Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1087 E. 2022/1191 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1087
KARAR NO: 2022/1191
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 12/04/2019
NUMARASI: 2018/441 Esas- 2019/329 Karar
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline, davalı bankanın Sirkeci şubesine ait 2 adet çekin ticari ilişki içerisinde bulunduğu firmalar tarafından teslim edildiğini, müvekkili tarafından bankaya ibraz edilen çeklere “keşideci imzası ile banka kayıtlarındaki imza örneği tutmadığından” işlem yapılamadığını, çekin süresinde bankaya ibrazının, karşılığı bulunmaması halinde yasa gereğince bankanın sorumlu olduğu asgari miktarın ödenmesi talebini de içerdiğini, TTK’nın 801 ve 815. maddeleri uyarınca davalı muhatap bankanın, çekteki keşideci imzasını kontrol etme yükümlülüğü bulunduğunu, çekin sıhhati bakımından mahkemece çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılarak bankanın sorumluluğu yönünden değerlendirme yapılması gerektiğini, muhatap banka yönünden yasadan doğan kusursuz sorumluluk öngörüldüğünü, bankaların güven kuruluşu olduğunu ve objektif özen yükümlülüğüne uygun şekilde davranmaları gerektiğini, kendilerinden çek karnesi talep edildiğinde talep edenin kredi notunun yüksek olup olmadığını araştırması, olumlu sonuca ulaşması halinde çek karnesi vermesi gerektiğini, müvekkilinin alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle davalı bankanın sorumluluğu bulunduğunu belirterek, davalı bankanın çeklerde yer almakta olan imza sirkülerini gereken dikkat ve özene aykırı şekilde denetlememiş olması ve uygun şekilde kontrol etme yükümlülüğüne aykırı davranmış olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 20.11.2018 tarihli dilekçesi ile; davanın kısmi dava olarak ikame edildiğini beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … ve … seri no.lu çeklerin asgari sorumluluk bedellerinin müvekkili bankaca ödenmediği gerekçe gösterilerek açılan davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını, çeklerin asgari sorumluluk tutarının belirlenebilir olduğunu, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, dava konusu çeklerin asgari sorumluluk bedellerinin müvekkili bankaca davacının hesabına yatırıldığını, davacının aksi yöndeki iddiasını kabul etmediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/04/2019 tarih 2018/441 Esas – 2019/329 Karar sayılı kararında; “…Dava dilekçesine ekli çek fotokopilerinin incelenmesinden, davacının lehdarı olduğu iki çeki dava dilekçesinde de belirtildiği üzere ticari ilişki kapsamında doğrudan keşideciden temlik almış olduğu, muhatap davalı bankaya ibrazında keşideci imzası tutmadığından işlem yapılmadığı, tacir olan davacının ticari ilişkisi bulunan diğer tacirden çek alırken imzanın doğruluğunu, keşideci şirket adına çek keşide etme yetkisinin kimde olduğunu, keşideci imzasının doğru olup olmadığını denetleme-kontrol etme-kontrol sonrası çeki alma yükümlülüğünün basiretli tacir davranışı olarak bizzat kendisine ait olduğu, yargılama sırasında davalı bankanın keşideci şirket yetkilisine ait imza sirküsünü müşterisinden hatalı şekilde aldığını veya uyguladığını ispatlar herhangi bir delil de sunulmadığı ve bildirilmediği, davalı bankanın esasen çekteki keşideci imzasını kontrol etmesinin asli görevi ve yükümlülüğü olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmesinin davalı banka yönünden hukuka aykırı fiil olarak tanımlanmasının mümkün olmadığı, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereği davacı tacirin kendi kusurlu