Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1058 E. 2022/1331 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1058
KARAR NO: 2022/1331
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 12/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2016/1088 Esas – 2019/1308 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin gıda işi ile iştigal ettiğini, davalı üretici firmanın distribütörü ve yetkili satıcısı … Ticaret Ltd. Şti. ile 1 adet Hamur Yuvarlama Makinası alımı konusunda 05/08/2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, firmanın nakliye ve ithalat işlerinin birbirleriyle bağlantısı olan … Pazarlama A.Ş. tarafından yapıldığını, sözleşme ile gümrük-ithalat-nakliyat bedellerinin satıcı firma olan davalıya ait olması şeklinde anlaştıklarını, teslimat süresinin 45 gün olarak belirlendiğini, müvekkilinin sözleşmeye istinaden 8.000 ABD doları karşılığı 22.500 TL’yi sözleşmenin imzalandığı tarihte … Bankası aracılığı ile gönderdiğini, bakiye kalan miktar için 3 eşit senet verdiğini, söz konusu makinenin teslim süresi 45 gün olmasına rağmen 60 gün geçmesine rağmen teslimatın yapılmaması üzerine davalıların arandığını, aradan geçen 6 aylık süre sonunda davalı … şirketi yetkililerinin müvekkilini arayarak makinenin getirilebilmesi için makine bedeli adı altında 4.380 TL para talep ettiklerini, müvekkilinin talep edilen bu meblağı havale ile gönderdiğini, makine bedelinin ödenmesine rağmen teslim edilmediğini, müvekkilinin tekrardan araması üzerine …’da bulunan üretici firmaya para gönderilmesinin istendiğini, müvekkilinin … Bankası’ndan havale ile …’da bulunan … Ltd. Şirketine davalı …. Paz. A.Ş. adına 5.180 USD gönderdiğini, bunun üzerine üretici firma tarafından dava konusu makinenin 20/05/2016 tarihinde Türkiye’ye gönderildiğini, müvekkilinden talep edilen yük teslim taşıma bedeli olan 974,55 USD’nin banka havalesi ile gönderildiğini, sözleşmede gümrük-ithalat-nakliyat bedellerinin satıcıya ait olduğu kararlaştırılmasına rağmen müvekkilinin bir an önce makinenin eline ulaşması amacıya kendisinden talep edilen 8.954,76 TL gümrük bedelini de ödediğini, makinenin müvekkilinin bulunduğu Denizli iline gönderildiğini, Denizli’ye nakliye için 250 TL nakliye bedelinin de yine müvekkili tarafından ödendiğini, söz konusu makine çalıştırıldığında istenilen performansı göstermediğini ve makinenin ayıplı olduğunun anlaşılması üzerine ihtarname ile davalı tarafa ayıp ihbarında bulunduklarını, sözleşmeden dönme beyanını, hatalı ve ayıplı makinaların iade alınmasını, bundan dolayı meydana gelen tüm zararların toplamı 55.000 TL’nin iadesini talep etmelerine rağmen müvekkiline sadece 11.800 TL ödeme yapıldığını, bakiye bedelin bu güne kadar ödenmediğini, ayıplı makinenin halen …’da müvekkiline ait işyerinde bulunduğu, çalışmadığını ve korunaklı bir şekilde saklandığını beyanla ayıplı makinenin iade alınmasını ve zararının şimdilik 40.000 TL’sinin temerrüt tarihi olan 23/06/2016 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili …A.Ş. arasında yazılı yada sözlü herhangi bir anlaşma bulunmadığından … Şirketinin hukuki ilişkinin tarafı olmadığını, bu sebeple bu davalı yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, diğer müvekkili taraflarca imzalanmamış olan 05/08/2015 tarihli sözleşmede her ne kadar satıcı olarak gösterilmiş ise de, sözleşme münderecatından ve özellikle de maddi vakıaların cereyanından anlaşılacağı üzere müvekkili … Şirketinin sadece mümessil olarak hatta belki de sadece ticari tellal olarak vasıflandırılabileceğini, zira davacının ödemeyi doğrudan yurt dışındaki üretici firmaya yaptığını, ayrıca ithalat masraflarını da kendisinin karşıladığını, bu nedenle