Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1082 E. 2022/1394 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1082 Esas
KARAR NO: 2022/1394 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2019
NUMARASI: 2016/476 Esas 2019/1073 Karar
DAVA TÜRÜ: Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili davacı ile davalı … arasında imzalanan Üsküdar … Noterliği’nin 03/12/2008 tarih ve … yevmiye sayılı acentelik sözleşmesinin 02/01/2012 tarih ve … sayılı fesih ihtarnamesi ile hiç bir haklı ve yasal gerekçe gösterilmeden feshedildiğini, müvekkilinin davalıya 5000’e yakın müşteri kazandırdığını, bu nedenle davalının kazancının arttığını, müvekkilinin ise kazandırılan müşterilerden sağlamış olduğu ücret hakkını kaybederek zarara uğradığını, taraflar arasında akdedilen 01/01/2011 tarihli ek komisyon sözleşmesi dahilinde 01/01/2011-31/12/2011 tarihleri arasında davalı şirket nam ve hesabına yapılacak zorunlu poliçeler dışında kalan aylık minimum 25.000,00 TL ve yıllık minimum 300.000,00 TL’lik üretime karşılık sözleşmenin ek komisyon sütununda belirtilen oranlarda hak ek komisyon ücretine hak kazınılmasına rağmen bu miktarın müvekkiline ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin alacak hakkının doğduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili davacının acentelik sözleşmesinden kaynaklanan pörtföy tazminatı ile ek komisyon sözleşmesinden kaynaklanan alacağı nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin süresiz olarak akdedildiğini, bu sözleşmenin 17. maddesi ile taraflardan herhangi birine 1 ay önceden haber vererek tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetme yetkisi verdiğini, davacı tarafın müvekkili ile akdetmiş olduğu sözleşme gereğince kendisine verilmiş olan ödeme yükümlülüğünü de gereği gibi yerine getirmediğini, bu sebepten dolayı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini ve alacağın halen tahsil edilemediğini, davacı tarafın müvekkili şirket nezdinde komisyon alacağı olduğunu ileri sürdüğünü ancak iddiaların gerçek dışı ve mesnetsiz olduğunu, tacir olan davacının hangi poliçe kapsamında ne kadar poliçe komisyonu alması gerektiğini bilmesi gerektiğini, bu sebep dolayısıyla da belirsiz alacak davası açılamayacağını, ticari ilişkinin sonlanmasından sonra davacıya ait hiçbir portföyün müvekkili nezdinde bulunmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/11/2019 tarih 2016/476 Esas 2019/1073 Karar sayılı kararında; ” Dava, acente tarafından portföy tazminatı ile komisyon alacağı talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalı ile olan 03/12/2008 tarihli acentelik sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, davacıya yeni müşteri çevresi kazandırdığını, bu nedenle portföy tazminatına hak kazandığını, ayrıca taraflar arasında imzalanan 01/01/2011 tarihli ek komisyon sözleşmesi uyarınca 01/01/2011-31/12/2011 tarihleri arasında yapılan poliçeler nedeniyle ek komisyon alacağının bulunduğunu iddia etmiş, davalı taraf sözleşmenin 17. maddesi gereği feshedildiğini, davacının ek komisyon alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalı … şirketinden davacı acenteye ait ücretim raporu celp edilmiş, dosya rapor tanzim edilmek üzere bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Heyet kök raporunda özetle; davacının ticari defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğini, davalının incelenen ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2008 yılında başladığını, davacı tarafça portföy tazminatı talebinin hangi müşterilerden, hangi poliçelerden kaynaklandığının ve hangi dönemde oluştuğunun açıklanmadığını, bu nedenle herhangi bir tespit yapılamadığını beyan etmiştir. Bu kapsamda davacı tarafa ek komisyon sözleşmesini sunması için kesin süre verilmiş, dosya davalıdan gelen üretim raporu ile sözleşmeler kapsamında yeniden değerlendirme yapılmak üzere bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Heyet ek raporunda özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesinde, taraflardan herhangi birine bir ay önceden haber vererek tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetme yetkisi verildiğini, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, ek komisyon sözleşmesinin 3. maddesinde ek komisyon oranlarının belirlendiğini, sunulan deliller üzerinde yapılan inceleme neticesinde yalnızca davacı acentenin çalıştığı döneme ilişkin toplam üretilen poliçe tutarı ve toplam komisyon miktarının tespitinin yapılabildiğini, poliçelerinin hangi tür poliçe olduklarının, buna göre ek komisyon sözleşmesinin 3. maddesi olup olmadıklarının belirlenemediğini tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür. Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafça davalı ile aralarında bulunan 03/12/2008 tarihli acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ve davalıya yeni müşteri çevresi kazandırıldığından bahisle portföy tazminatı ve ek komisyon sözleşmesi uyarınca ek komisyon ücretine hak kazanıldığı iddiası ile alacak talep edilmiştir.Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesi; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” düzenlemesini ve Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesi ” Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” düzenlemesini haiz olup her iki kanun maddesi birlikte değerlendirildiğinde, acentenin portföy tazminatı talep edilebilmesi için aranan koşullar; sözleşmenin sigorta şirketi tarafından haksız olarak feshedilmesi, sigorta şirketi tarafından acente tarafından kazandırılan yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 17. maddesinde, taraflardan herhangi birine sözleşmeyi 1 ay önceden bildirilmek suretiyle feshetme hakkının tanındığı, bu kapsamda davalı tarafça sözleşmenin, Üsküdar … Noterliğinin 02/01/2012 tarihli ihtarnamesi ile feshedildiği, davacının portföy tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, davalıya yeni bir müşteri çevresi kazandırdığını, bundan davalının sözleşmenin feshinden sonra da fayda sağladığını ispat ile yükümlü olduğu, davacı tarafça sunulan deliller kapsamında bu hususların ispat edilemediği anlaşıldığından portföy tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Ek komisyon ücreti talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; her ne kadar taraflar arasında 01/01/2011 tarihinde ek komisyon sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşmenin 3. maddesi ile davacıya 01/01/2011-31/12/2011 tarihleri arasında davalı adına ve hesabına yapacağı zorunlu poliçeler dışında kalan aylık minimum 25.000,00 TL, yıllık minimum 300.000,00 TL’lik ürctime karşılık belirlenen oranlarda ek komisyon ücreti hakkı tanınmış ise de, davacı tarafça sunulan deliller kapsamında belirtilen tarihler arasında zorunlu poliçeler dışında aylık ve yıllık belirlenen oranlarda üretim yapıldığı ispatlanamadığından talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkilinin davalı ile tesis ettiği acentelik sözleşmesi kapsamında, sözleşmenin feshi nedeniyle hak ettiği pörtföy tazminatı ile ek komisyon alacağının tahsili talepli davanın reddine karar verildiğini, Sigorta acentesinin sözleşmenin feshi nedeniyle sigorta şirketine kazandırdığı müşteriler nedeniyle portföy tazminatını hak ettiğinin yerleşik yargı kararları ile sabit olduğunu, Ek komisyon alacağının ise zaten taraflar arasında akdedilen sözleşme hükmü ile sabit olduğunu, Mahkemece tazminata esas sigorta poliçesi üretiminin yapıldığı hususunun ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, Mahkemece yargılama aşamasında ikili ve üçlü oluşturulan bilirkişi heyetlerinden iki kez rapor aldırıldığını, Birinci incelemede bilirkişi heyetinin ” acente bazlı üretim raporunun ” getirtilmesi halinde belirtilen incelemenin yapılabileceği yönünde rapor hazırladığını, İkinci bilirkişi raporunda ise, rapor içeriğinde bir kısım eksiklerin bulunduğunun, bu eksikliklerin giderilmesi gerektiğinin tespit edildiğini; ancak raporun sonuç kısmında, davanın ispat edilemediği şeklinde, bilirkişilik kurumuna aykırı şekilde davanın esasına yönelik tespitler yapıldığını, Bu bilirkişi raporunun içeriğine bakıldığında; A-) Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin fesih tarihinden geriye dönük 5 yıllık dönemi kapsar şekilde ( yıllık bazda ) acente adına düzenlenen poliçeler, poliçe türü, sigortalı isimleri, vade tarihleri, poliçe prim ve acente komisyon miktarlarını gösterir hakediş tablosu, B-) Yine taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra davacı acente aracılığı ile