davranışından yararlanarak davalıdan tazminat talep etmesinin mümkün olmadığı, davacının çekleri tahsil edememekle zararı oluştuysa bile, bu zararın oluşumuyla davalı bankanın fiili arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, davanın kısmi dava olduğu davacı vekilince açıklandığından, HMK madde 341 uyarınca kanun yolu açık olmak üzere hüküm kurulmuştur…”gerekçeleri ile; Davanın REDDİNE” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar davalı bankanın çekler üzerinde imzayı kontrol ederek basiretli tacir sorumluluklarını yerine getirdiği beyan edilmiş ise de, bankanın Çek Kanunu m. 2 hükmü ile düzenlenen sorumluluğunun yalnızca çekin ibrazı sırasında yapılan kontroller ile sınırlı olmadığını, 5941 sayılı Çek Kanunu 2. maddesi hükmü uyarınca bankaların, çek hesabı açılması sırasında, kendilerine yüklenen basiretli ve özenli olma yükümlülüğü çerçevesinde gerekli tüm belgeleri eksiksiz şekilde talep etmek ve incelemek zorunda olduklarını, bankaların tüzel veya gerçek kişiye çek karnesi vermesinden evvel ekonomik durumunun çek hesabı açmaya uygun olduğunun gerekli belgelerle ispatlanması gerektiğini, Çek defteri verilmesinden önce TCMB tarafından yapılan çek duyuruları çerçevesinde arşiv vb. araştırmaların yapılmış olduğunun ispat yükünün davalı bankada olduğunu, işbu davada ise bankanın, dava dışı … Şirketine çek defteri vermeden önce gerekli araştırmayı yaptığına, gerekli tüm belgeleri bu şirketten istediğine dair hiçbir belge sunulmadığını, aksine, davalı bankanın çek hesabı açmış olduğu bu şirketin, uzun zamandır borç içinde olduğu, başka şirketler kurarak … A.Ş’nin içinin boşaltılıyor olduğunun basit bir internet araştırması ile dahi ortaya çıktığını, Müvekkilinin bankaya ibraz etmiş olduğu çeklerin keşide tarihlerinin 2017 senesine ait olduğunu, şirketin Şubat 2016 senesinde el değiştirdiğini ve… şirketinin sahibi … ve diğer iki kişiye devredildiğini, bu haberin 23.03.2017 tarihinde … Gazetesinde … perakende zinciri … kavga çıkarttı… haberiyle yayınlandığını, ve netice itibariyle dava dışı … Şirketi ile birlikte … Mallarının da mahkemece iflasına karar verildiğini, … Ürünleri şirketinin yıllardır borca batık olup, bu süreçte onlarca kişiyi büyük zarara uğrattığını, böyle bir şirkete çek karnesi tahsis edilmesinin bankanın çok büyük bir araştırma eksiği olduğunu ortaya koyduğunu, … Bankasının dava dışı… Şirketi hakkında yapmış olması gereken ekonomik ve sosyal durum araştırmasını yapmadığını, sermaye yeterliliği, mal varlığı bulunmayan, buna ilişkin bir veri de ortaya koymamış olan şirkete çek karnesi verdiğini, çek kredisi kullandırmak suretiyle müvekkilini zarara uğrattığını, davalı bankanın, çek karnesi verdiği şirket hakkında gerekli araştırmaları yapmış olduğunu gösterir hiçbir belge sunamadığını, basiret ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamadığını, davalı bankanın Çek Kanunu ile kendisine yüklenen hiçbir sorumluluğu yerine getirmediğine ilişkin mahkemece inceleme yapılmadığını, dosyanın uzman bilirkişiye gönderilmesi talebinin birinci celsede reddedilerek doğrudan davanın reddine karar verildiğini, Mahkeme dosyasına sunmuş oldukları emsal nitelikteki bilirkişi raporuna göre de, söz konusu olayda zarara uğrayanın hamil olduğunu, çek karnesi verilirken bankanın, müşteri teorik olarak çek karnesine istenen tutarı yazabileceği için limitsiz kredi olanağı tanıdığını, bu nedenle kanunun bankaya yüklediği sorumluluğun yalnızca çekin ibrazı sırasında yapılan kontrolü değil, daha çek karnesi verilirken araştırma yapma yükümlülüğünü de içerdiğini, bu nedenle 