Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1079 E. 2022/1048 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1079 Esas
KARAR NO: 2022/1048 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2020
NUMARASI: 2017/852 Esas 2020/125 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin Şişli’de eczacı olduğunu, 2002 yılından bu yana davalı bankanın pos cihazını kullandığını, davadan kısa süre önce bankadan geçmiş yıllara ait hesap ekstresi talep ettiğini, ekstreler incelendiğinde 2008 yılından öncesine ilişkin herhangi bir sorun olmamasına rağmen 2008 yılından itibaren davalı banka tarafından açıklamalar ile ve benzeri adlar altında birçok haksız kesintilerin yapıldığının tespit edildiğini,dava konusu edilen tüm bu kesintiler ve komisyonların müvekkilin tamamen bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiğini, haksız, yersiz olduğunu, iadesinin gerektiğini, tüm bu haksız kesintilerin bilirkişi aracılığı ile tespit edilerek müvekkile iadesini talep ettiklerini, davalı banka ile imzalanan pos cihazı kullanılmasına ve kullanım haklarına ilişkin sözleşmede veya daha sonraki herhangi bir talimatta, müşterilerin kredi kartı ve banka kartıyla yaptıkları ödemelerde, komisyon kesintisi yapılarak paranın derhal ödenmesi talebinde bulunmadığını, komisyon ödemeksizin bekletme seçeneğine göre parasının tamamını almak istediği, komisyon karşılığı parasının derhal ödenmesi yönünde hiçbir sözleşme veya müvekkilin talimatı olmadığı halde Davalı Banka tarafından, ilk zamanlarda pos cihazından yapılan tahsilatları bir ay kadar bloke ettikten sonra tamamını müvekkile aktardığını, ancak 2008 yılında belirli bir zamandan sonra yukarıda belirtilen şekilde değişik adlarla ve açıklamalarla kesintiler yapılarak müvekkilin banka nezdindeki hesabına ödemelerin eksik olarak aktarıldığını, dava konusu ile benzerlik gösteren Yargıtay kararları örnek gösterilerek kesintilerin haksız ve yasaya aykırı olduğunu, davacının hiçbir hakkı olmadığı halde, tek taraflı olarak, müvekkilinin rızası olmadan her ay düzenli olarak yukarıda belirtilen açıklamalar ile kesintiler yaptığını, bu haksız kesintilerin müvekkile iadesinin gerektiğini, haksız kesintilerin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğinden ve sözleşmelere ilişkin zamanaşımı süresi 10 yıl olduğundan 2008 yılı ve sonrasında yapılan, belirtilen komisyonların iadesinin gerektiğini, müvekkili bu durumun düzeltilmesi ve kesintilerin iadesi için 14.06.2016 tarihinde davalı bankaya başvurduğu ise de sonuç alamadığını, davalının 2008 yılı sonrasında yukarıda sayılan ve açıklanan haksız komisyon ve kesintilerin tamamının HMK. M. 107 gereği tespiti ile ortaya çıkacak rakamın müvekkile ödenmesi için işbu davayı açma zorunluluğunun doğduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile, davalının haksız yere tahsil ettiği komisyon ve kesintilerin tamamının HMK. Mad. 107 gereği tespiti ile şimdilik 8.000 TL’sinin davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen sözleşme/ön bilgi formu hükümleri çerçevesinde olup tamamen hukuka uygun olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.18/2 uyarınca, “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” kuralı ile tacirlere basiretli davranma yükümlülüğü getirdiğini, bu sebeple davacının anılan sözleşme hükümlerini incelediğinin kabulü gerektiği, sözleşme hükümlerinin davacının müvekkil banka hizmetlerini kullanması sebebi ile kesinti yapabileceğinin davacı ile müvekkil banka arasında akdedilen sözleşme hükümleri ile sabit olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne uymadığının ve kötü niyetli olduğunun kabulü gerektiğini, bankalar ve finans kuruluşlarının, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (”TTK”) m. 16 anlamında tacir sayıldığını, bu nedenle yaptıkları işlemlerden veya verdikleri hizmetlerden dolayı müşterilerinden ücret talep hakkına sahip olduğunu, asıl amacı gelir elde etmek olan banka ve fınans kuruluşlarının verdikleri hizmetler ve müşterileri ile yaptıkları kredi sözleşmeleri nedeni ile yaptıkları masrafları talep edebildiklerini, TTK m. 20 “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren hak kazanır.” hükmü, belirtilerek, Yargıtay Kararlarından örnekler sunulmuş ve müvekkil bankanın tacir sıfatına haiz olması nedeni ile yapmış olduğu hizmetlere karşılık ücret talep edebilme hakkı bulunduğunu, davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen sözleşme kapsamında müvekkil bankanın sair bedelleri talep etme hakkı