satılanda bir ayıp var ise bu ayıptan üretici ve satıcı olmayan müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafça delil olarak sunulan protokolde tarafların imzasının bulunmadığını, ortada her iki tarafı bağlayan bir protokol bulunmadığından davacının davasının reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarakda dava konusu makinede herhangi bir ayıbın bulunmadığını, müvekkilinin her ne kadar imzasız da olsa sözleşme gereği edimini hakkıyla yerine getirdiğini, makinayı davacının adresinde kurduğunu, çalışır vaziyete getirip davacıya teslim ettiğini, makina ayıplı olmamakla beraber iddia edilen ayıpların üretimden kaynaklı olmayıp, tamamen kullanımdan kaynaklı ayıplar olduğunu, ayrıca süresi içerisinde ayıp bildiriminin yapılmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/11/2019 tarih ve 2016/1088 Esas – 2019/1308 Karar sayılı kararı ile; “Dava hukuki niteliği itibariyle ayıplı malın iadesi ile oluşan zararın tazminine ilişkindir… Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; hukuki niteliği itibariyle ayıplı malın iadesi ile oluşan zararın tazminine ilişkin olup talimat mahkemesince alınan usul ve yasaya uygun bilirkişi raporunda; yapılan incelemede hem makineden çıkan seslerin normal olmadığı, hem de kesme işlemi yapan bıçakların dönmediği hemde çıkan ürünün olması gerektiği gibi olmadığının tespit edildiğini, söz konusu makinenin ayıplı olduğu, ayıbın gizli olduğu, ayıbın makinenin iadesini gerektirdiğini, makinenin dava tarihi olan 05/10/2016 tarihi itibariyle değerinin 44.890,19 TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığını bildirilmiş olup davalı vekilinin itirazı üzerine talimat mahkemesinden ek rapor alınarak makinenin işlevini yerine getirmediği kanısının oluştuğunu, hazırlanan hamurun bıçaklardan tam olarak kesilmeyerek çıktığı, çıktıktan sonra da tam yuvarlak hale gelmeden işlemin bittiğinin görüldüğünü, bu durumun ise tüketicinin (davacının) beklediği faydaları azaltan ve maddi zarara uğramasına neden olan bir durum olduğu için ise makinenin ayıplı sayıldığı ve iadesi gerektiği kanaatine varılarak taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek davanın kabulü ile 40.000,00 TL ‘nin ihtarnamenin tebliğ tarihi de dikkate alınarak 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticaret temerrüt faizi ile birlekte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın kabulü ile 40.000,00 TL’nin 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlekte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın satın aldığı makinanın ayıplı çıktığı iddiası ile (BK 219) BK 227. maddede belirtilen haklardan sözleşmeden dönme hakkı çerçevesinde satılanın iadesi ve ödenen paranın tazmini hakkını kullanma sadedinde açtığı davayı yerel mahkemenin kabul ettiğini, ancak mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerektiğini, Öncelikle ilam hüküm fıkrası davacı talebi ve gerekçe kısmı ile örtüşmemekte olup eksik yazıldığını, davalı tarafın makinenin iadesi ile ödediği bedelin kendisine verilmesini istediğini, Mahkemenin hüküm fıkrasında sadece davacının ödediği paranın iadesine karar verdiğini, makinenin akıbeti hususunda bir karar vermediğini, oysa makinenin müvekkiline iadesine karar verilmesi gerektiğini, kararın gerekçe kısmında bu husustan bahsedilmesine rağmen hüküm fıkrasına alınmadığı için kararın usule aykırı olduğunu, Husumet noktasında yanlış karar verildiğini, müvekkili … Paz. A.