5941 sayılı çek kanunu m.2 hükmü ile bankaya yüklenen sorumluluğun yalnızca çekin ibrazı sırasında çek bilgilerini incelemekle sınırlı olduğu şeklinde hatalı biçimde görüş bildirildiğini, Davalı bankanın basiretli tacir sorumluluğu henüz çek hesabı açılıp çek karnesi verilirken başladığından, açıkça borca batık bir şirkete çek karnesi vermesi dolayısıyla bankanın Çek Kanunu m.2 hükmünü ihlal ettiğini, basiretli davranmadığını, mahkemenin, davalının yalnızca imza kontrolü yapmakla illiyet bağının kesildiğine ilişkin gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, dava dışı şirkete çek hesabı açılması ve çek defteri verilmesi sırasında 5941 sayılı Çek Kanunu 2. maddesinde öngörülen araştırma/ inceleme yükümlülüğüne aykırı davranılması ve müşteri imza sirkülerinin usulüne uygun tespit edilmemesi nedeniyle zarara uğradığını iddia etmektedir. Davalı bankaya ait keşidecisi … Tic.AŞ., lehtarı davacı .. .Ltd.Şti olan 29/10/2016 keşide tarihli, … Seri No’lu 200.000,00 TL bedelli çekin 31.10/2016 tarihinde ibraz edildiği, karşılığının bulunmadığı ve takas sistemi kapsamında ödeme yapılmadığı, banka sorumluluk tutarının ise 04/01/2017 tarihinde ödendiği; yine davalı bankaya ait keşidecisi … Tic.AŞ., lehtarı davacı … Tic.Ltd.Şti olan 22/10/2016 keşide tarihli, …Seri No’lu 200.000,00 TL bedelli çekin 24.10/2016 tarihinde ibraz edildiği, çek üzerindeki keşideci imzası tutmadığından herhangi bir işlem yapılmadığı, 04/01/2017 tarihinde ise karşılıksız işlemi yapılarak banka sorumluluk tutarının ödendiği görülmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, karşılıksız çek için davacının evvela kendi akidinden alacağını tahsil yoluna gitmesi, tahsil edememesi halinde davalı bankaya müracaat etmesi gerekmektedir. (Emsal Yargıtay 11 HD 2016/11117 Esas 2018/2991 Karar– Yargıtay 11 HD 2016/5991 Esas 2018/250 Karar) Ayrıca, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2/1 maddesi “Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler.” hükmünü haizdir. Bu hükümden anlaşılacağı üzere, bir bankanın, çek hesabı açarken müşterisinin kimliği, ekonomik durumu ve ikameti v.s konularında gerekli araştırma ve incelemeyi yapması; çek hamilinin de, ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurması, bu suretle özenli davranması gerekmektedir. Bu hali ile mahkemece, öncelikle davacının, karşılıksız çekler için dava tarihinden önce dava dışı şirketten alacağın tahsili yoluna gidip gitmediği araştırılmalı; bilahare dava konusu çeklerin arkalı önlü okunaklı örnekleri getirtilerek dosya arasına alınıp, davalı banka nezdinde çek hesabı açılırken dava dışı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı imza yetkilisi temsilcisinin kim olduğu tespit edilerek, davalı banka tarafından alınan imza sirkülerindeki imzanın çek keşide tarihlerindeki şirket yetkilisine ait olup olmadığının, bu şekilde imza sirkülerinin usulüne uygun olarak alınıp alınmadığının, dava konusu çeklerdeki imzanın bankada bulunan imza sirkülerindeki imza ile uyumlu olup olmadığı hususunda gerekirse imza incelemesi yönünde bilirkişi raporu da alınarak davacının, müşteri imza sirkülerinin hatalı tespit edildiği yönündeki iddiası değerlendirilmeli; ayrıca davalı bankanın dava dışı şirkete çek hesabı açılması sırasında 5149 Sayılı Yasa’nın 2. madde hükmüne uygun olarak gerekli araştırma ve incelemeyi yapıp yapmadığı da araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2019 tarih ve 2018/441 Esas- 2019/329 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/09/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.