bulunduğunu, davacı müvekkili bankanın birtakım adlar altında haksız kesinti yaptığını iddia etmekte olduğunu, anılan ücretlendirmelerin davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen üye işyeri sözleşmesi/ön bilgi formunda yer aldığını, satış işlemlerinden üye işyeri ve bankanın anlaşmış olduğu oranlar üzerinden kesilen ve sonrasında kredi kartı sahibinin de satış işleminden kazandığı puan olarak kendi kartına yüklenen satışa konu puan ücreti olduğunu, World özellikli POS cihazı kullandığı halde yapmış olduğu satış işlemlerinde bankaya ait olan kartların farklı banka pos cihazında kullanılması ile yansıtılan ücret bilgisi olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun 117. Maddesi kaynak gösterilerek, temerrüt için “borcun muaccel olması” ve “bildirim (ihtar)” şartlarının oluşması gerektiğini, açıklanan sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine, dava masraf ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 10/01/2020 tarihinde harçlandırılmış bedel artırım dilekçesi verdiği ve dava değerini 13.473, 36 TL. Nin temerrüt tarihi olan 14/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/02/2020 tarih ve 2017/852 Esas – 2020/125 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce yapılan yargılama, alınan denetime açık, karar vermeye elverişli, aydınlatıcıve açıklayıcı bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan Üye İşyeri Başvuru Sözleşmesinin 3/son maddesine göre; “Banka üye işyerine her ayın son gününü takip eden on gün içinde aylık düzenlenecek üye işyeri hesap bildirim cetveli yollayacaktır. Üye işyeri bu cetvelin kendisine tebliği için belirlenen on günlük süreyi izleyen on gün içinde cetveli almadığını ve/veya içindeki borç ve alacak hareketlerine itirazlarını yazılı olarak bankaya bildirmediği sürece hesap bildirim cetvelini almış ve içeriğini aynen kabul etmiş sayılacağını kabul ve taahhüt eder” maddesine göre; davacı 2008-2016 tarihleri arasında hesap bildirim cetvelini almadığına dair bankaya herhangi bir bildirim veya itirazda bulunmamıştır, açıklanan bu duruma göre; davacı üye iş yeri … Eczanesi …’nun taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme şartlarında belirlenmemiş ve davalı banka tarafından hesabından tahsil edilmiş komisyon ve masraflar için kendisine gönderilen hesap bildirim cetvellerine zamanında itiraz etmememisinin sözleşmeye dayalı hakkın kullanmamış sayılacağı şeklinde değerlendirilebileceği ve davalı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilmiş komisyon ve masrafların iadesini talep edemeyeceği görülmüş, açıklanan gerekçe ile davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesince ‘davalı banka tarafından hesabından tahsil edilmiş komisyon ve masraflar için kendisine gönderilen hesap bildirim cetvellerine itiraz zamanında itiraz etmemesinin sözleşmeye dayalı hakkın kullanmamış sayılacağı şeklinde değerlendirilebileceği ve davalıdan tahsil edilmiş komisyon ve masrafların iadesini talep edemeyeceği’ gerekçeleri ile davanın reddine karar verildiğini, Müvekkiline hiçbir hesap ekstresi tebliğ edilmediğini, hal böyle iken tebliğ edilmeyen bir ekstreye itiraz edilmemiş sayılması en başta Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkının ihlali olduğunu, fotokopisi dahi okunmayacak kadar küçük olan böyle bir sözleşmenin geçerli olmasının hukuken mümkün olmadığı dikkate alındığında bu hususun davacı aleyhine değerlendirilmesi abeste iştigal olduğunu, Bununla birlikte işbu ekstrelerin taraflarına tebliğ edilip edilmediği dahi araştırılmadığı, dosya içerisindeki evraklar incelenerek karar verildiğini, İDM’nin hatalı ve eksik değerlendirme yaparak verdiği karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda belirtilen İstanbul 14. BAM Hukuk Dairesi kararının işbu duruma uygulanmasının mümkün olmadığını, zira yukarıda belirtildiği gibi müvekkiline davalı banka tarafından (mezkur içtihatta belirtildiği üzere) her ay hesap ekstresi tebliğ edilmediği, ekstrelere itiraz imkanı verilmediğini, verilen kararın hakka ve hukuka aykırı olduğunu, Dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporlarında da ‘ Üye işyeri başvuru formu ve sözleşmesinde oransal veya meblağ olarak belirlenmiş bir ücret ve komisyon olarak herhangi bir tespitin yapılmadığı, dolayısıyla yapılan kesintilerin sözleşme dışı alınmış ücret ve komisyon olduğu ‘ belirtilerek talebinin haklı olduğu kanaatine varıldığını, hal böyle iken; davalı bankanın yapmış olduğu kesintilerin haksız olduğunu, tüm