiştirilmesi, bedel iadesi) hususlarında doğrudan doğruya bir sorumluluğu bulunmadığı Mahkememize kanaat geldiğinden davacı tarafından davalı … Ltd. Şti.’ne yönelik açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan tüm bu nedenlerle davalı … Tic. A.Ş yönünden açılan davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile 5.000 TL hasar bedeli 2.000 TL değer kaybı olmak üzere toplamda 7.000 TL ‘nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine…”gerekçesi ile, Davacı tarafından davalı … Ltd. Şti.’ne yönelik açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle REDDİNE, Davacının davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş.’ne yönelik açmış oldukları davanın davanın KISMEN KABULÜ ile 5.000 TL hasar bedeli 2.000 TL değer kaybı olmak üzere toplamda 7.000 TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı Davalı … SAT. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … SAT. A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davanın zaman aşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, Dava konusu araç 31.12.2011 tarihinde satılarak teslim edildiğini, dava konusu araç için verilen garanti süresi 2 yıl / 60.000 Km (hangisi önce dolarsa) olduğunu, bu durumda dava konusu araç için verilen garanti 31.12.2013 tarihinde dolduğunu, bu süre içinde dava konusu araç için herhangi bir ayıp ihbarı ya da davası açılmamış olduğu dikkate alındığında davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, Aracın yargılama sırasında bir başkasına satılıp devredildiğini, Mahkeme kararının taraflarınca tebliğ alınmasını takiben yaptıkları araştırma sonucunda aracın, henüz yargılama devam ederken bir üçüncü kişiye satılıp devredildiği ve sonrasında 3 sefer daha el değiştirdiği araç plakasının önce …sonrasında ise … plaka numarası aldığının tespit edildiğini, davacının dava konusu aracı yargılama sürerken davanın devamı sırasında satmış olduğundan, davacının aktif husumet ehliyeti kalmadığını, bu durum, yargılama sırasında bilinmediğinden mahkeme uyarılamadığını, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Dosyada verilen ilk yerel mahkeme kararında mahkeme “Davacı taraf araçtaki ayıpları 3 ayrı servis kaydı ile öğrenmiş ve ihtarnamesi ile son ayıbı 18.05.2015 tarihinde öğrendiğini beyan etmiş olmakla, taraflar arasındaki alım satım ilişkisi ticari bir satış olması dikkate alındığında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 23/1 maddesi gereğince ayıp açıkça belli ise iki gün içinde ayıp açıkça ayıp değil ise kontrol ettirerek 8 gün içinde bildirilmelidir. Davacı taraf ayıp durumu bilmekte her ne kadar satışı gerçekleştiren firmanın servisine başvuru ihbar olarak kabul edilse dahi son yapılan servis başvurusu itibariyle servis hizmeti alındığı ve akabinde yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiği kanaati gelmiş olmakla davacının davasının reddine karar verilmiştir.” dediğini, Yerel Mahkemenin ilk kararında açıkça ayıp ihbarının süresinde olmadığı tespit edildiği ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunda istinaf mahkemesi söz konusu kararı yalnızca harç eksikliği nedeniyle kaldırarak yerel mahkemeye geri gönderdiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1. Madde hükmü çok açık olup davacı davaya konu araçta var olduğu iddia edilen ayıbı 15.10.2014, 23.11.2014 ve 08.05.2015 tarihli servis girişlerinde öğrenmiş olmasına rağmen yasal süre içerisinde bir ayıp ihbarında bulunmamış yahut dava ikame etmediğini, Yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmaması davacının kanundan doğan seçimlik haklarına başvuramaması sonucunu doğurmakta olduğunu, bu durumda, davacı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybetmekte olduğunu, (Y19.H.D. E: 2014/20344, K:2015/7484, T: 20.05.2015, Y19.H.D. T: 07.01.2014 E: 2014/680 K: 2013/18422) Davacının ayıbın varlığını öğrendiği tarihten çok sonra dava açarak, kanundan doğan haklarını kullanmaya çalışması iyi niyetten uzak olup konu ile ilgili yerel mahkemece daha önce verilen karar olmasına rağmen yeniden yapılan yargılamada kullanımla birlikte ortaya çıkan ve kullandıkça devam eden ayıba yönelik ihbarın süresinde yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulü yönünde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yapılan ilk yargılamada alınan bilirkişi raporunda hesaplanan hasar bedeli ve değer kaybı dava konusu araçta var olduğu iddia edilen ayıba ilişkin olmayıp aracın davacı kullanımında