Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1070 E. 2022/1044 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1070 Esas
KARAR NO: 2022/1044 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2019
NUMARASI: 2018/142 Esas 2019/1146 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili arasında 10/10/2016 tarihli yetkili satıcılı sözleşmesi bulunduğunu, dava dışı şirketin borçlarından davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, dava dışı şirketin müvekkiline 151.149,03 TL borcu bulunduğunu ve bu borç nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davacının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya ve takibe konu yetkili satıcılık sözleşmesinde yasaya öngörülen şartların hiç birine riayet edilmediğini, müvekkilinin bu sebeple kefalet hükümleri uyarınca sorumlu tutulabilmesine olanak olmadığını, müvekkilinin dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin 02/02/2017 tarihinde ortaklığı ve yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin hisselerinin Kartal … Noterliğinin 17/11/2016 tarih ve … yevmiye numaralı pay devri sözleşmesi ile devredildiğini, bu nedenle ilgili tarihten itibaren şirketin ticari faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine, davacı aleyhine %20 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/11/2019 tarih 2018/142 Esas 2019/1146 Karar sayılı kararında; “…. takibe konu fatura tarihlerinde davalı …’in ticaret sicil müdürlüğü yazısına göre şirketi temsile yetkili olduğu, irsaliye faturalarının dosyaya sunulduğu ve malların davalı şirkete teslim edildiği yine Genel Kurul Kararının 29/11/2016 tarihinde ticaret sicil gazetesine tescil edildiği ve 08/12/2016 tarihinde de bu kararın ilan olunduğu anlaşılmakla dava konusu malların davalının şirkette yetkili olduğu dönemde malların davalıya teslim edildiği anlaşılmakla davacının sunulan usulüne uygun kayıt ve dayanakları ve sözleşme uyarınca takibe konu tutarda 151.149,03 TL alacağının mevcut olduğu, takip tarihinden önce dava dışı şirketin yetkilisi … tarafından şirket adına borç miktarının mutabakat metni ile kabul edildiği gözetilerek davanın kabulü ile takibin 151.149,03 TL üzerinden devamına, 151.149,03 TL’ye takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda reeskont faizi işletilmesine, alacak likid ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen alacak miktarı üzerinden hesap olunan %20 oranındaki icra inkar tazminatı olan 30.229,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile takibin 151.149,03 TL üzerinden devamına, 151.149,03 TL’ye takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda reeskont faizi işletilmesine, %20 icra inkar tazminatı olan 30.229,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinin birinci fıkrası gereği, Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağını, kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, şekle aykırı olarak düzenlenen Kefalet Sözleşmesinin kesin hükümsüz olacağını, bu nedenle de alacaklının, kesin hükümsüz bir kefalet sözleşmesine dayanarak kefilden ifa talebinde bulunamayacağını, davaya ve yapılan icra takibine konu yetkili satıcılık sözleşmesinde yasada öngörülen şartların hiçbirisine riayet edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin bu sözleşme nedeniyle davacıya karşı kefalet hükümleri uyarınca sorumlu tutulamayacağını, Her ne kadar dava dilekçesinde … Ltd. Şti.’nin 02.02.2017 tarihinde göndermiş olduğu mutabakattan bahsedilmiş ise de, müvekkilinin bu tarihte dava dışı … isimli şirkette ortaklığı ve yetkisi bulunmadığını, bu nedenle de bu mutabakattan bilgi ve haberinin olmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin şirketteki hisselerini Kartal … Noterliğinin 17.11.2016 tarihli pay devri sözleşmesi ile devrettiğini, bu tarihten sonra şirketin ticari faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutulmasının da mümkün olmadığını, mahkemece belirtilen bu hususların hiçbirisinin dikkate alınmadığını, gerekçeli kararda da tartışılmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının dava dışı şirketten olan alacağının kefalet hükümleri uyarınca davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davacı ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında 10/10/2016 tarihinde Yetkili Satıcılık Sözleşmesi imzalandığı, davalının dava dışı şirketin borçlarına müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, dava dışı şirketin icra takibine dayanak faturalara konu borcunu ödemediği, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiği belirtilerek, davalının icra takibine itirazının iptaline karar verilmesi talep edilmiş; davalı tarafça, davaya ve takibe dayanak yetkili satıcılık sözleşmesinde kefalete ilişkin yasada öngörülen şartların hiç birine riayet edilmediği, bu sebeple kefalet hükümleri uyarınca sorumlu tutulamayacağı belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Davacı tarafça, dava dışı şirket ve davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde, 151.149,03 TL asıl alacağın tahsilinin talep edildiği, takip dayanağının “Çeşitli faturalardan doğan alacak (ekstre ve faturalar eklidir) sözleşme gereği … borca kefildir (Sözleşme eklidir) ” şeklinde gösterilerek, takip talebine, faturalar ve 10/10/2016 tarihli yukarıda bahsedilen Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin eklendiği görülmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Somut olayda; davalı tarafça davaya cevap dilekçesinden itibaren yargılama sırasında ibraz edilen dilekçelerle, davaya ve takibe konu yetkili satıcılık sözleşmesindeki kefalette 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesi uyarınca yasaya öngörülen şartların hiç birine riayet edilmediği, bu nedenle kefalet hükümleri uyarınca sorumlu tutulamayacağı savunulmasına rağmen, mahkemece davalının bu savunması hakkında gerek yargılama aşamasında gerekse de gerekçeli kararda hiç bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, mahkeme kararlarının, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmesi gerekmekle, davalının söz konusu savunmasının değerlendirilmemesi Anayasal ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle, oavalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298 maddelerine uygun biçimde gerekçeli karar yazılarak hüküm kurulması bakımından, HMK’nın 297 ve 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2019 tarih ve 2018/142 Esas 2019/1146 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2- Davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.