bunlar gözardı edilerek verilen kararın kabulünün mümkün olmadığını, Son olarak; sözleşme içeriğinde işbu kesintilerin yapılacağına ilişkin herhangi bir ibare ve koşul olmaksızın bankanın kesinti yapması hukuken mümkün olmadığını, zira bu durumda sözleşmede tek taraflı değişikliğe gittiği anlaşılacağı ve müvekkili aleyhine değişiklik yapılması da işbu koşula haksız şart niteliği kazandıracağını, hukuken haksız şartların geçerliliği bulunmadığından yapılan kesintilere itiraz edilmemesi gerekçesi de kabul edilemez nitelikte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, esastan karar verilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen üye iş yeri sözleşmesi gereğince davalı Banka tarafından haksız olarak kesinti yapıldığı iddiasıyla açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, üye işyeri sözleşmesi kapsamında davalı bankanın pos cihazını kullanıldığını,2002-2008 yılları arasında herhangi bir sorun olmamasına rağmen 2008’den itibaren ADLS/IP cihaz ücreti, IP Pos ücreti, Word UIY ücreti, Word Üye İş Yeri Aylık ücreti, Üye İş Yeri Hizmet bedeli, Hesap İşletim Ücreti vb. Adlar altında kesintiler yapıldığı belirtilerek HMK. 107 madde gereği şimdilik 8.000,00 TL. Nin temerrüt tarihi olan 14/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, mezkur kesintilerin, davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen sözleşme/ ön bilgi formu hükümleri çerçevesinde olup tamamen hukuka uygun olduğunu, müvekkili bankanın tacir sıfatını haiz olması nedeni ile vermiş olduğu hizmetlerin karşılığında ücret talep etme hakkı bulunduğunu, müvekkili bankanın verdiği hizmetlerin karşılığında müşterilerinden tahsil olunacak masrafların niteliklerini ve sınırlarını serbestçe belirleme yetkisi bulunduğunu, müvekkili bankanın ödemesi gereken bir tutar olmadığı gibi temerrüde düşmesi gibi bir durumun da oluşmadığını beyan etmiştir. Davacı taraf dava dilekçesine eklediği davalı bankaya verdiği 14/06/2016 tarihli dilekçe ile; 11/02/2008 tarihine kadar herhangi bir kesinti yapılmadan ilgili bedelleri hesabına geçerken 11/02/2008 tarihinden itibaren peşin satış ve word puan kesintisi yapıldığını fark ettiğini belirtip 11/02/2008 – 14/06/2016 tarihine kadar yapılan peşin satış word puan kesintilerinin yasal faizi ile birlikte iadesi talep edilmiştir. Uyuşmazlık, davalı banka tarafından yapılan kesintinin haksız olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davcı ile davalı banka arasında üye işyeri başvuru formu, üye iş yeri sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bankacı bilirkişiden kök ve ek raporlar alınarak istinafa konu kararın verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan Üye İşyeri Başvuru Sözleşmesinin 3/son maddesine göre; “Banka üye işyerine her ayın son gününü takip eden on gün içinde aylık düzenlenecek üye işyeri hesap bildirim cetveli yollayacaktır. Üye işyeri bu cetvelin kendisine tebliği için belirlenen on günlük süreyi izleyen on gün içinde cetveli almadığını ve/veya içindeki borç ve alacak hareketlerine itirazlarını yazılı olarak bankaya bildirmediği sürece hesap bildirim cetvelini almış ve içeriğini aynen kabul etmiş sayılacağını kabul ve taahhüt eder,” hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekili tarafından verilen 21/01/2020 tarihli dilekçe ile, hesap ekstresinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, davalının tebliğ edildiğini ispatlaması gerektiği belirtilerek davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan dilekçesinde ki hesap ekstresine davacı tarafça itiraz edilmediği yönündeki beyanına itiraz edilip mahkemece hesap ektrelerinin davacıya tebliğ edilip edilmediği yönünde araştırma yapılmamış ise de, sözleşme hükmünde açıkça üye işyerinin bu cetvelin kendisine tebliği için belirlenen on günlük süreyi izleyen on gün içinde cetveli almadığı yönündeki itirazlarını yazılı olarak bankaya bildirmediği sürece hesap bildirim cetvelini almış ve içeriğini aynen kabul etmiş sayılacağını kabul ve taahhüt eder, hükmü düzenmiş olup bu düzenlemeye göre davacı tarafça hesap ektresini almadığına yönelik davalı bankaya itirazda bulunduğuna ilişkin kayıt ve belge sunulmadığı gibi bu yönde iddiada olmadığı, bu durumda sözleşme hükmüne göre hesap bildirim cetvelini almış ve içeriğini aynen kabul etmiş sayılacağı düzenlemesi uyarınca , davacının hesap cetveli içeriğini kabul etmiş sayılacağından dava konusu kesintilerin iadesini istemekte haklı değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.