Ş. yönünden husumet itirazında bulunulduğunu, sözleşmeye dayalı açılan alacak, tazminat ve diğer davalarda davanın ancak davacının kendi âkidi olan kişiye açılabileceğini, davacı ile müvekkili arasında yazılı ya da sözlü herhangi bir anlaşma bulunmadığından müvekkili … Şirketinin hukuki ilişkinin tarafı olmadığını, bu sebeple müvekkili yönünden davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, Diğer müvekkili, taraflarca imzalanmamış olan 05/08/2015 tarihli sözleşmede her ne kadar satıcı olarak tesmiye edilmiş ise de, sözleşme münderecatından ve özellikle de maddi vakıaların cereyanından anlaşılacağı üzere müvekkili … şirketinin sadece mümessil olarak, hatta belki de sadece ticari tellal olarak vasıflandırılabileceğini, bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığını, Davacı tarafıns 05/08/2015 tarihli olan imzasız olan protokole delil olarak dayanmakta olduğunu, imzasız olması nedeni ile davanın çözülmesinde bu sözleşmenin esas alınıp alınmayacağı hususunun irdelenmesi gerektiğini, İşin esası yönünden de, dava konusu makinede herhangi bir ayıp bulunmadığını, müvekkili her ne kadar imzasız da olsa davacı tarafından delil olarak gösterilmiş olan sözleşme gereği edimini hakkıyla yerine getirdiğini, makinede müvekkilinin sorumluluğunu doğuracak herhangi bir ayıp bulunmadığını, netice olarak makinede ayıp olmamakla birlikte var olduğu iddia edilen ayıpların üretimden kaynaklı değil, tamamen kullanımdan kaynaklı ayıplar olduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunun çok sathi, taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmekten uzak olup bu hususları tespit dahi etmediğini, ayrıca süresi içerisinde ayıp bildiriminin de yapılmadığını beyanla usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, satım sözleşmesine konu makinenin ayıplı olduğundan bahisle TBK’nın 227. maddesi uyarınca alıcının, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme hakkı çerçevesinde, uğranılan zararın tazmini ve makinenin davalı tarafa iadesi taleplerine ilişkindir. Dosya içerisindeki davacının alıcı, davalı .. Şirketinin ise satıcı olarak gösterildiği, 05/08/2016 tarihli imzasız satış sözleşmesine göre, davacı tarafından davalıdan bir adet hamur yuvarlama makinesinin satın alındığı, sözleşme bedeli ile nakliye ücretlerinin ödendiği, 23/06/2016 tarihli Noter ihtarnamesi ile davalılara, makinenin ayıplı olduğundan bahisle iade alınması ve 55.000 TL’nin 3 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamenin 27/06/2016 tarihinde davalılara tebliğ edildiği, Mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında makinenin gizli ayıplı olduğu ve dava tarihi itibariyle değerinin 44.890,19 TL olduğunun tespit edildiği ve davanın kabulü ile 40.000,00 TL’nin 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, karara karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hüküm açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, istinaf aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir. Somut davada, davalılar vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında davalı … yönünden husumet itirazında bulunulduğu, mahkemece bilirkişi kök ve ek raporu hükme esas alınmakla dava konusu makinenin gizli ayıplı olduğunun ve iadesinin gerektiği kabul edilerek, tespit edilen değeri üzerinden taleple bağlılık ilkesi uyarınca 40.000 TL’nin davalılarca, davacıya ödenmesine karar verildiği ancak davalı … yönünden yapılan husumet itirazının yargılamada ve karar gerekçesinde değerlendirilmediği gibi hüküm fıkrasında, davacının makinenin iadesi talebi ile ilgili olarak herhangi bir karar verilmediği ve bu şekilde kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca hükmün kaldırılması ve mahkemesine iadesine, davalılar vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarih ve 2016/1088 Esas – 2019/1308 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde davalılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.