kazanılmış müşteriler ile çalışıp çalışmadığının tespiti bakımından detay listeler. C-) Ayrıca taraflar arasında akdedilen ek komisyon sözleşmesi kapsamında acentenin hakediş raporu 8 ek komisyon sözleşmesi kapsamında yer alan poliçe türü, yıllık limitleri de gözetilerek aşılan miktarları ve komisyon oranları da gösterir rapor ) ve cari hesap borç/alacak durum raporlarının ” sunulması gerektiğinin belirtildiğini, Bu bilgilerin davacı tarafından sunulmaması nedeniyle de, ispat yükümlüğünün sağlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, Öncelikle belirtmek gerekir ki, tarafların ticari defterlerinde söz konusu bu ayrıntılı bilgilerin yer almadığını, Bilirkişi tarafından istenilen belgelerin ya davacı müvekkil tarafından yada davalı tarafından dosyaya sunulabileceğini, Ancak söz konusu ayrıntılı kayıtların davalının yönetiminde bulunan elektronik bir ortamda tutulmakta olup, acentelik sözleşmesinin feshi üzerine derhal müvekkilin bu elektronik ortama erişiminin kesildiğini, bu kayıtları elektronik ortamda tutan davalı şirketin ise birinci rapor üzerine bu bilgilerin bir kısmını mahkemeye sunduğunu, diğer eksiklikleri ise davanın ispatına el verişli olduğundan dosyaya sunmadığını, Dolayısı ile davalı şirketin elinde bulunan ve ticari teamül ve uygulamalara göre kaydını tutmama imkanı bulunmayan bu bilgileri mahkemeye sunmamasının ve müvekkilin bu belgelere erişimini de engellemesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, Söz konusu her iki rapora yukarıda izah edilen kapsamda itiraz edilmesine rağmen mahkemece davalıdan bu belgelerin istenilmediğini ve davanın reddine karar verildiğini, İzah edilen bu nedenlerle davalıya söz konusu belgeleri mahkemeye sunması için süre verilmesi, sunmaması halinde ise gerektiğinde teknik bilirkişi ile yerinde inceleme yetkisi verilerek davalı şirket kayıtlarının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka açıkça aykırı olduğunu; İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava acentelik sözleşmesine ve buna ek komisyon sözleşmesine dayalı portföy tazminatı ve ödenmediği iddia olunan ek komisyon bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu acentelik sözleşmesi 30/12/2008 tarihli ve ek komisyon sözleşmesi 01/11/2011 tarihli olup, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan 6102 Sayılı TTK’nun 122 maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’da yeni TTK’da düzenlenen denkleştirme tazminatına benzer bir düzenleme mevcut değildir. Buna karşılık doktrin ve uygulamada 6762 Sayılı Kanunun 134 maddesinde atıfla sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi halinde acenteye uygun bir portföy tazminatının verilmesi gerektiği kabul edilmiştir( Bkz. Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Gözden geçirilmiş Yedinci Bası, Ankara, 2004, s.210 ve devamı) Doktrin ve uygulamada kabul edilen portföy tazminatını talep edebilmek için aranan diğer koşul ise, acentenin müvekkiline müşteri çevresi sağlamış olması ve müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra bu müşterilerle iş ilişkisine devam etmesidir. Taraflar arasındaki 30/12/2008 tarihli acentelik sözleşmesi belirsiz süreli olarak yapılmıştır. Sözleşmenin 17. maddesinde; taraflardan her birinin bir ay önceden noter kanalı veya iadeli taahhütlü mektup ile bildirmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebileceği kararlaştırılmıştır. Acentelik sözleşmesinin feshi 6762 sayılı TTK’nın 133/1 (6102 sayılı TTK’nın 121/1) maddesinde; “Muayyen olmıyan bir müddet için aktedilmiş olan acentelik mukavelesini, taraflardan her biri üç ay önce ihbar etmek şartiyle feshedebilir; mukavele ile bir müddet tayin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden dolayı akit her zaman fesih olunabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Belirsiz süreli kurulan veya belirsiz süreli hâle gelen acentelik sözleşmelerinde, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla sözleşmeyi feshetme imkânına sahiptir. Olağan fesih olarak adlandırılan bu fesihte taraflardan her biri bir sebebe dayanmaya gerek olmaksızın tek taraflı, yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile acentelik sözleşmesini ileriye etkili olarak sona erdirmektedir. Üç aylık süre feshin sonuçlarının