iken geçirdiği kazalara ve kullanımdan kaynaklı semen indirimine ilişkin olduğu halde bu tutarların ayıptan kaynaklıymışçasına müvekkili şirkete yükletilmesini hatalı bir değerlendirme olduğunu, Dosyada ilk aldırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda bilirkişi “yukarıdaki iş emirlerine göre araçta meydana gelen hasarların yapılan piyasa araştırmasına göre 5.000 TL ve ayrıca aracın 80.000 km kullanımı nedeniyle 2.000 TL değer kaybı olacağı görüşüne varılmıştır.” dendiğini, Bilirkişi raporunda bahsedilen hasar konulu iş emirleri raporun 3. Sayfasında: – 24.01.2012 tarihinde davalı … yetkili bayii ve servisi’nin … no’lu iş emrinde aracın 1.081 km’de olduğu “1.000 periyodik km bakımı ve sağ arka çamurluk ve arka tampon hasarı” şikayeti için servise gidildiğinin tespit edildiği, – 08.04.2012 tarihinde davalı … yetkili bayii ve servisi’nin … no’lu iş emrine aracın 13.201 km de olduğu “aracın sağ taraftan hasarlı olduğu” için servise geldiği “ön tampon, yeni sağ ön çamurluk, radyatör destek sacı onarımı” yapıldığının tespit edildiğini, – 21.10.2013 tarihinde davalı … yetkili bayii ve servisinin … – … nolu iş emrinde aracın 40.868 km de olduğu “40.000 km bakım ve debriyaja basılınca kesilen bir ses gelmesi, önden ve arkadan hasarlı şikayetleri için servise gidildiği ve periyodik bakımın yapıldığı, debriyaj baskı balatanın değiştirildiği, ön ve arka tamponun onarıldığının” tespit edildiğini, Huzurdaki davada davacının ilk talebi misli ile değişim olduğu için ve misli ile değişim kararı verilmesi durumunda davacı söz konusu aracı geri teslim edeceği için, bilirkişi raporunda araçta davacı kullanımında meydana gelen ve yukarıdaki iş emirlerinde açıkça görünen hasarlar sebebiyle oluşan değer kaybı hesaplandığını, bu hesaplamanın amacı davacı tarafından iade edilen araçta davacı kullanımı nedeniyle oluşan değer kaybının davacı tarafından aracın iade edildiği davalılara ödenmesi olduğunu, Yine davacının tacir olması, dava konusu aracın ticari araç olarak kullanılması ve davacının bu aracı kullandığı süre boyunca araçtan ticari fayda sağlamış olması nedeniyle, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 229. Madde hükmü gereği, davacının aracı kullanım esnasında edindiği semen ve yine kullanım esnasında araçta oluşan değer kaybı olarak bilirkişi tarafından 2.000-TL tespit edildiğini, şüphesiz ki yine tespit edilen bu tutar tarafımızdan davacıya ödenmek üzere değil aracın misli ile değişimine karar verilmesi halinde davacı tarafından müvekkili şirkete ödenmesi amacıyla hesaplanmış tutarlar olduğunu, Ancak sebebi anlaşılamaz bir biçimde Mahkeme bilirkişi raporunda aracın misli ile değişimine karar verilmesi halinde davacı tarafından davalılara ödenecek tutar olarak hesaplanan hasar bedeli ve kullanım sebebiyle oluşan değer kaybının taraflarınca davacıya ödenmesine hükmettiğini, Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere dosyada yapılan ilk yargılamada alınan 14.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan 5.000-TL bedel; araçta meydana gelen hasarlar neticesinde oluşan değer kaybı, 2.000 TL bedel ise aracın 80.000 km ticari faaliyette kullanımı sebebiyle hesaplanan değer kaybı olup bu tutarların tarafımızca davacıya ödenmesine karar verilmesi hukuka usule ve yasaya aykırı olduğunu, Dava konusu araçta arıza veya ayıp bulunmadığını, Davacı tarafın talebi ve onayı doğrultusunda, ilgili Bakanlığa da bildirildiği, üretici firma tarafından gelen talepler üzerine geliştirildiği, halen üretimine devam edilmekte olan ve tüm … araçlarda kullanılan 1.4cc Dizel short blok/yarım motor, 11.12.2014 tarihinde dava konusu araç 60.129 km’de iken dava konusu araca eklendiğini, Teknik olarak, motor ve şanzıman revizyonları, diğer parçalar ile uyum sağlanabilmesi amacı ile rodaj dönemi denen, yaklaşık 10.000 km ve/veya bir bakım zamanı süresine ihtiyaç duymakta olduğunu, bu durum tüm otoritelerce kabul görmekte olup bu doğrultuda müvekkil şirket de … Servislerinde bu ve benzeri yapılan işlemler sonrası araç sahiplerini konu ile ilgili bilgilendirerek, aracın yapılan revizyon işlemine uyum sağlaması ve yapılan revizyonun sonuç vermesi konularının takibini sağlama amacıyla gerekli uyarıları yapılmakta olduğunu, Dava konusu araç için de yetkili servis tarafından aynı uyarılar yapıldığını, yapılan short blok değişimi işleminin doğru ve sorunu kökünden çözen bir işlem olduğu dava konusu aracın araç geçmişinde de açıkça görülmekte