tasfiyesi ve sona ermeye hazırlık için taraflara tanınmış asgari bir süredir; kısaltılamaz ancak uzatılabilir (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/11-566 esas, 2022/599 karar sayılı, 26/04/2022 tarihli ilamı). Somut olayda taraflar arasındaki belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin 17 maddesinde yer alan bir aylık fesih ihbar süresi, kanunun emredici hükmüne aykırı olup, kanunda öngörülen üç aylık fesih ihbar süresi kısaltılamaz. Öte yandan davalı tarafından davacıya gönderilen 02/01/2012 tarihli fesih ihbarnamesinde davacıya ne üç aylık ne de bir aylık fesih ihbar süresi tanınmadığı, feshin herhangi bir haklı sebebe de dayandırılmadığı anlaşıldığından, feshin haksız olduğunun kabulü gerekecektir. Acentenin portföy tazminatına hak kazanabilmesinin ikinci koşulu; yukarıda belirtildiği üzere, acentenin müvekkiline müşteri çevresi sağlamış olması ve müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra bu müşterilerle iş ilişkisine devam etmiş olmasıdır. Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda belge eksikliği nedeniyle değerlendirme yapılmamış, hükme esas alınan ikinci bilirkişi heyet raporunda ise; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin fesih tarihinden geriye dönük 5 yıllık dönemi kapsar şekilde ( yıllık bazda ) acente adına düzenlenen poliçelerin, poliçe türü, sigortalı isimleri, vade tarihleri, poliçe prim ve acente komisyon miktarlarını gösterir hakediş tablosunun, yine taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra davacı acente aracılığı ile kazanılmış müşteriler ile çalışıp çalışmadığının tespiti bakımından detay listelerin, ayrıca taraflar arasında akdedilen ek komisyon sözleşmesi kapsamında acentenin hakediş raporunun (ek komisyon sözleşmesi kapsamında yer alan poliçe türü, yıllık limitleri de gözetilerek aşılan miktarları ve komisyon oranları da gösterir rapor ) ve cari hesap borç/alacak durum raporlarının, ibrazının gerektiği, belirtilmiş, raporun sonuç kısmında davacının davasını ispat edemediği sonucuna ulaşılmıştır. Mahkemece ilk bilirkişi raporunun ibrazından sonra; davalı şirketten acenteye ait üretim raporunu dosyaya sunması istenilmiş, dosyaya bu raporlar sunulmuş, yine davacı tarafından sözleşmeler dosyaya sunulmuştur. İkinci bilirkişi heyet raporunda dosyaya sunulan üretim raporunun inceleme yapmaya elverişli olmadığı ve yukarıda belirtilen eksik belgeler olmaksızın değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir. Davacı tarafça, gerek 23/12/2016 tarihli açıklama dilekçesi, gerekse bilirkişi heyet raporlarına itiraz dilekçeleri ile belge ve kayıtların davalı nezdinde bulunduğu beyan edilmiştir. Öte yandan acentelik sözleşmesinin 19. maddesinde uyuşmazlık halinde davalı şirket defter, belge ve kayıtlarının kesin delil olacağı kararlaştırılmıştır. Şu halde mahkemece; davacının aşamalardaki beyanları da nazara alınarak, bilirkişi raporunda eksikliği bildirilen kayıt, poliçe ve belgelerin, detaylandırılmış üretim raporlarının dosyaya sunulması için davalı yana 6100 Sayılı HMK’nun 220 maddesi uyarınca sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, belgelerin kapsamlı olduğu bildirilecek olursa buna göre bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesi, davacının davalı ile çalıştığı dönemde davacıya müşteri kazandırıp kazandırmadığı, sözleşmenin sona ermesinden sonra davalının bu müşterilerle çalışmaya devam edip etmediği, davacının ek komisyon sözleşmesine göre; zorunlu sigortalar dışında, aylık ve yıllık üretim miktarlarına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmış ise bu nedenle doğacak komisyon alacağının varlığı, miktarı ve davacıya ödenip ödenmediği hususlarında denetime açık, hükme esas almaya elverişli bilirkişi raporu tanzim ettirilmesi gerekirken, tüm deliller toplanmaksızın ve yukarıdaki hususlarda yeterli değerlendirme ve tespit içermeyen bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulması hatalı görülmüş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur. İzah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma sebeplerine göre işlem yapılmak üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarih ve 2016/476 Esas – 2019/1073 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.