olduğunu, Şöyle ki, 60.129 km’de aracına yarım motor değişimi yapılan davacı, yukarıda yer alan bilgilendirme kendisine yapılmış olmasına rağmen 18.05.2015 tarihinde ve 66.268 km’de servis girişi yapmış ve dava konusu araçta yağ lambası yanıyor ifadesi ile iş emri açtırdığını, … servisi yukarıda belirtilen açıklamayı bir kez daha yaparak iş emrine, aracı takibe alındığı, yağının tamamlandığı ve yağ ikaz lambasının tekrar yanması durumunda işlem yapılmadan servise başvurulması gerektiği notunu düştüğünü, Sonuç olarak, yukarıda da belirttildiği üzere üretici firma tarafından geliştirildiği ve yeni üretilen araçlarda da kullanılmakta olan motor ile dava konusu araç dahil olmak üzere, yağ eksiltme problemi tamamen çözülmüş olup, motor blok değişiminden sonra müvekkili şirkete intikal eden ve sorunu devam eden araç bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gizli ayıplı araç satışı nedeniyle aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesi, bu talebin kabul görmemesi halinde araçtaki hasar ve değer kaybına ilişkin zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 21/12/2016 tarih ve 2016/152 Esas – 2016/1063 Esas sayılı ilk kararı ile; Davacı tarafından davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne yönelik açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine, davacının davalılar … A.Ş. Ve … Satış A.Ş.’ne yönelik açmış oldukları davanın yasal süre içerisinde ayıp ihbarı bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, verilen kararın davacı tarafça istinaf edildiği, İstanbul BAM 16 HD.’nin 04/02/2019 tarih ve 2017/1717 Esas – 2019/218 Karar sayılı kararı ile; Davacı vekili dava değerini 10.000 TL olarak göstermiş, bu miktar üzerinden nispi harcı yatırmış , fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Davanın aracın misliyle değiştirilmesi talepli olduğu, aracın değerinin tespit edilebilir olması göz önüne alınarak aracın değeri üzerinden nispi harç yatırılması gerektiği, ancak harç tamamlatılmadan yargılamaya devam edildiği, taraflarca ileri sürülmese dahi re’sen gözetilmesi gereken harç hususu dikkate alınarak, nispi peşin harç noksanlığının Harçlar Kanunu’nun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, harç noksanlığı giderilmeden işin esasının incelenmesi usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul BAM 16 HD. Nin kaldırma kararı üzerine Mahkemece dava değerini açıklamak üzere davacı vekiline süre verildiği, davacı vekili uyap sisteminden 22/05/2019 tarihinde gönderdiği dilekçesi ile; Dava açılış tarihi göz önüne alındığında yargılamanın uzunluğu sebebiyle müvekkilinin ayıplı ve kullanılamayan aracı sattığını, arızalı aracın yenisi ile değiştirilme talebinin konusuz kalmış olduğundan diğer talepleri olan araçtaki hasar ve değer kaybı nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararın davalılardan faizi ile tahsili talep edilmiştir.Mahkemece 16/10/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile, Davacı vekilinin celse arasında göndermiş olduğu 23/05/2019 havale tarihli dilekçesi ile davaya konu aracın misliyle değişimi yönündeki talebinden vazgeçtiğini bildirmiş olması ve davaya araçtaki hasar ve değer kaybı yönünden devam edilmesini talep etmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, araç değeri üzerinden harç tamamlattırılması hususundaki ara karardan rücu edilmesine karar verildiği ve davacının aynen ifa yönündeki seçimlik hakkından vazgeçtiği anlaşılmıştır. Mahkemece 18/12/2019 tarih ve 2019/126 Esas – 2019/1200 Karar sayılı kararı ile; Davacı tarafından davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne yönelik açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle REDDİNE, Davacının davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş.’ne yönelik açmış oldukları davanın davanın KISMEN KABULÜ ile 5.000 TL hasar bedeli 2.000 TL değer kaybı olmak üzere toplamda 7.000 TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı Davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, Davalılardan ….A.Ş.’nin satıcı, davalı …A.Ş.’nin ithalatçı , diğer davalı …A.Ş.’nin ise yetkili servis olduğu, dava konusu … plakalı aracın davacı tarafça 2011 yılında Davalı …A.Ş.’den sıfır olarak satın alındığı, aracın henüz garanti süresi içerisinde iken aracın motorundaki yağ eksiltme problemi nedeni ile 07/06/2012, 14/11/2012, 11/02/2014, 15/10/2014, 11/12/2014, 18/05/2015 ve 24/02/2016 tarihlerinde … yetkili bayi ve servisine 7 kez gittiği, 11/12/2014 tarihinde yağ eksiltme nedeniyle bazı motor parçalarının değiştirildiği, yine 18/05/2015 tarihinde yetkili servise yağ eksiltme sorunu ile gidildiğinde yine parça değişiminin yapıldığı, aracın son servis girişi olan 24/02/2016 tarihinde yağ eksiltme şikayeti olmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmadığı, araçtaki yağ tüketiminin önüne geçebilmek için yetkili servisin araçta yarım motor ve piston segmanlarını garanti kapsamında değiştirdiği, fakat buna rağmen yağ yakma sorununun devam ettiği, davacı tarafça davalı muhataplara Beyoğlu … Noterliğinden çekilen 18/11/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile ayıp ihbarında bulunularak aracın misliyle değiştirilmesi talep edilmiştir. Davalı vekilinin davacının yargılama sırasında aracı 3. kişilere sattığını, davacının aktif husumet ehliyetinin kalmadığına ilişkin istinaf sebebi incelendiğinde, Davacı vekili uyap sisteminden 22/05/2019 tarihinde gönderdiği dilekçe ile; Dava açılış tarihi göz önüne alındığında yargılamanın uzunluğu sebebiyle müvekkilinin ayıplı ve kullanılamayan aracı sattığını beyan etmiş olup bu beyan doğrultusunda mahkemece davacının davacılık sıfatının devam edip etmediği konusunda olumlu/olumsuz karar verilmemesi yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin davanın zaman aşımı süresi dolduktan sonra açıldığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davalı vekili süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğu, mahkemece 20/06/2016 tarihli duruşmanın ara kararı ile zaman aşımı itirazının yapılan başvurular gözetildiğinde davanın süresinde açıldığı gerekçesiyle ret edilmiş isede, zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu, ne zaman başladığı, dava tarihi itibariyle zamanaşımının dolup dolmadığına ilişkin gerekçe olmadığı, mahkeme gerekçesinin istinaf denetimine yeterli olmadığı anlaşılmıştır.HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; Davacı tarafa ait … Plaka Nolu aracın, motorunun yağ eksiltmesi ile ilgili problemin kullanıcı kaynaklı olmayan üretimden kaynaklı bir arıza olması ve araçtan faydalanmayı etkilemesi nedeniyle gizli ayıplı olduğu belirtilmiş isede arızanın teknik olarak sebebinin ne olduğunun denetime elverişli şekilde açıklanmadığı, mahkemece verilen hükümde hasar bedeline hükmedilmiş isede dosyaya ibraz edilen servis kayıtlarına göre aracın ücretsiz olarak garanti kapsamında davalı servis tarafından tamir edildiğinin anlaşıldığı, aksi yönde davacı tarafça ibraz edilmiş bir delilin olmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise araçta meydana gelen hasardan kaynaklı ve 80.000 km. Kullanımdan kaynaklı toplam 7.0000 TL. Araçta değer kaybı oluştuğu belirtilmiş olup davacının hasar bedeli ödediğine ilişkin bir tesbitin olmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda hasardan kaynaklı değer kaybının 5000 TL. Olarak belirtilmiş isede davalı tarafça ibraz edilen servis kayıtlarında aracın davacı kullanımında iken de kaza yapıp hasar gördüğü tesbit edilmekle, dava konusu ayıptan kaynaklı değer kaybı olup olmadığının bilirkişi tarafından değerlendirilmediği, bilirkişinin değer kaybına ilişkin tesbitlerininde denetime elverişli olmadığı tesbit edilmiştir. Davacı dava dilekçesinde araçtaki hasar ve değer kaybı nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL. Talep etmiş isede hangi talep için ne miktar talep ettiğinin mahkemece HMK. 31 madde kapsamında açıklatılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, HMK. 31 madde kapsamında davacı tarafa hangi talep için ne miktar alacak talep ettiği açıklattırılarak, araca ait trafik kayıtları, garanti belgesinin dosyaya ibrazının sağlanarak araçtaki arızanın teknik olarak sebebi, buna göre aracın üretimden kaynaklı gizli ayıplı olup olmadığı, söz konusu arızanın meydana gelmesinde davalının ağır kusurunun ya da iğfal durumunun bulunup bulunmadığı hususlarında, ayrıca davalı tarafın rapora itirazlarının da değerlendirilerek davacının her bir talebi konusunda istinaf denetimine elverişli uzman bilirkişiden rapor alınıp davacının dava tarihinden sonra aracı sattığına ilişkin beyanıda gözetilerek davacının hukuki durumunun da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz rapora göre yukarıdaki şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … SAT. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarih ve 2019/126 Esas – 2019/1200 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.